|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Bu tevekkülsüzlüğündür, mutsuzluğun değil!
Gerçekleşmesini umduğun beklentilerden dağları sürüklüyorsun ardında, mutsuzluğu en çok kendine yakıştırıp duruyorsun sürekli.
Senden doğan her hâlin kulağına adını ısrarla, mutsuzluk diye fısıldıyorsun. Elinde tutamadığın, ulaşamadığın ya da senden kaçmış ne varsa, onlara ağıtlar yakarak ömür tüketmekse mutsuzluk dediğin, kusura bakma bu kabullenilmiş iradesizliğinin çıkmazından başka bir şey değil. Bu tevekkülsüzlüğündür, mutsuzluğun değil! Terzide yeni ve daha güzel bir elbisenin provası gibi olan musibetlere sabredemeyip şaşkınlıkla ve hırsla ağlıyorsun. Bunun güzel bir elbise için olduğunu bilemeyecek kadar da kapalı gözlerin. Bu bilmezliğindir, mutsuzluğun değil! Bir küp şekerle, bir dilim baklava boğazından geçince ikisi de aynı. Sen oturamadığın sofraların, gidemediğin restoranların, tadamadığın lokmaların çetelesini tutup, mutsuzluğun menülerinde kaybolup duruyorsun. Bu kanaatsizliğindir, mutsuzluğun değil! Üzerinde geçicilik mührünü göremediğin her eşya, her musibet ve her fiil sana mutsuzluk veriyor biliyorum. Mührü gör sadece. "Mutlu ol" demiyorum, "mutsuz olma" yeter. Dengeni koru, düşme yeter! Mutluluk başka bir alemde, başka bir şehirde ve bambaşka bir şey! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.”
__________________
Ne senle yaşanıyor Ne de sensiz oluyor Şu garip bomboş dünyada.. |
|
|