Allah Teâlâ seni kendine istiyor, seni her ân kendine doğru çekip çevirmede. Gerek nâz ve niyâz ile, gerek binbir belâ ile, gerek kabz ile, gerek bast ile... İstidâdın neye el veriyorsa seni onunla yakalayıp öylece çekiyor. Bana gel, kitâbıma gel, ahkâmıma gel, tüm perdelerini kaldır, her şeyden sıyrıl ve gel. Zorla sıyrılmak zorunda kalmadan gel! Gönüllü gel, isteyerek gel! İstemeyerek zaten bir gün mutlakâ geleceksin, kaçışın yok. Dönüşün banadır. O gün gelmeden kendin irâdenle gel buyuruyor Rabbü'l-Âlemîn.
Sen ne yapıyorsun? İşâretleri görmüyorsun, görmek istemiyorsun. Konfor alanından çıkmak istemiyorsun. Kurân'a sarılmayı erteleyip durmaktasın, namazın yarım yamalak, onun şunun bunun ne yapıp ne yapmadığı ile ilgilenmek en büyük meşgalen. Diyorsun ki, ben nefsime söz geçirdim! Nasıl geçirdin? Nefsini ele geçirmiş olsaydın Kurân elinden düşmezdi. Namazların kırık dökük olmazdı. Dünyânın sırrını çözdün, her ince işe vâkıfsın öyle mi? Daha kendine bile vâkıf değilsin. Savrulup durmaktasın. Dünyâdan kaçtığını söylüyorsun. Çok güzel. Dünyadan kaçtın, peki nereye sığındın? Delil getir diyecekler sana. İtikâdın, amellerin ve niyetlerin ile delil getir diyecekler. Delilin hazır mı? Ölç ve biç kendini. Şunu şunu hazırladım diyeceksin. Peki denilecek, kendi istediklerini yapmışsın. Ya benim istediklerim? Emirlerim, yasaklarım, farzlarım, kitâbım nerede?
Sevdiğini söylüyorsun. Korktuğunu söylüyorsun. Dünyâdan kaçtığını söylüyorsun. Aşk iddiâsı bedel ister! Korku iddiâsı, korkunun gereğinin yerine getirilmesini ister. Yoksa hepsi kuru lâftan ibâret kalır. İşin sonunda yalancı çıkarız muhâfazanAllah.
Uyandırılmadan evvel uyanmak gerek. Başka gidecek bir kapımız yok.