Namaz kılarken gözlerin aşırı buğulanması? - Sayfa 3 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #21  
Alt 02.05.24, 10:20
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,312
Etiketlendiği Mesaj: 256 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
onursenmisin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Algıların açık olmasıyla alakalı bir durum olabiliyor hocam, veya nefsimizi ve soydan sirayet etmiş veya zamanında yaptığımız ama unuttuğumuz bir tevbe gerektiren vukumuz önemli ben 2 aydır her gece tevbelerimi yaparım soy tevbeleri çok önemli ve çok değişim yarattı bende huzur, mutluluk konusunda tabii zikirler ve namaz larla birlikte Rabbim in izniyle.
Soy tövbesi niye önemli olsun mesnedi nedir ? İslam kelamına göre işlenilen günahın sorumluluğunda ferdiyet esastır. Sorumluluk konusunda Kur’an’ın esas tezi budur. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’de suçun ve günahın bir başkasına veya geçmişine yüklenmesi gibi bir bilgiye rastlanmaz. Suçun ve günahın yayılması ve bir başkasına geçmesi gibi bir durum bir kimsenin en yakınları olan anne-babası ve dostları arasında bile mümkün değildir.
Konuyla alakalı Kur’an-ı Kerim’de ‘’ Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.’’ (Bakara 134) ve’’ Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.’’ (Bakara 141) buyrulmaktadır. Bu ayet peygambere nesep yakınlığından dolayı Ehl-i Kitap’ın kendilerini üstün görmeleri bununla övünmeleri ve hesap gününü garanti görmeleri sonucu onların bu tavrına işaret eden ilahi bir ikazdır. Allah yukarıdaki ayetle onların bu düşüncelerinin yanlış olduğunu açıklamış herkesin kendisinden sorumlu olacağını bildirmiş yaptıklarının kendilerini bizim yaptıklarımızın da bizi ilgilendireceğini vurgulamıştır. Bu itibarla peygamberlerin ve atalarımızın zürriyetinden oluşumuz bize onların hasenatından istifade hakkı vermez ve ancak onların yolundan gitmekle bu hakkı elde edebilir, onlara karşı bağlılıklarımızı gösterebiliriz. Mümin olsun kafir olsun herkesin önceden yaptıklarıyla sigaya çekileceği ‘’ Orada herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak (ve kendi akıbetini öğrenecek), hepsi de gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülecekler ve (ilah diye) uydurdukları şeyler (onları yüzüstü bırakıp) kendilerinden kaybolup gidecektir.’’ (Yunus Suresi 30. Ayet) her nefsin yaptığı iyiliğin kendi lehine olduğu yaptığı kötülüğün de kendi aleyhine olduğu ‘’ De ki: "Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkarın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.’’ (Enam suresi 164. Ayet) herkesin yaptıklarının sonucunu bizzat kendisinin çekeceğini (Bakara suresi 139. Ayet, Nisa Suresi111. Ayet, Enam suresi 52. Ayet Yunus suresi 41. Ayet Hud suresi 35. Ayet, Taha suresi 25. Ayet, Müminün suresi 11,17. Ayetler; Kasas Suresi 55. Ayet Mümin suresi 40. Ayet ; Şura suresi 15. Ayet) bunlardan dolayı hiç kimsenin başkasının yaptıklarından sorumlu olmayacağı (Yunus suresi 41. Ayet; Sebe suresi 25. Ayet) bunun yanında basiretli olanın basiretinin kendisine kör olanın da körlüğünün kendisine olduğu (Enam suresi 104. Ayet) hidayet üzere olanın hidayetinin kendisine doğru yoldan sapanın da vebalinin kendi aleyhine olduğu (Yunus suresi ayet 108; Sebe suresi 50. Ayet; Fatır suresi 18. Ayet; Zümer suresi 41. Ayet )İyi amel işleyenin amelinin kendi lehine, küfrün karşılığının da kendi aleyhine olduğu (Rum suresi 44. Ayet; Fussilet Suresi 46. Ayet Casiye suresi 14,15 ayetler) cimrilik yapanın cimriliğinin cezasının kendine zarar vereceği başkasına zarar vermeyeceği (Muhammed suresi 38. Ayet) sözünde durmayanın cezasının kendi aleyhine sözünde duranın karşılığının ise kendi lehine olacağı (Feth Suresi 10. Ayet) tarzındaki ifadeler günahta ve sevapta ferdi mesuliyetin sınırlarını çizmektedir.
Bunun yanında ahirette hesap verme konusunda herkesin derdinin başından aşkın olacağı kişinin kendi derdiyle uğraşırken kardeşinden anne-babasından eşinden ve oğullarından kaçacağı belirtilmektedir. (Abese suresi 34-42. Ayetler) Kur’an-ı Kerim’de sorumluluğun ferdi oluşunu ifade eden ayette ‘’Hiçbir günahkâr diğerinin suçunu yüklenmez.’’ (Enam suresi 164. Ayet) buyrulmuştur. Bu ayetin Kur’an’da birkaç yerde zikredilmesi manidardır. Yukardaki ayet müşrik Araplarının ‘’bizim yolumuza uyun günah olacaksa biz bu günahı taşırız’’ iddiaları ile bir kimsenin yakınlarının veya sevdiklerinin işlemiş olduğu suçtan dolayı cezaya uğratılması reddedilmiştir. Dolayısıyla bu ayet ‘’Gerçekte insan için çalışmasından başka bir şey yoktur o da yakında görülecektir’’ (Necm suresi 39. Ayet) ayetiyle ilişkilendirilmektedir. Yani insanoğlunun işlediği ameller kendi defterinde görülecektir.
Değerli kardeşim Kur’an-ı Kerim’de günahın Allah’a iman Allah’ın af ve bağışlayışıyla münasebetini anlatan pek çok ayet bulunmaktadır. Kuran’dan bazı tövbe örnekleri mesela . ‘’Ey Rabbimiz biz iman ettik Artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru’’(Ali İmran suresi 16.ayet) ‘’Ey Rabbimiz artık bizim günahlarımızı bağışla kusurlarımızı ört’’ (Ali İmran süresi 193. Ayet) ‘’Sen bizim velimizsin o halde bizi bağışla…’’(Araf suresi 155. Ayet) ‘’Biz günahlarımızı bağışlaması için rabbimize iman ettik’’ (Taha suresi 73.ayet) ‘’Muhakkak biz Rabbimizin günahlarımızı bağışlayacağını umarız.’’(Şuara süresi 51. Ayet) Ayetler misal olarak ifade edilebilir. Bu ve benzeri ayetlerde ‘’Rab’’, ‘’İman’’ ve ‘’günaha dayalı mağfiret’’ kavramları arka arkaya zikredilmiştir. İman etme Rabbena Veliyyuna Rabbi gibi lafızlarla Allah’a atfedilmiştir. Günah ve mağfiret kavramları da Allah’a imandan sonra getirilmiş ve bu şekilde imanla aralarındaki bağlantıya dikkat çekilmiştir. Fahruddin er-Razi: ‘’İmandan sonra mağfiret talebinin gelmesini insanların iman ile mağfiret talebine tevessül ettiklerini gösterir’’ demektedir.
Günahkâr bir kimsenin Allah’a karşı pozisyonuyla alakalı olan şu hadis çok dikkat çekicidir. ‘’Bir kul günah işlese de Allah’ım günahımı bağışla dese’’ dese Allah (cc) ‘’kulum bir günah işledi ve bildi ki kendisinin günahını affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir rabbi vardır’’ buyurdu Sonra kul dönse de tekrar günah işlese ve ‘’Ey rabbim benim günahımı bağışla’’ dese Allah (cc) yine ‘’kulum bir günah işledi ve bildi ki kendisinin günahını affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir rabbi vardır ‘’ der. Sonra kul dönerek tekrar günah işlese ve ‘’Ey Rabbim Ban günahımı bağışla dese’’ Allah (cc) (tekrar):’’ Kulum bir günah işledi ve bildi ki kendisinin günahını affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir rabbi vardır. Günah işlersen senin günahını bağışladım diye’’ buyurur( Müslim ‘’Tövbe’’ 29.) Hadiste görüldüğü gibi Allah’a inanan bir günahkâr herhangi bir günahı işlediğinde içerisine düştüğü olumsuz tavrı bilip bundan psikolojik ve ruhi sıkıntı çekmekte rahmeti her şeyi kuşatan Rabbine yönelmekte ve ondan af ve mağfiret dilemektedir. Hulasa tövbe işini ritüellere bağlamadan kişi ‘’Rabbim günahlarımı bağışla’’ diye tövbe edebilir.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 02.05.24, 10:30
onursenmisin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 28.03.24
Bulunduğu yer: Ayasofya
Mesajlar: 235
Etiketlendiği Mesaj: 6 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Soy tövbesi niye önemli olsun mesnedi nedir ? İslam kelamına göre işlenilen günahın sorumluluğunda ferdiyet esastır. Sorumluluk konusunda Kur’an’ın esas tezi budur. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’de suçun ve günahın bir başkasına veya geçmişine yüklenmesi gibi bir bilgiye rastlanmaz. Suçun ve günahın yayılması ve bir başkasına geçmesi gibi bir durum bir kimsenin en yakınları olan anne-babası ve dostları arasında bile mümkün değildir.
Konuyla alakalı Kur’an-ı Kerim’de ‘’ Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.’’ (Bakara 134) ve’’ Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.’’ (Bakara 141) buyrulmaktadır. Bu ayet peygambere nesep yakınlığından dolayı Ehl-i Kitap’ın kendilerini üstün görmeleri bununla övünmeleri ve hesap gününü garanti görmeleri sonucu onların bu tavrına işaret eden ilahi bir ikazdır. Allah yukarıdaki ayetle onların bu düşüncelerinin yanlış olduğunu açıklamış herkesin kendisinden sorumlu olacağını bildirmiş yaptıklarının kendilerini bizim yaptıklarımızın da bizi ilgilendireceğini vurgulamıştır. Bu itibarla peygamberlerin ve atalarımızın zürriyetinden oluşumuz bize onların hasenatından istifade hakkı vermez ve ancak onların yolundan gitmekle bu hakkı elde edebilir, onlara karşı bağlılıklarımızı gösterebiliriz. Mümin olsun kafir olsun herkesin önceden yaptıklarıyla sigaya çekileceği ‘’ Orada herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak (ve kendi akıbetini öğrenecek), hepsi de gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülecekler ve (ilah diye) uydurdukları şeyler (onları yüzüstü bırakıp) kendilerinden kaybolup gidecektir.’’ (Yunus Suresi 30. Ayet) her nefsin yaptığı iyiliğin kendi lehine olduğu yaptığı kötülüğün de kendi aleyhine olduğu ‘’ De ki: "Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkarın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.’’ (Enam suresi 164. Ayet) herkesin yaptıklarının sonucunu bizzat kendisinin çekeceğini (Bakara suresi 139. Ayet, Nisa Suresi111. Ayet, Enam suresi 52. Ayet Yunus suresi 41. Ayet Hud suresi 35. Ayet, Taha suresi 25. Ayet, Müminün suresi 11,17. Ayetler; Kasas Suresi 55. Ayet Mümin suresi 40. Ayet ; Şura suresi 15. Ayet) bunlardan dolayı hiç kimsenin başkasının yaptıklarından sorumlu olmayacağı (Yunus suresi 41. Ayet; Sebe suresi 25. Ayet) bunun yanında basiretli olanın basiretinin kendisine kör olanın da körlüğünün kendisine olduğu (Enam suresi 104. Ayet) hidayet üzere olanın hidayetinin kendisine doğru yoldan sapanın da vebalinin kendi aleyhine olduğu (Yunus suresi ayet 108; Sebe suresi 50. Ayet; Fatır suresi 18. Ayet; Zümer suresi 41. Ayet )İyi amel işleyenin amelinin kendi lehine, küfrün karşılığının da kendi aleyhine olduğu (Rum suresi 44. Ayet; Fussilet Suresi 46. Ayet Casiye suresi 14,15 ayetler) cimrilik yapanın cimriliğinin cezasının kendine zarar vereceği başkasına zarar vermeyeceği (Muhammed suresi 38. Ayet) sözünde durmayanın cezasının kendi aleyhine sözünde duranın karşılığının ise kendi lehine olacağı (Feth Suresi 10. Ayet) tarzındaki ifadeler günahta ve sevapta ferdi mesuliyetin sınırlarını çizmektedir.
Bunun yanında ahirette hesap verme konusunda herkesin derdinin başından aşkın olacağı kişinin kendi derdiyle uğraşırken kardeşinden anne-babasından eşinden ve oğullarından kaçacağı belirtilmektedir. (Abese suresi 34-42. Ayetler) Kur’an-ı Kerim’de sorumluluğun ferdi oluşunu ifade eden ayette ‘’Hiçbir günahkâr diğerinin suçunu yüklenmez.’’ (Enam suresi 164. Ayet) buyrulmuştur. Bu ayetin Kur’an’da birkaç yerde zikredilmesi manidardır. Yukardaki ayet müşrik Araplarının ‘’bizim yolumuza uyun günah olacaksa biz bu günahı taşırız’’ iddiaları ile bir kimsenin yakınlarının veya sevdiklerinin işlemiş olduğu suçtan dolayı cezaya uğratılması reddedilmiştir. Dolayısıyla bu ayet ‘’Gerçekte insan için çalışmasından başka bir şey yoktur o da yakında görülecektir’’ (Necm suresi 39. Ayet) ayetiyle ilişkilendirilmektedir. Yani insanoğlunun işlediği ameller kendi defterinde görülecektir.
Değerli kardeşim Kur’an-ı Kerim’de günahın Allah’a iman Allah’ın af ve bağışlayışıyla münasebetini anlatan pek çok ayet bulunmaktadır. Kuran’dan bazı tövbe örnekleri mesela . ‘’Ey Rabbimiz biz iman ettik Artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru’’(Ali İmran suresi 16.ayet) ‘’Ey Rabbimiz artık bizim günahlarımızı bağışla kusurlarımızı ört’’ (Ali İmran süresi 193. Ayet) ‘’Sen bizim velimizsin o halde bizi bağışla…’’(Araf suresi 155. Ayet) ‘’Biz günahlarımızı bağışlaması için rabbimize iman ettik’’ (Taha suresi 73.ayet) ‘’Muhakkak biz Rabbimizin günahlarımızı bağışlayacağını umarız.’’(Şuara süresi 51. Ayet) Ayetler misal olarak ifade edilebilir. Bu ve benzeri ayetlerde ‘’Rab’’, ‘’İman’’ ve ‘’günaha dayalı mağfiret’’ kavramları arka arkaya zikredilmiştir. İman etme Rabbena Veliyyuna Rabbi gibi lafızlarla Allah’a atfedilmiştir. Günah ve mağfiret kavramları da Allah’a imandan sonra getirilmiş ve bu şekilde imanla aralarındaki bağlantıya dikkat çekilmiştir. Fahruddin er-Razi: ‘’İmandan sonra mağfiret talebinin gelmesini insanların iman ile mağfiret talebine tevessül ettiklerini gösterir’’ demektedir.
Günahkâr bir kimsenin Allah’a karşı pozisyonuyla alakalı olan şu hadis çok dikkat çekicidir. ‘’Bir kul günah işlese de Allah’ım günahımı bağışla dese’’ dese Allah (cc) ‘’kulum bir günah işledi ve bildi ki kendisinin günahını affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir rabbi vardır’’ buyurdu Sonra kul dönse de tekrar günah işlese ve ‘’Ey rabbim benim günahımı bağışla’’ dese Allah (cc) yine ‘’kulum bir günah işledi ve bildi ki kendisinin günahını affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir rabbi vardır ‘’ der. Sonra kul dönerek tekrar günah işlese ve ‘’Ey Rabbim Ban günahımı bağışla dese’’ Allah (cc) (tekrar):’’ Kulum bir günah işledi ve bildi ki kendisinin günahını affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir rabbi vardır. Günah işlersen senin günahını bağışladım diye’’ buyurur( Müslim ‘’Tövbe’’ 29.) Hadiste görüldüğü gibi Allah’a inanan bir günahkâr herhangi bir günahı işlediğinde içerisine düştüğü olumsuz tavrı bilip bundan psikolojik ve ruhi sıkıntı çekmekte rahmeti her şeyi kuşatan Rabbine yönelmekte ve ondan af ve mağfiret dilemektedir. Hulasa tövbe işini ritüellere bağlamadan kişi ‘’Rabbim günahlarımı bağışla’’ diye tövbe edebilir.
Selamun aleyküm hocam, Allah razı olsun değerli yanıtınız için öncelikle, tevbe den kastımız günahların bedelinin bizim üzerimize yüklenmesi değilde, günahlar dahilinde üzerine gelen musallat in günahı işleyen kişinin soyundan olacaklarada musallatlığınin devamı üzerine soy tevbesinin kendimce önemli olduğunu düşünüyorum. Elbette onun işlediği günahla yargılanmiyacagim fakat ordan sirayet etmiş musallat bedene yerleşmiş ifrit iblis her türlü şeytanı varlik benim yaşamımda olumsuzluklar doğuracaktır. Dedenin yediği erik senin dişlerini kamaştırır diye bir söz vardır bunun gjbi düşünebiliriz ben o eriği yemem ama dişlerim bi kamaştır gibi.

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Soy tövbesi niye önemli olsun mesnedi nedir ? İslam kelamına göre işlenilen günahın sorumluluğunda ferdiyet esastır. Sorumluluk konusunda Kur’an’ın esas tezi budur. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’de suçun ve günahın bir başkasına veya geçmişine yüklenmesi gibi bir bilgiye rastlanmaz. Suçun ve günahın yayılması ve bir başkasına geçmesi gibi bir durum bir kimsenin en yakınları olan anne-babası ve dostları arasında bile mümkün değildir.
Konuyla alakalı Kur’an-ı Kerim’de ‘’ Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.’’ (Bakara 134) ve’’ Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.’’ (Bakara 141) buyrulmaktadır. Bu ayet peygambere nesep yakınlığından dolayı Ehl-i Kitap’ın kendilerini üstün görmeleri bununla övünmeleri ve hesap gününü garanti görmeleri sonucu onların bu tavrına işaret eden ilahi bir ikazdır. Allah yukarıdaki ayetle onların bu düşüncelerinin yanlış olduğunu açıklamış herkesin kendisinden sorumlu olacağını bildirmiş yaptıklarının kendilerini bizim yaptıklarımızın da bizi ilgilendireceğini vurgulamıştır. Bu itibarla peygamberlerin ve atalarımızın zürriyetinden oluşumuz bize onların hasenatından istifade hakkı vermez ve ancak onların yolundan gitmekle bu hakkı elde edebilir, onlara karşı bağlılıklarımızı gösterebiliriz. Mümin olsun kafir olsun herkesin önceden yaptıklarıyla sigaya çekileceği ‘’ Orada herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak (ve kendi akıbetini öğrenecek), hepsi de gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülecekler ve (ilah diye) uydurdukları şeyler (onları yüzüstü bırakıp) kendilerinden kaybolup gidecektir.’’ (Yunus Suresi 30. Ayet) her nefsin yaptığı iyiliğin kendi lehine olduğu yaptığı kötülüğün de kendi aleyhine olduğu ‘’ De ki: "Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkarın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.’’ (Enam suresi 164. Ayet) herkesin yaptıklarının sonucunu bizzat kendisinin çekeceğini (Bakara suresi 139. Ayet, Nisa Suresi111. Ayet, Enam suresi 52. Ayet Yunus suresi 41. Ayet Hud suresi 35. Ayet, Taha suresi 25. Ayet, Müminün suresi 11,17. Ayetler; Kasas Suresi 55. Ayet Mümin suresi 40. Ayet ; Şura suresi 15. Ayet) bunlardan dolayı hiç kimsenin başkasının yaptıklarından sorumlu olmayacağı (Yunus suresi 41. Ayet; Sebe suresi 25. Ayet) bunun yanında basiretli olanın basiretinin kendisine kör olanın da körlüğünün kendisine olduğu (Enam suresi 104. Ayet) hidayet üzere olanın hidayetinin kendisine doğru yoldan sapanın da vebalinin kendi aleyhine olduğu (Yunus suresi ayet 108; Sebe suresi 50. Ayet; Fatır suresi 18. Ayet; Zümer suresi 41. Ayet )İyi amel işleyenin amelinin kendi lehine, küfrün karşılığının da kendi aleyhine olduğu (Rum suresi 44. Ayet; Fussilet Suresi 46. Ayet Casiye suresi 14,15 ayetler) cimrilik yapanın cimriliğinin cezasının kendine zarar vereceği başkasına zarar vermeyeceği (Muhammed suresi 38. Ayet) sözünde durmayanın cezasının kendi aleyhine sözünde duranın karşılığının ise kendi lehine olacağı (Feth Suresi 10. Ayet) tarzındaki ifadeler günahta ve sevapta ferdi mesuliyetin sınırlarını çizmektedir.
Bunun yanında ahirette hesap verme konusunda herkesin derdinin başından aşkın olacağı kişinin kendi derdiyle uğraşırken kardeşinden anne-babasından eşinden ve oğullarından kaçacağı belirtilmektedir. (Abese suresi 34-42. Ayetler) Kur’an-ı Kerim’de sorumluluğun ferdi oluşunu ifade eden ayette ‘’Hiçbir günahkâr diğerinin suçunu yüklenmez.’’ (Enam suresi 164. Ayet) buyrulmuştur. Bu ayetin Kur’an’da birkaç yerde zikredilmesi manidardır. Yukardaki ayet müşrik Araplarının ‘’bizim yolumuza uyun günah olacaksa biz bu günahı taşırız’’ iddiaları ile bir kimsenin yakınlarının veya sevdiklerinin işlemiş olduğu suçtan dolayı cezaya uğratılması reddedilmiştir. Dolayısıyla bu ayet ‘’Gerçekte insan için çalışmasından başka bir şey yoktur o da yakında görülecektir’’ (Necm suresi 39. Ayet) ayetiyle ilişkilendirilmektedir. Yani insanoğlunun işlediği ameller kendi defterinde görülecektir.
Değerli kardeşim Kur’an-ı Kerim’de günahın Allah’a iman Allah’ın af ve bağışlayışıyla münasebetini anlatan pek çok ayet bulunmaktadır. Kuran’dan bazı tövbe örnekleri mesela . ‘’Ey Rabbimiz biz iman ettik Artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru’’(Ali İmran suresi 16.ayet) ‘’Ey Rabbimiz artık bizim günahlarımızı bağışla kusurlarımızı ört’’ (Ali İmran süresi 193. Ayet) ‘’Sen bizim velimizsin o halde bizi bağışla…’’(Araf suresi 155. Ayet) ‘’Biz günahlarımızı bağışlaması için rabbimize iman ettik’’ (Taha suresi 73.ayet) ‘’Muhakkak biz Rabbimizin günahlarımızı bağışlayacağını umarız.’’(Şuara süresi 51. Ayet) Ayetler misal olarak ifade edilebilir. Bu ve benzeri ayetlerde ‘’Rab’’, ‘’İman’’ ve ‘’günaha dayalı mağfiret’’ kavramları arka arkaya zikredilmiştir. İman etme Rabbena Veliyyuna Rabbi gibi lafızlarla Allah’a atfedilmiştir. Günah ve mağfiret kavramları da Allah’a imandan sonra getirilmiş ve bu şekilde imanla aralarındaki bağlantıya dikkat çekilmiştir. Fahruddin er-Razi: ‘’İmandan sonra mağfiret talebinin gelmesini insanların iman ile mağfiret talebine tevessül ettiklerini gösterir’’ demektedir.
Günahkâr bir kimsenin Allah’a karşı pozisyonuyla alakalı olan şu hadis çok dikkat çekicidir. ‘’Bir kul günah işlese de Allah’ım günahımı bağışla dese’’ dese Allah (cc) ‘’kulum bir günah işledi ve bildi ki kendisinin günahını affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir rabbi vardır’’ buyurdu Sonra kul dönse de tekrar günah işlese ve ‘’Ey rabbim benim günahımı bağışla’’ dese Allah (cc) yine ‘’kulum bir günah işledi ve bildi ki kendisinin günahını affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir rabbi vardır ‘’ der. Sonra kul dönerek tekrar günah işlese ve ‘’Ey Rabbim Ban günahımı bağışla dese’’ Allah (cc) (tekrar):’’ Kulum bir günah işledi ve bildi ki kendisinin günahını affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir rabbi vardır. Günah işlersen senin günahını bağışladım diye’’ buyurur( Müslim ‘’Tövbe’’ 29.) Hadiste görüldüğü gibi Allah’a inanan bir günahkâr herhangi bir günahı işlediğinde içerisine düştüğü olumsuz tavrı bilip bundan psikolojik ve ruhi sıkıntı çekmekte rahmeti her şeyi kuşatan Rabbine yönelmekte ve ondan af ve mağfiret dilemektedir. Hulasa tövbe işini ritüellere bağlamadan kişi ‘’Rabbim günahlarımı bağışla’’ diye tövbe edebilir.
Tabi burada onların ölmüşlerin, veya yaşayan yakınlarımız adına da niyet edip belkide onları imandan uzaklaştıran musallatlardan kurtarmaya sebep olup alnini secdeye değdirmesinde bir kum tanesi kadar yardımımız olursa ne mutlu bize çok şükür Rabbıme deriz.

Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 02.05.24, 10:47
La Tahzen12 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Vefalı Üye
 
Üyelik tarihi: 17.01.21
Bulunduğu yer: Yaradanın Rahmetinde
Mesajlar: 3,106
Etiketlendiği Mesaj: 109 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Namaz dışında nereye bakıp odaklansan öyle olur kiminde buzlanma kiminde çizgiler yok olması sadece bakışı kaldırmak gerek önünüze bakarsinir secdenin ortasına kenarına felan sabit odak yapmakla böyle şeyler çok olağan

__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.)
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 02.05.24, 10:48
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,312
Etiketlendiği Mesaj: 256 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
onursenmisin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun aleyküm hocam, Allah razı olsun değerli yanıtınız için öncelikle, tevbe den kastımız günahların bedelinin bizim üzerimize yüklenmesi değilde, günahlar dahilinde üzerine gelen musallat in günahı işleyen kişinin soyundan olacaklarada musallatlığınin devamı üzerine soy tevbesinin kendimce önemli olduğunu düşünüyorum. Elbette onun işlediği günahla yargılanmiyacagim fakat ordan sirayet etmiş musallat bedene yerleşmiş ifrit iblis her türlü şeytanı varlik benim yaşamımda olumsuzluklar doğuracaktır. Dedenin yediği erik senin dişlerini kamaştırır diye bir söz vardır bunun gjbi düşünebiliriz ben o eriği yemem ama dişlerim bi kamaştır gibi.



Tabi burada onların ölmüşlerin, veya yaşayan yakınlarımız adına da niyet edip belkide onları imandan uzaklaştıran musallatlardan kurtarmaya sebep olup alnini secdeye değdirmesinde bir kum tanesi kadar yardımımız olursa ne mutlu bize çok şükür Rabbıme deriz.
Kuran her fırsatta mükellefiyetin dolayısıyla da suç ve cezanın bireyselliğine vurgu yapmaktadır. Kuran öğretisinde, ''hiçbir günahkâr bir başkasının günahını yüklenmez'' (Fâtır suresi 18.ayet) prensibi esas olduğuna göre, mesela babamızın yediği erik yüzünden bizim dişimizin kamaşması asla mevzubahis olamaz. Hz. Aişe Ebu Hüreyre’nin ‘’Veled-i zina üç şerlinin en şerlisidir.’’ Şeklinde naklettiği hadisi duyunca ‘’ Allah Ebu Hüreyre’ye rahmet etsin Hadisi yanlış ve eksik işitmiş’’ der ve ardından ‘’Bu hadis bir münafıkla ilgilidir. Resulullah o münafığın soyunu sopunu sorunca, insanlar onun veled-i zina olduğunu söylediler. İşte o zaman Rasulullah, ‘o veled-i zina üç şerlinin en şerlisidir.’ Buyurdu. Yoksa Kuran, ‘Hiç kimse bir başkasının günahının yükünü yüklenmez’ (Fatır süresi 18;39.ayet, Enam suresi 164. Ayet, İsra suresi 15;35.ayet, Zümer suresi 7. Ayet, Necm suresi 38. Ayet Vav ilavesiyle 6) buyururken Rasulullah nasıl böyle bir söz söyleyebilir diye serzenişte bulunur. (Kaynak: el-İCÂBE Bedreddin ez-Zerkeşî’nin (ö. 794/1392), bazı sahâbîlerin hatalı rivayetleriyle ilgili olarak Hz. Aişe’nin tashihlerini ihtiva eden eseri. Tam adı el-İcâbe li-îrâdi me’stedrekethü ʿÂʾişe ʿale’ṣ-ṣaḥâbe olan eserde Hz. Aişe’nin çoğu sahâbî, bir kısmı tâbiî olan bazı kimselerin rivayet, görüş ve fetvalarıyla ilgili düzeltmeleri konu edilmektedir.)

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 02.05.24, 10:49
onursenmisin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 28.03.24
Bulunduğu yer: Ayasofya
Mesajlar: 235
Etiketlendiği Mesaj: 6 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
La Tahzen12 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Namaz dışında nereye bakıp odaklansan öyle olur kiminde buzlanma kiminde çizgiler yok olması sadece bakışı kaldırmak gerek önünüze bakarsinir secdenin ortasına kenarına felan sabit odak yapmakla böyle şeyler çok olağan
Allah razı olsun hocam.

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kuran her fırsatta mükellefiyetin dolayısıyla da suç ve cezanın bireyselliğine vurgu yapmaktadır. Kuran öğretisinde, ''hiçbir günahkâr bir başkasının günahını yüklenmez'' (Fâtır suresi 18.ayet) prensibi esas olduğuna göre, mesela babamızın yediği erik yüzünden bizim dişimizin kamaşması asla mevzubahis olamaz. Hz. Aişe Ebu Hüreyre’nin ‘’Veled-i zina üç şerlinin en şerlisidir.’’ Şeklinde naklettiği hadisi duyunca ‘’ Allah Ebu Hüreyre’ye rahmet etsin Hadisi yanlış ve eksik işitmiş’’ der ve ardından ‘’Bu hadis bir münafıkla ilgilidir. Resulullah o münafığın soyunu sopunu sorunca, insanlar onun veled-i zina olduğunu söylediler. İşte o zaman Rasulullah, ‘o veled-i zina üç şerlinin en şerlisidir.’ Buyurdu. Yoksa Kuran, ‘Hiç kimse bir başkasının günahının yükünü yüklenmez’ (Fatır süresi 18;39.ayet, Enam suresi 164. Ayet, İsra suresi 15;35.ayet, Zümer suresi 7. Ayet, Necm suresi 38. Ayet Vav ilavesiyle 6) buyururken Rasulullah nasıl böyle bir söz söyleyebilir diye serzenişte bulunur. (Kaynak: el-İCÂBE Bedreddin ez-Zerkeşî’nin (ö. 794/1392), bazı sahâbîlerin hatalı rivayetleriyle ilgili olarak Hz. Aişe’nin tashihlerini ihtiva eden eseri. Tam adı el-İcâbe li-îrâdi me’stedrekethü ʿÂʾişe ʿale’ṣ-ṣaḥâbe olan eserde Hz. Aişe’nin çoğu sahâbî, bir kısmı tâbiî olan bazı kimselerin rivayet, görüş ve fetvalarıyla ilgili düzeltmeleri konu edilmektedir.)

Allah razı olsun hocam değerli bilgiler için.

Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 02.05.24, 11:06
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,312
Etiketlendiği Mesaj: 256 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Miras yoluyla gelen haram mala gelince; bu ya rüşvet, gasp gibi haram yollarla murisin kimden elde ettiği bilinen geride bıraktığı mallar yahut murisin yine haram yollarla elde ettiği ama kimden aldığı bilinmeyen mallar olabilir. Fakihler haram yollarla elde ettiğini bildikleri murisin malını mirasçıların alıp alamayacağı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bir kesime göre; vârisler, murisin haram bir kaynaktan elde ettiğini bildikleri az ya da çok malı miras olarak alabilirler. Sorumluluk murislerine ait olur. Hasan-ı Basri, Zühri, Süfyan-ı Sevri ve Mâlikîlerden Sahnun bu görüştedir. Bu görüş için ileri sürülen delillerden mürsel bir haberde sultanın işlerinde görevli bir adamın öldüğünde sahabeden birinin; “şimdi malı temiz oldu” şeklindeki ifadesidir. Bu rivayetin sahih olmadığına dikat çeken Gazâlî’nin, ayrıca sahabinin ismi meçhul olduğundan mütesahil bir yaklaşımın râvi diliyle nakledilmiş olabileceğine işaret etmesi dikkat çekicidir. Ancak bu delile karşı, rivayetteki ölen görevlinin sultandan aldığı şeyin bizzat helâl olup olmadığının belli olup olmaması yönüne vurgu yapılarak, delil olma yönünün zayıf oluşuna dikkat çekilmesi daha isabetli olabilirdi. Aynı şekilde Ömer b. Abdülaziz’in velâyeti aldığında haram bulunması kuvvetle muhtemel olduğu halde hazineden ulemaya itâ etmesininde buna delil olmayacağı bu gerekçeyle izah edilebilir. Zira Ömer b. Abdülaziz’in verdiği şey beytülmaldendir ve bunda umumun hakkı vardır, üstelik verdiği şeyin bizatihi haram olduğu da kesin değildir. Yine Süfyan es-Sevri’nin dini açıdan ihtiyaten önceki görüşünü tashih edip bunun elden çıkarılmasını önerdiği belirtilir. Hasan Basri’ye nispet edilen görüşte ise; Hasan’ın, babasının zekâtını ve sıla-i rahmin gereğini eda etmediği malına mirasçı olan evlada, mirasın helâl olduğunu söylediği nakledilmiştir. Buradan Hasan’a ait doğrudan haram bir malın mirastaki durumuna dair bir kayıt bulunmadığı anlaşılmaktadır. İbn Rüşd de, Sahnun’a ait görüşün sahih olmadığını, sahih görüşün bu mirasın tayyip olmayacağı yönünde olduğunu belirtir. Hanefî kaynaklarında nakledilen bir görüşe göre de; eğer vârisler murislerinin haramdan kazandıklarını bilmekle birlikte kimden elde edildiğini bilmediklerinde bu miras onlar için helâl olur ancak vera gereği sakınmak evladır. Eğer kimden gasbettiğinin bilinmesi gibi aynıyla hakkın taalluk ettiği yer bilinirse, oraya iadesi vaciptir. İkinci görüşte ise, ölüm, haram malı tayyib hale getirmez. Hanefî, Mâlikî, Şafiî, Hanbelî mezhep görüşlerinden oluşan cumhur bu kanaattedir. Buna göre haram malın sahibi biliniyorsa iade edilir; bilinmiyorsa fakirlere tasaddukla elden çıkarılır. Ancak Hanefî mezhebinde mirastaki mallardan aynıyla haram olanlar sahibi bilinmiyorsa tasadduk edilmeli eğer malın durumu bilinmiyorsa ve miras helâl-haram karışık durumda ise temellük edilebilir fakat vera açısından sakınmak evladır. Hatta İbn Âbidîn, bu rivayetle amel edilmeyip haram kısmın mirasçılara helâl olmayacağına işaret etmiş, ayırt edilmeyecek şekilde helâlle karışması durumunda temiz olması için haram kısmına tekâbül eden bedelin ödenmesi gerektiği kanaatini belirtmiştir. Mirasla intikal edip sahibi bilinmeyen ve helâlle karışık haram malın tasadduku konusunda Hanefîler, diyanet ve kaza ayrımı yaparak diyaneten bunun tasaddukunun müstehap kazâen alınmasının da câiz olduğunu söylerken ayrıca bunu kerahetle kayıtlamışlardır. Bu durumda Hanefîlerde miras malının durumu şu şekilde olabilir;Haram maldır ve sahibi bilinmektedir.Haram mal aynıyla bilinmektedir ama sahibi bilinmemektedir. Haram malın mirasta helâlle karışık varlığı bilinmekte ama ne kadar olduğu, kimin hakkına ait olduğu bilinmemektedir. Birinci durumda sahibine iadesi gerekir. İkinci durumda aynıyla haram olduğu bilinen malın sahibi bilinmediği için onun adına tasadduk edilir. Üçüncü halde ise, mirasçı eğer rüşvet gasb gibi doğrudan birisinin hakkının tahakkuk etmediği diğer haram kazançların karışması durumunda alabilir ama rüşvet gasb gibi hususlar olup da net bilinmiyorsa diyaneten sakınması evladır. Nevevî’de konuyla ilgili açıklamasında; miras bırakanın helâlden mi haramdan mı elde ettiği bilinmediğinde ve bu hususta bir alamet de belirmediğinde bunun mirasçılara helâl olduğunda ittifak olduğunu belirtir. Eğer haramla ilgili bir bilgisi varsa bu miktarın mirastan çıkarılması gerekir. Nevevi devamla, Gazâlî’den, haram bir mal elinde bulunduran kimse bu malın sahibini biliyorsa iade edeceği bilmiyorsa malın itlafı câiz olmadığından ya âmme maslahatına ya da fakirlere sarfedeceği eğer o kimse kendisi de fakirse ehline ihtiyaç miktarını sarfedebileceğini nakleder. Ahmed b. Hanbel’den de az bir miktar haramın karışması dışında çoğu haramdan olan miras konusunda mirasçıların bundan tenezzüh etmeleri gerektiği eğer haram mal, aynıyla bilinirse sahibine iadesinin vacip olduğu meşhur rivayetlerdendir. Buna dayanılarak haram kadar kısmın mirastan çıkarılması görüşü mezhepte öne çıkmıştır. Şüpheli durumlarda ise, ailesine ya da borcuna sarfetmesi mümkündür ama ihtiyacı yoksa o miktarın elden çıkarılması müstehap olur. Görüldüğü gibi fakihler meseleye şahsi sorumluluk, malın zayi edilmemesi, temellükün şartları, bilip bilmemenin etkisi ve vera açısından yaklaşarak çözüm üretmeye çalışmışlardır. Mirasçılara intikal eden haram malın mirasçılara helâl olacağını savunan azınlıktaki kesim, şahsi sorumluluk gereği günahın murisin zimmetine taalluk ettiğini artık ölümüyle ikinci zimmete intikal ettiği için bu ikinci zimmet açısından sorumluluk olmadığını düşünerek bu kanaate varmışlardır. Cumhur ise, haram malın mahzurlu yoldan elde edilmesi sebebiyle daha muris hayattayken mülkiyet ifade etmeyeceğini, dolayısı ile ölümün, mülkiyete mani olan durum devam ettiği için haram malı temiz hale getirmeyeceğini belirtmiş olmaktadırlar. Ahmed el-Baz’ın ifadesiyle, bu haram mal, bir nevi zimmette bir deyn gibidir. Miras işinde aslolan ise taksimden önce murisin zimmetinin borçtan kurtarılmasıdır.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 13.07.24, 21:14
Üye
 
Üyelik tarihi: 13.07.24
Bulunduğu yer: İzmir
Mesajlar: 53
Etiketlendiği Mesaj: 4 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Ben namaz kılarken de çok başım dönüyor ve nefesim daralıyor bunun nedeni ne olabilir acaba

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Kuran'da geçen Namaz ile ilgili Ayetler Akuma45 Namaz 1 15.05.24 02:04
Rüyada Namaz Görmek NGB M-N Harfleri Rüya Tabirleri 0 24.10.23 23:37
Namaz Kılmayanın Cezası Swordsfish islam & islami Konular 0 21.06.20 21:22
Kuran-ı Kerim Ayeteri ile ilgili Açıklamalar MrBerkHD Kuran-ı Kerim 88 13.03.20 23:51
Ramazan Ayı Gecelerinde Kılınacak Namazlar HavasHoca Ramazan & Oruç 5 16.05.18 19:41


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:40.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147