Evrendeki olayların oluşumundaki amaç nedir?
ACABA EVRENDE OLUP DURAN TÜM OLAYLARIN OLUŞUMUNDAKİ AMAÇ NEDİR?....
Aklımıza çoğu zaman şöyle bir soru gelir. Acaba evrende olup duran tüm olayların oluşumundaki amaç nedir? Şimdiye kadar ileri sürülmüş olan fikirler bu soruya tam bir yanıt vermek konusundaki aczimizi göstermeye yeterlidir. Bununla birlikte bugünkü realitemiz içinde şu kadar söyleyebiliriz ki, çevremizde gördüğümüz tüm olayların cereyanında sürekli olarak derece derece bir ilerleme ve asla geri dönmeyen bir ilerleme tekâmül gidişi vardır. Her şey iyiliğe, güzelliğe doğru ve daha yüksek kudret kazanmak üzere ilerliyor.
Yaşamımız boyunca ortaya çıkan olayları genellikle hoş görmeyiz ve hattâ onların kendi varlığımız için tehlikeli olduğunu düşünürüz. Bu da nedensellik hakkındaki bilgisizliğimizden kaynaklanan yanlış bir anlayıştan ibârettir. Nasıl ki, önceden çirkin ve zararlı görünen ve belki de sâdece görünüş olarak felâketimize neden olan bir olayın, sonradan yararlı sonuçlar doğurduğuna çok kez tanık olmuşuzdur. Şahsen ben yaşamımda hiç hoşuma gitmeyen ve üzüntüyle karşıladığım birçok olayın; uzun zaman sonra, gerçek esenlik ve mutluluğuma yardım edici başka büyük olayları hazırlamış olduğunu görerek, bir zamanlar onlara karşı isyankâr davrandığımı anımsadıkça üzülmüşümdür. Herkesin yaşamında da, bunun en az birkaç örneği vardır:
Bir gün en büyük felâketle karşılaşırsanız, o gün o felâketin sizle hiçbir anlamlı iyi tarafı yoktur. Hatta siz onu bir gaddarlık bir zulüm olarak kabul edersiniz ve teselli kabul etmez ıstıraplar içinde kıvranırsınız. Tüm isyan hisleriniz kabarır, her şeye ve hatta sizce kutsal tanınmış varlıklara bile küfredebilirsiniz. Dünyadaki iyilik ve adalet kavramlarının boş şeylerden ibâret olduğunu söylemeye başlarsınız. Fakat bu karanlık hükmünüzde ne kadar aldanırsınız!....
Sizin bu durumunuz, evde kimse yokken beş katlı bir binanın üst katından aşağı yuvarlanmasın diye, kapalı bir odaya hapsedilen küçük ve bilgisiz bir çocuğun ıstıraplı ve isyankâr durumundan farksızdır. Eğer çocuğun o sıradaki arzu ve eğilimlerine nüfuz edebilirseniz, onun bu durumundaki mantıksızlığın, sizinkinden daha çok sâfiyâne ve masumâne olmadığını anlarsınız. Onun göz yaşlarıyla sizinkiler aynı nedenin, yani bilgisizlik ve görgüsüzlüğün sonucudur. Nasıl ki siz de az çok bir zaman sonra, ıstırabınızı gerektiren olayların, sizi büyük tehlikelerden korumağa ve size huzur dolu günler getirmeye neden olduğunu görebilecek bir duruma gelince, önceki isyanlarınızın ne kadar yersiz olduğunu dudaklarımızda hafif bir tebessümle anımsayacak ve filozofça düşünmeye başlayacaksınız.
|