İngilizler sanılanının aksine halifeliğin kaldırılmasını istememişlerdir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bu yorumu Murat Bardakçı yapıyor. Aslında İngilizler üzerinde hegemonya kurabilecekleri bir halife üzerinden İslam dünyası ve müteselsilen Ortadoğu petroller üzerine hakimiyet kurmayı daima düşünmüşlerdir. Bugün benzer düşü ABD kurmaktadır. “Hilafet gelsin, isterse Amerika’nın kuklası bir halife gelsin.” diyecek kadar hilafet ve şeriat fanatiği olan Mısıroğlu’nu bu bağlamda düşünebiliriz.
Bilindiği gibi Şerif Hüseyin İngilizlerin dolduruşu ile kendini halife olarak ilan etmiştir. En meşhuru bu olduğu için hep Şerif Hüseyin’in ismi gündeme gelir.
Çanakkale Savaşları’ndan bir örnek verelim. Sancak çıktığında bu çağrıya biat edenler Anadolu coğrafyası ve Osmanlı’ya gönülden bağlı olanlardır. Devlet bazında Halife’nin çağrısına kimse kulak asmamıştır. Hatta karşı propaganda da bulunan devletler bile olmuştur. Bu çağrıya ta uzaklardan Avustralya’dan Molla Abdullah ve Gül Muhammed karşılık verirler. ‘’Halife sancak çıkarmış biat edelim’’ diye. Anlatmak istediğim kıtalar ötesinden iki kişi biat etmiştir.
Tabiri caizse bu halifelik makamı güçlü bir devletin elinde güçlü siyasi bir makam olur. Osmanlı Devleti zayıflayınca Halifeliğin etki gücü de azalmıştır.
Şerif Hüseyin, Vahabi-Sünni hareketle İngiliz piyonu olarak hilafet hareketinde bulunduğunu ifade etmiştim. Ağa Han, İsmailiye Şii ekolünde olan bir İngiliz piyonu idi. Hintli olan Mustafa Sagir’inde bu Hintli İngiliz Köpeğinin aile müridi olduğu ortaya çıkmıştı. Bu ailenin bir suikastı da Afgan han’ı olan Ve Britanya Hindistanıyla yakın ilşkiler kurmuş ‘’habibullah Han Vakası’dır.’’
Kısaca Mustafa Sagir yargılanmış ve her şeyi itiraf etmiştir. Mahkeme beyanlarında Abdülmecit Efendi’yi öldürerek halifeliği ortada bırakacağını Mustafa Kemal’in halifeliği üstlenince onu da öldürüp egemen güç olarak İngilizlerin bir şekilde şeyhler, fetvalar basiretsiz etkin kişilerle halifeliği ele geçirme hatta kraliçeyi bile halife ilan etme planlarını anlatmıştır.
İngilizlerin planları tutsaydı halife kraliçenin kucağındaki çocuk mu olacaktı?
Nedamet getirmiş İngilizler Sagir’i istemiş onun için müzakereler yapmışlardır. Fakat sagir 24 mayıs 1921 tarihinde asılmıştır.
Aslında burada Türk derin devleti ince bir hesap yapmış halifelik tek bir kişiden alınmış yani ilga edilmiş ‘’TBMM’nin kurumsal şahsı manevisine mündemiçtir’’ kanun maddesi ile uluslararası bütün anlaşmalarda TBMM’nin kurumsal tanımını kabul ettirmiş halifeliği TBMM’nin koruması altına almıştır. Böylelikle yöneticilere suikast düzenlenirse veya hak vaki olduğu zaman halifelik ortada kalmayacaktır. Dış güçler konjonktürel güçlerini kullanarak hile ile ‘’ağacın kurdu ağaçta’’ düsturuyla halifeliği ele geçiremeyecek, emperyaller siyasi halifeliği İslam ülkeleri üzerinde kullanamayacaklardı.
Biraz geçmişe dönelim hükümet Fethullah Gülen’i halifelik planlarıyla Vatikan ve emperyal güçlerin kullandığını defaatle dile getirmiştir. Bu yetkiye sahip olmak için dış güçler, emperyaller, Vatikan vs. neler yapmaz düşünün ve araştırın lütfen. İlgili tüm belgeler o zamanki başbakanlık bugünkü Cumhurbaşkanlığı arşivinde mevcuttur.
Rahmetli Aytunç Altındal bile bir zamanlar Habertürk kanalında konuşurken Atatürk’ün gizli vasiyetinden bahsedildiği sırada ‘’Aslında Atatürk’ün halifeliği kaldırmadığını bir bakıma belli bir süre için askıya aldığını’’ açıkça ifade etmiştir.
Önemli olan şahıslar değil Türk Devletinin bekası, Türk milletinin birliği Türk Vatanının bölünmezliğidir.

Bizim Atamız Osmanlı'dır.kadir mısıroğluyla alakalı birşey söylemiyorum ama Atamız m.kemal değildir.Osmanlı'dır.

Gerçek kahramanlar bir kısmı Edirnekapı’dadır, Çanakkale’de bir kısmı Karsta, İzmir’de, Muş ovasında, Malazgirt’tedir, Sakarya’dadır. Bir kısmı hala yazılmaktadır, Cudi’de, Gabar ve Körkandil’de, Masura çayında, Ali boğazında, Cehennem deresinde cehennem sıcağında yazılmaktadır, şehit Mehmetlerin kanıyla.

O yazı alıntı yazı değilmi-altında yazıyor.
Hadi onu kenara koy.Atatürk ben yazmışmıyım YAZMAMIŞIM bizim atamız onuda kenara koy.

Sadece Allah CC Osmanlı devletinimi payidar eyledi.
Bu millet dediğin TÜRK denenler kaç devlet kurdu kaç tanesi içerdeki kanı bozuk ibneler yüzünden yıkıldı sayısı ortada az araştırmak ve hatırlamak gerek değilmi.haberin var sanırım.Yani benim atam osmanlı derken eski ibnelerin yıkılmasına sebep olduklar devletleride unutma istersen güzel kardeşim.

osmanli nasil senin atan olacak?
36 pdisahtan 34 unun annesi yabanci uyruklu, bir coguda yahudi...
son Osmanlı hanedanlığınin 20 yasin altindaki mensuplarinin tamami çift isimli hepsinin 1 ismi ecnebi hristiyan ismi...

Unutmam.Ben İstanbul'u Fetheden Fatih Sultan Mehmed Han Hazretlerini de unutmam.Hainler yüzünden zaten olmayan şey kalmadı.Onlar tarihimizin kara lekesi.

Ben Osmanlıyı Atam bilirim.Onlar sayesinde bugünlere kadar gelebildik.Dedikleriniz doğru ama Yaptıklarına bakarım ben İsimlerine değil.

İşte senin o dediğin kara lekeler yani kara ****** şu anda bile çalışıyor ve net yazıyorum.Yakın zamanda bizim bu devlette bir sağlam badire atlatacak görünen o zuhurutta.Gidişat hiç hayr lı değil.

İmanı güçlü kimseler yönetseydi bizi Dimdik ayakta olurduk.Paramız hergeçen gün daha da çok değer kaybediyor.Yiyen zalimler yiyor sonra yetmiyor bastıkça basıyorlar paraları Ondan sonra bizim Halkımız Dolar değer kazandı sanıyor.Kaç sene geçti adamların herşeyinin fiyatı en fazla 2katına çıktı o zmn Doların 10u geçmemesi lazımdı bu niye mesela.

Yıl, 1934.Milli Piyango (Tayyare Piyangosu) yılbaşı büyük ikramiyesi 200 bin liraydı. Büyük ikramiyeyi kazanan kişi, Posta Telgraf İstanbul Merkez Muhabere Dairesi Müdürü Server Emin Üstünbaş’tı. Server Bey, parayı alıp mutluluk içinde evin yolunu tuttu. Ancak evde, eşi Revnak Hanım bütün parayı makasla kesti. Ve bu olay, zamanın gazetelerinde günlerce tefrika edildi. “Deli Saraylı” olarak bilinen Revnak Hanım’ın parayı neden kesip parçaladığı ortaya çıkmadı. Yaygın görüş, kumar parasını evinde istemediğiydi. Aslında günahını da almayalım; “Deli Saraylı” sıfatı annesi Şerife Hanım’dan Revnak Hanım’a “miras” kalmıştı. Şerife Hanım, Sultan II. Abdülhamid’in kardeşi Şehzade Kemaleddin Efendi’nin kızı Münire’yle beraber büyümüştü. Bazı tuhaf davranışları nedeniyle adı “Deli Saraylı ”ya çıkmıştı. Deliliğinden değil, ama inancı nedeniyle parayı kestiğine bir kanıt daha vardı: Tarikatlar ve tasavvuf konusunda Türkiye’deki en önemli kaynak kitapları kaleme almış kişi, Cemaleddin Server Revnakoğlu (namı diğer Cemaleddin Server Erzurumi), bu ailenin oğluydu. Evet, yazar Cemaleddin Server Revnakoğlu (27 Mart 1909-23 eylül 1968), Server Emin-Revnak çiftinin oğluydu. Dikkatinizi çekti mi; babasının değil annesinin adını soyadı yapmıştı! Şimdi gelelim olayın diğer boyutuna: Bir yanda evine günah diye piyango parasını sokmayan ve Revnakoğlu gibi bir yazarı yetiştiren bir aile var. Diğer yanda ise...
Şunu soralım Zahid Akman, Hasan Hüseyin Ceylan, Zekeriya Karaman İslâm dergisiyle başlayan hangi siyasi süreç sonunda Ankara’nın 350 milyon dolarlık Armada İş Merkezi’nin ortağı oldular?Sözümona onlar ortak değil; ortaklar Turgut Akman, Mehmet Habib Karaman, Hamide Ceylan’dı. Yaptıklarını hukuk zeminine uydurabilirler ama hangi vicdanı kandırabilirler? Deniz Feneri davaları, milyon dolarlık Hayat Yapı Ticaret ve Yatırım Ltd.; Etkin Eğitim ve Organizasyon, Kültür AŞ gibi şirketlere nasıl sahip oldular? Sermayeleri İslâm dergisi miydi? İslâm dergisi mi öğretti bu kurnazlığı?..