Vesile, sebep, ibadetleri yapmaktır fakat;
Vehhâbîler diyor ki, (Vesîle, sebep, ibâdetlerdir. Allah'ü Teâlâ'nın rızâsına, sevgisine kavuşmak için farz ve nâfile ibâdetleri yapmak lâzımdır. Tarîkate girmek, bir şeyhin eteklerine yapışmak, ölülere, dirilere yalvarmak, insanı Allah'a yaklaştırmaz. Bilakis uzaklaştırır). Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki, (Evet! Vesîle, sebep, ibâdetleri yapmaktır. Fakat, sahîh, doğru, hâlis olan ibâdetler, vesîle olur. İbâdetlerinin sahih olması için, doğru îmân, temiz ahlâk sâhibi olmak ve şartlarına uygun yapmak lâzımdır. Mesela, namazın sahih olması için, abdest almak, kullanılan suyun temiz olması, namazı vaktinde kılmak ve kıbleye karşı kılmak, namazdaki âyetleri, tesbîhleri ve duâları doğru okumak ve dahâanice şartları, vesîleleri bilmek ve yapmak lâzımdır. Her ibâdetin de böyle şartları, vesîleleri vardır. Bunlar, senelerce çalışarak öğrenilir. Bunlar düşünmekle, rüyâ ile öğrenilemez. Bunlara inanan, bilen ve yapan âlimlerden işiterek veya kitablarını okuyarak öğrenilir. Fen bilgileri de, profesörlerden uzun zamanda öğrenilmektedir. Böyle îmânlı, kalbi temiz, doğru din âlimlerine müderris, muâllim ve mürşid denir. Mürşîd demek, su üstünde yürüyen, havâda uçan, gayb olan şeyleri bilen, okuyup, üfleyerek hastalara şifâ veren kimse demek değildir. Ahkâm-ı islâmiyeyi, yani kalp, rûh ve beden ile yapılan ibâdetleri bilen ve yapan ve başkalarına da öğreten ehl-i sünnet âlimi demekdir. Her müslümanın, Mâide sûresindeki emre uymak için, böyle bir mürşîdi veya kitablarını araması, farz ve nâfile, bütün ibâdetleri Ondan öğrenmesi lâzımdı.)
((Fâideli ve Muhtelif Bilgiler))
|