Alıntı:
Feko Nickli Üyeden Alıntı
Allanın o ağaca yaklaşmayın dediği günümüzün wirles kat kat binalar olabilir mi veya tam manası nedir ?
|
“(Buyuruldu ki Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz şeyden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zâlimlerden olursunuz.”(Buyuruldu ki Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz şeyden yiyin. Burada geçen ve yerleşmek anlamına gelen “sükûn” (سُكون) kelimesi, güven ve emniyet içinde bir yerde karar kılmak demektir. Nitekim “İçinde dinlenesiniz diye geceyi size bahşeden O’dur” meâlindeki âyet-i kerîme de geceleyin güven ve emniyet içinde olmanız için anlamındadır. Cenâb-ı Hak Sen ve eşin cennette yerleşin buyurarak, verdiği nimetlerden hiçbir şeyi noksanlaştırmadan onları güven ve emniyet içinde oraya yerleştirdi. Şüphesiz nimetlerin eksilmesinden korku duyulur ve bu korku o nimetlerin tadını kaçırır. Cenâb-ı Hak onları cennete yerleştirince, bütün bunlardan kendilerini emin kıldı. Sonra Allah’ın, kullarını ilk imtihanı ancak nimetleri ve lütufları yoluyla olur, sonra yaptıkları kötülüklere karşı da ceza ve adalet ile olur. Çünkü Âdem’i önce lütuf ve nimetler vermek, melekleri kendisine secde ettirmek, onu cennete yerleştirmek ve nimetlerini bol bol vermek suretiyle lütuf ve nimetle imtihan etmiş, sonra da onu yasaklanmış olduğu ağaca yaklaşması ve ondan alması sonucu işlemiş olduğu günah yüzünden zorluklarla ve çeşitli sıkıntılarla imtihan etmiştir. Söylediğimiz gibi Cenâb-ı Hak’ın kullarını imtihanı önce lütuf ve nimetle, sonra da adaletle ve yaptıkları kötülüklerden dolayı cezalandırmakla olur. Görmez misin ki Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir”. Yüce Allah burada başımıza gelen her musibetin kendi yaptıklarımız yüzünden olduğunu haber vermektedir, her şey kendi yaptıklarımızın cezasıdır. Gerek açıklamaya çalıştığımız bu âyette ve gerek Kur’ân-ı Kerîm’de belirtilen kıssalarla ilgili diğer âyetlerde Muhammed aleyhisselâmın risâletinin ve nübüvvetinin ispatına dair delil vardır. Çünkü o, bu konuları bilen başka birine gidip öğrenmediği ve bunların yazılı olduğu bir kitaba da bakmadığı halde bunlardan haber vermektedir. Bu durum, onun bu bilgileri yüce Allah’tan aldığına işaret eder.Tefsirciler Âdem’in ve eşinin yerleştirildiği cennet konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları şöyle dedi: O, âhirette müslümanların gidecekleri, Cenâb-ı Hakk’ın onlara vâdetmiş olduğu cennettir. Bazıları da şöyle der: O, Âdem’i yerleştirmek için Allah’ın gökyüzünde inşa ettiği bir cennettir. Fakat o cennetin ne olduğunu biz bilmiyoruz, onu bilmek bizim için bir ihtiyaç da değildir. Bizim bilmemiz gereken o imtihandır. Yaklaşması
Âdem’e yasaklanan ağaç konusunda da ihtilaf edilmiştir. Bazıları şöyle dedi: O, ilim ağacıdır. Bazıları da, buğday başağıdır, dedi. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Burada Cenâb-ı Hak, ağaca yaklaşmayı değil, onu tatmayı ve ondan yemeyi kastetmektedir. Görmez misin ki Allah şöyle buyuruyor: “Ağacın meyvesini tattıklarında…”[Araf suresi 22. ayet] Bu âyet o ağaca yaklaşmanın değil, onu tatmanın ve ondan yemenin kastedildiğine işaret eder. Burada da Allah’tan bir imtihan vardır; imtihan bazan helâl kılmakla, bazan da haram kılmakla olur. Çünkü Cenâb-ı Hak cennetin bütün nimetlerinden faydalanmasına izin vermiş, ancak bir tanesine yaklaşmasına izin vermemişti, işte bu Allah’tan gelen bir imtihandı.Sonra bir şeyden faydalanmayı yasaklamanın değişik sebepleri vardır. O şey haram olduğu için yasaklanır, bazan başkalarının ona tercih hakkı olması itibariyle yasaklanır, bazan bir hastalığa ve âfete yol açacağı için