|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Tasavvuf, saf haline, ilk haline döndürülmüş İslamdır
Allah bizi çok seviyor ve Rab ismiyle yavaş yavaş öğretiyor. Yolculuk bir ömür sürer ve öğrendiklerin Rabbinin Rab sıfatıyla sana yaşatarak öğrettikleridir.
Kitaplardan öğrendiklerin ise kelimelerin kafandaki suretleridir ve sadece zandır. Allah dostları söylediklerimi öğren demez, bunları ezberle demez. Benim baktığım yerden bakmaya çalış! Benim gördüğüm gibi gör! Önceliklerini de önemsemelerime göre şekillendir. Benim baktığım gibi bakarsan benim olduğum yerde kendini bulursun. Kendi cümlelerine benim noktalama işaretlerimi kullanarak ben olamazsın der. Rabbimiz her an bizi izliyor. O her an bizimle... Dini insanlarla beraber yaşamalısın ama Allah'a kendi kalbinden ve yalnız gidersin. Bu çok önemli! Tersini yaparsan işler karışır. Rabbini biraz ciddiye al! Ona zaman ayır demek sana da ona da hakaret olur. Âşıkların tüm zamanı sevgilisine ait olmalıdır. Arada kendine ve dünya işlerine de zaman ayır! Ayet: “Allah’ın sana verdiği şeyler içinde ahiret yurdunu iste! Ve dünyadan da nasibini unutma!” KASAS:77 İnsanlar arasında Allah’lı ve yalnızlığın halveti içinde dinli birini bulmak çok zordur. Habibullah’ın yolunda olmakla, habibullah olma yolunda olmak farklıdır. Bu yüzden Allah'ın dinini tutan yığınlarca imanlı vardır ama dinin Allah’ını tutan sadece bir sadece avuç derviş bulabilirsin. Senin bir ruhun yok! Sen Allah’ın ruhusun. Senin bir bedenin var. Kendisini beden olarak görenler islamın şartlarını bedenle alakalı birkaç hareket zanneder. Din önce iman, yani aşk, sonra ahlaktır. Bundan sonra amel gelir, ibadetler gelir. İmansız amel içi boş, duygusuz, zoraki, münafıkça ve istemsiz olarak ne kadar çirkin ise aynı şekilde ahlaksız ve aşksız adamın ibadetleri de o kadar menfur ve iticidir. Haddizatında din, bedenin değil gönlün ve ruhun fiilidir. Tekrarlıyorum: “Esasında din, bedenin değil gönlün ve ruhun fiilidir, halidir.” Ve zaten Allah’a iman edip teslim olmuş bir gönül bedeni ardından sürükler. Ona Rabbinin istediklerini yaptırır. Her an Allah’a dönük bir kalp ve Rabbiyle bağlantısı sürekli olan, zikr-i daim halindeki bir ruhun, bu durumu muhafaza etme haline “salâtı ikame etmek” diyoruz. Ve bunun zahirdeki şekline de namaz... Kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hacca gitmek bedenimizin fiilleridir ve insan denen varlık bedenden daha büyük bir varlıktır. İnsanın aslı ruhtur. Ve o, Allah’ın ruhudur. Bedenlerimizin bir ruhu vardır denmez. Ruhumuzun bir bedeni vardır. Allah’tan olan ruhumuzun geçici bir süre için bir bedeni vardır. Ve İslam, ruhun Rabbine teslim olmasıdır. Aşığın Maşuk’una sevdalanmasıdır. Gönlün Rabbiyle tatmin ve teskin olup itminana ermesi ve huzura, barışa, sükûna ermesidir. Din aşktır. Ve din gönlün fiilidir. Ve gönlün fiili aşktır. İslamın 5 şartı nedir? 32 farz ya da 54 farz da nedir? Öncelikle farz olan senin, içinde bulunduğun kuyudan çıkmandır. Bataklıktan kurtulmandır. Yüklerini, bağlarını bırakarak hafiflemen ve Rabbine yükselerek uruc etmen, mir’ac yapman, safiyete ererek Allah’a vasıl olmandır. Sana farz olan ilâhlık iddiasında bulunan nefsini susturmandır. Sevgili için iki damla gözyaşı dökmemiş ve fakat ekmek peşinde ter döken yüzü kara yalaka adam ne bilecek din nedir! Din kitaplardan değil, bir Allah dostunun Rabbine âşık gönlünden öğrenilir. Din yaşamın kendisidir. Hayatı yaşama biçimidir. Allah’ı esas alarak ve Allah’ı hayatın merkezine alarak yaşama biçimidir. Din Allah’a bağlanmaktır. Gönlünden her şeyi çıkararak orayı Rabbimize teslim etmektir. Allah ile bağlantı kurmak ve hayatı Rabbimizle beraber yaşamaktır. Daha doğrusu Allah ile bağlantı kurmak demeyelim de, bağımızın farkına varmak diyelim ki bu bile çok eksik bir ifadedir. Zira Allah’tan bağımsız hiç bir tarafımız yok. Fakat biz Rabbimizle olan bağımızın farkında değiliz. Onun bize yakınlığını hissetmiyoruz, tatmıyoruz. Bu yüzden din gönlü temizlemekle işe başlar. Zira şimdi gönlümüzde dünya var. Allah ile aramızda perdeler var. Makam, mevki, şan, şöhret, para, nefsimizin istekleri, bedensel arzularımız iç dünyamızı kirletmiş, bizi sarıp kuşatmış ve gönlümüz safiyetini kaybetmiştir. Ve böylece insan Rabbiyle alakasını kaybetmiştir. Rabbini kaybetmiştir. Bu yüzden temizleme, tezkiye etme, tasfiye etme, arındırma dinin ilk işidir. Ve işte dinin bu fonksiyonuna tasavvuf denir. Tasavvuf; saflaştırmadır, tasfiyedir. Dini asıl ve saf haline getirme, bid'atlerden ve hurafelerden temizlemedir. Tasavvuf saf kelimesinden türemiştir. Ve o bir metottur. Saflaştırma metodu... Allah’ın resulleri dini tasfiye eder. Dini ilk haline, saf haline getirirler. Allah’ın resulleri eliyle dinin insana uygulanması metodudur tasavvuf... Allah’ın dini bir tanedir ve her gelen resul o dini tasfiye eder, orjinal haline döndürür. Aslında din insanı tasfiye eder. İnsanın temizlenmesi gönlün temizlenmesidir, nefsin temizlenmesidir. İnsanın temizlenmesi yaşamın temizlenmesidir, dinin temizlenmesidir. Zira akıl ve bilgi karştıkça din safiyetini yitirir. Dine dünya bulaşınca insan kirlenir, din kirlenir. Nefis bulaşınca din kirlenir, insan kirlenir. Akıl ve mantığa uydurma çabaları dini kirletir. Çıkar ve menfaat kaygıları dini de insanı da kirletir. Allah’ın dini basit ve fıtridir. Çünkü fıtratımıza işlenmiş olarak mevcuttur. İnsanın kendi safiyetine ermesi demek fıtratına geri dönmesi demektir. Resulullah Efendimiz dedi: “Her insan islam fıtratı üzere doğar.” Temizlenip arınmış ve fıtratına dönmüş insana veli denir, insan-ı kâmil denir. Kendi özüne, zatına ermiş, kendisini bilmiş olan kul Rabbini bilmiş ve bulmuş olur. Özüne eren safiyete ermiş olur, Rabbine ermiş olur. Yani “ermiş” olur. Allah’ın resulleri insanın bozulmuş fıtratını asli haline getirirler ki buna tezkiye ve tasfiye denir. Çünkü sadece nefsini tezkiye etmiş olanlar felaha erer, Rabbine erer. Resuller ruhu formatlar, gönle dinin son ve en yeni versiyonunu yükler ve akıllarda gerekli güncellemeleri yaparlar. İşte bir yönüyle tasavvuf budur. Saf din, saf insan, saf fıtrat! Arı-duru din, arı-duru hayat! Allah’ın resulleri her devirde irsal olunmuş ve her yere gönderilmişlerdir. Bu yüzden dünyanın her yerinde isimleri farklı olsa da tasavvuf vardır. Ruh taşıyan bir insan varsa tasavvuf da vardır. Zira fıtrat birdir ve din bir tanedir. Rabbimiz der: “Din, Allah indindeki islamdır.” AL İMRAN:19 Din, Allah indindeki İslam’dır. Allah’ın yanındaki İslam! Huzurullahtaki İslam. Din ruhunun Allah katına yükselip ona orda teslim olmasıdır. Selameti, huzuru, barışı Allah indinde bulmaktır din... Din Allah indindedir. Burada, yerde yaşanan ise sadece gölgesi... Din aşktır ve aşk Allah indinde yaşanır. Din sevenin sevdiği için cehd edip yükselmesi ve huzura çıkıp maşukuna orada teslim olmasıdır. Din hayattır. Allah indinde onunla yaşam... Din halk arasında ama Hak ile yaşamaktır. Bedenimiz insanlar arasında ama ruhumuzun Hak katında olmasıdır. Çünkü selam yurdu orada… Hani şu yerlerde sürünen, çamura bulanmış varlığımızın Allah’ın şartları diyerek benimsediği kurallar din değildir. Olsa bile, bu din İslam değildir. Ve Allah indinde İslam olan dinin adı gönderildiği her kavmin dilinde farklı olsa da içerik aynıdır. Zamanla dinler dejenere olur, bozulur ve tasfiyeye, tasavvufa ihtiyaç duyar. İnceleyenler görürler ki dünyanın neresinde bir din varsa hepsi de ortak öğeler içerir. Hinduizme bakın! Budizme, Yahudi kabbalizmine, Hristiyan mistisizmine, Zerdüştiliğe bakın! Taoizmi inceleyin! Şaman inançlarına bakın! Hepsinin ortak bir yönü vardır. İnsanın benliğinden arınması, temizlenmesi, ruhun yedi mertebeden geçerek özüne, aslına, Rabbine kavuşması olgunlaşma, kemalata erme, Allah’a ulaşma... Başka dinlerde ismi ne olursa olsun konu insanın saflaşmasıdır. Zira ruh saf ve tertemiz olarak bedene girmiş ve burada kirlenecektir. Ve temizlendikçe yükselip Rabbine erecek. İşte buna tasavvuf denir. İnsan saflaşarak kendisinden kurtulur. Benliğinden, nefsinden kurtulur. Kirlerinden kötü sıfatlarından kurtulur. Ve insan saflaştıkça din de saflaşır, safiyete erer ve insan kendisine erer, Rabbine erer. Biraz daha açacak olursak; tasavvuf saf haline döndürülmüş İslam’dır. Öze dönüştür. Ve kanaatimce sufi kelimesi yün hırkadan gelmiştir ve fakat tasavvuf kelimesi kalbin temizlenip saflaşması manasında değil, İslam dininin saf haline geri döndürülmesi çabasıdır. Ve Resulullah Efendimiz’den çok sonraları yazılması mümkün olan kaynaklarda bu geçen süre içerisinde Resulullah Efendimiz’in fakr, zühd ve sufi yaşamı yerine bu karanlık dönemde Emeviler eliyle bilinçli olarak soğuk, ruhsuz, zahiri ve gönül ekseninden uzak bir hale sokulmuştur. Ve sufilik ashab-ı suffanın vasfıdır. Ve aslında bu Resulullah Efendimiz’in temel öğretisidir. Budizmde, Hindularda, Yahudi Kabalistlerde ve Hristiyan mistiklerindeki birçok fikrin ve ritüelin benzer olması Hazret-i Âdem’den beri gelen ve aynı olan temel dinin ve öğretinin aynı olmasından ve ruhumuzdaki ihtiyacın bundan başkası olmamasındandır. Bununla beraber dünyevileşen din zaman içerisinde aslına evrilmek için her zaman insan ruhunu kullanmıştır. Gönül ehli insanı kullanmıştır. Ve tüm sahabeler Selman gibi, Ebu Zer gibi, Ebu Derda gibi sufi ahlaklıydı. Fakat kaynaklarımız maalesef Emevi nakillerinden ve eklemelerden fariğ değildir. Resulullah Efendimiz’in zühdü, fakrı ve sufiliği yanında son dinin nebisi olması münasebetiyle tüm insanlığa şamil olan dini yayması için elbette dinin yaşanması üzerindeki engelleri kaldırma ve yayılma amaçlı cihadı ve kitalı, mukateleyi teşvik etmesi gerekli olandır. Ve böylece din, gerçek sufiler ve tasavvuf erbabı eliyle yayılmıştır. Dinlerin hepsi birdir ve her nebi öncekileri tasdik ederek nübüvvetini icra eder. Din değişmez. Belki sadece ihtiyaca binaen bir takım ufak ekleme ve çıkarmalar olmuştur. Sadece o kadar. Zira insan değişmez. Ve dinin ekseninde insan vardır, insan ruhu vardır. Ruhun Allah'a seyri, yolculuğu vardır. İslami kaynaklar tashih edilip yeniden başkalarınca yazıldıklarında da eklemeler ve çıkarmalar olmuştur ki bu yüzden kaynak dediklerimizin her biri de aslında kanaattir, kaynak değil. Kaynağı yazanın kanaati… Şerh etme adı altında şarih şerhini mevcut metni koruyarak yapmamıştır hiçbir zaman. Burada şunu hemen belirteyim ki bazı kardeşlerimiz soruyor, hangi Kur'an mealini okuyalım, hangisi gerçeğe en yakın diye! Haddizatında şu an itibariyle ve tetkik ettiğim kadarıyla Türkiye'de sayısı iki yüz elli civarında olan meallerin hiçbiri yazarının dünya görüşünden mezhebinden, meşrebinden ve şartlanmışlıklarından arınılarak yazılmamıştır. Elmalılı Hamdi Yazır'a ait olan Kur'an tefsirinden alıntılanarak oluşturulmuş olan meal kanaatimce birçok kelime Türkçe'ye çevrilmemiş olduğundan, kelimelerin ve cümlelerin yapısının aslına sadık kalma çabasına bakılırsa en doğru mealdir ve fakat o da Kur'anda iki bin beş yüz civarında geçen "B" harfini görmezden gelerek meallendirdiği için insan aklını aşan lahutilik ve ilahiliği kaybetmesi hasebiyle nakıstır. Bununla beraber, gerçeğe en yakın meal olan Elmalılı Hamdi Yazır'a ait mealin 13 yayınevi tarafından sadeleştirme adıyla yaptıkları meallerin orjinaliyle hiç bir alakası yoktur ve sadeleştirmelerin hiçbirinde iyi niyet görmek mümkün değildir. Evet, devam edelim; Hasan-ı Basri ve Rabiatül Adeviyye ilk devir sufileri olarak hayatı nakledilenlerden olup bunlar tabiindendir. Ve onların feryadı dahi müslümanlığın geldiği haldir ve yanlış anlaşılmalar ve yanlış yazılan kaynaklardır. Yanlış yorumlanan İslam dinidir. Bu yüzden gönülden gönüle değişmeyen fıtratımızın ruhsal kanaatleri en doğru olandır ve çünkü bin yıl önceki bir evliya o gün ne demişse bu günkü de aynı şeyi söylüyor ve bu Resulullah Efendimiz’in söylediğiyle aynıdır. Yani uzun lafın kısası; Tasavvuf, saf haline, ilk haline döndürülmüş İslam'dır. Ve İslam olmak, teslim olmak önce aklı, zannı, bilgiyi teslim etmekle başlar. |
#2
|
|||
|
|||
Kuran ı Kerim i kimin çevirisinden okudğunuz çok önemli...Esas vahiyi anlamak yaşamak istiyorsanız...
|
#3
|
||||
|
||||
Tasavvuf, islamiyeti yaşama sanatıdır der büyükler
Allah razı olsun .
__________________
Hayat bir uykudur, ölünce uyanır insan. Sen erken davran ölmeden önce uyan. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Baharat Yakut haline geldi | Yahyahoca | Yahyahoca ve Paylaşımları | 41 | 01.10.23 10:36 |
Alışkanlık haline gelen bir kalıbı değiştirmek | Arma | Çekim Yasası | 2 | 25.04.23 17:19 |
Haline şükret | baykartalizma | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 0 | 23.04.22 12:04 |
Ağzı bozukluk erkek karakteri hâline gelmiş | Arma | Sizden Gelenler | 2 | 02.11.21 13:07 |
Definecilik sektör haline gelmiştir | Fark | Define Uygulamaları | 3 | 22.12.18 14:40 |