|
Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz. |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Farzlar Kaç Kısma Ayrılır ve Farkları Nelerdir ?
Farzlar kaç kısma ayrılır ve farkları nelerdir ? Örneğin Farz-ı ayn ile Farz-ı kifaye arasındaki fark nedir ?
|
#2
|
||||
|
||||
Alıntı:
FARZ-I KAT’İ: Kesin şer’i bir delil ile sabit olan yani; ya Kur’an-ı Mübin’in açık bir ayeti ile veya Peygamberimizin (s.a.v) hadis-i şerif denilen açık sabit bir mübarek sözü ile yapılması kat’iyyen bildirilmiş olan vazifedir. Namaz, zekat gibi. FARZ-I ZANNİ: Müçtehidlerce kat’i bir delil ile yakın derecede kuvvetli görülen zanni bir delil ile sabit olan vazifedir ki, amel hususunda farz-ı kat’i kuvvetinde bulunur. Buna “farz-ı ameli” de denir.Bununla beraber böyle bir şeye delilin zanni olmasından dolayı “vâcip” adı da verilir. Bu halde farz-ı ameli, farz nevilerinin zayıfı, vâcip nevilerinin de kuvvetlisi bulunmuş olur. Nitekim abdestte mutlaka başa mesh etmek bir farz-ı kat’idir. Başın dörtte biri miktarına meshetmek ise bir farz-ı amelidir. FARZ-I AYIN: Mükelleflerden her birinin yapması lazım gelen farzdır. Beş vakitteki namazlar gibi. FARZ-I KİFAYE: Mükelleflerden bazılarının yapmalarıyla diğerlerinden sakıt olan yani; onlar için yapmak mecburiyeti kalmayan farzdır. Cenaze namazı gibi.Farzların yapılmasında büyük sevaplar vardır. Özürsüz yere yapılmaması da ilahi azaba sebeptir. Farz-ı kifayeyi müslümanlardan bir kısmı yapmadığı takdirde, bundan haberleri olup, bunu yapmaya imkanı bulunan bütün müslümanlar Allah’ü Teâla katında mesul, günahkar olurlar.Kat-i bir farzı inkar, kafirliktir. Ameli bir farzı inkar da bidattır, günahı gerektirir. Bütün bunlar, farzların hükmüdür. Farzın çoğulu feraizdir. VÂCİB: Yapılması şer’an kat’i derecede bir delil ile sabit olmamakla beraber her halükârda pek kuvvetli bir delil ile sabit bulunan şeydir. Vitir ve bayram namazları gibi.Vâciplerin yapılmasında sevap, terk edilmesinde de azap vardır. İnkar edilmesi bidattır, günahtır. Bunlar da vâciplerin hükmüdür. “Vecibe” tabiri bazen farz, bazen de lazım, vâcip yerinde kullanılır. Çoğulu: vecâip’dir. Vacip, şâriin yapılmasını kesin ve bağlayıcı biçimde istediği fiillerdir. Hanefîler dışında kalan çoğunluğa göre vacip farz ile eş anlamlı olup yapılması mutlaka gereklidir. Yerine getiren sevabı, özürsüz olarak terk eden cezayı hak etmiş, kesin delile dayanıyorsa inkâr eden dinden çıkmış olur. Hanefîlere göre yapılmasının istenmiş, terk edilmesinin yasaklanmış olması açısından farz ve vacip ortak olsa da bu talebi bildiren delil yönünden aralarında fark bulunmaktadır. Buna göre yapılması Kur’ân, mütevâtir veya meşhur sünnet gibi kesin delil ile istenen fiiller farz; haber-i vâhid gibi şüphe taşıyan bir delille bildirilenler ise vaciptir. Örneğin beş vakit namaz, ramazan orucu farz; vitir namazı, fıtır sadakası vacip olarak nitelenmiştir. Hanefîler fıkhî meselelerde farz ve vacip ayrımına gitmiş olsalar da fıkıh usûlü eserlerinde vacip terimini farzı da içine alacak şekilde kullandıkları görülmektedir.Vacip farklı yönlerden çeşitli kısımlara ayrılmıştır. Yerine getirileceği vakit açısından vacipler “mutlak” ve “mukayyed” olarak iki kısımda ele alınmıştır. Bazı vaciplerin yerine getirilmesi için belirli bir zaman tayin edilmemiştir. Kefaretler ve vakti belirlenmemiş adaklar bu tür vaciplerdendir. Bunlara “mutlak vacip” denir. İfası için belirli bir vakit tespit edilmiş olup bu sürede yapılmadığında yerine getirilmiş sayılmayan vacipler ise “mukayyed vacip” olarak isimlendirilir. Beş vakit namaz, ramazan orucu, hac ibadeti buna örnektir. Bu vacibin bütün gerekleriyle vakti içinde yapılmasına “edâ”, eksik olarak yapılsa dahi vakti içinde tam olarak yerine getirilmesine “iade”, vakti çıktıktan sonra yapılmasına ise “kazâ” denir. Vacipler miktarı açısından ise “muhadded” ve “gayrimuhadded” şeklinde ayrıma tabi tutulmuştur. Beş vakit namaz ve zekât ibadetleri gibi miktarı belirlenmiş olan vacipler için “muhadded”, ihtiyaç sahiplerine infakta bulunma gibi şâri tarafından miktarı belirlenmemiş vacipler için “gayrimuhadded” tanımlaması kullanılmıştır.Yapılması istenen fiil açısından vacipler “muayyen” ve “muhayyer” olarak iki bölüme ayrılmıştır. Namaz, oruç, zekât ibadetlerinde olduğu gibi yapılması istenen fiil şâri tarafından bizzat belirlenmiş olup mükellefin tercihine bırakılmamışsa bunlara “muayyen vacip” denilmektedir. Mükellefin, belirlenen seçeneklerden birini tercih hakkının bulunduğu vacipler ise “muhayyer vacip” olarak isimlendirilir. Örneğin yeminini bozan kimse kefaret olarak on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azat etmekten birini yapmak durumundadır. Bunlara gücü yetmezse üç gün oruç tutmalıdır.Vacipler yerine getirecek kişi açısından ise “aynî” ve “kifâî” kısımlarına ayrılmıştır. Beş vakit namaz, oruç, zekât, hac gibi mükelleflerin her birinin ayrı ayrı yerine getirmesi gereken vacipler “aynî vacip”tir. Cenaze namazında olduğu gibi her bir mükellefin yapması gerekmeyip bir kısmının yapmasıyla diğerlerinden sorumluluğun kalktığı vacipler “kifâî vacip”tir. Fetva ve yargı görevleri, toplumda ihtiyaç duyulan meslek alanlarında uzman yetiştirme gibi sorumluluklar kifâî vacip/toplumsal farz kapsamında değerlendirilmiştir
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Melekler Kaç Gruba Ayrılır, Vazifeleri Nelerdir? | SiLence | Cin & Şeytan & Melek & Ruh | 3 | 08.12.21 10:37 |