Rabıta nasıl olmalı? (Tam ve Net Rabıta) - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Tasavvuf & Tarikatler

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 17.03.23, 00:41
Skoda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 27.01.20
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,175
Etiketlendiği Mesaj: 18 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Rabıta nasıl olmalı? (Tam ve Net Rabıta)

Birincisi, rabıta en az 15 dakika olacak. 15 dakikanın altındaki rabıtadan istifade etmek biraz zordur. Dr. Ahmet Çağıl Amca çok güzel anlatıyor. İlk 5 dakikada insan kendinden sıyrılır. İkinci 5 dakikada dünyadan sıyrılır. Üçüncü 5 dakikada alması gerekeni alabilecek hale gelir. Sofi neyi alacaksa onu alacak hale gelir. Her şeyden önce en az 15 dakika rabıta yapmak lazımdır. Başlangıçta 15 dakika rabıta yapmak insana zor gelir. Bu durum biraz kitap okumaya benzer. Kitap okumaya yeni başlayan birisinin önceleri ya başı ağrır ya da uykusu gelir. Ancak, sabretse, okumaya devam etse, bir müddet sonra 300 sayfa da okusa ne başı ağrır, ne de uykusu gelir. Kaç sayfa okuduğunu fark etmez bile…

Bunun gibi, rabıta da ilk başlarda biraz zor gelir; insan 15 dakika nasıl rabıta yapabilirim diye düşünebilir. Çok değil, insan bir hafta sabretse, gayret etse, 15 dakika rabıta yapmayı bırakmasa; bir haftadan sonra o 15 dakikalık rabıta biter, üstünden yarım saat vakit geçer, yatsı ezanı okunur haberi bile olmaz. Öyle keyifli bir şeydir. Netice itibariyle, rabıtada önemli olan ilk husus, rabıtanın en az 15 dakika olmasıdır.

İkincisi, Gavsımız bir şey yapıyor, belki görmüşsünüzdür. Rabıtaya başlarken cebinden saatini çıkarıp bir bakıyor. Sonra cebine koyuyor. Rabıta bittikten sonra bir kez daha cebinden saatini çıkarıp bakıyor. Ne kadar süre yapmışım diye… Cep telefonu hepimizde var. Mesela o 15 dakikayı nasıl tutturacak insan?... Rabıtaya başlarken telefonun alarmını 15 dakika sonraya kurup rabıtasını yapacak….

Rabıtayı yaparken araya dünyalık bir şeyin girmesi insana zarar vermez. Zaten dünyalık bir şey girmeden rabıta yapabilecek insanlar değiliz biz. Onu beceremeyiz.

Şimdi rabıtaya oturdu sofi…. 25 estağfirullahı çektikten hemen sonra diyecek ki, “Gurban ben fakirim,ben fakirim, ben fakirim. Sadatların malı çoktur, bize himmet edin.” Sofi, önce böyle bir yalvaracak, 2-3 dakika. İstimdat rabıtası yapacak. Diyecek ki, “Gurbanım, sizin malınız çoktur, bize himmet edin…. Ben rabıtanın ne olduğunu bilmiyorum. Siz emretmişsiniz, biz bu rabıtayı yapıyoruz. Onun yapılmasından sizin muradınız ne ise himmet edin o murad gerçekleşsin. Rabıtayı siz sofiliğinizde nasıl yapıyorsanız, himmet edin biz de öyle yapabilelim.”

Sofi önce böyle yalvaracak. Ama samimi olarak yalvaracak. Gavsımız dedi ki; “Sadat tam sofiye muamele edecek, sofi rabıtayı bırakıyor.” Yani şeyhin ruhaniyeti o anda sofinin üzerinde bir muamele yapacak, tam manevi terbiyeye başlayacak, sofi rabıtayı bırakıyor. 5 dakika yapıp rabıtadan kalkıyor. Böyle olmaz. Rabıtanın süresi önemli. Rabıtanın başında 2-3 dakika istimdadi yalvaracak. Diyecek ki; “Gurban bana himmet et. Ben fakirim”, bu bizzat Gavs Hazretlerinin kendi ifadesi. Üç defa bunu söyledi. Dedi ki; “ben fakirim, ben fakirim, ben fakirim.” Evet, sofi diyecek ki; “Sadatların malı çoktur, ne olur bana himmet et. Ben sizin emrettiğiniz gibi bu rabıtayı yapabileyim. Rabıta nedir ben bilmiyorum.” Samimi olarak yalvaracak.

Ondan sonra, hani hep söylenir ya, sofi mürşidini büyük ve muhteşem bir tahtın üzerinde oturuyor olarak düşünecek diye…. 3-4 dakika kadar bu şekilde düşüneceksin… Yani Gavsımız (ksa) büyük ve muhteşem bir tahtın üzerinde oturuyor. Yukarıdan, gökyüzünden üstüne nur yağıyor… Ve iki kaşının arasından da bir nur çıkıyor. Mesela, o nuru tarif ederken derler ki, serçe parmağı kalınlığında bir nurdur. Gavsımız demiştir ki, “Öyle değildir, oluk oluk gibidir. Düşünebildiği gibi düşünsün sofi”… Dolayısıyla, serçe parmağı kadar olacak diye kendini kısıtlama… Kol gibi geliyor, ya da oluk oluk gibi veya derya gibi geliyor, artık nasıl düşünüyorsan… İşte o nur mürşidin iki kaşının arasından çıkıyor ve sofiye geliyor.

Şimdi, 3-4 dakika sadece bunu düşünmek lazım. Yani, Sadat büyük ve muhteşem bir tahtın üzerinde oturuyor. Yukarıdan ya da gökyüzünden üzerine nur yağıyor. İki kaşının arasından da bir nur çıkıyor. 3-4 dakika sadece bu şekilde düşünülecek, başka bir şey yok. Sofi, bu hali hayaline iyice yerleştirdikten sonra ya da oturttuktan sonra, bu defa o nurun kendisine geldiğini düşünmeye başlayacak. 3-4 dakika da bu şekilde düşünecek. O nur, Gavs Hazretlerinden çıktı ve bizim iki kaşımızın arasından girdi. Burada, kendimiz açısında iki kaş arası da şart değildir. Gavsımız dedi ki, “Sofiler onu zor yapıyor. Buradan o nur nasıl girsin?” Onun için, Mürşidden gelen nurun ağzımızdan girdiğini ya da direkt kalbimize geldiğini de düşünebiliriz. Üçü de olur. Hangisi size uygun düşüyorsa onu yapabilirsiniz. Yani sofi, ya iki kaş arasından, ya ağızdan ya da kalbinden nuru alacak ve bu şekilde düşünecek.

Netice olarak; sofi, 2-3 dakika istimdat için yalvaracak; 2-3 dakika Mürşidinin büyük ve muhteşem bir tahtın üzerinde oturduğunu, yukarıdan üzerine nur yağdığını ve iki kaşının arasından nurun çıktığını tahayyül edecek; ondan sonra o nurun kendi iki kaşı arasından, ya da ağzından veya kalbinden girdiğini düşünecek.

Bu aşamadan sonra sofi artık diğerlerini bırakacak. Artık ne istimdadi yalvarma var, ne de Mürşidini tahtta oturuyor olarak düşünecek. Yani nur; iki kaş arasından, ağızdan ya da kalpten içeri girdikten sonra sofi artık tamamen onunla meşgul olacak. Önceki aşamalar artık yok. Yani gökyüzünden Mürşide, ondan da bana meselesi artık yok. Sofi, bu aşamada nuru kendi içine aldıktan sonra görüntüyü bırakacak, görüntüye takılmayacak. Hatta o nuru içine aldıktan sonra Gavs Hazretlerini (ksa) ayan beyan karşısında görse bile dönüp bakmayacak. Rabıta, şeyhin suretini tam olarak görmek zannediliyor; sofi renkli bir şekilde Gavs Hazretlerini (ksa) karşımda göreyim istiyor; rabıta bu değildir. Rabıtadan gaye, sözünü ettiğimiz o nuru almaktır. Resulullah (sav) dua ediyor; “Yarabbi, beni nur eyle!.. Beni nur eyle!...” Burada maksat, Sadatın füyuzatından istifade etmektir. O nurun içeri alınması; sofinin bir anlamda Gavs Hazretlerini (ksa) içine alması gibi bir şeydir.

Bu aşamalardan sonra o nur geldi, içeri girdi; bu defa kalp devreye giriyor. Kalp, keklik yumurtası gibi bir şeydir. Yani burada kastedilen tabii ki manevi kalptir. Gavsımız buyurmuş, “O kalp nurdur.” diye… Ancak, işlenen günahlar ve kötü ameller nedeniyle o kalp üzerinde siyah noktacıklar, siyah lekeler oluşuyor. Bu manevi kalbin bir de açılabilen kapağı var.

Bu aşamalardan sonra artık o nuru getirdin, içeri aldın… Ve o nur kalbin üzerinde dolaşıyor. Kalbin üstünde dolaştıkça, bu defa aynen fırçayla temizlenen ve pırıl pırıl olan kalebodur gibi, o nur da kalbin neresini dolaşırsa, o dolaştığı yerdeki siyah noktaları, lekeleri ortadan kaldırıyor. O siyah noktalar gidiyor, kalp bembeyaz bir nur haline geliyor.

Bu aşamadan sonra kalbin kapağı açılıyor. Kapağın açıldığını düşünmesen de olur. Bu defa o nur, kalbin içine doluyor. Doluyor, doluyor, doluyor ve kalp bembeyaz bir nur haline geliyor. Buyurmuş Mübarek, aynen kalbin kan pompalaması gibi manevi kalp de o nuru pompalıyor. Kalbin içi nur ile dolduktan sonra başlıyor o nuru pompalamaya… Nereye?... İliklerimize, hücrelerimize, zerrelerimize, damarların içine, bütün vücuda o nuru yayıyor… Son 5-6 dakikayı da sürekli bu şekilde düşünerek geçirmek gerekmektedir.

O nur kalbe doldu, kalp dolduktan sonra bütün vücuda yayıldı. Kişi kendi içine nuru aldıktan sonra artık görüntüyle uğraşmak yok. Şeyhi tahtta oturtmaktan gaye o nuru içeri almaktır. O nuru iki kaş, ağız ya da kalpten içeri aldıktan sonra görüntüyü bırakacaksın, sadece o nur ile meşgul olacaksın.

Süre değişebilir ama, normalde bir hafta, bazılarında 10 gün, bazılarında ise 5 gün olabilir. Rabıta bu şekilde yapıldıktan sonra, yani akşam namazı cemaatle kılınıp, rabıtaya oturulduktan sonra, daha rabıtadan kalkılmadan yatsı ezanı okunacaktır. Çünkü, sofi o hazzı bir kez aldıktan sonra artık vaktin nasıl geçtiğini anlamayacaktır bile… Rahmetli Seyda Hazretleri (ksa), mübarek buyurmuş; “Rabıta, erdiricidir, rabıta bildiricidir, rabıta buldurucudur.” Bu rabıta böyle acayip bir şeydir işte. Sadece keyfi bile yeter.

Bu söylediğimiz elbette ki zahiri bir rabıta, taklidi bir rabıtadır… İnsan bunu yapa yapa rabıtanın tahkikine de, hakikatine de ulaşacaktır.

__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 28.04.24, 13:27
Vefali
 
Üyelik tarihi: 04.05.23
Bulunduğu yer: Hatay payas
Mesajlar: 104
Etiketlendiği Mesaj: 1 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Selamünaleyküm muhteşem bir bilgi paylaşımı olmuş vesile olanlardan Allah razı olsun ve okuduğumuz için bizden de razı olsun aminn.

Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 02.08.24, 16:49
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 31.07.24
Bulunduğu yer: Mersin
Mesajlar: 70
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Skoda Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Birincisi, rabıta en az 15 dakika olacak. 15 dakikanın altındaki rabıtadan istifade etmek biraz zordur. Dr. Ahmet Çağıl Amca çok güzel anlatıyor. İlk 5 dakikada insan kendinden sıyrılır. İkinci 5 dakikada dünyadan sıyrılır. Üçüncü 5 dakikada alması gerekeni alabilecek hale gelir. Sofi neyi alacaksa onu alacak hale gelir. Her şeyden önce en az 15 dakika rabıta yapmak lazımdır. Başlangıçta 15 dakika rabıta yapmak insana zor gelir. Bu durum biraz kitap okumaya benzer. Kitap okumaya yeni başlayan birisinin önceleri ya başı ağrır ya da uykusu gelir. Ancak, sabretse, okumaya devam etse, bir müddet sonra 300 sayfa da okusa ne başı ağrır, ne de uykusu gelir. Kaç sayfa okuduğunu fark etmez bile…

Bunun gibi, rabıta da ilk başlarda biraz zor gelir; insan 15 dakika nasıl rabıta yapabilirim diye düşünebilir. Çok değil, insan bir hafta sabretse, gayret etse, 15 dakika rabıta yapmayı bırakmasa; bir haftadan sonra o 15 dakikalık rabıta biter, üstünden yarım saat vakit geçer, yatsı ezanı okunur haberi bile olmaz. Öyle keyifli bir şeydir. Netice itibariyle, rabıtada önemli olan ilk husus, rabıtanın en az 15 dakika olmasıdır.

İkincisi, Gavsımız bir şey yapıyor, belki görmüşsünüzdür. Rabıtaya başlarken cebinden saatini çıkarıp bir bakıyor. Sonra cebine koyuyor. Rabıta bittikten sonra bir kez daha cebinden saatini çıkarıp bakıyor. Ne kadar süre yapmışım diye… Cep telefonu hepimizde var. Mesela o 15 dakikayı nasıl tutturacak insan?... Rabıtaya başlarken telefonun alarmını 15 dakika sonraya kurup rabıtasını yapacak….

Rabıtayı yaparken araya dünyalık bir şeyin girmesi insana zarar vermez. Zaten dünyalık bir şey girmeden rabıta yapabilecek insanlar değiliz biz. Onu beceremeyiz.

Şimdi rabıtaya oturdu sofi…. 25 estağfirullahı çektikten hemen sonra diyecek ki, “Gurban ben fakirim,ben fakirim, ben fakirim. Sadatların malı çoktur, bize himmet edin.” Sofi, önce böyle bir yalvaracak, 2-3 dakika. İstimdat rabıtası yapacak. Diyecek ki, “Gurbanım, sizin malınız çoktur, bize himmet edin…. Ben rabıtanın ne olduğunu bilmiyorum. Siz emretmişsiniz, biz bu rabıtayı yapıyoruz. Onun yapılmasından sizin muradınız ne ise himmet edin o murad gerçekleşsin. Rabıtayı siz sofiliğinizde nasıl yapıyorsanız, himmet edin biz de öyle yapabilelim.”

Sofi önce böyle yalvaracak. Ama samimi olarak yalvaracak. Gavsımız dedi ki; “Sadat tam sofiye muamele edecek, sofi rabıtayı bırakıyor.” Yani şeyhin ruhaniyeti o anda sofinin üzerinde bir muamele yapacak, tam manevi terbiyeye başlayacak, sofi rabıtayı bırakıyor. 5 dakika yapıp rabıtadan kalkıyor. Böyle olmaz. Rabıtanın süresi önemli. Rabıtanın başında 2-3 dakika istimdadi yalvaracak. Diyecek ki; “Gurban bana himmet et. Ben fakirim”, bu bizzat Gavs Hazretlerinin kendi ifadesi. Üç defa bunu söyledi. Dedi ki; “ben fakirim, ben fakirim, ben fakirim.” Evet, sofi diyecek ki; “Sadatların malı çoktur, ne olur bana himmet et. Ben sizin emrettiğiniz gibi bu rabıtayı yapabileyim. Rabıta nedir ben bilmiyorum.” Samimi olarak yalvaracak.

Ondan sonra, hani hep söylenir ya, sofi mürşidini büyük ve muhteşem bir tahtın üzerinde oturuyor olarak düşünecek diye…. 3-4 dakika kadar bu şekilde düşüneceksin… Yani Gavsımız (ksa) büyük ve muhteşem bir tahtın üzerinde oturuyor. Yukarıdan, gökyüzünden üstüne nur yağıyor… Ve iki kaşının arasından da bir nur çıkıyor. Mesela, o nuru tarif ederken derler ki, serçe parmağı kalınlığında bir nurdur. Gavsımız demiştir ki, “Öyle değildir, oluk oluk gibidir. Düşünebildiği gibi düşünsün sofi”… Dolayısıyla, serçe parmağı kadar olacak diye kendini kısıtlama… Kol gibi geliyor, ya da oluk oluk gibi veya derya gibi geliyor, artık nasıl düşünüyorsan… İşte o nur mürşidin iki kaşının arasından çıkıyor ve sofiye geliyor.

Şimdi, 3-4 dakika sadece bunu düşünmek lazım. Yani, Sadat büyük ve muhteşem bir tahtın üzerinde oturuyor. Yukarıdan ya da gökyüzünden üzerine nur yağıyor. İki kaşının arasından da bir nur çıkıyor. 3-4 dakika sadece bu şekilde düşünülecek, başka bir şey yok. Sofi, bu hali hayaline iyice yerleştirdikten sonra ya da oturttuktan sonra, bu defa o nurun kendisine geldiğini düşünmeye başlayacak. 3-4 dakika da bu şekilde düşünecek. O nur, Gavs Hazretlerinden çıktı ve bizim iki kaşımızın arasından girdi. Burada, kendimiz açısında iki kaş arası da şart değildir. Gavsımız dedi ki, “Sofiler onu zor yapıyor. Buradan o nur nasıl girsin?” Onun için, Mürşidden gelen nurun ağzımızdan girdiğini ya da direkt kalbimize geldiğini de düşünebiliriz. Üçü de olur. Hangisi size uygun düşüyorsa onu yapabilirsiniz. Yani sofi, ya iki kaş arasından, ya ağızdan ya da kalbinden nuru alacak ve bu şekilde düşünecek.

Netice olarak; sofi, 2-3 dakika istimdat için yalvaracak; 2-3 dakika Mürşidinin büyük ve muhteşem bir tahtın üzerinde oturduğunu, yukarıdan üzerine nur yağdığını ve iki kaşının arasından nurun çıktığını tahayyül edecek; ondan sonra o nurun kendi iki kaşı arasından, ya da ağzından veya kalbinden girdiğini düşünecek.

Bu aşamadan sonra sofi artık diğerlerini bırakacak. Artık ne istimdadi yalvarma var, ne de Mürşidini tahtta oturuyor olarak düşünecek. Yani nur; iki kaş arasından, ağızdan ya da kalpten içeri girdikten sonra sofi artık tamamen onunla meşgul olacak. Önceki aşamalar artık yok. Yani gökyüzünden Mürşide, ondan da bana meselesi artık yok. Sofi, bu aşamada nuru kendi içine aldıktan sonra görüntüyü bırakacak, görüntüye takılmayacak. Hatta o nuru içine aldıktan sonra Gavs Hazretlerini (ksa) ayan beyan karşısında görse bile dönüp bakmayacak. Rabıta, şeyhin suretini tam olarak görmek zannediliyor; sofi renkli bir şekilde Gavs Hazretlerini (ksa) karşımda göreyim istiyor; rabıta bu değildir. Rabıtadan gaye, sözünü ettiğimiz o nuru almaktır. Resulullah (sav) dua ediyor; “Yarabbi, beni nur eyle!.. Beni nur eyle!...” Burada maksat, Sadatın füyuzatından istifade etmektir. O nurun içeri alınması; sofinin bir anlamda Gavs Hazretlerini (ksa) içine alması gibi bir şeydir.

Bu aşamalardan sonra o nur geldi, içeri girdi; bu defa kalp devreye giriyor. Kalp, keklik yumurtası gibi bir şeydir. Yani burada kastedilen tabii ki manevi kalptir. Gavsımız buyurmuş, “O kalp nurdur.” diye… Ancak, işlenen günahlar ve kötü ameller nedeniyle o kalp üzerinde siyah noktacıklar, siyah lekeler oluşuyor. Bu manevi kalbin bir de açılabilen kapağı var.

Bu aşamalardan sonra artık o nuru getirdin, içeri aldın… Ve o nur kalbin üzerinde dolaşıyor. Kalbin üstünde dolaştıkça, bu defa aynen fırçayla temizlenen ve pırıl pırıl olan kalebodur gibi, o nur da kalbin neresini dolaşırsa, o dolaştığı yerdeki siyah noktaları, lekeleri ortadan kaldırıyor. O siyah noktalar gidiyor, kalp bembeyaz bir nur haline geliyor.

Bu aşamadan sonra kalbin kapağı açılıyor. Kapağın açıldığını düşünmesen de olur. Bu defa o nur, kalbin içine doluyor. Doluyor, doluyor, doluyor ve kalp bembeyaz bir nur haline geliyor. Buyurmuş Mübarek, aynen kalbin kan pompalaması gibi manevi kalp de o nuru pompalıyor. Kalbin içi nur ile dolduktan sonra başlıyor o nuru pompalamaya… Nereye?... İliklerimize, hücrelerimize, zerrelerimize, damarların içine, bütün vücuda o nuru yayıyor… Son 5-6 dakikayı da sürekli bu şekilde düşünerek geçirmek gerekmektedir.

O nur kalbe doldu, kalp dolduktan sonra bütün vücuda yayıldı. Kişi kendi içine nuru aldıktan sonra artık görüntüyle uğraşmak yok. Şeyhi tahtta oturtmaktan gaye o nuru içeri almaktır. O nuru iki kaş, ağız ya da kalpten içeri aldıktan sonra görüntüyü bırakacaksın, sadece o nur ile meşgul olacaksın.

Süre değişebilir ama, normalde bir hafta, bazılarında 10 gün, bazılarında ise 5 gün olabilir. Rabıta bu şekilde yapıldıktan sonra, yani akşam namazı cemaatle kılınıp, rabıtaya oturulduktan sonra, daha rabıtadan kalkılmadan yatsı ezanı okunacaktır. Çünkü, sofi o hazzı bir kez aldıktan sonra artık vaktin nasıl geçtiğini anlamayacaktır bile… Rahmetli Seyda Hazretleri (ksa), mübarek buyurmuş; “Rabıta, erdiricidir, rabıta bildiricidir, rabıta buldurucudur.” Bu rabıta böyle acayip bir şeydir işte. Sadece keyfi bile yeter.

Bu söylediğimiz elbette ki zahiri bir rabıta, taklidi bir rabıtadır… İnsan bunu yapa yapa rabıtanın tahkikine de, hakikatine de ulaşacaktır.
Benim bildiğim şeyhindeki nurun kendine aktığını geçtiğini düşünecek hayal edecek

.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
net rabıta, rabıta nasıl olmalı, rabıta nasıl yapılır, rabıtanın incelikleri, tam rabıta


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Hayali rabıta nedir, nasıl yapılır? Torlak Tasavvuf Sohbetleri 0 04.08.21 02:13
Rabıta Nedir - Dinde Rabıta - Rabıta Sakıncalımıdır Sin Tasavvuf & Tarikatler 20 18.05.21 15:20
Rabıta-Telepati ilişkisi/ Rabıta ile bir kişiyi çağırmak beyazkedi Sorularınız 16 11.10.19 15:18
Rabıta - Rabıta Nedir Sin Tasavvuf & Tarikatler 20 07.02.19 12:32


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:34.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147