Alıntı:
Dtcfli Nickli Üyeden Alıntı
Selamün aleyküm.
Essalatü vesselamü aleyke ya rasulullah. Bi adedi ılmillah.
Salavat getirirken salavatın sonuna bi adedi ılmillah gibi ilaveler getirmenin daha faziletli olduğunu okudum. Ancak üstte yazdığım gibi okumak uygun mudur sizlere sormak istedim. Bu okunuş doğru mudur arkadaşlar?
|
İlminin sayısınca, ya da adede halkih de Denir (yarattıklarının sayısınca). Kitabımda la ilahe illallah Muhammedun Resulullahi adede halkih deniyordu. Yaratıkları sayısınca bu kadar Zikri vermiş gibi sevabın olabilir Allah'a kolaydır.
Alıntı:
Dtcfli Nickli Üyeden Alıntı
Selamün aleyküm.
Essalatü vesselamü aleyke ya rasulullah. Bi adedi ılmillah.
Salavat getirirken salavatın sonuna bi adedi ılmillah gibi ilaveler getirmenin daha faziletli olduğunu okudum. Ancak üstte yazdığım gibi okumak uygun mudur sizlere sormak istedim. Bu okunuş doğru mudur arkadaşlar?
|
Ya Muaz! Günde kaç defa Allah Teâlâ’yı zikrediyorsun? Günde on bin defa Lâilâhe illâllah diyerek mi? Bak, sana bazı kelimeler öğreteyim, bu on bin defa demenden daha kolaydır senin için. Böyle dersen ne bir melek sevabını yazmağa takat getirebilir ne de bir başkası… Şöyle de:
لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ عَدَدَ كَلِمَاتِهِ، لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ عَدَدَ خَلْقِهِ، لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ زِنَةَ عَرْشِهِ، لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ مِلْأَ سَمٰوَاتِهِ، لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ مِثْلَ ذَلِكَ مَعَهُ، وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ مِثْلَ ذَلِكَ مَعَهُ، لَا يُحْصِيهِ مَلَائِكَةٌ وَلَا غَيْرُهُ.
"Lâilâhe illâllahu adede kelimâtihî, lâilâhe illâllahu adede halkihî, lâilâhe illâllahu zinete arşihî, lâilâhe illâllahu mil-e semâvâtihî, lâilâhe illâllahu misle zâlike me’ahû, vel hamdu lillahi misle zâlike mea’hû. Lâ yuhsihi melâiketün velâ gayruhu."
"Allah’ın kelimeleri adedince Lâ ilâhe illallah. Yarattıkları adedince Lâ ilâhe illallah, Arş ağırlığınca Lâ ilâhe illallah. Semâlar dolusu Lâ ilâhe illallah. Bunlarla beraber bunların mislince Lâ ilâhe illallah. Bunlarla beraber bunların mislince elhamdülillah. Böyle dersen ne bir melek sevabını yazmağa takat getirebilir, ne de bir başkası.” (bk. Taberanî, ed-Dua, 1/466, h.no: 1630)