Alıntı:
Garip1isi Nickli Üyeden Alıntı
Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, apaçık olan bir kitapta olmasın." (Neml Suresi, 75)Bu kitabı kuran değil de levhi mahfuz olarak düşünüyorum her şeyin yazılı olduğu kitap ordan da genelleme yapıyorum levhi mahfuz varsa paralel evrenler de olabailir kuranda bu konuda bir şey yok ama her şey de kuranda yazmıyor 18 bin alem diyor sonuçta bence böyle bişey olabilir daha araştırıyorum
|
Madde, ruh ve madde ötesi şeyler, hepsi “kâinat: evren” denilen bir bütünü oluştururlar. Kâinat “âlemler” den meydana gelmiştir ve sayıları hakkında bir şey söylememiz mümkün değildir. Kur’ân, ilahî bir kitap olarak; “Hamd (şükür) âlemlerin Rabbinedir: ” cümlesiyle başlar. Bu ifâdede Yüce Allah’ın bir tek olmasına karşılık âlemlerin çokluğundan söz edilmiştir. Aslen soyu Kureyş’e kadar uzanan, İran ve Türk illerinde doğup yetişen ve yine bu bölgelerde ilmî faaliyetlerde bulunan müfessir-filozof Fahruddîn er-Râzî (544-606 h/1150-1209 m) âlem ısıtılahını açıklarken şöyle yazıyor:“Şunu bil ki bu kelime, sâhili olmayan bir denizdir. Çünkü âlem, Allah’tan başka her şeyin ismidir. Allah’tan gayrı olan nesne ya cisim olur veya o cisimdeki bir durum olur. Yahut da o ne bir cisim (madde) veya ne de ondaki bir haldir ki bunlar da ruhlardır. Cisimlere gelince bunlar ya yıldızlara mahsus (felekî) veya unsur (cevher)e âit şeyler olurlar. Felekiyâta âit olanların ilki, övgüsü yapılan Arş’tır, ondan sonra da Kürsî gelir. Akıllı olan kişinin; Arş, Kürsî, bunların nitelikleri ve ahvâlini bilmesi, sonra; Levh-i mahfûz, Kalem, Rafraf, Beytü’l-mâmur, Sidretü’l-müntehâ’nın ne olduklarını ve onların gerçeğini düşünmesi gerekir. Yine akıllı kişi; göklerin tabakaları, onların genişlemesi, göklerin ecrâmı (:yıldız ve gezegenleri), onların boyut ve uzaklıkları hakkında düşünmelidir. Sonra yine bu kişinin sâbit ve gezegen yıldızları iyice düşünmesi gerekir. Yine onun; dört unsur (cevher) âlemini ve mâden, nebât ve canlılar olmak üzere o dört unsurdan meydana gelen üç varlık âlemini düşünmesi gereklidir. Sonra o, sivri sinek ve bit gibi hakîr ve zayıf yaratıkları, Allah’ın hangi hikmetle yaratmış olabileceğini düşünecek ve buradan eşyada meydana gelen olaylara (:a’râd) ve onların uzak-yakın çeşitlerine intikal edecek ve her bir çeşitten meydana gelecek olan faydaları düşünecektir. Oradan da yüksek ve alçak ruhların mertebelerini bilmeye yönelecektir... Eğer o, bütün bu şeylerin hepsinden gücü ölçüsünde bir şey elde ederse o zaman onun kafasında Âlem’in ne olduğunu tanıma hususunda zerre kadar bir bilgi oluşacaktır”[ F. Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, XII/147] (Kaynak: Uzay Ayetleri Tefsiri Prof. Dr. Celal Yeniçeri ERKAM YAYINLARI sayfa 41)