Tasavvuf ve Tarikat nedir? - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Tasavvuf & Tarikatler

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 26.07.19, 09:06
Hal Hal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 19.08.14
Bulunduğu yer: Russian
Mesajlar: 398
Etiketlendiği Mesaj: 12 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Tasavvuf ve Tarikat nedir?

Tasavvuf ve Tarikat Nedir?

Mutasavvıflar, tasavvufu kendi meşreplerine göre farklı şekillerde tarif etmişlerdir. Onlardan bazıları aşağıda takdim edilmiştir.

Tasavvuf, farz ve vacibleri hakkıyla edadan sonra, nafi*lelerle manevi makamatta kat-ı meratip ile Allah'a yakınlık kesbetmektir.

Tasavvuf, Kur’an ve sünnetten süzülmüş bir sızıntı ve bir hakikattır. İslam’ın özü ve ruhudur.

Tasavvuf, kitap ve sünnete tam ittiba ile ahlak-ı İlahîyye ile tahalluk; yani. Kur’an ahlakıyla ahlaklanmak, masivayı terk ederek rıza-i Bârî'yi tahsile müteveccih olmak ve bu âli maka*ma ermek için süfli hisleri terkederek yüksek ahlaka bürünmek ve Allah’ın iradesine tam teslim olmaktır.

Tasavvuf, hayatı nefs namına değil Hak hesabına yaşa*mak, özü su gibi duru, kalbi elmas gibi şeffaf ve düşünceleri bulutsuz hava gibi berrak olmaktır.

Tasavvuf, İslamı derûnî bir şekilde yaşamak, şekilden mânaya geçmektir.

Tasavvuf, şeriata riayetle hakikate vüsuldür.

İmam-ı Gazalî, tasavvufu; “Kalbi, Hakk’a bağlayıp masiva ile ilgiyi kesmektir.” diye tarif eder.

Cüneyd-i Bağdadi’ye göre ise tasavvuf; “Hakk’ın seni sende öldürmesi ve kendisiyle ihyasıdır.”[1]

Tarikat; Arapça’da “yol” manasına gelmektedir. Tasavvuf da ise; Allah’a yakın olmak ve O’nun rızasını kazanmak maksadıyla takip edilmesi gereken yol demektir.

Hicrî III. Asırda, Cüneyd-i Bağdadi, Ebû’n-Nasr es-Serrac et-Tusi, tasavvufu, fikri hayata sistemli bir şekilde intikal ettir*mişlerdir. Tarikatların fiilen teşekkülü de böylece tahakkuk etmiştir.

İslam’daki tasavvufa gelince bunun esas menbaı ve me’hazi Kur’an-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerdir. Evliyâ ve mürşitler Kur’an ve hadisten aldıkları feyz ile İslam tasavvufunu vücuda getirmişler ve bu sahada birçok kitaplar yazmışlardır. Kuşeyri’nin Risale’si, Ebu Nasr’ın el-Lüma’ı Suhreverdi’nin Avarifü’l-Maarifi, İmam-ı Rabbani’nin Mektubat’ı, İmam-ı Gazalî’nin İhyau Ulumi’d-Din’i bunlardan sadece bir kaçıdır.

İslam tasavvufu, İslamiyet’ten önceki milletlerden intikal etmiş değildir. Bilakis İslam tasavvufunun kaynağını, Kur’an’da zikredilen zühd, takva, zikir, tefekkür ve verâ gibi insanın ruhunu terakki ettiren ve kalbini tasfiye eden güzel haller teşkil etmiştir. Bu temel kaynağı, Hz. Peygamber (sav.)’in ve sahabe-i kiram efendilerimizin hayatları takip eder. İslamdaki tasavvuf, bazılarının zannettiği gibi, şeriâtten ayrı bir şey de değildir.

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 03.07.24, 21:37
Üye
 
Üyelik tarihi: 26.07.22
Bulunduğu yer: Kayseri
Mesajlar: 97
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Tasavvuf

Tasavvuf nedir? Tasavvuf hakkında bilgiler verebilirseniz müteşekkir olurum. Şimdiden Allah razı olsun.

Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 03.07.24, 21:43
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 27.02.23
Bulunduğu yer: .
Mesajlar: 2,304
Etiketlendiği Mesaj: 110 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

⚜️Tasavvuf Allahı tanıma ve sevme sanatıdır.
🥀Kalbe Açılan bur Kapıdır.
🥀Derinlere inip vech halidir.
🥀Vahted-i vücuddur.

.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 03.07.24, 21:44
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,418
Etiketlendiği Mesaj: 272 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Hburakk Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Tasavvuf nedir? Tasavvuf hakkında bilgiler verebilirseniz müteşekkir olurum. Şimdiden Allah razı olsun.
Tasavvuf, İslâm dininin ibadet ve ahlak hükümlerini zâhiren ve bâtınen kişinin şahsında gerçekleştirmesini amaçlayan ilim dalıdır. Kelime kökeni Arapçada “tasavvafe” (yün giymek), “safâ”, “saff-ı evvel”, “safvet” ve “ashâb-ı suffe” kelime ve mastarları ile bağlantılı kabul edilen tasavvufun bine yakın tanımı yapılmıştır.Tasavvufun alanı genellikle “Cibrîl hadisi” olarak bilinen meşhur hadisle açıklanmıştır. Cebrâil (a.s.), sahâbeyi bilgilendirmek için Peygamberimize (s.a.s.) öncelikle “İman ve İslâm nedir?” sorusunu yönelttikten sonra “İhsan nedir, ey Allah’ın Resûlü?” diye sormuş, Hz. Peygamber “İhsan; Allah’ı görüyormuşcasına O’na kulluk etmendir. Zira sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir” (Buhârî, “Îmân”, 37) cevabını vermiştir. Tasavvufun çalışma alanını hadis-i şerifte işaret edilen ihsan hâli oluşturmaktadır. Kişinin her an Allah’ın huzurunda olduğu bilinci ile yaşaması, dünya üstünde geçireceği sınırlı zamanını dünya ve ahiret mutluluğu için en doğru istikamette yaşaması tasavvufun temel hedefidir. Tasavvuf aynı zamanda dinin ihsan boyutunu potansiyelden eyleme çıkarmayı amaçlar. Tasavvuf dinî emirleri yerine getirmenin yanı sıra nefis ve ruh terbiyesini de hedeflediğinden “fıkh-ı bâtın” şeklinde de tanımlanmıştır. İslâm’ın temel ilimleri olan fıkıh, kelâm, tefsir, hadis; insana inanç, ibadet, ahlak konularında bilgiler verir. Ancak ibadetleri şevk ve huşû ile yerine getirmek, vakti en hayırlı işlere sarf etmek, dünya sevgisini kalpten çıkarmak, âleme ve insanlara Hakk’ın emaneti ve imtihanı nazarı ile bakabilmek gibi ahlaki olgunluklar, kişinin elde ettiği bilgilerin kendinde gerçekleşmesi ile mümkündür. Tasavvuf, kişiye bu ahlaki olgunluğu kazandırır. Bu olgunluk sözün ve bilginin bir eyleme, bir duruşa dönüşmesidir. Tasavvuf dilinde bu dönüşüm “kâlden hâle tebdil” olarak adlandırılır. Tasavvuf tarihinde sûfîler tasavvufu pek çok şekilde tanımlamışlardır. Tasavvuf tanımlarındaki bu çeşitlilik tasavvufun her sûfî tarafından kendinde hüküm süren hâl ve makama göre açıklanmasından kaynaklanır. Her ne kadar tasavvufun ancak yaşayarak öğrenilebilecek bir hâl ilmi olduğu hatırlatılsa da her biri manevi bir tecrübenin eseri olan bu tanımlar tasavvufun yapısı, konusu, amaç ve metotları hakkında kısmen de olsa bilgi verir. Hicri II. asırdan itibaren tasavvuf kitaplarına girmiş olan belli başlı “tasavvuf” tanımları şu şekilde sıralanabilir:• Amr b. Osman el-Mekkî: “Tasavvuf kulun her vakitte o vakit için en doğru hâl ile meşgul olmasıdır” (Kuşeyrî, er- Risâletü’l-Kuşeyriyye, 552). Bu tanımda tasavvufun sûfîye kazandırdığı kendini tahlil ve zaman farkındalığı öne çıkmaktadır.
• Cüneyd-i Bağdâdî: “Tasavvuf barışı olmayan bir savaştır” (Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyriyye, 552). Cüneyd-i Bağdâdî’nin tasavvuf tanımında kişinin benliğinde çoğu kez birbiri ile çatışma hâlinde bulunan akıl, ruh, nefis ilişkisine dikkat çekilmiştir. İslâm kültüründe “cihâd-ı ekber” (büyük cihad) olarak tanımlanan nefisle mücadele, tasavvufun kişide uyandırdığı ilk farkındalıktır. Herhangi bir düşman ile yapılan savaşta düşman görünür vaziyette ve savaşın gerek süresi gerekse sonucu tahmine açıktır. Fakat Allah’a ulaşma yolunda sâlikin (maneviyat yolcusunun) nereden saldıracağı belli olmayan nefisle mücadelesinin süreç ve sonucu belirsizdir. Tasavvuf maneviyat yolcusu olan sâliki içinde bulunduğu bu devamlı savaştan haberdar eder.
• Muhyiddîn İbnü’l-Arabî: “Tasavvuf Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmaktır” (İbnü’l-Arabî, Fütühât-ı Mekkiyye, 1997, II, 264). İbnü’l-Arabî’ye göre sâlikin tasavvufi derecesi ahlakı ile doğru orantılıdır; ahlaken önde olan kişinin tasavvufi konumu da öndedir. Kişinin Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmış olması demek hikmet sahibi olması demektir. Hikmetten kasıt; tam bir mârifet, üstün bir akıl ve gafletten arınmış bir huzuru gerekli kılan ahlaktır. Ancak bu ahlak seviyesine erişmiş bir kişi üzerinde nefsin yanlış yönlendirmeleri herhangi bir tahakküm kuramaz. Buradan hareketle sûfî; Kur’ân-ı Kerim’de ifadeye bürünen Allah’ın ahlakını kendisinde gerçekleştiren kişidir.
• İbn Nüceyd: “Tasavvuf, Allah’ın emir ve yasakları altında sabretmektir” (Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyriyye, 171). Tasavvuf başı itibariyle zor, sonu itibari ile kolaylaşan bir yolculuktur. Allah’ın emir ve yasaklarına bağlılık, İslâm tasavvufunun ilk basamağıdır. Sûfîler bu durumu “Şeriatsız tarikat olmaz” sözü ile anlatmışlar ve sağlıklı bir manevi yolculuğun ön şartı olarak kabul etmişlerdir.
• Mârûf-ı Kerhî: “Tasavvuf hakikatleri almak, halkın elinde bulunan şeylerden ümidi kesmektir” (Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyriyye, 552). Bu tanımdan hareketle tasavvuf; kişinin Yüce Hakk’ın mârifetini taleple birlikte kalbini yalnız O’na bağlamasıdır. Bu durumda bulunan sûfî halkın elinde bulunan makam ve güç gibi sebeplerden yüz çevirerek sebeplerin yaratıcısı bulunan Allah ile sağlıklı bir iletişimi hedeflemiştir.
• Mevlânâ Celâleddîn Rûmî: “Evliyâdan birine ‘Tasavvuf nedir?’ diye soruldu. ‘Gam ve musibet vaktinde kalpte neşe ve ferahlık bulmaktır’ dedi” (Mevlânâ, Mesnevî, III, 271). Tasavvuf imanın altı şartından biri olan hayrı ve şerri Allah’tan bilmek kaidesine söz ve fiil olarak uygun yaşamak, başa gelen olumlu olaylar kadar olumsuz gözüken durumlara da gönül rızâsı ile yaklaşabilmektir. Esrefoğlu Rûmî dilinden dökülen “Hoştur bana senden gelen/ Ya taze gül yâhut diken/ Ya hil’at u yâhut kefen/ Kahrında hoş lütfun da hoş” (Eşrefoğlu Rûmî, Dîvân-ı İlâhiyât, 79) mısraları sûfînin içinde bulunduğu bu engin rızâya işaret eder.Bu tanımlar her ne kadar birbirinden farklı detaylara sahip olsa da her birinin kişinin nefsini kötü huylarından arındırma (tezkiye-i nefis) ve kalbini Allah’ın razı olacağı saflığa eriştirme (tasfiye-i kalb) ortak paydasında buluştukları görülür.
(not: Kusura bakma biraz uzun oldu)

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 03.07.24, 21:55
Üye
 
Üyelik tarihi: 26.07.22
Bulunduğu yer: Kayseri
Mesajlar: 97
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Tasavvuf, İslâm dininin ibadet ve ahlak hükümlerini zâhiren ve bâtınen kişinin şahsında gerçekleştirmesini amaçlayan ilim dalıdır. Kelime kökeni Arapçada “tasavvafe” (yün giymek), “safâ”, “saff-ı evvel”, “safvet” ve “ashâb-ı suffe” kelime ve mastarları ile bağlantılı kabul edilen tasavvufun bine yakın tanımı yapılmıştır.Tasavvufun alanı genellikle “Cibrîl hadisi” olarak bilinen meşhur hadisle açıklanmıştır. Cebrâil (a.s.), sahâbeyi bilgilendirmek için Peygamberimize (s.a.s.) öncelikle “İman ve İslâm nedir?” sorusunu yönelttikten sonra “İhsan nedir, ey Allah’ın Resûlü?” diye sormuş, Hz. Peygamber “İhsan; Allah’ı görüyormuşcasına O’na kulluk etmendir. Zira sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir” (Buhârî, “Îmân”, 37) cevabını vermiştir. Tasavvufun çalışma alanını hadis-i şerifte işaret edilen ihsan hâli oluşturmaktadır. Kişinin her an Allah’ın huzurunda olduğu bilinci ile yaşaması, dünya üstünde geçireceği sınırlı zamanını dünya ve ahiret mutluluğu için en doğru istikamette yaşaması tasavvufun temel hedefidir. Tasavvuf aynı zamanda dinin ihsan boyutunu potansiyelden eyleme çıkarmayı amaçlar. Tasavvuf dinî emirleri yerine getirmenin yanı sıra nefis ve ruh terbiyesini de hedeflediğinden “fıkh-ı bâtın” şeklinde de tanımlanmıştır. İslâm’ın temel ilimleri olan fıkıh, kelâm, tefsir, hadis; insana inanç, ibadet, ahlak konularında bilgiler verir. Ancak ibadetleri şevk ve huşû ile yerine getirmek, vakti en hayırlı işlere sarf etmek, dünya sevgisini kalpten çıkarmak, âleme ve insanlara Hakk’ın emaneti ve imtihanı nazarı ile bakabilmek gibi ahlaki olgunluklar, kişinin elde ettiği bilgilerin kendinde gerçekleşmesi ile mümkündür. Tasavvuf, kişiye bu ahlaki olgunluğu kazandırır. Bu olgunluk sözün ve bilginin bir eyleme, bir duruşa dönüşmesidir. Tasavvuf dilinde bu dönüşüm “kâlden hâle tebdil” olarak adlandırılır. Tasavvuf tarihinde sûfîler tasavvufu pek çok şekilde tanımlamışlardır. Tasavvuf tanımlarındaki bu çeşitlilik tasavvufun her sûfî tarafından kendinde hüküm süren hâl ve makama göre açıklanmasından kaynaklanır. Her ne kadar tasavvufun ancak yaşayarak öğrenilebilecek bir hâl ilmi olduğu hatırlatılsa da her biri manevi bir tecrübenin eseri olan bu tanımlar tasavvufun yapısı, konusu, amaç ve metotları hakkında kısmen de olsa bilgi verir. Hicri II. asırdan itibaren tasavvuf kitaplarına girmiş olan belli başlı “tasavvuf” tanımları şu şekilde sıralanabilir:• Amr b. Osman el-Mekkî: “Tasavvuf kulun her vakitte o vakit için en doğru hâl ile meşgul olmasıdır” (Kuşeyrî, er- Risâletü’l-Kuşeyriyye, 552). Bu tanımda tasavvufun sûfîye kazandırdığı kendini tahlil ve zaman farkındalığı öne çıkmaktadır.
• Cüneyd-i Bağdâdî: “Tasavvuf barışı olmayan bir savaştır” (Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyriyye, 552). Cüneyd-i Bağdâdî’nin tasavvuf tanımında kişinin benliğinde çoğu kez birbiri ile çatışma hâlinde bulunan akıl, ruh, nefis ilişkisine dikkat çekilmiştir. İslâm kültüründe “cihâd-ı ekber” (büyük cihad) olarak tanımlanan nefisle mücadele, tasavvufun kişide uyandırdığı ilk farkındalıktır. Herhangi bir düşman ile yapılan savaşta düşman görünür vaziyette ve savaşın gerek süresi gerekse sonucu tahmine açıktır. Fakat Allah’a ulaşma yolunda sâlikin (maneviyat yolcusunun) nereden saldıracağı belli olmayan nefisle mücadelesinin süreç ve sonucu belirsizdir. Tasavvuf maneviyat yolcusu olan sâliki içinde bulunduğu bu devamlı savaştan haberdar eder.
• Muhyiddîn İbnü’l-Arabî: “Tasavvuf Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmaktır” (İbnü’l-Arabî, Fütühât-ı Mekkiyye, 1997, II, 264). İbnü’l-Arabî’ye göre sâlikin tasavvufi derecesi ahlakı ile doğru orantılıdır; ahlaken önde olan kişinin tasavvufi konumu da öndedir. Kişinin Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmış olması demek hikmet sahibi olması demektir. Hikmetten kasıt; tam bir mârifet, üstün bir akıl ve gafletten arınmış bir huzuru gerekli kılan ahlaktır. Ancak bu ahlak seviyesine erişmiş bir kişi üzerinde nefsin yanlış yönlendirmeleri herhangi bir tahakküm kuramaz. Buradan hareketle sûfî; Kur’ân-ı Kerim’de ifadeye bürünen Allah’ın ahlakını kendisinde gerçekleştiren kişidir.
• İbn Nüceyd: “Tasavvuf, Allah’ın emir ve yasakları altında sabretmektir” (Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyriyye, 171). Tasavvuf başı itibariyle zor, sonu itibari ile kolaylaşan bir yolculuktur. Allah’ın emir ve yasaklarına bağlılık, İslâm tasavvufunun ilk basamağıdır. Sûfîler bu durumu “Şeriatsız tarikat olmaz” sözü ile anlatmışlar ve sağlıklı bir manevi yolculuğun ön şartı olarak kabul etmişlerdir.
• Mârûf-ı Kerhî: “Tasavvuf hakikatleri almak, halkın elinde bulunan şeylerden ümidi kesmektir” (Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyriyye, 552). Bu tanımdan hareketle tasavvuf; kişinin Yüce Hakk’ın mârifetini taleple birlikte kalbini yalnız O’na bağlamasıdır. Bu durumda bulunan sûfî halkın elinde bulunan makam ve güç gibi sebeplerden yüz çevirerek sebeplerin yaratıcısı bulunan Allah ile sağlıklı bir iletişimi hedeflemiştir.
• Mevlânâ Celâleddîn Rûmî: “Evliyâdan birine ‘Tasavvuf nedir?’ diye soruldu. ‘Gam ve musibet vaktinde kalpte neşe ve ferahlık bulmaktır’ dedi” (Mevlânâ, Mesnevî, III, 271). Tasavvuf imanın altı şartından biri olan hayrı ve şerri Allah’tan bilmek kaidesine söz ve fiil olarak uygun yaşamak, başa gelen olumlu olaylar kadar olumsuz gözüken durumlara da gönül rızâsı ile yaklaşabilmektir. Esrefoğlu Rûmî dilinden dökülen “Hoştur bana senden gelen/ Ya taze gül yâhut diken/ Ya hil’at u yâhut kefen/ Kahrında hoş lütfun da hoş” (Eşrefoğlu Rûmî, Dîvân-ı İlâhiyât, 79) mısraları sûfînin içinde bulunduğu bu engin rızâya işaret eder.Bu tanımlar her ne kadar birbirinden farklı detaylara sahip olsa da her birinin kişinin nefsini kötü huylarından arındırma (tezkiye-i nefis) ve kalbini Allah’ın razı olacağı saflığa eriştirme (tasfiye-i kalb) ortak paydasında buluştukları görülür.
(not: Kusura bakma biraz uzun oldu)
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Peki değerli ağabeylerim, dostlarım. Nasut nedir? Ne anlama gelir? Bu konu hakkında beni aydınlatır mısınız? Selametle.

Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 03.07.24, 21:56
TEBRİZ-İ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 08.03.22
Bulunduğu yer: EGE
Mesajlar: 309
Etiketlendiği Mesaj: 10 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Ko keşf ü kerâmâtı,
Geç cümle makâmâtı,
Kasdet bulagör Zâtʼı,
Gel Hû diyelim Hû!..

Tasavvufun gâyesi, Cenâb-ı Hakkʼa yakın bir kul olabilmek ve Oʼnun dostluğuna erebilmektir. Yoksa çeşitli zuhûrat, sünûhat, ilham, keşif ve kerâmetlere ermek değildir. Bunlar, seyr u sülûk esnâsında bazen görülebilen birtakım tecellîlerdir. Fakat bunlar aslâ tasavvufî terbiyenin maksadı değildir. Hüdâyî Hazretleriʼnin tâbiriyle “maksad-ı aksâ” yani “en yüce gâye” yalnızca Cenâb-ı Hakʼtır.

Bunun içindir ki gerçek tasavvuf;

Nefsâniyeti bertaraf edip rûhâniyeti inkişâf ettirmek,

Kendini her an ilâhî huzurda bilmek,

Zikr-i dâimî neticesinde kalben Cenâb-ı Hakʼla beraber olmak için girilen bir mânevî terbiye yoludur.

AŞK HER ŞEYİ SENİN İÇİN VAR ETTİM DİYEN RABBE ; HER ŞEYİ SENİN İÇİN TERK ETTİM DİYEBİLMEKTİR.

Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 03.07.24, 21:58
Üye
 
Üyelik tarihi: 26.07.22
Bulunduğu yer: Kayseri
Mesajlar: 97
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
TEBRİZ-İ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ko keşf ü kerâmâtı,
Geç cümle makâmâtı,
Kasdet bulagör Zâtʼı,
Gel Hû diyelim Hû!..

Tasavvufun gâyesi, Cenâb-ı Hakkʼa yakın bir kul olabilmek ve Oʼnun dostluğuna erebilmektir. Yoksa çeşitli zuhûrat, sünûhat, ilham, keşif ve kerâmetlere ermek değildir. Bunlar, seyr u sülûk esnâsında bazen görülebilen birtakım tecellîlerdir. Fakat bunlar aslâ tasavvufî terbiyenin maksadı değildir. Hüdâyî Hazretleriʼnin tâbiriyle “maksad-ı aksâ” yani “en yüce gâye” yalnızca Cenâb-ı Hakʼtır.

Bunun içindir ki gerçek tasavvuf;

Nefsâniyeti bertaraf edip rûhâniyeti inkişâf ettirmek,

Kendini her an ilâhî huzurda bilmek,

Zikr-i dâimî neticesinde kalben Cenâb-ı Hakʼla beraber olmak için girilen bir mânevî terbiye yoludur.

AŞK HER ŞEYİ SENİN İÇİN VAR ETTİM DİYEN RABBE ; HER ŞEYİ SENİN İÇİN TERK ETTİM DİYEBİLMEKTİR.
Hocam Nasut ve seyri sülük nedir?

Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 03.07.24, 21:59
TEBRİZ-İ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 08.03.22
Bulunduğu yer: EGE
Mesajlar: 309
Etiketlendiği Mesaj: 10 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

NASUT;
Bu Âleme Şuhut, Mülk de denilmiştir. Maddi ve biyolojik âlemdir. Maddi gözle gördüğümüz varlıklar âlemidir. Bu âlem, özellikle dünyadır

Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 03.07.24, 22:00
Üye
 
Üyelik tarihi: 26.07.22
Bulunduğu yer: Kayseri
Mesajlar: 97
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
TEBRİZ-İ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
NASUT;
Bu Âleme Şuhut, Mülk de denilmiştir. Maddi ve biyolojik âlemdir. Maddi gözle gördüğümüz varlıklar âlemidir. Bu âlem, özellikle dünyadır
Anlamı tam olarak nedir hocam. İlk defa bu tanım ile karşılaşıyorum. İyi birşey midir kötü birşey midir?

Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 03.07.24, 22:12
TEBRİZ-İ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 08.03.22
Bulunduğu yer: EGE
Mesajlar: 309
Etiketlendiği Mesaj: 10 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Hburakk Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Anlamı tam olarak nedir hocam. İlk defa bu tanım ile karşılaşıyorum. İyi birşey midir kötü birşey midir?
sevgili kardeşim küçük bir ricam var belki ifade terimi olarak kullanıyorsun ama hocam demezsen sevinirim çünkü bu formdaki değerli üstadlarımıza suçu lisan olacaktır. hakkını helal et.

Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
ahilik, cerrahiyye, halvetiyye, kadri, nakşibendi, rifaiyye, tarikat, tasavvuf


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Tarikat Nedir? 1XBHIX Tasavvuf & Tarikatler 1 26.01.24 14:25
Tasavvuf tarikat nedir? EvlduGavsulAzam Tasavvuf & Tarikatler 0 21.05.22 15:40
Tasavvuf ve tarikat yolunun bazı temel esasları vardır Hal Tasavvuf Sohbetleri 0 29.04.21 13:47
Tasavvuf nedir? ebu ubeyde bin cerrah Tasavvuf & Tarikatler 3 03.02.21 15:10
Tasavvuf Nedir? islamda Tasavvuf - Tasavvuf Nedir Geniş Açıklamalı aşk Tasavvuf & Tarikatler 3 23.06.16 16:04


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:49.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147