|
Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz. |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Evliya evliya olduğunu nasıl anlar ?
Evliyalık ne dedim haramlardan kaçmak günah olduğunu düşündüğün şeye dahil yaklaşmamak dediniz peki bunları yapıp direkt ben evliya oldum denmez heralde peki bu nasıl anlaşılır ?
|
#2
|
|||
|
|||
Evliya tek tür değildir. Evliya vardır kendide bilir alemde bilir o evliyadır, evliya vardır alem bilir ama kendi bilmez, evliya vardır kendi bilir alem bilmez, evliya vardır ne kendi bilir ne de alem. Evliya olmak yani Allah Celle Celalühü na dost olmak onun emir ve yasaklarına bağlı kalmak ile olur ki zira bütün müminler evliyadır. Ha amacın çok daha büyük mevkilere gelmek ise bütün günahlarından ayırılıp nefsini adam etmen gerek. Bu nefsini tek başına adam etmeyi beceremezsin bu yüzden bir evliyaya el verirsin ona müracat edersin o evliyalar kalplerin doktorudur senin ilacını verir. Sen belli bir makama kadar nefsini adam edersin belli noktadan sonra seni aşar bir evliyaya müracaat şart olur. Bunu ben demiyorum Şeyh Mehmet Adil Efendi söylüyor. Sen kendini test et bakalım bir günah işlediğinde kalbin ne alemde? Eğer rahatsız oluyorsa bil ki yavaş yavaş başlamıştır ha yok günahtan sebep pişmanlık lık yoksa daha becerememişsin demektir. Sünnete sarıl sünnet yoksa Veliyalıkta yok!
|
#3
|
|||
|
|||
Evliya olan kişinin nefsi Nuranidir. Ve nefsini bilen Rabbini bilir gereği, o zat kendisini Allahın bildirmesi ile bilir. Rüya yakaza tecelliyat halleri perde arkası gibi. Hakkel yakini bitirmiş derece kazanmış Hakka gerçek manada kul olmuş kişidir.
. |
#4
|
||||
|
||||
Ma’rûf Kerhî -kuddise sirruh- âriflerin serveri idi. Buyurur ki:* Cömertlik nişânı üçtür: Hilafsız vefa, sualsiz ata, minnetsiz şefkattir.*
Evliya nişanı üçtür: Evvel: Endişesi hep Allah ola. İkincisi: İşi işleyicek Allah içün işleye. Üçüncü: Gönlünün ârâm ve kararı yani dolanması Hakla ola. (TEZKİRETÜ’L EVLİYÂ Ferîdüddîn Attâr)
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#5
|
||||
|
||||
Cuma günü... Cuma vakti... Cami... Cemaat tek tük camiye girmekte. İmam kürsüde... Girenlerin arasında... O... Hızır... Hızır a.s. da genç ihtiyar arasında onlardan biri gibi gidiyor bir köşeye oturuyor. Kürsüde imam sohbete başlıyor... Hızır'ın yanına kırklarında bir adam gelip oturuyor. Cami yavaş yavaş dolmakta...
Adam, bir müddet sonra uyuklar bir vaziyette sallanıyor, ha uyudu ha uyuyacak. Hızır a.s. adamı dürtüklüyor: - Uyuyacaksın, der. Adam: - Uyumam, beni rahat bırak. Hızır a.s. ses etmez, ancak ezan okundu okunacak, adam ha uyudu ha uyuyacak, bir daha dürtükleyerek: - Uyuyacaksın dedim, der. Adam: - Ben de sana uyumam, beni rahat bırak dedim. Rahat bırak beni. Rahat bırak yoksa, Hızır olduğunu söylerim. Buradan çıkamazsın. Bu kalabalık sakalında bir tel bırakmaz. Hızır a.s. susar ve gözlerine kapar, boynunu büker Allah'a yönelerek: - Ya Rabbim! Bu nasıl iştir. Bu kulun benim kim olduğumu bildi. Bu nasıl iştirki bendeki listede bunun ismi yok. Cevap gelir: - Sana verilen listede beni sevenlerin isimleri var. O ise benim sevdiklerimden... -- Evliya olmak yada olmamak mesele değil mesele üstteki hikayedeki büyük yazı ile yazılan gibi bir kul olmakta!!Onu olabilen evliya olsa ne olur olmasa ne olur.Allah CC öyle seviyor ki demekki adını bile kendine saklıyor yani...Bunu idrak etmek gerekir.
__________________
Unutmayasın.Elindeki Sırrı Saklayamayana. Yeni Sır Vermez.Sırların Sahibi. Şeyh-ül Ekber Muyhiddin İbn’ül Arabi KS |
#6
|
|||
|
|||
Alıntı:
"İyi bil ki, gerçekten evliyâullah için korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.'' (Yûnus, 10/62). Hz. Peygamber (asm.) de evliyayı şöyle tarif etmiştir: "Onlar görüldüğü zaman akla Allah Teâlâ gelir. Yüzleri nurludur. Onlarla beraber bulunanlar şaki olmaz." Evliyanın kerâmeti haktır. Evliya, kerâmetini din için bir delil olarak kullanır. Hak ve hakikati insanlara duyuran “kudsî mürşitler”den her birisi, kendilerine mahsus irşat metodları ile hizmet etmişlerdir. Bu zatlar gerek manevî makamları, gerekse tebliğ usulleri bakımından düşünülecek olursa şu şekilde tasnif etmek mümkündür: Peygamberler, sahabîler, asfiyâ, müçtehidler, evliyâ, ulemâ. Peygamber ve sahabîlerin manevî mertebeleri sadece kendilerine mahsus olmakla birlikte, hiçbir insan kendi gayreti ve hizmetiyle -hâşâ- ne peygamber olabilir ne de sahabî derecesine yükselebilir. Çünkü artık o yol ve kapı kapanmıştır. Fakat, bunların dışındaki diğer mânâ büyükleri, Asr-ı saâdet'ten sonra her devir ve asırda görülmüş ve Müslümanların manevî imdadına yetişmişlerdir. Resul-i Ekremin (a.s.m.) irtihalini müteâkip asırdan sonra hak ve hakikat iki koldan yayılmıştır: Kalb ve akıl yoluyla. Kalbi esas alan ve keşif-kerâmet kanalıyla iman hakikatlerinin inkişafını temin eden mürşidlere “evliyâ“, ilham feyizlerini doğrudan Kitap ve sünnetten alan, akıl, fikir ve ispat yoluyla hakikatlerin künhüne vakıf olan iman rehberlerine de “asfiyâ” denmektedir. Asfiyânın kimler olduğunu daha iyi anlayabilmek için Bediüzzaman‘ın bu husustaki tespitlerine bakmak icap eder. Asfiyâyı “verâset-i nübüvvet muhakkikleri”(1), yani Hz. Peygamberin (a.s.m.) miras bıraktığı sünnet-i seniyye erbabı olarak tarif eden Üstad, Şuâlar’da ise “ulemânın ilmelyakin suretinde kat’î ve kuvvetli delillerle, enbiyaların Aleyhimüsselâm dâvâlarını ispat eden ve asfiyâ ve sıddîkîn denilen mütebahhir, müçtehid muhakkikler”(2) ifadeleriyle onların metodlarını anlatmaktadır. Onlar iman hakikatlerini ilmî olarak kesin ve kuvvetli delillerle ispata çalışırlar. Yine aynı eserde enbiya, evliya ve asfiyânın bâriz hususiyetlerini de şu şekilde görmekteyiz: “Bütün ervâh-ı neyyire ashabı olan enbiyalar ve kulûb-u nûrâniye aktabı olan evliyâlar ve ukûl-u münevvere erbabı olan asfiyâlar,..”(3) Burada da görülmektedir ki, evliyada kalb hâkim durumda iken, asfiyâda akıl ve ilim başta gelmektedir. Yine Mektubat’ta İmam-ı Rabbanî’den nakille, velâyet-i suğrâ, vustâ ve kübrâ olarak üçe ayıran Bediüzzaman, veliliğin en yüksek makamı olan “velâyet-i kübrâ”yı, “Verâset-i nübüvvet yoluyla tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır.”(4) şeklinde ifade eder ki, asfiyânın takip ettiği yol bu olmaktadır. Yine Mesnevî-i Nûriye’nin mukaddimesinde her iki irşad yolunu birleştiren bir izaha yer verilmektedir. Bu yolda, istiğrak ehli olan ve akıl gözünü kapayarak, hakikate sülûk eden zatların aksine, kalb, ruh ve akıl gözü açık olarak manevî ve ilmî mücâhede vardır. Zira “cadde-i kübrâ” adı verilen bu hakikat yolu “Sahabe ve tâbiîn ve asfiyânın caddesidir.” Bu yol İmam-ı Gazalî, Mevlâna ve İmam-ı Rabbanî ile gelmiş, asrımızda da Bediüzzaman’la devam etmiştir.(5) Bütün ulemânın ittifak ettiği husus şudur ki: “Derece-i şühûd, derece-i îmân-ı bilgaybdan çok aşağıdır.” Yani îman hakikatlerine gaybî olarak inanmak, bazı evliyânın tariki olan müşahede etmek sûretiyle îman etmekten ve îmanını kuvvetlendirmekten daha üstündür. Bakara Sûresinin 3. âyetinde “Onlar gaybe îman ederler” buyurularak bu hakikate işaret edilir. Ancak bütün bunlarla birlikte, milyonları bulan evliyâ, îman hakikatlerini mânevî keşif, kerâmet yoluyla görüp tasdik ederken; milyarlarla gelip geçen ve asfiyâ denen tahkik ehli zatlar ise, bu hakikatleri kesin delillerle aklen, fikren ve kuvvetli bir şekilde ispat etmişlerdir. Fakat evliya ve asfiyanın manevî makam ve derecelerini, fazilet ve üstünlüklerini ayırmak ve tayin etmek kesin hatlarla çizilecek şekilde mümkün olmaz. Ancak meşgul oldukları saha ve dayandıkları esas bakımından asfiyâya misal olarak verilen dört mezhep imamı ve diğer hadis, kelâm ve fıkıh ulemâsı “velâyet-i kübra” makamı olan “Peygamber vârisliğini” devam ettirdikleri için, sırf keşif ve keramet yoluyla hakikata ulaşan ve “velâyet-i suğra” sahibi olan Muhyiddin-i Arabî, Hallac-ı Mansur gibi zatlardan daha yüksek mertebededirler. Bunun için Risale-i Nur'un çeşitli yerlerinde geçen “yüz yirmi dört bin enbiya, yüz yirmi dört milyon evliyâ, yüz yirmi dört milyar asfiyâ” tabirlerine bakarak asfiyânın evliyâdan makamca daha aşağı olduğu manası çıkmamalı. Fakat Abdülkadir Geylâni Hazretleri gibi bazı zatlar, aynı zamanda birer müçtehid olduklarından, hususî fazilet bakımından daha parlak bir makam sahibi olsalar da manevî derece bakımından dört imam gibi asfiyânın sultanı olan zatlar sahabe ve Mehdi’den sonra en yüce makam sahibidirler.(6) Mutasavvıflar veliliği genel (velayet-i amme) ve özel (velâyet-i hassa) diye ikiye ayırırlar. Genel anlamda her mümin Allah’ın dostudur ve O’nun veli kuludur. Özel anlamda velilik ise düzenli, devamlı, kararlı ve ihlaslı bir şekilde ibadet ve kulluk eden, başta peygamberler olmak üzere takva sahibi bütün salih müminlere mahsustur.(7) Allah’a yakınlık ve dostluk mümine O’na ibadet ve kullukla sağlandığından müminlerin velayetteki dereceleri amel ve ibadetlerine, ihlaslarına göre farklılık gösterir. Genel velâyet özel velayete dönüştüğü oranda değer kazanır. Kulun amacı özel veliliğe ulaşmak ve evliyaullah arasına katılmaktır. Fakat her velinin Hakk’a yakınlığı aynı olmadığı için özel velayetin de pek çok mertebesi ve menzili vardır.(8) Nitekim peygamberler ve sahabîler arasındaki fazilet farkı da Hakk’a yakınlıktaki farktan kaynaklanır. Ebu Nuaym el-İsfahanî evliyanın ayırt edici niteliklerinden bahseder. Buna göre; - Kendisiyle karşılaşıldığında Allah’ı hatırlatan, - Zorluklara ve musibetlere katlanan, - Az yiyecekle yetinen, - Giyimine önem vermeyen, - Dünya ziynetine aldanmayan, - Hakk’ın yarattığı varlıklar üzerinde tefekküre dalıp ibret alan, - Allah ile olan ahdine sadık kalan, - Allah'a sevgiyle bağlanan, - İbadetlerini eksiksiz yapan, - Kul hakkını gözeten, - İnsanların ihtiyaçlarına yardım eden, - İhlaslı, faziletli ve adaletli, içi hüzünlü, yüzü mütebessim kimseler evliyadır.(9) Bir müminin velî olduğunu kendisinin bilip bilemeyeceği konusunda çeşitli görüşler vardır. Bazılarına göre velî mütevazi kimsedir. Kendisinden bir keramet zuhur etse bile bunun Allah’ın mekri olabileceğinden korkar, sonundan da endişe eder.(10) Bazılarına göre ise bir müminin kendisinin veli olduğunu bilmesi mümkündür. Bir kimseye Hak tarafından velayetini tasdik eden bir haber gelirse o kimse veliliğine inanır. Alemde Allah’tan başkasının bilemeyeceği veliler de vardır. “Velîlerim kubbelerimin altındadır, onları benden başkası bilemez” rivayeti uyarınca Allah bu velîleri mahremiyet kubbelerinin altında gizlemiştir(11). Dipnotlar: 1. Mektubat, s. 74. 2. Şualar, s. 100. 3. a.g.e. s. 47. 4. Mektubat, s. 20. 5. a.g.e. s. 78. 6. a.g.e. s. 258-259. 7. Kelabazi, et-Taarruf, s. 74. 8. Gazali, İhya, 3/19-20 9. Ebu Nuaym el-İsfahanî, Hilye, 1/5-10. 10. Kuşeyri, er-Risale, s. 502. 11. Necmeddîn-i Dâye, Mirsadü’l-ʿibad, s. 226, 242, 379, 543. Alıntı:
Emmare/Levvame/Mulheme isimli 3 Nefs Mertebesindeysek, bahsettigin gruptan değiliz. Çünkü bu 3’ünde hayvani sıfatlar mevcuttur. |
#7
|
|||
|
|||
Alıntı:
|
#8
|
||||
|
||||
Bazılarını Allah CC imtihan ile evliyalik makamına çıkarır
Evliya olan oldum demez Evliyalik makamına kendini layık görmek hoştur fakat burda kendini o makamda sanıp böbürlenme olabilir riya girebilir evliya evliya olduğunu nefsine sahip çıkınca anlar yani makam için değil Allah a duyulan muhabbetti onemserler tabiki makam mevki öncüler üstün olanlar takvalı olanlardır işte evliya olanların kısaca özelliği tefekkür tevekkül ihlas ihsan takva Tefekküre sevk olmak için Aklın dünyevi şeylerden arınıp yaşamdaki ayetleri görmesi gerekir kendi aciziyetini düşünüp Rabbinin yüceliğini idrak edince tevekkül de olur ihlasta ihsanda Takvada kaçınılmaz tabiki Yani her göz görüyor mu her gören göz gördüğünü idrak ediyomu Her kulak duyarmi rüyanda duyduğunu idrak edermi yani bilmek ile anlamanın arasındaki fark ne işe benim anlattiklarimda öyle ince çizgi de Herkes yemek yapar fakat tadını almadan nasıl yemek yaptığını anlamaz iman ammellere yansirsa lezzetlidir öyle işte bu bencesi
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.) |
#9
|
|||
|
|||
Nefs mertebesi nefsin mertebelerinin özelliklerini okursan az çok belki anlama nasip olabilir ama zor iş, ama imkansız değil.
Necdet Ardıç Hazretlerinin kitaplarını paylaşmıştım pdf forumda bir yerde orada var irfan mektebi isimli pdfin içinde. |
#10
|
||||
|
||||
İbn Abbas’tan nakledildiğine göre Hz. Peygamber’e ‘’Kim Allah’ın evliyasıdır?’’ diye sorulduğunda ‘’Gördüğünde Allah’ı hatırlatan kimselerdir’’ şeklinde cevap vermiştir. (Hakim et-Tirmizi Nevadiru’L-usul 2.cilt sayfa 39)
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Yaradılış | Celil | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 2 | 08.04.24 00:11 |
Bize kötülük yapan kişinin kim olduğunu nasıl öğrenebiliriz? | Samyeliebrar | Sorularınız | 16 | 01.01.23 23:18 |
Bunları biliyor musunuz? Gerçekten ilginç bilgiler | Sin | ilginç konular & Teoriler | 17 | 21.03.20 22:55 |
Zikr Nasıl Yapılır | Adalet | Zikir | 4 | 27.12.18 13:16 |
Doksandokuz önemli mesele | sofi | islam & islami Konular | 14 | 14.07.17 03:31 |