Osmanlı Şeriat Devleti midir? - Sayfa 7 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #61  
Alt 06.07.24, 21:19
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 31.03.24
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 378
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ferhat123 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yalniz timurun da buyuk katliamları var.oldurmeden gomdukleri bile var.sivas kalesi önunde 200 cocugu atlara bile cignettigi söyleniyor. imanini bende kimse bilemez.
Ama misiroglu MKA düşmanı.abdulhamiti o devirdi osmanliyi yikti der.osmanli ile alakali 1 tane hata saymaz tamamen taraflı anlatti bu millete.
M.e.b. bakani hüseyin celigi izle eski akp li zaten.dinle mutlaka.ama söyle bi tezi var.
"Sizin ataturkunuz varsa bizim de abdulhamitimiz var diyerek bu millete parlattilar ama gercekler anlatilan gibi degil."
Adam abdulhamiti anlatiyor tarafsizca hatalari ve iyilikleriyle tarih böyle olmali.tum tarihin ama ozellikle 1850 1950 arasinin yeniden tarafsiz yazilmasi gerekiyor.
Tarihimiz zıvanadan çıkmış açıkcasi.tarihimiz bile taraflı yazılıyor.
dediğin sivas katliamının nedenini biliyorsundur umarım ?

Alıntı ile Cevapla
  #62  
Alt 06.07.24, 23:03
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 05.05.20
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 766
Etiketlendiği Mesaj: 30 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Karamanoglu16 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
dediğin sivas katliamının nedenini biliyorsundur umarım ?
Tam hatirlamamakla Anlaşma iptali var.anlasmaya sadik kalmiyorlar.kadi buhranedden ustune ölüyor.Üstune gayri müslimlerin timurun ordusuna saldirmasindan kaynakli bi istila var orada.

Alıntı ile Cevapla
  #63  
Alt 07.07.24, 09:17
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,073
Etiketlendiği Mesaj: 234 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Popüler tarihçiliğimizin kendine has argümanlarını çürütmenin en güzel yollarından biri, aynı mantığı Edirne’nin ötesinde de tatbik etmek. Gelin, böyle sert bir etnik kıstası Avrupa tarihine uygulayalım bakalım. Mesela, Belçika’da büyüyen, anadili Fransızca olan ve İspanya’ya ilk kez on altı yaşında gelen Şarlken’in Kastilya ve Aragon taçlarını giymesine ne demeli? Peki ya İspanya’da büyüyen kardeşi Ferdinand’ın Viyana’da hüküm sürmesine? 1700 yılında tahta Bourbon Hanedanı geçince İspanya’nın İspanyalılığına bir halel gelmiş midir? Sanmıyorum, yeniçağ İspanya’sında Ali Kemal Meram’lara pek yer yok sanırım. Farklı etnik kökenden bir hanedanın başka bir ülkenin başına geçtiği daha birçok örnek sayılabilir; üstelik bunların sadece anneleri değil, babaları da yabancı kökenlidir. Mesela, Rusların meşhur çariçesi II. Yekaterina aslında Sofie adında bir Alman prensesidir. Yine bugün İngiltere’yi yöneten Windsor Hanedanı’nın kökeni de Almanlara dayanmaktadır. İspanya İmparatorluğu’nu 1516 ile 1700 arasında İsviçre ve Avusturya kökenli Habsburglar yönetmiştir; bunların soyu tükenince de yerlerini XIV. Louis’nin torunları alacaktır. Her iki hanedanın da ilk mensupları (Şarlken ve V. Felipe) İspanyolcayı sonradan öğrenmek zorunda kalmışlardır.Biraz daha geri gittiğimizde durum daha da karmaşık bir hal almaktadır. Özellikle üçüncü yüzyıldan sonra Roma imparatorları arasında bir sürü değişik etnik kökenden gelen insanı görmek mümkündür. Philippus Arabus ya da Cladius Gothicus gibi imparatorların kökenleri isimlerine getirilmiş sıfatlardan belli değil midir? Aynı dönemde Balkanlar’dan gelen birçok imparatora denk geliyoruz: Diyokletyan Dalmaçya, Büyük Konstantin İlirya kökenlidir. Decius bugünkü Sırbistan’da dünyaya gelmişken, Galerius Trakyalı bir baba ile Daçyalı (bugünkü Romanya) bir annenin oğludur.Bizans’ta da imparatorun Ortodoks olması yetmektedir. Iustinianos Hanedanı’nın kurucusu Iustinus, Kuzey Makedonya’dan gelen bir köylüydü ve burada Latince konuşulduğundan Grekçeye hâkim değildi. Herakleios Hanedanı da muhtemelen Ermeni kökenliydi; Makedon Hanedanı’nın ise Ermeni mi, Slav kökenli mi olduğu üzerine hâlâ tartışılıyor. Basileos’ların listesini incelediğimizde Maraş’tan Trakya’ya, Selanik’ten Kapadokya’ya her yerden imparator çıkabildiğini ve kimsenin bunların etnisitesini sorgulamadığını görüyoruz.Kısacası, bir imparatorluğu tanımlayan şey, onu yöneten padişahların etnik kökeni değildir. Kuruluşunda hâkim rol oynayan ya da daha sonra kültürünü şekillendiren gruplara verilen isimler imparatorluklara atfedildiğinde de bu, imparatorluktaki herkesin o milletten olduğu anlamına gelmemekteydi. Türkler Osmanlı’da tartışmasız bir şekilde başat bir rol üstlenmişlerdir. İçlerine aldıkları Mihal ve Evrenosoğulları gibi mühtedilerin oynadığı rolü küçümseyemesek de, bunların zamanla Müslümanlaşıp Türkleştiğini unutmayalım.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #64  
Alt 07.07.24, 12:38
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,073
Etiketlendiği Mesaj: 234 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Timurlenk’in yapmak istediği hamlelerin öncüsü bu adamdı. Cihangir, Hindistan’a mı gidecekti, ilkin Fazıl Bey’i oraya gönderirdi. Kıpçak’ta mı çarpışacaktı, yine önden onu yollardı ve Fazıl Bey, yüzlerce kişiden oluşan maiyetini ya Hintli bir fakir, ya süslü bir Brahman, ya mızraklı bir Tatar atlısı kıyafetine sokarak taraf taraf dağıtır, kendi de görün*mez bir merkez halinde istenilen yerde mekân tutarak Timur için emin yollar ve emin eller hazırlardı. Denilebilir ki Fazıl Bey’in Timur tarihinde, birkaç ordu kadar önemi vardır! Bugün de onu yanına çağırmaktan maksadı yeni bir görev vermekti, Osmanlı toprağına göndermekti. Zeki ve bilgiç adam huzura gelir gelmez Aksak Cihangir emrini verdi:“Sana yine yol göründü, Anadolu’ya gideceksin.”“Hazırım Ulu Hakan.”“Muratoğlu’nu devirmek istiyorum. Git, dolaş, gör ve çalış!”Sırası gelince görüleceği üzere Fazıl Bey’in Osmanlı toprağına gönderilmesi, yüz elli bin kişilik bir ordunun o topraklara girmesinden daha etkili olmuştur. Çünkü casuslar reisi, birkaç aylık bir gezinti neticesinde Osmanlı ordu*sunun, en zayıf noktasını sezmiş ve ona göre tedbirler alarak tam yerinde efendisine büyük hizmetler yapmıştır. Şimdi biz onu, adamlarıyla Anadolu’ya doğru gitmekte bırakarak Ti*mur’u takip edelim.Aksak Cihangir Beyazıt’ın elçilerini yola vurduktan, Fazıl Bey’i de işe saldıktan sonra ordusunun başına geçti. Sivas’ı hedef tutarak yürümeye koyuldu. 803 yılı muharre*minin birinci ve 1400 yılı ağustosunun yirmi ikinci günü Sivas önüne geldi. Vali sıfatıyla şehri idareye memur olan Şehzade Süleyman, küçük kardeşi Ertuğrul Çelebi’yi de Sivas’ta bırakarak kaçmıştı. Müdafaa vazifesini Malkoç Musta*fa Bey yüklenmişti, hazırlıklar yapıp duruyordu.Sivas, o tarihte çok kalabalık bir şehirdi. Bizans tarihçi*lerinden Kalkondil’in rivayetine göre yüz yirmi binden fazla nüfusu vardı. Şendi, şenlikli idi, kalesi, temelden burçlarına kadar yontma taştan yapılmıştı, her taş, iki-üç arşın uzunlu*ğunda idi. Duvarların yüksekliği yirmi, temelin genişliği on, üst kısımların eni altı arşındı. Uç taraftan, içi su dolu, geniş bir hendekle çevriliydi. Kale kumandanı Malkoç, elindeki kuvvetleri icap eden yerlere yerleştirerek sakin bir şekilde hücumu bekliyordu.Timur, kalenin hendek bulunmayan tarafında, doğuda karargâhını kurdu. Kolordu kumandanlarıyla, alay beyleri*nin hatırlılarıyla birlikte bir keşif yaptı, otağına dönünce sordu: Bu kaleyi kaç günde alabiliriz?” Üç ay, dört ay ve hatta bir sene diyenler vardı, kalenin sağlamlığı, hücum cephesinin darlığı gözlerde belli belirsiz bir önemseme uyandırıyordu. Timur, herkesin fikrini dinle*dikten sonra gülümsedi.“Oğullarım,” dedi “ben bu kaleyi on sekiz günde ala*cağım, bir gün gecikirsem kendimi yenilmiş sayarım, pılıyı pırtıyı toplayıp dönerim. On sekiz gün uğraşacağız. Haydibismillah!”Şimdi birkaç yüz bin kişilik ordu, lağımlar kazarak, setler yaparak Ulu Hakan’ın emrini yerine getiriyor, kaleyi yıkmaya savaşıyordu. Şehrin beş-altı bin süvari ve bir-iki bin okçu askeri vardı. Onlar, olanca kuvvetleriyle hücumları geri atmaya çalışıyorlardı. Fakat Timur’un arradeleri mancınık*ları yamandı, sürekli ateş saçıyorlardı, taş yağdırıyorlardı. Kale duvarları yavaş yavaş parçalanıyordu. Binlerce lağımcı, tünellere girmişlerdi, açtıkları lağımların büyük kazıkları kuvvetli tahtalarla perçinliyorlar, patlama noktasını hazırla*dıktan sonra tahtaları, kazıkları ateşleyerek geri çekiliyorlar ve bu patlamalarla kalenin temelini tahrip ediyorlardı.Asya’nın sağlam kalelerinden biri sayılan Sivas müs*tahkem mevkiindeki kuleler, istihkâmlar bu şekilde birer birer kayboldu ve Timur’un tahmin ettiği gibi kuşatmanın tam on sekizinci günü kumandan Malkoç Bey, galiplere sı*ğınmak çaresizliğini hissetti. Timur -birkaçı dışında- müda faada bulunanlara dokunmayacağını vaat etti. Aynı zaman*da, Erzincan ve Kemah taraflarından -Türk köylerini yaka*rak, yüzlerce köylüyü öldürerek Sivas’a gelmiş ve şehrin savunmasına iştirak etmiş olan- çeteci Ermeniler ‘i de mutla*ka cezalandıracağını söyledi. Bu adamlar şüphesiz o ağır cinayetlerin failleri idi ve Sivas savunmasına katılmaları başka sığınacak yer bulamamalarından ileri geliyordu. Eğer o savunma, başarıyla neticelenmiş ve Timur vazgeçmiş olsa belki bu sığındıkları yerde de cinayetler işleyeceklerdi, kan dökecek ve döktüreceklerdi.Silahsız insanları öldürmekle, günahsız köyleri yağma etmekle ve Sivas’ta da Timur ordusuna ok atmakla şüpheli olan bu dört bin süvari, Şahinşah’ın huzurunda kümelendirildiklerinde, o, kollarını göğsüne kavuşturdu, mahkûmları şöyle bir süzdü, kendilerinin başbuğu görünen birine sordu:“Öldürmek iyi midir?”“İyi olmasa öldürmezdiniz, memedeki çocukları kıtır kıtır kesmezdiniz.”“Yapmaktan hoşlandığınız bir işin size de yapılması caiz değil midir?”“Kendinize iğneyi sokmadan başkasına çuvaldız sokmamalıydınız. Madem ki o haltı ettiniz, şimdi kendiniz de çuvaldızın nasıl can yaktığını öğreneceksiniz.”Bu kısa tehdit ve ithamdan sonra adamlarından birini çağırdı, kulağına birkaç kelime fısıldadı ve ardından mahkûmların Kabakyazısı’na doğru götürüldüğü görüldü. Timur, atla kafileyi takip ediyordu. Yazıya gelince durdu, evvelce verdiği emrin nasıl infaz olunacağını dikkatle seyre daldı: Erzincan’dan Sivas’a kadar uzayan yol üzerinde birçok köyleri ateşe vermiş ve o köyler halkını da kebap etmiş olan bu suçlu süvariler, onar kişilik gruplara ayrılmışlardı, hepsinin başları iplerle bacaklarının arasına sıkıştırılmıştı, grup grup çukurlara dolduruluyorlardı. Çukurlar dolunca üzerlerine tahta örtüldü, tahtalar da toprak yığınlarıyla kapandı.Timur, bu orijinal cezanın tamamlanması üzerine başını çevirdi, arkasında yer almış olan beyleri yanma çağırdı:“Bir gün,” dedi, “tarihçiler bu yaptıklarımı biçimsiz kelimelerle yazacaklar ve beni ayıplayacaklardır. Fakat onlar, o kuru kamışı mürekkebe daldırıp akıllarına geleni çiziktirenler, dört bin değil, dört kere yüz bin değil, dört yüz bin kere yüz bin baldırı çıplağın bir Türk’ün aşık kemiğine değmeyeceğini bilseler ve benim yanmış Türk köyleri, kazı*ğa vurulmuş Türk kadınları, duvarlara mıhlanmış Türk çocukları önünde ciğerimin nasıl yandığını sezseler biraz insaf ederler, beni kötülemezler!”Timur, Kabakyazısı’ndan sonra karargâhına döner dönmez esirler arasında bulunan Şehzade Ertuğrul’u yanına getirtti. Yine ayakta idi, dalgın görünüyordu. Genç prensi, merhamet ifade eden şefkatli bakışlarla uzun uzun süzdü, birkaç kere sakalını karıştırdı:“Oğul,” dedi, “babanın yaptığı işe ne dersin?”Ertuğrul Çelebi, sert bir sesle cevap verdi:“Babamın ne yaptığını bilmiyorum, fakat senin zul*münü gözümle gördüm, iğrendim ve iğreniyorum.”Timur, “Karıların boş olsun” deyen küstah ağız, sanki karşısına dikilmiş ve o sözleri haykırıyormuş sandı, aklı başından gitti:“Hay haramzade!” diye haykırdı “Kimin karşısındasın, kime söz söylüyorsun, biliyor musun?” Cevap kısa ve ağır oldu.“Çoban Timur’un yanındayım ve ona tükürüyorum. Acaba yanılıyor muyum?”Timur adamlarına döndü:“Babası gibi bu da deli. Bağlayın, kırbaçlayın!”Üç-beş adam onu götürürlerken bağırdı:“Yok, yok, kırbaçlamayın, kesin, öldürün.”Bu emri belki de vermeyecekti Fakat Beyazıt’ın kendi gönlüne pençesini uzattığını ve kendinin de bu cürete karşı onun ciğerini koparmaya ahdettiğini hatırlamıştı. O ahtı yerine getirmek ve Beyazıt’ı babalık hislerinden yaralamak istemişti ve genç prens öldürülürken mırıldanıyordu:“Dişe diş, göze göz, yüreğe yürek. Kısasa kısas, böyle olur!” Fakat Malkoç Mustafa Bey hakkında şiddet göstermedi, boynundaki zincirleri aldırdı, iltifat etti:“Er kişisin,” dedi, “beğendim. On yedi gün benimle savaştın. Daha fazlasını Zaloğlu da olsa yapamazdı. Seni bırakıyorum, çoluğunu, çocuğunu al, dilediğin yere git, şayet Beyazıt’ın yanma gidersen gördüklerini söyle!”Sivas, badireyi atlatmış demekti. Timur, halkı incitmek istemiyordu, şehirde sükunet ve emniyet yaratabilecek ted*birleri almak ve o maksada uygun teşebbüslere girişmek üzere bulunuyordu. Fakat bir iğrenç ve bir ürkünç olay, şeh*rin yeni baştan kana bulanmasını sona erdirdi. İğrenç dedi*ğimiz olay, cüzamlı bir adamın, camiden çıktığı bir sırada Timur’a sarılıp onu şapır şupır öpmesidir! Öbür olay da, yine o gün bir evden Cihangir’in başına kerpiç atılmak suretile yapılmak istenilen suikasttir.Timur birinci olaydan iğrendi, ikincisinden ürktü. İlkin şehirdeki bütün cüzamlıları toplatıp öldürttü, arkasından da geniş bir ‘kerpiç vergisi’ çıkarttı. Bu vergi, hayat ile ödeniyordu!Büyük adamın bu işleri, şüphe yok ki, çirkindir, ken*dinden beklenilmeyen küçüklüklerdir. Fakat eleştirirken ve ayıplarken kendisini hırçınlaştıran, titizlendiren sebepleri de düşünmek icap etmez mi?.. Bugün, herhangi bir frengilinin yaralarından irin aka aka bizi öpmesine tahammül eder mi*yiz ki, Timur cüzamlı bir şahsın -belki de hastalığını bulaş*tırmak niyetiyle kendisini öpmesine göz yumsun!.. Makedonya Kralı Pirus’un bir kiremit taşıyla öldürüldüğünü bilen Timur, aynı şeyin başına atılmasına karşı kayıtsız kalabilir miydi?.. Demek isterim ki o, Sivas’ta ağır işler yapmıştır. Fakat yaptığını mazur gösterecek sebeplerden mahrum kalmamıştır.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #65  
Alt 07.07.24, 13:07
imas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Bilgili Üye
 
Üyelik tarihi: 18.01.20
Bulunduğu yer: her yer
Mesajlar: 16,081
Etiketlendiği Mesaj: 3406 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ferhat123 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Zaten bu konu hakkinda bir cok rivayet var.
Yavuz bahadiroglu öyle bir sey yok der.
Celebi mehmedin tarihcisi arapsah icki sunumu yaptigini bile söyler.ki bu adam bunlarin elinde esir bile kalmış.
Başka tarihciler daha farklisini hatta daha ileri seylerde söyler.ama o kadarina bende inanmiyorum.

Bunun sebebininde son mektubunda beyazitin savas meydanina gelmessen karım 3 kez bos olsun.sen gelmessen senin 3 kez boş olsun dedigi.
Timurun bunu turk töresinde buyuk bi hakaret olarak gordugu icin hic dusunmeden aniden geldigi soylenir. Bu soze istinaden karisina icki sunumu yaptirdigi.tum hizmetcilerini aldigi ama yildirim beyazita genel anlamda tarihcilerin iyi davrandigi söylenir.aslinda timurun kimseye büyüklenme die ceza kestigi.bundan dolayi tum bursa sehrini sarayini ve ankaraya kadar ordunun gectigi her yeri yagmalidgida söylenir.bozkirin töresi serttir.
Sivas kayseri kirsehir tamaminda cok buyuk katliamlar yapiliyor.
Ama bu kadin meselesi biraz itilafli cunku osmanli hanedaninda o olaydan sonra devlet toparlaninca evlilik kaldirilip harem kuruluyor.
timur han oyle büyük bir han idiki osmanlinin 7 yil muhasara edip almadığı izmiri 10 gunde ferhetti, çok hayir sahibi bir cok eser birakmiş bir han dir, beyazitla mektuplaşmalarinda cok kibar dille yazdigi mektuplara karsilik beyazidin en kibar hitabeti. topal köpek diye basliyordu, oda buna karsilik ****dünya ne benim gibi topala nede senin gibi köre kalmaz gel ikimizde türküz güc birligi yaparsak dünyayi fethederiz***
olmuştur
bir turk devletini dıger türk devletinin çıkmasından dolayi osmanli tarihcileri bunun utanciyla hep timur hani kötülemisler ama osmanlinin yiktigi diger türk devletlerinin savaslarini ballandira ballandira anlatirlar, ve ayrica timur hana beyazid dahil hakaret etmek icin timurlenk demislerdir, lenk topal demektir,
ve yine timurhanin beyazidin hanımına yaptigi diye anlatilan her sey yenilginin acisiyla timur hana atilan iftiralardir...

__________________
اِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُٓ اَسْلِمْۙ قَالَ اَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ
_______________________________________________

Bir acaip derde düştüm herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren Hüdadır kula minnet eylemem
Alıntı ile Cevapla
  #66  
Alt 07.07.24, 13:41
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,073
Etiketlendiği Mesaj: 234 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Aksak Timur, Timurlenk… Sağ elinin çolak, ayağının ise topal olduğu söyleniyor Bu tarihi bir vakıa olsa gerek. Ancak bunun nasıl olduğu ile ilgili farklı anlatımlar mevcut. Timur’un aksaklığı ile ilgili iki temel rivayet var. Bunların ilki onun gençliğinde koyun çalarken kolundan ve dizinden yaralandığı yönündedir. İkincisi ise Timur’un Semerkand’da tahta çıkmadan önce Horasan’da yürüttüğü varlık mücadelesi esnasında düştüğü bir pusuda yaralandığını söyler. Bir kere şunu belirtmek lazım: onun aksak ve çolak olduğu doğrudur. 1941 yılında Timur’un mezarını açan ve iskeletini inceleyen Sovyet arkeolog Mikhail Gerasimov onun sağ kol ve ayak kemiklerinin normalden kısa olduğunu tespit etti. Onun aksaklığı, bir başka ifadeyle “Timur-lenk” olduğu konusunda bir şüphe yok… Fakat aktardığım iki rivayetin hangisinin doğru olduğu biraz tartışmalıdır. Pejoratif bir mahiyette olduğu açıkça görülen ilk rivayetin doğru olabileceğini sanmıyorum. Bu rivayeti örneğin İbn Arabşah gibi ondan pek hazzetmediği bilinen bir müellifin öne çıkarması meselesi bir yana (o ayrıca konuşulabilir), otoriter bir hükümdar olan Timur’un karizmatik liderliği ile aksaklığı arasındaki ilintiyi izah etmek gerekir. Timur eğer gençliğinde koyun çalarken bu yaraları almış olsaydı, o aksak haliyle bu kadar güçlü bir hükümdar haline gelebilir miydi, ben çok emin değilim açıkçası. Dolayısıyla, benim düşünceme göre, Timur’un aksak kalmasına neden olan pusunun, varlık mücadelesi sırasında gerçekleşmiş olması gerekir. Kendisine sadakatle hizmet eden bey ve komutanlarının Timur’un otoritesinin onun aksak kalmasından daha önce kabul ettikleri, bu şekilde söz konusu olayın aynı zamanda onun otoritesini de tahkim eden bir deneyime karşılık geldiği anlaşılıyor.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #67  
Alt 07.07.24, 13:45
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,073
Etiketlendiği Mesaj: 234 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ferhat123 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yalniz timurun da buyuk katliamları var.oldurmeden gomdukleri bile var.sivas kalesi önunde 200 cocugu atlara bile cignettigi söyleniyor. imanini bende kimse bilemez.
Ama misiroglu MKA düşmanı.abdulhamiti o devirdi osmanliyi yikti der.osmanli ile alakali 1 tane hata saymaz tamamen taraflı anlatti bu millete.
M.e.b. bakani hüseyin celigi izle eski akp li zaten.dinle mutlaka.ama söyle bi tezi var.
"Sizin ataturkunuz varsa bizim de abdulhamitimiz var diyerek bu millete parlattilar ama gercekler anlatilan gibi degil."
Adam abdulhamiti anlatiyor tarafsizca hatalari ve iyilikleriyle tarih böyle olmali.tum tarihin ama ozellikle 1850 1950 arasinin yeniden tarafsiz yazilmasi gerekiyor.
Tarihimiz zıvanadan çıkmış açıkcasi.tarihimiz bile taraflı yazılıyor.
İbn Arabşah’ın veciz bir ifadeyle Timur’un “etini kemiğinden ayırdığını” söylediği Sivas’ta yaşananlar doğrudur. Kaynaklar böyle söyler. Öte yandan kariyerine baktığımız zaman Timur’un bunu yapabilecek biri olduğu da açıktır. Fakat orada yaşananların boyutları konusunda ihtilaf var. Elimizde bulunan verilere bakılırsa, kimsenin kanını dökmeyeceğini söyleyip Sivas’ı aldıktan sonra şehirde bulunanların bir kısmını esir alıp şehir muhafazasında görev alan ve kendisine karşı savaşan üç ya da dört bin kişiyi açtırdığı kuyulara gömdürüyor. Ancak yine aynı kaynaklardan hareketle, gerek esir alınanların gerekse kuyulara gömülenlerin Müslümanlar değil, Ermeniler olduğu yönünde bir yargı var.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #68  
Alt 07.07.24, 13:54
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,073
Etiketlendiği Mesaj: 234 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Yıldırım Bayezid’in Türk soylu hanımına, Ankara Savaşı sonrası Timur tarafından çıplak bir halde, sakilik yaptırıldığı ve bu risk yüzünden Osmanlı sultanlarının Türk hanım almamaya başladıkları iddiası gerçek değil. Timur’un Bayezid’in hanımına sakilik yaptırdığı, onu kafese hapsettiği vb. fantastik iddialar kurgu ürünüdür. Hem Timur böyle şeyler yapabilecek biri değil, hem de Osmanlı hükümdarına gayet iyi davrandığını biliniyor. Öte yandan Osmanlı sultanları Ankara Savaşı’ndan sonra da Türk hanımlar almışlardır. Dolayısıyla, en azından Ankara Savaşı’ndan kaynaklanan böyle bir kuraldan da söz edilemez. Osmanlı hükümdarlarının Türk kadınları ile çok evlenmedikleri doğrudur; fakat bunun başka nedenleri vardır. Timur’un Bayezid’in hanımına sakilik yaptırdığı iddiası ile ilgili değildir bu…

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #69  
Alt 07.07.24, 14:03
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,073
Etiketlendiği Mesaj: 234 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Bazı yabancı tarihçilerin aksini yazmasına rağmen Timur Yıldırım’a iyi davranıyor, her fırsatta kendisini bırakacağını söylüyordu. Hatta yakın adamlarına Yıldırım’ı ordusuna serdar yapıp Çin seferine bile göndermeyi düşünmüştü. Ancak son derece gururlu bir insan olan Yıldırım Beyazid’la her konuşmasından sonra bu fikrinden vazgeçiyor, esir olarak yanında tutmaya devam ediyordu. Altıntaş’ta bulundukları sırada Şehzade Çelebi Mehmet babasını kurtarmak için bulunduğu çadıra bir tünel kazdırmış ve çadıra girilip kaçırmaya ramak kalmışken fedailer yakalanıp öldürülmüştü. Yarım kalan bu kaçırma girişimine çok kızan Timur, suçlu gördüğü Hoca Firuz Paşa’yı idam ettirdi. Muhtemel kaçırma teşebbüslerine karşı tedbir aldı. Bu meyanda Yıldırım Beyazid’ı demir bir kafes içine koydurduğu rivayet edilir. Tarihçiler arasında fikir birliği olmayan bu kafes olayı Yıldırım’ı çok üzmüş olacak ki giderek sağlığı bozulmaya başladı. Zaten esaretin verdiği ıstırapla iyice çökmüş, bin bir güçlükle büyüttüğü devletinin dağılması onu kahretmişti. Timur’un İzmir’i zaptetmek için Ege bölgesindeyken, Akşehir’de bulunan Yıldırım Beyazid birdenbire yataklara düştü. Geçirdiği üzüntülerle vücudu çok zayıfladığı için hastalığı giderek ağırlaşmaya başladı. Timur hastalık haberini alır almaz yanında bulunan ünlü hekimleri hemen seferber edip Akşehir’e gönderdi. Bu hekimler elinden geleni yaptı ama Yıldırım Beyazid’ın ecele yenik düşmesine engel olamadılar. ( 9 Mart 1403)Yıldırım’ı hasta yatağında ziyaret etmek için Akşehir’e doğru yola çıkan Timur, menziline varamadan vefat haberini aldı.
Her şeye rağmen bu vefat olayına çok üzülen
büyük cihangirin:- Yazık oldu! Büyük bir mücahidi kaybettik, diye hayıflandığı söylenir.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #70  
Alt 07.07.24, 15:11
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 05.05.20
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 766
Etiketlendiği Mesaj: 30 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Timur han hakkinda yazilmis en kapsamli yazilmis eser asagidaki linkten ücretsiz indirebilirsnz..

Kitqp :Acaibul maktur bozkirdan gelen bela. Türkce pdf


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Kitabin yazari ayni zamanda celebi mehmetin tarihcisi.
Timura karsit ama ceviren kisi ayrica zafername ve farkli yorumlarida notlyarak yorumu bize birakmiş.
Daha once bazı olaylari ve kucuk bi kismini okumustum ama simdi basindan başladım. ....

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bazı yabancı tarihçilerin aksini yazmasına rağmen Timur Yıldırım’a iyi davranıyor, her fırsatta kendisini bırakacağını söylüyordu. Hatta yakın adamlarına Yıldırım’ı ordusuna serdar yapıp Çin seferine bile göndermeyi düşünmüştü. Ancak son derece gururlu bir insan olan Yıldırım Beyazid’la her konuşmasından sonra bu fikrinden vazgeçiyor, esir olarak yanında tutmaya devam ediyordu. Altıntaş’ta bulundukları sırada Şehzade Çelebi Mehmet babasını kurtarmak için bulunduğu çadıra bir tünel kazdırmış ve çadıra girilip kaçırmaya ramak kalmışken fedailer yakalanıp öldürülmüştü. Yarım kalan bu kaçırma girişimine çok kızan Timur, suçlu gördüğü Hoca Firuz Paşa’yı idam ettirdi. Muhtemel kaçırma teşebbüslerine karşı tedbir aldı. Bu meyanda Yıldırım Beyazid’ı demir bir kafes içine koydurduğu rivayet edilir. Tarihçiler arasında fikir birliği olmayan bu kafes olayı Yıldırım’ı çok üzmüş olacak ki giderek sağlığı bozulmaya başladı. Zaten esaretin verdiği ıstırapla iyice çökmüş, bin bir güçlükle büyüttüğü devletinin dağılması onu kahretmişti. Timur’un İzmir’i zaptetmek için Ege bölgesindeyken, Akşehir’de bulunan Yıldırım Beyazid birdenbire yataklara düştü. Geçirdiği üzüntülerle vücudu çok zayıfladığı için hastalığı giderek ağırlaşmaya başladı. Timur hastalık haberini alır almaz yanında bulunan ünlü hekimleri hemen seferber edip Akşehir’e gönderdi. Bu hekimler elinden geleni yaptı ama Yıldırım Beyazid’ın ecele yenik düşmesine engel olamadılar. ( 9 Mart 1403)Yıldırım’ı hasta yatağında ziyaret etmek için Akşehir’e doğru yola çıkan Timur, menziline varamadan vefat haberini aldı.
Her şeye rağmen bu vefat olayına çok üzülen
büyük cihangirin:- Yazık oldu! Büyük bir mücahidi kaybettik, diye hayıflandığı söylenir.
Timur han hakkinda yazilmis en kapsamli eser asagidaki linkten ücretsiz indirebilirsnz..

Kitqp :Acaibul maktur bozkirdan gelen bela. Türkce pdf


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Kitabin yazari ayni zamanda celebi mehmetin tarihcisi.
Timura karsit ama ceviren kisi ayrica zafername ve farkli yorumlarida notlyarak yorumu bize birakmiş.
Daha once bazı olaylari ve kucuk bi kismini okumustum ama simdi basindan başladım. ....

Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
osmanlı, osmanlı şeriat, şeriat


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:08.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147