Kadının adı Rabia değildi. Ama o kadının artık her zerresi Rabiaydı - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Tasavvuf & Tarikatler > Tasavvuf Sohbetleri

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 03.05.19, 12:15
Hal Hal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 19.08.14
Bulunduğu yer: Russian
Mesajlar: 398
Etiketlendiği Mesaj: 12 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Kadının adı Rabia değildi. Ama o kadının artık her zerresi Rabiaydı

Bir hayat kadını vardı. Sahib İsfehani'nin hanında... O, güzel ve alımlıydı. Ve yanında da çalıştırdığı birçok kız vardı. Bir gün Mevlana hazretleri bu hanın önünden geçiyordu. Bu kadın handan çıkıp koştu, baş koyup Mevlana’nın ayaklarına kapandı. Secde etti, ona övgüler sundu; yalvarıp yakardı ve hazrete hürmet etti. Mevlana hazretleri kendini kaybetti ve bağırdı: “Rabia! Rabia! Rabia!”

Bu kadının yanında çalışan kızlar da bunu görünce hepsi birden dışarı koşup Mevlana hazretlerinin ayağına kapandılar. Mevlana: “Maşallah ne yiğitler, ne yiğitler! Kötü adamların çirkin nefislerini teskin eden yiğitler! Sizin ne büyük bir yükünüz var. İffetli ile iffetsizi siz çektiğiniz bu zahmetle birbirinden ayırırsınız."

Mevlana hazretlerinin bu sözlerini işiten devrin büyüklerinden biri dedi: “Mevlana gibi büyük bir zatın, bir genelevin fahişeleriyle böyle ilgilenmesi ve onlara böyle iltifatlarda bulunması manasızdır." Bunu duyan Mevlana: “Gidip o şahsa söyleyin, bu kadın neyse odur. Ve or**pu olduğunu gizlemiyordu. O şimdi bizim evladımızdır, Rabia'mızdır. Eğer sen de erkeksen onun gibi ol ve iki renkliliği bırak! İçin hayvan ama dışardan kendini insan gösteriyorsun. İçin batıl ama dışını hak gösteriyorsun."

Ve bu kadın tövbe etti ve emrinde bulunan kızları serbest bırakarak evini ve eşyalarını fakirlere dağıttı, Mevlana hazretlerine mürit olup dergâhta birçok hizmetlerde bulundu. Allah dostlarının bir nazarı şifa olur bazen. Ve bazen bir seslenişleri gönlü baştan ayağa değiştirir. Ateşe tapan adamı yangınlar söndüren koca bir okyanus yapar. Nemrudu bir nazarla İbrahime çevirir.

“Rabia! Rabia! Rabia!” Kadının adı Rabia değildi. Ama o kadının artık her zerresi Rabiaydı. Hazret-i Rabia.

Size Rabiatül Adeviyye hazretleri hakkında bahsedecem. Rabia, dördüncü demek... Araplar kız çocuklarına isim bulmakta zorlandıklarında doğma sırasına göre isim verirlerdi. Ve bu, işin kolayına kaçmaktır. Vahide birinci, Saniye ikinci, Salise üçüncü, Rabia dördüncü, Hamise beşinci... gibi.

Çok fakir bir ailenin dördüncü kızıdır Rabia. Rabiatül Adeviyye... Yani gerçek bir ismi bile olmadan geldi ve gitti. Ve zaten hiçbir isim onu niteleyip tarif etmeye yetmez. Çünkü bir bedenli olarak yaşadı ama o öldüğünde toprağa aşkı gömdüler.

Feridüddin-i Attar ondan bahsederken Hazreti Meryem'in vekili diye bahseder. Ve bir sohbet sırasında kadınlardan peygamber gelmediğini söyleyen cemaate Feridüddin dedi:

“Ben sizin en yüce Rabbinizim.” diyen firavun nefisli kadınlar olsaydı onlara da kadın peygamber gelirdi. Kadınlardan peygamber yok ama peygamber gibi kadınlar gelip geçmiştir. "Tac'ür Rical" yani erkeklerin baştacı olan kadın evliyalar vardır. İste Rabia öyledir.

Ve sohbette bulunanlar ellerini kalplerine bırakıp "huu" dediler; baş kesip boyun büktüler ve "eyvallah" dediler.

Resulullah Efendimizden hemen sonraki devirde 752-801 yılları arasında yaşadı. Rabia Basra'da doğdu. Şimdiki Irak topraklarında... Dönemin Basra Valisi her gece 1000 selavat getirmeden uyumazdı. Rabianın doğduğu gece onu bir uyku bastırdı ve selavat getirmeden uyuyakaldı.

Rabiatül Adeviyye doğduğunda annesinin sütü yoktu ve evde onu saracak bir bez bile yoktu. Çünkü an-nesi iyi beslenemiyordu. Annesi ağladı. Babası üzüldü ve çaresizlik içinde ağladı ve uyudu. Rüyasında Resulullah Efendimizi gördü. Efendimiz ona dedi: “Sabah uyandığında bir kâğıda söylediğimi yaz ve valinin yanına git. "Allah’ın sevgilisinin sana selamı var ve her gece okuduğun bin selavatı okumadın, kâğıdı getirene bedelini öde!" Bunu duyan vali sayha atar, yerlere kapanır secdeler eder, ağlar ve ağlar. Ra-bia’nın babasına sarılır, öper ve minnet duyar. Ve ona on bin kızıl altın verip uğurlar.

Bir zaman geçinirler ama daha Rabia ve kardeşleri çocuk sayılacak yaşlardayken anne ve babaları Allah’ın rahmetine ererler. Ve çocukların herbirini birileri alır ve hizmetçi olarak kendilerine cariye yaparlar ve ailesi dağılır.

Artık Rabia’nın yanında kaldığı adamdan başka kimsesi yoktur. Ve o adam kötü bir adamdır. Ona eziyetler eder. Ona kötü davranır. Rabia birkaç defa kaçmaya teşebbüs eder ama adam onu yakalar. Bir defasında yine evden kaçar ve sahibi onu kovalarken yere düşer ve kolunu yaralar, el bileği kırılır. Ve Rabia ağlayarak Rabbine seslenir: “Rabbim! Senden başkasına kulluk yapmama izin verme! Biliyorsun ben aci-zim, canımın yanmasına bile dayanamıyorum.” Ve adam merhamete gelip onu serbest bıraktı. Rabia yü-rüyüp uzaklaşırken dedi: “Ah Allah’ım! Neden bu kadar az dostun var şimdi anlıyorum. Çünkü onlara iyi davranmıyorsun. Buna rağmen bu aciz kulun, en yakın dostluğunu istiyorum. Bedeli ne olursa olsun; seni istiyorum, senin aşkını istiyorum, senin cemalini istiyorum.” O an perde açıldı ve Rabia kandan oluşan bir deniz gördü. Ve bir ses duydu:"Bana âşık olanların yüreklerinin kanı!"

Ve o, bir ömür derme çatma bir barakada yaşadı. Hiç evlenmedi. Birçok evlenme teklifi aldı ve herbirine ayrı cevaplar verirdi.

-Varlığı olmayan biriyle nasıl evlenirsin; hiçim ben, ben yokum!

-Bana duyduğu şehveti kendisine duymadığımı göremeyen bir körle mi evleneyim?

-Ben dokuz köpeğimi bağladım, sen bir tanesini bağlayamadın mı?

-Sen dünyayla evlisin zaten; beni dünya üzerine kuma edip Rabbimden mahrum etmek mi niyetin?

-İnsanların birbiriyle nikâh kıyması caizdir ama biz ilahi nikâha gönül verdik.

Ve o hiç evlenmedi. Hep oruçluydu ve bazen birkaç gün iftarda yiyecek bir şey olmadan sadece su ile iftar ederdi. Bir defasında yedi gün sadece su ile iftar etti. Sekizinci gün iftara yakın dedi:"Rabbim, beni imtihan ediyorsun biliyorum ama ben sevgilimden başkasından bir şey istemem. Ve sen halimi biliyorsun."Ezana yakın bir komşusu bir kap yemek gönderdi. Yemeği sehpaya bıraktı ve mumu getirmeye gitti. Döndüğünde bir kedi yemeği dökmüştü. Mumu sehpaya bıraktı ve su almaya gitti. Suyu alıp geldi ama mum yere düştü ve söndü. Suyu ağzına götürürken eli titredi ve kâse elinden düştü.Onun gözleri yaşardı ve dedi: “Sen beni imtihan ediyorsun ve ben seni çok seviyorum.” Seni çok seviyorum dedi ve bir "Ahh!" çekti. Neredeyse tüm ev alev alacaktı. Bir nida işitti: “Bana ait derdini alayım, dünyaları ayağına sereyim ister misin?” Rabia af diledi ve dedi: “Beni senden başka bir şeyle meşgul etme yarabbi! Sana vasıl ol-maktan başka dert verme!

Her gece şöyle dua ederdi: “Rabbim! Gece oldu, sevenler sevdikleriyle yataklarına çekildiler. Ben seninle-yim. Beni kendinden mahrum etme, yüzünden beni mahrum etme!”

Ve sonra oturur sabahlara kadar Rabbinin adını zikrederdi.

Süfyan-ı Sevri hazretleri büyük bir sûfiydi. Fakat hadislere de çok merakı vardı. Rabia annemizi ziyarete geldi ve ondan nasihat istedi. Rabia dedi: “Rabbinle meşgul ol ey Süfyan! Rivayetlerle, ravilerle değil! Rabbinle meşgul ol!” Süfyan-ı Sevri hazretleri dedi: “Allah’ın benden razı olması için ne yapmalıyım?” Rabia annemiz dedi: “Bunu Rabbinden hiç razı olmayan Süfyan mı söylüyor?”

Kendisini çok kötü hisseden biri onun namını duyup ziyaretine geldi ve dedi: “Çok günahım var, eğer tövbe edersem Allah tövbemi kabul eder mi?”

Rabiatül Adeviyye: “Hayır!” dedi. “Eğer O, senin tövbeni kabul ederse sen ancak o zaman tövbe edebilir-sin.”

Bir gün komşusu olan bir kadın ona dedi: “Namaz kıldığını hiç görmüyoruz.” Rabia dedi: “Senin için kıl-saydım gösterirdim.”

Kimsesiz bir kız birkaç günlüğüne ona misafir oldu. Bir sabah kapı dışına çıktı ve içerideki Rabiaya seslendi: “Annem, dışarı çık da şu ilahi sanatı gör!” Rabia ses verdi: “Asıl sen içeri gel de Sanatkâr’ı gör!”

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 03.05.19, 12:57
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 22.04.19
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 104
Etiketlendiği Mesaj: 5 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Cok guzel Allah razı olsun ...

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Kadının güzellik sırları SiLence Saç ve Cilt Bakımı 4 05.10.20 13:43
Kadının İmamlığı Caiz mi? Och islam & islami Konular 0 17.08.20 12:14
Bir Kadının Yaktığı Agıttır Och Ses ve Müzik 0 13.03.20 00:39
Kadının yolculuğu Havasokulu Hadisler 2 23.08.19 22:41
Bir kadının itirafları Dua Hayat Dersleri & Hikayeler 5 22.01.19 23:49


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:47.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com
Havasokulu.com appears to be a website focused on "Havas ilmi," which involves various metaphysical and spiritual practices such as vefk (amulets), tılsım (talismans), bağlama (binding spells), celb (attraction spells), nazar (evil eye protection), rukye (healing through prayer), and other related topics like hadim, hüddam, and tasavvuf (Sufism). The site offers content related to personal development, metaphysical studies, and secretive or esoteric knowledge.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147