Asıl Kıyamet Nedir?

ASIL KIYAMET NEDİR? “Bu insanlar, kıyametin ne zaman kopacağına kafayı takmışlar. Ne geçmişi ne de geleceklerini düşünür olmuşlar” Şeytanın çok sinsi bir oyunu var: ‘kıyamet ne zaman kopacak, nasıl kopacak, insanlık nasıl bitecek?’ gibi vesveseler vererek insanların aslında kendi kıyametleri ile ilgili olan düşüncelerine, hazırlıklarına engel olabilmek için şeytan kendine...

admin
admin tarafından
30 Ekim 2025 yayınlandı / 30 Ekim 2025 06:42 güncellendi
8 dk 37 sn 8 dk 37 sn okuma süresi
Asıl Kıyamet Nedir?

ASIL KIYAMET NEDİR?

“Bu insanlar, kıyametin ne zaman kopacağına kafayı takmışlar. Ne geçmişi ne de geleceklerini düşünür olmuşlar”
Şeytanın çok sinsi bir oyunu var:
‘kıyamet ne zaman kopacak, nasıl kopacak, insanlık nasıl bitecek?’ gibi vesveseler vererek insanların aslında kendi kıyametleri ile ilgili olan düşüncelerine, hazırlıklarına engel olabilmek için şeytan kendine göre çok gizli bir proje yürütüyor.

Kendi kıyametlerini düşünmezler, dünyanın kıyametini dert ederler. Cümlenin özü buydu “İnsanlar bilmezler mi maddenin hiçlik makamını? Maddenin hiçlik makamından devam ettikçe, katılaştıkça, kullar yaratmıştır Kıyamet kopmuştur, madde daha dönüştükçe tekrar kullar yaratmıştır. Birçok gezegenler de böyle süregelip devam etmiştir.

Rabbimizin dini tektir, birdir. Aynı emirler alemlere, gezegenlere, tüm kâinatadır. Bazen yerine göre, halkların imtihanına, sadece o kavimlere göre ilave gelenler vardır. Tıpkı Yahudilerin balık avlamasının yasak olması gibi.

Bunlar Rabbimizin emirleridir, tartışmaya açık değildir.

İnsanların istişare etmeleri gerekenler farzlar değildir. İnsanların istişare etmeleri gereken; ‘nasıl daha iyi anlar, daha iyi uygularız’ olması gerekmektedir.
Bunlarla ilgili her insanın istişare grubunun, arkadaş grubunun içinde olması gerekir.

Bir insan tek kalır, toplum içine girmezse benliğe düşer; benlik de cehenneme götürür. Benliğe düşmemenin en güçlü yolu birlik olmaktır. Tek başına üstesinden geleceğini düşünmek şeytandandır
Her dönemde ümmetin birliği istenmiştir, diriliği istenmiştir Birlik ve dirilik nasıl olur bilir misiniz? İşte bir araya gelerek. Farzları değil, sünnetleri değil, icma ve kıyasları aranızda konuşup geliştirerek.

Sünnetler; farzların tatbikini bize gösterir, anlamayı öğretir. Farzı anlamak, sünneti uygulamaktan geçer.

İnsanlar bir araya gelmeyi bıraktılar; istişare etmez oldular, benliğe düştüler. İşte bundan faydalanan şeytan, topladığı imanlarla övünmektedir.

Şu zamanda en büyük silahlarından biri de dünyanın sonu ile insanları meşgul etmektir. Halbuki insanlar kendi sonunu, kendi kıyametini düşünmekle mükelleftir. Kaç gün, kaç dakika zamanı var bilmezken; bugüne göre tahmini üç yüz sene sonra olacak bir kıyametin derdine düşmüştür

Halbuki herkesin kıyameti kendi ölümünde gizlidir.

İmanını kurtarmaktır, kıyametten kurtulmak. Beden ise burada giydiğin elbisedir. Eskimiş yırtılmış ne fark eder ki? Kıyametin kopmasıyla alakadar olacağınıza, kendi kıyametinize hazırlık yapın.
Namazlarınızı, oruçlarınızı, zekatlarınızı, hatalarınızı düşünün ve akraba ziyaretlerinden uzak kalmayın. Birlik ve dirilik buradadır.
Siyasi görüşler, düşünce farklılıkları sizi birbirinize düşman eder. Birbirinizle düşman olduktan sonra da iman gider, gitmese de zayıf düşer

Bilir misiniz kâinat kurulduğundan beri dönem dönem aynı düzene kullar gelmektedir. Geldiği dönemdeki dünyanın bulunduğu yerin atmosferi veya zeminine göre vücut elde etmektedir. Kıyamet kopar sözde, aslında o değildir; o kavmin helakidir.
Bunu bilenler Rabbine teslim olurlar, kendi kıyametini düşünürler. Bilmeyenler de şeytanın esiri olur, büyük kıyameti düşünedururlar; kendileri için bir hazırlık yapmazlar.

Öyle zaman oldu ki maddenin gaz halinden dünya oldu, gaz halinden de vücut oldu. Öyle zaman oldu ki su hali oldu; ondan da vücut oldu. Öyle zaman oldu ki sertleşti, toprak oldu, topraktan da vücut oldu. Toprak daha da katılaştı; daha da oldu, oldu.

Kıyamet kime göre?

Kıyamet size göre. Sizin bedeninizi aldığınız ve teslim edeceğiniz yere göre. Evet, kâinatın da kıyameti vardır. Tüm yaşamların, tüm gezegenlerdeki hayatların bitmesi gerekir.
En son gezegen en son hayat bitene kadar da ilk başından, sonuna kadar olan herkes kabir hayatında beklemektedir. Bir düşünün; bundan sonra kâinattaki nice kurulacak hayatlar, nice bitecek kıyametler. İşte bu süre içinde hep kabir hayatında kalacaksınız.
Sanmayın ki hemen mahşer kurulacak, hesap görülecek cennete gideceksiniz. Halbuki kabir hayatı öyle uzundur ki tüm alemlerdeki kıyametleri beklemeniz gerekmektedir. Bir düşünün kabir hayatında ne kadar yaşamanız gerekmekte?

Peki kabir hayatında ne var?
Cennette ne var ya da cehennemde ne var? Buradaki kısacık hayatınız var ya işte, buradaki hayatınızda yaptıklarınız, kabir hayatında nimet olur. Verdikleriniz, kabir hayatında size nimet olur
Zannediyor musunuz ki kabirde her şey sizin için yeniden yaratılacak? İşte size kabirde verilecek ve yaratılacak olanları siz buradan göndereceksiniz.

Ya cehennem?
Mahşer kuruldu, hesap verildi; cehennemdeki ateş nereden gelir zannedersiniz? Ateşinizi de siz göndereceksiniz
Şeytan övünür ‘ben ateşten yaratıldım’ der, cehennem ateşinden korkmadığını söyler. Oysa ki cehennemin ateşini yakan soğuk ateş vardır. O da onu bilmektedir. Yandıktan sonra ha sıcaktan ha soğuktan fark eder mi?
Ya cennet?
O köşkler, o Allah’u Teâlâ’nın vaat ettikleri? İşte onları da burada hazırlayacaksınız. Vermesini bileceksiniz; ömrünüzü vereceksiniz, zamanınızı vereceksiniz, malınızı vereceksiniz, canınızı vereceksiniz, ilminizi vereceksiniz, sadakanızı vereceksiniz,
Vereceksiniz ancak verdiklerinizin de sahibi bir olan Allah’tır, vermeden almaz. Almak istenilen, verdikleridir. Hak ettiğiniz kadar nefes alsaydınız, hiçbiriniz yaşamı hak hak etmiyordunuz. Şükrünü eda etmek isteseydiniz, hiçbirini hak etmiyorsunuz.
Tüm bunlar böyleyken neyi alırsınız, neyi verirseniz, neyi dert edersiniz Allah’tan başka?
Derdiniz ne?
Bir araya gelmez, akrabayı ziyaret etmez, hak ve hakikati bilmez, biliyormuş gibi de konuşursunuz.

Allah’u Teâlâ’nın nice kulları vardır, nice alemleri vardır.
Allah’u Teâlâ, sizin için özeldir. Siz, Allah’u Teâlâ için özel olmayabilirsiniz.
Olmak isterseniz emirlerine uyun, itaat edin. Allahu Teâlâ’nın size ihtiyacı yok, sizin ona ihtiyacınız var. İsteseydi cenneti en güzel halden, daha en güzel hale getirir size karşılıksız verirdi
Neden dünyadan kabir hayatına, cehenneminize ya da cennetinize götürülürsünüz bilir misiniz?
‘Adil olan’ sıfatından dolayı. Öyle adildir ki merhameti de o kadar sonsuzdur ki adaleti o kadar geniştir ki her kuluna sonsuz merhameti vardır.
Herkese merhamet edilmiş olsa idi; günahkârlar, katiller, caniler de aynı cennetten faydalanacak mıydı? Evet. Yüce olan Allahu Teâlâ, o eşsiz ve sonsuz merhametini kullarının ilgi, alakasına bırakmıştır. O kadar merhametlidir ki tüm günahların, tüm şeytanların en üstüdür.
Oysa siz günahınızdan korkar, şeytandan korkar hale gelmişsiniz. Elbette ki günahınızdan ve şeytandan korkacaksınız. Ancak; Allahu Teâlâ’ya sığınacaksınız, ümit edeceksiniz. Ümit edebilmek için de gayret edeceksiniz. Gayret etmeyenlerin işidir korku, şeytandandır tabi ki.
Allahu Teâlâ o kadar merhametlidir ki merhametinin sınırını kullarına vermiştir.

Bir kul, diğer kullara; hayvanlar, bitkiler, insanlar ve dahi aleme, hani yolda bir taş olur da alır koyar ya kenara, imanın işte en düşük seviyesi odur.
İmanın göstergesinin en düşük seviyesi odur. Neden o kul onu alıp koymuştur? Merhametinden dolayı.

İşte merhametin sınırını o kul çizer. Herkes çizdiği sınır kadar, hak ettiği kadarını alır. Yoksa Allahu Teâlâ’nın merhameti sonsuzdur. Günahkâr da o zaman cennete gider, affedilir

Sizler affettiğiniz kadar, merhamet ettiğiniz kadarsınız.

Merhamet etmeniz için de sebep gerekir ya; size sıkıntı verecek, sizi üzecek, malınızı alacak, sizi kandıracak. Öyle ya Allah varken dert olur mu? Olmaz.
Peki siz nasıl merhamet ettiniz, ne kadar affettiniz?
‘Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz’ dedi Peygamber Efendimiz Aleyhisselam.

Bir düşünün; ‘merhamet etmeyene, merhamet olunmaz’ demek ne demek?
Allah’tan gelmeyen hiçbir şeyi peygamberimiz söylemez. Söyledikleri hak ve hakikattir.
Allahu Teâlâ sonsuz merhamet sahibidir. Herkes hak ettiği kadarını alsın diye. Herkesin kendi merhameti kadardır alacağı. Bu da adaleti sağlar. Alemlerin sahibi bilmez mi kulunu? Elbette bilir. Günah olmasaydı, şirk olmasaydı kıyamette kopmazdı.
Bilir misiniz kullar çok uzun yaşardı. İşlediğiniz günahlardan ömür de kısaldı. Hizmetiniz azaldı, hak edeceğinizin sayısı düştü, azameti azaldı. İşte siz az bir ömürle cenneti kazanamazsınız diye, ahir zaman ümmetine de namaz verildi ve bununla ilgili birçok amel verildi
Bununla birlikte ahir zamanın peygamberinin son duası kaldı. ‘Ümmetim, ümmetim!’ diyen bir peygamberin duası sizce ne ola?
Sevindiniz değil mi? ‘Peygamberim bana dua edecek’ dediniz. Ya siz o peygamberin ümmeti değilseniz!
Hiç bunu düşündünüz mü aklettiniz mi?
Ümmeti olmak için ne yaptınız?
Sözlerini ezberlediniz, hayata geçirdiniz mi? Salatu Selam gönderdiniz mi? Arada hâl hatır sordunuz mu? Kendinizi hatırlattınız mı? ‘Peygamberim’ deyip gönderdiniz mi hediyenizi?
Sizin ihtiyacınız var hediye göndermeye, karşılık beklemeye.
Öyle ya arkasında saf tutacaksınız, yüzünüz olsun. Peygamberiniz olduğu belli olsun değil mi? Her gönderdiğinizde kimin gönderdiğini bilir, sizi de tanır. Nasıl tanıtacaksınız? sözünü tutmadınız, kendinizi hatırlatmadınız.
İşte insanların, kulların; dünyanın sonunu düşünmekten, kendi sonunu düşünmez olduğunun göstergesi.

Peki, peygamberime hatırlamak için ne yapmak gerek? Önce anne babanıza itaat edin, mezhep imamınıza itaat edin, peygamberinize itaat edin ki Allahu Teâlâ’ya itaat edesiniz”.

admin
admin

Havas ilmi ve Gizli ilimler konusunda Dünyanın tek internet sitesi.

Yorum Ekle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Ruhlar Aleminde Tanışanlar, Dünyada da Tanışırlar
31 Ekim 2025

Ruhlar Aleminde Tanışanlar, Dünyada da Tanışırlar

Asıl Kıyamet Nedir?

Bu Yazıyı Paylaş

Bize Ulaşın Bildirimler
2