FELAK VE NAS Sureleri - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Havas ilmi & Gizli ilimler > Havas ilmi Genel Bilgiler > Sure ve Ayet Havasları

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 04.02.17, 01:49
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,484
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart FELAK VE NAS Sureleri

FELAK SURESİ...
Felâk / 1 قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ

TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Felâk Suresi 1. Ayet ve Tefsiri
De ki:1 Sığınırım ben,2 karanlığı yarıp sabâhı ortaya çıkaran Rabbe,3

1. "Kul(de)" kelimesi, vahiyden bir parçadır.
Rasulullah'ın risalet mesajından bir cüzdür.
Bunun ilk muhatabı Rasulullah olsa da, her mümin bu kelimenin muhatabıdır.

2. "Sığınma" fiilinde üç unsur vardır.
Birincisi, sığınmak isteyen.
İkincisi, kendisine sığınılacak kişi.
Üçüncüsü, kendisinden sığınılacak şey.
"Sığınma"dan murad, korku nedeniyle bir şeyden korunmak için bir başkasına dayanmak, onun himayesine girmek ve ona sarılmaktır.
"Sığınan kimse" bir şeyden korktuğu ve ona güç yetiremediği için başkasına sığınma ihtiyacı hisseder.
Sığınan kimse, sığındığı kişinin, korktuğu şeye güç yetirdiğine ve kendisini ondan koruyacağına inanır.
Sığınmanın bir çeşidi de; tabiat kanunundan, maddi bir şeyden, şahıstan veya kuvvetten meydana gelmiş bir şeye sığınmaktır.
Meselâ, düşman saldırısına karşı kaleye sığınmak gibi.
Veya kurşuna karşı hendeğe ya da bir duvarın arkasına sığınmak gibi.
Veya, güçlü bir zalime karşı bir insana, bir millete ya da bir hükümete sığınmak gibi.
Hatta güneşe karşı bir ağaç veya binanın gölgesine sığınmak gibi. Diğer bir sığınma çeşidi de; her tür tehlikeden, maddî, ahlakî veya ruhanî olan zararlardan, fıtrat üstü bir Zât'a sığınmaktır.
O Zât tabiat kanunlarının da üstünde hakim olduğu için, insan, his ve idrakı gereği ancak O'na sığınma ihtiyacı duyar.

Bu ikinci tip sığınma, sadece Felak ve Nas surelerinde konu edilmemiş, Kur'an ve Sünnette de nerede kendisinden bahsedilmişse orada kasdedilen de aynı sığınma çeşidi olmuştur.
Bu tip sığınmanın Allah'tan başkasına olmaması tevhid akidesinin gereğidir.
Müşrikler bu tür sığınmayı Allah'tan başkası için de yapıyorlardı.
O dönemde Allah'tan başka, cin, tanrı, ve tanrıçaya da sığınıyorlardı; bugün de sığınmaktadırlar. Maddeperest olanlar da maddi güçlere ve vesilelere sığınırlar.
Çünkü onlar fıtrat üstü bir güce inanmazlar.
Ama, bir mümin, afet ve belaları defetmeye gücü yetmiyorsa, onlara karşı ancak Allah'a rücu eder ve O'na sığınır. Kur'an müşrikler hakkında şöyle buyurmuştur: "Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların kibir ve azgınlıklarını artırırlardı." (Cin, 6).
Bunun açıklamasını an: 7'de İbni Abbas'ın kavlini naklederek şu şekilde yapmıştık: Arap müşrikleri gece bir vadide konaklamaya mecbur kaldıklarında şöyle derlerdi: "Biz bu vadinin Rabb'ine (yani bu vadinin maliki ve hakimi olan cine) sığınırız." Bunun yanısıra Firavun hakkında da şöyle buyurulmuştur: (Hz. Musa'nın büyük ayetlerini görünce) Kendi gücüne dayanarak kibirlendi." (Zariyet, 39). Kur'an Allah'a inananların tutumunu ise şöyle beyan eder: "Bir şeyden korktuğunuzda, ister maddi, ister ahlâkî ve ruhanî olsun, bunların şerrinden Allah'a sığının." Mesela Hz. Meryem hakkında şöyle buyurulmuştur: Yalnızken, Allah'ın meleği bir erkek şeklinde çıkagelince (Meryem bu gelenin melek olduğunu bilmiyordu) Meryem O'na şöyle dedi: "Eğer Allah'tan korkuyorsan, senden, Rahman olan Allah'a sığınırım." (Meryem, 18). Hz. Nuh Allah'a yersiz bir dua ettiğinde Allah (c.c.) O'nu ikaz etmiş ve Hz. Nuh da hemen şöyle demişti: "Allahım, bilmediğim şeyi istemekten Sana sığınırım." (Hud, 47). Hz. Musa İsrailoğullarına bir inek kesmelerini emrettiğinde Musa'ya şöyle demişlerdi: "Bize şaka mı yapıyorsun? Bunun üzerine Hz. Musa şöyle cevap verdi: "Cahillikten Allah'a sığınırım." (Bakara, 67).

Aynı konu sahih hadis kitaplarında nakledilen Rasulullah'ın dualarında da mevcuttur.
Şimdi bu dualara bakalım:

Hz. Aişe'den Rasulullah'ın yaptığı dualarda şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah'ım işlediğim ve işlemediğim kötülüklerden sana sığınırım.
Eğer yapmadığım bir işten, yapmadığım için bir zarar geldiyse ondan da sana sığınırım.
Veya yapmamam gerekirken yaptığım bir işten dolayı sana sığınırım." (Müslim).

İbn Ömer'den Rasulullah'ın dualarından birinin de şu olduğu rivayet edilmiştir: "Allah'ım sahip olduğum nimetlerden mahrum olmaktan sana sığınırım.
Bana nasip olan bu afiyetin yok olmasından sana sığınırım.
Ani gazabından ve hoşnutsuzluğundan sana sığınırım." (Müslim).

Zeyd b. Erkam'dan Rasulullah'ın şöyle dua ettiği rivayet edilmiştir: "Faydasız ilimden, korkusuz kalpten, doymayan nefisten ve kabul olmayan duadan sana sığınırım." (Müslim).

Ebu Hureyre'den, Rasulullah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah'ım geceyi kendisi ile geçirmenin en kötü şey olduğu açlıktan sana sığınırım.
Hıyanetten de sana sığınırım, çünkü o çirkin bir şeydir." (Ebu Davud).

Enes'den Rasulullah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah'ım, sedef, delilik, cüzzam ve bu gibi diğer hastalıklardan sana sığınırım. (Ebu Davud).

Kutbe b. Malik'ten Rasulullah'ın şöyle dua ettiği rivayet edilmiştir: "Allah'ım kötü ahlak, kötü amel ve kötü heveslerden sana sığınırım." (Tirmizi).

Hz. Aişe'den, Rasulullah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah'ım, ateşin fitnesinden, zenginlik ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım."

Şâkal b. Humeyd, Rasulullah'a şöyle söylemiştir: "Ya Rasulallah bana bir dua öğret." Rasulullah buyurdu: "Şöyle de: Kulağın şerrinden, gözün şerrinden, dilin şerrinden, kalbin şerrinden ve şehvetin şerrinden sana sığınırım." (Tirmizi, Ebu Davud).

Enes, b. Malik Rasulullah'dan şöyle rivayet etmiştir: "Allahım, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, yaşlılıktan, cimrilikten, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnesinden (Müslim'in bir rivayetinde şu ilave de vardır.) Borç yükünden ve başkalarının bana galip gelmesinden sana sığınırım." (Buhari ve Müslim).

Havle b. Mukim Es-Sülemî, Rasulullah'tan şöyle rivayet etmiştir: "Bir kimse bir yerde kamp kurarken, -ben mahlukun şerrinden Allah'a eksiksiz kelimeleri ile sığınıyorum- derse, o kampı terkedene kadar hiçbir şey ona zarar veremez." (Müslim).

Rasulullah'ın bazı dualarını örnek olarak naklettik.
Bu rivayetlerden açıkça anlaşılıyor ki mümin, her tehlike ve şerre karşı sadece Allah'a sığınmalıdır. Allah'tan müstağni olmak ve gönlünü başkasına bağışlamak mümine yakışmaz.

3. Burada "Rabb'ül Felak" kullanılmıştır. "Felak"ın asıl manası "yırtmak"tır.
Çoğunluk müfessirlere göre bundan murad, sabahın karanlıkları yırtarak doğmasıdır. Arapça'da "felak'üs subh" günün doğmasını ifade etmek için kullanılır.
Kur'an'da Allah (c.c.) için "Falik'ul Esbah" yani 'gece karanlığını yırtarak sabahı getiren' denilmiştir.(Enam, 96).

"Felak"ın ikinci manası olarak "halak" (doğmak) da söylenmiştir.
Çünkü, dünyada herşey meydana gelirken içinde bulunduğu ortamı yırtarak çıkar.
Sözgelimi bütün su kaynakları dağları veya toprağı yırtarak açığa çıkar.
Gündüz, geceyi yırtarak meydana gelir.
Yağmur damlaları bulutları yırtarak yere inerler.
Hayvanlar ana rahminden veya yumurtadan aynı şekilde çıkarlar.
Hasılı bütün varlıklar bir nevi inşikak ile yokluktan varlığa geçerler.
Hatta yeryüzü ve gökler büyük bir patlama sonucu meydana ayrı ayrı gelmişlerdir: "...göklerle yer bitişikti, biz onları ayırdık." (Enbiya, 30) Yani "Felaka" bütün varlıklar için geçerli genel bir kavramdır. Konumuz olan ayeti eğer birinci anlama göre değerlendirirsek anlamı şöyle olur: "Ben, sabahı getirene sığınırım." Eğer diğer anlamı esas alırsak o zaman anlamı şöyle olur: " Bütün canlıların Rabb'ine sağınırım" Burada Allah'ın zat isminin yerine sıfat ismi olan Rabb'in kullanılmasının nedeni; Rabb, yani "terbiye eden", "yetiştiren" sıfatının sığınmak olayına daha çok uygun düşmesidir. "Rabb'ül Felak"tan muradı, "Sabahı meydana getiren Rabb" olarak kabul edersek ayetin anlamı şöyle olur: "Gece karanlığından gündüzün aydınlığına çıkaran Rabb'a sığınırım.
O Rabb gece afetinden çıkararak gündüzün afiyetine erdirmiştir." "Rabb'ül Felak"tan muradı, "Rabb'ul Halak" olarak kabul edersek, o zaman ayetin manası şöyle olur: "Bütün varlıkların sahibine sığınırım ki, varlıkların şerrinden korusun."


TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Felâk Suresi 2. Ayet ve Tefsiri
مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ

Yarattığı şeylerin şerrinden,4

4. Diğer bir ifadeyle "bütün varlıkların şerrinden O'na sığınırım." Bu cümledeki bazı noktalara dikkat etmelidir:

Birincisi, burada "şerr"in nisbeti Allah'a değil, yarattığı mahlukata yapılmıştır. "Ben Allah'ın yarattığı şerden O'na sığındım" denmemiştir.
Şöyle denmiştir: "Yaratıkların şerrinden Allah'a sığınırım." Buradan anlaşılıyor ki Allah (c.c.) hiçbir mahluku şer için yaratmamıştır.
Aslında O'nun (c.c) işi hayır ve sulhe dayanır.
Fakat mahlukatın içinde bazılarına, yaratılış hikmeti tamamlansın diye bazı özellikler de verilmiştir.
Bu nedenle bazı mahlukattan pek çok şer meydana gelir.

İkincisi; aslında ayetteki bu ifadeyle yetinilip, sonraki ayette belli mahlukatın şerri zikredilmeseydi bile, mahlukatın şerri konusunda bu ayet yeterli olurdu.
Ama bu genel açıklamadan sonra bazı mahlukun şerri ayrıca zikredilmiştir.
Bunun nedeni, zikredilen şeylerden Allah'a sığınmaya, diğer şerlerden sığınmaktan daha çok ihtiyaç olmasıdır.

Üçüncüsü; mahlukatın şerrine karşı sığınmanın en etkili yolu, onları yaratana sığınmaktır.
Çünkü Allah, her halükarda mahlukatı üzerinde galiptir ve bizim bilmediğimiz şerleri bilir.
Dolayısıyla Allah'a sığınma öyle bir yüce Hakime sığınmaktır ki, O'na karşı hiçbir şeyin gücü yetmez.

O'na (c.c) sığınmakla mahlukunun bildiğimiz ve bilmediğimiz her türlü şerrinden de O'na sığınmış oluruz.
Ayrıca, sadece bu dünyanın değil ahiretin şerrinden de O'na sığınmış oluruz.

Dördüncüsü; "şer" kelimesi zarar, noksan, eziyet ve keder için de kullanılır.
Bunlara sebep olarak hastalık, açlık, savaşta yara almak, ateşte yanmak, akrebin ısırması veya evladın ölmesinden dolayı üzülmek gibi şerleri birinci kategoride zikredebiliriz.
Çünkü bunlar eziyet meydana getirirler.
Buna karşılık küfür, şirk, her türlü günah ve zulüm ise ikinci kategoride şerlerdir.
Bunlar da aslında zarar ve noksanlık ihtiva ederler, ama birinci kategoridekiler gibi eziyet vermezler. Hatta bazı zamanlar bunlardan lezzet ve fayda bile elde edilebilir.
Hâsılı şerre karşı Allah'a sığınmak bu iki tür şerri de kapsar.


TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Felâk Suresi 3. Ayet ve Tefsiri
وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ

Karanlığa çöktüğü zaman gecenin şerrinden,5

5. Genel olarak mahlukatın şerrinden Allah'a sığınmanın zikredilmesinden sonra, bazı özel şeylerden sığınma ayrıca telkin edilmiştir.
Ayette "Ğâsıkın iza vekab" ifadesi kullanılmıştır.
"Ğâsık"ın lügat manası "karanlık"tır.
Mesela Kur'an'ı Kerim'de bir yerde şöyle buyurulmuştur: "Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına (gaseke'l leyl..)" (İsra, 78) "Vekab"ın manası ise dahil olmak ve kaplamaktır.
Gece karanlığının şerrinden Allah'a sığınmak özellikle telkin edilmiştir.
Çünkü suçlar çoğunlukla gece karanlığında işlenir.
Eziyet verici ve zehirli hayvanlar da gece ortaya çıkarlar.
Bu sure nazil olduğunda Arabistan'da, anarşi ve korku nedeniyle gece karanlığı çok korkunç bir şeydi.
Çünkü çeteler karanlıkta ortaya çıkar ve yerleşim merkezlerini talan ederlerdi.
Rasulullah'ın hayatına son vermek isteyenler de katilin kim olduğu bilinmesin diye bu cinayeti gece karanlığında yapmayı planlıyorlardı.
Onun için, özellikle gece ortaya çıkan bütün afet ve şerlerden Allah'a sığınılması telkin edilmiştir. Burada gece karanlığının şerrinden, fecri getiren Allah'a sığınılmasındaki incelik kimsenin gözünden kaçmaz.

Bu ayetin tefsirinde bir tereddüt vardır.
Hz. Aişe'nin rivayet ettiği müteaddit sahih hadislerde şöyle nakledilmiştir: "Gece gökte Ay çıkmıştı. Rasulullah elimi tutarak Ay'ı işaret etti. Buyurdu ki: "Allah'a sığının-"Gâsikın iza vekab- budur." (Ahmed, Tirmizi, Nesei, İbn Cerir, İbn Münzir, Hakim, İbn Merduye.)
Bu hadisin tevili bazılarına göre "iza vekab"ın anlamının "iza hasefe" olarak anlaşılması iledir.
Yani Ay'ın tutulması olarak anlaşılabilir.
Fakat hiçbir rivayette, Rasulullah aya işaret ettiğinde ayın tutulmuş olduğuna dair bir kayıt yoktur. Ayrıca arapçada "iza vekab" yerine hiçbir zaman "iza hasefe" kullanılmaz.

Bana göre bu hadisin sahih tevili şöyledir: Ay ancak gece çıkar. Gündüz de gökte olduğu halde görünmez.
Bunun için Rasulullah'ın sözünün anlamı "Onun (Ay'ın) çıktığı zamandan, yani gece karanlığından Allah'a sığının" şeklindedir.
Çünkü Ay'ın aydınlığı saldırganlara karşı direnen kimseye çok fazla yararlı olmaz.
Suç işlemeyi hedef alanlara daha çok yararlı olur.
Rasulullah konu ile ilgili olarak bir hadisinde şöyle buyurmuştur: "Güneş battıktan sonra şeytanlar her tarafa yayılır.
Dolayısıyla karanlık bitinceye kadar çocuklarınızı eve toplayın.
Hayvanlarınızı kapatın."

TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Felâk Suresi 4. Ayet ve Tefsiri
وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ

Düğümlere üfüren-kadınların şerrinden,6


6. Burada "neffâsâti fi'l ukad" ifadesi kullanılmıştır. "Ukad" ukdenin çoğuludur.
Anlamı düğümdür.
Bir ipi düğümlemekte olduğu gibi.
"Nefese"nin anlamı üflemektir.
Nefese'nin çoğulu "neffâse"dir.
Bunu "allâme" kalıbında anlarsak anlamı "çok üfleyen erkek" olur.
Eğer bu kelimeyi müennes (dişi) sigada anlarsak o zaman "çok üfleyen kadınlar" olur.
Nefese'nin çoğulu "nüfus ve cemaatler" de olabilir.
Çünkü Arapça'da nüfus ve cemaat kelimesinin ikisi de müennestir.
Düğüme üflemek kelimesi pekçok müfessire göre sihir için kullanılır.
Çünkü sihirbazlar, bir iple düğüm atarak ona üflerler.
Bu ayetin anlamı "sihirbazların şerrine karşı fecri getiren Rabb'e sığınırım." şeklindedir.
Ayetin bu anlamını şu rivayet de teyid eder: Rasulullah'a sihir yapıldığında Cebrail (a.s) gelerek Muavezeteyn'i okumasını tavsiye etmişti.
Muavezeteyn'de bir tek bu cümle sihirle ilgilidir.
Ebu Müslim, İsfahani ve Zemahşeri "Neffasâti fi'l ukad"ı başka bir anlamda açıklamışlardır.
Onlara göre ayetten murad kadınların kurnazlığı ve hileleridir.
Onlar erkeklerin azim, irade ve düşüncelerine etki ederler.
Bu etki ayette sihire benzetilmiştir.
Çünkü kadına aşık olan bir insanın hali büyülenmiş gibidir.
Bu tefsir gerçekten ilginçtir.
Ama seleften gelen kabul görmüş tefsire ters düşmektedir.
Girişte açıkladığımız bu surelerin nazil olduğu şartlarla da mutabakat sağlanmaz.

Sihir hakkında şu bilinmelidir; Birisini sihirle etki altına almak için şeytandan ve yıldızlardan yardım istenir.
Kur'an bu nedenle sihiri küfür saymıştır.
"Süleyman küfre gitmedi, fakat o şeytanlar küfre gittiler, o insanlar sihir öğretiyorlar.." (Bakara, 102)
Yapılan sihirde şirk olmasa ve küfür kelimesi bulunmasa da sihir haramdır.
Rasulullah onu, yedi büyük günahtan biri saymıştır.
Bu yedi günah insanın ahiretini mahveden günahlardır.
Buhari ve Müslim'den, Rasulullah'ın şöyle dediği Ebu Hureyre'den rivayet edilmiştir: "Mahveden yedi şeyden sakının.
Ashab sormuş: Ya Rasulallah onlar nedir? Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Allah'a şirk koşmak, sihir yapmak, haksız yere adam öldürmek, faiz yemek, yetimin malını yemek, cihadda düşmandan kaçmak, iffetli bir mümin kadına zina iftirası atmak."

TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Felâk Suresi 5. Ayet ve Tefsiri
وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ

Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden.7

7. "Hased"in anlamı bir şahsın Allah'ın verdiği bir nimet ya da faziletin başkasında da bulunmasından hoşlanmamasıdır.
Veya o nimetlerin ondan alınıp kendisine verilmesini ve eğer kendisine verilmediyse başkasına da verilmemesini istemesidir.
Hased edenin şerrinden Allah'a sığınmanın manası; hased eden kişinin başkalarında bulunan iyiliği, söz ve fiili ile yoketmeye çalışmasından Allah'a sığınmaktır.
Hased eden kişi bu tutumu fiile geçirmediği müddetçe, bundan Allah'a sığınmaya ihtiyaç duyulmaz. Çünkü kalbinde ne olduğu bilinemez.
Ama hased fiile döküldüğünde ilk iş Allah'a sığınmak olur.
Ayrıca hased edenin şerrinden sığınmak için bazı tedbirler de alınır.
Bunlardan birisi, insanın Allah'a tevekkül etmesi ve Allah'ın izni olmadan hiçkimsenin zarar veremeyeceğine inanmasıdır.
İkincisi, hased edenin yaptığına sabretmesi ve sabırsız davranarak onun seviyesine inmemesidir. Üçüncüsü, hased eden Allah'tan korkmasa, halktan utanmasa ve hatta çok terbiyesiz davranışta bulunsa da, hased edilenin takvayı elden bırakmamasıdır.
Dördüncüsü, kalbinde hased edilene pek yer vermemesi ve fazla düşünmemesidir.
Onu fazla düşünmek, ona mağlup olmanın başlangıcı olur. Beşincisi, hased edene karşı kötü muamele yapılmamasıdır.
İmkan varsa ona iyilik ve ihsanda bulunmalıdır.
Hased edenin kendisine ne gibi kötülükler düşündüğüne aldırmamalıdır.
Altıncısı, hasede uğrayanın tevhid akidesine sebat göstermesidir.
Çünkü bir insanın kalbinde tevhid kökleşmişse, o hiçbir zaman, hiç kimseden korkmaz.


NAS SURESİ...
Nâs / 1 قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
DE Kİ: "Sığınırım ben insanların Rabbine,

Nâs / 2 مَلِكِ النَّاسِ
insanların Hakimine,

TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Nâs Suresi 3. Ayet ve Tefsiri
إِلَهِ النَّاسِ

İnsanların (gerçek) ilahına;1

1. Felak suresinde olduğu gibi burada da "eûzü billahi" denilerek Allah'ın üç sıfatı zikredilmiş ve O'na sığınılması telkin edilmiştir.
Birincisi; "Rabb'in nas'tır" yani insanları yetiştiren, mürebbisi, sahibi ve efendisi olan Allah. İkincisi "Melik'in Nas"tır; yani bütün insanların padişahı ve hükümdarı olan Allah.
Üçüncüsü; "İlah'in Nas"tır. Yani, insanların gerçek mabudu olan Allah. (İlah'ın Kur'an-ı Kerim'de iki anlamda kullanıldığı bilinmelidir.
Birincisi, mabud olmadığı halde, kendisine ibadet edilen şahıs veya bir şeydir.
İkincisi, kendisine ibadet edilmesi gereken gerçek mabuddur.
O'na ibadet edilse de, edilmese de O ilahtır.
Allah (c.c.) için nerede ilah kelimesi kullanılmışsa, bu ikinci anlamda kullanılmıştır.)
Bu üç sıfatın zikredilmesinin nedeni; "İnsanların Rabb'i, Melik'i ve Mabud'u olarak kamil iktidar sahibi ve kullarını korumaya kadir olan Allah'a sığınırım.
Ancak O, insanların kendi kendilerini kurtaramayacağı şeyden onları kurtarır." inancının pekişmesi içindir.

Sadece bunun için değil O'nun (c.c); Rabb, Melik ve İlah olduğunu vurgulamak içindir de.
O'nun dışında hiçkimseye sığınılmayacağını ve gerçek sığınağın O (c.c) olduğu inancını güçlendirmek de bu nedenler arasındadır.

Nâs / 4 مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
fısıldayan sinsi ayartıcının şerrinden,

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 04.02.17, 01:49
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,484
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Nâs Suresi 5. Ayet ve Tefsiri
الÙّذÙÙŠ ÙŠÙÙˆÙسْوÙس٠ÙÙÙŠ صÙدÙور٠النÙّاسÙ

Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar);2

2. Burada "Vesvâsil Hannâs" kelimesi kullanılmıştır.
"Vesvas"ın anlamı, "tekrar tekrar vesvese veren"dir.
Vesvesenin anlamı insanın kalbine ona hissettirmeden peşpeşe kötü düşünce sokmaktır.
"Vesvese" kelimesinde yapılan fiilin sürekliliği, tekrarı sözkonusudur.
"Zelzele" kelimesindeki tekrarda olduğu gibi. Çünkü insanı bir zerre kışkırtmak yeterli olmaz.
Ona bir fiili işletebilmek için onu tekrar tekrar kışkırtmak gerekir.

İşte bu çalışmaya "vesvese", vesveseyi verene de "vesvâs" denir.
"Hânnâs" kelimesine gelince, bu kelime Hunus'tan türemiştir.
"Hunus"un anlamı açığa çıktıktan sonra saklanmak veya ileri çıkıp geri çekilmektir.
"Hannas" "hunus"un mübalağa siğasıdır.
Bu nedenle "hannas" kelimesi sözkonusu fiili çokça yapan, tekrarlayan anlamına gelir.
Burada vesvese verenin vesvese vermek için insana tekrar tekrar geldiği açıktır.
Bunun yanına "hannas" kelimesi gelince anlam şöyle olur: Vesvese veren ve geri çekilen, tekrar tekrar gelerek vesvese vermeye çalışan.
Diğer bir ifadeyle birincisinde başaramadığında vesvese vermek için tekrar tekrar ikinci, üçüncü, dördüncü defa gelen.

"Vesvasil Hannas"ı anladığımıza göre şimdi de onun şerrinden Allah'a sığınmanın ne anlama geldiği üzerinde duralım.
Bu şerden Allah'a sığınmanın anlamı, şerrin kalbe yerleşmemesi için Allah'a dua etmek ve sığınma isteminde bulunmaktır.
İkinci anlamı; Allah (c.c.) yolunda çalışanın aleyhinde halkın kalbine vesvese verene karşı daima Allah'a sığınmaktır.
Hakka davet edenler için, kalplerine vesvese verilenlerin herbirine tek tek ulaşıp bu olumsuzluğu düzeltmenin mümkün olamayacağı açıktır.
Hak davetçilerinin, Allah'a daveti bırakarak her bireyin davetçiler hakkındaki yanlış düşünceleri düzeltemeyeceği ve ithamlara cevap veremeyeceği ve bunlar için vakit ayıramayacağı bilindiğine göre, tek çare bütün bunlardan Allah'a sığınmaktır.
Ayrıca muhaliflerin seviyesine inerek kendini savunmak için onlara cevap vermesi de uygun değildir. Onun için Allah, hak davetçilerine yol gösterir ve şöyle buyurur: "Şerre karşı Allah'a sığınarak hiçbir şeye aldırmadan davete devam edin.
Çünkü buna karşı çıkmak sizin göreviniz değildir.
Bu; Rabb'in nas, Melik'in nas ve İlah'in nas'ın işidir."

Burada vesvesenin, şer fiilinin başlangıcı olduğu sonucu da çıkmaktadır.
Vesvese, gafil ve zihni boş olan bir insan üzerinde önce etkili olur ve kalbinde kötülüğe istek meydana getirir.

Bu kötü niyet daha sonra irade haline gelir ve vesvesenin de etkisiyle irade pekişir.
Son adımda ise şer amel ortaya çıkar.
Vesvese verenin şerrinden Allah'a sığınmanın anlamı, Allah'ın henüz başlangıcında şerri yoketmesidir.

Olaya başka bir açıdan yaklaşırsak, vesvese verenlerin çabasını şu şekilde sıralayabiliriz: İnsanı, önce küfür, şirk, ateistlik, Allah (c.c.) ve Rasulüne isyan ve müminlere karşı düşmanlık için kışkırtırlar.
Eğer bunda başarılı olamamışlarsa ve kışkırtılan kişi oyuna gelmeyerek İslam'a girmişse, bu kez onu İslam içinde bid'ata teşvik ederler.
Bunda da başarılı olamazlarsa, onu günaha teşvik ederek, bunlarda bir sakınca olmadığını telkin ederler.
Böylece küçük günahların birikerek büyük günahlara dönüşmesini isterler.
Bunda da başarılı olamazlarsa, söz konusu kişinin müminliğinin kendisi ile sınırlı kalmasına ve galip gelmek için çalışmasına çaba gösterirler.
O şahıs tüm bunlara rağmen hiç bir oyuna gelmezse, cin ve insanlardan bütün şeytanlar saldırıya geçerek halkı onun aleyhine kışkırtırlar.
Bu noktada şeytan, mü'min insana gelerek şöyle kışkırtır: "Bunlara tahammül etmen korkak olduğunu gösteriyor.
Aslında senin de onlara karşılık vermen gerekirdi." Bu, şeytanın son silahıdır.
Şeytan böylece Hak davetçilerini saptırmak ve verimsiz bir alana itmek ister.
Davetçi eğer bu tuzaktan da kurtulursa, şeytan çaresiz kalır, Bu konuda Kur'an'da şöyle buyurulur: "Eğer şeytanın seni kışkırttığını hissedersen Allah'a sığın!" (Araf: 200, Fussilet: 36), "De ki: Şeytanın kışkırtmasından Sana sığınırım" (Mu'minun: 97). "Muttakilerin durumu, şeytandan kötü bir düşünce geldiğinde hemen Allah'ı hatırlayarak doğru yolu bulmalarıdır." (A'raf: 201) Şeytanın son tuzağından da kurtulanlar hakkında Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

"....Buna ancak nasip sahipleri eriştirilir." (Fussilet: 35)

Burada bir başka noktaya da dikkat edilmelidir.
O da, insanın kalbine sadece dışarıdan cin ve şeytanlardan vesvese gelmediğidir.
İnsanın kendi nefsi de vesvese verir.
Yanlış düşünce ve sapmış aklın da vesvese vereceği ihtimal dışında değildir.
İnsanın gayri meşru istek ve hevesleri, irade gücü ve muhakemesinin de onu saptırabileceği bilinmelidir.
Bu konu Kur'an-ı Kerim'de şöyle açıklanmıştır: "Biz onun nefsinin ne vesveseler verdiğini biliriz." (Kaf: 16).
Rasulullah cuma namazı hutbesinde okunması sünnet olan duada şöyle buyurmuştur: "Nefsin şer ve fitnelerinden Allah'a sığınırız." (Neuzu billahi min şururi enfusina.)

TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Nâs Suresi 6. Ayet ve Tefsiri
Ù…Ùن٠الْجÙÙ†Ùّة٠وÙالنÙّاسÙ

Gerek cinlerden, gerekse insanlardan3 (olan her hannas'tan Allah'a sığınırım).

3. Bazı ehli ilme göre vesvese verenler iki çeşittir. Birisi cin, diğeri ise insandır.
Buna dayanarak söz konusu müfessirler ayetteki "Nas" kelimesinin hem insanı hem de cini kapsadığını söylemişlerdir.

Kur'an'daki "Ricalun (erkekler)" kelimesinin cinler için de kullanılmış olmasını (Cin:6), "Nefer" kelimesinin aynı zamanda cin topluluğu için de kullandığı (Ahkaf: 29) delil göstererek; "Nas" kelimesinin cin ve insana da şamil olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Ancak bu açıklama doğru değildir.
Çünkü "nas", "ins" ve "insan" kelimeleri lugat yönünden cin kelimesinin zıddıdır.
Cin'in asıl manası gizli mahluktur.
Cinler, insanın gözünden gizli olduğu için onlara cin denir.
Bunun tersine "nas" veya "ins" kelimesi açık, görünür ve hissedilebilir olduğu için bu kelime ile nitelenmiştir.
Bu kullanım Kasas suresi 29. ayette "ânes" kelimesinin, "rea (görmek)" anlamında kullanılması gibidir (ânese min canib't tûri nara).
Yani Hz. Musa'nın Tûr dağının yanında ateşi görmesini "rea" kelimesi ile değil de "ânes" kelimesi ile karşılanması gibi...
Nisa suresi 6. ayette de; "fe in ânestum minhum rüşda." Yani "onların büluğa erdiğini hissettiğinizde.." ifadesine göre "anes'in anlamı, "âsestum (hissettiğinizde)" veya "raeytum (gördüğünüzde)"dur...
Örnekten de anlaşılacağı gibi "nas"ın anlamı lugat yönünden "cin" kelimesi için uygun olamaz. Dolayısıyla konumuz olan ayetin doğru anlamı; "Cinlerden ve insanlardan olabilen ve insanların kalbine vesvese veren şey" şeklindedir.
Yani diğer bir ifadeyle vesvese verme işini cin şeytanları da, insan şeytanları da yaparlar.
Bu surede onların her ikisinden de Allah'a sığınılması telkin edilmiştir.
Bu anlamı Kur'an ve hadisler de teyid etmektedir. Kur'an'da şöyle buyurulmuştur: "Biz her peygambere de insan ve cin şeytanlarını böylece düşman ettik.
Birbirlerine ümit verici şeyler söyleyerek aldatmak ister ve uydurma şeyleri onlara fısıldarlar..." (En'am, 112).

İmam Ahmed, Nesei ve İbn Hibban, Ebu Zer'den şöyle naklederler:
"Mescidde Rasulullah'ın yanındaydım şöyle buyurdu: 'Ya Ebu Zer, namaz kıldın mı?'
Ben 'Hayır', dedim.
Rasulullah: 'Kalk ve namaz kıl', buyurdu. Kalktım, namaz kıldım ve tekrar yanına oturdum. Rasulullah: 'Ya Ebu Zer, insan ve cin şeytanlarının şerrinden Allah'a sığın', dedi.
Ben: 'Ya Rasulullah, insanlardan da şeytan olur mu?' dedim. Rasulullah: 'Evet', dedi."

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 27.03.17, 23:45
Üye
 
Üyelik tarihi: 21.03.17
Bulunduğu yer: erzurum
Mesajlar: 46
Etiketlendiği Mesaj: 3 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Burada bir başka noktaya da dikkat edilmelidir.
O da, insanın kalbine sadece dışarıdan cin ve şeytanlardan vesvese gelmediğidir.
İnsanın kendi nefsi de vesvese verir.
Yanlış düşünce ve sapmış aklın da vesvese vereceği ihtimal dışında değildir.
İnsanın gayri meşru istek ve hevesleri, irade gücü ve muhakemesinin de onu saptırabileceği bilinmelidir.
Bu konu Kur'an-ı Kerim'de şöyle açıklanmıştır: "Biz onun nefsinin ne vesveseler verdiğini biliriz." (Kaf: 16).
Rasulullah cuma namazı hutbesinde okunması sünnet olan duada şöyle buyurmuştur: "Nefsin şer ve fitnelerinden Allah'a sığınırız." (Neuzu billahi min şururi enfusina.)

rabbim yardımcımız olsun inşaallah

.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 20.12.18, 18:54
 
Üyelik tarihi: 20.12.18
Bulunduğu yer: Manavgat
Mesajlar: 308
Etiketlendiği Mesaj: 11 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah razı olsun guzel paylaşım insanın kendine vesvese vermeside panik atak rahatsızlığı yapıyo

Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
felak, nas, sureleri


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Rüyada Felak Nas Suresi Okumak NGB E-F-G Harfleri Rüya Tabirleri 0 03.09.23 19:01
Felak ve Nas Sureleri ile büyü bozma Kimyevi Sure ve Ayet Havasları 5 11.10.22 19:26
Felak ve Nas sureleri varsa neden büyü bozma işlemi yapılır? Song_of_sea Sorularınız 10 13.03.22 00:16
Felak ve Nas Süreleri (Muavvizeteyn) zivali28 Dualar & Dua Kardeşliği 13 04.06.20 10:57
ihlas Suresi- Felak Suresi-Nas Suresi Sesli Dinle ve Oku Havasokulu Sesli Kur-an 4 17.03.19 23:57


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:08.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147