|
Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz. |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#71
|
||||
|
||||
HANEFİLERE GöRE: Tembellik yüzünden namazını terkeden kimse, namazı inkâr etmediği sürece dinden çıkmaz, ancak günahkâr, fasık olur. Kendisi bu konuda uyarılarak tevbeye çağrılır, kötü örnek olmaması için toplumdan tecrid edilir ve te'dib amacıyla dövülür. Ramazan orucunu terkeden kimse de bunun gibidir.
HANEFİLERİN DELİLİ: Abdullah İbni Mes'ud şöyle demiştir: Resullullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah'tan başka (ibadete layık) ilah bulunmadığına ve benim Allah'ın resulu olduğuna şehadet etmekte olan Müslüman bir kimsenin kanı helal olmaz, ancak şu üç şeyden biriyle helal olur: Maktülün hayatı karşılığında öldürülmesi, Zina edenin evli olması, İslam dininden çıkıp Müslüman cemaatini terk etmesi!" Bu hadisten hareketle, Ebu Hanife namazı terk edenin öldürülmesini caiz görmemiştir. Hanefiler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, namazını özürsüz olarak terkeden kimse, mürted'de olduğu gibi İslâm toplumuna karşı gelmiş sayılır ve tövbe etmezse en ağır şekilde cezalandırılır HANBELİLERE GöRE: Namaz kılmayan kafirdir. Ve bundan dolayı öldürülür. HANBELİLERİN DELİLİ: Yüce Allah'ın şu kavlidir: "Artık haram olan aylar (Zilhicce, Muharrem, Safer ve Rebiu'l-evvel) çıktığı zaman, artık "o müşrikleri nerede bulursanız öldürün" onları yakalayıp esir edin, onları hapsedin ve geçit yerlerini tutun. Eğer tevbe ederler, namazı kılıp zekâtlarını" verirlerse, kendilerini serbest bırakın.Gerçekten, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." Bu ayete göre namazı kılmayan serbest bırakılma şartını yerine getirtmemiş olur. Dolayısıyla öldürülmesi mubah olarak kalır. her 2 side delillerine istinaden ictihadlarini kullanmislar , müctehidlerinbictihadlarinin hepsi dogrudur
__________________
'Muhammedün Seyyidü’l-Kevneyni; / Ve’l-Ferikayni min Arabi’n ve min Acemi' (Muhammed (s.a.v) |
#72
|
||||
|
||||
Alıntı:
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#73
|
||||
|
||||
ÎMÂN-AMEL İLİŞKİSİ VE BÜYÜK GÜNAH:1) MEZHEPLERİN GÖRÜŞLERİ: a) Haricîlerin görüşü: Haricîlere göre, büyük günah işleyen küfre girer. Hatta bazı Haricîlere göre küçük günah işleyenler bile küfre girerler.[ Bağdâdî, Usûlu’d-dîn, s. 249.]Haricîler, İblis’ in Allah’a inandığını ve ibadet etmekte olduğunu, ancak Yüce Allah’ın, Hz. Âdem (a.s.)’a secde etmesini emretmesi üzerine Âdem (a.s.)’a secde etmeyerek Allah’ın emrinden çıktığını ve böylece Allah tarafından lânetlendiğini ve cehennemde sürekli kalmayı hak ettiğini bildirerek, bunu, büyük günah işleyenin kâfir olduğuna delil getirmektedirler. Bir de “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerdir” (Mâide süresi ayet 44) ayetini görüşlerine delil getirmektedirler. b) Mutezilenin Görüşü: Ameli yani dîni emirlerin yapılması ve yasaklardan kaçınılmasını imanın bir rüknü sayan Mutezileye göre, büyük günah işleyen yani ayetlerle ve mütevâtir hadislerle sabit olan dîni emirleri yapmayanlar ve dîni yasakları çiğneyenler imandan çıkar, ama küfre girmez, imanla küfür arasında bir yerde bulunur. Tevbe etmeden ölürlerse cehenneme girerler ve orada devamlı kalırlar.[ Şehristânî, Nihâyetü’l-ikdâm, s. 470]Mutezile, “Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder, (Allah’ın) sınırlarını (çiğneyip) geçerse onu da -içinde daim kalıcı olarak- ateşe koyar. Onun için hor ve hakir edici bir azap vardır.” (Nisâ, suresi ayet 14)“Hayır, kim bir kötülük (günah) kazanır da suçu kendisini çepeçevre kuşatırsa onlar, cehennemliktirler. Onlar orada bir daha çıkmamak üzere kalıcıdırlar.” (Bakara, suresi ayet 81)“Kim bir mü ’mini kasten öldürürse cezası, içinde ebedî kalıcı olmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır” (Nisâ, suresi ayet 93) ayetlerini görüşlerine delil getirirler.[ Mâtürîdî, Tevhid, s. 349; Cüveynî, İrşad, s. 388; Şehristânî, Nihâyetü’l-ikdâm, s. 477.] Ehl-i Sünnet âlimlerine göre ise bu âyetler Mutezile görüşüne delil olmaz. Zira bu ayetlerde söz konusu edilen fiilleri işleyenler bunları helal görerek işledikleri takdirde küfre girmiş olurlar. Çünkü haramı helal, helali haram saymak küfürdür.[ Nesefi, Medârik (Tefsir), I,59, 214, 244]Mutezile, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, “Zina eden kişi zina ederken mü’min olarak zina etmez. Şarap içen kimse şarap içerken mü’min olarak şarap içmez. Hırsızlık eden kimse hırsızlık ederken mü’min olarak hırsızlık etmez!” [Buhârî, Eşribe, 1; Müslim, İman, 100-105; Tirmizî, İman, 11; Ebû Dâvûd, Sünnet, 15] hadisini de görüşlerine delil getirirler. Ancak Ehl-i Sünnet âlimleri bu hadiste zikredilen imanı, kâmil imana hamletmişlerdir) Ehl-i Sünnet’in Görüşü: Ehl-i Sünnete göre, amel, imanın bir parçası ve rüknü olmadığından büyük de olsa günah işlemek kişiyi imandan çıkarmaz, küfre götürmez. Günah işlemenin küfür sayılması şu ayetlere göre mümkün değildir: “Şüphesiz ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar.” (Nisâ, suresi ayetler 48,116) “De ki: “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.” (Zümer, suresi ayet 53)Mutezilenin görüşlerini desteklemek için delil olarak getirdiği; “Zina eden kişi zina ederken mü’min olarak zina etmez. Şarap içen kimse şarap içerken mü’min olarak şarap içmez. Hırsızlık eden kimse hırsızlık ederken mü’min olarak hırsızlık etmez”[ Buhârî, Eşribe, 1; Müslim, İman, 100-105; Tirmizî, İman, 11; Ebû Dâvûd, Sünnet, 15] hadisi, Ehl-i Sünnete göre; zina, şarap içme ve hırsızlık etme gibi çirkin fiillerin kâmil iman sâhibi müminlerden çıkmayacağını belirtmek içindir. Nitekim Ehl-i Sünnet’in bu görüşünü, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şu hadis-i şerifi desteklemektedir: “Cibril bana geldi ve «Ümmetinden Allah’a ortak koşmadan ölenler Cennet’e girecek» diye müjdeledi. Bunun üzerine Ebû Zer el-Ğıfârî (r.a.): “–Zina etse, hırsızlık etse yine girecek mi?” diye Hz. Peygamber (s.a.v.)’e sormuş, Hz. Peygamber (s.a.v.):“–Zina da etse, hırsızlık da etse yine girecek.” buyurmuş, buna âdeta inanamayan Ebû Zer üç kere aynı soruyu sormuş, Hz. Peygamber (s.a.v.) her defasında aynı cevabı vermiş, dördüncü defa sorunca Hz. Peygamber (s.a.v.) kızarak: “Ebû Zerr’in inat ve ısrarına rağmen cennete girecek.” buyurmuştur.[ Buhârî, Tevhid, 33; Müslim, İman, 153; Tirmizî, İman, 18.]Bunlara ilâveten Ehl-i Sünnet âlimleri, “amel imanın bir cüzü ve rüknü değildir, büyük günah işlemek küfür değildir” tarzındaki görüşlerine şu ayetleri delil getirmişlerdir: “İman edenler ve salih amel işleyenler...” (Bakara, suresi ayet 82. Ayrıca Bakara suresi ayet 277; Nisâ, suresi ayet 57; A’râf, suresi ayet 42)Bu ayetlerde amel, imana atfedilmiştir. Arapçada birbirinden ayrı şeyler birbirine atfedildiklerinden, bu, amel ile imanın ayrı şeyler olduğunu, amelin, imanın bir parçası olmadığını gösterir. “Her kim, mü’min olarak iyi olan işlerden yaparsa...” (Tâhâ, suresi ayet 112) Bu ayette, amellerin sahih olması için iman şart koşulmuştur. Arapçada şart ile meşrut (şart koşulan) ayrı şeylerdir. Bu da amel ile imanın ayrı şeyler olduğuna delâlet etmektedir. “İman eden kullarıma söyle namazı kılsınlar!” (İbrâhîm, suresi ayet 31)“Ey mü’min ler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi.. yıkayın!” (Mâide suresi ayet 6) Bu ayetlerde Yüce Allah, namaz kılmadan önce kullarına mü’min adını vermiştir. “Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin!” (Hucurât suresi ayet 9) “Ey mü’min ler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı.” (Bakara suresi ayet 178) ayetlerinde, insan öldürmek gibi büyük günah işleyenleri Yüce Allah “mü’min ler” diye anmıştır.Ashâb-ı Kehf ve Firavun’un sihirbazları, âlimlerin ittifakıyla cennetliktirler. Halbuki bunların amelleri yoktur. Demek ki amel, imanın bir rüknü ve parçası değildir.Hz. Peygamber devrinden beri, her devirde yaşayan İslâm âlimleri, kalbinde iman olup da diliyle de bunu ikrar eden fakat tembelliğinden ve gafletinden amel etmeyen yani farzları yapmayan, haramları işleyenleri, mü’min kabul etmişlerdir. Amel ayrı, iman ayrıdır. Bazan müminden amel kalkar, ama iman hiçbir zaman kalkmaz. Meselâ “Fakire zekât yoktur” denir. Ama “Fakirin imanı yoktur” denmez.[ Ali el-Kârî, Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, s. 162] Bir mü’minin işlediği büyük günah, onu imandan çıkarmaz, küfre sokmaz. Ama işlediği günahı helal kabul ederse, bu, küfürdür.[ Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-ekber, s. 5.] İşlediği günahı helal görmedikçe Ehl-i kıbleden yani Kâbe’ye yönelerek namaz kılmanın farz olduğuna inananlardan, kimseye, “kâfirdir” denemez.[ Tahâvî, el-Akîdetü’t-Tahâviyye, s. 40.] Zina gibi büyük günahlar, kişiyi imandan çıkarmaz, küfre sokmaz.[ Eş’ari, Luma’, s. 75. ]İmam Mâlik, İmam Şâfiî, İmam Ahmed b. Hanbel ve İmâm Evzaî gibi selef âlimleri, ameli, kâmil imanın bir rüknü saymışlardır.[ Taftâzânî, Şerhu’l-Akâid, s. 156]Netice olarak diyebiliriz ki Ehl-i Sünnet’i göre amel, imanın bir parçası ve rüknü değildir. Dolayısıyla amel sizlik (haram işlemek, farzı terk etmek) küfür değildir. Ancak imanla amelin çok sıkı bir ilişkisi vardır. İmanlı kişi, amel ederek (farzları yapıp haramlardan uzak kalarak) İslâm ın insanlara hayat veren nimetlerinden faydalanabilir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#74
|
||||
|
||||
Bazen insan durduğu yerden toptancı bir bakış zaviyesinden bakarak diğer cemaat ve ekolleri acımasızca tenkit edebiliyor. Merhum Elmalı’nın Hak Dini Kur’an Dili tefsirinde bugün kendisini İslam’a izafe eden birçok farklı grup, fırka cemaat, tarikat veya hareket arasında derin ihtilaf ve çatışmalara sebep teşkil eden muhtelif görüş, düşünce, ekol ve eğilime yer vermiş, dahası tümden ret ya da tümden kabul yerine muhakkik bir alime yakışan bir tavırla birçok farklı düşünce ekol ve gelenekten istifade cihetine gitmiştir. Mesela İhlas suresinin tefsirinde uzun uzadıya İbn Sina’yı konuştururken, kimi zaman Muhyiddin İbnü’l Arabi’nin vahdet-i vücut anlayışından kimi zaman da Gazali’nin İşrak felsefesine ve bu felsefenin vahdet-i vücut fikriyle bütünleştirilmesine vesile olan Mişkatü’l-Envar adlı risalesinden alıntılar yapmıştır. Yine Elmalı Fahreddin er-Razi’nin ansiklopedik hüviyete sahip tefsirinden alabildiğince istifade ederken, bu tefsirdeki hakim Eşari bakış açısını ön plana çıkarmak yerine Ehl-i Sünnet’i şemsiye kavram olarak değerlendirmiş ve bunun bir yansıması olarak Selefiyye, Eş’ariyye ve Maturidiyye gibi mezhepler arasındaki iç ihtilafları dillendirmekten imtina etmiştir. Öte yandan Fil suresini tefsirinde gelenekçi çizginin çok sıkı bir temsilcisi gibi davranarak Muhammed Abduh’un yorumunu tahrifle eşdeğer sayarken, Hz. İsa’nın babasız olarak dünyaya gelişini monomer bir hücreden teşekkül etmiş olabileceği şeklinde açıklamak gibi oldukça modern bir yoruma da imza atabilmiştir. Bütün bu örneklerden hareketle Elmalı’nın eklektik bir dini düşünce ve tefsir anlayışına sahip olduğu söylenebilir ve bu eklektisizmin tutarlılık düzeyi kuşkusuz tartışılabilir. Ancak meselenin bir bağlamda önem arz eden boyutu tutarlılık ya da tutarsızlıktan ziyade Elmalı’nın İslam ilim ve kültür mirasından istifade tarzının bugün çok ihtiyaç duyduğumuz geniş ufuk ve perspektif hakkında güzel bir misal teşkil ediyor olmasıdır.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Kabul olunmuş tövbenin de alâmetiymiş günahı unutmak.. | Gercek | Sizden Gelenler | 4 | 05.03.24 22:04 |
Kuranı Kerimin Meali Kur'an mıdır? Meal okumak asıl anlamı bozar mı? | Bro | Sorularınız | 11 | 18.02.24 13:58 |
Hz.Adem A.S ile Hz.Muhammed S.A.V Arasında Kuranı Kerimde geçen tüm peygamberler | Skoda | Peygamberler | 1 | 06.02.24 21:05 |
Kuranı Kerimde Bazı Ayetler Neden KUL - de ki Kelamullahıyla Başlar? | Havasokulu | Diğer Havas Konuları | 10 | 14.05.20 11:44 |
Kuranı Kerimde yer alan belli başlı konulara ulaşabileceğiniz liste | desperado | Kuran-ı Kerim | 9 | 17.05.18 01:42 |