Osmanlı'da yaşanmış hikayeler serisi. - Sayfa 7 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Serbest Bölüm > Off Topic > Tarih

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #61  
Alt 05.06.20, 11:33
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Bir Ramazan gecesi herkes uykuda iken Yıldız Sarayı yanmaya başladı. O tarihlerde İstanbul’u işgal etmiş bulunan İngiliz donanması itfaiyesi sevk edilerek yangın söndürülmeye çalışlıyordu. Devlet ileri gelenlerinden ve belediye zabıta ve itfaiyesinden hiç kimse gelememişti. Çünkü saray tamamen İngiliz ablukası altındaydı. Sadece Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa buraya ulaşmayı başardı. Padişahın Cihannüma köşkünde olduğunu öğrendi ve hemen oraya koştu. Zat-ı Şahane, sırtında gecelik entarisi ve üzerinde pardesüsü olduğu halde köşkün önünde ayakta duruyordu. Telaşlı değildi. Köşkün bekçibaşısı hüngür hüngür ağlıyordu.

Hünkar:

-Benim milletimin ocağı yanıyor, ben onu düşünüyorum... kendi evim yanmış, ne ehemmiyeti var, dedi.

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
  #62  
Alt 06.06.20, 10:46
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Sultan Dördüncü Murat Han'ın sadrazamlarından Kemankeş Kara Mustafa Paşa, yazılarını padişaha doğrudan yazarmış ve hiç kimseye itimat etmezmiş. Padişahın musahibi Silahtar Mustafa Paşa, sadrazamın kendisini adam yerine koymayarak yazılarını kendisine göndermediğinden şikayet etmiş ve bunun üzerine padişah sadrazama, yazılarını musahibe de yazmasını emretmiş. Sadrazam bu emre şu cevabı vermiş:

"Padişahım, önce bu kuluna bildir; Silahtar kulunun senin saltanatında ortaklığı var mıdır, yok mudur? Eğer varsa emir padişahımın, her emri ona da yazmak lazım gelir. Yok ise padişahım yalnız sizi padişah bilirim, ancak size yazarım. Böyle olunca benimle padişahımın arasına kimse giremez."

Bunun üzerine padişah emrini geri almış.

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
  #63  
Alt 07.06.20, 11:21
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Osmanlı Sultânı Dördüncü Murâd Han, Bağdât seferine giderken Misâlî Baba'nın bulunduğu köyün yakınında bir yerde ordusunu istirâhate çekmişti. Bu sırada çevreyi dolaşan Sultan, onun köyüne uğradı. Köyün alt tarafında küçük bir kulübe gördü. Yaklaşıp kapısını çaldı. Kulübenin kapısı açılıp, Sultanı, nûr yüzlü bir zât karşılayıp, tebessüm ederek içeri aldı. Onun velîlerden olduğunu fark eden Sultan, hürmetle huzûrunda oturup, bir müddet sohbetini dinledi ve duâsını aldı. Ayrılıp giderken Sultana birkaç avuç bulgur ve bir torba da saman verdi. Sultan bunları alıp ordusuna döndü.

O gün yemek zamânı kendisine Misâlî Baba tarafından hediye edilen birkaç avuç bulgurun pilav yapılmasını istedi. O gün yemek zamânı kendisine Misâlî Baba tarafından hediye edilen birkaç avuç bulgurun pilav yapılmasını istedi. Sultanın emri üzerine bulgur, pilav yapıldı. Bu bulgur pişirilirken gitgide artıp çoğaldı ve kazanlar dolusu pilav oldu. Bütün ordu bu pilavdan yiyip doyduğu halde yine de arttı. Samanı da atlara vermişlerdi. Saman da artıp atları doyurdu. Sultan, Misâlî Baba'nın bu kerâmeti üzerine tekrar huzûruna gitti. Ona bâzı hediyeler verdi. Misâlî Baba, Sultanın hediyesine karşılık, elini koynuna sokup, daha yeni açılmış tâze bir gül çıkardı ve Sultana verdi. Sultan gül mevsimi olmadığı halde kışın böyle bir gül vermesinin de başka bir kerâmeti olduğunu görerek, bir müddet daha sohbetinde kaldı. Sonra duâsını alıp elini öptü vedâlaşıp ayrıldı. Bağdât seferine giden Dördüncü Murâd Han, Misâlî Baba'nın ve yol boyunca ziyâret ettiği velî zâtların duâsı bereketiyle târihte benzeri az görülen bir zafer kazandı.

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
  #64  
Alt 08.06.20, 11:58
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Sultan II. Mahmud’a, o zamana kadar hiç yemediği keçiboynuzu”nu çok medhettiler. Padişah da bu kadar övülen bu meyveyi merak etti ve:

-Getirin bakalım nasıl bir şeydir! dedi.

Bu emir üzerine getirilen keçiboynuzlarından birini ağzına aldı, fakat biraz çiğnedikten sonra attı. Yanındakiler:

-Niçin attınız efendimiz, diye sorunca:

-Bir dirhem bal için beş çeki odun çiğneyemem! cevabını verdi.

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
  #65  
Alt 09.06.20, 11:18
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Kırkkilise kadılığından azledilen bir memur, boş bu*lunan Manastır kazası kadılığını ister. Kendisine:
-Orası mühim bir mevkidir, idare edemezsin." deni*lince, şöyle der:

-Efendim, kırk kilise yi idare eden adam, bir manastırı idare edemez mi?

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
  #66  
Alt 10.06.20, 15:47
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Hasırcızade Mehmed Ağa, memleketi Antep'te iken, oraya teftiş için bir vali gelmiş. Dalkavuk olan ahaliden iki kişi ise:
"Ahaliden dalkavuk ve yaramaz iki kişiye çok yüz ve*riyor" diyerek kaymakamı şikayet etmişler.

Vali de kaymakama söylenecek olmuş. Hasırcızade Mehmed Ağa valiye hitaben:

"Bir Musa iki Firavun'a ne yapsın?” diyerek valiyi susturmuş.

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
  #67  
Alt 11.06.20, 13:37
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Moralı Osman Efendi; vakur, şerefli ve haysiyetli bir zâttı. Fakat devrinin affetmez pâdişah müşâviri Hâlet Efendi’ye boyun eğmez, kavuk sallamazdı bir türlü... Hâlet Efendi buna çok kızar; onu İstanbul’da değil, taşra hizmetlerinde süründürmek, küçük düşürmek isterdi. Osman Efendi ise ne yapılsa vakarını bozmaz, ses çıkarmaz, ne iş verilse yapardı.

Birgün Hâlet Efendi, İzzet Molla ile otururken Osman Efendi’nin geldiğini söylediler. Hâlet Efendi hemen sofaya kadar koşarak Osman Efendi’yi karşıladı. Giderken de merdiven başına kadar inip uğurladı.

İzzet Molla şaşkın bir tavırla:

-Bu adama etmediğiniz fenâlık kalmadı, şimdi bu kadar iltifâtınıza sebep nedir? diye sorunca,

Hâlet Efendi’nin cevabı enteresandır:

-Evet, ona çok fenâlık ettim... Elinden memuriyetini aldım, nüfûzunu kırdım. Fakat üzerinde bir Efendi’lik var ki, işte onu alamıyor ve kendisini gördükçe böyle hürmet etmek zorunda kalıyorum.

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
  #68  
Alt 12.06.20, 13:59
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Avrupa hristiyanları, Papa'nın kışkırtması ile bir araya gelip Osmanlı topraklarına saldırmaya teşebbüs edince, yeryüzünün sultânı Kanunî Sultan Süleyman Han, ordusu ile sefere çıktı. Târihlere şan veren ordu ağır ağır ilerliyor, hedefine bir an önce ulaşmak için gayret sarf ediyordu. Havalar da iyice ısınmıştı. Bir Hristiyan beldesinden geçerken, yolun dar olması sebebiyle, askerlerden kimisi üzüm bağlarından yürümek mecburiyetinde kaldı. Olgunlaşan üzümler susuzluktan dudağı çatlamış askerlere; "Al beni, ye beni" dercesine duruyordu.

Askerlerden biri dayanamayıp, sahibinin haberi olmadan bir salkım üzüm kopardı. Yerine de bir keseye koyduğu parayi bağladı. Üzümü de yedi. Çok geçmeden mola verildi. Ordunun arkasından, kan ter içinde Hristiyan bir köylünün geldiği görüldü. Köylüyü komutana götürdüler. Çok heyecanlı olan köylü, komutanın eline mi, ayağına mı kapanacağını bilemedi. Bir asker, kendi bağından kopardığı üzümün yerine para bırakmıştı. Bağında başka bir zarar yoktu. Böyle bir askere ve komutanına, elbette teşekkür etmeliydi. Ama komutan bu habere hiç sevinmedi. Bir askerinin başkasının malını izinsiz almasını bir türlü kabul edemiyordu. Tellâllar çağırtılıp, o asker bulundu. Bu arada Sultan da hâdiseyi öğrenmişti. Hemen o askerin ordudan atılmasını emretti ve;

-Kursağında haram lokma bulunan bir askerin bulundugu ordu ile zafer ve nusret müyesser olmaz, demekten kendini alamadı.

Hristiyan köylü, üzümü alan askeri taltif ettirmek için geldiğini, hâlbuki işin tersine döndüğünü arz edince, komutan;

-Eger o asker parayı bağlamamış olsaydı, bu ordunun adı zâlimler ordusu olurdu. İşte o zaman, kellesi de giderdi. Parayı asmaya bağlamakla kellesini kurtardı. Ama sahibinden izinsiz mal almakla da, seferden men cezasına çarptırıldı, dedi ve kahraman ordu yoluna devam etti.

Orduya Belgrad yakinlarinda bir yerde konaklama emri verildi. Askerler, çevredeki su ve çesmelerden istifâde edip, abdest tazelemeye, susuzluklarını gidermeye çalışıyorlardı. Çesmelerden birinin yakınlarında bir manastır vardı. Manastırın rahibi, Osmanlı askerinin durumunu öğrenip, haçlı askerlerini haberdâr etmek için, manastırdaki rahibelerden birkaçını süsleyip, ellerine verdiği testilerle çesmeye gönderdi. Rahibelerin geldiğini gören Osmanlı askerleri, hemen çesme başından ayrılıp, rahibelere sırtlarını döndüler. Rahibeler testilerini doldurup gidinceye kadar kimse dönüp bakmadı. Rahibeler gelip durumu anlatınca; koparılan üzümlerin yerlerine para bırakıldığını duyan Rahip, bu kadarını beklemiyordu. Bunlar ne biçim insanlardı. Malda mülkte gözleri yoktu, kadına kıza iltifat etmiyorlar, memleketlerinden günlerce uzak yerlere kadar geliyorlar, korkmadan ve endişe etmeden canlarını veriyorlardı. Hemen kâğıt kalem istedi. Osmanlı askerlerinin karşısına çıkmak için hazırlanan haçlı orduları komutanına şunları yazdı;

"Ey haçlı kumandanları!.. Siz bu ordu ile nasıl başa çıkabilirsiniz? Bu insanlar canlarını düşünmeden, Allah yolunda komutanları emrinde çekinmeden can veriyorlar. Biliyorlar ki, gidecekleri yer Cennet'tir. Kadına kıza ehemmiyet vermiyorlar, yanlarına gönderdiğim rahibelere sırtlarını döndüler. Mala mülke de önem vermiyorlar. Bütün mal ve mülklerini terk ederek cihâda çıkıyorlar. Herkese karşı iyi davranıp, kimseye zulmetmiyorlar. Ey haçlı kumandanları!.. Siz, onlardaki bu hasletleri ortadan kaldırmadan karşılarına çıkıp savaşmaya kalkışırsanız, elinize binlerce askerinizin canına mal olacak acı bir tecrübeden baska bir şey geçmez."

Buna rağmen haçlı kumandanları, kahraman Türk askerlerinin kılıçlarına yem olmak için adetâ birbirleriyle yarış ettiler. Türk askerine yeni yeni zaferler kazandırdılar. Avrupalılar, kendi kötü hasletlerini Osmanlılara aşıladıkları zaman, onları yenebileceklerini yıllar sonra anladılar ve faaliyetlerini bu yönde yoğunlaştırdılar.

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
  #69  
Alt 13.06.20, 11:02
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

1897 Osmanlı-Yunan harbi esnasında, Manisa havalisinden üç asker kıtalarında firar edip, omuzlarında devletin verdiği silahlarla dağa çıkmışlardı. Bunlardan biri, Yaya köyünde oturan eski bir şakinin, Bakırlı Şaban Efenin tek evladıydı. Çakırcalı’dan ve Kara Ali’den evvel dağlardan dolaşan o idi. Otuz sene devlet kuvvetlerine karşı durdu. Bazen iki arkadaşıyla, yüz kişilik jandarma müfrezesini tarümar ettiği oldu. Bazen tek başına o dağdan bu dağa geçtiği duyulurdu. Köylüler onu hürmetli ve korkulu bir muhabbetle severlerdi. Çünkü zengin ve kuvvetlilere karşı bîaman, zayıf ve fakirlere karşı himayekardı. Bakırlı Şaban Efe tövbe ettiği zaman elli yaşındaydı. Ancak bu yaşta evlendi ve bir oğlu dünyaya geldi. Tam yirmi yıl unutmuş ve unutulmuş bir halde uslu uslu köyünde yaşadı ve bir kahvenin çınarı altında gah nargile çekti, gah uyukladı. Oğlu askerden kaçıp da dağa çıktığı gün, yetmiş yaşında, ak sakallı, sönük gözlü, yarı kamburlaşmış bir ihtiyardı. Oğlunun askerden kaçtığı kendisine haber verilince gayri ihtiyari elini silahlığına götürdü ve yerinden davrandı. Uzun müddet bu vaziyette, hareketsiz, sessiz kaldı. Fakat silahlığı da, kemeri de boştu. Sonra birden:

-Yalan söylüyorsunuz. Mustafa bunu yapmamıştır, diye bağırdı.

Dediler ki:

-Yalan olamaz, biz tam yerinden duyduk. Üç gün oluyor, jandarmalar takibe çıktılar.

Eli silahlığının yerine titreyen Bakırlı Şaban Efe, kısık bir sesle:

-Nasıl olmuş, anlatın bakalım, dedi ve dizlerinin bağı çözülmüş gibi yığıldı kaldı.

-Bir gece kışlanın kapısında seninki nöbetçiymiş. Diğer ikisi, Kasabalı Hafız’ın oğlu ile Narlıcalınınki, gündüzden edindikleri kurşunları ceplerine ve koyunlarına doldurmuşlar ve seninkine demişler ki; “haydi bakalım düş önümüze” O da zaten birkaç gün önceden haberliymiş, ovaya doğru çıkıp gitmişler.

Bakırlı yine davranır gibi bir hareket yaptı.

-Dur dediler, dahası var! İşin içinde bir de cinayet görünüyor. Seninkilerin firarı sabahı Doğanlar yolu üzerinde üç rençberin cesedi bulundu. Bunlardan ikisi ölmüş, diğeri de can vermek üzereymiş. Asker kıyafetinde üç kişinin onlara ateş ettiklerini ve atlarını alıp gittiklerini söyleyip ölmüş.

Bakırlı Şaban Efe:

-Yeter, yeter diye bağırdı ve sendelye sendeleye eve gitti.

Karısı onu, suratı kıpkırmızı ve titrer bir vaziyette görünce:

-Aman efem, sana ne olmuş, diye bir çığlık attı.

-Duydun mu, Mustafa...dedi ve gerisini getiremedi. Boğazı hıçkırıklarla doldu.

-Söyle şehid mi olmuş?

-Keşke öyle olsaydı deli kadın, keşke öyle olsaydı. Kaçmış askerden kaçmış ve cinayet işlemiş. Ah yüzkarası rezil ah! Dedi ve minderin üstüne yıkılıverdi.

Efe günlerce evden çıkmadı. Kendisini sormaya gelenlere kapıyı açmadı. “Âlemin içine nasıl çıkarım?” diyordu. Zaman zaman karısına:

-Ben de senelerce dağlarda gezdim, ama askerden kaçmadım. Hatta Moskof muha rebesine gönüllü yazıldım ve aslanlar gibi döğüşüp memlekete olan borcumu ödedim. Fakat bu rezil, askerden kaçtı ve devletin silahıyla dağa çıktı, diye dert yanıp ağlıyordu.Bir hafta sonra Şaban Efe evden çıktı ve etrafına toplanan köylülere:

-Bu yüzkarasını kendi ellerimle temizleyeceğim. Yarın kasabaya gidip binbaşıya müracaat edeceğim. Çok şey istemem, bana bir hayvanla bir silah versinler, Allah’ın izni ile beş on gün içinde ya ölüsünü, ya dirisini getirmezsem, bana da Bakırlı Şaban Efe demesinler, dedi.

Köylüler, ihtiyar efenin bu sözlerine kıs kıs gülüyorlar ve:

-Efe vazgeç bu işten, senin artık böyle şeylere karışacak zamanın geçti, diyorlardı.

Bu nasihatler onu daha çok çileden çıkarttı ve ertesi gün soluğu kasabadaki zaptiye karakolunda aldı. Binbaşıya kararını, ayni azim ve metanetle söyledi. Fakat binbaşı, ihtiyarı şöyle tepeden tırnağa kadar süzdükten sonra acı ve alaycı bir şekilde:

-Bu işler sana kaldıysa vay halimize...dedi.

Binbaşının sözü Şaban Efenin kalbine bir ok gibi saplanmıştı. Bir müddet köye dönmekle, dağlara çıkmak arasında mütereddid kaldı. Kendini dinledi. Kollarını yokladı, yürüyecek, kımıldayacak hali yoktu. Çaresiz iki büklüm, köye dönmek üzere yola koyuldu.Oğluda dağlarda eşkiya olarak bir müddet sonra öldü.

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
  #70  
Alt 14.06.20, 10:25
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Bir gün Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa'ya arkadaşı sormuş:
-Hürriyet ve maarif sayesinde milletin gözü açılırsa ne olur?
Mustafa Fazıl Paşa:
-Ne olacak, o zaman millet bizim cehaletimizi ve kendi ızdırabını daha yakından görür.

__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
yaşanmış hikayeler.. PARADOX islam & islami Konular 8 10.04.21 09:28
Kitap Serisi Berzahı-Şah Sorularınız 2 30.07.20 05:12
Çok ilginç hikayeler ....!! DiLara Gizemli Olaylar ve Mekanlar 6 30.06.19 22:56
Yaşanmış Korkunç Hikayeler 3 DiLara Gizemli Olaylar ve Mekanlar 9 26.02.19 00:51
Yaşanmış Korkunç Hikayeler 2 madlen Gizemli Olaylar ve Mekanlar 9 26.02.19 00:44


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:59.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147