Suyu canlı ve zikr ettiği sırada içmek - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Havas ilmi & Gizli ilimler > Tecrübe Ettikleriniz

Tecrübe Ettikleriniz Denenmiş uygulamalar

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 08.02.21, 22:36
Üye
 
Üyelik tarihi: 18.08.19
Bulunduğu yer: Şanlıurfa
Mesajlar: 33
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Suyu canlı ve zikr ettiği sırada içmek

Selamün aleyküm hayırlı günler dilerim.
İçtiğimiz hazır sular,evden akan musluk suları vs. Ölmüş bir cesede benzer.
Suyu canlı içmek içinde kaynak suyu kullanmalısınız.Ama kaynak suyu bulamıyorsanız eğer sizlere sınayacağım bu zikri suya okuyup nefes edip için.Inşallah faydası olur...



1 defa=>Bismillahirrahmanirrahim
1 defa=>Kulillahümme innî es'elüke bi nurî vechillahil azîm.
AMİN

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 09.02.21, 00:08
Yazbahar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Vefalı Üye
 
Üyelik tarihi: 21.06.19
Bulunduğu yer: Dünyada
Mesajlar: 805
Etiketlendiği Mesaj: 87 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah razı olsun uygulayacağım inşallah, hakikaten de içtiğimiz sular ölü.
Biz de ölüden medet umuyoruz

__________________
"Onlara, Allah neyi indirdiyse ona uyun dendi mi dediler ki: Hayır, biz atalarımız neye uyduysa ona uyarız. İyi ama atalarınızın aklı bir şeye ermiyorsa ve doğru yolu bulmadılarsa ne olacak?"
Bakara ,170
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 09.02.21, 00:36
Abdullah07 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 09.12.18
Bulunduğu yer: Türkiye
Mesajlar: 873
Etiketlendiği Mesaj: 34 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Mehmet Hoca Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamün aleyküm hayırlı günler dilerim.
İçtiğimiz hazır sular,evden akan musluk suları vs. Ölmüş bir cesede benzer.
Suyu canlı içmek içinde kaynak suyu kullanmalısınız.Ama kaynak suyu bulamıyorsanız eğer sizlere sınayacağım bu zikri suya okuyup nefes edip için.Inşallah faydası olur...



1 defa=>Bismillahirrahmanirrahim
1 defa=>Kulillahümme innî es'elüke bi nurî vechillahil azîm.
AMİN
Çeşme suyunun tadını hiç beğenmem Ama ne zaman bu tertibi uygulasam az da olsa tadı değişiyor

.
__________________
Zaman gösterdiki : Cennet ucuz değil cehennem dahi lüzumsuz değil .
Bediüzzaman Said Nursi
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 09.02.21, 17:07
Üye
 
Üyelik tarihi: 18.08.19
Bulunduğu yer: Şanlıurfa
Mesajlar: 33
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Abdullah07 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çeşme suyunun tadını hiç beğenmem Ama ne zaman bu tertibi uygulasam az da olsa tadı değişiyor
İnşallah tadından ziyade faydasıda olur..

Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 09.02.21, 21:35
Üye
 
Üyelik tarihi: 28.09.19
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 53
Etiketlendiği Mesaj: 6 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

ALLAH razı olsun kardeşim denemek isterim

Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 10.02.21, 19:22
Üye
 
Üyelik tarihi: 18.08.19
Bulunduğu yer: Şanlıurfa
Mesajlar: 33
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Vallahi ben yaklaşık 3 gündür tecrübe ediyorum tadı değişiyor.
abdestli bir şekilde okuyup içersenis faydası daha da güzel olur...

Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 10.02.21, 19:35
Üye
 
Üyelik tarihi: 10.11.19
Bulunduğu yer: Eskişehir
Mesajlar: 75
Etiketlendiği Mesaj: 7 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Bunu daha öncede duymuş fakat unutmuştum. Şimdi denemeli, allah razı olsun

Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 10.02.21, 20:29
Kâf-u Nûn - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 15.01.19
Bulunduğu yer: ..
Mesajlar: 350
Etiketlendiği Mesaj: 8 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

bunu celcelutiye hoca bahsetmişti bir paylaşımında ...
Dünya ehlinin saygısızca “su” diye ifade ettiği nimete hazret-i su dememin en temel sebebi, “O öyle bir yaratıcıdır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Ve Arş-ı su üzerinde idi” (Hûd-7) âyetidir.
Suyun ceddi ve Hacc’ın vecibelerinden olan Zemzem için “Yeryüzündeki en hayırlı sudur, her derde devadır ve ona bakmak ibadettir” diyen ve suyu mukaddes emanetlerden sayan ecdadımın sözleri, suya, hazret-i su diye hitap etmemin bir başka sebebidir.

SUYA HAZRET-İ SU DEMEDEN DOKUNMUYORUM ARTIK

Âşıkların gönülleri yanmasaydı, su olmazdı. Su, âşık demektir ki, onların gönüllerinin yanmasından dolayı dünyada su vardır. Gönül, suya benzetilir ki, “su gibi berrak olmalı gönül” denilir. Dolayısıyla su kana kana içilir.

Bu sebeptendir ki gönül, su gibi aslına olan muhabbetten dolayı âşıklar gibi çoşkunlaşır, cezbeye kapılır. Yunus Emre Hazretleri’nin kendi gönlüne seslendiği gibi: “Taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın.”

Tasavvufta Marifet Kapısı’ nın sembolü su’dur. Gönül yolunda en sondan bir önceki mertebe olan Marifet Kapısı, hakikatına sâdık kalan insanın cevherinden dolayı su ile ifade edilir. Bu safha âriflere mahsusutur. Ârifler gibi bu yolda ilerleyen su gibi arı, duru olmak gerekir.

İnsan kendini bilirse su gibi sırrına kavuşur ve Hak ile bir olur. Suyun, Allah’ı zikrettiğini ve bundan dolayı mübarek olduğunu Yunus Emre Hazretleri’nin “Şol cennetin ırmakları / akar Allah deyu deyu” mısraları gönlüme yürüyünce idrak ettim.

Tasavvufta suyun, marifet, ilahî feyiz, vücut, kâmil nefis, küllî akıl, ruh-ı âzam ve en çok da âşığın karşılığı gibi mânalar taşıdığını öğrenince suya hazret-i su demeden dokunmuyorum artık.

SUYUN HAZRET-İ SU VASFINI HAİZ OLDUĞUNU ÖĞRENİNCE…

Suyun hazret-i su vasfını haiz mübarek bir nimet olduğunu, Müslüman şairlerin büyük atası Fuzûlî’nin, Efendimiz s.a.v.’e duyduğu muhabbeti dile getirdiği Su Kasidesi’ni Ali Yurtgezen hocanın yazdığı şerhten okuyunca anladım:

“Su Kasidesi’nden de hatırlanacağı gibi Peygamber Efendimiz ile ‘su’ arasında çokça müşâbehet (benzeme) kurulur. Su, bir inanışa göre kainatı meydana getiren ve ‘anasır-ı erbaa’ denilen dört unsurdan biridir. Divan şiirinde bazı peygamberler bu dört unsurla sembolize edilir. ‘Toprak’ Hz. Âdem’e, ‘ateş’ Hz. İbrahim’e, ‘hava’ Hz. İsa’ya, ‘su’ Hz. Muhammed (sav)’e işarettir. Allah ‘her şeyi sudan canlı kılmış’tır; Hz. Peygamber de kainatın sebeb-i hayatıdır. Su rahmettir; Hz. Peygamber de ‘âlemlere rahmet olarak gönderilmiş’tir. Su, maddî hayatın kaynağı, diriliğidir. Ruhun diriliği ve hayatiyeti ise ‘iman’ladır. Su, mecazen ‘ruhu diri kılan iman’ mânasına gelir. Hz. Peygamber Hatemü’l-Enbiya ve Allah’ın dininin tamamlayıcısı, imanın son tebliğcisidir. Su ‘secde’ hâlinde tasavvur edilir. Secde bu dünyada Allah’a yakınlığın en uç noktasıdır…”

Bundan böyle Su Kasidesi’ndeki beyitleri, Hz. Su’yun Efendimiz (s.a.v)’le benzeyişini kalbimde tutarak okuyorum:

“Gam güni etme dil-i bîmârdan tiğun diriğ / Hayrdur virmek karanluk gicede bîmâra su.”

Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin bakışlarını esirgeme. Karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

“BAŞINI DAŞTAN DAŞA URUP GEZER ÂVÂRE SU”

“Hâk-i pâyine yetem der ömrledür muttasıl / Başını daştan daşa urup gezer âvâre su.”

Su ömür boyunca Efendimiz (s.a.v.)’in mübarek ayaklarının bastığı toprağa ulaşmak için dağları, ovaları ve vadileri aşk ü vecd ile, yâni başını taştan taşa vurup deli divâne gibi akıp durur.

“Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr / Dönmez ol dergâhtan ger ola pâre pâre su.”

SUYUN EFENDİMİZ S.A.V.’İN EŞİĞİNE VARMAK İSTEMESİ

Su her zerresiyle Efendimiz s.a.v.’in eşiğini nurlandırmak için başını taştan taşa vurup paramparça da olsa, Efendimiz s.a.v.’in mübarek ayaklarının bastığı yerlerden dönmek istemez.

“Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehli âleme / İktidâ kılmış tarik-i Ahmed-i Muhtâr'a su.”

Bütün insanlığa temiz yaratılışını berrak olarak gösteren su, Efendimiz s.a.v’in yoluna akmak sûretiyle temiz yaratılışının gereğini aşkla yerine getirmeye çalışır. Bir başka mânası ise, Efendimiz s.a.v.’in yolunda giden suyla, O’nun yolunda muhabbetle yürümesi gereken mü'min arasında benzerliğe işaret edilir. Suyun vasıflarından biri de berrak oluşudur. Dolayısıyla mü’minin gönlünün de su gibi berrak olması gerek.

SUYUN, RAVZA-İ MUTAHHARA’YA DOĞRU AKMASI

Bu beyitlerin mânasını öğrenince başladım hazret-i su’ya her dokunuşumda ta’zimde bulunmaya.

Fuzûli’nin beyitlerinde su alçak gönüllülüğün, meyledişin ve aşk yoluna sürüklenip gidişin sembolüdür ve kıyamete kadar Efendimiz s.a.v.’in mübarek kabri Ravza-i Mutahhara’ya doğru akmaktadır.

Veyl bana ki, bunca zaman cezbe hâlinde dinleyip kendimden geçtiğim Fuzûlî üstadımızın mısraından uyarlama yapılan “Sular başın vurur taştan taşlara el aman / Çağlar yârin adın çağırır ya gel Muhammed” türküsünde Efendimiz s.a.v.’e “el aman” deyip feryad eden suyun sevdasını geç fark ettim, ona yanarım.

“ŞİMDİ SEN SU OLDUĞUNU DÜŞÜN...”

Hazret-i su hakkında Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde söylediklerini okuyunca cezbeye kapıldım. İnsanın kemalâtı üstüne olan bu cümleler hazret-i su’yun vasfını ancak bu kadar mânalı anlatabilir. Fakiri affetsin; okuduğum satırlar bu âcizin dilinden mi sâdır oldu, diye benliğe kapıldım, hataya düştüm bir an. Yüreğimin üstünden geçen bu cümlelerin hülâsasını vecd içinde nakledebilirim ancak:

“Şimdi sen ‘su’ olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok, tükenmez... İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez... Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol; sen bir su ol... Ama rahmet ol; âfet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme; Sana ‘felaket’ denmesin! Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!.. Su; yüce Tanrı’nın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri... Ve suya benzediğini unutma!”

“İNSAN SUYA BENZER; SU GİBİ, YÂNİ ASLIN GİBİ OL”

İnsan suya benzer. Necip Fâzıl’ın dediği gibi “İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya…” Su ve insanın mayası birdir. Suyum ben. Sen, ben o, biz, siz, onlar, bütün insanlık sudur. Su da insan gibi halden hâle girer; ırmak olur, göl olur, deniz olur. Öyle ki Müslüman inancında âhrete göçmenin hasreti içinde yananların ilk işi Cennet’teki Kevser Irmağı’ndan su içmektir.

Su, mütevazılığın ve cömertliğin adıdır. Allah tarafından gökten indirilen, ölü toprağa can veren su “aziz”dir. Bu sebeptendir ki Müslüman ecdâdımız, “Su gibi, yâni aslın gibi ol, gönderdiğim gibi bana dön” mânasına gelen “Su gibi aziz olun” demişler. Çünkü su azizdir de ondan. Su aziz olduğu içindir ki ayakta değil, çömelerek içilir. Su gibi aziz olmak kolay değildir. Dünya ehli olanlar Hakk’ın varlığını, “Din Günü” nü unutup, suyu hor kullandılar ve kirlettiler.

“SADAKANIN HAYIRLISI SUDUR”

Hz. Hüseyin'in Kerbelâ’da susuz can vermesi, Müslümanların yüreğinde derin bir su hassasiyeti doğmuş ve su ihtiyacını gidermek için kuyu açmak, çeşme, sebil yaptırmak büyük sevaplardan sayılmıştır. Ruhu olmayan modern zamanlarda “Hüseyin aşkına” su dağıtanlar kaldı mı?

Efendimiz s.a.v, mülkiyeti bir Yahudi’ye ait olan ve Müslümanların faydalanmaması için ağzına kilit vurulan Rûme Kuyusu’ nu satın alıp vakfedene Cennet’in vaad edildiğini ve sadakanın “Hangisi hayırlıdır?” sorusuna da “su” diye buyurmuşlardır. Rûme Kuyusu’nu satın alarak vakfeden Hazret-i Osman, Asr-ı Saadet’te kuyu açtıran, çeşme ve sebil yaptırıp vakfeden Müslümanların öncüsüdür.

“HZ. PEYGAMBER BİR ÂB-I HAYAT ÇEŞMESİDİR”

Hazret-i su’yun kadîm nâmı âb-ı hayat’tır. “İçenin ebedî hayata kavuşması, ölümden kurtulması, öldürülse bile tekrar dirilmesi, ihtiyarsa gençleşmesi, hastaysa iyileşmesi” gibi mânâsının yanında Kevsere benzetilir. Mü’min ise bunu içen kimsedir. Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber bir âb-ı hayat çeşmesidir. Ölü gönüller onun sözleriyle şifa ve ebedî hayat bulurlar” (Keşkül dergisi, 2010 güz sayısı).

Su öyle mübarek bir nimet ki, İslâm olmayanların dahi suya yükledikleri mânevî güce inanırım. Meselâ; Başkurt’lar da “Bir kız bir eve gelin gittiğinde kadınlar tarafından köy yakınlarındaki bir ırmak kenarına götürülür; su geline, gelin suya gösterilir. Gelinin süslerinden bir parça koparılarak suya atılır ki buna ‘Su gösterme’ denmektedir.”

“SU HAK DİZARIN (YÜZÜN) GÖRMİŞDÜR”

Dede Korkut Hikâyeleri’nde hazret-i su’ya gösterilen hürmeti her okuduğumda susuzluğa dayanamayan dimağıma ferahlık gelir ve cezbeye kapılırım. Evinin düşmanlarca yağmalanması üzerine Salur Kazan kâfir üzerine giderken önüne bir su gelir, “Su Hak dizarın (yüzünü) görmişdür, ben bu su ile haberleşeceğim” der. Bu ifadesiyle suyun “Tanrı’yı gördüğünü” ve kudsî bir varlık olduğunu zikreder, su’dan haber almak ister.

Bunun üzerine suya, “Çağnam çağnam kayalardan çıkan su / Büyük büyük ağaç gemileri oynatan su / Hasan ile Hüseyin’in hasreti su / Bağ ile bostanın ziyneti su /Ayşe ile Fatma’nın nikâhı su / Şahbaz atlar içtiği su / Ak koyunlar gelip çevresinde yattığı su” diyerek derdini döker ve karşısında kendini anlayan bir varlık varmış gibi “Karabaşum kurban olsun suyum sana /Kamın akan görklü suyun kurumasın” diye dua eder.

Maveraünnehir, yâni Seyhun (Sir-i Derya) ve Ceyhun (Âm-u Derya) nehirlerinin arasında yaşayan Türkler, “Arı ve kutlu ruhun makamı sayılan suya kudsiyet izafe eder, suda ölmeyi şeref sayar, suya gömüldükleri takdirde günahlardan arınacaklarına inanırlarmış. Dede Korkut’un elinde kopuzla Sir-i Derya üzerine serdiği bir seccadede ölümü beklediğine dair efsaneyi okuduğumu hatırlayınca hazret-i su’ya bir daha ta’zimde bulundum.

HAZRET-İ SU’YUN SESİ ŞİFADIR VE HÜZNÜ VARDIR

Hazret-i Su’yun sesi şifadır ve hüznü vardır. Bundandır ki su ile şifayab olmak isteyenler, suyun sesinden, akışından mülhem olan Uşşak ve Hüseynî makamıyla tedavi olmalıdırlar. İlki neş’e verererek, ikincisi vehbî, yâni ulvî hüzün vererek ruhu ve gönlü diri kılar.

Âlimlerden Mahir İz, dostlarına “Suyu sever misin?” diye sorar ve onlara su ikram edermiş. Hoşlandığı kişilerden bahsederken “Karakulak suyu kadar hafifü’r-ruh” (dünya kirinden arınmış, hafiflemiş ruh) diye atıfta bulunurmuş (Keşkül dergisi, 2010 güz sayısı).

“SU Kİ, BİZE BİZİ GÖSTEREN BİR AYNA…”

Mustafa Özçelik’in ifadeleriyle “Biz bir emanete tâlip olduk. Bir remiz olarak söylecek olursak testiyi emanet aldık, Suya testi olduk. Suyu aslını bozmadan ve testiyi kırmadan sahibine ulaştırmak durumundayız. Yunus Emre bize bunu söylüyor. Diyor ki; su, tabiatta Zât’ı (Yaratan) bize gösterecek, fehmettirecek tek imkânımızdır. (…) Bizi diri kılan ise can… Bunun dünyadaki karşılığı ise su… (…) İşte can gözüyle Zât’ı aksettiren aynaya, yâni suya bakıp sırrını söylüyor. Su ki, bize bizi gösteren bir ayna… Kendini görebilen ise Zât’ı görecektir…” (Keşkül dergisi, 2010 güz sayısı).

ÇEŞMELER İNSANA BENZER; ADI VE YÜZÜ VARDIR

Su ve çeşme arasında ünsiyet ve silsile birliği vardır. Su, insanların kana kana içmeleri için çeşme kalıbına girerek sevap kazanmaya çalışır. Çeşmeleri insana benzetirim; cömert ve hasbîdir. İnsan gibi başı ve gövdesi, adı ve yüzü vardır. Onun içidir ki çeşmeleri pek severim. Çeşmeden su içmek ne güzeldir. “Hazân vakti erişmeden / Ecel gelip yetişmeden / O çeşmeden bu çeşmeden / Kana kana içsem” demiş bestakâr-şairlerimiz. Modern vahşiler suyu kirletip tükettiği gibi çeşmeleri de bir bir yok ettiler.

Bugün modern kitlelerin çırpınışını ifade eden “Su hayattır” sloganı beyhude bir su arayışıdır. Suyun seciyesine hürmet etmediler çünkü. Bilmediler suyun mübarek bir emanet olduğunu. “Biz her şeyi sudan yarattık” diye buyuran Allah’ın âyetine bigâne kaldılar.

MODERN VAHŞİLER HAZRET-İ SU’YA İHÂNET ETTİLER

“Hiç içtiğiniz suyu düşündünüz mü? Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Eğer dileseydik onu tuzlu ve acı bir su yapardık. Şu halde neden hâlâ şükretmiyorsunuz”(Vâkıa sûresi,70. âyet) buyruğunu unutan modern zaman insanları hazret-i su’ya ihânet etmişlerdir.

“Allah’ım! Sana olan sevgimi soğuk sudan üstün kıl” buyurarak suya ehemmiyet veren Efendimiz s.a.v.’in düsturlarını esas alan Osmanlı-İslâm medeniyetinin nâmından biri de “Su medeniyeti” ydi. Modern zaman idarecilerinin cehâleti yüzünden ondan geriye ne kaldı?
Ahmet Doğan İLBEY
A. Yılmaz Soyyer’in Su şiirinde şöyle bir bölüm vardır:

“Bir damla düşer suya sonsuza halkalanır
Dicle sahillerinde Fuzuli erer aşka
Kasidelerle yanan kandiller derer aşka
Kalem ağlar, su ağlar ve harfler noktalanır
Şairler gözyaşından satırlar serer aşka
Fuzuli su dedikçe onu kâinat tanır
“Saçma ey göz” virdini ezberler de gönüller
Su aşkın dilindendir, diller olsa da başka
Dudaklardan dökülür mısra mısra suya sır
Tabipler üfleyince em olur her derde su”

Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 11.02.21, 01:23
Üye
 
Üyelik tarihi: 18.08.19
Bulunduğu yer: Şanlıurfa
Mesajlar: 33
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
onurkaan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
bunu celcelutiye hoca bahsetmişti bir paylaşımında ...
Dünya ehlinin saygısızca “su” diye ifade ettiği nimete hazret-i su dememin en temel sebebi, “O öyle bir yaratıcıdır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Ve Arş-ı su üzerinde idi” (Hûd-7) âyetidir.
Suyun ceddi ve Hacc’ın vecibelerinden olan Zemzem için “Yeryüzündeki en hayırlı sudur, her derde devadır ve ona bakmak ibadettir” diyen ve suyu mukaddes emanetlerden sayan ecdadımın sözleri, suya, hazret-i su diye hitap etmemin bir başka sebebidir.

SUYA HAZRET-İ SU DEMEDEN DOKUNMUYORUM ARTIK

Âşıkların gönülleri yanmasaydı, su olmazdı. Su, âşık demektir ki, onların gönüllerinin yanmasından dolayı dünyada su vardır. Gönül, suya benzetilir ki, “su gibi berrak olmalı gönül” denilir. Dolayısıyla su kana kana içilir.

Bu sebeptendir ki gönül, su gibi aslına olan muhabbetten dolayı âşıklar gibi çoşkunlaşır, cezbeye kapılır. Yunus Emre Hazretleri’nin kendi gönlüne seslendiği gibi: “Taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın.”

Tasavvufta Marifet Kapısı’ nın sembolü su’dur. Gönül yolunda en sondan bir önceki mertebe olan Marifet Kapısı, hakikatına sâdık kalan insanın cevherinden dolayı su ile ifade edilir. Bu safha âriflere mahsusutur. Ârifler gibi bu yolda ilerleyen su gibi arı, duru olmak gerekir.

İnsan kendini bilirse su gibi sırrına kavuşur ve Hak ile bir olur. Suyun, Allah’ı zikrettiğini ve bundan dolayı mübarek olduğunu Yunus Emre Hazretleri’nin “Şol cennetin ırmakları / akar Allah deyu deyu” mısraları gönlüme yürüyünce idrak ettim.

Tasavvufta suyun, marifet, ilahî feyiz, vücut, kâmil nefis, küllî akıl, ruh-ı âzam ve en çok da âşığın karşılığı gibi mânalar taşıdığını öğrenince suya hazret-i su demeden dokunmuyorum artık.

SUYUN HAZRET-İ SU VASFINI HAİZ OLDUĞUNU ÖĞRENİNCE…

Suyun hazret-i su vasfını haiz mübarek bir nimet olduğunu, Müslüman şairlerin büyük atası Fuzûlî’nin, Efendimiz s.a.v.’e duyduğu muhabbeti dile getirdiği Su Kasidesi’ni Ali Yurtgezen hocanın yazdığı şerhten okuyunca anladım:

“Su Kasidesi’nden de hatırlanacağı gibi Peygamber Efendimiz ile ‘su’ arasında çokça müşâbehet (benzeme) kurulur. Su, bir inanışa göre kainatı meydana getiren ve ‘anasır-ı erbaa’ denilen dört unsurdan biridir. Divan şiirinde bazı peygamberler bu dört unsurla sembolize edilir. ‘Toprak’ Hz. Âdem’e, ‘ateş’ Hz. İbrahim’e, ‘hava’ Hz. İsa’ya, ‘su’ Hz. Muhammed (sav)’e işarettir. Allah ‘her şeyi sudan canlı kılmış’tır; Hz. Peygamber de kainatın sebeb-i hayatıdır. Su rahmettir; Hz. Peygamber de ‘âlemlere rahmet olarak gönderilmiş’tir. Su, maddî hayatın kaynağı, diriliğidir. Ruhun diriliği ve hayatiyeti ise ‘iman’ladır. Su, mecazen ‘ruhu diri kılan iman’ mânasına gelir. Hz. Peygamber Hatemü’l-Enbiya ve Allah’ın dininin tamamlayıcısı, imanın son tebliğcisidir. Su ‘secde’ hâlinde tasavvur edilir. Secde bu dünyada Allah’a yakınlığın en uç noktasıdır…”

Bundan böyle Su Kasidesi’ndeki beyitleri, Hz. Su’yun Efendimiz (s.a.v)’le benzeyişini kalbimde tutarak okuyorum:

“Gam güni etme dil-i bîmârdan tiğun diriğ / Hayrdur virmek karanluk gicede bîmâra su.”

Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin bakışlarını esirgeme. Karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

“BAŞINI DAŞTAN DAŞA URUP GEZER ÂVÂRE SU”

“Hâk-i pâyine yetem der ömrledür muttasıl / Başını daştan daşa urup gezer âvâre su.”

Su ömür boyunca Efendimiz (s.a.v.)’in mübarek ayaklarının bastığı toprağa ulaşmak için dağları, ovaları ve vadileri aşk ü vecd ile, yâni başını taştan taşa vurup deli divâne gibi akıp durur.

“Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr / Dönmez ol dergâhtan ger ola pâre pâre su.”

SUYUN EFENDİMİZ S.A.V.’İN EŞİĞİNE VARMAK İSTEMESİ

Su her zerresiyle Efendimiz s.a.v.’in eşiğini nurlandırmak için başını taştan taşa vurup paramparça da olsa, Efendimiz s.a.v.’in mübarek ayaklarının bastığı yerlerden dönmek istemez.

“Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehli âleme / İktidâ kılmış tarik-i Ahmed-i Muhtâr'a su.”

Bütün insanlığa temiz yaratılışını berrak olarak gösteren su, Efendimiz s.a.v’in yoluna akmak sûretiyle temiz yaratılışının gereğini aşkla yerine getirmeye çalışır. Bir başka mânası ise, Efendimiz s.a.v.’in yolunda giden suyla, O’nun yolunda muhabbetle yürümesi gereken mü'min arasında benzerliğe işaret edilir. Suyun vasıflarından biri de berrak oluşudur. Dolayısıyla mü’minin gönlünün de su gibi berrak olması gerek.

SUYUN, RAVZA-İ MUTAHHARA’YA DOĞRU AKMASI

Bu beyitlerin mânasını öğrenince başladım hazret-i su’ya her dokunuşumda ta’zimde bulunmaya.

Fuzûli’nin beyitlerinde su alçak gönüllülüğün, meyledişin ve aşk yoluna sürüklenip gidişin sembolüdür ve kıyamete kadar Efendimiz s.a.v.’in mübarek kabri Ravza-i Mutahhara’ya doğru akmaktadır.

Veyl bana ki, bunca zaman cezbe hâlinde dinleyip kendimden geçtiğim Fuzûlî üstadımızın mısraından uyarlama yapılan “Sular başın vurur taştan taşlara el aman / Çağlar yârin adın çağırır ya gel Muhammed” türküsünde Efendimiz s.a.v.’e “el aman” deyip feryad eden suyun sevdasını geç fark ettim, ona yanarım.

“ŞİMDİ SEN SU OLDUĞUNU DÜŞÜN...”

Hazret-i su hakkında Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde söylediklerini okuyunca cezbeye kapıldım. İnsanın kemalâtı üstüne olan bu cümleler hazret-i su’yun vasfını ancak bu kadar mânalı anlatabilir. Fakiri affetsin; okuduğum satırlar bu âcizin dilinden mi sâdır oldu, diye benliğe kapıldım, hataya düştüm bir an. Yüreğimin üstünden geçen bu cümlelerin hülâsasını vecd içinde nakledebilirim ancak:

“Şimdi sen ‘su’ olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok, tükenmez... İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez... Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol; sen bir su ol... Ama rahmet ol; âfet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme; Sana ‘felaket’ denmesin! Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!.. Su; yüce Tanrı’nın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri... Ve suya benzediğini unutma!”

“İNSAN SUYA BENZER; SU GİBİ, YÂNİ ASLIN GİBİ OL”

İnsan suya benzer. Necip Fâzıl’ın dediği gibi “İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya…” Su ve insanın mayası birdir. Suyum ben. Sen, ben o, biz, siz, onlar, bütün insanlık sudur. Su da insan gibi halden hâle girer; ırmak olur, göl olur, deniz olur. Öyle ki Müslüman inancında âhrete göçmenin hasreti içinde yananların ilk işi Cennet’teki Kevser Irmağı’ndan su içmektir.

Su, mütevazılığın ve cömertliğin adıdır. Allah tarafından gökten indirilen, ölü toprağa can veren su “aziz”dir. Bu sebeptendir ki Müslüman ecdâdımız, “Su gibi, yâni aslın gibi ol, gönderdiğim gibi bana dön” mânasına gelen “Su gibi aziz olun” demişler. Çünkü su azizdir de ondan. Su aziz olduğu içindir ki ayakta değil, çömelerek içilir. Su gibi aziz olmak kolay değildir. Dünya ehli olanlar Hakk’ın varlığını, “Din Günü” nü unutup, suyu hor kullandılar ve kirlettiler.

“SADAKANIN HAYIRLISI SUDUR”

Hz. Hüseyin'in Kerbelâ’da susuz can vermesi, Müslümanların yüreğinde derin bir su hassasiyeti doğmuş ve su ihtiyacını gidermek için kuyu açmak, çeşme, sebil yaptırmak büyük sevaplardan sayılmıştır. Ruhu olmayan modern zamanlarda “Hüseyin aşkına” su dağıtanlar kaldı mı?

Efendimiz s.a.v, mülkiyeti bir Yahudi’ye ait olan ve Müslümanların faydalanmaması için ağzına kilit vurulan Rûme Kuyusu’ nu satın alıp vakfedene Cennet’in vaad edildiğini ve sadakanın “Hangisi hayırlıdır?” sorusuna da “su” diye buyurmuşlardır. Rûme Kuyusu’nu satın alarak vakfeden Hazret-i Osman, Asr-ı Saadet’te kuyu açtıran, çeşme ve sebil yaptırıp vakfeden Müslümanların öncüsüdür.

“HZ. PEYGAMBER BİR ÂB-I HAYAT ÇEŞMESİDİR”

Hazret-i su’yun kadîm nâmı âb-ı hayat’tır. “İçenin ebedî hayata kavuşması, ölümden kurtulması, öldürülse bile tekrar dirilmesi, ihtiyarsa gençleşmesi, hastaysa iyileşmesi” gibi mânâsının yanında Kevsere benzetilir. Mü’min ise bunu içen kimsedir. Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber bir âb-ı hayat çeşmesidir. Ölü gönüller onun sözleriyle şifa ve ebedî hayat bulurlar” (Keşkül dergisi, 2010 güz sayısı).

Su öyle mübarek bir nimet ki, İslâm olmayanların dahi suya yükledikleri mânevî güce inanırım. Meselâ; Başkurt’lar da “Bir kız bir eve gelin gittiğinde kadınlar tarafından köy yakınlarındaki bir ırmak kenarına götürülür; su geline, gelin suya gösterilir. Gelinin süslerinden bir parça koparılarak suya atılır ki buna ‘Su gösterme’ denmektedir.”

“SU HAK DİZARIN (YÜZÜN) GÖRMİŞDÜR”

Dede Korkut Hikâyeleri’nde hazret-i su’ya gösterilen hürmeti her okuduğumda susuzluğa dayanamayan dimağıma ferahlık gelir ve cezbeye kapılırım. Evinin düşmanlarca yağmalanması üzerine Salur Kazan kâfir üzerine giderken önüne bir su gelir, “Su Hak dizarın (yüzünü) görmişdür, ben bu su ile haberleşeceğim” der. Bu ifadesiyle suyun “Tanrı’yı gördüğünü” ve kudsî bir varlık olduğunu zikreder, su’dan haber almak ister.

Bunun üzerine suya, “Çağnam çağnam kayalardan çıkan su / Büyük büyük ağaç gemileri oynatan su / Hasan ile Hüseyin’in hasreti su / Bağ ile bostanın ziyneti su /Ayşe ile Fatma’nın nikâhı su / Şahbaz atlar içtiği su / Ak koyunlar gelip çevresinde yattığı su” diyerek derdini döker ve karşısında kendini anlayan bir varlık varmış gibi “Karabaşum kurban olsun suyum sana /Kamın akan görklü suyun kurumasın” diye dua eder.

Maveraünnehir, yâni Seyhun (Sir-i Derya) ve Ceyhun (Âm-u Derya) nehirlerinin arasında yaşayan Türkler, “Arı ve kutlu ruhun makamı sayılan suya kudsiyet izafe eder, suda ölmeyi şeref sayar, suya gömüldükleri takdirde günahlardan arınacaklarına inanırlarmış. Dede Korkut’un elinde kopuzla Sir-i Derya üzerine serdiği bir seccadede ölümü beklediğine dair efsaneyi okuduğumu hatırlayınca hazret-i su’ya bir daha ta’zimde bulundum.

HAZRET-İ SU’YUN SESİ ŞİFADIR VE HÜZNÜ VARDIR

Hazret-i Su’yun sesi şifadır ve hüznü vardır. Bundandır ki su ile şifayab olmak isteyenler, suyun sesinden, akışından mülhem olan Uşşak ve Hüseynî makamıyla tedavi olmalıdırlar. İlki neş’e verererek, ikincisi vehbî, yâni ulvî hüzün vererek ruhu ve gönlü diri kılar.

Âlimlerden Mahir İz, dostlarına “Suyu sever misin?” diye sorar ve onlara su ikram edermiş. Hoşlandığı kişilerden bahsederken “Karakulak suyu kadar hafifü’r-ruh” (dünya kirinden arınmış, hafiflemiş ruh) diye atıfta bulunurmuş (Keşkül dergisi, 2010 güz sayısı).

“SU Kİ, BİZE BİZİ GÖSTEREN BİR AYNA…”

Mustafa Özçelik’in ifadeleriyle “Biz bir emanete tâlip olduk. Bir remiz olarak söylecek olursak testiyi emanet aldık, Suya testi olduk. Suyu aslını bozmadan ve testiyi kırmadan sahibine ulaştırmak durumundayız. Yunus Emre bize bunu söylüyor. Diyor ki; su, tabiatta Zât’ı (Yaratan) bize gösterecek, fehmettirecek tek imkânımızdır. (…) Bizi diri kılan ise can… Bunun dünyadaki karşılığı ise su… (…) İşte can gözüyle Zât’ı aksettiren aynaya, yâni suya bakıp sırrını söylüyor. Su ki, bize bizi gösteren bir ayna… Kendini görebilen ise Zât’ı görecektir…” (Keşkül dergisi, 2010 güz sayısı).

ÇEŞMELER İNSANA BENZER; ADI VE YÜZÜ VARDIR

Su ve çeşme arasında ünsiyet ve silsile birliği vardır. Su, insanların kana kana içmeleri için çeşme kalıbına girerek sevap kazanmaya çalışır. Çeşmeleri insana benzetirim; cömert ve hasbîdir. İnsan gibi başı ve gövdesi, adı ve yüzü vardır. Onun içidir ki çeşmeleri pek severim. Çeşmeden su içmek ne güzeldir. “Hazân vakti erişmeden / Ecel gelip yetişmeden / O çeşmeden bu çeşmeden / Kana kana içsem” demiş bestakâr-şairlerimiz. Modern vahşiler suyu kirletip tükettiği gibi çeşmeleri de bir bir yok ettiler.

Bugün modern kitlelerin çırpınışını ifade eden “Su hayattır” sloganı beyhude bir su arayışıdır. Suyun seciyesine hürmet etmediler çünkü. Bilmediler suyun mübarek bir emanet olduğunu. “Biz her şeyi sudan yarattık” diye buyuran Allah’ın âyetine bigâne kaldılar.

MODERN VAHŞİLER HAZRET-İ SU’YA İHÂNET ETTİLER

“Hiç içtiğiniz suyu düşündünüz mü? Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Eğer dileseydik onu tuzlu ve acı bir su yapardık. Şu halde neden hâlâ şükretmiyorsunuz”(Vâkıa sûresi,70. âyet) buyruğunu unutan modern zaman insanları hazret-i su’ya ihânet etmişlerdir.

“Allah’ım! Sana olan sevgimi soğuk sudan üstün kıl” buyurarak suya ehemmiyet veren Efendimiz s.a.v.’in düsturlarını esas alan Osmanlı-İslâm medeniyetinin nâmından biri de “Su medeniyeti” ydi. Modern zaman idarecilerinin cehâleti yüzünden ondan geriye ne kaldı?
Ahmet Doğan İLBEY
A. Yılmaz Soyyer’in Su şiirinde şöyle bir bölüm vardır:

“Bir damla düşer suya sonsuza halkalanır
Dicle sahillerinde Fuzuli erer aşka
Kasidelerle yanan kandiller derer aşka
Kalem ağlar, su ağlar ve harfler noktalanır
Şairler gözyaşından satırlar serer aşka
Fuzuli su dedikçe onu kâinat tanır
“Saçma ey göz” virdini ezberler de gönüller
Su aşkın dilindendir, diller olsa da başka
Dudaklardan dökülür mısra mısra suya sır
Tabipler üfleyince em olur her derde su”
Bilgi için teşekkürler Allah razı olsun

---------- Post added 11.02.21 at 01:24 ----------

Alıntı:
Sinem80 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bunu daha öncede duymuş fakat unutmuştum. Şimdi denemeli, allah razı olsun
Ecma'in İNŞALLAH

Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 22.02.21, 15:03
 
Üyelik tarihi: 26.01.21
Bulunduğu yer: Alamanyada
Mesajlar: 108
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

herkesin evinde ölü su vardir, bu dua cok degerlidir

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Din, önceliklerimiz arasında kaçıncı sırada? Gercek Derin Konular & Beyin Fırtınası 8 25.05.22 16:23
iradeye yardımcı cok canlı bir dua cok canlı Lil bin Ali Tecrübe Ettikleriniz 19 12.11.21 19:23
pişen canlı tavuk Yani ses telleri canlı:D Tuana Parapsikoloji & Spiritüalizm 2 07.01.21 05:47
Yine seni severdim… Canlı canlı çürüyeceğimi bilerek! Och Tarih 0 01.10.20 17:14
İlaç Kullanırken Meyve Suyu içmek Sakıncalı mı? Och Sağlık 0 18.09.20 14:56


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:13.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147