Allah beni affeder mi? - Sayfa 5 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #41  
Alt 25.09.24, 23:30
ygt ygt isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24.06.24
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 69
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah razı olsun nasip olursa yaşlandığımda , gençliğimde neden yapmadım dememek için , pişman olmamak için , gençliğimde rabbime yaklaşmak için çalışıyorum

Alıntı ile Cevapla
  #42  
Alt 26.09.24, 00:29
 
Üyelik tarihi: 22.03.24
Bulunduğu yer: Türkiye
Mesajlar: 235
Etiketlendiği Mesaj: 16 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ygt Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
hocam ben artık günahı işleyecek vaziyette değilim , çok para kaybettim zaten.
Aşağıdaki yazıya göre de Allah affetsin demekten başka çarem yok , kafir oldum mu peki? Müslümanlığım devam ediyor mu?

Fakat kişi, günahı küçümsemek ve onu işlemeye devam edip hemen tövbe etmemek adet haline gelmişse ve artık günahı işleyemeyeceği duruma gelirse Cenâb-ı Hak böylesinin tövbesini kabul etmez’’
De ki (Allah şöyle buyuruyor): “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” Zümer 53. Tövbenin kabul edildiğini kullar bilemez. Onlara sormak yerine teheccüde uyan Rabbine ağla. O affeder. Ufak bir çocuk gibi af dile. Sebebe sonuca yapışma kaybettiğim için şuan günahı istesem de işleyemeyecğim için yapmıyorum deme. Senin Rızan için vazgeçtim de. Allah tüm günahları bağışlar.

Alıntı ile Cevapla
  #43  
Alt 26.09.24, 09:55
ygt ygt isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24.06.24
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 69
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Hafizem Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
De ki (Allah şöyle buyuruyor): “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” Zümer 53. Tövbenin kabul edildiğini kullar bilemez. Onlara sormak yerine teheccüde uyan Rabbine ağla. O affeder. Ufak bir çocuk gibi af dile. Sebebe sonuca yapışma kaybettiğim için şuan günahı istesem de işleyemeyecğim için yapmıyorum deme. Senin Rızan için vazgeçtim de. Allah tüm günahları bağışlar.
Allah razı olsun , Allah hepimizi affetsin , şu 3 günlük dünyada ahiretini yok edenlerden eylemesin

Alıntı ile Cevapla
  #44  
Alt 26.09.24, 10:01
BiryolLine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 18.03.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 256
Etiketlendiği Mesaj: 6 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ygt Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kaybedersem tövbe ederim diyodum , nankörlük , şeytanlık yapıyordum sonunda kaybettim ve tövbe ettim ama tövbem sanki kabul olmayacak , Allah beni affetmeyecek gibi hissediyorum .

Adi bir insan gibi hissediyorum , kazansam hep öyle devam edecekmişim gibi hissediyorum kaybettiğim için tövbe ettim düşüncesi beni bitiriyor
Belki de kaybetmeyi arzuluyordunuz bir taraftan, kaybedeyimde tevbe edeyim gibi. Farkında olmadan kaybetmek için kendinizi sabote etmiş bile olabilirsiniz ve kaybedebilmek için içten içe dua bile etmiş olabilirsiniz.

Çünkü kaybetmeden bazen geri çıkıp kurtulamazsınız. Bazı şeyler o kadar bağlayıcı, o kadar lezzetli bir zehirdir ki ancak sağlam bir düşmeden geri çıkmayı başaramaz insan. Nasuh tevbesi deniyor mesela Mesnevide geçtiğine göre Nasuh diye bir adam var ve tevbe araşında, bunun için bir hocadan dua bile istiyor ancak yinede tevbe edemiyor ne zaman ki işlediği günah onu düşürüp içinden çıkıp kurtulamayacağı bir ana düşüyor ki o zaman tevbe ediyor kurtuluyor. O kişi demek ki, düşmeden kurtulamayacaktı da başına Allah kurtulup tevbe etsin diye böyle bir şey getirdi. Öyle tevbe etmiş ki Nasuh ismi Tevbeyi Nasuh olmuş hikayeye göre. Google da "Mesnevi de Nasuh" diyerek detaylı halini okuyabilirsiniz.

Alıntı ile Cevapla
  #45  
Alt 26.09.24, 12:09
ygt ygt isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24.06.24
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 69
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
BiryolLine Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Belki de kaybetmeyi arzuluyordunuz bir taraftan, kaybedeyimde tevbe edeyim gibi. Farkında olmadan kaybetmek için kendinizi sabote etmiş bile olabilirsiniz ve kaybedebilmek için içten içe dua bile etmiş olabilirsiniz.

Çünkü kaybetmeden bazen geri çıkıp kurtulamazsınız. Bazı şeyler o kadar bağlayıcı, o kadar lezzetli bir zehirdir ki ancak sağlam bir düşmeden geri çıkmayı başaramaz insan. Nasuh tevbesi deniyor mesela Mesnevide geçtiğine göre Nasuh diye bir adam var ve tevbe araşında, bunun için bir hocadan dua bile istiyor ancak yinede tevbe edemiyor ne zaman ki işlediği günah onu düşürüp içinden çıkıp kurtulamayacağı bir ana düşüyor ki o zaman tevbe ediyor kurtuluyor. O kişi demek ki, düşmeden kurtulamayacaktı da başına Allah kurtulup tevbe etsin diye böyle bir şey getirdi. Öyle tevbe etmiş ki Nasuh ismi Tevbeyi Nasuh olmuş hikayeye göre. Google da "Mesnevi de Nasuh" diyerek detaylı halini okuyabilirsiniz.
vay be ne güzel yazdınız , kazanırken nefsime iyi geliyodu ama hep düşünüyodum neden yaptım , ilerde pişman olucam diye ama çok az etkiliyodu , emeğinize , ellerinize sağlık bilginizi paylaştığınız için.

Alıntı ile Cevapla
  #46  
Alt 26.09.24, 13:19
Üye
 
Üyelik tarihi: 19.09.24
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 54
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

100 Kişiyi Öldüren Adamın Tövbesi

Ebû Saîd Sa`d İbni Mâlik İbni Sinân el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler.

Bu adam râhibe giderek:
- Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu? Diye sordu.

Râhip:
- Hayır, kabul olmaz, deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını yüz’e tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek:
- Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu.

Âlim:
- Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir, dedi.

Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli yetti.
Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar.

Rahmet melekleri:
- O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü, dediler.

Azap melekleri ise:
- O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler.

Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler.

Hakem olan melek:
- Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir, dedi.

Melekler iki mesâfeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü.
Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47, 48

Sahîh(-i Müslim)deki bir başka rivayete göre:
“O kimse iyi insanların yaşadığı köye bir karış daha yakın olduğundan oralı sayıldı.”
Sahîh(-i Müslim)deki bir diğer rivayete göre:
“Allah Teâlâ öteki köye uzaklaşmasını, beriki köye yaklaşmasını, meleklere de iki mesafenin arasını ölçmelerini emretti. Adamın beriki köye bir karış daha yakın olduğu görüldü. Bunun üzerine affedildi.”
Bir başka rivayette ise: “Adam göğsünün üzerinde öteki köye doğru ilerledi” denilmektedir.

HADİSTE NE ANLATILMAK İSTENİYOR?
Günahlar ne kadar çok ne kadar büyük olursa olsun, onlardan kurtulmanın mutlaka bir yolu vardır. Adam öldürmek büyük günahlardan biridir. Bir katil beş on kişiyi değil, yüz kişiyi bile öldürmüş olsa, Allah’ı inkâr etmedikten sonra günahını affettirmesi mümkündür. İşte hadisimiz bu gerçeği çarpıcı bir misalle anlatmaktadır.

Hz. Îsâ’dan sonraki zamanlarda doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam, yaptığı yanlışı sonunda anlamış, günahlarından temizlenmeyi arzu etmiş, bunun mümkün olup olmadığını öğrenmek üzere dünyanın en bilgili adamını aramaya başlamıştı.

Ne yazıkki ona âlim diye gösterilen kimse, gerçek bir din âlimi değildi. Bunun için de o günah hastasına bir kurtuluş reçetesi veremedi. Vicdanını kanatmaya başlayan günahların dayanılmaz baskısı altında bulunan zavallı adam, derdinin bir devası bulunmadığını duyunca eski çılgınlıkları depreşti, âlim geçinen o adamı da cinayet listesine ekleyiverdi.

Halbuki o sözde âlim etraflıca düşünmeliydi. Öldürmeyi alışkanlık hâline getirmiş bir cinayet makinasıyla karşı karşıya bulunduğunu hesap etmeliydi. Arslan için parçalamak nasıl tabii bir olaysa, böylesi kimseler için de öldürmenin aynı derecede tabii olduğunu bilmeliydi. Ama bilemedi. Zira bunu bilecek kadar ilmi ve anlayışı yoktu. Allah Teâlâ’nın sonsuz merhamet sahibi olduğunu bilen bir âlim, tövbe yollarını arayan birini ümitsizlik batağına nasıl fırlatabilirdi. Bu olacak şey değildi. Tövbe kapısına yapışan bir günahkârı ilâhî rahmetin yıkayıp arıtacağını bilmeyen bir kimsenin ne ilmi ne de anlayışı olabilirdi. Halk o râhibin ibadetle meşgul olmasına bakarak kendisini âlim sanmıştı. Ne yazıkki bu câhil adam bir şey bilmediğini de bilmiyordu. Bir kurtuluş yolu arayan katile bu sebeple yanlış fetvâ vermiş ve böylece hem kendini mahvetmiş hem de karşısındakini günaha sokmuştu.

Katilin ikinci arayışında, gerçek âlimi bulduğu görülmektedir. Çünkü bu adam samimiyetle tövbe eden bir kimseyi Allah Teâlâ’nın reddetmeyeceğini biliyordu. Bu sebeple o günahkâra ümit verdi ve bu davranışıyla o, ilmin ibadetten üstün olduğunu ortaya koydu.

Bu âlimin günahkâr adama “Sakın memleketine dönme! Zira orası fena bir yerdir” şeklindeki tavsiyesi pek önemli bir gerçeği ortaya koymaktadır. “Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözünün de ifade ettiği gibi, kötü insanların çoğunlukta olduğu bir yerde yaşayan, ahlâkı bozulmuş kimselerle düşüp kalkmaya devam eden kimsenin, onların fena tesirinden kurtulması kolay değildir. Şu hâlde iyiye, doğruya ve güzele ulaşmak isteyen birinin, içinde yaşadığı kötü çevreyi mutlaka terk etmesi gerekir. Kara kazanın karasından kurtulmanın bir başka yolu yoktur.

Güzel, temiz ve mutlu bir hayatı kucaklayıp ömür boyu bahtiyar yaşamanın ikinci şartı ise, o gerçek âlimin tavsiye ettiği gibi, iyi kimselerle bir arada olmaktır. Onlarla düşüp kalkmak, Allah’a giden yolda onlarla birlikte yürümektir.

İyilerin zarar etmesi mümkün değildir. Yüce Rabbimiz’in iyi kimseleri gözetip kolladığı, günahlarını affederek onları cennetinde ağırlamak istediği bu hadîs-i şerîfte açıkca görülmektedir. Yüz kişiyi öldürmesine rağmen, Cenâb-ı Hak o günahkâr kulunun gönlünde parıldayan tövbe ışığını rahmet meleklerine göstermiş ve onu azap meleklerine karşı savunmalarını istemiştir. Anlaşıldığına göre azap melekleri o şahsın tövbe yolunu tuttuğunu bilmiyorlardı. Bu sebeple rahmet meleklerine “İyi ama o adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki!” diye diretiyorlardı.

Tövbe etmeye karar verenleri bağışlayacağını bize canlı bir misalle göstermek isteyen Allah Teâlâ, rahmet melekleri ile azap melekleri arasındaki çekişmeyi halletmek üzere bir başka meleğini insan kılığında gönderdi; aralarında onu hakem tayin etmelerini diledi ve o meleğe nasıl hakemlik yapacağını öğretti.

Hadîs-i şerîfin bir başka rivayetinde Cenâb-ı Mevlâ’nın “öteki köye uzaklaşmasını, beriki köye de yaklaşmasını emretmesi”, yüz kişiyi bile öldürmüş olsalar tövbekâr kullarını affedeceğini ve onları rahmetiyle kucaklayacağını ortaya koymaktadır.

Furkan sûresinin 68-70. âyetlerinde Cenâb-ı Hakk’ın has kulları anlatılırken onların Allah Teâlâ’ya ortak koşmayacakları, adam öldürmeyecekleri ve zina etmeyecekleri belirtilir. Bu günahları işleyenlerin ise, yaptıklarının cezasını mutlaka çekecekleri ve kıyamet gününde pek kötü bir duruma düşecekleri anlatılır. Sonra da bir istisna yapılarak şöyle buyurulur:

“Ancak tövbe ve iman edip iyi işler yapanlar başkadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır; engin merhamet sahibidir.”

Tövbe kapısını açık bırakarak günahkâr gönüllere soğuk sular serpen bu âyet-i kerîmeyi Zümer sûresinin 53. âyeti pekiştirmekte ve sonsuz merhamet sahibi Allah Teâlâ’dan asla ümit kesilmeyeceğini şöyle ifade etmektedir:

“Ey kendilerinin aleyhinde çalışarak haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.” Bu kıssada anlatılan tövbekâr katilin İslâmiyet’ten önce yaşadığı, bu sebeple de onun bize örnek olamayacağı düşünülebilir. Burada dinimizin bir prensibini hatırlatmak faydalı olacaktır. Bu prensibe göre Allah ve Resûlü, eski milletlerin din ve inançlarına dair bazı bilgiler verdikten sonra o bilgilerin hükümsüz olduğunu belirtmezlerse, bunlar bizim için de bir kaynak ve dayanak olur. Peygamber Efendimiz bu kıssayı anlattıktan sonra onun bizim için geçersiz olduğunu söylemediğine göre, bu olaydan ders almamızı ve buna uygun hareket etmemizi istediği anlaşılmaktadır.

HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ

Günahım bağışlanmaz diye ümitsiz olmamalıdır. Çünkü günah ne kadar büyük olursa olsun, Allah’ın merhameti daha büyüktür.
Cenâb-ı Hakk’ın kendisine tövbe nasip ettiği ve iyiliğe kabiliyetli olarak yarattığı kimse, büyük günahlar da işlemiş olsa, birgün gelir Allah’a yönelir; tövbe ederek günahlarını affettirir.
İyi bir âlim çok ibadet eden bilgisiz kişiden daha değerli ve faydalıdır. Kıssamızdaki câhil âbidin hem kendisini hem de kendisine akıl danışan kimseyi mahvetmesi, şuurlu âlimin ise hem kendisini hem de kendisine akıl danışanı kurtuluşa götürmesi bunu göstermektedir.
Halkın mânevî önderi durumunda olan kişilerin son derece anlayışlı, ümit verici ve sevgi dolu kimseler olması gerekir.
İyi kimselerle dostluk kurmalı, fena hâlleri devam ettiği sürece kötü insanlardan uzak durmalıdır. Aksi hâlde kötülerin etkisinden kurtulmak mümkün değildir. İyilerle bir arada olma gayreti, kişinin doğru yolda olduğunu gösterir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz ümmetini eğitirken geçmiş milletlerin ibretli hikâyelerine zaman zaman baş vurmuştur. Güzel dinimizin esaslarına ters düşmemek şartıyla, insanları irşad eden kimseler bu nevi kıssalardan faydalanabilir.

KAÇ DEFA GÜNAH İŞLERSEN İŞLE HER DEFASINDA ALLAH’A EL AÇ!

Tövbe ve istiğfâr samimiyetle yapılmalı, yapılan günahtan dolayı gerçekten pişmanlık duyulmalıdır. Yoksa günah işlemeye devam ederken tövbe ve istiğfâr etmeye kalkmak, tövbeyi küçümsemek olur. Üstelik bu yanlış tutumdan dolayı ayrıca tövbe ve istiğfâr etmek gerekir.

Hayat devam ettiği sürece insanoğlunun hataları da devam edecektir. Her hatadan sonra Rabbimize dönüp ondan bizi affetmesini dilememiz bizden istenen bir kulluk görevidir. İki de bir tövbe etmenin Allah Teâlâ’ya saygısızlık olduğu sanılmamalıdır. 422 numaralı hadiste görüleceği üzere insan kaç defa günah işlerse işlesin, her defasında Allah’a el açıp “Allahım günahımı bağışla!” diye yalvardığı zaman merhametli Rabbimiz onu reddetmez; aksine “Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden ve günahından dolayı kendisini hesaba çekecek olan bir Rabbi vardır” buyurarak onu bağışlar.

Alıntı ile Cevapla
  #47  
Alt 26.09.24, 14:09
ygt ygt isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24.06.24
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 69
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
BOSS53 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
100 Kişiyi Öldüren Adamın Tövbesi

Ebû Saîd Sa`d İbni Mâlik İbni Sinân el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler.

Bu adam râhibe giderek:
- Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu? Diye sordu.

Râhip:
- Hayır, kabul olmaz, deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını yüz’e tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek:
- Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu.

Âlim:
- Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir, dedi.

Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli yetti.
Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar.

Rahmet melekleri:
- O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü, dediler.

Azap melekleri ise:
- O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler.

Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler.

Hakem olan melek:
- Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir, dedi.

Melekler iki mesâfeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü.
Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47, 48

Sahîh(-i Müslim)deki bir başka rivayete göre:
“O kimse iyi insanların yaşadığı köye bir karış daha yakın olduğundan oralı sayıldı.”
Sahîh(-i Müslim)deki bir diğer rivayete göre:
“Allah Teâlâ öteki köye uzaklaşmasını, beriki köye yaklaşmasını, meleklere de iki mesafenin arasını ölçmelerini emretti. Adamın beriki köye bir karış daha yakın olduğu görüldü. Bunun üzerine affedildi.”
Bir başka rivayette ise: “Adam göğsünün üzerinde öteki köye doğru ilerledi” denilmektedir.

HADİSTE NE ANLATILMAK İSTENİYOR?
Günahlar ne kadar çok ne kadar büyük olursa olsun, onlardan kurtulmanın mutlaka bir yolu vardır. Adam öldürmek büyük günahlardan biridir. Bir katil beş on kişiyi değil, yüz kişiyi bile öldürmüş olsa, Allah’ı inkâr etmedikten sonra günahını affettirmesi mümkündür. İşte hadisimiz bu gerçeği çarpıcı bir misalle anlatmaktadır.

Hz. Îsâ’dan sonraki zamanlarda doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam, yaptığı yanlışı sonunda anlamış, günahlarından temizlenmeyi arzu etmiş, bunun mümkün olup olmadığını öğrenmek üzere dünyanın en bilgili adamını aramaya başlamıştı.

Ne yazıkki ona âlim diye gösterilen kimse, gerçek bir din âlimi değildi. Bunun için de o günah hastasına bir kurtuluş reçetesi veremedi. Vicdanını kanatmaya başlayan günahların dayanılmaz baskısı altında bulunan zavallı adam, derdinin bir devası bulunmadığını duyunca eski çılgınlıkları depreşti, âlim geçinen o adamı da cinayet listesine ekleyiverdi.

Halbuki o sözde âlim etraflıca düşünmeliydi. Öldürmeyi alışkanlık hâline getirmiş bir cinayet makinasıyla karşı karşıya bulunduğunu hesap etmeliydi. Arslan için parçalamak nasıl tabii bir olaysa, böylesi kimseler için de öldürmenin aynı derecede tabii olduğunu bilmeliydi. Ama bilemedi. Zira bunu bilecek kadar ilmi ve anlayışı yoktu. Allah Teâlâ’nın sonsuz merhamet sahibi olduğunu bilen bir âlim, tövbe yollarını arayan birini ümitsizlik batağına nasıl fırlatabilirdi. Bu olacak şey değildi. Tövbe kapısına yapışan bir günahkârı ilâhî rahmetin yıkayıp arıtacağını bilmeyen bir kimsenin ne ilmi ne de anlayışı olabilirdi. Halk o râhibin ibadetle meşgul olmasına bakarak kendisini âlim sanmıştı. Ne yazıkki bu câhil adam bir şey bilmediğini de bilmiyordu. Bir kurtuluş yolu arayan katile bu sebeple yanlış fetvâ vermiş ve böylece hem kendini mahvetmiş hem de karşısındakini günaha sokmuştu.

Katilin ikinci arayışında, gerçek âlimi bulduğu görülmektedir. Çünkü bu adam samimiyetle tövbe eden bir kimseyi Allah Teâlâ’nın reddetmeyeceğini biliyordu. Bu sebeple o günahkâra ümit verdi ve bu davranışıyla o, ilmin ibadetten üstün olduğunu ortaya koydu.

Bu âlimin günahkâr adama “Sakın memleketine dönme! Zira orası fena bir yerdir” şeklindeki tavsiyesi pek önemli bir gerçeği ortaya koymaktadır. “Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözünün de ifade ettiği gibi, kötü insanların çoğunlukta olduğu bir yerde yaşayan, ahlâkı bozulmuş kimselerle düşüp kalkmaya devam eden kimsenin, onların fena tesirinden kurtulması kolay değildir. Şu hâlde iyiye, doğruya ve güzele ulaşmak isteyen birinin, içinde yaşadığı kötü çevreyi mutlaka terk etmesi gerekir. Kara kazanın karasından kurtulmanın bir başka yolu yoktur.

Güzel, temiz ve mutlu bir hayatı kucaklayıp ömür boyu bahtiyar yaşamanın ikinci şartı ise, o gerçek âlimin tavsiye ettiği gibi, iyi kimselerle bir arada olmaktır. Onlarla düşüp kalkmak, Allah’a giden yolda onlarla birlikte yürümektir.

İyilerin zarar etmesi mümkün değildir. Yüce Rabbimiz’in iyi kimseleri gözetip kolladığı, günahlarını affederek onları cennetinde ağırlamak istediği bu hadîs-i şerîfte açıkca görülmektedir. Yüz kişiyi öldürmesine rağmen, Cenâb-ı Hak o günahkâr kulunun gönlünde parıldayan tövbe ışığını rahmet meleklerine göstermiş ve onu azap meleklerine karşı savunmalarını istemiştir. Anlaşıldığına göre azap melekleri o şahsın tövbe yolunu tuttuğunu bilmiyorlardı. Bu sebeple rahmet meleklerine “İyi ama o adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki!” diye diretiyorlardı.

Tövbe etmeye karar verenleri bağışlayacağını bize canlı bir misalle göstermek isteyen Allah Teâlâ, rahmet melekleri ile azap melekleri arasındaki çekişmeyi halletmek üzere bir başka meleğini insan kılığında gönderdi; aralarında onu hakem tayin etmelerini diledi ve o meleğe nasıl hakemlik yapacağını öğretti.

Hadîs-i şerîfin bir başka rivayetinde Cenâb-ı Mevlâ’nın “öteki köye uzaklaşmasını, beriki köye de yaklaşmasını emretmesi”, yüz kişiyi bile öldürmüş olsalar tövbekâr kullarını affedeceğini ve onları rahmetiyle kucaklayacağını ortaya koymaktadır.

Furkan sûresinin 68-70. âyetlerinde Cenâb-ı Hakk’ın has kulları anlatılırken onların Allah Teâlâ’ya ortak koşmayacakları, adam öldürmeyecekleri ve zina etmeyecekleri belirtilir. Bu günahları işleyenlerin ise, yaptıklarının cezasını mutlaka çekecekleri ve kıyamet gününde pek kötü bir duruma düşecekleri anlatılır. Sonra da bir istisna yapılarak şöyle buyurulur:

“Ancak tövbe ve iman edip iyi işler yapanlar başkadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır; engin merhamet sahibidir.”

Tövbe kapısını açık bırakarak günahkâr gönüllere soğuk sular serpen bu âyet-i kerîmeyi Zümer sûresinin 53. âyeti pekiştirmekte ve sonsuz merhamet sahibi Allah Teâlâ’dan asla ümit kesilmeyeceğini şöyle ifade etmektedir:

“Ey kendilerinin aleyhinde çalışarak haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.” Bu kıssada anlatılan tövbekâr katilin İslâmiyet’ten önce yaşadığı, bu sebeple de onun bize örnek olamayacağı düşünülebilir. Burada dinimizin bir prensibini hatırlatmak faydalı olacaktır. Bu prensibe göre Allah ve Resûlü, eski milletlerin din ve inançlarına dair bazı bilgiler verdikten sonra o bilgilerin hükümsüz olduğunu belirtmezlerse, bunlar bizim için de bir kaynak ve dayanak olur. Peygamber Efendimiz bu kıssayı anlattıktan sonra onun bizim için geçersiz olduğunu söylemediğine göre, bu olaydan ders almamızı ve buna uygun hareket etmemizi istediği anlaşılmaktadır.

HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ

Günahım bağışlanmaz diye ümitsiz olmamalıdır. Çünkü günah ne kadar büyük olursa olsun, Allah’ın merhameti daha büyüktür.
Cenâb-ı Hakk’ın kendisine tövbe nasip ettiği ve iyiliğe kabiliyetli olarak yarattığı kimse, büyük günahlar da işlemiş olsa, birgün gelir Allah’a yönelir; tövbe ederek günahlarını affettirir.
İyi bir âlim çok ibadet eden bilgisiz kişiden daha değerli ve faydalıdır. Kıssamızdaki câhil âbidin hem kendisini hem de kendisine akıl danışan kimseyi mahvetmesi, şuurlu âlimin ise hem kendisini hem de kendisine akıl danışanı kurtuluşa götürmesi bunu göstermektedir.
Halkın mânevî önderi durumunda olan kişilerin son derece anlayışlı, ümit verici ve sevgi dolu kimseler olması gerekir.
İyi kimselerle dostluk kurmalı, fena hâlleri devam ettiği sürece kötü insanlardan uzak durmalıdır. Aksi hâlde kötülerin etkisinden kurtulmak mümkün değildir. İyilerle bir arada olma gayreti, kişinin doğru yolda olduğunu gösterir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz ümmetini eğitirken geçmiş milletlerin ibretli hikâyelerine zaman zaman baş vurmuştur. Güzel dinimizin esaslarına ters düşmemek şartıyla, insanları irşad eden kimseler bu nevi kıssalardan faydalanabilir.

KAÇ DEFA GÜNAH İŞLERSEN İŞLE HER DEFASINDA ALLAH’A EL AÇ!

Tövbe ve istiğfâr samimiyetle yapılmalı, yapılan günahtan dolayı gerçekten pişmanlık duyulmalıdır. Yoksa günah işlemeye devam ederken tövbe ve istiğfâr etmeye kalkmak, tövbeyi küçümsemek olur. Üstelik bu yanlış tutumdan dolayı ayrıca tövbe ve istiğfâr etmek gerekir.

Hayat devam ettiği sürece insanoğlunun hataları da devam edecektir. Her hatadan sonra Rabbimize dönüp ondan bizi affetmesini dilememiz bizden istenen bir kulluk görevidir. İki de bir tövbe etmenin Allah Teâlâ’ya saygısızlık olduğu sanılmamalıdır. 422 numaralı hadiste görüleceği üzere insan kaç defa günah işlerse işlesin, her defasında Allah’a el açıp “Allahım günahımı bağışla!” diye yalvardığı zaman merhametli Rabbimiz onu reddetmez; aksine “Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden ve günahından dolayı kendisini hesaba çekecek olan bir Rabbi vardır” buyurarak onu bağışlar.
Allah razı olsun ne güzel bi yazı

Alıntı ile Cevapla
  #48  
Alt 26.09.24, 17:13
Üye
 
Üyelik tarihi: 19.09.24
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 54
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ygt Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Allah razı olsun ne güzel bi yazı
Buradaki tövbeleri de yapabilirsiniz.
Estağfurullah ile beraber bu metinler kişiyi düşünmeye yöneltiyor. Bilinçaltını işliyor. Ve günahlara karşı daha dirençli olabiliyorsunuz.

Selametle

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Alıntı ile Cevapla
  #49  
Alt 26.09.24, 21:08
Acemi
 
Üyelik tarihi: 19.01.23
Bulunduğu yer: Eskisehir
Mesajlar: 24
Etiketlendiği Mesaj: 1 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ygt Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Arkadaşlar merhaba öncelikle yaşım 29 ve çok kötü durumdayım.
Öncelikle Allah rızası için yaşamaya çalışan biriydim hala öyleyim inşallah , zikirlerimi çekerdim namazlarımı kılardım ama bu iş hayatı beni çok yorduğu için kripto paradan para kazanmaya çalıştım kaldıraçlı işlem yaptım kimisi haram dedi kimisi değil dedi.

İlk başta çok kazandım hevese kapıldım ama hep haram mı diye aklımı kurcaladı , kazanırken bile.

Kaybedersem tövbe ederim diyodum , nankörlük , şeytanlık yapıyordum sonunda kaybettim ve tövbe ettim ama tövbem sanki kabul olmayacak , Allah beni affetmeyecek gibi hissediyorum .

Adi bir insan gibi hissediyorum , kazansam hep öyle devam edecekmişim gibi hissediyorum kaybettiğim için tövbe ettim düşüncesi beni bitiriyor
Allah Azze ve Celle eger Tövbe etmeni istemeseydi zaten kaybetmezdin Aziz kardesim. Vesveseye gelme...
Merhametlilerin en merhametlisi O

Alıntı ile Cevapla
  #50  
Alt 27.09.24, 19:22
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 23.01.24
Bulunduğu yer: Diyarbakır- Ergani
Mesajlar: 535
Etiketlendiği Mesaj: 14 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ygt Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Arkadaşlar merhaba öncelikle yaşım 29 ve çok kötü durumdayım.
Öncelikle Allah rızası için yaşamaya çalışan biriydim hala öyleyim inşallah , zikirlerimi çekerdim namazlarımı kılardım ama bu iş hayatı beni çok yorduğu için kripto paradan para kazanmaya çalıştım kaldıraçlı işlem yaptım kimisi haram dedi kimisi değil dedi.

İlk başta çok kazandım hevese kapıldım ama hep haram mı diye aklımı kurcaladı , kazanırken bile.

Kaybedersem tövbe ederim diyodum , nankörlük , şeytanlık yapıyordum sonunda kaybettim ve tövbe ettim ama tövbem sanki kabul olmayacak , Allah beni affetmeyecek gibi hissediyorum .

Adi bir insan gibi hissediyorum , kazansam hep öyle devam edecekmişim gibi hissediyorum kaybettiğim için tövbe ettim düşüncesi beni bitiriyor
Necip Fazıl bir gün bir veli zata efendim Allah Celle Celaluhu beni affedebilecek mı diye sorar o veli zatta günahınla Allah'a CELLE CELALUHU kibir mı yapıyorsun der.

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Evradi bahaiyyede geçen tuhaf isimler Heartway Sorularınız 13 16.10.24 12:16
Dünyâyı Terk etmek, Onu Kötülemek Swordsfish islam & islami Konular 1 21.06.20 20:31
Ana ve Babanın Hakkı Swordsfish islam & islami Konular 0 21.06.20 20:10
An Easy Path To Jannah - Jannah'a Kolay Bir Yol shahkhu ALLAH (c.c) 0 29.05.20 11:37
Yanımda Taşımam Gereken Vefkler ve dualar hangileridir H3roglif Sorularınız 19 22.11.19 19:29


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:29.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147