Mümin oldum deme John - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Tasavvuf & Tarikatler > Tasavvuf Sohbetleri

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 03.05.19, 11:10
Hal Hal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 19.08.14
Bulunduğu yer: Russian
Mesajlar: 398
Etiketlendiği Mesaj: 12 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Mümin oldum deme John

Mümin oldum deme John, mümin oldum deme!
Sadece müslim oldum de! Çünkü henüz gönlüne iman yazılmadı.

Din değiştirip yeni müslüman olanlar için hidayete erdi tabirini kullanırız. Fakat hidayet, manevi yolculuk boyunca her aşamada kapsamı değişen bir kelimedir.

Biz bu dünya sahnesine Rabbimizden ayrılarak geldik ve ruhumuz itibariyle geriye bir yolculuk yapmak için buradayız.

Bu manada, yolu görmek hidayettir ama yola iletilmek, klavuzlanmak daha fazla hidayettir.

Yola ermek, erişmek, yolda yerini almak hidayetin hakikatine daha yakındır.

Ve hidayetçi rehberliğinde yolu yürümek, yolda ilerlemek hidayetin kapsamını oluşturur fakat asli ve en doğru manada hidayet yolun sonuna erişmektir. Yolun sonundaki hedefimize ulaşmaktır.

Yani Allah'a vasıl olmaktır, Rabbimize kavuşmak, onunla buluşmaktır, lika etmektir. Ve zaten yola girmekten kasıt yola girmiş olmak değil, yolda yürümek, yolu bitirmek, yolun sonundaki Rabbimize kavuşmaktır.

Rabbimiz Kur'anda kendisine ulaştıran yol için; sırat, sebil, sebilullah, tarik, huda, hudallah, sırat-ı müstakim, tarik-i müstakim, tarikat tabirlerini kullanır. Ve o yol, bizim içimizdedir. Bizden en özümüze doğrudur.

Çünkü Hakk bizde ve hakikat sadece biraz derinimizdedir. Hak ve hakikat bizim özümüzdedir, içimizdedir. Ve yolculuk kendimizden kendimizedir. Ve yolun sonunda ayetin tabiriyle "Eşhedehüm ala enfusihim." Kendimize şahit olma... Kendi özümüzü, zatımızı müşahede etme... Kendi hakikatimize, kendimizdeki hakka erme... Hakikatimiz olan Rabbimize erme, ulaşma... Allah’a vasıl olma, onda fena bulup yok olma ve onunla ihya olup beka bulma.

Biz Rabbimizin talimatıyla her namazda Fatiha Suresi’ni okuruz ve Fatiha’da Rabbimiz bize bir dua söyletir;

“Bizi sırat-ı müstakime eriştir!” FATİHA:5

Sırat-ı müstakim içimizdedir ve onu bulmak için kendi özüne yönelirsin. Senden sana... Senden zatına... Ve her insan nihayetinde aynı özde buluşur. Herkes aslına erdiğinde herkes aynı yerdedir.

Ayette Rabbimiz der: “Ve muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na abd olun! Sırat-ı müstakim budur.” MERYEM:36

"Benim de Rabbim sizin de Rabbiniz" denmesinden murad ise ruhumuz cihetiyle "Rabbekumullezi halekekum min nefsin vahidetin" denilerek kast edilmiş olan nefs-i ilahidir ve o Rabbimizin her bir insana üflediği kendi ruhudur.

Seyr içe doğrudur. Şuurundan, niyetine, niyetinden niyetlerini oluşturan daha derindeki esmana yani isimlerine, duygularına, isimlerinden sıfatlarına ve sıfatlarından zatına yani en özüne...

İşte bu içe doğru, geriye doğru, özüne doğru uzayan yola sırat-ı müstakim denir ve bu yolda olmak, tarikat üzere olmaktır. O bizim içimizde... Yani biz dua edip beni sırat-ı müstakime eriştir derken beni dış dünyadan, masivadan uzaklaştır ve sana gelen yola bırak diyoruz.

Ve hidayet doğru yolda olmaktır. Dosdoğru olan bu yolda olmaktır. Sırat-ı müstakim üzere ve yolun üzerinde olmaktır. Allah’a giden yolda olmaktır. Bu yüzden biz Rabbimize kavuşmak, hakka ulaşmak için sırat-ı müstakim’i talep ederiz.

Ayette denir: “Muhakkak ki Rabbim, sırat-ı müstakim’in üzerindedir.” HUD:56

Ve Rabbimiz yine der: “Allah’a iman edip O'na sarılanları, kendisinden bir rahmetin ve bir fazlın içine koyacaktır ve onları kendisine ulaşan sırat-ı müstakim’e erdirecektir.” NİSA:175

Kendisine ulaşan sırat-ı müstakim! İçimizden özümüze giden yolun üzerinde Rabbimiz var ve ona kavuşturduğu için buna sırat-ı müstakim deniyor. Ya da tarik-i müstakim...

Ayet: “Onlar dediler: Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Musa’dan sonra indirilen, onların önündekini tasdik eden, Hakk’a ve tarik-i müstakim’e hidayet eden bir kitap dinledik.” AHKAF:30

Sırat; yoldur, geçittir, köprüdür. Ve sırat-ı müstakim; doğrultulmuş, hizalanmış Allah yoludur. Rabbimiz buraya yani dünyaya zulümat der, karanlık der, iç âlemimize ise nur der. aydınlık der. O yol aydınlık, burası karanlık... Orası hidayet, burası delalet!

Delalet yani yoldan çıkmış olma... Yoldan uzaklaşıp kaybolma... İç âlemimizden Rabbimize giden yolu kaybetme... Ve yolun sonu selam yurdudur, marifet cennetidir. Rabbimizi müşahede edeceğimiz yerdir.

Ayette denir: “Allah selam yurduna davet eder ve kim dilerse onu sırat-ı müstakim’e hidayet eder.” YUNUS:25

Rabbimiz ayette yine der: “Allah, rızasına tabi olanları onunla selam yollarına hidayet eder ve onları izniyle karanlıklardan nura çıkarır ve onları sırat-ı müstakime hidayet eder.” MAİDE:16

Ve kendi hakikatine ulaşan, Rabbine vasıl olup Allah’ın vazife vererek buraya geri gönderdiklerine resul denir. Resul kelime manası olarak gönderilmiş demektir, elçi demektir. Ve resul peygamber demek değildir. Yani nebi değildir. Risalet yani resullük nebilerin vasfıdır. Elçilik vasfı... Elçilik fonksiyonu... Ve Rabbimizin bu fonksiyonu icra eden nebileri, velileri ve melekleri vardır.

Dışımızda varlığı ve sureti olan resulün içimizde de karşılığı vardır. Resul içimizdedir, iç âlemimizdedir. Ve resul, aslına ermiş, hakka ermiş, hakta yok olmuş, hak olmuş Allah elçileridir ve bizi özümüze onlar götürür.

Ayet: “Ve işte sana da böyle emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Ve Biz onu bir nur kıldık ki onunla kullarımızdan dilediğimizi hidayete erdiririz. Ve şüphesiz ki sen sırat-ı müstakime hidayet edersin.” ŞURA:52

Ayette Rabbimiz yine der: “Sen gönderilmiş olan resullerdensin, sırat-ı müstakimin üzerindesin.” YASİN:3,4

Ve yine der: “Artık sana vahyedileni sıkıca tut! Çünkü sen sırat-ı müstakimin üzerindesin.” ZUHRUF:43

Ve yine der: “Ve Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun resulü içinizdeyken nasıl oluyor da inkâr ediyorsunuz? Ve kim Allah'a sarılırsa, artık o sırat-ı müstakim’e erişmiştir.” ALİ İMRAN:101

Evet! Sırat-ı müstakimin üzerinde, yolun sonunda Rabbimiz olduğu için biz her gün Fatiha Suresini okuyup dua ederek içimizdeki bu dosdoğru yolu talep ederiz ve bu yolun üzerinde bize kılavuzluk eden Allah'ın Resulü vardır ve orada biri daha var ki o şeytandır. Nasıl ki dışımızda varlığı ve sureti olan Allah Resulünün içimizde karşılığı varsa İblis'in de vardır ve o içimizdeki sırat-ı müstakimin üzerine oturur.

İblis dedi: “Şu halde beni azdırman sebebiyle ben de onlar için müstakim olan sıratının üzerine oturacağım.” ARAF:16

İşte kulluk o yolda kalabilmektir, kulluk yolculuğu yapmaktır. Yola girmek ve yolda yürümektir. Resulle yolu yürüyüp Şeytana rağmen yoldan çıkmadan yolu bitirip Allah'a vasıl olmaktır.

Âbd olmak da budur ve bu aşktır. Rabbine erme aşkı! Abdiyet peşinden sürüklenmektir ki zaten yaratılış gayemiz Allah’a âbd olmaktır, kul olmaktır, Allah’a âşık olmaktır, ona ulaşan özümüzdeki yolda seyru süluk etmek yani yolculuk yapıp ilerlemektir.

Rabbimiz ayette der: “Ben cinleri ve insanları sadece bana âbd olmaları için yarattım.” ZARİYAT:56

Ve Rabbimiz yine der: “Ve bana âbd olunuz ki sırat-ı müstakim budur!” YASİN:61

Rabbini sevenler ona ulaşmak için yola girer, resule tabi olur ve hakka erer, Rabbine kavuşur. Ve Rabbine ulaşmak için girilen o aydınlık yolun adı sırat-ı müstakim’dir.

İnsan kendi iç âlemine bir adım attığında içi aşkla dolar, Allah’ın aşkıyla dolar. Oradan buraya, yani dünyaya ve mahlûkata baktığında aşk nazarıyla bakar. İşte bu kuldur ve bu kulluktur! Allah’ın aşkına esir olma, ona kul-köle olma... Kul Rabbine yolculuk yapandır, onu dert edinendir. Ve burada kaybolmuş, yolunu şaşırmış, yolculuğa başlamamış olanlar delalettedir. Zira mürşidi yoktur. Rabbimiz dedi:

“Kim Allah'a erdiyse hidayeti bulan o’dur. Ve kim delalette kalırsa onun için veli olan mürşidi bulamazsın.” KEHF:17

İnşallah bir mürşide tabi olalım, hak olan bir tarikate intisap edelim, seyru süluke, yolculuğa başlayalım ve şeytana yenilmeden istikamet üzere kararlılıkla ilerleyelim ki Rabbimiz bize aşkını ihsan etsin, bizi kendisine meftun etsin, abd etsin, tutkun etsin, aşık etsin. Aşkının şarabından, tükenmezlik suyundan içirip ona meftun yüreğimizi kendisiyle sarhoş etsin ve bizi kendisine vasıl etsin inşallah!

Ve en levistekamu alat tarikati
Le eskaynahum maen ğadeka
Lineftinehum fihi
Ve men yu’rid an zikri Rabbihi
Yeslukhu azaben sa’ada.

"Ve şayet tarikat üzerinde istikamet üzere kalsalardı, onları meftun etmek için orada tükenmezlik suyunu içirirdik. Ve Rabbinin zikrinden yüz çeviren kendisini yükselen azaba süluk ettirir." CİN:16-17

Sonra John müslüman olup adını Can olarak değiştirdi ve sünnet olup ilahi okudu. Ve fakat Kur'anı mürşitsiz, pirsiz, tarikatsiz, yolsuz, yolculuksuz, aşksız adamların mealinden okudu, böylece yoldan da kaldı Rabbinden de...

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
işlerim rast gitmiyor deme oku Sin Rızık ve Bereket Uygulamaları 12 14.10.22 02:00
Bana duâ et, deme! Ademm ALLAH (c.c) 23 03.09.22 00:43
Yarın yaparım deme baykartalizma Güzel Sözler & aŞka Dair 2 09.06.22 21:24
John Harrison ve İcadı Och Tarih 0 17.01.20 12:08
Dr.John Dee-Melek Dilini Bilen Adam SiLence Cin & Şeytan & Melek & Ruh 2 22.07.18 15:03


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:54.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147