|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Allaha yaklaşmak için vesileler arayın
“ Allah’a yaklaşmak için vesileler arayın “ Maide 35 Her varlık hakikatte Allah'a yakındır. O'ndan hakikati itibari ile uzak olması asla mümkün değildir. Ancak bir çoğu bu hakikatten perdelidir , habersizdir , gaflettedir. Bu yüzden kişi bu gaflet perdelerini yırtmış , bu hakikatin idrakine varmış bir mürşidi kamile yanaşmalıdır ki bu yolları ondan öğrensin . Bu manada Allah'a yakın olan bir kimseye yakınlık kuran kişi böylece Allah'a da yakınlık kurmuş olacaktır. Çünkü o yakınlık kurduğu kimse Allah'ın dostudur. Allah'ın dostu ile dost olan , Allah ile de dost olur. Mürşid ; irşad eden , öğreten , eğiten , rehberlik eden anlamlarını da içerir. Kişi Allah'ı tanımak , O'na yakin elde etmek için daha önce bu yoldan vuslata erenlerin tecrübelerinden faydalanır , onların refaketinde yolculuğa çıkar (seyr-ü süluk) , onların rehberliğinde engelleri aşar , onların talimatı doğrultusunda hareket eder ve bunu sabır ile , sebat ile , sadakat ile ve şükür ile yaparsa bir çok güçlükleri kolayca ortadan kaldırdığı gibi ömür denilen kısa sermayeyi iktisatlı ve verimlice kullanmış nasibi oranında bir idrak seviyesine ulaşmış ve dünya hayatına gelişinin, kulluğunu emrolunduğu gibi yaşama gayesine en uygun bir yaşam sürmüş olur. Bu yolculuğa çıkmaya karar veren kişilerden bazıları yolunu ( tarikat) ve mürşidini kendisi seçer ve karar kılarken , bazıları bir yolun mürşidi tarafından seçilir ve o yola sokulur. Kişi kendi yolunu kendi seçecekse şayet, seçeceği yolun kendi yaratılışına uygun bir yol olup olmadığını iyi kontrol etmeli ve bu bilgiler ışığında hareket etmelidir. Ehlullah “ Allah’a giden yollar mahlukatın adetincedir†demiştir. Evet Kur’an ve sünnete uygun her yol Allah’a vasıl olur. Ancak kişi kendi yaratılışına , mizacına en uygun olan yolu tesbit eder ve o yola girer ise kendisinde hızlı bir terakki hasıl olur ve istidatında olan nasibi oranında hakikate erer ve hakikati yaşar. Yok eğer bu durumu gözetmeden bir yola intisap eder ise bu kararındaki yol mizacına, yaratılışına uygun düşmeyen bir yol ise , o yoldaki terakkisi daha yavaş ve daha uzun zamanda oluşur. Kısa ömrünü iktisatlı kullanamamış olur. Nihayetinde günümüzde bir çok tarikat ehlinin durumu böyledir. Uzun yıllar mensubu olduğu tarikatın derslerinle iştigal ettiği, sohbetlerine katıldığı halde manevi seyri çok yavaş ilerlemekte, mertebe katedememektedir. Burada salik ( mürid ) , yola ( tarikata ) uygun olmadığı gibi yol salik için ( mizacına ) uygun olmayabilir , yolun mürşidi gerçek bir mürşid olmayabilir veya nakıs bir mürşiddir ( kemal üzere değildir ) .Tabi bu durumun açığa çıkmasına bir diğer sebep ise salikin sabırsızlığı , sebatsızlığı , şükürsüzlüğü ve sadakatsızlığıdır ki bu ayrıca üzerinde tefekkür edilmesi ve izah edilmesi gereken bir konudur. Yola (tarikat) girmeye karar kılan kimse öncelikle şeriat ahkamlarını iyi öğrenmeli ve yaşantısına fiili olarak geçirmelidir. Şeriatın hükümleri gereğince hayatını düzenlemeyen bir kimsenin tarikatta bir ilerleme kaydetmesi, manevi terakkiler neticesi mertebe elde etmesi düşünülemez. Şeriatı olmayanın hakikati hiç olmaz. Şeriatsız hakikati yaşamaya kalkmak zındıklıkdır. Üzerinde şeriatın ölçüleri bulunmayan bir mürşid ( şeyh efendi ) örnek alınmaz ve ona tabi olunmaz. Aynı şekilde şeriatın ölçüleri gereği hayatını sürdürmeyen bir mürid de tarikata girdiğinden bahsedemez , ilahi haller yaşadığından , terakki ettiğinden , mertebeler aldığından bahsedemez. Bütün bunlara vakıf olduğunu iddia etse dahi onun iddiasında bahsettiği mevzuların hakikati istidraçtır. O kişi aldanmıştır , cinlerin (şeytanlar) oyuncağı olmuş durumdadır ve bunun farkında değildir. Günümüzde ülkemiz belki de dünya da mürşid-i kamillerin sayısı pek fazla, çok bereketli , her yer mürşid-i kamil dolu ( ! ) ( ? ) Din konusunda alt yapısı olmayan , şeriattan haberi olmayan bir çok cahil kimse böylesi mürşid-i kamillere (!) (?) hemen teslim oluyor, nefislerinin istek ve arzuları doğrultusunda fütursuzca bir yaşantı içersinde ömürlerini heba ediyor , kendilerini ateşe atıyorlar. Böyle tuzaklara düşmemek için bir Müslüman uyanık olmalı ve şeriatın çizgisini gözetir vaziyette emri ilahi doğrultusunda bir hayat sürme gayreti içerisinde olmalıdır. Ancak bu durum gözeterek ve yaşayarak isabetli karar verilebilir , bu isabetli – doğru karar ile yönlenilen vesileler neticesi Allah’a yaklaşmak ve ermek hasıl olabilir. Elbetteki kişinin istidatı ve nasibi oranında.
__________________
öLürüm yoLuna öLürümde yine boyun eğmem, yakarım dünyayı uğruna ama sana eğiLmem.. öyLe sInIrsIz öyLe Derin öyLe Çok Severim ki KORKARSIN!! Kuruyup çöLe dönsemde Pare Pare oLsamda YENiLMEM!!.. |
#2
|
|||
|
|||
Allah razı olsun. Paylaşım için teşekkürler.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim.. |
#3
|
|||
|
|||
Allah razı olsun çok güzel bilgiler rabbim hepimizi Allah'ın yolunda yürümeyi Allahı zikretmeyi nasip etsin inşallah
. |
#4
|
|||
|
|||
Paylaşım için teşekkürler @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...],emeğine sağlık..
|
#5
|
|||
|
|||
MÜRŞİDİN NİŞANI
BİRİNCİSİ : Onun mübarek huzuruna vardığın zaman, bütün ganilerini gider. İçinde, bir ferahlık, bir sevgi hâsil olur. İKİNCİSİ : Onun saadet getiren meclisinden hiç ayrılmak istemezsin. Onun inciler gibi saçılan sözleri ile özünün aydınlığı ve sevgisi artar. ÜÇÜNCÜSÜ : Onun hoş ziyaretine gelen büyüklerden, küçüklerden kim olursa olsun; padişah dahi olsa, elini öpmek zorunda kalır. Hayır duasını dilemekle de mesrur olur. Çünkü, bu büyük zatın bütünüyle tutumu ve davranışları Resûlullah'ın gidişatına uygundur; Allah ona salât ve selâm eylesin. İşte anlatılan bu üç belirti, hangi değeri yüksek zatta; gösterişe ve işitsinlere kaçmadan görülür ve bilinirse., hiç durmayasın. Hemen git, tam manası ile ona teslim ol. Yıkayıcının elindeki ölü hükmüne gir. Emrettiği yerde dur. Her emrine itaat et; boyun eğ. Onun cümle hizmetini ve emrini kendin için birer nimet biL Bundan sonra, artık emirleri üzerinde ve hizmetinde olmak gerekir. Ancak., şurası dikkat ister. Babadan kalma bir dergâhı elde tutan biri çıkabilir. Bir yolunu bulup tayınına, gelirine tamahla aracı vasıtası ile dergâh tedarik eden biri de olabilir. Anlatılan durumda olanlar, ehlullah kisvesine bürünmüş ve bazı tasavvufa dair kitapları ve risaleleri de okumuş olabilirler. İşbu durumdan sonradır ki : — Biz de şeyhiz.. Diyerek, şeyhlik makamına otururlar, irşada başlarlar.. Ne var ki, irşadın ne olduğunu bilmezler; bildikleri de yanıldıklarını karşılamaz. Hali anlatıldığı gibi olan bir kimse; aynen kördür. Müridi zaten kördür. İki kör, nasıl yola çıkabilirler!. Bu işin sonunda, bir ölüm uçurumuna düşme korkusu vardır. Anlatılanların dışında bir başka zümre daha vardır; şöyle derler : — Şeriat-ı mutahhara zahir halidir; halbuki bizim yolumuz bâtındır. Boy-abdesti, abdest, namaz, oruç gibi şeyler ebrarın işidir. Ebrar ise; cennet, huri, gılman, cennetin diğer nimetleri ve safaları için çalışırlar. Bizim boy-abdestimiz ezelîdir, abdestimiz de o vakit alınmıştır. Namazımız, orucumuz da o zaman eda olunmuştur. Biz, cemal aşıkıyız; cennetle, cehennemle işimiz yoktur. Allah, bizleri bu gibi sözlerden korusun. Anlatılandan daha başka uygunsuz söz ettikleri de olur. Meselâ şöyle derler : — Biz daima huzurdayız.. Dolayısı ile, dinen yasak edilen hemen her türlü yasağı, hiç bir şey değilmiş gibi, mubah sayar işlerler. Çok çok dikkat edip sakınmak gerekir. Bu türlü kimselerden uzak durmak, Yüce Hakka yakın olmaya sebeb olur. Onların oturduğu yerlerden uzak olmak dahi, en gerekli şeydir. Anlatılan işte, sözde, amelde bulunanlar, âdemoğlu gübresine batmış gibidirler. Onların yanına gidene ondan bulaşır; hiç olmazsa kokusu gelir. Bu gibi kimselerden çok uzak durmak gerekir. Yukarıda da anlatıldığı gibi;; her iman sahibi kadın ve erkeğin alın perçeminde; ilâhî feyizler, sonsuz ihsanlar gizlice yazılıp asılmıştır. Bunlar; Muhammedi maya, Ahmedî gidişattır. Bu şekilde hemen herkese şamil, Allah'ın ihsanı olan büyük nimet için yakışır mı ki : Gafletle boşa giderilsin. İşbu anlatılan manaya derinden bakılmalıdır. İNÂBE Yukarıda, kâmil mürşidin üç alâmeti anlatılmış, sıfatları belirtilmişti. O alâmetlere ve daha sonra anlatılanlara derinden bakan özünde ve sözünde doğru olan aşık hemen onu bilir; bulur. Onu bulduğu anda dahi, şekke şüpheye düşüp oyalanma ile vakit kaybetmemelidir. Edeple, destur isteyerek huzuruna varmalıdır. Uğurlu ve mutlu elini tutup öpmelidir. içli dışlı bendeliğe kabul etmesini rica ile niyazla dilemelidir. Allah'ın rızasından başka, bütün talepleri içinden çıkarıp atmalıdır. Kalbinde, sırf Allah'ın rızası olmalıdır. Saf, temiz kalble huzurda oturmalı; vereceği emirleri beklemeli, yapacağı işaretleri gözetmelidir. Her ne emir verirse.. ağırdan almadan kabul etmelidir. Kesin olarak, tereddüdü belirten bir söz etmeden, ona doğru dönüp durmalıdır. İşte böyle bir haile mürid ortaya çıktığı zaman, kalbi yöneten mürşid; mürid huzurda iken, kendi kalbine bakar. Aradan bir dakika geçtikten sonra, ortaya çıkan durum ne ise., ona göre inâbe verir. Eğer mürşid, böyle bir teveccühle işi sonuçlandırmaya güçlü değilse.. o zaman müride tenbih eder ki, istihareye yatsın. Kendisi de aynı gece Resûlüllah efendimize teveccüh eder. Şöyle bir dilekte bulunur : — Şu isimde bir ümmetin inâbe etmek istiyor. Kendisine istihare etmesini ısmarladım. Resûlüllah, her ne yönde emir ve ihsan buyurur ise., o şekilde inâbe verir. Şeyhte, anlatılan iki çeşit güçten hiç biri yok ise., o zaman başka türlü hareket eder. Müride ısmarladığı gibi; kendisi de o gece istihareye yatar. Ortaya çıkan emir ve işarete göre inâbe verir. Sonra.. İnabe vereceği zaman, müridi huzuruna alır, diz dize oturtur, önce, kendisine teveccühü anlatır. Daha sonra, alnını, müridin alnına dayar. On dakika veya on beş dakika kadar şeyh teveccüh eder. Bundan sonra; müridin sağ elini, kendi sağ eline alır. Kendisine şu beş şartı yerine getirmesini emreder : 1. ŞART.: Devamlı abdestli bulunmak.. 2. ŞART : Farz olan beş vakit namazını hiç bırakmadan, vaktinde ve zamanında kılmak.. 3. ŞART : Kazaya kalmış namazı ve orucu varsa, bütünüyle hepsini eda etmek.. 4. ŞART : Yalan söylemekten, gıybet etmekten tam manası ile sakınıp geri durmak.. 5. ŞART : Hiç bir kimsenin aleyhinde bulunmadan, daima kendi kusurunun affını dilemek.. — Bunları, mutlaka yerine getir.. Diyerek, müride tenbih eder. Bundan sonra; müridin kabiliyeti ve teceilisi neyi gerektiriyorsa., o yolda kendisine okuması gerekeni emreder. Meselâ ; Fethiye, istiğfar, salât ü selâm ism-i celâl okumak gibi.. Bunların hangisi onun haline yakışır ise., onu ders olarak vermelidir. Daha sonra : — Estaizü billah.. (Allah'a sığınırım..) Diyerek; Fetih suresinin şu 10. âyetini okumalıdır : — «Onlar ki seninle biat ediyorlar; ancak Allah ile biat etmektedirler.. Allah'ın eli, onların elleri üzerindedir. Her kim, sözünden dönerse., kendi aleyhine olur. Her kim de, Allah adına verdiği sözü yerine getirirse., kendisine büyük bir mükâfat verecektir.» Daha sonra da, Fatiha suresini okuyup işi bağlar. Bundan sonra.. Müride gereken ve yakışan odur ki : Verdiği bu söz üzerine, kuvvetlice dura; ayağını pek basa.. Bu sözü bozmamak için de, çok önem vere.. Zina, müridin uyması gereken şartların bir başkası da budur. Zira, en küçük tembellik, verilen sözün bozulmasına neden olur. |
#6
|
|||
|
|||
Teşekkürler
|
#7
|
|||
|
|||
Allah razı olsun
|
#8
|
|||
|
|||
Allah razı olsun inş
|
#9
|
|||
|
|||
ALLAH razı olsun.
ALLAH herkesi kendisini layıkı ile zikredenlerden eylesin |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Hz. Muhammed (s.a.v.) kimdir? Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatı | ugi | Hadisler | 1 | 06.11.24 14:22 |
Halk ilaçları (1000 yıllık tecrübe) | RvP | Alternatif Tıp ve Bitkiler | 3 | 22.10.24 17:48 |
Esma-ül Hüsna Okuma Cetveli Saatleri ve Günleri | RvP | Esmalar | 12 | 22.10.24 04:05 |
Esmaül hüsna arapça türkçe | asterix | Esmaül Hüsna | 3 | 15.09.24 10:35 |
Peygamberler tarihi Adem a.s | Cazgircinx | Peygamberler | 13 | 13.02.24 19:49 |