İsin kotusu bu zihniyet adliye koridorlarinda "seriat isteriz" diye nara atiyor, yillardir "adamlar musluman ama" diyerek oy veriyor.
Seriat isteyen gitsin once Ankara'daki sarayin onunde bagirsin. Bir ulkenin seriat ile yonetilmesi icin illa rejimin adininda mi seriat olmasi gerekli ?

İmas hocam gayet iyi belirtmiş

Herşeyin torpile yürüdüğü bir devirdeyiz paran varsa dostun var hesabı gibi bişi menfaatler torpiler haram yemeler şaşırmamak lazım günümüzde herşey mevcut

Peygamber efendimiz işi ehline teslim et diye buyurmuştur.

benim bilgidiğim torpil gibi şeyler kullakına girir

İşin ilginc yani yapanda yaptiranda biliyor hükmünü de yanlışlığını da ama "ama benim durumum farklı torpil sayılmaz şöyle böyle" diye bahanelerle kendini kandırıp vicdanım rahat deyip herkes normal görünce haşa durumun hükmünden muaf olacağını sanıyorlar. Yakın zamanda duydum daha bir tanıdık bulunduğu bölgede çok meşhur kapısında insanların kuyruk olduğu bir hocanin!! yanına sıkıntım var diye dua almaya gidince ilk önce işini sorup önce içeri almış senin sıkıntıyı çözeriz ama falancayi ise aldır parası neyse hallederiz teklifi almış. Allah ıslah etsin.

Kul hakkıdır. Ama arada bazı istisnalar olabilir. Mesela devlet bazı taseronlara (devlet kurumlarına hizmet veren) kadro açıp devlet işçisi yaptı. Bunlar sınava girmediler. Ama memur oldular. Muhtemelen o taşerona girmeyi de büyük ihtimal bir siyasi torpil sayesinde elde etmiş olabilirler. Orda da şöyle bir durum söz konusu oluyor. Bu tarz işe alımlar disariya yansıtılmiyor. Tanıdık vasıtası ile bulunuyor. Nasıl bir insana " filancanin oğlu/ kızı çok iyi bir tanış istersen" diye oneriyorsalar burda da aynı usul ilerliyor.
Ya da devlet şöyle bir şey yapıyor. 5 sene öğretmenlik yapanlara ( özel sektorde değil de farklı bir çeşit idi adını unuttum) devlet direkt asaleten öğretmen yaparak kendi bunyesine alıyor. Sınava girmeden 657 ye tabi öğretmen oluyorlar.

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kardeşim nasıl bir sistemleri var anlamadım. Çok şaçma bir sistem. Neyse Rabbim görüyor. Hesabı en güzel O keser

O değil de bende bu diyanetten müftülükten adamı olup da Hac kurasında torpil yaptırıp sıra beklemeden hacca gidenlerin durumunu çok merak ediyorum. 14 sene sıra bekleyip, vefat edenler de hayli fazlaymış gelmeyecek sıralarını beklerken, birileri üçüncü beşinci haccını yapıyor. İnternette okumuştum, kafam beynim almadı. Hani senin sorunu yine anlayabilirim bir nebze, dünya için ahiretini satarsın. Ama bu üstteki daha değişik ahiret için ahireti mi yakmak oluyor ben en çok bu hac mevzuna çok takıldım.Kul hakkında dereceler varsa bu Hac olayındaki torpil zirveye yerleşir heralde.

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Kardeşim senin bu hac olayını düşündümde daha günah. Haklısın. Haç kimine nasib olmaz ama böyle hileyle hurdayla gidenler bilemiyorum günahı daha çoktur

Diyanet’in hazırlamış olduğu mealde de çok hatalar mevcuttur. Kur’ân Yolu Meali ’nde bu anlamdaki eksikliklerden birisi Bakara Süresi 68-70 ayetlerde sık geçen dua kelimesidir. Kur’ân’da sıklıkla geçen dua kelimesi, geçtiği bağlama göre farklı anlamlar içermektedir. Bazen sözlük/vaz’i, bazen mecazi, bazen de şer’i/dini anlamı yüklü olarak ayetlerde geçer. Kur’an Yolu Meali ‘nde bu kelimenin ard arda geçtiği ayette, maalesef her defasında aynı yanlış ve eksik mealle ifade edilmiştir. قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا cümlesi üç kez tekrar edilmiştir. Her defasındaki meal şöyledir: “Bizim adımıza Rabbine dua et de onun nasıl olduğunu bize açıklasın”, “Bizim için Rabbine dua et de renginin nasıl olacağını bize açıklasın” ve “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir şey olduğunu bize iyice açıklasın” Görüldüğü üzere her defasında ayette tekrar edilen ادْعُ kelimesine, yanlış bir şekilde “dua et” anlamı verilmiştir. Halbuki burada herhangi bir dua söz konusu değildir. Burada dua kelimesinin anlamı: “Rabbine sor, danış” demektir. Ayrıca Abdullah b. Mes’ud kıraatine göre de ayetteki قالُوا ادْعُ لَنا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنا ما هِيَ cümlesi, سل لنا ربك ما هي؟ şeklindedir ki, bu da anlamın sorma ve danışma olduğunu gösterir. Zaten İsrailoğulları’nın buradaki talebinden maksatları da Hz. Musa’nın (a.s.) Rabbine dua etmesi değil, işten kaçmak ve yan çizmek gayesine yönelik olarak: “Rabbine sor, O’na yeniden bir danış!” demektir. Nitekim önemli Kur’ân lügatçileri eserlerinde dua kelimesinin üzerinde durduklarında, onun Kur’an’daki farklı anlamlarına işaret etmiş ve özellikle de duanın bir anlamının da sormak, danışmak olduğunu vurgulayarak, bu âyeti örnek vermişlerdir. Meal ’in müellifleri ya aceleden ya da kelimelerin bu farklı anlamlara gelmesi gerçeğini göz ardı ederek, ayette hiç olmayan bir anlamı vermişlerdir.