#1
|
||||
|
||||
Nuşirevan ile Bağcı
Nûşirevân’la Bağcı
Nûşirevân, atıyla dolaşırken yolda yay gibi beli bükülmüş bir ihtiyar gördü. İhtiyar, birkaç meyve fidanı dikiyordu. Padişah dedi ki: “Ey ihtiyar! Saçın, sakalın süt gibi ağarmış. Yalnızca birkaç günlük ömrün var. Neden ağaç dikiyorsun? Onun meyvesini sen göremeyeceksin ki!” İhtiyar, padişaha, “Vaktiyle bizim için birçok kişi fidan dikti” dedi. “Bu yüzden biz de bugüne kadar meyve yedik. Bizim de onlar gibi başkaları için fidan dikmemiz lazım.” İhtiyarın sözü padişahın hoşuna gitti. Ona bir avuç altın verdi. Bunun üzerine ihtiyar, “Kutlu padişahım!” dedi “Ağacım daha şimdiden meyvesini verdi. Yetmiş yıldan fazla yaşasaydım bile bundan iyi bir mahsul elde edemezdim. Hâlbuki bugün ektiğim fidanın meyvesini yemek için on yıl beklemem gerekmedi. Bugün ektiğim, bugün altın meyvesini verdi.” Padişah, ihtiyarın sözünden daha çok memnun oldu. O araziyi de ona bağışladı. Ey kardeşim! Senin de bugün bir iş başarman gerek. Bir iş başarmadıkça meyve elde etmene imkân yok. Din yolunda adım atman, bu yolda ayak diremen, kibrini yerlere sermen gerek. Yiğit olan erlik meydanını sakalıyla süpürür, gururlanmaz (Ferîdüddin Attâr, İlâhînâme).
__________________
Ne senle yaşanıyor Ne de sensiz oluyor Şu garip bomboş dünyada.. |
|
|