Şıkları elemek lazım. Üst üste sorular içerinde yaşarken hiç bir zaman tatmin olmaz insan. Hatta İslamiyet e değil Allah a inanmak lazım önce. Önce onu bir pekiştirmek lazım sonrasında sırası ile dinlere geçilir. Misal dört evlilik. Dörde çıkmayan dörde indirilen bir sayı var ortada. Vs vs. Dikkatli sağlam bir şekilde yürürseniz doğruyu bulursunuz inşaallah. Dediğim gibi önce Allah a olan imandan başlamak gerekiyor..

“Nefsini tarikat zevkinden uzak tutabilen insanlar az olmuştur. Dînî imanın yanında tarikat zevk ve neşvesi, Türk toplumunun asırlar boyu mânevî gücü, teselli kaynağı ve hayat neşesi durumunda kalmıştır. Padişah ki, insan oğlunun elde edebilmesi mümkün her türlü maddî imkânı nefsinde toplamış adam demektir, tarikat zevkinden uzak kalamamıştır... Anadolu ve Rumeli’nde mütevazı, sevimli gönül ve san ‘at adamları olan, çevrelerinde san ’at ve tasavvuf sevgisi telkinine çalışan şeyhler... önemli rol oynamışlardır... Cumhuriyet Türkiyesi ’nde tarikatlar sadece kanunen yasaktır. Fakat her tarikat hayatını devam ettirmektedir. Zaten aksi mümkün değildir. Zira tamamen vicdan ve zevk meselesidir.” (Y. Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, c. X, s. s. 372-374.)
Müslümanların tarihindeki ateizm, bizlere ancak karşılıklı müsamaha ve saygı neticesinde tesis edilebilecek olan entelektüel bir münazara ortamın tesis edilmiş olduğunu açıkça gösteriyor. Kur’an açıkça belirtiyor ki birçok farklı inancın olması yine O’nun izni iledir. Müsamaha ve saygı üzere olunmalı ve hiçbir şekilde zorlama yapılmamalıdır: «Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi topluca iman ederdi. Hal böyleyken, mümin olsunlar diye sen tutup insanları zorlayacak mısın!»[Yunus suresi 99. ayet]«Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir.»[Bakara suresi 256. ayet]Müslüman bir ilim ve fikir insanı olan Dr. Jaafar Idris, İslam’ın diğer inanç türleri üzerindeki duruşunu şöyle özetliyor: «İslami olmayan inanç türlerine mensup topluluklar ile çatışmaksızın var olmak veya olabilmek Kur’an’daki birçok ayette de belirtildiği gibi temel bir kaidedir ve tarih boyunca Müslümanlar tarafından da böyle tatbik edilmiştir. Müslümanların bazı hususi, istisnai durumlar ve olaylar üzerinden kendi dinlerine dayattıkları veya harici sebeplerden ötürü başvurdukları bir yöntem değil. İslam dininin tabiatı gereği ortaya çıkan bir netice...»[ Idris, J. (2012). An Islamic View of Peaceful Coexistence. Şu adresten erişilebilir: [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Erişim tarihi: 1 Ekim 2016].] İslam’ın fikrî mirası, içinde yaşadığımız çağın meydan okumalarına maruz kalan Müslümanlara güç vermeli, güven hissi aşılamalıdır. Bugün ateistlerin ve seküler düşüncenin ortaya attığı sözde yeni itirazlara, İslam’ın klasik dönem alimleri tarafından zaten cevaplar verildi. Bu açıdan bakarsak, Müslümanlar, devlerin omuzlarında yükselmiş durumdalar. Müslümanların tek meselesi o zengin ilim mirasına ulaşmak ve aslını bozmadan, sabitelerden ve esaslardan ödün vermeden içinde yaşanılan çağ dikkate alınarak, tatbik edilebilir ve karşılık bulacak bir dil kullanmak olmalıdır.

Hz. Muhammed (s.) devrinde Müslüman kadın hayatın içindeydi. Çalışma, ticaret, siyaset ve savaşta erkeklerin yanı başındaydı. Hz. Muhammede (s.) döneminde erkeklerle tartışabilen, onların yanlışlarını çekinmeden söyleyen, yol gösteren kadınlar vardı. Hz. Muhammed’in kadınlarla istişare ettiğini İbn Kuteybe kaydetmektedir.
Örneğin Hz. Ömer’in kızı Hafsa’nın evinde, Fatma bint Umeys ile tartıştığı ve Hz. Muhammed’in (s.) Ümmü Esma’ya hak verdiği bilinir.
İbn Sa’d, Hz. Peygamber’in eşi Seleme’nin kadın konusunda Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer ile tartıştığını yazdı. Kadın hakları konusunda Ayşe ile Seleme’nin katkıları göz ardı edilebilir mi? Siyasi tutukluların affı için aracılık yapan kadınların isteklerini Hz. Muhammed yerine getirmedi mi?
Hz. Muhammed’in ilk eşi Hatice ticaretle uğraşmıyor muydu? Mekke’nin en zengin tüccarlarından biri değil miydi?
Hz. Muhammed’in eşlerinden Zeynep’in ayakkabı yapıp pazarda sattığı bilinmiyor mu?
Medinede Yahudilere ait Kaynuka çarşısında ticaret yapan Müslüman kadınlar yokmuydu?
Dericilik yapan Ümmü Kayta’nın ‘’Zanaatımdan elde ettiğim ürünleri satıyorum. Bu sevap mıdır?’’ diye sorması üzerine, Hz. Muhammed ‘’elbette sevaptır’’ cevabını vermedi mi?
Hz. Muhammed devri kadınlarının ev dışında çalıştıkları biliniyor. Ümmü Mübeşşir’in kendisine ait hurma bahçesi vardı. Ümmü Zafer ve Ümmü Umara gibi Müslüman kadın berberler vardı.
Ümmü Muleyke ve Ümmü Esma güzel kokular satarlardı
Hz. Muhammed savaşta İstihbarat için kadınları görevlendirmedi mi? Uhud savaşında Hz. Muhammed’in halası Safiyye gibi 14 Müslüman kadın görev yapmadı mı?
Süt teyzesi Ümmü Süleym hamile iken katılmadı mı Huneyn Savaşına?
Akabe’de Nesibe (Ümmü Umare) kocası ve iki oğluyla savaşmadı mı, omzundan yaralanmadı mı, iyileşip Uhud savaşı’na katılıp bu kez vücuduna 12 yara daha almadı mı?
Ümmü Esma Yermuk Savaşı’nda Ümmü Hansa Kadisiye Savaşında harp etti.
Hz. Muhammed’in süt halası Ümmü Hıram Kıbrıs’a çıkartma yapan İslam ordusu içindeydi şehit düştü.
Müslüman kadınlar İslam hukuku gereği savaş ganimetlerinden pay da aldılar. Hz. Muhammed Hayber’de savaşan Kuaybe, Sahle, Ümeyye gibi 20 kadına Benu Nezar kalesi ganimetlerini erkeklerle eşit paylaştırdı.
Esma bint Umeyye hekimlik yapmadı mı? Habeşistandan öğrendiği ilaçları Hz. Muhammed’e vererek iyileştirdiği bilinmez mi? Peygamberin öldüğünü muayene ettikten sonra ilk açıklayan o değilmiydi? Bu kadın düşmanlığı nereden çıktı?
Hz. Zeynep’in Kufe Hutbesini okudular mı? Bugün hangi hatip o eşsiz sözleri bir araya getirebilir.
Hz. Hüseyin’in kızı Sukeyna öyle bilgili eğitimliydi ki zamanın en meşhur şairleri şiirlerini önce ona okutur ondan onay alırdı.
[Nisa suresi 3. Ayetteki mesna ve sülase ve ruba’a kelimeleri genellikle, ‘’iki, üç, dörde kadar’’ şeklinde çevrilmekte fakat bu çeviri ayetin lafzına uygun düşmemektedir. Kaldı ki söz konusu ifadeyi bu şekilde çevirenler her nedense Fatır suresi 1. Ayetteki mesna ve sülase ve ruba’ ifadesini ‘’ikişer, üçer, dörder ‘’ diye çevirmekte ve dolayısıyla meleklerin kanatlarını dörtle sınırlama yoluna gitmemektedir. Gerçekte teaddüd-i zevcatla ilgili ‘’dört kadın’’ sınırlaması Kur’an’a değil icma haline gelmiş örfe dayanmaktadır. Bu konuda Hz. Peygamber’e atfedilen hadisler ise kişiye özel hükümler ihtiva etmektedir. Bütün bunlar bir yana bu ayet teaddüd-i zevcatın limitlerini belirlemeye değil, himaye altındaki dul kadınlara ve yetim kızlara haksızlık yapmamak gerektiğiyle ilgili ahlaki bir hükme işaret etmektedir. (Taberi, Cami’u’l-Beyan 5. Cilt 577-578)]
Başta Kölelik ve cariyelik olmak üzere bazı ihtilaflı konulara izahat getiren Prof. Dr. M. Zeki Duman’ın ‘’İSLAMIN ÜZERİNDEKİ BEŞ GLGE’’ adlı kitabını okumanı tavsiye ederim.

Kuranı türkçe oku okumasınada tefsirinide oku okulda ögretmenler ne için var kitapta yazılanı anlatmak daha iyi anlaşılması için var yoksa ögretmene ne hacet verirler ögrencilerin eline kitabı hadi git evde çalış sınavdan sınava gel denir islamdada alimler bu görevi üstleniyor Önce bir Yaratıcı kavramını pekiştirmen lazım bir Yaratıcıya inanıyorsan eger sonraki adım dinler 1-İslam Arap dini degil belirli bi topluma inan bir din degil evrensel herkezi kapsıyor İslam arap arapın kardeşidir demiyor Müslüman müslümanın kardeşidir diyor onun için bi milletleri bi kafanda çıkar 2-İnsanların yaşayış biçimine kültürel seviyesine dini yaşayış biçimine göremi islami ölçü alacaksın ? 3-Peygamberimiz döneminde Şiir ilmi zirvedeydi bütün şairler bir araya geldide arabın önde gelen lugatcıları edebiyatcıları Kuranın 1ayetinin benzerini bile ortaya çıkaramadılar Peygamberimizin okuma yazması yok idi en çokda insanları bunlar şaşırtıyordu Nübüvet dönemine kadar Mekkeden dışarı bile çıkmamış ve o dönemde okur yazarlık oranı çok düşükdü arap yarımadasında şimdi mantıken okuma yazması olsa bunu yüzüne vururlardı madem araştırmayı seviyorsun bi Müslümanlıktan önce peygamberimiz hayatını bi araştır derim 4- Allah insanlara elçiler aracılıgıyla toplumlara uyarılar göndermiştir yaşayış biçimleri neyden uzak kalacakları bu İslamda daha kapsamlı yetimin hakkı kadın hakkı Anne baba hakkı vs vs 5 - Müslümanları cahil ve terörist olarak göstermeye çalışanlara Hakkım helal degildir son dönemde sosyal medyada sürekli bu pompalnıyor Bir insanın hatası kendisini baglar Genelleme yapıp bütün islami inanış içerisinde olanlara atfedilmez bu her konuda böyledir genelleme yanlış bir olgudur Suç suçu işleyeni baglar. ekstra Kuranı türkce okudugun zaman ne olduda seni dinden soguttu açıklarsan bildigimzile açıklamaya çalışalım Allahın izni le çekinme yaz kafana takıllı kalcagına fikir alışverişi yaparız

Evet 1.sorundan başlayalım İslamiyet sadece genel yaşamı baz almaz hem gelecegi hemde anı baz alır Şimdi şöyle düşün Bir toplumda savaş var Erkeklerin yüzde 90ı hayatını kaybetmiş bir erkege 4-5 kadın düşüyor İslamda demişki Bak eşit davranabilirsen haklarını gözetebilirsen çok eşlilik konusuna gidebilirsin nisa 129dada dedigi gibi ne kadar istesenizde adaletli olmayı birine daha çok meyil edersiniz o yüzden çok eşliligin külfeti agırdır hakka girersin islamda zaten şarltar oluşmadıkca önermez İslam savaş anını düşünür o andaki teknolojiyi düşünr mesela demişssinki kadın neden 4 erkek alamıyor şimdi şöyle düşün dna testi ne zaman ortaya çıktı ? 50 60 senedir var şimdi bir kadın 4erkekle birliktelik yaşasa çocuk kimden o tarihte nasıl bilinecek olguları incelerken o dönemin şartlarıda baz alınmalı 2. sorunda ırklardan bahsetmişssin Peygamberimiz acemin araba arabın acemi bir üstünlügü yoktur derken bütün ırkçılıgı milliyetçiligi ortadan kaldırmışdır madem hadislerden bahsediyorsun oku okukiki tek bir kaynaga baglı kalmayasın Beyazın siyaha siyahın beyaza hiç bir üstünlügü yoktur Allah katında üstlünlük yalnız takva ile olur fiziksel özellikler ile degil 3.soruna gelelim kırbaç el kesme gibi konulara deginmişssin Şimdi günümüz hukuksal düzeninden bir örnek verip sonra bu konuya deginecegim Şimdi Günümüzde Zengin vergi kaçırır yakalnır sonra kefaretini öder çıkar fakir bi dilim baklava çalar 9sene yatar hırsızın biri 15 sene yer biri aynı suçtan 5 sene günümüz hukuksal düzeninde statü ve yorum etkilidr Adalet sadece güçlüyü koruyor günümüzde neyse İslam demişki konumun ne olursa olsun cezalar bellidir padişahada avam a da Hırsızlık nisap miktarının üstünde ise cezası bellidir recm 4şahit bir araya geldiginde evliyse ve evli degilse cezaları bellidir Kimsenin statüsüne maddi durumuna göre ceza vermez Herkeze eşit yaklaşır cezası bellidir yorum gerektirmez.İslam caydırıcı cezalar verirki Suç oranını düşürsün Hadi bi yerde şeriat uygulansın hırsızlık yapan birinin kolu kesilsin sonra o toplumda hırsızlık oranı yüzde90 düşmezse ben argümanımdan vazgeçicem.Yazdıgımı okudun Sence günümüz deki adalet sistemimi daha mantıklı İslamın adalet sistemimi ? 4-Kuranda yalnızca erkeklere sesleniyor demişssin bakalım öylemiymiş Nûr / 31. Ayet bu sadece bir örnek kadınların nasıl yaşaması ile ilgili - Bir kaçtanede hadisten örnek vereiym sana güzel kardeşim cennet anaların ayakların altındadır- “Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin! bunlarda sadece birer örnek daha birçok atarımda sıgmaz buraya

Hepinize çok teşekkür ederim. Zaman ayırıp emek verip cevap yazıyorsunuz hem de karşılık beklemeden. Okuduklarımın basit bir şey olmadığını, tefsirin önemli olduğunu görüyorum artık. Tek amacım samimi bir şekilde inanabilmek. İçten içe iki yüzlü olmamak, içimde şüphe bulundurmamak. Bu tür şeyleri tartışabileceğim insanlar karşıma çıksa daha kolay olurdu ama oldukça seküler bir çevrem var. Doğru ve anlaşabilir tefsirlere nasıl ulaşabilirim acaba? Bilginiz var mı?

Tasavvufa girerseniz size de bir ruh sağlığı uzmanı gerekebilir ))

Çoğu tefsir mevcut imanı muhafaza için yazılmıştır. İmanı kazanmak ve kuvvetlendirmek için yazılan benim tesbit ettiğim tek tefsir Risale-i Nur lar var. Bu asrın şüphelerini izale eden defalarca test ettiğim güvenilir bir kaynak..

Yaşar Nuri Öztürk’ten uzak durmak lazım Y. Nuri Öztürk’ün Kur’an-ı Kerim Meali (Türkçe Çeviri) adlı eserinde o kadar ki Y.N. Öztürk Kur’an İslamı söylemine mesnet ve meşruiyet kazandırmak adına bazı ayetlerde geçen ‘’hadis’’ (söz) kelimesine teknik anlamda ‘’hadis’’ manası dahi verebilmiştir. Öztürk’ün ifadesiyle bir örnek vereyim :[ Yusuf suresi 111. Ayet, Kur’an’dan bahsederken ‘’ma kâne hadisen yuftera’’ diye bir ifade kullanıyor. Buradaki tüm kelimeleri lügat karşılıklarıyla verirsek çeviri şudur: ‘’O uydurulmuş bir söz değildir’’. Ancak burada Kur’an’ın mucize beyanlarından biriyle karşı karşıyayız ve o da ifadede geçen ‘’hadis’’ kelimesinde kristalleşmektedir. Hadis kelimesi lügat anlamıyla ‘’söz’’ dür. Ancak iş bu kadarla bitmiyor. Hadis, din dilinde Peygamberimize izafe edilen söz anlamına da geliyor. Ve Kur’an anılan ifadesiyle kendisinin uydurma bir hadis olmadığını da insanlığa ilan ederek sonraki zamanlarda kendi mesajının ‘’ uydurma hadislerle’’ karartılacağına mucize bir şekilde dikkat çekiyor.](Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an-ı Kerim Meali, İstanbul 1993 sayfa 11 [önsöz])
Kur’an’da geçen ‘’hadis’’ kelimesine böyle bir anlam takdirinde bulunmak düpedüz bir tahriftir. Dinin ve dini ahkamın tek kaynağının Kur’an’dan ibaret olduğunu savunmak adına bu tür tahriflere sıkça başvuran bir diğer meal sahibi de Edip Yüksel’dir.

Bu kadar insan inanıyor iman ediyor ama doğru dürüst okumuyor, okuduğunu anlamıyor bile. Bende mi bir sıkıntı var? Okudukça araştırdıkça uzaklaştığımı hissediyorum. Mesela incili okurken böyle hissetmiyorum. Daha insani, daha duygusal ve sevgi dolu geliyor. Bütün müslümanların iman etmeden önce benim kadar araştırıp kafa patlattığını sanmıyorum. Sonsuza kadar okusam bitmeyecek bir alan bu. En iyisi içime sineni yapayım geri kalanı görmezden geleyim, akışa bırakayım diyorum çünkü çok yoruldum