|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Bıraksaydın getirmeseydin keşke!
Zengin bir tüccar fiyakalı kıyafeti ve üç kese altınıyla ticaret için Bağdat'tan Tebriz'e gider. Pazarda dolanırken bir kalenderi dergâhının önünden geçer. İçeriden ağlama sesleri, feryad û figanlar, zikir sesleri, sayhalar, naralar ve tef sesleri duymuş ve merak etmiş kapıyı aralayarak içeri bakmış.
İçeriden bir derviş bunu fark etmiş; salına salına başını zikir seslerine uydurarak, kısılmış gözleri ve iki yana açtığı kollarıyla tüccara doğru gelmiş "Gel hadi" demiş. "İçeri gel!" Ve kendinden geçmiş aşk sarhoşu bu derviş, peşinden içeriye, avluya gelen tüccara başlamış şiir okumaya... "Burası Allah’ın kutsal ruhunun yeri mi ki kutsal olsun? Muhammed Mustafa’nın verdiği değerden fazla değer verme bu eşeklerin yığılıp yayıldığı yere... Tohumsun sen ekil yere ve başını yukarı kaldırıp yüksel! Aslımıza ermeye geldik buraya... Sürekli yukarıya... Beni gören Hakkı görmüştür diyen Allah Resulünü görmediysen hiçbir şey görmedin. Aşktan yaratılan güzelliğin hani nerede? Nerdesin sen! Heeyy! Gel biraz sarhoş ol da dünyanı, müminliğini, müslümanlığını ver. Allah’ı al bu küçük bedel karşılığında!" Ve böyle devam etti. Tüccar dervişle beraber içeri girdi ve kaldı dergâhta. On gün olmuştu. Tüccar eve gitmemişti. Hâlbuki üç günlüğüne ticaret için gitmiş fakat hâlâ ondan bir ses çıkmamıştı. Kardeşi merak edip Tebriz’e gitti, aradı sordu, soruşturdu ve sonunda onu buldu. Üstünde yırtık bir derviş elbisesi ve altınlarını, parasını dağıtmış, sarhoş bir halde gazeller okuyor. Kardeşi onu alıp eve götürdü ve ona dedi: “Bak, o dervişlerin yanına gittin on günde kıyafetlerini paranı, altınlarını hepsini kaybettin.” Tüccar dedi: "İki gün daha bıraksaydın kendimi de kaybetseydim. Zira kendisini kaybetmeyen kaybettiği Rabbini bulamaz. Evleri viran etmeyen, malı mülkü talan etmeyen, insanı sarhoş etmeyen iman iman olur mu? Bir testicik şarap kadar tesiri olmayan iman nasıl bir imandır. Bıraksaydın getirmeseydin keşke!" Evet... Allah senin malına göz koyar, nefsine göz diker. Gönlüne müşteri olur. Sana verdiği emaneti senden alarak kendisini sana vermek ister. Çünkü sana dair olan, sana yakın olan, sana sahip ve sana ait olan ve olabilecek tek varlık Allahtır. Bu yüzden Rabbimiz Kur'anda kendisini isteyenlerden, Rabbinin cemalini görmek isteyenlerden bahsederken mutlaka bunu dünya malını feda etmemizi istediğini ekleyerek belirtir. Okuyalım! “Ki o, malını verir ve tezkiye olup arınır. Ve o, hiç kimseden nimet olarak bir karşılık istemez. Sadece yüceler yücesi Rabbinin yüzünü ister.” LEYL:18-21 “Ve sabah akşam, yüzünü isteyerek Rablerini çağıranları kovma!” EN’AM: 52 “Ve sen kendin de, sabah akşam O'nun yüzünü isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret!” KEHF:28 “Öyleyse yakınlara hakkını ver! Yoksullara ve yolda kalmışlara da… Allah'ın yüzünü isteyenler için bu daha hayırlıdır.” RUM:38 “Ve siz Allah’ın yüzünü isteyerek zekât verirsiniz.” RUM:39 “Ve siz, yalnızca Allah'ın yüzünü isteyerek infak edersiniz.” BAKARA:272 “Ve onlar, Rablerinin yüzünü arayarak sabrederler ve salâtı ikame ederler ve kendilerini rızıklandırdıklarımızdan gizli ve aleni olarak infak ederler.” RUM:22 “Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz sizi sadece Allah’ın yüzü için doyuruyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür istemiyoruz.” İNSAN: 8-11 |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Keşke Bir Şansım Daha Olsaydı… | Och | Hayat Dersleri & Hikayeler | 6 | 14.01.21 00:17 |
Keşke evimin arka tarafında da kapım olsaydı! | Kırklar | Hayat Dersleri & Hikayeler | 4 | 11.01.20 21:55 |
''Biri Keşke En Baştan Söyleseydi...'' | SiLence | Kişisel Gelişim | 1 | 29.10.19 19:58 |