Temizler
Temizler, kimlerindir? Temizlerin şu meydandadır: Güzel, güzeli sever, güzeli ister.
Şunu bil ki güzel, güzeli cezbeder. “Temizler, temizler içindir” âyetini oku!
Âlemde her şey, bir şey cezbeder. Sıcak sıcağı çeker, soğuk soğuğu.
Aslı olmayan, aslı olmayanları çekmektedir, bakiler de bakilerden sarhoş olmakta.
Cehennem ehli olanlar, cehennem ehli olanları cezbeder. Nura mensup olanlar, ancak nura mensup olanları ister.
Gözünü yumdun mu canın kopuyormuş gibi bir eleme, bir ıstıraba düşersin. Gözün, gündüzün nurundan ayrılmaya sabrı yoktur.
Gözünü yumdun mu tasalanır, gama, gussaya düşersin. Gözün nuru, gündüzün nurundan ayrılamaz.
Senin tasan, gam ve gussan; hemencecik gündüzün nuruna kavuşmak isteyen göz nurunun cazibesinden ileri gelir. Gözün açıkken de tasalanırsan bil ki gönül gözünü yummuşsundur,onu aç! Bil ki sıkıntı gönlünün iki gözü de kapalı olduğundandır. Gönül gözü kıyasa sığmaz bir ziya arayıp durmaktadır. O iki ebedî nurun firkati, seni tasalandırmaktadır. Onu koru!
O madem ki beni çağırmakta, ben de kendime bakayım. Onun cazibesine lâyık mıyım, yoksa çirkin miyim?
Bir güzel, peşine bir çirkini takarsa onunla alay ediyor demektir.
Acaba yüzümü nasıl göreyim? Ne renkteyim ki, gündüz gibi miyim, gece gibi mi?
Diye can suretimi hayli zamandır arayıp duruyordum. Fakat suretim kimseden görünmüyordu. Nihayet dedim ki, ayna neden icadedilmiş, ne güne yarar? Herkes nedir, kimdir, kendisini bilsin diye değil mi?
Demirden yapılma ayna suretler içindir. Can yüzünün aynasıysa çok pahalı, çok değerlidir.
Can aynası ancak sevgilinin yüzüdür. O sevgilinin yüzü ki, o diyardan. Dedim ki: Ey gönül sen küllî bir ayna ara. Denize git, ırmaktan iş bitmez! Kul, bu istek yüzünden civarına geldi. Meryem’i hurma fidanına derdi çekti. Gönlüm, gözünü görünce o görmemiş göz yok oldu; gönlüm gözün ta kendisi kesildi.
Seni ebedî olarak küllî bir ayna gördüm. Gözünden kendi suretimi müşahede ettim.
Nihayet ben, beni buldum, iki gözünde aydın bir yol gördüm, dedim Vehmin; kendine gel, o senin hayalindir. Kendini hayalinden ayırdet dedi.
Suretim gözünden seslendi: Birlikte ben senim, sen de bensin. Hayal bu zevali olmayan aydın gözdeki hakikatlerden nasıl yol bulur da girer?
Sûretini, benden başkasının gözlerinden görürsen onu hayal bil, onu reddet!
Çünkü benden başkası, gözüne yokluk sürmesi çekmekte hakikatte yok olan şeylerle gözünü sürmelemekte… Şarabı, Şeytanının tasvirinden tatmaktadır.
Onun gözü hayal ve yokluk evidir. Hulâsa o, yokları var görür.
Benim gözüme ululuk sahibi Allah’ın sürmesiyle sürmelenmiştir. Varlık evidir, hayal evi değil.
Gözünde bir tek kıl olsa hayalinde gevher, yeşim taşı gibi görünür.
Hayalinden tamamıyla geçersen o vakit yeşim taşını,gevherden ayırt edebilirsin.
Ey gevher tanıyan kişi, bir hikâye dinle de meydanda ve apaçık olan şeyi kıyastan fark et.
Mevlana Celaleddin Rumi Hz. K.s/Mesnevi
Havas ilmi ve Gizli ilimler konusunda Dünyanın tek internet sitesi.
Benzer Yazılar
Yorumlar
-
Münâcât:
Ey padişah, ey sultan! Varlık denizinden çalışıp çabalama gemisiyle geçmeye uğraşan, sana ulaşmayı özleyen kişilerin canlarını esenlikle, kutlulukla rahmetinin kıyısına, lûtfunun kıyısına ulaştır.
Senin ayrılık derdine düşenlere, kendi katından aman veriş, derman ediş melhemiyle ebedî bir sıhhat ve afiyet nasîb et.
Her birisinin gözlerini, gayb bahçesinin ışıklarını, o bahçenin çiçeklerini görüp seyretmesi için aç, nurlandır. Hevâ ve hevese uyuş, isteklere kapılış karanlıklarında yalnız başına geceleyin yol alanları sapkınlıktan, yolsuzluktan koru.
Ey “İnin!” buyruğuyla can kuşlarımızı, topraktan yapılmış beden tuzağına, cisim yemine mahpus eden Allah; öz lûtfunla, sonsuz kereminle şu pek sarp tuzak yerinden bize, gayb âlemine yol göster; ey âlemlerin Allah’ı, ey yardım edenlerin hayırlısı…
Allah’ın rahmeti ve esenlik ona; söze, habere gerçek Peygamber’in, özü-sözü doğru Muhammed Mustafâ’nın bir hadîsiyle başlıyalım:
“Gerçekten de, kutlu olsun, yüceldikçe yücelsin; Allah’ın öyle büyük ve dereceleri yüce kulları vardır ki, yeryüzünde onlar yağmura benzerler. Karaya yağarlarsa hayır ve bereket meydana getirirler, denize düşerlerse inci meydana getirirler.”Elest buyruğuna kendilerini kaptırmış olanlar, o Elest meclisinin ahdinden sarhoş olmuşlardır.
Dert durağında ayakları direnmiş, kalmıştır onların; can vermede elleri açıktır onların.
Kendilerinden geçiş şerbetini içmişlerdir de korkudan da geçmişlerdir, umuttan da.
Varlıktan da geçmişlerdir, yokluktan da; onlar asla gönüllerini bağlamamışlardır ezele, ebede.
Çevikleşmişlerdir onlar da, bir adımda sonradan oluş deresinden atlayıp geçmişlerdir.
Baş olmak, başköşeye kurulmak sevdasını atmışlardır, kulluk yerine çöküp oturmuşlardır onlar.
Benliklerinden, varlıklarından geçmişler, sevgiliyle var olmuşlardır; şaşılacak şey şu ki, onlar hem yoktur hem var.
Birlik ehli olan kişiler bunlardır işte; bunlardan başkaları kendilerine tapanlardır…Hazreti Mevlana, Mecalis-i Seba, 4.Meclis’den bir bölüm