Dört hak mezhebin imamlarının tasavvufla ilişkisi ne idi?
27- Dört hak mezhebin imamlarının tasavvufla ilişkisi ne idi? Onların bu husustaki görüşlerinden bahseder misiniz? Bir de bu konuda “Numan’ın son iki yılı olmasaydı helak olmuştu!” sözü var. Bundan maksad nedir?
-Tasavvufu bir zühd, manevi bir eğitim, rabbânîlik ve ihsan manasına
aldığımız zaman dört mezhep imamını bunun dışında görmek mümkün değildir. Çünkü mezhep imamları ve hadis uleması hep belli bir zühdi hayatın içindedirler. Dünya tamaı, şöhret ve şehvet onların sür’atle kaçıp uzaklaşmaya çalıştığı hususlardır. İmam-ı Azam’ın kadılığı kabul etmeyişi, ticarî hayatta helâl kazanç tutkusu, İmam Mâlik’in Hz. Peygamber sevgisi, İmam Şafiî’nin zâhid ve safîlere karşı takdirkâr ifâdeleri, İmam Ahmed’in Kitâbu’z-zühd yazacak kadar zâhidlik tutkusu, hep bu özelliklerinden dolayıdır. Nitekim İmam Gazzâlî İhyâu ulûmi’d-din adlı eserinin başında ilmin faziletini anlatırken bu büyük imamların zühd ve takva hayatlarına da temas etmektedir. Tasavvufu tarikat ve şeyhe intisab ile seyr u sülük mânâsında düşündüğümüz zaman dört imam devrinde henüz bu mânâda bir sistem gelişmemişti.
İmam-ı Azam’a atfen menâkıb kitaplarında geçen ve Ca’fer-i Sâdık’ı tanıdıktan sonra hayatında meydana gelen manevi değişikliği anlatmak üzere rivayet edilen: “Son iki yılım olmasaydı Nu’mân helak olmuştu.” sözü kendisinin ilme güvenmek gibi bir hataya düşeceğini; ancak Hz. Ca’fer’i tanıdıktan sonra işin zühd ve takva boyutunun da farkına vararak bu vartayı atlattığını ifâde etmektedir. Bilindiği gibi Ca’fer-i Sâdık ehl-i beyt imamlarından ve tasavvuf ricâlindendir.
|