|
Tecrübe Ettikleriniz Denenmiş uygulamalar |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Tecrübe Edilmiş Kaside-i Bürde'den Dilek Duası
Dilek için çok tecrübe edilmiş bir dua vardır ki Kaside-i Bürdenin bir beytidir. Bir kimse abdest alıp 2 Rekat namaz kıldıktan sonra kıbleye karşı oturup 1001 defa: "Huve'l-habibullezi turca şefa atuhu likulli hevlin mine'l-ehvali muktehim" Her 100 başında bir defa "Mevlaye salli ve sellim daimen ebeden ala habibike hayri'l-halkı kullihim." demeli 1001 kere okudukdan sonra dileğini dilemelidir . Cenab-ı Hakk'ın reddetmeyeceği kuvvetle muhtemeldir.Tabii hulus-i kalble yalvarmak lazımdır.
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.” |
#2
|
|||
|
|||
PEYGAMBER AŞIĞI İMAM-I BUSİRİ ''KASİDE-İ BÜRDE''
İmam-ı Bûsirî bir gün evine giderken yolda rastladığı güzel yüzlü yaşlı bir zat ona: -Yâ Bûsirî, Bu gece rüyanda Resûlüllah'ı gördün mü? Diye sorar. İmam-ı Bûsirî: -Hâyır görmedim! Diye cevap verir. Bu konuşmadan sonra O yaşlı zat başka bir şey söylemeden ayrılır. Ne var ki İmam-ı Bûsirî'nin gönlüne, o anda Hazret-i Peygamberin aşk ve muhabbeti düşer. O gece, rüyasında Hazret-i Peygamberi görür ve içinin neşe ve huzurla dolduğunu fark ederek uyanır. Bunun üzerine Peygamber Efendimizi öven ve nice Peygamber âşıklarını sevgi deryasında yıkayan Mudariyye, Hemziyye gibi birçok övgüler yazar. Kasîde-i Bürde'nin 149. Beytinde bunu şöylece dile getirir: Düşüncemi övgüsüne, yönlendirdiğimden beri, Başı darda her insana, O Resulü buldum hâmi. Daha sonraki yıllarda vücudunun yarısı felç olur. Yürüyemez ve hareket edemez duruma düşer. İşte o zaman bu Kasîde-i Bürde'yi yazıp bununla Cenâb-ı Hakk'tan şifâ dilemeye yönelir. Kasîdeyi tamamladığı gece rüyasında Hazret-i Peygamber'i görür. Hz. Peygamber Bûsîrî'den kendisi için yazdığı kasideyi okumasını ister; O "Yâ Resûlallah! Ben sizin için çok kasideler yazdım, hangisini emredersiniz?" deyince, Hz. Peygamber kasidenin matla' beytini okuyarak bu kasideyi işaret eder. Bûsîrî kasidesini okurken Hz. Peygamber iki yana doğru sallanarak zevkle dinler. Tamamı 161 beyitten ibaret bulunan Kasîdenin 51. Beytinin birinci mısraını Hakkında ilmin son hükmü; "O da bir insandır ancak, olarak okuduktan sonra ikinci mısrasını hatırlayamayarak takılır kalır. Bunun üzerine Resûl-ü Ekrem Hazretleri: Oku yâ İmam! Diye buyurur. İmâm-ı Bûsirî: -İkinci mısrayı hatırlayamadım yâ Resûlüllah! der. Bunun üzerine mucize içinde mucize üzere Peygamber Efendimiz: "Yaratmıştır O'nu Allah, en hayırlı kul olarak" şeklinde ikinci mısrasını ikmal buyurarak beyti tamamlar. Kasîdenin tamamının okunmasından sonra Resûlüllah mübârek avuçları ile İmâm-ı Bûsirî'nin felçli uzuvlarını ovuşturur. Ne derin muhabbetin eseridir ki, İmâm-ı Bûsirî uyandığı zaman hastalığının zâil olduğunu görüp Allah'a şükreder. O gecenin sabahında sıhhatine kavuşmuş ve sürûr içinde camiye giderken yolda Şeyh Ebu'r- Recâ Hazretlerine rastlar. Ebu'r- Recâ ona: - Yâ Bûsirî!. Fahr-i Âlem'i övdüğün kasîdeyi getir! der. İmâm-ı Bûsirî; Resûlüllah Efendimizi övdüğüm kasîdelerim pek çok. Hangisini istiyorsunuz? Diye sorunca, Şeyh Ebu'r- Recâ: Gönül yakan o hasret mi? Selemdeki komşuları, Gözünden akan yaşlara, karıştırıyor kanları. Diye başlayan kasîdeyi istiyorum. Çünkü sen onu Peygamber efendimizin huzurunda okurken işittim ve O'nun çok memnun olduğunu gördüm der. Bu kasideyi daha hiç kimsenin duymadığını zanneden İmâm-ı Bûsirî hayretler içinde kalır. 161 kıt'a dan meydana gelen Kasîde-i Bürde on bölüm üzere dizelenmiştir: 1 -- 12 Hz. Peygamber'e duyulan aşk ve özlem. 13 -- 28 Nefsin kötülüğü ve terbiye edilmesinin gereği. 29 -- 58 Hz. Peygamber'e övgü. 59 -- 71 Hz. Peygamber'in doğumu. 72 -- 87 Hz. Peygamber'in mucizeleri. 88 -- 104 Kur'ân-ı Kerîm'in yücelik ve erdemleri. 105 -- 117 Hz. Peygamber'in Mi'racı. 118 --139 Hz. Peygamber'in Cihadları. 140 --151 Hz. Peygamber'den şefâat dileme. 152 --161 Allah'a yakarış ve dua Coşkun bir peygamber aşığı olan Bûsîrî'yi şöhretin zirvesine taşıyan bu kasideye kendisi "el-Kevâkibü'd-dürriyye fî medhi hayri'l-beriyye" adını verdiği halde, "Kaside-i Bürde" ismiyle tanınması gördüğü rüyâdan kaynaklanmaktadır. Dünyada en meşhur ve en çok okunan kasideler arasında yer alan bu eser, belli başlı bütün kültür dillerine tercüme edildiği gibi, Afrika, Güneydoğu Asya ve Balkanlardaki mahalli dillere de çevrilmiştir. Çeşitli bölge ve ülkelerde genellikle sünnet, nişan ve düğün merasimlerinde, mübarek gün ve gecelerde, ayrıca haftalık evrad olarak okunmakta, son münacât kısmı ise felçli hastalar üzerine yedi gün süreyle okunup Cenâb-ı Hakk'tan şifa niyaz edilmektedir.
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.” |
#3
|
|||
|
|||
anlamı nedir ?
. |
#4
|
|||
|
|||
allah sizden razı olsun
|
#5
|
|||
|
|||
Emeğine sağlık hocam Allah cc razı olsun kasidelerin sırrı büyük bende kasideyi emlaki felekiye okumuş dum hacet için değerini bilen bilir .
|
#6
|
|||
|
|||
Uygulamıştım sonuç alamamıştım. Zamanı var demek ki Uygulamak isteyen uygulayabilir.
|
#7
|
||||
|
||||
Allah razı olsun
__________________
Bu Sin û Lam fakirindir, Eli bağlı esirindir; Yolu bilmez garibindir. Günahımla sana geldim. To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts. |
#8
|
|||
|
|||
Allah razı olsun
|
#9
|
|||
|
|||
Kaside-i Bürde (Türkçe Okunuşu)
Kaside-i Bürdenin Türkçe Okunuşu
E min tezekküri cirânin bi zî selemin, Mezecte dem’an cerâ min mukletin bi demin. Em hebbeti’r-rîhu min tilkâi kâzimetin Ve evmeda’l-berku fi’z-zalmâi min idamin Femâ liayneyke in kulte ekfüfâ hemetâ Ve mâ likalbike in kulte estefik yehimi E yahsebu’s-sabbu ennel-hubbe münketimun Mâ beyne münsecimin minhü ve muztarimin Levlâ’l- hevâ lem turık dem’an alâ talelin Ve lâ erikte zikri’l-bâni ve’l-alemi Fe keyfe tunkiru hubben bâ’de mâ şehidet Bihî aleyke, udûli’d-dem’ı ve’s-sekami Ve esbete’l-vecdü hattay abretin ve danâ. Misle’l-behârı alâ haddeyke ve’l-anemi. Neam serâ tayfü men ehvâ fe-errekani ÜVe’l-hubbu ya’terizu’l-lezzâti bi’l-elemi Yâ lâimî fî’l-hevâ’l-uzriyyi mâ’zireten Minnî ileyke ve lev ensafte lem telümi Adetke hâliye lâ sırrî bi müstetirin. Ani’l- vüşâti ve lâ dâî bi münhasimin. Mehadteni’n – nusha lâkin lestü esmeuhû. lnne’l-muhibbe ani’l uzzâli fî samemin. İnnî e tehemtü nâsîha’ş-şeybi fî azelî, Ve’ş – şeybü eb’adü fî nushin ani’t – tûhemi. Fe inne emmâreti bi’s-sûi me’t-te’azet Min cehlihâ bi nezîri’ş – şeybi ve’l- heremi. Ve lâ eaddet mine’l – fî’li’l -cemili kırâ Dayfin eleme bi re’sî gayre muhteşemi Lev küntü a’lemü ennî mâ uvakkıruhû. Ketemtü sırren bedâ lî minhü bi’l-ketemi Men lî bi reddi cimâhin min gavayetihâ Kemâ yüreddü cimühu’l-hayli bi’l-lücümi Felâ terüm bi’l-meâsi kesre şehvetihâ lnne’t-teâme yukavvî şehvete’n-nehimi Ve’n-nefsü ke’t-tıflı in tühmilhü şebbe alâ Hubbi’r-redâi ve in teftımhü yenfetimi Fasrıf hevâhâ ve hâzir en tüvelliyehû İnne’l-hevâ mâ tevellâ yusım ev yesımi Ve râihâ vehye fî’l-a’mâli sâimetün Ve in hiye’s-tahleti’l-mer’â felâ tesümi Kem hassenet lezzeten li’l-mer’i kâtileten Min haysü lem yedri enne’s-semme fî’d-desemi Vahşe’d-desâise min cûin ‘le min şebiin Fe rubbe mahmasatin şerrun mine’t-tuhâmi Ve’stefrigi’d-dem’a min aynin kadi’mteleet Mine’l-mehârimi ve’l-zem himyete’n-nedemi Ve hâlifî’n-nefse ve’ ş-şeytâne va’sıhimâ Ve in hümâ mehadâke’n-nusha fet-tehimi Velâ tutı’ minhümâ hasmen velâ hakemen Fe ente ta’rifü keyfe’l-hasmi ve’l-hakemi Estagfîrullâhe min kavlîn bilâ amelin Le kad nesebtü bihî neslen lizî ukumi Emertüke’l-hayre lâkin mâ’temertü bihî Ve me’stekamtü femâkavlî leke’s-tekami Velâ tezevvedtü kable’l-mevti nâfîleten Velem usalli sivâ farzın velem esumi Zalemtü sünnete men ahya’z-zalâme ilâ Eni’şteket kademâhü’d-durre min veremi Ve şedde min segabin ahşâehû ve tavâ Tahte’l-hicâreti keşhan mütrefe’l-edemi Ve râvedethü’l-cibâlü’ş-şümmü min zehebin An nefsihi fe erâhâ eyyemâ şememi Ve ekkedet zühdehü fîhâ zarûretühû İnne’z-zarûrete lâ ta’dû alâ’l-lsami ve keyfe ted’û ile’d-dünyâ zarûretü men Levlâhü lem tahruci’d-dünyâ mine’l-ademi Muhammmedün seyyidü’l-kevneyni ve’s-sekaleyn Ve’l-ferikayni min urubin ve min acemi Nebiyyünâ’l-âmirü’n-nahi felâ ehadün Eberre fî kavlî lâ minhü velâ neami Hüve’l-habîbü’l-lezî türcâ şefâatühü Li külli hevlin mine’l-ehvâli muktehımi Deâ ilallühi fe’l-müstemsikûne bihî Müstemsikûne bi hablin gayrı munfasımı Faka’n-nebiyyine fî hâlkın ve fî hulukın Velem yüdanûhü fj ilmin ve lâ keremi Ve küllühüm min Resûlillahi mültemisün Gürfen mine’l-bâhri ev reşfen mine’d-diyemi Ve vâkıfûne ledeyhi inde haddihimi Min nuktati’l-ilmi ev min şekleti’l-hikemi Fehve’l-lezî teme mâ’nâhu ve sûretühü Sümme’s-tafâhü hibîben bâriü’n-nesemi Münezzehün an şerikin fî mehâsinihi Fe cevheru’l-husni fîhi gayrı munkasımi Da’me’d-deathü’n-nâsârâ fî nebiyyihimi Vâ’hküm bimâ şı’te medhan fîhi va’htekimi Fensüb ilâ zâtihî mâ şi’te min şerafîn Vensüb ilâ kadrihî mâ şi’te min izâmi Fe inne fadle Resûlillâhi leyse lehû Haddün fe yu’ribe anhü nâtıkun bi femi Lev nâsebet kadrehû âyâtühû ızamen Ahyâ’smühû hîne yüd’â dârıse’r-rimemi Lem yemtehınna bimâ ta’ye’l-ukûlü bihî Hırsan aleynâ felem nerteb velem nehimi A’ye’l-verâ fehmü mâ’nâhü fe leyse yürâ Lil-kurbi ve’l-bu’di minhü gayru munfehımi Ke’ş-şemsi tezharu li’l-ayneyni min buudin Sagîreten ve tükillû’t-tarfe min ememi Ve keyfe yüdrikü fî’d-dünyâ hakîkatehû Kavmün niyâmün tesellev anhü bi’l-hulumi Fe meblegu’l-ilmi fîhi ennehû beşerun Ve ennehû hayru hâlkı’llâhi küllihimi Ve küllü âyin ete’r-rüslü’l-kirâmü bihâ Fe innemâ’t-tesalet min nûrihi bihimi Fe innehû şemsü fadlin hum kevâkibühâ Yüzhirne envârehâ li’n-nâsi fî’z-zulemi Ekrim bi hâlkı nebiyyin zânehû hulukun Bi’l-husni müştemilin bi’l-bişri müttesimi Ke’z-zehri fî terefîn ve’l-bedri fî şerefîn Ve’l-bâhri fî keremin ve’d-dehri ti himemin Keennehû vahve ferdün fî celâletihi Fi askerin hîne telkahu ve fî haşemin Keenneme’l-lü’lüü’l-meknûnü fî-sadefîn Min mâ’diney mantıkın minhü ve mübtesemi Lâ tıybe ya’dilü türben zamme a’zumehû Tûbâ lî munteşıkın minhü ve mültesimin Ebâne mevlidühü an tîbı unsurihi Yâ tıybe mübtedein minhü ve muhtetemi Yevmün teferrese fîhi’l-fürsü ennehümü Kad ünzirû bi hulûli’l-bü’si ve’n-nikamı Ve bâte eyvânü Kısrâ Vehve münsadi’un Ka şemli ashabı Kisrâ gayre mülteimi Ve’n-nâru hâmidetü’l-enfâsi min esefin Aleyhi ve’n-nehru sâhi’l-ayni min sedemi Ve sâe sâvete en gâdat buhayretühâ Ve rüdde vâridühâ bi’l-gayzl hîne zamî Keenne bi’n-nâri mâ bi’l-mâi min belelin Huznen ve bi’l-mâ; mâ bi’n-nâri min daremin Ve’l-cinnü’ tehtifü ve’l-envâru sâtıatün Ve’l-hakku yazharu min mâ’nen ve min kelimi Amû ve sammû fe i’lânü’l-beşâiri lem Tüsmâ’ve bârikatü’l-inzâri lem tüsemi Min bâ’di mâ ahbâra’l-akvâme kâhinühüm Bienne dînehamü’l-mu’vecce lem yekumi Ve bâ’de mâ âyenû fi’l-ufkı min şuhubin Munkaddaten vefka mâ fî’l-arzl min sanemi Hattâ gadâ an tarikl’l-vahyi münhezimün Mine’ş-şeyâtîni yakfû isre münhezimi Keennehüm hereben abtâlü Ebrehetin Ev askerun bi’l-hasâ mln râhateyhi ramî Nebzen bihî bâ’de tesbîhin bi bâtnihimâ Nebze’l-müsebbihi min ahşâi mültakımı Câet li da’vetihil eşcâru sâcideten Temşî ileyhi alâ sâkın bi lâ kademi Ke ennemâ setarat setran limâ ketebet Fürûuhâ min bedîil hattı fil lekami Mislül ğamâmeti ennâ sâra sâiraten Tekıyhi harra vatıysin lil hecîri hamî Aksemtü bil kameril münşakkı inne lehû Min kalbihî nisbeten mebrûratel kasemi Ve mâ havel ğâru min hayrin ve min keramin Ve küllü tarfin minel küffâri anhü amî Fes sıdkı fil ğari ves sıddîku lem yerimâ Ve hüm yekûlûne mâ bil ğâri min erimi Zannül hamâme ve zannül ankebûte alâ Hayril beriyyeti lem tensüc ve lem tehumi Vikâyetullâhi ağnet an müdâafetin Mined dürûı ve an âlin minel ütumi Mâ sâmaniyed dehru daymen vestecartü bihî İllâ ve niltü civâran minhü lem yüdami Ve leltemestü ğıned dârayni min yedihî İllestelemtün nedâ min hayri müstelemi Lâ tünkirul vahye min rü’yahü inne lehû kalben izâ nâmetil aynâni lem yenemi Fe zâke hıyne bülûğun min nübüvvetihî Fe leyse yünkeru fîhi hâlü muhtelemi Tebârekallâhü mâ vahyün bi müktesebin Ve lâ nebiyyün alâ ğaybin bi müttehimi Kem ebraet vasaben bil lemsi râhatühû Ve atlakat eriben min ribkatil limemi Ve Ahyetis seneteş şehbae da’vetühû Hattâ haket ğurraten fil a’surid dühümi Bi ârıdın câde evhıltel bitâha bihâ Seyben minel yemmi ev seylen minet arimi Da’nî ve vasfî âyâtin lehû zaherât Zuhûra nâril gırâ leylen alâ alemi Feddürrü yezdâdü husnen ve hüve müntezamün Ve leyse yenkusu kadran ğayra müntezami Fe mâ tetâvele âmâlül medîhi ilâ Mâ fîhi min keramil ahlâkı veş şiyemi Ayâtü hakkın miner Rahmâni muhdesetün Kadîmetün sıfatül mavsûfi bil kıdemi Lemm takterin bi zemânin ve hiye tuhbiruna Anil meâdi ve an âdin ve an iremi Dâmet ledeynâ fe fâkat külle mu’cizetin Minen nebiyyîne iz câet ve lem tedümi Muhâkkemetün fe mâ yübkıyne min şühebin Li zî şikâkın ve lâ yebğıyne min hâkemi Mâ hûribet katta illâ âde min harabin A’del eâdî ileyhâ mülkıyes selemi Raddet belâğatühâ da’vâ muârıdıhâ Raddel ğayûri yedel cânî anil hurami Le hâ meânin ke mevcil bahri fî mededin Ve fevka cevherihî fil husni vel kıyemi Fe lâ tüaddü ve lâ tuhsâ acâibühâ Ve lâ tüsâmü alel iksâri bis seemi Karrat, bihâ, aynü, kârîhâ, fe, kultü, lehû Le kad zaferte bi hablillâhi fa’tesımi İn tetlühâ hıyfeten min harri nâri lezâ Etfâ’te harrâ lezâ min virdiheş şiyemi Ke ennehel havzu tebyazzul vücûhü bihî Minel usâtı ve kad câühû kel humemi Ve kes sırâtı ve kel mîzâni ma’dileten Fel kıstu min ğayrihâ Gin nâsilen yekumi Lâ’ta’ceben li hasûdin râha yünkiruha Tecâhülen ve hüve aynül hâzikıl fehimi Kad tünkirul aynü dav’eş şemsinin ramedin Ve yünkirul femü ta’mel mâi min sekami Yâ hayra men yemmemel,âfûne ,sahâtehû Sa’yen ve fevka mütûnil eynükir rusümi Ve men hüvel âyetül kübrâli mu’tebirin Ve men hüven nı’metül uzmâli muğtenimi Serayte min Haramin leylen ilâ Harâmin Kemâ seral bedrü fî dâcin minez zulemi Ve bette terkâ ilâ en nilte menzileten Min kâbe kavseyni lem tüdrek ve lem terumi Ve kaddemetke cemîul enbiyâi bihâ Ver rusülü takdîme mahdûmin alâ hademi Ve ente tahterikus seb’at tıbâka bihim Fî mevkibin künte fîhi sâhıbel alemi Hattâ izâ lem teda’şe’ven li müstebikin Mined dünüvvi velâ li müstenimi Hafadte külle makâmin bil izâfeti iz Nûdite bir ref’i mislel müfredil alemi Keymâ tefûzü bir vaslin eyyi müstetirin Anil uyûni ve sirrin eyye müktetemi Fehurte külle fihârin ğayra müşterakin Ve cüzte külle mekâmin ğayra mzüdehami Ve celle mikdârumâ vullite min rutebin Ve azze idrâkü mâûlite min niami Büşrâlenâ ma’şeral İslâmi inne lenâ Minel ınâyeti ruknen ğayra münhedimi Lemmâ deallahü dâıynâ li tâatihi Bi ekramir rusüli künnâ ekramel ümemi Râat Kulûbel ıdâ enbâü bi’setihî Ke neb’etin eclefet ğuflen minel ğanemi Mâ zâle yelkâhüm fî külli mu’terakin Hattâ hakev bil kanâ lahmen alâ vedami Veddül firâra fe kâdû yağbitûıne bihî Eşlâe şâlet meal ıkbâni ver ruhami Temdıl leyâlî ve lâ yedrûne ıddetehâ Mâlem tekün min leyâlil eşhuril hurumi Ke ennemed dînü dayfün halle sâhate hüm Bi külli karmin ilâ rahmil îdâ karimi Yecürru bahra hamîsin fevka sâhibatin Termî bi mevcin minel ebtâli mültetımi Min külli müntedi bin lillâhi muhtesibin Yestû bi müste’silin lil küfri mustalimi Hattâ ğadet milletül İslâmi ve hiye bihim Min ba’di gurbetihâ mevsûleter rahimi Mekfûleten ebeden minhüm bi hayri ebin Ve ba’lin fe lem teytem ve lem teimi Hümül cibâlü fe sel anhüm müsâdimehüm Mâzâ raev minhüm fî külli müstademi Ve sel Huneynen ve sel Bedran ve sel Uhuden Fusûle hatfin lehüm edhâ minel vehami El musdıril biydı humran ba’de mâ veradet Minel ıdâ külle müsveddin minel lememi Vel kâtibîne bi sümril hattı mâ terâket Aklâmühüm harfe cismin ğayra mün’acimi Şâkis silâhı lehüm sîmâ tümeyyizühüm Vel verdü yemtâzü bis sîmâ mines selemi Tühdî ileyke riyâhun nasri neşrahüm Fe tahsebüz zehra , fil ekmâmi külle kemî Keennehüm fî zuhûril hayli nebtü ruben Min şiddetil hazmi lâ min şiddetil huzumi Târet kulûbül ıda min be’sihim ferkan Femâ teferrake beynel behmi vel bühümi Ve men tekün bi rasûlillâhi nûsratühû İn telkahül üsdü fî âcâmihâ tecimi Ve len terâ min veliyyin ğayra müntesırin Bihî velâ min adüvvin ğayra münfesimin Ehalle ümmetehû fî hırzi milletini Kellysi halle meal eşbâli fî ecemi Kem ceddelet kelimâtüllahi min cedelin Fîhi ve kem hassamel burhânu min hasımi Kefâke bil ılmi fil ümmiyyi mu’cizeten Fil câhiliyyeti vet te’dîbi fil yütümi Hademtühû bi medîhin estekıylü bihî Zünûbe umrin medâ fiş şı’ri vel hıdemi İz kalledâniye mâ tuhşâ avâkıbühû Ke ennenî bihimâ hedyün minen neami Ata’tü ğayyes sıbâ fil hâletyni ve mâ Hassaltü illâ alel âsâmi ven nedemi Fe yâ hasârate nefsin fî ticaretihâ Lem teşterid dîne bid dünyâ velem tesümi Ve men yebı’âcilen minhü bi âcilihî Yebin lehül gabnü fî bey’ın ve fî selemi İn âti zenben fe mâ ahdî bi müntekazın Minen nebiyyi ve lâ hablî bi mün sarimi Fe inne lî zimmeten minhü bi tesmiyeti Muhammeden ve hüve evfel halkı biz zimeni İn lem yekün fî meâdi âhızen bi yedî Fadlen ve illâ fe kul yâ zelletel kademi Hâşâhü en yuhrimer râcî me mekârimehû Ev yercial câru minhü gayra muhterâmi Ve münzü el zemtü efkâri medâyıhahû Vecedtühü lî halâsî hayra mültezimi Ve len yefûtel gınâ minhü yeden teribet İnnel hayâ yünbitül ezhâre fil ekemi Ve lem ürid zehrated dünyelletik telafet Yedâ züheyrin bi mâ esnâ alâ herimi Yâ ekramel halkı mâ li men elûzü bihî Sıvâke ınde hulûlil hâdisil amemi Velen yedika Rasülellâhi cahüke bi İzil Kerîmü tecellâ bismi müntekımi Fe in min cûdiked dünya ve Darratehâ Ve min ulûmike ılmül levhı vel kalemi Yâ nefsü lâ teknati min zelletin azumet İnnle kebâire fi ğufrani kel lememi Lealle rahmete Rabbi hıyne yaksimühâ Te’ti alâ hasebil ısyâni fil kısemi Yâ Rabbi vec’al recâi ğayra mün’akisin Ledeyke vec’al hısâbî ğayra münhazimi Veltuf bi abdike fid dâreyni inne lehû Sabran metâ ted’uhü ehvâlü yenhezimi Ve’zenli subhi salâtin minke dâimetin Alen Nebiyyi bi münhel in ve münsecimi Vel âli sahbi sümmet tâbiîne lehüm Ehlet tükâ ven nükâ vel hılmi vel kerami Mâ rannehat azâbâtil bâni rıyhu sabâ Ve etrabel îse hâdil bin neğami Yâ Rabbi salli ve sellim dâimen Ebedâ Alâ habîbike hayril halkı küllihimi
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.” |
#10
|
|||
|
|||
Kaside-i Bürde (Türkçe Anlamı)
Kaside-i Bürdenin Türkçe Anlamı
Selem ağaçlarını mı, ordaki dostları mı andın ki birden Gözbebeğin kanlandı, gözyaşın aktı kırmızı kırmızı.. Yoksa bir yel mi esti Kâzime yönünden; Yoksa Eden Dağı’nın üstünde, kapkaranlık gecede Şimşek mi çaktı?.. Gözlerine ne oldu ki, “dur ağlama” desen çoşar ırmak olur; Ya kalbine ne dersin, “yetiş huzur” dedikçe artar acısı gamı.. Aşk gizli kalır mı kimseden, niçin aldatır kendini insan? Gönül yanıp dururken, gözden akarken çeşme gibi gözyaşı.. Aşk olmasaydı döker miydin gözyaşını böyle taze toprağa?.. Gözün uykudan kaçar mıydı, andığında Ban Ağacını, Alem Dağını.. Âşık inkar etse ne çıkar, gerçek şahitler var: Yaşa batık gözler, sararmış yüz, zayıf ten ve göz çukurları… Aşktan değil de neden bu peki, bir yanağında kırmızı gül; Bir yanağında sarı gül döküntüsü, izi; Kızılırmak, Yeşilırmak yatağı.. Evet, yârin hayali gelip beni birden uyandırdı; Sevgi, zaten gelir gamlarla, mahveder vücut hazlarını.. Aşkım sebebiyle bana dil uzatan, utanır mıydın ki bilseydin, Yanık aşklarıyla meşhur Özr oymağı gençlerinden daha mazurum, beterim hakçası… Gizlenir gibi değil ki bu sır, işte sen de öğrendin; Şimdi, de diyeceğini, kat by derde bir dert de sen.. Zaten yok sonu yok başı.. Öğüdünü esirgemedin sağol benden ama; Tutamadım onları, çünkü tutuktur zaten sevenin kulakları.. Yaşlı adama, ağarmış saça, utanmadan; “yalan söylüyorsun” dedim.. Nasıl inkâr, itham edilebilir oysa, ağaran saçın beyazlığı?.. Günaha batık nefs, öğüt mü dinler! Kendi karanlığına gömülmüş ak saç, nasıl ışıtsın bu karanlığı?.. Güzel fiillerle bir şölen hazırlayamadı nefsim; Misafirse sessiz, ihtişamsız apak çıkageldi, karşılayan bile olmadı.. Bilseydim ki, yok bende bir karşılama gücü bile, Siyaha boyadığım bir panonun ardına saklardım kendimi ve bu sırrı.. Kim çeker benim nefsimi bu hoyratlık alanından?.. Çılgın atları zaptedip dört döndüren süvariler gibi tıpkı.. Günah işleye işleye günahı bitireyim dersin belki içinden.. Boş hayal! Yemek vücudu arttırır, günah da günahı… Nefs memedeki çocuktur, vaktinde kesmezsen sütten, Koca adam olur da, hâlâ emzik ister, arar sütü mamayı.. Nefsine sen hâkim ol! O olmasın sana hâkim; Çünkü nefs neye hâkim olursa, onu ya öldürür, ya soldurur hâsılı.. Nefs sürüsü bırakırsan yayılır her yöne; görmeli gözetmeli; Otu çok tatlı gelen yaylalara yaymazlar koyunları.. Nefsin tattırdığı hazzın çoğu semm-i katildir; Ağuyu altun tasta bal içre sunarlar, bunlar onun suç ortağı.. Açlığın ve tokluğun hilelerinden koru kendini,, Evet açlığın da.. Çok açlık, tokluktan da zararlı.. Gözünden yaşlar boşalt ki, ne haramlar doldurmuştun vaktiyle.. Ve sığın tövbe gölgelerine, odur en serin hurma altı.. Şeytana ve nefsine uyma! Baş kaldır, isyan et!.. En akla yakınmış gibi gelen sözlerini bile dinleme, deş ve bul püf noktalarını.. Bazan hasım kılığındadır, bazan hısım, bazan hakem, Düpedüz hilekârdırlar, ne hakemi, ne hasımı, ne hısımı! Allah’ım sen affet bizi!.. Bizzat söyleyip te tutamadığımız sözlerden.. Ki andırır kısırların nesliyle öğünmesini tıpkı… Sana “yap!” dedim ama ben yapmadım onu; Sana “yol işte bu yoldur” dedim ama nefs, beni o yola bırakmadı.. Üstüme borç olan namazı kıldım, orucu tuttum; ama o kadar.. Ölüm, evet ölüm göz önündeyken bir parçacık arttırmadım onları.. Kendime zulmettim, ihmal ettim geceleri ihya sünnetini.. Can verdi gecelere namazla O, öyle ki, şişerdi ayakları.. Boş midesinin üstüne taş kor, derisini büzüp düğümler, Çekilen karnına kuşak bağlardı; yine azalmazdı açlığa sabrı… Altundan ulu dağlar nefsine sundular da kendilerini, Reddetti O, gösterdi onlara gerçek ululuğu ve gerçek altını… Zühd ve takvasını arttırdı, eksiltmedi o dağlarca zarûret.. Ne denli olsa da yok edemez ihtiyaç, insandaki temizliği, pırıltıyı… Dünya ne oluyor ki, O ona muhtaç olsun.. Dünya O’na muhtaç ki, onun için değil midir varoluşu, yokluktan çıkışı?.. Bu dünyanın ve öte dünyanın, göze görünür- görünmez yaratıkların, Acemin, Arabın, bölük bölük bütün insanlığın Hz. Muhammed’dir başı.. Bir eşi yoktur O’nun emir ve nehiy peygamberliğinde; “Evet” i tam evetti, “hayır” ı tam hayırdı… Her yönden hücum eden korkunun türlüsünden Ancak O Sevgili kurtarabilir bizi, O’nun merhameti, O’nun şefaati… Kim döndüyse sesine, koşup yapıştıysa O’nun eteğine, Yapışmış oldu kopmaz bir ipe, hiç kopmaz ve tam kurtarıcı… İçiyle ve dışıyla, ahlak ve yaradılışta üstündür, öbür peygamberlerden bile; Hiçbirinin ilmi, keremi O’nu geçemedi, O’nunkine ulaşamadı.. Ve hepsi umar ve bekler, Allah’ın Resûlundan; Denizinden bir avuç su; Yağmurundan bir damla su yollamasını.. Dururlar huzurunda hepsi yerli yerinde.. Kimi ilminden bir nokta, Hikmetinden bir hareke bir kısmı.. Peygamber ruhu alıp peygamber vücudunu, mükemmel peygamber olunca, O’nu Sevgili edindi seve seve insan yaratan, insan ören Rabbi.. Üstünlüğünde eşit ve ortak yoktu O’na kimse; Güzelliğiyse parçalanmaz bölünmez bir bütündü, ne çıkacak, ne eklenecek bir şey vardı… Hristiyanların kendilerine gelen Resûl için dediklerini dememek şartıyla, Öğ öğebildiğin kadar.. Yücelt yüceltebildiğince O Hakk Kahramanını.. Korkmadan istediğin ölçüde şerefi bağla O’na; İstediğin ölçüde O’nun değerlilik hakkını tanı.. Erginliğine yok son ki, orada durup, Dil, cesaretini bulsun, O’nu anlatmayı.. Mucizeleri bile gerçeğinin yanında sönük kalır; Yoksa ismi anılınca çürüyen kemikler bile canlanıp ayağa kalkmalıydı.. Aklın yetişmeyeceği tekliflerle etmedi bizi imtihan; Bizi sevdiğinden elbet.. Biz de hemen inandık O’na.. En ufak şüphe bize yaklaşmadı.. O’nun gerçeğine ermekte cümle âlem âciz kaldı; Uzak âciz kaldı, yakın âciz kaldı, acz çepçevre sardı dört yanı.. Güneş küçük sanılır uzaktan bakılınca; Göz dayanmaz amma, çıplak gözle bakıldı mı.. İnsan nasıl bu yerde anlar O’nun gerçeğini, Ki rüyada görsen O’nu, sana yeter ömür boyu Bu mutluluk ve O’nun nurdan bakışları.. İnsanlığın bilip bileceği şu, bilgilerinin sonu şudur ancak; O insandır ve yaratılmışların en iyisi, en güzeli, en hayırlısı.. Ve Peygamberlerin halka gösterdiği mucizeler, O’ndandı, O’nun nurundandı, O’nun habercisi, O’nun öncü ışıklarıydı.. Çünkü O erdemlik güneşi, öbür peygamberlerse yıldızlardır, O yıldızlar ki; Güneşten aldıklarıyla aydınlatırlar karanlıkları.. Gel gör ki, Rabbim O’na neler verdi, nasıl süsledi O’nu.. Ahlâkını güzellikle sardı, müjdeyle, güler yüzlülükle benek benek noktaladı.. Latifliği bir çiçek, dolunay şeref ve değeri.. Cömertliği bir deniz, yardımı zamandır tıpkı.. Tek başına bir yerde, O’nu görsen, heybetinden Sanırsın arkasında asker, asker,asker.. bir ordu gizli, bir ordu saklı.. O’nun tebessümünden ve konuşmasındandır sanki; Sedefte saklı inci, İnciler hep sedefte saklı.. O’nun toprağının kokusundan daha güzel var mı koku? Ne mutlu o kişiye ki koklamış, öpmüş ola o toprağı! Doğuşu açıklar bize her yönden her açıdan O’nu.. Başlangıcı da iyi O’nun, sonu da.. Hoştur doğuşu ve batışı.. O doğum günü ki, iyi farkına vardı İran, indiğinin Kendisi için korku, kendisi için ceza, kendisine cehennem âzabı.. Göçtü, darmadağın oldu Kisra’nın saray duvarları o gece.. Devleti de, bu duvardan başlayarak yarıldı, çatladı ve dağıldı.. Son nefesini verdi, korkudan mecûsi meş’alesi.. Ve Yahudi nehri, bilinmeyen bir yere alıp gitti, Dert yuvası başını.. Ve sapık Save halkı, her günkü gibi Su aldıkları göle gittiklerinde; Bu da nesi?.. Kurumuş kül olmuş! Döndüler elleri boş, Kızgın kudurmuş ve çatlamış dudakları.. Sanki doğmuştu ateşte su,suda ateş duygusu!.. Tabiat, o gün yoldan çıkmışları, tabiatından çıkararak karşıladı.. Sanki, çarpıkların ateşi sıkıldı terledi de sulanıp söndü üzüntüden; Sularıysa hüzünlerinden ateş gibi kızdı, buharlaştı.. Cinler çığlık atarlar, Nurlar, saçarlarken havaî fişeklerini Hak böyle tantanayla çıkıyordu ortaya, Hakk’ın sesi ve ihtişâmı.. Kör oldular, sağır oldular, felç oldular, muştuları duymadılar, Haberleri almadılar; görmediler korkutuş yıldırımlarını.. “Bundan sonra o eğri dinimiz belini doğrultup ayağa kalkamaz” Dediler, haberini verdiler kâhinleri, ozanları.. Gökte yıldızların aktığı görülürdü Ve aynı anda yerde putların devrildiği, yıkıldığı.. Ve vahy yolundan çekilip gitti bozgun Şeytanların şahı; bozgun askeri yerinde kala kaldı.. Nasıl ki, Ebrehe’nin ordusu dağılmıştı; İki avuçtan atılanla bir ordu kör olmuş, yere saplanmıştı.. Allah dedikten sonra o taşların atılışı Rabbine yalvarır yalvarmaz balığın karnından atılanın çıkışını andırmıştı.. Yemin ederim ikiye bölünen aya, O’nun kalbiyle ilgili aya..And içerim aya karşı!.. Ve o hayrı, keremi içine alan mağaraya.. And içerim ki, Kafirlerin gözleri içerdeki Işıktan kör oldu bakamadı.. And içerim ki, Muhbir-i Sadık mağaradaydı ve Sıddık mağaradaydı.. Görmediler ve sandılar ki, orda, kimsecikler yoktu ve olamazdı.. Ne bilsinler ki, örümcek O’nun için örmüş ağını.. Güvercin, O’nun için yuva yapmış, yumurta bırakmış uçup durmaktaydı.. Allah isterse bir güvercin, bir örümcek ağıyla da korur, Kat kat zırhı ve yüksek kaleleri aratmaz, onlardan müstağni kılar insanı.. Ve bir örnek daha: Çağırınca Peygamber, Ağaçlar geldi, eğildi huzurunda; Dallarıyla, kökleriyle yürüdüler; Çünkü yok ayakları.. Çizgiler çekerek yol ortasına, yazılar yazarak Güzel yazılar yazarak; dalları budakları… O bulut gibi ki, O nereye giderse üstünde o da oraya gider, O’na, gün ortasında yakan güneşe karşı gölge yapardı.. Dünyanın sıkıntısı binince boğazıma Hemen sarılır, sığınırım O’na.. O hemen kurtarır bu zavallıyı.. İki dünyaya ait hiçbir şey yok ki, o hayır saçan elden İstemiş olayım da almamış olayım, olmadı.. Aklın ermeyince hemen inkâra kalkma rüya vahiylerini; Belki gözleri uyurdu O’nun ama, kalbi uyumazdı.. Nübüvvetiyle O gerçeğin doruğuna çıkmıştı Nasıl inkâr olunabilir erginlerin rüya durumları.. Allah’ın alanı bu. Ne vahiy çalışmakla olur Ve ne de bir suçtur Peygamberin gâibi çizip anlatışı.. Bir dokunmakla nice hastayı iyi etti eli Nice çılgınlık zincirini kırıp mahkûmlarını kurtardı.. Kara kıtlık yılları oldu, O’nun duasıyla canlı ve ak Sanki gecenin oratasında ansızın bir dolunay çıktı.. Bulut akıttı durdu suyu öylesine ki, o kurak vâdilerde; Oldu her sel bir arim seli, her ırmak bir deniz ırmağı.. Bırak konuşayım, anlatayım o mûcizeleri: Geceleri dağlarda yakılan şölen ateşleri gibidir âşikârlıkları.. İnciyi işlersen değerlenir şüphesiz; Ama işlemesen de inci incidir; incilikte farksızdır işlenmişi, hamı.. Ama nasıl uzanabilir hayali övüşün o yüceliklere Ki orda hüküm sürer o davranış ve ahlâkın hârikalar mantığı.. Biri Kur’an Âyetleri: Haktır, Allah’tan gelmedir, Ezelî ve ebedîdir, sonradandır, fakat yoktur öncesi başı.. Zamanla kayıtlı değil getirdiği kutsal haber Son saatten, Addan, İremden haber… Odur mutlak haberlerin saltanatı.. Devam edip gidiyor O’nun hükmü. Üstündür Öbür peygamber mûcizelerine ki, tesirleri ve hükümleri ebedî olmadı.. Öyle muhkemdir ki, hamlede yıkar inkârı ve şüpheyi Tartışma kabul etmez; hâkime hakeme yok ihtiyacı.. Kimse karşı çıkamadı O’na. Yeltenmediler değil ama. Düşmanı, en düşmanı bile O’na sığınmakta buldu var olmayı.. Belâgatı, düşmanının davasını uzaklara fırlatır: Kötü niyetlinin elini hareminden ırakta tutmaktır zaten yiğide yaraşanı.. Kemmiyette anlamlar deniz dalgalarından büyük; Keyfiyetse, güzellikte ve değerde cevahirden üstün ve san’atlı.. Madem okuyunca gözün, gönlün nur doldu, aydınlandı; Zafer buldun her vakit. Öyleyse bu sağlam ipe iyi yapış, sarıl sıkı.. Okuyuşun, korkusundansa alev alev yanan cehennem ateşinin İtfaiyesi budur yalnız ateşin: Yanık yürekle çağırmaktır tek şartı.. Sanki O şöyle bir pınar: Yüzü simsiyah olan Gelip bir yıkanmakla bembeyaz olur; budur nur pınarı.. Ve O, adalette sırat gibi kıldan ince; hak ve eşitlikte de, Hassas ve ayarlı mizan gibi, insanlar ve kâinatlar arası.. Bakma bilmezlikten gelişlerine, inkarlarına yüreği karaların Onlar öyle bilir, öyle anlarlar ki… Ama ya kıskançlıkları?.. Eh! Öyleyse kalksın ağrıyan göz inkâr etsin, göremiyor ya, Güneşi, gün ışığını; yaralı ağız da, alamadığından suyu, suyun lezzetini, tadını.. Çölde hızlı hızlı giden yoksullar; develeri İz bırakarak giden dilek sahipleri görürsün. Yön tektir; O Hayr kaynağının evi alanı.. Sen ey, anlayanlar için, bizzat varoluşunla ne büyük işaret ve mûcize, Nimetin kadrini bilenler için ne büyük nimetsin, ne büyük Hakk armağanı.. Ne hesabı mümkün, ne kitabı harikalarının Ve yine de usanmaz insan bir bir anmaktan onları.. Kalktın bir gece, kutsal bir yerden kutsal bir yere gittin, Kapkaranlık gecelerde dolunay nasıl ilerlerse Alımlı alımlı.. Çıktın, boyuna çıktın.. Yükseldin Kâbe Kavseyne kadar, Ki, daha önce ne kimse çıkmıştı oralara, Ne de hayal ve ümit etmişti; bırak çıkmayı.. Seni öne geçirdi her yerde peygamberler, resuller, Seni öne geçirip arkada durdular kendileri, hizmet geleneği icabı.. Delip yedi kat göğü geçip gittin Sen o üstün insanlarla alay alay; Başlarında Sendin, başlarında sallanan sancak Senin sancağındı.. Öyle çıktın, yükseldin ki, yarışanlar kaldı yarı yolda; Yakınlıkta ilerisi, daha ötesi kalmadı.. Bütün makamlar geride kaldı Makamından Çağrıldığın o an, Tektin artık nasıl tekse; gök ve kale sancakları… Devşirmek için yemişlerini gözlerden saklı Bir buluşmanın ve gizliden gizli sırrı.. Topladın öğülesi gök çiçekleri, üstünlükleri tek başına; Aştın bütün menzilleri yalnız, ıssız kalabalıksız, hızlı hızlı.. Tayin edildiğin iş nice ulu; İdrakse ne kutlu sana mahsus nimetler alanını.. Günler geçer, geceler geçerdi; gün ne, gece ne bilmezlerdi Ancak haram ayı geceleri yaparlardı uyku bayramı.. Yüzen atlar denizinin üstünden akar asker denizi, Atlar dalga dalga deniz ileri, çoşkun kahramanları.. Onlar ki, koşar Allah’a doğru, yaşar Allah için; Mahveder, kökünden söküp atar küfrü, şimşekten kılıçları.. Ne mutlu sana bana Ulu İslam Milleti, şuurların örgüsü; Bize Yaratan verdi o sağlam, o yıkılmaz yapıyı.. Allah, bizi kendisine çağıranı, çağırınca kendisine, O Peygamberlerin oldu, bizse ümmetlerin başı.. Bir arslanın nasıl ürkerse koyunlar sesinden, heybetinden, Öyle perişan etti. O’nun çıkış haberi, inkar yobazlarını.. Peygamber terketmedi savaş alanını; düşman, Çevrilinceye dek göğdelere, kasap çengellerine asılı.. Düşmanların gözü hep kaçışta olurdu savaşlarda; Kol ve bacakları kıskanırlardı, kargaların kapıp kaçtığı.. Onlarla kurtuldu yalnızlıktan İslam Milleti, Dini; Sanki yadellerden döndü, yurdunu buldu, sıla yaptı.. Allah, ordusuyla koruyacak, varlık var oldukça O’nu; O, dul ve yetim, babasız ve sahipsiz olmadı.. Her biri bir dağdır savaşta, onlara çarpan, onlarla çarpışanlara “Savaş meydanında ne gördün?” diye sor, düşmanlarına sor onları.. Bedire sor, Huneyne sor, Uhuda sor.. Sor bütün savaş alanlarına; Kesin sonuç alışta, zaferde onlar mı üstündü, yoksa kendi işinde veba mı?.. Kıpkırmızı çıkaranlardır kapkara vücutlara sokup Yıldırımdan da çabuk, bunlar ak çelik kılıçları.. Onlar sanki kâtip, süngüler de kalemleriydi Ve vücutlarda bir tek harfi bile noktasız bırakmazlardı.. Silahla donanmışlardır ve yüzlerinden tanınırlar Seçilirken ilk bakışta nasıl hemen seçilirse ağaçlar içinde gül ağacı.. Her biri silahları içinde saksı içindeki gonca gibi; Zafer rüzgarları sana armağan eder kokularını… Dağlarda fışkıran çamlar gibi birden zuhur ederler atlar üstünde; Kolanların ilmeklerin sıkılığı değil dimdik tutan onları, yüreklerin, bileklerin sağlamlığı.. Kalpleri, dudakları uçukladı korkudan düşmanların Ayıramaz oldular kahramanı koyundan, kardan karanlığı, kargadan kartalı.. Onlara bir ormanda rastlayan aslan bile uslanırdı, Çünkü beraberlerindeydi Peygamberin zaferi ve duası.. Yok dostundan tek kişi yardımını görmesin, Düşmanından tek kişi yemesin tokadını.. Dinin kanatlarını gerdi ümmet üstüne; Gözlerden saklar orman aslan yuvalarını.. Ne felsefe, ne mantık durup dayanabildi, Kur’an’ın karşısında. Fikir gecelerini ışıttı aydınlığı.. Yeter sana peygamber mucizesi, okumamışken bilgisi; O “cahiliyet” çağında, öksüzlük de üste, terbiye ve ahlâkı.. O’nu öğer öğerim, yorulmam ve usanmam. Affa sebep umarım; Şairlikle, devlet memurluğuyla geçen ömrün bütün suçlarını.. Boyna bir boyunduruk bunlar: Korkulu son hazırlar. Sürüklediler beni; sanki ben kurbanlık bir deve, onlar ipi halkası.. Ah! Çocukluk etmişim; harcamışım kendimi bir ömür boyu: Bir ömür boyu, toplamış, devşirmişim suç ve pişmanlıkları.. Bir de düşün nefsimin ticaret zararını, Bir an duraklamadan din satıp alan dünyayı.. Ismarlama yerine hazır eşya düşkünü; Parayı peşin alıp yiyen, malı boyuna borçlanan imalatçı.. Gerçi günah işliyorum ama dönmüş değilim O’na verdiğim sözden, Kopar cinsinden değil gönlümün bağı.. Söz vermiştir kurtaracaktır, adıyla çağrılanı.. Ve beni O’nun adıyla çağırırlar.. Ve insanlık içinde kim olabilir, O’ndan çok sözünde duranı.. Yarın hesap gününde tutmazsa O elimden: Sen benim için de: Vay sana! Hey sonsuz kayan adam, uçurumlar kurbanı.. Haşa! O, mahrum etmez yardımından isteyeni; Koğmaz konu komşuyu, soğuk karşılamaz kendine sığınanı.. Düşüncemi, şiirimi O’nu öğme yoluna koyduğum günden beri, O oldu benim için koruyucular koruyucusu, kurtarıcılar kurtarıcısı.. Lütfunu esirgemez en dar elden bile O. Çünkü: Yağmur ihmal etmez çiçeklerle süslemekte su tutmaz yalçın dağ uçlarını.. Gözüm yok, bu dünyanın parasında pulunda, zerresinde.Bu türlü zehirleri.. İki avucunu açıp toplar ancak, Herem’in öğücüsü şair Züheyr takımı. Ey insanların en iyisi!. En üstünü! Yalnız sana sığınılır, Herkes için geçerli, kimsenin kurtulamadığı vakit kapıyı çaldı mı.. Allah’ın Resûlü, beni de bürümeye, örtmeğe yeter kurtaran örtün.. Göründüğü o gün, öç alan adıyla Yaratıcı.. Bu dünya ve öte dünya, senin bağış bolluğundan örnekler; Levh ve kalem bilgisinin bilgindedir kaynağı.. Nefsim! Düşme umutsuzluğa büyük günah işlemişlik yüzünden.. Mutlak bağışlayan yanında, değil büyüğü küçüğünden farklı.. Nefsim! Düşme umutsuzluğa büyük günah işlemişlik yüzünden.. Mutlak bağışlayan yanında, değil büyüğü küçüğünden farklı.. Günahların büyüklüğüne göre gelir, o ne kadar büyükse o daha da büyük olur, Umulur ki, dağıtılırken kullara Yaratanın acıyışı.. Rabbim! Yalvarışlarımı döndürüp çevirme bana geri; Rahmetinden elverir bir rakam eklemeden, kapama hesabımı. Rabbim! Bu kuluna yardım et, bu dünya ve öte dünyada. Korkulu olaylar ve durumlarda yok bir parçacık olsun dayanıklığı.. Rabbim! İzin ver çözülsün ebedî salavat bulutları bir kez daha.. Yaşasın bir kez daha, o sana en yakın, eli açık, gönlü ipekten yumuşak, içleri pırıl pırıl yolunun uluları.. Ban ağacının yaprağını, göğdesini titrettikçe tiril tiril Bad-ı Sâba, Kızgın çöllerde ürpettiği sürece develeri devecinin şarkıları..
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.” |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Tecrübe edilmiş dilek duası | RvP | Tecrübe Ettikleriniz | 32 | 02.07.24 16:09 |
Çok etkili esmaül hüsna uygulaması | Devrimci | Esmaül Hüsna | 61 | 07.12.23 07:44 |
Tecrübe edilmiş dilek duası Farklı | desperado | Tecrübe Ettikleriniz | 42 | 08.07.21 15:27 |
inşallah Çok Etkili Bir DiLEK DUASI | Adalet | Hacet & Dilek Uygulamaları | 2 | 13.02.17 00:00 |