Sûr nedir ve nasıldır? - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Tasavvuf & Tarikatler > Tasavvuf Sohbetleri

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 04.11.23, 02:13
Skoda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 27.01.20
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,175
Etiketlendiği Mesaj: 18 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Sûr nedir ve nasıldır?

SÛR NEDİR VE NASILDIR

Ebû Hureyre Radiyallâhû Anh’dan Rivâyet Edilmiştir; Rasül-u Ekrem Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz Buyuruyor ki; Allahû Teâlâ Sûru Yarattı. O, Dünyânın Genişliği Gibi Olup, Kamış Gibi Ağzı Vardır. Sûrun, Biri Yedi Kat Göğün Üzerinde, Biri Yedi Kat Yerin Altında, Biri Doğuda, Biri Batıda Olmak Üzere Dört Kolu Vardır. Sûrda Rûhlar Adedince Kapı Vardır. Kapılardan Biri Peygamberlerin Rûhları, Biri İnsanların Rûhları İçindir. Şeytânların, Yırtıcı Hayvanların, Vahşi Hayvanların, Haşeratın, Karıncaya Varıncaya Kadar En Küçük Canlıdan En Büyüğüne Kadar Bütün Canlı Yaratıkların Rûhları İçin Kapısı Vardır. İsrâfil Aleyhisselâm Ağzını Sûra Koymuş, Üflemesi İçin Kendisine Emir Verileceği Zamanı Bekliyor.

İsrâfil Aleyhisselâm, Sûra Üç Kez Üfürür. Birincisi, Canlıların Korkudan Düşüp Yıkılmaları İçin. O Zaman Göklerde ve Yerde Bulunanlardan Allah’ın Dilediği Hariç Bütün Canlılar Korkudan Düşüp Yıkılırlar. Allahû Teâlâ Hazretleri İsrâfil Aleyhisselâm’a Emredip Üfürmeyi Uzatır. Dağlar Eriyip Yok Olur, Gök Toz Gibi Savrulur, Yeryüzü Gemi Suda Sallandığı Gibi Sallanır. Hamile Kadınlar Çocuklarını Düşürürler. Her Emzikli Kadın Emzirdiğinden Geçer. Gençler İhtiyarlaşır. Şeytânlar Göklere Kaçarlar, Melekler ise Onları Karşılayıp Yüzlerine Vurarak Geri Çevirirler. Allahû Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’de Buyuruyor ki; Ey Kavmim! Gerçekten Ben, Başınıza Gelecek Çağrışma Gününden (İmdat İçin Birbirinizi Yardıma Çağıracağınız Kıyâmet Gününden) Korkuyorum. O Gün, Hesap Yerini Arkanızda Bırakarak, Cehenneme Döneceğiniz Gündür.

Yeryüzü Yarılır, Gökyüzüne Bakar, Yıldızlar Üzerlerine Düşer. Güneş ve Ay Tutulup Işıkları Kalmaz. Gökler Zâil Olup Gider. Ölülerin, Bunların Hiçbirinden Haberi Olmaz. Bu Kırk Sene veyahût Allah’ın Dilediği Kadar Devam Eder. Sonra Allahû Teâlâ Mahlûkâtın Ölümü İçin Sûra Üflenmesini İsrâfil Aleyhisselâm’a Emreder. Bunun Üzerine Şöyle Der; Ey Çıplak Rûhlar, Çürümüş Cesetler... Allah’ın Emriyle Çıkınız!

Bu Emir Üzerine Göklerde ve Yerde Bulunanların Hepsi Ölür. Ancak Bunlardan Allah’ın Diledikleri Müstesnadır ki Onlar da Cebrâil Mikâil, İsrâfil ve Azrâil Aleyhimüsselâm ile Hamele-i Arş Olan Sekiz Melekten İbâret Bulunan On İki Melektir. Dünyâ İns ve Cinsiz ve Diğer Canlılardan Hiçbiri Bulunmadan Durup Kalır. Bu Süre İçerisinde Şeytân Aleyhillâne’ye Bir Şey Olmaz. Sonra Allahû Teâlâ, Azrâil Aleyhisselâm’a Şöyle Buyurur; Muhakkak Ben Sana İlk ve Son Gelenlerin Adedince Yardımcı Halk Ettim. Sana Gökler ve Yedi Kat Yer Ehlinin Kudretini Verdim. Bugün Ben Sana Gazâb Gömleğini Giydiriyorum. Benim Gazâbım ile Şeytânın Üzerine İn, Onu Öldürürken İns ve Cinden Gelmiş Geçmişlerin Ölüm Acısını Kat-Kat Tattır. Seninle Beraber Her Birinin Beraberinde Ateşten Zincirler Bulunduğu Hâlde Yetmiş Bin Zebânî Bulunsun. Cehennem Bekçisine Çağırsın O Cehennemin Kapılarını Açar!

Bu Emri Alan Azrâil Aleyhisselâm Öyle Bir Süratle İner ki, Eğer Kendisine Gökler ve Yerler Ehli Bakmış Olsaydı Ölürlerdi.

Azrâil Aleyhisselâm, Şeytân Aleyhillâne’nin Yanına İner. Onu Tutup Şiddetle Savurur. Bu İtiş Sebebiyle Yere Düşer. Yere Düştüğünde Şeytân Öyle Horlar ki, Gökler ve Yedi Kat Yer Ehli Onu Duymuş Olsalardı, Hemen Ölürlerdi. Azrâil Aleyhisselâm Yere Yığılan İblise Şöyle Der; Ey Habis! Sana Mutlaka Ölümü Tattıracağım. Nice Seneler Yaşadın ve Nice Asırlar İnsanları Yoldan Çıkardın... Şeytân Doğuya Kaçar, Azrâil Aleyhisselâm Onu İki Gözü Arasında Görür. Sonra Batıya Kaçar, Yine Onu İki Gözü Arasında Görür. Denizlere Dalıp Batmak İster Fakât Denizler Onu Kabûl Etmez. Devamlı Kaçar Fakât Kaçacak Yer Bulamaz. Gidip Dünyânın Ortasında Âdem Aleyhisselâm’ın Kabrinin Yanında Durur ve Şöyle Der; Ey Âdem! Senin Yüzünden Allah’ın Rahmetinden Kovulup Mel’ûn Oldum... Sonra Dönüp Azrâil Aleyhisselâm’a Der; Hangi Kâse ile Bana Su İçirirsin, Hangi Azâbla Rûhumu Kabz Edersin? Azrâil Aleyhisselâm da; Cehennem Ateşinin Kâsesiyle Der.

Şeytân Yere Yuvarlanıp Bâzen Bağırır ve Bâzen de Kaçar. Tâ ki Yere İndirilip Kendisine Lânet Olunduğu Yere Gelir. Ona Zebânîler Çengeller Koyarlar. Yeryüzü Ateş Koru Gibi Olur. Zebânîler Şeytânı Yakalayıp Çengellerler. Allahû Teâlâ’nın Dilediği Kadar Can Çekiştirirler.

Sonra Allahû Teâlâ, Müddetleri Bittiğinden Denizlere Yok Olmalarını Emreder. Denizler, “Dalgalarımız, Acayip Şeylerimiz Nerededir?” Diye Kendilerine Ağlarlar. Azrâil Aleyhisselâm Denizlerin Üzerinde Öyle Bir Haykırır ki, Hiç Yokmuş Gibi Suları Çekilip Yok Olur.

Sonra Allahû Teâlâ Hazretleri, Azrâil Aleyhisselâm’a Müddetinin Bittiğini ve Yok Olmalarını Söylemesini Emreder. Azrâil Aleyhisselâm da Allahû Teâlâ’nın Kendisine Buyurduğu Gibi Dağlara Emreder. Dağlar, “Uzunluğumuz, Genişliğimiz Nerededir?” Diye Ağlarlar. Azrâil Aleyhisselâm Dağların Üzerinde Öyle Bir Haykırır ki, Onun Sesinden Dağlar Erirler.

Sonra Müddeti Bittiği İçin Yeryüzünün de Yok Olmasını Emreder. Yeryüzü de, “Benim Mülküm, Ağaçlarım ve Nehirlerim Nerededir?” Diye Ağlar. Azrâil Aleyhisselâm Yeryüzünde de Bir Bağırır ki, Onun Tesiriyle Yeryüzünün Tepeleri Yıkılıp Dümdüz Olur, Suları da Çekilip Kaybolur.

Sonra Azrâil Aleyhisselâm Göğe Çıkar. Orada da Öyle Bir Bağırır ki, Güneş ve Ayın Ziyâları Söndürülür. Yıldızlar Bulanıp Düşerler. Sonra Azrâil Aleyhisselâm Allahû Teâlâ Hazretlerine, “Cebrâil, Mikâil, İsrâfil ve Ben Kulunuz Kaldı.” Diye Arz Eder. Allahû Teâlâ Hazretleri, “Cebrâil’in Rûhunu Kabz Et!” Diye Emir Buyurur. Bunun Üzerine Azrâil Aleyhisselâm, Cebrâil Aleyhisselâm’ın Rûhunu Kabz Eder. Cibrîl Aleyhisselâm Büyük Bir Dağ Gibi Ölüp Düşer. Sonra Allahû Teâlâ Hazretleri, “Mikâil’in Rûhunu Kabz Et!” Diye Emir Buyurur. Azrâil Aleyhisselâm Onun da Rûhunu Kabz Eder. O da Büyük Bir Dağ Gibi Vefât Edip Düşer. Sonra Allah Celle Celâlühû, “İsrâfil’in Rûhunu Kabz Et!” Diye Emir Buyurur. Onun da Rûhunu Kabz Eder. O da Büyük Bir Dağ Gibi Ölüp Düşer. Sonra Allahû Teâlâ Hazretleri Azrâil Aleyhisselâm’a, “Sen de Git, Cennet ile Cehennem Arasında Öl!” Buyurur. Azrâil Aleyhisselâm da Gidip Cennet ile Cehennem Arasında Ölür.

Daha Sonra Allah Celle Celâlühû, “Bugün Mülk Kimindir?” Diye Buyurur. Hiçbir Kimse Cevap Veremez. İkinci, Üçüncü Defa, “Bugün Mülk Kimindir?” Diye Buyurur. Yine Hiçbir Kimse Cevap Vermez. Bunun Üzerine Allahû Teâlâ Hazretleri, “Bugün Mülk, Kahhar ve Bir Olan Allah’ındır!” Buyurur.

Sonra Hakk Teâlâ Hazretleri, “Kibirli Olan Krallar, Melikler, Sultânlar Nerededir!” Buyurur.

Sonra Allahû Teâlâ Hazretleri, Üzerinde Günâhkârların Günâh İşledikleri Bu Yeryüzünü Yok Eder. Âhiret Âlemini Yeniden Yaratıp Cennet ve Cehennemi Yerlerine Yerleştirir. Sonra Bütün Mahlûkâtı Tekrar Diriltip Oraya Toplamak Murâd Buyurur. Sonra Cebrâil, Mikâil, İsrâfil ve Azrâil Aleyhimüsselâm’ın Yaratılmasını Murâd Eder. İlk Önce İsrâfil Aleyhisselâm’ı Yaratır. İsrâfil Aleyhisselâm Sûru Arş’tan Alır. Sonra Cennet Bekçisi Olan Meleğe, “Cennetleri Habîbim ve Ümmeti İçin Hazırla!” Diye Emreder. Sonra Cebrâil Aleyhisselâm Cennetten Eyerlenmiş, Dizginlenmiş Olarak Burak’ı, Livâü’l-Hamd’ı, Cennet Elbiselerinden İki Elbiseyi Alıp Muhammed Aleyhisselâm’ın Kabrine Doğru, Diğer Meleklerle Gelirler. Rasülullah Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimizin Kabrini Bulamazlar. Rasülullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimizin Kabrinden Göğe Doğru Direk Gibi Bir Nûr Belirir. Cebrâil Aleyhisselâm, İsrâfil Aleyhisselâm’a, “Ey İsrâfil! Muhammed Aleyhisselâm’ı Çağır. Çünkü Senin Seslenmenle Bütün Mahlûkât Bir Araya Toplanır.” Der. İsrâfil Aleyhisselâm da, “Yâ Cebrâil! Sen Onun Dünyâda Dostu idin Sen Çağır.” Cebrâil Aleyhisselâm da, “Ben Utanırım.” İsrâfil Aleyhisselâm Sen Çağır Diye Isrâr Eder. Bunun Üzerine Cebrâil Aleyhisselâm, “Esselâmü Aleyke Yâ Muhammed!” Diye Çağırır. Hiçbir Kimse Ona Cevap Vermez. Bunun Üzerine Azrâil Aleyhisselâm’a, “Sen Çağır.” Der. Azrâil Aleyhisselâm da, “Ey Temiz Rûh! Hesap, Muhakeme ve Allah’a Arz İçin Kalk!” Der. Bunun Üzerine Kabir Yarılır ve Bir de Bakarlar ki, Rasülullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Kabrinde Oturmuş, Başından ve Sakalından Toprakları Silkiyor. Cebrâil Aleyhisselâm Yanına Gidip Cennetten Getirdiği İki Elbiseyi Verir. Rasülullah Efendimiz, “Yâ Cebrâil! Bugün Ne Günüdür?” Diye Sorar. Cebrâil Aleyhisselâm da, “Bugün Kıyâmet Günü, Bugün Hasret ve Pişmânlık Günüdür.” Diye Cevap Verir. Rasülullah Efendimiz, “Ey Cebrâil! Bana Müjde Ver?” Buyurur. Cebrâil Aleyhisselâm da, “Beraberimde Burak, Livâü’l-Hamd ve Bir Taç Vardır.” Der. Rasülullah Efendimiz, “Ben Sana Bunlardan Sormuyorum.” Buyurur. Cebrâil Aleyhisselâm da, “Senin Teşrif Etmen İçin Cennet Süslendi, Cehennemin Kapıları Kapandı.” Der. Rasülullah Efendimiz, “Ben Sana Bunları Sormuyorum. Ben Sana Günâhkâr Ümmetimi Soruyorum. Belki de Onları Sırât Köprüsünün Üzerinde Bıraktın?” Buyurur.

Bunun Üzerine İsrâfil Aleyhisselâm, “Rabbime Kasem Ederim ki, Henüz Sûra Üfürmedim Yâ Muhammed!” Der. Rasülullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz de, “Şimdi Gözüm Aydın Olup Rahatladım!” Buyurur.

Tacı Alıp Burak’ın Yanına Yaklaşır. Burak da, “Allah’ıma Yemin Ederim ki, Mekkeli, Kur’an’ın Sahibi Olan Peygamber, Abdullah’ın Oğlu Muhammed’den Başkası Bana Binemez!” Der. Bunun Üzerine Rasülullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz de, “Ben Muhammedim!” Buyurur ve Burak’a Binip Yürür. Cennetin Kapısına Geldiği Vakit, Secdeye Kapanır. Bir Münâdi Ona Şöyle Nidâ Eder, “Başını Kaldır Secdeden. Bugün Rükû ve Secde Günü Değildir. Bugün Hesap ve Azâb Günüdür. Kaldır Başını ve İste! İstediğin Sana Verilir...”

Rasülullah Aleyhisselâm, “Ey Allah’ım! Ümmetim Hakkında Bana Va’d Etmiştin.” Der. Hakk Teâlâ Hazretleri de, “Râzı Olacağın Şeyi Sana Veririm.” Buyurur.

Sonra Allahû Teâlâ Hazretleri, İsrâfil Aleyhisselâm’a, Canlıların Dirilmesi İçin Sûra Üfürmesini Emreder. İsrâfil Aleyhisselâm da Sûra Üfürüp Şöyle Der; Ey Çürüyüp Paramparça Olan Kemikler, Çürüyen Cesetler, Paramparça Olan Deriler, Düşüp Yok Olan Tüyler! Allah’ın Katında Mahkeme Görmek İçin Kalkın!

Allahû Teâlâ’nın İzniyle Kabirlerinden Kalkarlar. Göğe Bakarlar ki, Gök Paramparça Olmuş, Toprak Yerinde Kalmamış, Güneşin Ziyâsı Giderilmiş, Kıyılmaz Canım Mallar Terk Edilmiş, Teraziler Kurulmuş, Cennet de Mü’minlere Yaklaştırılmış ve Böylece Bütün Kıyâmet Günü Olacakların Olduğunu Görürler.

Bunun Üzerine Kâfirler Şöyle Derler, “Kim Kaldırdı Bizi Uyuduğumuz Yerden?” Mü’minler de Onlara Derler ki, “Bu, Rahmân Olan Allah’ın Va’d Ettiği ve Peygamberlerin Doğru Söyledikleri Kıyâmet Günüdür...”

Kabirlerinden Aç Olarak Çıkarlar. Allahû Teâlâ Onların Üzerine Bir Ateş Gönderip, Onları Mahşere Sevk Eder. Mahşerde Ağlayarak Üç Yüz Sene Dururlar.

[Nevâdir-i Kalyubî]

__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
sur düdüğü, sur düdüğü nasıldır, sur düdüğü nedir


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:41.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147