#11
|
|||
|
|||
Alıntı:
1-) Osmanlı'da zaten Şeriat yoktu bunu nerden öğreniyorsunuz bilmiyorum ama hala öğrenemediğinize şaşarım 2-) Hilafete zaten cevap gelmemişti 1. dünya savaşında hatta karşı Savaş çağrısına yanıt verilmişti ki 1. dünya savaşı sonrası halimiz belli 3-) Bu Şapka meselesi gerçekten ilk cevap gibi artık cevaplanması gereksiz bir soru 4-) Hacı Hoca asılması kesinlikle doğru Ancak asılanlar kime göre hacı ve hoca ? Nice Hacıların koynundan Haç'ı çıktı 5-) Atatürk döneminde yapılan cami Tüm Osmanlı dönemi yapılan cami sayısından daha fazladır 6-) Cumhuriyetin o döneminde Fevzi Çakmak (Tarikatlar ve cemaatler, Haçlıların Anadolu’da kurdukları ileri karakollardır) sözünü kullanmıştır bunu sözü kullanan Fevzi Paşa gibi biri 7-) Ezan asli lisansıyla okunmadı doğru bunun birçok nedeni var Halkın cehalet içinde olması o dönem Sadece Atatürk'ün değil neredeyse Anadolunun tamamında olan 1. dünya savaşı nedeni ile Arap karşıtlığı 8-) Avrupa şartlarına dönülmesi gayet olağan birşey geri kalmış bir toplumu kimse ele almaz 9-) Bu zaten saçmalık Eşi bile çarşaflıydı kim uyduruyor lan bunları 10-) Buna kimsenin Karışabileceğini zannetmiyorum bugün katılmayan ülke gösterir misin? 11-) Kendi dönemi içinde Türklerin sembolü Bozkurt Hannibal Heykeli gibi heykeller de diktirmiştir ki Bu hem Türk hem Asker olarak gayet anlaşılabilir ve kimseninde gidip heykele taptığını görmedim varsa o kendi aklı sorunlarından kaynaklanır 12-) Bizzat kendi Elmalılı Hamdi Yazır'a Türkçe meal yaptırdı Halk anlasın diye ve ücretsiz dağıtım yaptı anadoluda haklısın Yunan yasaklatırdı 13-) Yerli kültürün olarak ne vardı ? buğday bile Amerikadan gelirken hangi yerli kültürden bashediyorsun ? Türkler 2. sınıf insan muamelesi görürken hangi kültürden söz edebilriz ? 14-) Doğru Laikliği getirdi Kalkan şey Şeriat değil töre hükmüydü 15-) bugünde yapılması gerektiğini düşünüyorum keza kapısını yiyen bir milletimiz var bunun sorgulanması bile yasaklanmalı 16-) Hangi gerçek tarih ? 17-) evet tahminimce bahsettiğin Yahudi bilim adamları ve sebataycılar ama gereksiz bir düşünce Amerikanın bu Yahudi bilim adamları sayesidne geldiği durum aşikar 18-) Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için gerkeli adımlar atılmıştır bugünün Anadolu insanı bunu hala anlayamamış olması üzücü keza Anadolu insanı gerçekten cahil kimseler Allahın Oku diye emrettiği halde okumaması tarihi eserlere yapılan saygısızlıklar her geçen gün artan suç haberleri bunun kanıtıdır 2. başlığına gelicek olursak 1-) Osmanlı Arap alfabesini kullanmasına rağmen o dönemde yaşamış bir anadolu insanı olsaydın ne okur ne de yazardın kaldı ki Türkçeye uygun bir alfabe değil sesli harfler yüzünden ve Türkyiede çok kişi Kuran'ı Latin harflerle okuyor bu günah mı ? 2-) Osmanlı arşivi olayı ise osmanlı döneminde bile okuyacak 1 kişi bile bulunamamıştı bunu geçelim isteyen Belgelere bakabilir bunun için Orta doğuda bile ferman çıkardılar ama okuyacak adam yoktu okuyabilecek adam yoktu demek daha doğru olur 3-) Harf inkilabı bu millete yapılmış en doğru şeydir o dönem Araplar ileride olsaydı senin söylediğini söylerim fakat değillerdi hala da değiller Alıntı:
|
#12
|
||||
|
||||
HARF KANUNU YANLIŞTIR Yazı reformunun okuryazarlığa etkisini, sembolik-ulusal değerini vb. bir an için kabul etsek bile, bu amaçları elde etmek için a) ilköğretimde yeni yazıyı esas almak, b) resmi yazışmalarda yeni yazı kullanımını zorunlu kılmak, ve c) yayıncılıkta yeni yazı kullanımını devlet eliyle teşvik etmek hiç şüphesiz yeterli olurdu. Oysa 1928 Harf Kanunu, bunlarla yetinmemiştir. Kanunun 4. maddesi, kanunun yayın tarihinden iki hafta sonra başlamak üzere eski yazıyla her türlü gazete ve mecmua yayınını yasaklamakta; 5. madde ise, ertesi yıl itibariyle, eski yazıyla kitap basılmasını suç haline getirmektedir. Daha radikali, 9. maddedir: “Bütün mekteplerin Türkçe tedrisatında Türk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur.” Bunun anlamı, eski yazı bilgisinin toplumdan silinmesidir. Devrim projesinin başarıya ulaşması halinde, ülkenin 900 yıllık kültür birikimini okumak ve yorumlamak imkânının yok edilmesi öngörülmüştür. 1929’da ilk ve orta dereceli okullardan Arapça ve Farsça dersleri kaldırılmıştır. 1930’da imam-hatip okullarının ve 1933’te İstanbul Darülfünununa bağlı İlahiyat Fakültesinin kapatılmasından sonra, Türkiye’de yaklaşık yirmi yıl boyunca hiçbir resmi ve özel yasal çerçevede eski yazıyla Türkçe eğitimi verilmediği anlaşılmaktadır. Sadece İstanbul Edebiyat Fakültesi ve Ankara DTC okulunda Arapça ve Farsça kürsüleri bulunmaya devam etmişse de, bu kürsülerde ders alan öğrenci sayısı hiçbir zaman üç-beşi aşmamıştır. İlk Çin imparatorluk hanedanının kurucusu Shih Huang Ti’nin (MÖ 221-210), kurduğu devlet düzeninin sorgulanacağı korkusuyla, ülkesinde geçmişte yazılmış tüm kitapların yakılmasını emredişinden bu yana geçen ikibinikiyüz yılda, devlet eliyle girişilmiş bu boyutta bir kültür katliamına yeryüzünün herhangi bir yerinde rastlamak mümkün değildir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#13
|
|||
|
|||
Ben harf devrimini şöyle açıklayayım bana Osmanlı'dan kalma birkaç tane kaynak ve tarih kitabı gosterin ben de hepinize katilayım yok kardesim yok adam yok ne okuyacak ne yazacak adam yok
|
#14
|
||||
|
||||
Gerekçeleri ne olursa olsun, Latin alfabesinin kabulü acaba Türkiye’nin – ya da en azından Türk aydınının – Şark kültürel yörüngesinden uzaklaşması ve Batı dünyasına açılması sonucunu doğurmuş mudur? Sorunun birinci bölümünün cevabı, büyük ihtimalle Evettir: eski yazı öğretiminin yasaklanması, Türkiye’nin Şark dünyasıyla kültürel iletişiminde esaslı bir kopukluk doğurmuş; İslamiyetin edebi ve düşünsel kökleriyle bağlantıyı koparmıştır. İkinci bölüme, yani Batı’ya açılma meselesine gelince, bu sonuca yol açacak nedenselliği kavramak kolay değildir. Latin alfabesi benimsenince – Latin yazısı kullanan dilleri öğrenme süresinin belki birkaç gün kısalması dışında – Batı dilleri ve literatürüne vukufta bir artma mı olmuştur? Latin harfleri ile Avrupa kültürü arasında esrarengiz bir bağlantı mı vardır? Türkiye dışı örneklerin incelenmesi, bu tür bir iyimserliğe izin vermemektedir. Latin alfabesini kullanmadıkları halde Türkiye’ye oranla Batı kültürüne daha iyi uyum sağlayabilmiş olan ülkelerden akla gelenler şunlardır: Rusya, Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Ermenistan, Gürcistan, İsrail, Japonya, Güney Kore, Taiwan ve Hong Kong. Bunlardan ilk birkaçının zaten Batı kültürünün bir parçası oldukları – dolayısıyla yazı reformu veya benzeri reformlara zaten gerekleri olmadığı – şeklindeki muhtemel itiraza katılmak mümkün değildir. Modern çağın başlangıcında bu ülkelerin Batı Avrupa kültürüne olan uzaklığı, Türkiye’ninkinden farklı sayılamaz; ancak Batılılaşma sürecinin Türkiye’ye oranla biraz daha daha erken başlamış olması (Ruslarda 17. yüzyıl sonları, Rum ve Sırplarda 18. yüzyıl sonu) ve Hıristiyan olmanın, bir ölçüde Batı kültürüne açılmayı kolaylaştırıcı psikolojik etkisi ileri sürülebilir. Buna karşılık Japonya Batı etkisine Türkiye’den en az 30-40 yıl sonra (1868’de) açılmıştır. Hong Kong’un Batı dünyası ile teması ancak 100, Kore ve Taiwan’ınki ise 40-50 yıllık bir geçmişe sahiptir. A rapça ile aynı yapısal özelliklere sahip bir yazı sistemi kullanan İsrail, kültürel alışveriş anlamında, yukarıdaki ülkeler arasında günümüzde Batı’ya en yakın olanıdır. Nihayet, Arap yazısını kullanmaya devam eden BAE, Kuveyt, Oman ve Bahreyn gibi bazı Arap devletlerinin günümüzde birçok bakımdan Türkiye’den daha çağdaş, uluslararası kültürel etkileşimlere açık ve “Batılı” ülkeler safına katıldıkları da itiraf edilmelidir. Birbirine benzer tarihi kökenlere sahip olup, yakın çağda farklı alfabeleri benimseyen ulusların vardığı sonuçları karşılaştırmak da yararlı olabilir. Balkan yarımadasında, bundan 120 yıl önce aşağı yukarı aynı derecede ilkel bir toplumsal yapıya sahip olan iki Müslüman ağırlıklı ulustan Arnavutlar Latin, Boşnaklar Kiril kökenli bir alfabeyi benimsemişlerdir. Boşnaklar, son olaylara kadar, herhangi bir Doğu Avrupa halkı kadar Batı kültürünün bir parçası olmuş iken, Arnavutlar için aynı iyimserliği ifade etmek zordur. Bu sonuçta, Arnavutluk’un uğradığı Enver Hoca felaketi kadar, 1878-1918 yılları arasında Bosna’da hüküm süren Avusturya-Macaristan idaresinin uygulamış olduğu ilerici eğitim politikasının da etkisi görülebilir. Asya’nın çokuluslu ve çokdilli iki büyük cumhuriyetinden Endonezya Latin alfabesini ve tek resmi dili benimserken, Endonezya ile aynı yıl (1948) bağımsızlığına kavuşan Hindistan, bir düzine farklı geleneksel yazı sistemini kullanan yirmi kadar yerel dili, devlet ve eğitim dilleri olarak kabul etmiştir. Geleneksel Hint yazıları, Arapçayı andıran yapısal özelliklere sahiptir (bitişik yazım, seslilerin noktalama işaretleriyle belirtilmesi gibi). İki ülke arasında, Batılılaşma/modernleşme bakımından bugün büyük bir fark görülmemektedir. Yanılmıyorsak, bir Batı dili (İngilizce) bilen kişilerin oranı Hindistan’da daha yüksektir. Uluslararası bilimsel literatüre katkı bakımından Hindistan, Endonezya’dan ileridedir. Güneydoğu Asya’da, Tayland geleneksel yazısını korurken komşusu Malezya Latin alfabesini benimsemiş; Vietnam, Fransızların etkisiyle Latin yazısını kabul ederken, komşusu Kamboçya (aynı Fransız etkisine rağmen) eski Khmer yazısında karar kılmıştır. İlk iki ülkenin bugün modernleşme süreçlerini yaklaşık eşit başarıyla sürdürdüklerini, son iki ülkenin ise eşit ölçüde derin bir toplumsal karanlığa boğulduklarını görmekteyiz. Örneklerden, Latin yazısını kabul etmek veya etmemek ile Batı kültürüne açılmak arasında herhangi bir ampirik (gözlemlenebilir) ilişki bulunmadığı sonucunu çıkarabiliriz.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#15
|
||||
|
||||
Alıntı:
Türkçenin “öz” Türkçe sözcüklere indirgendiğinde halk diline daha yaklaşacağı şeklindeki yersiz inanışa ilişkin ilk hatırlatılması gereken şey, Türkçe konuşma dilinde Orta Asya kökenli (Kemalistlerin deyimiyle, “öz” Türkçe) kelimelerin oldukça düşük bir oran tuttuklarıdır. Dilin en temel 300 ila 500 kelimesi ağırlıkla Orta Asya kökenlidir. Bunlara (“yemek”, “içmek”, “gitmek”, “gelmek” gibi) basit fiiller, (“bu”, “ben”, “öbür”, “aşağı”, “yukarı” gibi) belirsiz sıfat ve zamirlerle edatlar, ve (birden bine kadar) sayılar dahildir. Ancak spesifik herhangi bir konuya ait söz hazineleri (örneğin meslek adları, sebze, meyva ve yemek çeşitleri, nalburiye ve bakkaliye maddeleri, futbol terimleri, tamircilik ve trafik terimleri, temel hukuk ve bürokrasi deyimleri, ay ve gün isimleri, küfürler vb.), ezici çoğunlukla, Arapça, Farsça, İtalyanca, Fransızca, İngilizce gibi farklı dillerden kaynaklanırlar. Günümüz konuşma Türkçesinin iskeletini oluşturan 5000 kelimenin sadece %30 kadarı Orta Asya kökenlidir. Bunun da %5-10 kadarı, dil devrimi sonucu konuşma diline giren yeni kelimeler olduklarına göre, bundan altmış yıl öncesinin Türkçe konuşma dilinde Orta Asya kökenli kelimelerin ancak yüzde 20 dolayında bir oran tuttuklarını tahmin edebiliriz.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#16
|
|||
|
|||
Alıntı:
|
#17
|
||||
|
||||
Alıntı:
keşfi açıklar tahmin eder ve kahinler tahmin eder fesli kadir bir adamla oturup hz peygamber sav ruhunu davet edip konuşuyordu,
__________________
'Muhammedün Seyyidü’l-Kevneyni; / Ve’l-Ferikayni min Arabi’n ve min Acemi' (Muhammed (s.a.v) |
#18
|
||||
|
||||
Alıntı:
1. Konuşma dili için verdiğimiz sayılar kelime hazinesi, yazı dili için verdiğimiz sayılar ise kullanım sayılarıdır; toplam Osmanlı yazı leksikonu içinde “öz” Türkçe kelimelerin oranı herhalde %5’i çok geçmez. 2. Osmanlı yazı dilinin Arapça terkip ve gramer kurallarına olan eğilimi, konuşma diline yabancıdır.) Buna karşılık, dil devrimi sonucu oluşturulan “arındırılmış” yazı dilinin konuşulan Türkçeyle pek alakası olmadığını, bu rakamlar – eğer kanıt gerekiyorsa – yeterli açıklıkla kanıtlamaktadır. Yeni türetilen “öz” Türkçe terimlerin, Türkçe köklerden türedikleri için daha kolay anlaşılır oldukları şeklindeki iddia ise, inandırıcı olmaktan uzaktır. Sözgelimi, herhalde “tükemek” fiilinden türeyen “tükel” sözcüğü ile Arapça kökenli “mükemmel” sözcüğünden hangisinin Türkçe bilen biri tarafından daha kolay anlaşılacağı, sanıyoruz ki tartışma gerektirmez.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#19
|
|||
|
|||
Alıntı:
|
#20
|
||||
|
||||
Alıntı:
2. Söylev ve Demeçleri II, s. 277-278. 3. Daha ayrıntılı bilgi için karş. Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı: Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, İstanbul 2002...2007. 4. Toplumsal Tarih dergisinde yayınlanan “Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce” dizisinden seçmeler, Namık Kemal’in 1868’de Hürriyet’te çıkan makaleleri, İttihat ve Terakki’nin 1916 tarihli Umumi Kongre raporu ve Tanin gazetesinin bu kongreyi izleyen başyazıları esas alındı. Ben okuma hastalığına tutulmuş bir adamım . Okumadığım kitap yok sayılır.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Bir kişi hakkında bilgi almak veya bir konu ile ilgili istihare yapmak | Adalet | Keşif ve istihare Uygulamaları | 34 | 26.04.24 01:35 |
kadir gecesini keşfi açık olan biri bilebilirmi? | havas22 | Sorularınız | 46 | 27.03.23 17:14 |
Keşfi açık olan birinin keşfini kapatmak | Farruk | Sorularınız | 7 | 28.12.22 19:08 |
Yasin suresi faziletleri hakkında bilgi | yorgun1500 | Havas Dersleri | 28 | 18.05.21 18:00 |
Cin hakkında geniş bilgi. Evliyanın ruhları | Adalet | Cin & Şeytan & Melek & Ruh | 5 | 06.05.20 04:44 |