|
Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz. |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Hıdırellez tuz yiyip yatınca gördüğün kişiyle illa evlenecekmisin
Merhaba benim kara sevdaya düştüğüm bir kız var, işte yatmadan önce tuz yiyip yatmış, rüyasında 3 kişi görmüş,ve ben bu kızla çok fazla evlenmek istiyorum(su vermiş mi bilemiyorum belki hiç biri vermemiştir belki bazıları vermiştir belki hepsi vermiştir),ondan başkası dünyanın en güzel kızı olsa evlenemem yani, başkasıyla evlenirse bütün hayatım boyunca depresyonda olurum, eğer bu gördüğü 3 kişi içinde yoksam(bilmiyorum) ben bu kızla evlenemeyecekmiyim?
|
#2
|
|||
|
|||
Alıntı:
|
#3
|
||||
|
||||
Alıntı:
.
__________________
'Muhammedün Seyyidü’l-Kevneyni; / Ve’l-Ferikayni min Arabi’n ve min Acemi' (Muhammed (s.a.v) |
#4
|
||||
|
||||
Halkımız arasında bazı kavramlar yerleşmiş ki, çoğu zaman bu kavramların anlamı, nereden geldiği, neyi ifade ettiği bilinmeden, geniş halk kitleleri tarafından kullanılmaktadır. Hıdrellez de bunlardan biridir. Ülkemizin hemen her yöresinde Hıdrellez kavramı kullanılmaktadır. Fakat çok kişi bunu kullandığı halde, neyi ifade ettiğini bilmemektedir. Anlamı ve neyi ifade ettiği bilinmeyen kavramlar da, genellikle yanlış yerlerde ve yanlış hedefler için kullanılırlar. Bu da kavram kargaşasına, anlam sapmalarına ve o konudaki bid’atların, hurâfelerin ve bâtıl inançların yeşerip çoğalmasına sebep olur. Hıdrellez de bu tür kavramlardan biridir. Hıdrellez, Hızır ve İlyas adında iki kişinin isminin birleşik söylenmesi sonucu tek kelime haline gelmiş bir kavramdır. Hıdrellez, kökü İslâm öncesi eski Orta Asya ve Ortadoğu’ya dayanan bir bahar bayramının özel adıdır. Hızır ve İlyas’ın efsanevî buluşmalarını ifade eden bu bayrama, daha sonraları dînî bir hüviyet verilmiş ve nesilden nesile günümüze kadar gelmiştir. Özellikle Anadolu, Balkanlar, Kırım, Irak ve Suriye çemberi içinden kaynaklanan bu bayram, günümüzde de mîlâdî takvime göre 6 Mayıs, Rûmî (eski Julyen) takvimine göre ise 23 Nisân tarihinde kutlanmaktadır.***Hızır, yeşillik anlamında bir kelimedir. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın “Kullarımızdan bir kul” ifadesiyle beyan buyurduğu kişinin, Hızır olduğu konusunda pek çok tefsir bilgini görüş birliği içindedir.
İslâm bilginleri Hızır’ın Peygamber, Veli veya Melek olduğu konusunda değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Ancak onun veli veya melek olduğu görüşü, çoğu bilgin tarafından eleştirilmiştir.Hızır kavramı, Nusayrîler ile Yezîdîler ve Dürzîler arasında önemli bir yere sahiptir. Gerek Kur’an-ı Kerim’de ve gerekse ona bağlı olarak Hz. Peygamber (s.a.s) ‘in hadislerinde yer alan Hızır ile ilgili dolaylı anlatımlara, zamanla pek çok hurâfe ve mitolojik hikâyeler eklenmiş, sonuçta da İslâm inancıyla çelişkili yorumlar ortaya çıkmıştır. Bu hikâyeler, Yahûdilikteki Eliyah ve Hıristiyanlıktaki Saint George (Aziz Georgias-circîs veya curcîs Peygamber) inançlarıyla birlikte ortak bir halk kültürü oluşturmuştur.Bektaşilikte de on iki posttan biri olan “Mihmandarlık” postunun sahibinin Hızır olduğuna inanılır. Zamanla bu inanç, Mehdî inancıyla da irtibatlandırılmıştır. Müslümanlar tarafından Hızır, Hıristiyanlarca da Aziz Yorgi adına yapılan bu kutlamalar, aslında İslâm dini ile de, Hıristiyanlık dini ile de ilgili değildir. Bu kutlamaların temeli, İslâm ve Hıristiyanlık öncesi ilkçağ Anadolu, Mezopotamya ve Orta Asya kültürlerine dayanır. Türkler de, ancak Orta Asya’ya geldikten sonra bu âyinlerle tanışmışlardır. Nitekim o dönemlerde hem Mezopotamya’da, hem de bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bazı tanrılar adına baharın veya yazın gelişiyle ilgili bir takım âyinlerin yapıldığı bilinmektedir. Yeşilliğin ve Bereketin bayramı kabul edilen bu âyinler de, İbranîler kanalıyla Sûriye ve Mısır üzerinden eski Yunanistan’a ve Anadolu’ya geçmiştir. Bazı târihi kalıntılar, bu tür âyinlerin Hititler zamanında da, Anadolu’da yaz başlangıcında yapıldığını göstermektedir. İlyas ise; İsrailoğulları’na gönderilen bir Peygamberdir. Tevrat’da ta “Eliya” diye anılan İlyas, Milattan önce IX. Asırda yaşamış, daha sonra zamanın yöneticileriyle çok mücadele etmiş ve hayatının çoğunu mağaralarda geçirmiştir. Rivayetlere göre o zaman puta tapan İsrailoğullarını puta tapmaktan vazgeçirmek için gönderilen İlyas Peygambere İsrailoğulları inanmamışlarve onu bölgelerinden çıkarmışlardı. Fakat Allah’ın gazabı onların üzerine gelince pişman olmuşlar ve Hz. İlyas (a.s) ‘ı geri çağırmalarına rağmen yine de nankörlük ettikleri için Hz. İlyas tekrar oradan ayrılmıştır. İşte bu ayrılıştan sonra Hz. İlyas’ın Hızır ile buluşması söz konusudur. Bu buluşma; “Hızır-İlyas” buluşması iken “Hıdrellez” şekline dönüşmüştür.Nereden kaynaklandığı kesin olarak bilinmeyen halk inanışına göre Hızır ve İlyas Peygamberler, ölümsüzlük sırrına ermişler, biri denizde diğeri de karada olmak üzere, darda kalan insanlara yardım etmişlerdir. Bu yardım sever iki kişinin, senede bir defa deniz kıyısında buluşup sohbet ettiklerine inanılır. Nitekim, başlangıçta Hızır ve İlyas isimleri birlikte yaşatılmasına rağmen, son uygulamalarda Peygamber olduğu kesin olarak bilinen Hz. İlyas’ın kişiliği tamamen silinmiş ve Hızır motifi, bir kurtarıcı olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple Hıdrellez bayramında yapılan tüm işler Hızır’la ilgilidir. Bu da, Hıdrellez bayramı kavramının çıkış yeri olan İslâm öncesi Orta Asya ve Ortadoğu kültürlerinin bir devamı niteliğinde oluşundan kaynaklanmıştır. Çünkü o zamanlarda ve o kültürlerde, bayramlarda anılan ve adlarına özel kutlamalar yapılan insan üstü varlıkların, daha çok Hızır’ın kişiliğine uygun düştüğüne inanılırdı.Ayrıca efsanevî halk inanışına göre, Hızır’ın dolaştığı her yerde, Allah’ın lûtfu ile yeşillikler çıkar ve kıraç topraklar bile çiçeklere ve bahar görüntüsüne bezenirdi. Daha sonraları halk, bu inanışa dayanarak Hızır ve İlyas’ın buluştuğu günde bu geleneği sürdürmek için özel bazı yerlerde buluşup, anma ve dua günleri düzenlemeye başlamışlardır. Fakat zamanla bu dînî hüviyetli anma günleri ve merasimleri, aslî hüviyetini kaybederek, günümüzde olduğu gibi Hıdrellez adını almıştır. Osmanlı döneminde de 6 Mayıs günü, yaz mevsiminin başlangıcı olarak kabul edilirdi. Zira eski takvimde yıl ikiye ayrılır, 6 Mayıs - 26 Ekim arası olan yaz mevsimine “Hızır günleri,” kış mevsimi olan diğer yarı yıla da “Kasım günleri” denirdi. Yazın başlangıç günü olan 6 Mayıs günü de Hıdrellez bayramı olarak kutlanırdı. Hatta devlet işleri bile bu iki döneme göre plânlanırdı. Bu kutlamalara Türkiye’de “Hıdrellez” adı verilirken, Kırım ve Dobruca’da “Hıdırlez”, Makedonya’da “Edirlez-ederlez”, Kosava’da “Hıdırles” veya “Hedirles-hadırles” gibi değişik ifadelerle anılırdı.Günümüzde kutlanan şekliyle Hıdrellez, kıştan kurtuluşun bir belirtisi ve bahar güneşinden yararlanmak, piknik yapmak, nişan, düğün, sünnet gibi eğlence törenleri düzenlemek, stres atmak, uğurlu şeyleri yapmak, uğursuzlukları gidermek, bu arada adaklar adayıp dileklerde bulunmak gibi hayalleri gerçekleştirmek amacıyla gelenek haline gelen “Bahar Bayramı” inancı haline dönüşmüştür. Dînî bir hüviyet de kazandırıldığı için bu inanış, tam bir bid’at ve bâtıl bir inanç olarak varlığını sürdürmektedir. Hızır ve İlyas adlarıyla canlı tutulan bu Hıdrellez kavramı, İslâm dünyasının her tarafında bir bayram olarak kutlanmadığı gibi, kutlandığı yerlerde de değişik merasimlerle ve değişik isimlerle kutlanmaktadır. Ancak kesin olan şudur ki; İslâm dünyasının önemli bir bölümü olan Türk toplumları arasında hemen her zaman, Hızır ve İlyas’ın birleştiği günün hatırasına, değişik günlerde ve değişik biçimlerde kutlamalar yapılmıştır. Bu meyanda Yesevî tarikatı ile ilgili bilgi veren bütün kaynaklarda, başta Buhârâ ve Semerkant olmak üzere bütün Orta Asya’da Hızır-İlyas adına şenlikler yapıldığı kaydı düşülmektedir. Hıdrellez bayramı’nın, genellikle Anadolu, Balkanlar, Kırım, Irak ve Sûriye Türkleri arasında, bir halk şenliği olarak 6 Mayıs tarihinde kutlanması ve bu tarihî günün başka yörelerde bilinmemesi, daha çok iklim ve tabiat şartlarına bağlıdır. Hıristiyanlarda görülen ve aynı tarihe rastlayan Aziz Yorgi veya Yeşil Yorgi âyinleri ile, daha çok Doğu Akdeniz çevresindeki ülkelerde bazı tanrılar adına yapılan bahar ve yaz âyinleri; Hıdrellezin bir başka görüntüsüdür. Genel olarak Hıdrellez bayramı törenlerinin halk tarafından yapılış şekli ve bu esnada yeşillik ve su kavramlarıyla ilgili bazı uygulamalar, putperestlik dönemlerinin kökenlerini çok belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır. Bunun içindir ki, İslâm bilginleri zaman zaman bu konuda yasaklayıcı fetvalar da vermişlerdir.[375]Hıdrellez merasimleri, Hızır ve İlyas’ın buluşmasını çağrıştırması için, genellikle bazı şehir ve kasabaların yakınında “Hıdırlık” adı verilen yeşillik bir mesîre alanında halk, o gün toplanır, piknik yapar ve eğelenirler. Nitekim bir çok yerde oluğu gibi, Anadolu’da da Hızır veya Hızırlık adını alan pek çok cami, tekke, ziyaret yeri, türbe, mezarlık, dağ, piknik yeri, akarsu veya köy vardır. Bu yerler, aynı zamanda evlenme yaşına gelmiş genç kız ve erkeklerin birbirlerini görüp beğenmelerine imkân verir. Bu hareket noktasından başlayarak Hıdrellez kavaramı etrafında kümelenen bazı halk inanışları arasında pek çok çarpık âdetler türemiştir. Sözgelimi bu inanışların arasında Hızır’ın,• Darda kalanlara yardımcı olacağına, • Bereket getireceğine ve • Gelecekte dilekleri gerçekleştireceğine,yönelik inanç vardır. Halbuki bu tür görevleri herhangi bir insandan beklemek, Yüce Allah’ın görevini, bir başkasına yüklemek anlamına gelir. İslâm’da hiç de yeri olmayan, fakat gülünç bile olsa, âdet olduğu için uygulanan daha pek çok âdet ve inanış vardır. Sözgelimi;• Geceden gül dallarına mâdenî paralar, çeyrek altınlar ve kırmızı bezler bağlamak,• Genç kızlar tarafından gül dibine yüzük atarak mâni söylemek,• İçki sofraları hazırlamak ve bunun helâl olduğunu kabul etmek,• Su kenarlarında şekiller çizerek ve yeşilliklerde eğlenerek ateşin üzerinden atlamak ve böylece ev sahibi olunacağına inanmak.gibi, İslâm dini ve inancı ile çelişen âdetler ve inanışlar, bunlardan sadece bazılarıdır. Bunlar ve benzeri âdet ve inanışlar, efsanevî bir inanış ile güncel bazı dürtülerin şuursuzca karışımı sonucu ortaya çıkan ve âdetâ bulaşıcı bir hastalık gibi üreyip, yeni yeni bid’atlar ve bâtıl inanışlar üreten bir gelişim süreci içindedir. İslâm inancı kavranmadığı ve şuurlu olarak yaşanmadığı takdirde, özellikle eğlence ile karışık olan bu bid’at ve bâtıl inanç akımını önlemek zor olacaktır.Şu halde, kısaca özetlemek gerekirse;a) Hıdrellez, birilerine göre Peygamber, birilerine göre Veli ya da Melek olduğu ileri sürülen, Kur’an ifadesine göre ise Allah’ın kullarından bir kulolan Hızır ile kavmi tarafından kovulan İlyas Peygamber’in isimlerinin, halk tarafından birleştirilerek söylenmesi sonucu oluşan bir kavramdır. Hızır, aynı zamanda yeşillik anlamındadır.b) Gerek Hızır ve gerekse İlyas (a.s) ‘ın, senede bir gün bir yerde buluştuklarına ve darda kalmış kimselere yardım ettiklerine inanılır. Her ne kadar biri denizde, diğeri karada darda kalanlara yardım ettiklerine inanılsa da, bu yardım kavramı daha çok Hızır’ın şahsında yoğunlaşmıştır. c) Hızır ve İlyas’ın her yıl buluştuklarına inanılan gün; 6 Mayıs günüdür. Bu güne, her iki ismin bileşimi olan Hıdrellez adı verilir.d) Çoğu yerde Bahar bayramı olarak kutlanan bu günde, genellikle Hıdır ya da Hızırlık diye anılan yerlerde eğlenceler düzenlenir, piknik yapılır ve gelecek için plânlar yapılarak bunların gerçekleşmesi istenir.e) Hıdrellez gününde genellikle şifaya, uğur ve berekete, mal ve mevkiye, talihe ve kısmete yönelik dileklerde bulunulur. Yakılan ateşin üzerinden atlanır, kır çiçeklerinden ya da akan sudan o gün medet umulur, o gece bütün sulara nur yağdığına inanıldığı için o gece yıkanmanın her türlü hastalığı gidereceğine inanılır. Bundan başka daha pek çok bid’at, hurâfe ve bâtıl inanışlar, bir bayram havası içinde nesilden nesile aktarılır.Oysa İslâm’ın temel kaynağı Kur’an-ı Kerim ile Hz. Peygamber (s.a.s) ‘in sünnetinde Hıdrellez ile ilgili olarak hiçbir işaret bile yoktur. Ayrıca Hıdrellez günü diye bilinen o günde şifa, uğur, servet ve kısmet gibi isteklerin Hızır’dan istenmesi, dinen haramdır. Çünkü tüm dilekler, yalnızca Yüce Allah’tan istenir. O’nun izni olmadan da, hiç kimsenin kimseye bir yarar sağlaması mümkün değildir.Ülkemizde Hıdrellez konusu etrafında toplanan pek çok bid’at, hurâfe ve bâtıl inanç vardır. Konu ile ilgili Belli Başlı Bid’at ve Hurâfeler• Hıdrellez günü ateş yakmak, ateşin üzerinden atlarken dilekte bulunmak.• Hıdrellez arefesinde gece ateş yakıp üzerinden atlamak suretiyle günahların döküleceğine inanmak.• Hıdrellez günü kağıtlara dilek yazarak onları dereye veya denize bırakmak. Gerek Hıdrellez günü ve gerekse diğer zamanlarda özellikle ateşle ve ateşin üzerinden atlamakla ilgili pek çok bâtıl inanç vardır. Bu, kökü Zerdüştlük dinine kadar dayanan bir eski ilkel inanış şeklidir. Bu inanışın İslâm dîni ile ve diğer ilâhi kitaplarla hiçbir ilgisi yoktur. Eski dönemlerde Zerdüşt rahipler, dînî temizlik idealini ateşle simgelemişler ve bunun için onlar, tarihte, “ateş yakıcılar” olarak anılmışlardır. Bunun sonucunda zürdüştlüğün yaygın olduğu İran’da ateş, o zamanlarda İran dînî yapısının en göze çarpan niteliği halini almış ve güneş ışığının sızmasına bile izin vermeyecek şekilde ateş tapınakları yapılmıştır. Ancak, İslâm dininin İran’da yayılması ile Zerdüştçülük, yavaş yavaş etkisini orda kaybettiği için, İran’da bulunan son Zerdüştçüler İran’ı terkedip Hindistan’a göç etmişlerdir. Hâlâ Hindistan’da Parsîlik adıyla varlığını sürdürmeye çalışan Zerdüştçülük, ateşe dayalı olarak kendine has özel bir karakter taşımaktadır. Orada hâlâ ateş, tanrıyı simgelemektedir. Eskiden olduğu gibi hâlâ, içinde sürekli ateş yanan evler yapılmakta, Parsî olmayanlar bu evlere alınmamakta ve ateşte ayrı ve kutsal bir gücün varlığına inanılarak ondan dilekte bulunulmaktadır.İşte bu tür bâtıl inanışlar, zamanla kendi sınırlarını aşarak müslüman toplumun arasına girmiş ve dilek ya da günah kavramları ile de süslenerek bir bid’at ve hurâfe hüviyetini almışlardır. Nitekim genel inanışa göre ateş, her şeyi yaktığına göre, üzerinden atlayan kimselerin de günahlarını yakmaktadır. Özellikle bu işlem, Hıdrellez gibi önemli bir gün veya gecede yapılırsa insanın bütün günahları, üzerinden atladığı ateşe düşerek yanacak ve böylece insan, günahlarından temizlenmiş olacaktır.Bu tür inanışlar, ormanlar içinde yaşayan ilkel kâbîlelerin ve tarihe karışmış ateşe tapanların âdetleridir. Medenî ve kültür seviyesi yüksek toplumlarda bu gibi inanışların hâlâ yer yer görülmesi; hem din adına, hem bilim adına çok üzücüdür. Nitekim hangi dînî veya bilimsel kural, ateşin üzerinden atlayan insanın günahlarının ateşe düşeceğini ve yanacağını ifade edebilir? Yine hangi dînî veya bilimsel kural, günahların ateşle yakılabilecek nitelikte bir cisim olduğunu söyleyebilir?Şu halde, çok iyi bilinmelidir ki;a) İnsanların işledikleri günahlar, ateşte yanacak bir cisim değildir.b) Ateşin üzerinden atlamak sûretiyle günahlar düşmez ve onları hiçbir ateş yakmaz.c) Ateşte kesinlikle bir kutsallık, ya da bir olağanüstülük yoktur ve ondan dilekte bulunmak dinen haramdır.***Hıdrellez konusunda öne çıkan bâtıl inançlardan biri de; o gün ve gecede suların kutsal olduğuna inanarak, su aracılığıyla uğur sahibi olmak ve ondan dilekte bulunmaktır. Oysa dilek, istenmesi dinen caiz ve gerçekleşmesi mümkün olan şeyleri istemektir. Bu da, yalnız Yüce Allah’tan istenir. Çünkü dileği yerine getirebilecek tek kudret sahibi Yüce Allah’tır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “De ki; mülkün sahibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. İyilik senin elindedir. Gerçekten senin her şeye gücün yeter.”[Ali İmran suresi 26. ayet] Deniz suyu, dere suyu ve benzeri suları aracı kullanarak dilekte bulunmanın ise, hem dinî, hem de sosyal hayatta hiçbir geçerliliği yoktur. Her ne kadar Yüce Allah “Biz her şeyi sudan yarattık”[Enbiya suresi 30. ayet] buyursa da bu, suyun dilekleri kabul vasıtası olduğunu ifade etmez. Bunun için Hıdrellez gününde suların uğur, bereket ve bolluk sebebi olduğunu kabul etmek doğru değildir.Su, belki bereketli ürün almanın bir aracıdır. Fakat bu bereketin kaynağı su değil, Allah’tır. Bunun için, bereketi sudan ya da benzeri başka bir varlıktan beklemek dinen haramdır. Aslında her müslüman, Allah’tan başkasından medet umulmayacağını, suyun da Yüce Allah tarafından insan için yaratılmış bir nimet olduğunu, fakat bu nimetin bitki, toprak, hava gibi diğer nimetlerden farklı olmadığını bilir. Buna rağmen de müslüman, bid’at, hurâfe ve bâtıl inançların etkisiyle zaman zaman kendisini gülünç duruma düşürecek davranışların içine sürüklenir. Meselâ, aynı konuda, Hıdrellez münasebetiyle suyu kutsal sayan daha pek çok bid’at ve bâtıl inanış şekilleri vardır. Bunları şu maddelerde toplamak mümkündür.• Hıdrellez sabahı alınan su ile yoğurt çalmayı uğurlu saymak.• Hıdrellez günü sabah namazından önce, kaynak suyu almaya gidilerek bu suyun sütün içine konulması halinde mayasız yoğurt olacağına inanmak.• Çocuğu olmayan ve bekar gençler tarafından Hıdrellez günü akarsuya dilek mektubu atmak.• Hıdrellez gününde yedi cami çeşmesinden su içip dilek dilemek, aynı gün süt kaynatıp bereket için Hızır’ın onu mayalayacağına inanmak.• Hıdrellez günü, gün doğmadan evvel deniz kenarında namaz kılmak. • Hıdrellez günü kırk dalgadan köpüklü su alarak çocuğu olmayan kadınları o su ile yıkamak.• Hıdrellez günü eve su getirilmesi halinde evde sülük olacağına inanmak.• Hıdrellez günü yoğurt ve hamur mayalamayı, akşam da kapı ve pencereleri kapatmayı uğurlu saymak.• Hıdrellez günü, kayığa binenin dert ve sıkıntılarının yok olacağına inanmak.• Hıdrellez günü maya tutarsa o sene bolluk, tutmazsa kıtlık olacağına inanmak.Görüldüğü gibi, Hıdrellez günü dolayısıyla suya kutsallık tanıyan bu tür görüşlerin hiç birisi, İslâm dinine, akla, mantığa ve bilime uygun değildir. Nitekim;a) Hangi gün olursa olsun, suyu maya yerine kullanıp yoğurt çalmak mümkün değildir. Bu su, ister sabah namazından önce ister sonra alınmış olsun, sütün içinde mayalık görevini yapmaz.b) Yine hangi gün olursa olsun, akarsuya dilek mektubu atmanın ve çocuk sahibi olmak için Hıdrellez günü denizden alınan köpüklü su ile yıkanmanın hiçbir yararı olmaz. c) Hıdrellez günü eve su getirmenin hiçbir zararı olmadığı gibi aynı gün ve diğer günler, gün doğmadan evvel, hem deniz kenarında hem diğer yerlerde namaz kılmakta bir sakınca yoktur. Ancak bu tür namazın Hıdrellezle ve uğurla hiçbir ilgisi yoktur.d) Yine aynı gün kayığa binmenin dertleri ve sıkıntıları gidereceğine, kaynatılan sütün, kim olduğu bile bilinmeyen hayâlî bir Hızır tarafından mayalanacağına, gündüz yoğurt ve hamur mayalamanın, akşam da kapı ve pencereleri kapatmanın uğurlu sayılacağına ve mayanın tutması halinde o sene bolluk, tutmaması halinde de kıtlık olacağına inanmak; birer bâtıl inançtır.Hıdrellez gününün uğurlu olduğunu kabul eden ve bu günü diğer günlerden farklı gören daha pek çok bid’at ve bâtıl inanış şekli vardır. Oysa Hıdrellez gününün, normal olan diğer günlerden hiçbir farkı yoktur.Hızır ve İlyas’ın hayâli ve mitolojik buluşması hikâyelerine dayandırılarak baharla, yeşillikle ve ağaçlarla ilgili olarak da, benzeri pek çok bid’at ve hurâfe, birer oyun görüntüsü içinde İslâm toplumuna girmiş ve bazı yörelerimizde yaşayan bir kısım müslümanlar da bu bid’at ve hurâfeleri, yaşantılarıyla canlı tutmaya çalışmışlardır. Zira Hızır ve İlyas’ın buluştuğuna inanılan ve Hıdrellez adı verilen o günde, Hızır’ın ayak bastığı ya da gezindiği her kuru yerin yeşilleneceği inancıyla o güne bir ayrı kutsallık tanınmış, Hızır’a da bir olağanüstülük yüklenmiştir. Bunun sonucunda da, Hıdrellezin bu mitolojik özelliklerine inanılmış olsun veya olmasın halkımız arasında “Hızır gibi yetişti” deyimi kullanılagelmiştir. Ayrıca halkımız arasında atasözü haline gelen “Kul sıkışmazsa, Hızır yetişmez” gibi ifadeler, bir nevi Hızır kavramını ilâhi güç yerine koymaktadır. Oysa İslâm inancına göre, Hızır’ın bu tür olağanüstü gücü yoktur. Olağanüstülük, ya da her şeyi yapabilmeve her zaman her yerde bulunabilme güç ve özelliği, yalnız Yüce Allah’a aittir. Bunun için günümüze kadar dilden dile ve nesilden nesile taşınan bu insanüstü güce sahip Hızır kavramı, akıllı, mantıklı, bilinçli ve inançlı insana yakışır düzeyde düşünülmeli; böylece günümüzde yaygın olan “Super Man”, “He Man” gibi benzeri hayâli insan üstü yeni kavramların, insan hayalini Hızır kavramı gibi işgal etmesine engel olunmalıdır. Aksi halde, günümüzde yeni neslin hayalini süsleyen bu yeni olağanüstü kavramlar, zamanla yeni yeni Hıdrellezler ya da yeni yeni Hızır’lar üretebilir.Hızır ve buna bağlı olarak Hıdrellez kavramları paralelinde, bazı yörelerimizde bid’at, hurâfe ve bâtıl inanç olarak göze çarpan ve uygulayanları gülünç durumlara düşüren şu maddeler de dikkat çekicidir:• Hıdrellez günü sahile gidilerek kuma veya toprağa ev, araba veya kadın resimleri çizerek böylece çizilen bu resimler sayesinde ileride onlara sahip olunacağına inanmak. • Hıdrellez günü bahçelerde bulunan ağaçlara bez bağlayıp dilek tutmak. • Çocuk sahibi olmak için Hıdrellez günü salıncak kurmak.• Hıdrellez günü denizden yedi dalga geçmenin hastalıklara iyi geleceğine inanmak.• Hıdrellez günü ve gecesi dileklerde bulunmak. • Hıdrellez günü gül fidanının dibine istenilen bir şeyin resmini çizmek veya kağıda yazarak toprağa gömmek.• Hıdrellez’de yeşil soğana, kırmızı yeşil ip bağlamak. • Hıdrellez günü evlere cadı girmesin diye kapılara ve bacalara diken koymak. • Hıdrellez akşamı çocuklar için taştan ev yapmak• Hıdrellez ayında mevlitler okutmak ve hayır pilavı yapıp dağıtmak.• Hıdrellez gecesi bir torba içerisindeki paraları gece boyunca ağaca asarak Hızır’ın bu paraya bereket getireceğine inanmak.• Hıdrellez gününü kutsal bir gün olarak kabul etmek.• Hıdrellez günü evlerin kapılarına ısırgan otu ve çetlenbik ağacının dalını takmanın uğur getireceğine inanmak.• Hıdrellez günü ev inşaatına başlayan kimsenin ikinci bir eve sahip olacağına inanmak.• Hıdrellez günü peynir helvası dağıtmak. • Hıdrellez’de gazete kağıdını para gibi keserek balkona asan kimsenin zengin olacağına inanmak.• Hıdrellez günü karınca toprağı getirilerek eve ve iş yerine serpilirse, bereket getireceğine inanmak.• Ev sahibi olmak için Hıdrellez günü çamların altına taştan topraktan ev şekilleri yaparak dilekte bulunmak. • Hıdrellez günü şifa bulmak için ardıç ağacı yakılarak üzerinden atlamak.• Hıdrellez günü sabahı yatırda yapılan duaların kabul olacağına inanmak.• Hıdrellez gününden bir sonraki ilk pazar günü türbelerde eğlenceler yapıp kurban kesmek.• Hıdrellez günü yeşil çimlerde yuvarlanılması halinde bel ağrısı olmayacağına inanmak.Görüldüğü gibi, ülkemizin değişik yörelerinde birbirine yakın ve tamamı İslâm inancına ve bilime uygun olmayan görüşler vardır. Bunların büyük bir çoğunluğu, mitolojik ve hayâlî hikâyelere dayanan yeşillik, ağaç ve çiçek etrafında toplanmakta, bir kısmı şifa ve dilekler, diğer bir kısmı da Hıdrellez gününün kutsallığı sebebiyle o günde yapılabilecek diğer işlerden söz etmektedir. Halbuki herkes bilir ki;a) Hıdrellez günü, salıncak kurmakla çocuk sahibi olunmaz.b) Hıdrellez günü, bahçelerde bulunan ağaçlara bez bağlamakla, ya da yeşil soğana kırmızı, yeşil ip asmakla dilekler yerine gelmez.c) Hıdrellez günü, sahilde veya başka bir yerde, kumda, toprakta ev, araba, kadın resmi çizmekle ya da taştan ev yapmakla onlara sahip olunmaz.d) Hıdrellez gecesi, ağaca para torbası asmakla, ya da gazete kağıdı keserek bir yere koymakla zengin olunmaz, bereket kazanılmaz. Karınca toprağı serpmekle de bu bereket kazanılmaz.e) Hıdrellez günü, ardıç ağacı yakmakla ya da yeşil çimenlerin üzerinde yuvarlanmakla hastalıktan şifa bulunmaz.f) Hıdrellez günü için Kurban adanmaz, türbelere gidilmez, hiç kimseden ve hiçbir şeyden medet umulmaz.Çünkü Hıdrellez günü ve gecesi, yılın herhangi bir günü ve gecesinden farksızdır. Diğer gün ve gecelerde, normal olarak ne yapılıyorsa Hıdrellez günü olarak bilinen o günde de aynı şeyler yapılmalıdır. Ancak, bu görüşlerden hareketle baharda veya herhangi bir zamanda sevinmenin, bayram havası içinde olmanın, eğlenmenin, pikniğe çıkmanın ve benzeri normal davranışların da dinen yasak, ya da haram olduğu düşüncesine kapılmak doğru değildir. Şüphesiz ki; müslümanın her gününün mutlu ve neşeli olması, hayatını bir bayram neşesi ve havası içinde geçirmesi sakıncalı değildir. Aksine bu, arzu edilen ve tavsiye edilen bir durumdur. Ancak önemli olan husus; bu eğlenceye, pikniğe, neşeye ve bayram havasına, Allah’ın haram kıldığı şeylerin karıştırılmamasıdır. Zira müslüman, her türlü davranışında haramlardan sakınmalı ve helâllerle yaşamalıdır. Çünkü haramda zarar, helâlde de yarar vardır. HIDRELLEZ’DE UĞURSUZLUKKonu ile ilgili Belli Başlı Bid’at ve Hurâfeler • Hıdrellez günü iş yapmayı uğursuz saymak.• Hıdrellez günü yıkanmanın alaca hastalığına sebep olacağına inanmak.- - - - -Bid’at, hurâfe ve bâtıl inanışların belirgin özelliklerinden birisi de, aynı konuda ileri sürülen bir görüşün değişik yerlerde çelişkili şekillerde görünmesidir. Hıdrellez konusunda da benzeri çelişkiler, açık bir biçimde göze çarpmaktadır. Meselâ; bir yerde bir şey uğurlu sayılırken, diğer bir yerde uğursuz sayılmaktadır. Bir yerde köpüklü su ile yıkanmak uğurlu sayılırken, başka bir yerde o gün su ile yıkanmak, hastalığa sebep olarak görülmektedir. Oysa din, çelişkili hükümler koymaz. Dine göre bir yerde haram olan şey, her yerde de haramdır. Bir yerde helâl olan şey de her yerde helâldir. Sözgelimi içki veya uyuşturucu kullanmak, her yerde ve herkes için haramdır. Buna karşılık namaz kılmak; erginlik yaşına gelmiş her müslüman için ve her yerde farzdır. Oysa bid’at ve hurâfeler, köksüz ve dayanaksız oldukları için yöreye ve kişilere göre değişir. Bunun için bir yerde uğurlu sayılan şey, başka bir yerde uğursuz sayılabilir. Bu da onun tutarsızlığını, temelsizliğini ve dayanaksızlığını ifade eder.Hıdrellez günü yapılanlar konusunda uğurlu sayılan işler kadar, uğursuz sayılanlar da vardır. Şu halde öncelikle uğur ve uğursuzluk kavramlarını ve bu kavramların İslâm dininde yerleri olup olmadığını bilmek gerekir.Uğursuzluk, aslında olmadığı halde, bir şeyde bulunduğu zannedilen ve işlerin aksamasına sebep olarak ileri sürülen olumsuz bir hal, bir anlayış, bir inanış şeklidir.Tarihin hemen bütün dönemlerinde pek çok kişi, çevrelerinde gördükleri bazı varlıklarda ya da hayvan veya tabiat olaylarında uğursuzluk bulunduğuna inandıkları gibi, bazı dönemlerde de Hıdrellez gibi, kendi hayallerinden uydurdukları zamanlarda yapılan bazı işlerde, yine aynı akıntıya kapılarak uğursuzluk bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Teknolojinin ve her türlü bilimin hızlı mesafeler aldığı şu uzay çağında bile, hâlâ eski cahiliye döneminden kalma uğursuzluk anlayışının etkisinden kendini kurtaramamış pek çok insan görülmektedir. İşte Hıdrellez günü iş yapmayı uğursuz sayan kimseler, bunlardandır.Bilindiği gibi uğursuzluğa inanan insan, uğursuz olarak nitelediği şeyden, kendisine bir kötülük ve zarar geleceği inancındadır. Bunun için bu tip davranışlardan uzak durmaya çalışır. Ancak bu durumda insan, önce aklını, sonra bilgisini ve inancını toparlayarak, diğer günlerden hiçbir farkı olmayan bir bahar gününde (Hıdrellez gününde), herhangi bir işi yapmaktan nasıl, nereden ve kimden bir zarar ya da kötülük gelebileceğini düşünmesi gerekmez mi? Oysa Yüce Allah, aralarında hiçbir fark gözetmeden hem geceleri hem gündüzleri insanın hizmetine vermişve “gündüzü de çalışıp kazanma zamanı kıldık” buyurarak, herhangi bir gün için özel bir ayırım yapmamıştır. Diğer bir âyet-i kerime’de ise yine bir ayırım yapmadan, genel bir ifade ile; “Allah, dinlenmeniz için geceyi, çalışıp rızkınızı aramanız ve şükretmeniz için de gündüzü yaratmıştır” buyurmuştur. Yine gündüzün, çalışıp kazanmak ve yaşamak için bir aydınlık olarak Yüce Allah tarafından yaratıldığınıifade eden âyetlerin hiç birisinde, bazı günlerin çalışılmaması gerektiği ifadesine rastlamak mümkün değildir.Şu halde, özellikle Hıdrellez gününde çalışmanın uğursuz olacağı konusunda hiçbir dînî ve ilmî dayanak olmadığı halde, o günde çalışmayı uğursuz saymak; Önce bir gerçeği saptırmaktır, sonra da Allah’ın dininde ve kitabı Kur’an’da bulunmayan bir kavramı dine sokmaktır ki, her ikisi de dînen haramdır.Aslında Yüce Allah’ın yarattığı hiçbir şeyde, ya da insanın yaptığı hiçbir işte uğursuzluk yoktur. Yani hiçbir şeyin kendisi, temelden uğursuz olmaz. “Uğursuzluk”, insanın kendi yanlış yorumunda ve anlayışındadır. Bunun için zaman zaman halk arasında tekrarlanan “Uğurlu geldi”, ya da “Uğursuz geldi” gibi sözler, birer kuruntudan başka bir şey değildir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) ’i herhangi bir şeyin uğursuz sayılmasından nefret eder, her şeyi hayra yorarve şöyle buyururdu: “Dinde uğursuz sayma yoktur, iyiye yorma vardır. Hıdrellez günü iş yapmayı uğursuz sayma görüşü, İslâm’ın çalışmaya verdiği önemin de önüne geçmekte ve insanları gün boyunca, yerine göre de günlerce çalışmaktan alıkoymaktadır. Oysa, Yüce Allah ’ın , “De ki; çalışın! Allah da, Rasûlü de, mü’minler de yaptıklarınızı görecektir.”“İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur” ve “Dünyadan nasibini unutma” gibi çalışmaya yönelik pek çok emirleri karşısında, çalışmayı kısıtlayıcı herhangi bir uyarısına rastlamak mümkün değildir. Çünkü İslâm dini, tembelliği, başkalarına muhtaç olmayı değil, çalışmayı ve başkalarına faydalı olmayıemreden ve bunu bir hayat felsefesi haline getiren bir dindir.Şu halde ister Hıdrellez gibi belirli bir günde, ister başka herhangi bir gün veya gecede iş yapmaktan veya çalışmaktan insanları alıkoymak, dinen uygun değildir. Nitekim bu düşünce, bir yönden müslümanı tembelliğe ve başkalarına muhtaç olmaya sürüklerken, diğer yönden de Allah’ın ve Hz. Peygamber’in bu konudaki teşviklerini bir nevi yalanlamak anlamına gelir.***Hıdrellez günü, yıkanmanın hastalığa sebep olacağını ileri sürmek de, İslâm dininin temizlik ile ilgili görüşlerine karşı gelmek anlamını taşır. Kur’an-ı Kerim’in bir çok âyetinde, Hz. Peygamber (s.a.s)’in hadislerinde ve örnek hayatında temizliğin önemi üzerinde ısrarla durulmuş ve bu konuda bir takım ilke ve ölçüler getirilmiştir. İslâm kültüründe genel anlamdaki temizlik ile ibadet amaçlı temizlik, birbirini tamamlar ve birlikte bir anlam ifade eder. İbadet amaçlı temizlikten farklı olarak, genel anlamdaki temizlik için, İslâm’da belirli bir zaman söz konusu değildir. Dolayısıyla herhangi bir günde temizlik yapılamayacağını söylemek, İslâm inancına ters düşer. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de insanların temizlenmeleri için Allah tarafından gökten temizleyici su indirildiğiaçıkça ifade edilirken ve “Allah, temizlenenleri sever” buyurulurken, bunun için belirli bir zaman ve sınır konmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.s) de, “Temizlik imanın yarısıdır” , “Allah temizdir, temizliği sever” gibi hadisleriyle temizliği ve temizlenenleri öğerken, O’nun tebliğ ettiği dine mensub olan bir müslümanın, herhangi bir günde yıkanmayı hastalık sebebi sayması; çok garip bir düşünce ve inanış tarzı olur. Oysa Hz. Peygamber (s.a.s), sadece yıkanmayı ve beden temizliğini değil, genel anlamda ve her zaman için “yollarınızı ve evlerinizi temiz tutunuz” hadisiyle çevreyi de temiz tutmayı emretmiş ve bizzat kendisi, davranışlarıyla bu konuda örnek olmuştur. Bunun içindir ki, temizlik, müslümanın hayatına bir kültür olarak yerleşmiştir.Hal böyle olunca, herhangi bir hastalığın, Hıdrellez günü yıkanmaktan ya da temizlenmekten kaynaklandığını söylemek, bir hurâfedir. Hatta belki bilinçli olarak bir saptırmadır. Çünkü hastalığın sebebi temizlik değil, aksine hastalığın sebebi genellikle kirliliktir. Özetlemek gerekirse;a) İslâm dinine göre uğur ve uğursuzluk kavramları, bâtıl inançlara dayalı birer bid’at ve hurâfedir. Bunlara inanmak, insana yarar yerine zarar getirir.b) İslâm dini her zaman çalışmayı emreder. Tembelliği ve başkalarına muhtaç olmayı yasaklar. Hıdrellez günü olarak ileri sürülen günde ve diğer zamanlarda çalışmaktan geri durulmamalıdır.c) Temizlik, İslâm dininin genel emirlerindendir. Temizliğin belirli bir zamanı yoktur. İhtiyaç duyulduğu her zaman temizlik yapılmalıdır. Temizlikten bir hastalığın oluşması iddiası, yanlıştır, geçersizdir. Bunun için, diğer günlerde olduğu gibi Hıdrellez günü de yıkanmakta hiçbir sakınca yoktur.Hıdrellez gününde yapılan işlerin uğursuzluğu ya da kötüye yorumlanması ile ilgili olarak daha pek çok bid’at, hurâfe ve bâtıl inanış vardır. Bunlar kısaca şu maddelerde toplanabilir:• Hıdrellez günü kadınların ev işi yapmasını kötüye yorumlamak. • Hıdrellez günü yeşil ot koparmanın uğursuzluk getireceğine, bundan dolayı tarlada çalışmanın uygun olmayacağına inanmak.• Hıdrellez günü orak tutulmamasının, evlere yeşil bitki veya meyve girmesinin uğursuzluk getireceğine inanmak.• Hıdrellez gününden üç gün öncesinden üç gün sonrasına kadar ekim yapmayı uğursuz saymak. • Hıdrellez günü ev süpürülmesi halinde evde pisliğin çoğalacağına inanmak.• Hıdrellez, Arefe ve Kasım günlerinde çift sürmeyi uğursuz saymak.• Hıdrellez gününde ekin ekilmesi, odun toplanması ve toprak kazılması halinde evlere yılan gireceğine inanmak.• Evin bereketinin gideceği inancıyla Hıdrellez günü ev süpürmemek.• Hıdrellez günü bir komşu tarafından ziyaret edilen ev halkının herhangi bir musibetle karşılaşması halinde, ziyaret eden komşunun uğursuzluğuna inanmak.• Hıdrellez gününden itibaren yedi Cuma, dolu Cuma kabul edilerek o günlerde çalışmamak gerektiğine inanmak.• Hıdrellez günü iş yapıldığında doğacak çocukların sakat olacağına, ev temizlenmeyeceğine ve yumurta kaynatılmayacağına inanmak.• Yıl boyunca ekmeklerin küfleneceği inancıyla Hıdrellez günü ekmek pişirmemek.Görüldüğü gibi bütün bu görüşlerin mantıklı ve bilimsel bir açıklaması yoktur. Zira dînî yönden hiçbir iş, uğursuz değildir. Yine yapılan her işin iyi veya kötü olması, onu yapan kişiye göre, niyetine ve yöntemine göre değer kazanır. Her hangi bir işin kötü sonucunu, işe yüklemek ve bir daha aynı işi yapmamaya karar vermek; sorumluluktan kaçmaktır. Çünkü sorumlu olan kişi, o işi yapanın kendisidir. İyi iş yapan iyi sonuç alır. Kötü iş yapan da kötü sonuç alır[Tirmizî; Edep, 41. Dârimî; Mukaddime, 46.] ve “Herkes, kendi anlayışı ve kavrayışına göre iş yapar.”[Zilzal suresi 7 ve 8. ayetler] Öyle ise; a) İslâm dinine göre uğursuzluk yoktur.b) Hıdrellez gününde ve diğer zamanlarda evlere bitki ve meyve götürmek, yeşil ot koparmak, çift sürmek, tarlada çalışmak, orak tutmak, ekmek pişirmek ve benzeri işleri yapmakta hiçbir sakınca yoktur.c) Yine Hıdrellez gününde ev işi yapmak, yumurta kaynatmak, eve odun veya su getirmek gibi davranışların kötüye yorumlanması için hiçbir sebep yoktur.Kısaca; yılın diğer günlerinde normal olarak yapılabilen bütün işler, Hıdrellez gününde de yapılabilir. Çünkü zaten Hıdrellez günü, hayali ve mitolojik bir gündür ve böyle bir günde herhangi bir işin yapılmaması ya da yapılan bir işin kötüye yorumlanması söz konusu değildir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#5
|
|||
|
|||
Nasipse 2 dunya bi araya gelse engel olamaz.
Değil ise ömür boyu uğraşsan sonuc alamassın. Kendini şartlama onsuz yapamam deme seni onsuzda yaşatırlar. |
#6
|
|||
|
|||
3 kişi görmüş demek zaten saçmalık değil mi ne bu 7 kocalı Hürmüz mü git sevdiğini kibarca söyle
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Evrad-ı fethiyye | HavasHoca | Evradiyeler & Azametler | 45 | 26.04.24 11:02 |
iksir-i Azam Salavatı (Türkçe) | twennywann | Sorularınız | 7 | 09.03.24 19:43 |
1001 Esma ile Tövbe | Celcelutiye | Tecrübe Ettikleriniz | 53 | 23.01.24 23:14 |
Cevşen-i Kebirin Havassı | HavasHoca | Cevşen ve Havassları | 30 | 04.08.23 17:38 |
Her hacetınız içın enam suresı | Kadim | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 2 | 23.07.21 12:51 |