Risale-i Nur'u daha iyi anlamak için ne önerirsiniz ? - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 08.09.24, 15:28
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 30.08.24
Bulunduğu yer: Camideyim
Mesajlar: 392
Etiketlendiği Mesaj: 4 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Risale-i Nur'u daha iyi anlamak için ne önerirsiniz ?

Risale-i Nur'u daha iyi anlamak için ne önerirsiniz ?

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 08.09.24, 16:01
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 23.01.24
Bulunduğu yer: Diyarbakır- Ergani
Mesajlar: 531
Etiketlendiği Mesaj: 14 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
havasyolcusu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Risale-i Nur'u daha iyi anlamak için ne önerirsiniz ?
Her risale alınmaz çoğu yayın evi ve uygulama fetöye ait. Daha iyi anlamak için telefona indir " Risale-i Nur okuma programı" adında olanı indir çoğu fetöye ait. İstersen indir indirdiğinde uyulamanın resmini buraya at bakayım doğrusunu mu indirdin.

Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 08.09.24, 16:13
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,245
Etiketlendiği Mesaj: 247 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
havasyolcusu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Risale-i Nur'u daha iyi anlamak için ne önerirsiniz ?
Said Nursî, İşarâtu’l-İ‘câz’ın başında, bir tefsirin zamanın ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için, çeşitli ilimlerde mütehassıs kişilerden oluşan bir heyet tarafından yazılması gerektiğini belirttikten sonra şöyle demektedir: ‟Bir şey tamamıyla elde edilemediği takdirde, o şeyi tamamıyla terk etmek caiz değildirˮ kaidesine binaen, acz ve kusurumla beraber, Kur’ân’ın bazı hakikatleriyle, nazmındaki i‘cazına dair bazı işaretleri tek başıma kaydetmeye başladım. Fakat, Birinci Harb-i Umumînin patlamasıyla, Erzurum’un, Pasinler’in dağ ve derelerine düştük. O kıyametlerde, o dağ ve tepelerde fırsat buldukça, kalbime gelenleri, birbirine uymayan ibarelerle, o dehşetli ve muhtelif hallerde yazıyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde, müracaat edilecek tefsirlerin, kitapların bulunması mümkün olmadığından, yazdıklarım yalnız sünuhat-ı kalbiyemden ibaret kaldı. Şu sünuhatım, eğer tefsirlere muvafık ise, nurun âlâ nur; şayet muhalif cihetleri varsa, benim kusurlarıma atfedilebilir. Evet, tashihe muhtaç yerleri vardır, fakat hatt-ı harbde, büyük bir ihlâs ile, şehidler arasında yazılıp giydirilen o yırtık ibarelerin tebdiline —şehidlerin kan ve elbiselerinin tebdiline cevaz verilmediği gibi— cevaz veremedim ve kalbim razı olmadı; şimdi de razı değildir. Çünkü o zamandaki ihlâs ve hulûsu, şimdi bulamıyorum.”[ Said Nursî, İşarâtu’l-İ‘caz, Zehra Yay., İstanbul, 2011, s. 17.]Bu ifadeleri, eserlerinin nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair, önemli bir yol göstermektedir. Yorumlarının aynı konuda yazılmış ulemanın eserlerinin ışığında incelenip değerlendirilmesini tavsiye eden Said Nursî, sadece bu eserini değil başka risalelerini de elinde kaynaklar yokken yazdığını değişik vesilelerle belirtmektedir.[ Hem hakaik-i imaniye ve Kur’âniyede öyle bir genişlik var ki, en büyük zekâ-yı beşerî ihata edemediği halde, benim gibi zihni müşevveş, vaziyeti perişan, müracaat edilecek kitab yokken, sıkıntılı ve süratle yazan bir adamda, o hakaikin ekseriyet-i mutlakası dekaikıyle zuhuru, doğrudan doğruya Kur’an-ı Hakîmin i’caz-ı manevisinin eseri ve inayet-i rabbaniyenin bir cilvesi ve kuvvetli bir işaret-i gaybiyedir. (Nursî, Tarihçe-i Hayat, s.198) “…On Dokuzuncu Mektubun beş parçası, birkaç gün zarfında, hergün iki üç saatte ve mecmuu on iki saatte, hiçbir kitaba müracaat edilmeden yazılması…” (Nursî, Tarihçe-i Hayat, s. 198-199)] Dolayısıyla daha önceki okumaları ve ilmi çalışmalarının kendinde oluşturduğu birikimini kullanarak yazdığı eserlerinde anlattıklarını kaynaklara müracaat etmek suretiyle kontrol etme imkanına sahip olamamıştır. Bunun farkında olduğu için hatalarının düzeltilmesini şu sözleriyle talebelerinden ve arkadaşlarından istemektedir: “Biliniz, kardeşlerim ve ders arkadaşlarım! Benim hatamı gördüğünüz vakit serbestçe bana söyleseniz mesrur olacağım. Hattâ başıma vursanız, Allah razı olsun diyeceğim. Hakkın hatırını muhafaza için, başka hatırlara bakılmaz. Nefs-i emmarenin enaniyeti hesabına, Hakkın hatırı olan; bilmediğimiz bir hakikatı müdafaa değil, ale’r-re’si ve’l-ayn kabul ederim. Biliniz ki şu zamanda, şu vazife-i imaniye çok mühimdir; benim gibi zaif, fikri çok cihetlerle inkısam etmiş bir biçareye yükletilmemeli; elden geldiği kadar yardım etmeli.”[ Nursî, Tarihçe-i Hayat, s. 205 ]Said Nursî’nin kendisine yöneltilen tenkitleri veya görüşlerine olan muhalefeti büyük bir olgunlukla karşıladığını talebelerinden Hafız Halid’in şu sözlerinden anlıyoruz. Hafız Halid, üstadının tevazusunu anlatırken şöyle demektedir: “İşte bu haslet icabatındandır ki, bizim gibi talebelerinden bazı mesail-i ilmiyede muhalefet bulunsa, onların sözlerini içinde arar, hak bulduğu vakit kemal-i tevazu ile ve lezzetle kabul ederek teslim eder. “Maşaallah” der, “Siz benden daha iyi bildiniz” der, “Allah razı olsun” der. Hak ve hakikatı, nefsin gurur ve enaniyetine daima tercih eder. Hattâ ben bazı meselelerde muhalefet ediyordum. Bana karşı gayet mültefit, memnunane bir tavır alır; eğer yanlış yapsam, güzelce, damarıma dokunmayarak beni ikaz eder. Eğer güzel bir şey söylemiş isem çok memnun olur.”[ Nursî, Tarihçe-i Hayat, s. 210.]Said Nursî’nin girişinde “Şu eserimde üstadım Kur’ândır, kitabım hayattır, muhatabım yine benim. Sen ise ey kari’! Müstemi‘sin. Müstemi‘in tenkide hakkı yoktur; beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez”[ Nursî, Said, Lemaat (İçtimai Dersler içinde), Zehra Yay., İstanbul, 2006, s. 386.] dediği Lemeat’ında yer alan şu sözleri çok manidardır:“Müstaid, Müçtehid Olabilir; Müşerri’ Olamaz.İçtihadın şartını haiz olan her müstaid, ediyor nefsi için nass olmayanda içtihad; Ona lâzım, gayre ilzam edemez. Ümmeti davetle teşri’ edemez.Fehmi, şeriatten olur; lâkin şeriat olamaz. Müçtehid olabilir, fakat müşerri’ olamaz. İcma‘ ile cumhurdur, sikke-i şer‘î görür. Bir fikre davet etmek; zann-ı kabul-ü cumhur, şart-ı evvel oluyor.Yoksa, davet bid’attir; reddedilir. Ağzına tıkılır, onda daha çıkamaz...”[ Nursî, Lemaat, s. 395]Bu sözleri onun ictihada dolayısıyla naslarla ilgili yapılmış olan yorumlara bakışını ortaya koymaktadır. Bunların mutlak doğru olamayacağını ictihadın muctehidi bağladığını, başkaları içinse bunun söz konusu olamayabileceğini belirtmektedir.Said Nursî, Risale-i Nur ile ilgili kendisinin ve bazı talebelerinin değerlendirmelerine yönelik eleştirilere verdiği cevapta “Hangi mesele veya rivayet var ki; meşrebleri, mezhebleri muhtelif âlimlerin bir kitabında ona itiraz edilmesin.”[ Nursî, Said, Müdafaalar, Zehra Yay. 2011, s. 298] dedikten sonra herkesin ilmi kanaatlerini dile getirebileceğini de şöyle ifade etmektedir: “…Haydi çok mübalağa veya hata dahi olsa, ilmî bir hatadır. Herkes kendi kanaatini yazabilir. Acaba şeriatta on iki mezheb; hususan Hanefî, Mâlikî, Şafiî, Hanbelî Mezheblerinde ve yetmişe yakın ilm-i kelâm ve usûlü’d-din dairesindeki allâmelerin fırkalarında ne kadar ayrı ayrı kanaatler ve fikirler kitablara yazılmış bilirsiniz. Halbuki bu zaman kadar, hiçbir zaman, din âlimlerinin ittifakına ve münakaşa etmemesine muhtaç olmamış. Şimdilik teferruattaki ihtilafı bırakmağa ve medar-ı münakaşa etmemeğe mecburuz.”[ Nursî, Müdafaalar, s. 300.]İlmi meselelerde farklı kanaatlere sahip olmanın doğal olduğunu ve bunun da anlayışla karşılanması gerektiğini bu şekilde vurgulamış olan Said Nursî, eserlerinde hata yapmış olabileceğini ve bunun da anlayışla karşılanması gerektiğini de belirtmektedir. “Şayet bazı elfaz-ı hadisiyede veya ravilerin isminde bir yanlış bulunsa, tashih edilerek müsamaha ile bakmalarını ihvanlarımdan rica ediyorum.”[ Said Nursî, Mektubat, Zehra Yay. İstanbul, 1998, s. 228.]Said Nursî’nin eserlerinde ilmi kanaatlerin farklı olabileceğini belirten bu görüşlerinin yanında risalelerinin faziletine dair görülmüş bazı rüyalarda onların Hz. Peygamber’in rızasına uygun olduğunu ve onun onayını aldığını anlatan bazı açıklamalara da yer verilmiştir.[ Said Nursî, Sikke-i Tasdikî Gaybî, Zehra Yay. İstanbul, 2011, s. 23-24. Birincisi: Risale-i Nur şakirdlerinden Rıza görüyor: Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm, camide Hazret-i Ebu Bekiri’s-Sıddîk radıyallahü anh’a emrediyor: Çık hutbe oku”. Ebu Bekiri’s-Sıddîk koşarak minberin en yukarı basamağına kadar çıkar, hutbe okur. Hutbe içinde cemaate der ki: “Bu söylediğim hakikatların izahatı Yirmi Dokuzuncu Sözdedir...” İkincisi: Risale-i Nur’un şakirdlerinden Osman Nûri diyor ki: Rüyamda, şemail-i şerife muvafık, gayet nuranî bir surette Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmı oturduğu yere dayanmış bir vaziyette gördüm. Bu anda bir sada geldi ki, Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın bir yaveri geliyor. Kapılar birdenbire kendi kendine açıldı. Risale-i Nur naşirlerinin Üstadı olan zat içeriye girdi. Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm, Üstadımıza şefkatkârane bir iltifat göstererek, dayandığı vaziyetten doğruldu. Ben de ağlayarak uyandım.Üçüncüsü: Risale-i Nur şakirdlerine köşkünü tahsis eden Şükrü Efendi’dir. Rüyada ona diyorlar ki: “Senin o köşküne Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm gelmiş.” O da koşarak gidip, Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmı çok nuranî ve sürurlu bir halde bulup ziyaret etmiş.Dördüncüsü: Risale-i Nur şakirdlerinden Nazmi’dir. Rüyasında, ona diyorlar ki: “Risale-i Nur şakirdleri imansız ölmezler, kabre imanla girerler.”Bu rüyalar Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm ile münasebetdar olmak cihetiyle, o rüyalar zamanında mucizat-ı Ahmediye Risalesi münasebetiyle lâtif ve küçük bir iki tevafukun letaifini zikredeceğim. Şöyle ki:Risale-i Nur eczalarından birkaç vecihle kerameti görülen mucizat-ı Ahmediyeye dair On Dokuzuncu Mektubun tashihi zamanında, yedi mucizat-ı Ahmediyeye (a.s.m.) mazhar yedi çocuğun bahsine geldiği vakitte Meliha isminde yedi yaşındaki kızım, umulmadık bir vakitde hanemden çıkıp Üstadımın oturduğu köşke geldi, o yedi çocuk bahsini masumane çocukçasına dinlemeye başladı. Çay içmesini çok sevdiği halde, kendine verildi, çocukların bahsi bitinceye kadar içmedi. O saatten on dakika evvel, hem On Dokuzuncu Mektub, hem mirac Risalesi ayrı ayrı tashih ediliyordu. On Dokuzuncu Mektubun yüz elli sahifesi içinde bir tek sahifede kuru direğin ağlamasından bahis var. Mirac Risalesinde altı yüz satırdan bir tek satır ondan bahseder. Muhtelif tarzlarda, muhtelif vakitte, muhtelif adamlar, muhtelif kitaplarda birden bir tek sözü söylediklerini ben işittim. O da, kuru direğin ağlaması idi. Her biri iki kişiden ibaret iki kısım tashihçiler, aynı kelime üstündedirler, o kelimeyi söylüyorlardı. Ben hayret ile dedim: “İki taraf da bir kelimeyi söylüyorsunuz.” Sonra baktık, miracın tashihi aynı kelimeye geldiği gibi, On Dokuzuncu Mektubun tashihi de aynı kelime üzerindedir. Biz hazır olanlar şüphemiz kalmadı ki, yedi yaşında Meliha’nın yedi çocuk bahsine tevafuku ve bu iki kısım musahhihlerin aynı kelimede ittifakları, o Mucizat-ı Ahmediye bahsinin bir kerametinin bir şuaıdır.”Söz konusu rüyaları aktaran talebesi Rüşdü’nün şöyle bir yorumuna da yer verilmiştir: “Bu rüyalar, birbirine yakın ve birkaç gün zarfında görülmüş ve Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm içinde bulunduğu cihetle, rüya-yı sadıkadır. Çünkü hadisçe sabittir ki, Peygamber aleyhissalâtü vesselâm görülen rüyada şeytan o rüyaya karışamıyor. Bu rüya-yı sadıkadan her biri, gerçi rüyadır, delil ve hüccet olamaz, fakat her birinin aynı mealde ittifakları bir müjde veriyor ve Risale-i Nur’un makbuliyetine ve Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın daire-i rızasında bulunduğuna bizlere kanaat veriyor.” (Nursî, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 22-23).] Ayrıca risalelerin kendisine yazdırıldığını ima eden bazı açıklamaları da bulunmaktadır.[ Bununla ilgili bazı ifadeleri şöyledir: “Daha var; fakat şimdi bu kadar yazdırıldı.” (Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 36). “Bu gelen mukaddime lüzumundan fazla izah edilmekle beraber, bir derece uzun olması ihtiyarsız olmuştur. Demek ihtiyaç var ki öyle yazdırıldı.” (Said Nursî, Şualar, Zehra Yay. İstanbul, 2011, s. 102) “Küçük Husrev olan Feyzi ve Emin’in suali ve ilhahları ile bazı biçarelerin imanlarını şübehattan muhafaza niyetiyle bu meseleye dair yalnız bir, iki, üç satır yazmak niyet edip başlarken, ihtiyarım haricinde olarak uzun yazdırıldı. Hikmetini de anlamadık, belki bir hikmeti var diye öylece bıraktık.” (Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 262).“Evet, en ahirde sırr-ı ihlâsa dair bir risale bize yazdırıldı.” (Said Nursî, Lem’alar, Zehra Yay. İstanbul, 2011, s. 345) “Maattessüf niyet ettiğim gibi yazamadım. İhtiyarsız olarak nasıl kalbe geldi, öyle yazıldı. Şu taksimattaki tertibi tamamıyla müraat edemedim.” (Nursî, Mektubat, s. 107).]

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 08.09.24, 16:15
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 30.08.24
Bulunduğu yer: Camideyim
Mesajlar: 392
Etiketlendiği Mesaj: 4 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Hak etmiyorum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Her risale alınmaz çoğu yayın evi ve uygulama fetöye ait. Daha iyi anlamak için telefona indir " Risale-i Nur okuma programı" adında olanı indir çoğu fetöye ait. İstersen indir indirdiğinde uyulamanın resmini buraya at bakayım doğrusunu mu indirdin.
Hocam duymuştum evet bunu.Bizim evde enver neşriyatın külliyatı var.Fetönün mü bilmiyorum ama...Ayrıca hocam içerik olarak aynı değilmi bildiğim zaten 3 yayın evi var risale-i nur külliyatı için.Biri enver biri rnk birde son dönem diyanet yayınları da sanırım külliyatın birkaç kitabını basmıştı.Bilgilerinizden istifade etmek istiyorum.Hangi kitaptan başlamalıyım veya daha iyi anlamak için ne yapmalıyım ?

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Said Nursî, İşarâtu’l-İ‘câz’ın başında, bir tefsirin zamanın ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için, çeşitli ilimlerde mütehassıs kişilerden oluşan bir heyet tarafından yazılması gerektiğini belirttikten sonra şöyle demektedir: ‟Bir şey tamamıyla elde edilemediği takdirde, o şeyi tamamıyla terk etmek caiz değildirˮ kaidesine binaen, acz ve kusurumla beraber, Kur’ân’ın bazı hakikatleriyle, nazmındaki i‘cazına dair bazı işaretleri tek başıma kaydetmeye başladım. Fakat, Birinci Harb-i Umumînin patlamasıyla, Erzurum’un, Pasinler’in dağ ve derelerine düştük. O kıyametlerde, o dağ ve tepelerde fırsat buldukça, kalbime gelenleri, birbirine uymayan ibarelerle, o dehşetli ve muhtelif hallerde yazıyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde, müracaat edilecek tefsirlerin, kitapların bulunması mümkün olmadığından, yazdıklarım yalnız sünuhat-ı kalbiyemden ibaret kaldı. Şu sünuhatım, eğer tefsirlere muvafık ise, nurun âlâ nur; şayet muhalif cihetleri varsa, benim kusurlarıma atfedilebilir. Evet, tashihe muhtaç yerleri vardır, fakat hatt-ı harbde, büyük bir ihlâs ile, şehidler arasında yazılıp giydirilen o yırtık ibarelerin tebdiline —şehidlerin kan ve elbiselerinin tebdiline cevaz verilmediği gibi— cevaz veremedim ve kalbim razı olmadı; şimdi de razı değildir. Çünkü o zamandaki ihlâs ve hulûsu, şimdi bulamıyorum.”[ Said Nursî, İşarâtu’l-İ‘caz, Zehra Yay., İstanbul, 2011, s. 17.]Bu ifadeleri, eserlerinin nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair, önemli bir yol göstermektedir. Yorumlarının aynı konuda yazılmış ulemanın eserlerinin ışığında incelenip değerlendirilmesini tavsiye eden Said Nursî, sadece bu eserini değil başka risalelerini de elinde kaynaklar yokken yazdığını değişik vesilelerle belirtmektedir.[ Hem hakaik-i imaniye ve Kur’âniyede öyle bir genişlik var ki, en büyük zekâ-yı beşerî ihata edemediği halde, benim gibi zihni müşevveş, vaziyeti perişan, müracaat edilecek kitab yokken, sıkıntılı ve süratle yazan bir adamda, o hakaikin ekseriyet-i mutlakası dekaikıyle zuhuru, doğrudan doğruya Kur’an-ı Hakîmin i’caz-ı manevisinin eseri ve inayet-i rabbaniyenin bir cilvesi ve kuvvetli bir işaret-i gaybiyedir. (Nursî, Tarihçe-i Hayat, s.198) “…On Dokuzuncu Mektubun beş parçası, birkaç gün zarfında, hergün iki üç saatte ve mecmuu on iki saatte, hiçbir kitaba müracaat edilmeden yazılması…” (Nursî, Tarihçe-i Hayat, s. 198-199)] Dolayısıyla daha önceki okumaları ve ilmi çalışmalarının kendinde oluşturduğu birikimini kullanarak yazdığı eserlerinde anlattıklarını kaynaklara müracaat etmek suretiyle kontrol etme imkanına sahip olamamıştır. Bunun farkında olduğu için hatalarının düzeltilmesini şu sözleriyle talebelerinden ve arkadaşlarından istemektedir: “Biliniz, kardeşlerim ve ders arkadaşlarım! Benim hatamı gördüğünüz vakit serbestçe bana söyleseniz mesrur olacağım. Hattâ başıma vursanız, Allah razı olsun diyeceğim. Hakkın hatırını muhafaza için, başka hatırlara bakılmaz. Nefs-i emmarenin enaniyeti hesabına, Hakkın hatırı olan; bilmediğimiz bir hakikatı müdafaa değil, ale’r-re’si ve’l-ayn kabul ederim. Biliniz ki şu zamanda, şu vazife-i imaniye çok mühimdir; benim gibi zaif, fikri çok cihetlerle inkısam etmiş bir biçareye yükletilmemeli; elden geldiği kadar yardım etmeli.”[ Nursî, Tarihçe-i Hayat, s. 205 ]Said Nursî’nin kendisine yöneltilen tenkitleri veya görüşlerine olan muhalefeti büyük bir olgunlukla karşıladığını talebelerinden Hafız Halid’in şu sözlerinden anlıyoruz. Hafız Halid, üstadının tevazusunu anlatırken şöyle demektedir: “İşte bu haslet icabatındandır ki, bizim gibi talebelerinden bazı mesail-i ilmiyede muhalefet bulunsa, onların sözlerini içinde arar, hak bulduğu vakit kemal-i tevazu ile ve lezzetle kabul ederek teslim eder. “Maşaallah” der, “Siz benden daha iyi bildiniz” der, “Allah razı olsun” der. Hak ve hakikatı, nefsin gurur ve enaniyetine daima tercih eder. Hattâ ben bazı meselelerde muhalefet ediyordum. Bana karşı gayet mültefit, memnunane bir tavır alır; eğer yanlış yapsam, güzelce, damarıma dokunmayarak beni ikaz eder. Eğer güzel bir şey söylemiş isem çok memnun olur.”[ Nursî, Tarihçe-i Hayat, s. 210.]Said Nursî’nin girişinde “Şu eserimde üstadım Kur’ândır, kitabım hayattır, muhatabım yine benim. Sen ise ey kari’! Müstemi‘sin. Müstemi‘in tenkide hakkı yoktur; beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez”[ Nursî, Said, Lemaat (İçtimai Dersler içinde), Zehra Yay., İstanbul, 2006, s. 386.] dediği Lemeat’ında yer alan şu sözleri çok manidardır:“Müstaid, Müçtehid Olabilir; Müşerri’ Olamaz.İçtihadın şartını haiz olan her müstaid, ediyor nefsi için nass olmayanda içtihad; Ona lâzım, gayre ilzam edemez. Ümmeti davetle teşri’ edemez.Fehmi, şeriatten olur; lâkin şeriat olamaz. Müçtehid olabilir, fakat müşerri’ olamaz. İcma‘ ile cumhurdur, sikke-i şer‘î görür. Bir fikre davet etmek; zann-ı kabul-ü cumhur, şart-ı evvel oluyor.Yoksa, davet bid’attir; reddedilir. Ağzına tıkılır, onda daha çıkamaz...”[ Nursî, Lemaat, s. 395]Bu sözleri onun ictihada dolayısıyla naslarla ilgili yapılmış olan yorumlara bakışını ortaya koymaktadır. Bunların mutlak doğru olamayacağını ictihadın muctehidi bağladığını, başkaları içinse bunun söz konusu olamayabileceğini belirtmektedir.Said Nursî, Risale-i Nur ile ilgili kendisinin ve bazı talebelerinin değerlendirmelerine yönelik eleştirilere verdiği cevapta “Hangi mesele veya rivayet var ki; meşrebleri, mezhebleri muhtelif âlimlerin bir kitabında ona itiraz edilmesin.”[ Nursî, Said, Müdafaalar, Zehra Yay. 2011, s. 298] dedikten sonra herkesin ilmi kanaatlerini dile getirebileceğini de şöyle ifade etmektedir: “…Haydi çok mübalağa veya hata dahi olsa, ilmî bir hatadır. Herkes kendi kanaatini yazabilir. Acaba şeriatta on iki mezheb; hususan Hanefî, Mâlikî, Şafiî, Hanbelî Mezheblerinde ve yetmişe yakın ilm-i kelâm ve usûlü’d-din dairesindeki allâmelerin fırkalarında ne kadar ayrı ayrı kanaatler ve fikirler kitablara yazılmış bilirsiniz. Halbuki bu zaman kadar, hiçbir zaman, din âlimlerinin ittifakına ve münakaşa etmemesine muhtaç olmamış. Şimdilik teferruattaki ihtilafı bırakmağa ve medar-ı münakaşa etmemeğe mecburuz.”[ Nursî, Müdafaalar, s. 300.]İlmi meselelerde farklı kanaatlere sahip olmanın doğal olduğunu ve bunun da anlayışla karşılanması gerektiğini bu şekilde vurgulamış olan Said Nursî, eserlerinde hata yapmış olabileceğini ve bunun da anlayışla karşılanması gerektiğini de belirtmektedir. “Şayet bazı elfaz-ı hadisiyede veya ravilerin isminde bir yanlış bulunsa, tashih edilerek müsamaha ile bakmalarını ihvanlarımdan rica ediyorum.”[ Said Nursî, Mektubat, Zehra Yay. İstanbul, 1998, s. 228.]Said Nursî’nin eserlerinde ilmi kanaatlerin farklı olabileceğini belirten bu görüşlerinin yanında risalelerinin faziletine dair görülmüş bazı rüyalarda onların Hz. Peygamber’in rızasına uygun olduğunu ve onun onayını aldığını anlatan bazı açıklamalara da yer verilmiştir.[ Said Nursî, Sikke-i Tasdikî Gaybî, Zehra Yay. İstanbul, 2011, s. 23-24. Birincisi: Risale-i Nur şakirdlerinden Rıza görüyor: Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm, camide Hazret-i Ebu Bekiri’s-Sıddîk radıyallahü anh’a emrediyor: Çık hutbe oku”. Ebu Bekiri’s-Sıddîk koşarak minberin en yukarı basamağına kadar çıkar, hutbe okur. Hutbe içinde cemaate der ki: “Bu söylediğim hakikatların izahatı Yirmi Dokuzuncu Sözdedir...” İkincisi: Risale-i Nur’un şakirdlerinden Osman Nûri diyor ki: Rüyamda, şemail-i şerife muvafık, gayet nuranî bir surette Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmı oturduğu yere dayanmış bir vaziyette gördüm. Bu anda bir sada geldi ki, Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın bir yaveri geliyor. Kapılar birdenbire kendi kendine açıldı. Risale-i Nur naşirlerinin Üstadı olan zat içeriye girdi. Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm, Üstadımıza şefkatkârane bir iltifat göstererek, dayandığı vaziyetten doğruldu. Ben de ağlayarak uyandım.Üçüncüsü: Risale-i Nur şakirdlerine köşkünü tahsis eden Şükrü Efendi’dir. Rüyada ona diyorlar ki: “Senin o köşküne Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm gelmiş.” O da koşarak gidip, Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmı çok nuranî ve sürurlu bir halde bulup ziyaret etmiş.Dördüncüsü: Risale-i Nur şakirdlerinden Nazmi’dir. Rüyasında, ona diyorlar ki: “Risale-i Nur şakirdleri imansız ölmezler, kabre imanla girerler.”Bu rüyalar Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm ile münasebetdar olmak cihetiyle, o rüyalar zamanında mucizat-ı Ahmediye Risalesi münasebetiyle lâtif ve küçük bir iki tevafukun letaifini zikredeceğim. Şöyle ki:Risale-i Nur eczalarından birkaç vecihle kerameti görülen mucizat-ı Ahmediyeye dair On Dokuzuncu Mektubun tashihi zamanında, yedi mucizat-ı Ahmediyeye (a.s.m.) mazhar yedi çocuğun bahsine geldiği vakitte Meliha isminde yedi yaşındaki kızım, umulmadık bir vakitde hanemden çıkıp Üstadımın oturduğu köşke geldi, o yedi çocuk bahsini masumane çocukçasına dinlemeye başladı. Çay içmesini çok sevdiği halde, kendine verildi, çocukların bahsi bitinceye kadar içmedi. O saatten on dakika evvel, hem On Dokuzuncu Mektub, hem mirac Risalesi ayrı ayrı tashih ediliyordu. On Dokuzuncu Mektubun yüz elli sahifesi içinde bir tek sahifede kuru direğin ağlamasından bahis var. Mirac Risalesinde altı yüz satırdan bir tek satır ondan bahseder. Muhtelif tarzlarda, muhtelif vakitte, muhtelif adamlar, muhtelif kitaplarda birden bir tek sözü söylediklerini ben işittim. O da, kuru direğin ağlaması idi. Her biri iki kişiden ibaret iki kısım tashihçiler, aynı kelime üstündedirler, o kelimeyi söylüyorlardı. Ben hayret ile dedim: “İki taraf da bir kelimeyi söylüyorsunuz.” Sonra baktık, miracın tashihi aynı kelimeye geldiği gibi, On Dokuzuncu Mektubun tashihi de aynı kelime üzerindedir. Biz hazır olanlar şüphemiz kalmadı ki, yedi yaşında Meliha’nın yedi çocuk bahsine tevafuku ve bu iki kısım musahhihlerin aynı kelimede ittifakları, o Mucizat-ı Ahmediye bahsinin bir kerametinin bir şuaıdır.”Söz konusu rüyaları aktaran talebesi Rüşdü’nün şöyle bir yorumuna da yer verilmiştir: “Bu rüyalar, birbirine yakın ve birkaç gün zarfında görülmüş ve Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm içinde bulunduğu cihetle, rüya-yı sadıkadır. Çünkü hadisçe sabittir ki, Peygamber aleyhissalâtü vesselâm görülen rüyada şeytan o rüyaya karışamıyor. Bu rüya-yı sadıkadan her biri, gerçi rüyadır, delil ve hüccet olamaz, fakat her birinin aynı mealde ittifakları bir müjde veriyor ve Risale-i Nur’un makbuliyetine ve Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın daire-i rızasında bulunduğuna bizlere kanaat veriyor.” (Nursî, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 22-23).] Ayrıca risalelerin kendisine yazdırıldığını ima eden bazı açıklamaları da bulunmaktadır.[ Bununla ilgili bazı ifadeleri şöyledir: “Daha var; fakat şimdi bu kadar yazdırıldı.” (Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 36). “Bu gelen mukaddime lüzumundan fazla izah edilmekle beraber, bir derece uzun olması ihtiyarsız olmuştur. Demek ihtiyaç var ki öyle yazdırıldı.” (Said Nursî, Şualar, Zehra Yay. İstanbul, 2011, s. 102) “Küçük Husrev olan Feyzi ve Emin’in suali ve ilhahları ile bazı biçarelerin imanlarını şübehattan muhafaza niyetiyle bu meseleye dair yalnız bir, iki, üç satır yazmak niyet edip başlarken, ihtiyarım haricinde olarak uzun yazdırıldı. Hikmetini de anlamadık, belki bir hikmeti var diye öylece bıraktık.” (Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 262).“Evet, en ahirde sırr-ı ihlâsa dair bir risale bize yazdırıldı.” (Said Nursî, Lem’alar, Zehra Yay. İstanbul, 2011, s. 345) “Maattessüf niyet ettiğim gibi yazamadım. İhtiyarsız olarak nasıl kalbe geldi, öyle yazıldı. Şu taksimattaki tertibi tamamıyla müraat edemedim.” (Nursî, Mektubat, s. 107).]
Allah razı olsun hocam,yazdıklarınız çok değerli peki sizin kişisel olarak önereceğiniz bir kitap varmı külliyat içerisinden kolay anlaşılabilirlik bakımından...

Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 08.09.24, 16:39
Acemi
 
Üyelik tarihi: 07.09.24
Bulunduğu yer: Türkiye
Mesajlar: 5
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Devamlı düzenli oku. Bir kere baştan sona külliyatı bitirdikten sonra anlamaya başlarsın bende öyle oldu. Envar neşriyat iyidir. Bulursan dershanelerine git haftada bir sefer güzel olur.

Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 08.09.24, 17:04
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 30.08.24
Bulunduğu yer: Camideyim
Mesajlar: 392
Etiketlendiği Mesaj: 4 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Lasiyyema Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Devamlı düzenli oku. Bir kere baştan sona külliyatı bitirdikten sonra anlamaya başlarsın bende öyle oldu. Envar neşriyat iyidir. Bulursan dershanelerine git haftada bir sefer güzel olur.
Peki külliyat için önereceğiniz başlangıç kitabı varmı acaba?

Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 08.09.24, 18:16
Acemi
 
Üyelik tarihi: 07.09.24
Bulunduğu yer: Türkiye
Mesajlar: 5
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
havasyolcusu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Peki külliyat için önereceğiniz başlangıç kitabı varmı acaba?
Asa yi Musa güzel tercih olur lemalar da akıcı üsluba sahip

Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 08.09.24, 18:24
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 30.08.24
Bulunduğu yer: Camideyim
Mesajlar: 392
Etiketlendiği Mesaj: 4 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Lasiyyema Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Asa yi Musa güzel tercih olur lemalar da akıcı üsluba sahip
Teşekkür ederim Allah sizden razı olsun

Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 08.09.24, 21:22
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 23.01.24
Bulunduğu yer: Diyarbakır- Ergani
Mesajlar: 531
Etiketlendiği Mesaj: 14 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
havasyolcusu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hocam duymuştum evet bunu.Bizim evde enver neşriyatın külliyatı var.Fetönün mü bilmiyorum ama...Ayrıca hocam içerik olarak aynı değilmi bildiğim zaten 3 yayın evi var risale-i nur külliyatı için.Biri enver biri rnk birde son dönem diyanet yayınları da sanırım külliyatın birkaç kitabını basmıştı.Bilgilerinizden istifade etmek istiyorum.Hangi kitaptan başlamalıyım veya daha iyi anlamak için ne yapmalıyım ?



Allah razı olsun hocam,yazdıklarınız çok değerli peki sizin kişisel olarak önereceğiniz bir kitap varmı külliyat içerisinden kolay anlaşılabilirlik bakımından...
Estağfurullah ben hoca değilim risaledende anlamam ben telegramdan gördüm bunları. " fetö ile mücadele teşkilatı" adına bakarsanız telegramdan beni anlarsınız. rnk fetönündür uzak durun. Sözler, söz,daha bir çok yayın evi onların. Eğer risaleyi anlamakta güçlük çekiyorsanız size dediğim uygulamayı indirin bilmediğiniz kelimeye basılı tutunca o kelimenin ne anlama geldiğini söylüyor. Uygulama ismi Risale-i Nur okuma programı. Uygulamanın kapağında 3 tane yanyana risale var. Çok fazla risale uygulaması fetöye ait ama bu değil elhamdülillah. Uygulamayı indirdiğinizde raf gibi dizili kitaplar var ilk rafta kırmızı renkliler var eğer yeniyseniz bunlardan başlamayın bir alt rafta daha küçük kitaplar var onlardan başlayın. Bu arada bana ve aileme iman ile ölmemiz için dua ederseniz sevinirim.

Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 08.09.24, 21:41
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 30.08.24
Bulunduğu yer: Camideyim
Mesajlar: 392
Etiketlendiği Mesaj: 4 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Hak etmiyorum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Estağfurullah ben hoca değilim risaledende anlamam ben telegramdan gördüm bunları. " fetö ile mücadele teşkilatı" adına bakarsanız telegramdan beni anlarsınız. rnk fetönündür uzak durun. Sözler, söz,daha bir çok yayın evi onların. Eğer risaleyi anlamakta güçlük çekiyorsanız size dediğim uygulamayı indirin bilmediğiniz kelimeye basılı tutunca o kelimenin ne anlama geldiğini söylüyor. Uygulama ismi Risale-i Nur okuma programı. Uygulamanın kapağında 3 tane yanyana risale var. Çok fazla risale uygulaması fetöye ait ama bu değil elhamdülillah. Uygulamayı indirdiğinizde raf gibi dizili kitaplar var ilk rafta kırmızı renkliler var eğer yeniyseniz bunlardan başlamayın bir alt rafta daha küçük kitaplar var onlardan başlayın. Bu arada bana ve aileme iman ile ölmemiz için dua ederseniz sevinirim.
Anladım Allah razı olsun sizden

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Dua ve Sağlık HavasHoca Dualar & Dua Kardeşliği 4 15.09.24 16:56
Esma-ül Hüsna'nın Bazı Havvasları Havasokulu Esmaül Hüsna 6 07.07.24 13:55
Kader - karma toplumsal ön kabuller ve yargılar Och Metafizik 0 14.09.20 16:24
Zaafları tespit etme uygulaması Och Metafizik 0 14.09.20 16:23
Manyetizma ve hipnotizma nedir? Celil Parapsikoloji & Spiritüalizm 1 29.12.19 22:36


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:25.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147