#1
|
||||
|
||||
Keşif ve Keramet Bölüm 2
Bölüm biri okumak için tıklaynız;
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Keramet akla aykırı mı? Kerameti tartışmaya açan ilk grup Mutezile âlimleridir. Onlar kerameti kendilerince akla aykırı bulmuşlardır. Fakat mutasavvıflar keramet ve harikulade olay ve hallerin gerçekleşebileceğini aklen, ilmen ve naklen ispatlamakta çok zorlanmamışlardır. Çünkü mucizenin gerçekleşmesini ispatlayan her delil kerametin de delilidir. Zaten kerametin gerçekleşmesi bu tür olayların sürekli olacağı anlamında değildir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Hak Tealâ’nın sebep-sonuç ilişkisinin dışında, keramet tarzı şeyleri yaratmaya kadir olduğudur. O’nun kerameti yaratmasına engel olacak herhangi bir kayıt yoktur. Mutasavvıflar kerameti kabul etmişler, önemsemişler, fakat asla bir hedef ya da üstünlük olarak görmemişlerdir. Tasavvufta keramet bir amaç değildir. Meşhur veli Bayezid Bistamî hazretlerinin tespitini burada hatırlamek gerekir. Bayezid’e demişler ki: – Falan kişi havada uçuyor. – Hiç önemli değil, leş yiyen kargalar da uçuyor. – Filan kişi suda yürüyor. – Olabilir, balıklar da suda yaşar. – Falanca bir gecede Mekke’ye gidiyor. – Hak Tealâ’nın lanetlediği şeytan da bir gecede doğudan ta batıya gidiyor.” (Kuşeyrî Risalesi) Kendisinde keramet zuhur eden veli bundan memnun olmaz, hoşlanmaz. Bunun istidraç ve imtihan olma ihtimalini düşünüp Allah’tan hayâ eder ve belki endişelenir. İstidraç ehli ise kendisinde bir olağanüstülüğün ortaya çıkmasından mutlu olur, hoşlanır. Bunu hak ettiğine inanarak kibirlenir. Bunun sonucu da manen felakettir. Kerametin ortaya çıkışıyla ilgili farklı kaviller vardır. Bazı âlimler, peygamberlere verilen mucizenin amacı neyse, kerametin zuhur etmesinin amacı da odur, demişlerdir. Mucizeler genellikle iman etmeyen kişi ve gruplar için gösterilmiştir. Nitekim “Sahabe zamanında kerametin az görülmesi, onların iman ve itikatlarının kuvvetli oluşundandır.” denilmiştir. Dolayısıyla kerametin artması, teslimiyetin zayıflaması olarak kabul edilir. Maddi keramet manevi keramet Keramet maddi ve manevi olmak üzere iki türlü olarak kabul edilmiştir. Maddi keramet adından anlaşılacağı gibi, görülen, duyulan şeylerle ilgili kerametlerdir. Mesela su üzerinde yürümek, havada uçmak, ateşte yanmamak gibi. Tasavvuf kitapları bu tür kerametlere ve menkıbelere geniş yer verir. Fakat bunların önem ve değerini abartmaz. Üstelik mutasavvıflar bunların ilâhi bir tuzak ve sınama olabileceğini dikkate alarak bunları istemezler. Manevi keramet ise hakiki kerametlerdir. Bunlara ilmî, irfanî ve ahlâkî kerametler de denir. Dinin hükümlerine ve ahlâk kurallarına uyma, kulluk görevlerini yerine getirme ve günahlardan sakınma da bu tür kerametlerdendir. Bu tür kerametlerde ilâhi mekr (tuzak) ve sınama söz konusu olmaz. Zira bu Hakk’ın isteğidir. Meşhur veli Sehl b. Tüsterî k.s. “En büyük keramet, kötü bir huyunu iyi bir huy haline dönüştürmendir.” demiştir. Bu durum tasavvufun tarifi ve gayesiyle de tam bir uyum halindedir. Muhammed Cerirî de “Tasavvuf her türlü kötü huyları terk ederek her türlü güzel huyu edinmektir.” (Kuşeyrî Risalesi) der. Keşif ve keramet istenir mi? Başta vurguladığımız gibi, keşif ve keramet Ehl-i Sünnet’in kabul ettiği unsurlardır. Haktır. Yani gerçektir ve dinimizde yeri vardır. Fakat dikkat edilmesi gereken hususlar da vardır. Yine belirttiğimiz gibi bu mevzular aşırı dikkat gerektirir. Keşif ve kerametin hak olduğunu bilmemiz kadar bunların talep edilmeyeceğini de bilmemiz gerekir. Zira bu tarz talep içinde olmak bir eksikliktir. Sağlıklı düşünüp karar vermenin önüne geçecek bir durumdur. Var olduğunda bile sakınılması lazım olduğuna göre, olmasını istemek hiç doğru değildir. Evet, keşif istenmez. Zira öğrenmemiz gereken, bize lazım olan bilgi zaten var. Zahirî ilimlerdeki bilgi bizi doğru yola sevk etmeye yeterli. Ayrıca bize keşfî bilgi gibi gelen zanlar, cin ve şeytan vesveseleri ile bazı rahatsızlıklara bağlı halüsinasyonlar yanıltıcı olabilir. Keramet için de aynı durum söz konusudur. Zaten kişinin kendisinde keramet zuhur etmesini beklemesinin hiçbir izahı yoktur. Bir başkasından, özellikle mürşidinden keramet beklemek ise teslimiyetin zayıflığını gösterir. Hamlık ve cahilliktir. Dikkat etmemiz gereken konulardan biri de eskiden beri üzerinde durulan keramet ve istikamet ilişkisidir. Ebu Ali Cüzcânî der ki: “İstikamet sahibi ol! Keramete talip olma. Zira Rabbin senden istikamet, doğruluk isterken, nefsin seni keramet istemeye özendirmektedir.” Yine âlimlerimizden Şeyh Zerrûk da şöyle demiştir: “Bir veliye tabi olmak için keramet değil, mükemmel istikamet lazım. Bu da kayıtsız şartsız Hakk’a tabi olmaktan ibarettir. Onun için gerçek keramet doğru yol üzere olmaktır.” Öyleyse bizim yapmamız gereken şey, keşif ve keramet aramak değil, istikamet üzere olmayı talep etmek ve bu yolda yürümektir. Ali Sözer / Semerkand Dergisi |
#2
|
|||
|
|||
Sayın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...], Allah-u Zülcelal razı olsun.
Allah razi olsun gayet guzel ve net bir ifade
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Keşif ve Keramet-Nakşibendi | Devrimci | Tasavvuf & Tarikatler | 17 | 28.09.24 10:12 |
Keşif bantları | 13KHAVAS | Havas ilmi Genel Bilgiler | 5 | 02.10.23 01:29 |
Keşif ehli olan insanların bakış açılarını ve görüşlerini nasıl değerlendiririz? | iron | Keşif ve istihare Uygulamaları | 1 | 07.04.23 12:09 |
Keşif ve Keramet | Musab02 | Tasavvuf & Tarikatler | 3 | 19.05.19 17:25 |
Keşif ve Keramet Bölüm 1 | Mostar | Tasavvuf & Tarikatler | 7 | 26.06.18 22:49 |