#1
|
||||
|
||||
Tek - Teklik - Hiç - Hiçlik
Hiç..
Zıt.. Tek.. Var.. Yok.. Sıfır, +1 ve -1 olarak ikiye ayrılabilir. Bu +1 ve -1 tekrar birleştiğinde yine sıfır olurlar. Hiçlik de madde ve anti-madde olarak ikiye ayrılır. Elektron, anti-elektron, proton, anti-proton, nötron, anti-nötron, tüm atom altı parçacıklar ve onların antileri. Bu ikiliklerden ikisi de, madde ve anti-maddenin ikisi de varlıktır. Fakat birleştiklerinde yeniden hiçlik olurlar. Peki biraz önce var olan o iki varlık şimdi neredeler? Yoklar çünkü aslında hiç var olmadılar. Onlar ancak hiçliğin geçici bir görüntüsü, geçici bir tezahürü olarak varlar. Atom altı alemde bu tezahür (hiçlikten var olmak ve zıtla birleşerek yeniden hiç olmak), durmaksızın gerçekleşir ve biz bunu gözlemleriz. Aynı şekilde, tüm evrenimiz de, hiçliğin madde ve anti-madde olarak ayrışmasından oluştu. Bu ayrışma bittiğinde, evren yine aslına, hiçliğe dönecek. Daha enteresanı bugün varlık dediğimiz evren de, aslında varlıkla yokluğun birlikte tezahürüdür. Bir filmi seyrederken dakikada 16 resim görürüz. Yani resimleri oluşturan ışık ekranda her saniye 16 kere vardır ve 16 kere yoktur. Algımızın sınırlılığıyla bu değişimleri algılayamayıp bir süreklilik olarak algılamamız gibi... evren de, saniyede 10 üzeri 43 kere yaratılıp 10 üzeri 43 kere yok olur (en küçük zaman birimi 10 üzeri eksi 43 saniye, plank sabiti). Bu geçişleri algılayamadığımızdan, var ve yokun birlikte tezahürü olan evreni bir süreklilik olarak algılar, uzay-zaman sürekliliği (space-time continuity) diye isimlendiririz. Evrenin yaratılmasından önceki hale ve evrendeki kara deliklerin merkezindeki hale, yani mekanın ve zamanın olmadığı hale ise... uzay-zaman TEKilliği (space-time singularity) deriz. TEK = Bir = Tevhid. TEKilliğin karşıtı çokluk (plurality). Evrenin yaratılışında uzay-zaman TEKilliği çokluğa dönüşür, yani evrene/bize. Ve çokluk/evren da kara deliklerde tekrar TEKilliğe: Vahdette kesret, kesrette vahdet. |
#2
|
|||
|
|||
Ben bu yazdıklarınızı kendi aklımda düşünmüştüm ama bana bu düşündüklerimi açıklayabilecek kelimeler verdiniz şuan ne diyeceğimi bilemiyorum gerçekten minnettarım ! Allah sizi daha da faydalı ve sürekli faydalı yapaın inşallah. Bu yazdıklarınız anlayan biri için imanın direklerinden biri olabilir !
Bunu yazan akıl nasıl bir akıldır. O nasıl bir sağlıklı akıldır hala şaşkınım çok teşrkkür ediyorum ! ☺️☺️☺️ |
#3
|
|||
|
|||
Her şey fani her şey yok olucudur.. Allah'ın Vechi Bakidir
HER ŞEY FANİDİR YOK OLUCUDUR.
ALLAH'IN VECHİ BÂKİDİR. Zaten buraya olmaya değil, ölmeye gelmişiz, bir varlık olmaya değil, bir şey olmaya değil, bir şey olmamaya gelmişiz, bir şey olmadığımızı anlamaya tatmaya gelmişiz.! Bir şey olmaya çalışanlar hiçbir zaman hiçbir şey olamazlar, sadece bir hayalin içinde yüzerler, kendi kendilerine hayal kurup, kendini kendilerini bir şey zannederler. Bir şey olmaya değil, hiçbir şey olmadığımızı bilmeye, anlamaya, tatmaya gelmişiz.. Pir Muhammed Hüseyin (R.A.) . |
#4
|
|||
|
|||
Hiçlik ve Derviş
Dervişin biri, hep yaptığı gibi, yine uzun bir yolculuğa çıkmış. Yolun onu nereye götürdüğünü bilmeden, aradığını bulup bulmadan, günlerce gecelerce yürümüş. En nihayetinde bir dağın eteklerinde kurulu bir köye varmış. Oradaki köylüler o gece dervişi konuk ederek, ağırlamışlar. Derviş de bu misafirperverlik karşısında onlara borcunu ödemek için bir, iki gün orada kalarak, onlara işlerinde yardım etmeye karar vermiş. Ertesi sabah, hasadı toplamak için köylülerle beraber tarlaya gitmiş. Bütün gün onlarla beraber çalışmış durmuş. Akşam vakti olup da eve dönerlerken, derviş yol kenarında bir ağacın dibine oturmuş ağlayan bir adam görmüş. Merakla hemen yanına gitmiş. “Neden ağlıyorsun orada öyle, ey köylü,” diye sormuş. Köylü, kafasını kaldırıp şöyle bir dervişe bakmış ve yeniden ağlamaya devam etmiş. Derviş bir müddet daha, bu çaresizce ağlayan genç adamı izledikten sonra yanına oturmuş ve “Sen anlat yine de,” demiş. Bunun üzerine köylü, “Hiçbir şeyim yok benim, sahip olduğum hiçbir şey yok. Hiçbir şey değilim ben,” demiş. Derviş onu iyice dinleyip, uzunca bir süre düşündükten sonra, “Sen, sendesin ya,” demiş. “Nasıl yani? Anlamadım...?” diye yanıtlamış onu köylü. “Daha neye sahip olacaksın?” “Ben...ben...bilemiyorum.” “Şan, şöhret sahibi olmak mı istiyorsun... Mal, mülk sahibi olmak mı istiyorsun?” demiş derviş. Köylü öylece dikkatle dinledikten sonra, yüzündeki o az anlamış ifadeyle bakmış dervişe. Bunun üzerine derviş, “Seni, sen yapan ‘sen’e, ulaşmak için bunların hiçbirine ihtiyacın yok ki. Asıl, ancak hepsini terk ettiğinde; sen, sen olursun zaten! İşte o zaman da, dünyanın en zengin adamı olursun,” demiş. “Nasıl olacak ki o?” “İnsanın içinde öyle büyük bir ‘ben’ var ki. Ve büyümeyi de öyle çok seviyor ki... hiç doymuyor! En büyük ben olayım, en çok ben olayım diye didinip dururken, fark etmeden giderek kalabalıklaşıyor. Giderek daha çoğuna sahip olmak istiyor. Ve sahip oldukları arttıkça da; onlara yaslanarak, onların gücüyle ayakta durur oluyor. Kendi gücünü hiç bilmeden. Ama bilmiyor ki, bazen en küçük olan en büyüktür. Çünkü o en büyükten, en küçük olana dek ne emekler, ne uğraşlar vermiştir. Ne çabalar sonunda üzerindeki o fazlalıkları atıp da, o kadar yalın olmuştur. Yani benim sana diyeceğim, hani şimdi benim hiçbir şeyim yok diye üzülüyorsun ya, sevin! Çünkü, aslında ne kadar azsan, o kadar çoksundur. Şimdi sen söyle, ey köylü! Hangisi daha kıymetli? Azken çoğalmak mı, çokken azalmak mı?” demiş ve köylünün yanından ayrılmış. |
#5
|
|||
|
|||
Nasrettin hocaya sormuşlar
kimsin?” “hiç” demiş hoca, “hiç kimseyim.” dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş hoca: “sen kimsin?” “mutasarrıf” demiş adam kabara kabara. “sonra ne olacaksın?” diye sormuş nasrettin hoca. “herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam. “daha sonra?” diye üstelemiş hoca. “vezir” demiş adam. “daha daha sonra ne olacaksın?” “bir ihtimal sadrazam olabilirim.” “peki, ondan sonra?” artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “hiç.” “daha niye kabarıyorsun be adam. ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "hiçlik makamında!” Tasavvufta “hiç olmak”, sahip olunan “her şeyi vermektir”. Çünkü Tasavvuf’a göre “verdiğin şey, senin olur”. Her şeyini veren birisinin hiçbir şeyi kalmaz, işte ancak o zaman her şeye sahip olabilir. Sen hiç "hiç" oldun mu.. Sahi nedir "hiç" olmak.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
#6
|
||||
|
||||
adem in anlamı hiç hiçlik demektir
yani övgü degerimiz yoktur . ALLAH övgüye layık bir kul yaratmaz ben insanı övgüden bahsetmiyorum hakiki övgüden bahsediyorum muhammed mustafa sav a ALLAH övünme makamı vermistir ama buda övünmesini gerektirmez . zaten kendidede diyor bu övgüyü gerektirmez cünkü övgü ALLAHındır kuran fatiha ile baslar fatiha ne ile baslar . övgü benimdir bana mahsustur diye baslar sakın hakiki övgü benimdir demeyin . imanınız gider tövbe etmesseniz ebedi cehennemliksiniz
__________________
Bilmek başka, bulmak başka, olmak daha başka. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Sıfırın Gücü - Hiçlik.. | HeartLess | Sizden Gelenler | 12 | 08.11.24 03:08 |
Hiçlik makamı | EvlduGavsulAzam | Tasavvuf & Tarikatler | 2 | 21.05.22 16:44 |
Hiçlik Makamı | haskin | Tasavvuf & Tarikatler | 0 | 11.09.19 22:01 |