Havasokulu Nickli Üyeden Alıntı
Kelime-i Tevhîd, bir ferdin İslâm’a dâhil olurken attığı ilk adım, yaptığı ilk tespit ve sonraki hayatında da şahsiyetini gösteren kimliğidir. Bu sözü söyleyen kişi, Allâh’a sahîh bir şekilde îman etmiş ve son ilâhî din olan İslâm’a girmiş olur. Bu itibarla Kelime-i Tevhîd, dînin temeli ve istinadgâhıdır.
KELİME-İ TEVHİD SONSUZ MÂNÂ VE SIRLAR BARINDIRIYOR
Kelime-i Tevhîd öyle yüce bir sözdür ki, bütün insanlığın kurtuluş ve saâdeti, onun sonsuz mânâ ve sır iklîminde gizlidir.
Bu söz, özlerin özü mâhiyetindedir. İslâm’ın diğer temelleri ve onların tafsîlâtı, hep bu öze bağlıdır. Dolayısıyla kelime-i şehâdet ile îman, bütün ibâdetlerden efdaldir. Zira ibâdetler onunla kàimdir. İbâdetler muayyen bir zaman içindedir. Îfâsı sadece o vakitlerdedir. Amellerin en fazîletlisi olan namaz dahî, günde beş vakit farzdır. Îman ise dâimâ farzdır. Kalbi, gaflete düşüren her türlü mâsivâdan, yani Allah’tan uzaklaştıracak her şeyden dâimî sûrette korumak ve îmânı her hâlükârda zinde tutmak zarûreti vardır. O îman ki, hiçbir özür ile sâkıt olmaz. Her an muhâfazası şarttır ve tehirine ruhsat yoktur.
Bu sözün ifâde ettiği mânâyı kalben tasdik eden kişi, îman dâiresine girer. Diliyle ikrâr ettiğinde ise onun müslüman olduğu diğer insanlar tarafından da bilinir ve dünyada müslüman muâmelesi görür. Kalp, kelime-i şehâdete tam olarak inanmazsa, yapılan iyilik ve güzel davranışların âhirette hiçbir faydası olmaz. Ancak, adâlet ve merhamet sahibi olan Yüce Rabb’imiz, yaptığı iyiliklere karşılık ona dünyada bâzı nîmetler ve kolaylıklar lûtfeder. (Bkz. Müslim, Münâfıkîn, 57, 56)
ÂYET-İ KERİMELERDE KELİME-İ TEVHİD
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Görmedin mi Allah nasıl bir misâl getirdi: Hoş bir kelime (olan kelime-i tevhîd), kökü yerde sâbit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzer. (O ağaç), Rabb’inin izniyle her zaman meyvesini verir durur. (Kulu Hakk’a yüceltir ve O’nun ebedî dostluğuna kavuşturur.) Öğüt alsınlar diye Allah, insanlara böyle misaller verir.
Kötü sözün (küfür ve îmansızlığın) misâli ise, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer.” (İbrâhîm, 24-26)
İbn-i Abbâs -rahmetullahi aleyh- bu âyet-i kerîmelerin îzâhında şunları söyler:
“Burada kelime-i şehâdete işâret vardır. Kökü, mü’min kulun sözünde ve kalbinde, dalları ise göklerdedir. Bu yüzden mü’minlerin amelleri semâlara yükselir. Kelime-i habîse (çirkin söz) ise, şirk, küfür ve îmansızlık belirten sözdür. Onunla hiçbir amel kabul edilmez.”
ÇOCUKLARA İLK SÖZ OLARAK KELİME-İ TEVHİD ÖĞRETİLMELİ
İnsanın hayata başlarken, yaşarken ve dünyaya vedâ ederken hep tevhîd üzere olması lâzımdır. Nitekim Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- şöyle buyururlardı:
“İlk söz olarak çocuklarınıza güzel bir şekilde «لَآ إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ: Lâ ilâhe illâllah» demeyi öğretiniz!” (Beyhakî, Şuabu’l-îmân, VI, 398)
Kendisi de Abdülmuttalib Oğulları’ndan bir çocuk konuşmaya başladığında ona:
“«Çocuk edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allâh’a hamd ederim» de ve tekbir getirerek O’nun şânını yücelt!”[1] âyet-i kerîmesini yedi defa okutarak öğretirdi. (Abdurrezzak, IV, 334; İbn-i Ebî Şeybe, I, 348)
YEDİ KERE KELİME-İ TEVHİD TEKRARLATILIR
Ashâb-ı kirâm da, çocukları konuşmaya başladığı zaman, ilk söyledikleri söz tevhîd olsun diye yedi kere “لَآ إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ: Allah’tan başka ilâh yoktur.” kelime-i tayyibesini tekrarlatmayı güzel görürlerdi. (Abdurrezzak, IV, 334)
İnsanoğlu, hayatını bu muhtevâda yaşamalı, ölürken de kelime-i şehâdeti tekrar ederek can emânetini teslim etmelidir.
KELİME-İ TEVHİD HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER
Hazret-i Ömer -radıyallahu anh-, bir gün Hazret-i Talha’yı üzgün görmüştü. Sebebini sorduğunda, Talha -radıyallahu anh-:
“–Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- bir gün şöyle buyurmuşlardı:
«Ben bir söz biliyorum, her kim ölürken onu söylerse mutlakâ amel defteri için bir nûr olur ve cesedi ile rûhu da o kelime sebebiyle ölüm esnâsında ilâhî rızâya, rahmete ve huzûra nâil olur.»
Ben bu sözün ne olduğunu soramadan Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- vefat ettiler. İşte bu sebeple üzgünüm.” dedi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer -radıyallahu anh-:
“–Ben o sözü biliyorum. O, Peygamber Efendimiz’in, amcaları (Ebû Tâlib’in) söylemesini arzu ettikleri «لَآ إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ» cümlesidir. Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-, eğer amcaları için bundan daha kurtarıcı bir söz bilselerdi, muhakkak onu söylemesini isterlerdi.” dedi. (İbn-i Mâce, Edeb, 54. Ayrıca bkz. Ahmed, I, 6)
Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
“Ölmek üzere olanlarınıza «لَآ إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ» demeyi telkin ediniz!” (Müslim, Cenâiz 1, 2)
“Kimin son sözü, «لَآ إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ» olursa, o kişi cennete girer.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz 20/3116; Ahmed, V, 247; Hâkim, I, 503)
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..” (Münâvî, Feyzü’l-Kadir, V, 663)
Tevhîd ile yaşamak, tevhîd ile ölebilmek, tevhîdin saâdet ve saltanatına vâsıl olabilmek ne büyük bahtiyarlıktır…
Dipnotlar: [1] el-İsrâ, 111.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslâm, Erkam Yayınları
|