#101
|
|||
|
|||
Alıntı:
inançları hususunda ne düşünüyorsunuz bunu bi söyler misiniz
__________________
Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına emrederiz, onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helaka müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz. |
#102
|
||||
|
||||
Alıntı:
Şimdi dahası da var kardeşim dahası var İslam düşünce tarihinde Ehl-i Hadis 8Ehl-i Sünnet-i Hassa) ekolünden Ahmed b. Hanbel ve Ebu Said ed-Darimi gibi meşhur temsilcilerine göre Allah’ın her yerde hazır ve nazır olduğunu söylemek zındıklık ve kafirliktir. Bu inancı benimseyenler ilkin tövbeye davet edilmeli tövbe etmedikleri takdirde öldürülmelidir. (Darimi er-Red’ale’l-Cehmiyye sayfa 171-186) Ancak ne enteresandır ki vaktiyle Ehl-i Hadis’in sahih itikat olarak savunduğu bu görüşler sonraki asırlarda Müşebbihe ve Mücessime inancı olarak değerlendirilip reddedilmiş, buna mukabil Ehl-i hadis’in zındıklık ve kafirlik olarak gördüğü inanç ise Ehl-i Sünnet’in resmi itikatı haline gelmiştir. Allah tasavvurunun tarhi süreçte çok köklü biçimde değiştirildiğinin en çarpıcı örneklşerinden biri de ilahi isim ve sıfatlar konusunda tavizsiz Selefi yaklaşımıyla tanınan Ebu Bekr Huzeyme’nin Kitabu’t-Tevhid adlı eserinde 750!den fazla hadis ve rivayete dayalı olarak ortaya konulduğu Allah fikrinin Fahreddin er_Razi tarafından şirk olarak nitelendirilmiş olmasıdır. Oysa İbn Huzeyme mukaddemedeki ifadelerine göre bu eseri Kaderiyye-Mutezile’ye mensup kişilerin meclislerine katılan öğrencilerin bu ‘’dalalet ehli’’ nin fikirlerine kapılabileceği endişesi üzerine kaleme almıştır.(İbn Huzeyme Kitabu’t-Tevhid 1.cilt sayfa 10) Buna mukabil Fahreddin er-Razi Şura 11. Ayet (O, gökleri ve yeri yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle sizi üretiyor. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.) tefsirinde Bilesin ki Muhammed b. Uzeyme Kitabu’t-Tevhid diye isimlendirdiği ki bu eser gerçekte Kitabu’ş-Şirk’tir demiştir. Devam etmiş İbn Huzeyme görüşleri tutarsız anlayışı kıt ve akıldan noksan bir kişi olduğu için ben burada onun uzun ifadelerini geçip, savunduğu görüşleri özet olarak nakledeceğim. Bu cümleden olarak İbn Huzeyme, ‘’Biz Allah’ın bir yüzü(vech) olduğunu kabul ediyor ve ‘Rabbimizin yüzünde nur ışık ve aydınlık vardır. Şayet rabbimiz yüzündeki hicabı kaldıracak olsaydı, O’nun yüzündeki celal ve azamet, bunu gören her gözü ve her şeyi kesinlikle yıkıp kül ederdi. Helak olma ve son bulma gibi haller o’nun yüzü için söz konusu değildir.’’ Görüşünü benimsemiştir demiştir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#103
|
|||
|
|||
Osmanlı padişahlarının geneli ne demek? Hepsi Ayni itikadda mı? Hiç bunun inancı neymiş diye araştıramadım. Bir kişi tağutu reddedip ALLAH'a iman edip şirkten beri olduysa ne mutlu müslümandır diye Hüsnü zan ederim. Başkasını sorgulayacağınıza kendi inandığınız ne gibi batıl inançlar var onu sorgulayın önce Kur'an ve Sünnet tartısında.
|
#104
|
||||
|
||||
Alim alimde alimler arasında mazide birçok sıkıntı hasıl olmuş. Eşariye ve Maturidiye göre kelam-i lafzı mahluk kelam-i nefsi gayr-ı mahluktur. Yani Kuran’ın lafzı ve sözü mahluk ama manası kadimdir. İmam Ahmet ve İshak b. Raheveyn gibi hadis ve selef alimleri ‘’Kuran’ın lafzı mahluk denilmesini caiz görmezlerdi. Hatta bazı Hanbeliler bu sözü küfür sayarlardı (İzmirli İsmail Hakkı Yeni ilm-i Kelam 2. Cilt sayfa 117) İmam-ı Azan ‘’Lafzına bil Kuran mahluktur (Kuranı okurken söylediğimiz sözler mahluktur…) dediği için Hanefiler Hanbelilere ters düşmüşlerdir.
Kadiriye tarikatının kurucusu olan Abdulkadir Geylani diyor ki:. ‘’Men kale lafzi bi’l-Kuran fehüve kafirün billah’’ (Bir kimse Kuran’ın lafzı mahluktur derse Allah Teala’yı inkâr etmiş olur) Böylesi ile sohbet edilmez, birlikte yemek yenilmez, evlenilmez komşu bile olunmaz. Aksine bu gibi kişiler terk edilir. Küçümsenir ardında namaz kılınmaz. Şahitlikleri kabul edilmez. Nikahta velayetleri muteber tutulmaz. Öldüklerinde cenaze namazları kılınmaz. Böyle birisi yakalanırsa tıpkı irtidat eden bir kimse gibi üç kere tevbeye davet edilir. Tevbe etmezse katledilir. İmam Ahmed’e bir ‘’Bir kimse Kuran’ın lafzı mahluktur derse ne lazım gelir’’ diye soruldu ‘’kafir olur’’ diye cevap verdi Yine İmam Ahmed ‘’Allah’ın kelamı olan Kuran mahluk değildir ama onun okunması mahluktur! Diyen kafir olur demiştir. Gavsu’l Azam’ın İmam Azam yani en büyük sûfînin en büyük reyci hakkındaki hükmü budur. Görülüyor ki Selefiyenin katı ve sert taraftarları Sünni kelamcıları ve hatta mutedil olan ilk Selefileri bile kafir sayan beyanlarda bulunmuşlardır. Bu ifadeler karşısında başta İmam-ı Azam olmak üzere Eşari, Maturidi ve onları takip edenlerin Abdulkadir Geylani gibi sert ve katı görüşlü Hanbeliler nazarındaki yerini tespit ve tayin fazla zor değildir. Eşari ve Maturidi kelamcıların bu nevi dar ve müsamaha tanımaz görüşlere sahip olan aşırı Selefileri yani Hanbelileri, Haşeviye, Mücessime ve Müteşebbiha saymaları fazla şaşırtıcı görülmemelidir. Bu bir etki tepki meselesidir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#105
|
||||
|
||||
Metin tenkitiyle alakalı bir hadis misal vereyim ‘’Ümmetim rahmete mazhar olmuş bir ümmettir onlara ahirette azap yoktur. Kıyamet günü her bir Müslümana Yahudilerden ve Hristiyanlardan bir kişi verilecek ve ona ‘Ey Müslüman bu senin ateşten kurtuluşunun fidyesidir’ denilecektir’’ (Ahmed b. Hanbel Müsned 4.cilt sayfa 408; Ebu Davud, Fiten, 7; İbn mace, Zühd, 34) Hadisin metni bu haliyle oldukça problemlidir. Bir anlamda müsellem ilkelere icma’a aykırıdır. Bu konuda pek çok alim tevil yoluna girmiştir, fakat problemi izale edecek sadra şifa bir şey ortaya konulamamıştır. İşte bu noktada Buhari’nin tutumu dikkate alınmaya değerdir. Buhari’nin değerlendirmesi şöyledir: ‘’Hz. Peygamber’den şefaatle ilgili haberler ve bir topluluğun azap gördükten sonra cehennemden çıkacağına dair hadisler daha çoktur ve daha açıktır.’’ (et-Tarihu’l kebir cilt 1 sayfa 39) Görüldüğü gibi Buhari manasını bilmedik icmaa aykırı hadisi bırakmış manası tanıdık bilindik açık ve net olan hadisleri tercih etmiştir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#106
|
|||
|
|||
Alıntı:
Üstelik sizi de sorgulamadım var olan bir husus hakkında düşüncenizi sordum sadece.
__________________
Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına emrederiz, onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helaka müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz. |
#107
|
|||
|
|||
Madem yeterince araştırma imkânı bulamadınız öyle olsun.
600 yıldan fazla zamandır 623 yıl boyunca İslâm devleti Allah'ın şeriatına göre hükmeden bir devlet olduğunu da duymadınız mı
__________________
Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına emrederiz, onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helaka müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz. |
#108
|
|||
|
|||
Alıntı:
__________________
Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına emrederiz, onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helaka müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz. |
#109
|
||||
|
||||
Alıntı:
«Et-Müctebâ'da: Mekruh olan temime (muska, hamail, nazarlık) Arapça yazılmayan temîmedir ilh...» sözüne gelince, El-Müctebâ'da benim gördüğüm: «Temîme yani muska Kur'ân'dan başkası ise mekruhtur.» Ba-zıları da: «Temîme cahiliyet döneminde çocukların omuzuna asılan na-zarlık boncuktur» demişlerdir.» Başka bir nüshaya müracaat edilsin. El-Muğrib adlı eserde: «Bazılarının muâzât'ı yani nazarlıkları Temâ-im sanırlar. Temîme, boncuklardır. Halbuki muâzât'ta Kur'ân veya Allah'-ın isimleri yazıldığı takdirde beis yoktur. Avze'nin (Korunma muskasının) mekruh olması Arapça'dan başka bir dille yazılmış olduğu ve ne olduğu bilinmediği takdirdedir. Çünkü buna küfür sihir ve başka şeyler katılabilir. Kur'ân'dan veya dualardan bir şey olana gelince, bunda bir beis yoktur.» Ez-Zeylaî dedi ki: «Retîme bazı kimseler tarafından temîme ile karış-tırılıyor. Halbuki temîme, boyna asılan veya cahiliyyette ellerde asılan bir iptir. İddialarına göre bunu nefislerinden zararı uzaklaştırmak için yapıyorlardı. Bu nehyedilmiştir. Dudûdu'l-İman'da bunun küfrolduğu zik¬redilmektedir.» Eş-Şelebî, İbnu'l-Esîr'den rivayet ediyor: «Temâîm, Temîmenin çoğulu-dur. Tamâim boncuklar idi ki, Araplar onları çocuklarına takarlar, onlarla çocuklarından, iddialarına göre, nazarı, kötü bakışları uzaklaştırırlardı. İslâm bunu iptal etmiştir. Diğer hadisde şöyle dendi: «Kim ki bir temîmeyi takarsa Cenab-ı Hâk onun için (birşey!) tamamlamasın.» Çünkü onlar temîmenin deva ve şifâ olduğuna inanıyorlardı. Hatta temîmeleri Allah'a ortak koştular. Çünkü onlar temîmelerle onlar hakkında yazılmış kader-lerin defini kastederlerdi. Ve Allah'tan başkasından eziyyetin def ini taleb ettiler.» T. El-Müctebâ'da şu hüküm yer almaktadır: «Kur'ân ile şifâ taleb edil-mesi meselesinde ihtilâf vardır. Hasta veya zehirli haşereler tarafından ısırılmışın üzerinde Fatiha okunacaktır veya bir kâğıda yazılıp da onun üzerine aşılmalı mıdır? Veya bir leğene yazılıp o leğen yıkanarak suyu ona içirilecek midir? Böyle ihtilâflar vardır. Cenab-ı Peygamberden kendi nefsi için taviz okuduğu rivayet edilmişti.» El-Müctebâ, Allah kendisin-den razı olsun, der ki: «Halkın bugünkü işlemi caiz olması üzerinedir. Ve bu konuda eserler varid olmuştur. Cünub veya hayızlı bir kadının muskayı eğer sarılı ise, bazusuna bağlamasında bir beis yoktur.» T. Dedi ki: «Dikkat et. Temîme (muska)ların benzerinde Kur'ân'ın Mukattaa Harflerle yazılması caiz midir, değil midir? Çünkü o Kur'ân'ın yazılması hakkında varid olan tarz değildir.» El-Hâniye'de şu hüküm var: «Bir yaygın veya seccade vardır. Onun üzerine örgüsünde «Mülk Allah'a mahsustur» ibaresi vardır. Onu kullan-mak ve yaymak mekruhtur. Onun üzerine oturmak mekruhtur. Eğer bir tarafını diğerinden ayırırsa veya bazı harflerin üzerine dikişler yapılarak onları kaybederse; öyle ki kelime bitişik kalmamışsa yine de kerahet kalkmaz. Çünkü müfred harflerin de hürmeti vardır. Eğer o yaygının veya seccadenin üzerine El-Melik veya El-Elif veya sadece El-Lâm yazılı ise hüküm yine böyledir.» Bu eserde şu da vardır: «Bir kadın, kocası kendisini sevsin diye bir muska taşıyabilir mi? El-Câmiussağîr'de zikredildiğine göre bu helâl değildir, haramdır. Bunun açıklaması İhyâu'l-Mevât konusundan biraz ön¬ce gelecektir. Yine Hâniye'de «Nevruz günlerinde parçalar yazıp kapılara yapıştı-rılması mekruhtur. Çünkü burada Cenab-ı Hakk'ın, Peygamberin ismi ha-fife alınmış olur» denilmektedir. Yine Bu kitabta, «Ekili tarlalara karpuz tarlalarının içerisine korkuluk dikmekte beis yoktur» kaydı vardır. Bun-ları gözlerin yani kötü nazarın defi için yapıyor. Çünkü kötü nazar haktır, mala, insana, hayvana isabet eder. Onun eseri bu hususta belirgindir. Bu, eserlerle de bilinmiştir. Binaenaleyh kötü bakışlı tarlaya baktığında evvela bakışı o dikilen kafaların üzerine düşer. Çünkü o yüksektedir. On-dan sonra tarlaya düşer ki bu zarar vermez. Rivayet ediliyor ki bir kadın Allah Resulüne geldi: «Ey Allah'ın Resulü, biz çiftçiyiz, ziraatımıza nazar dokunmasından korkuyoruz. Ne yapmalıyız? diye sordu. Cenab-ı Pey-gamber ona: Ekili yere bir kuru kafa dikmesini emir buyurdu.» EK: Buharı sarihi Aynî, «nazarın hak olduğu» konusunda şunları yazar: Ebû Dâvûd, Hz. Âişe'den rivayet ediyor. Âişe buyurdu: «Gözü dokunan kişiye emredilir, abdest alırdı, sonra bu su ile kendisine nazar dokunan yıkanırdı.» «İyâd dedi ki: «Bazı âlimlerin dediğine göre bir kişi kötü nazarla bilinmişse ondan sakınmak uygundur. Yetkili makam onu halkla haşır ne-şir olmaktan men etmelidir. Evinde oturmaya mecbur etmelidir. Eğer fakirse kendisine yetecek kadar maaş vermelidir. Çünkü bunun zararı sarmısak ve soğan yiyenin zararından daha fazladır. Bir de Hz. Ömer'in bu tip insanların halkla karışmasını yasakladığı, onları cüzamlıların za-rarından daha şiddetli zararlı olduğu bilinmektedir.» En-Nesâî'de şu hüküm yer almaktadır: «Allah'ın Resulü buyurdu: «Sizden herhangi bir kimse, nefsinden, malından veya kardeşinden bir şeyin hoşuna gittiğini gördüğü zaman bereketle dua etsin. Kesinlikle göz haktır.» «Bereketle dua şöyle demesidir: «Tebarekallahu ahsenul hâlikîn.» Ya Rab, buna bereket ihsan eyle.» «Gözü dokunan yıkansın diye emredilir. Eğer yıkanmaktan imtina ederse ilgili makam onu yıkanmaya cebreder.» Özet olarak aldığımız bu bilgilerin tamamı el-Ayni'de'dir. Gerçeği en iyi bilen Allah'dır. (Reddül Muhtar İbni Abidin)
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
#110
|
||||
|
||||
Şunu anlatmaya çalıştım kardeşim Mesela Ahmed b. Hanbel ve Ebu Said ed-Darimi gibi Ehl-i hadis alimleri Enam suresi 18. Ayet Secde suresi 5. Ayet Mearic suresi 3-4. Ayetler Mülk süresi 16. Ayetteki men fi’s-sema ifadesi ile bazı hadislerden hareketle Allah’ın gökte olduğunu savunmuş bu arada O’nun her yerde hazır ve nazır olduğundan söz edenleri Cehmilik ve zındıklıkla suçlamışlardır.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Allah Razı Olsun inşAllah demek doğru bir temenni midir? | Havasokulu | ALLAH (c.c) | 4 | 26.10.24 12:41 |
Senden iyi olmasın demek ne kadar doğru? | Lady | Hayat Dersleri & Hikayeler | 2 | 26.04.22 10:24 |
iki kişinin yıldızlarının uyumu Sadece resimlere bakılarak bulunabilir mi | Hafzanur | Sorularınız | 9 | 20.03.22 17:35 |
ALLAH c.c seni bildiği yapsın demek ne kadar doğru !!! | Ademm | Dualar & Dua Kardeşliği | 0 | 29.05.21 11:42 |
Doğru Seçilmiş Ayakkabılar Kişinin Çakralarını Açar | Och | Evrensel Enerji Sistemleri | 1 | 14.11.20 23:22 |