Elif-lâm-mîm. Allah; O’ndan başka asla ilâh yoktur, mealindeki âyet hakkında bazıları şöyle demiştir: Bu harflerin tefsiri, ona bağlı kılınan şeydir; tıpkı “Elif-lâm-mim; işte kitap, onda şüphe yoktur” mealindeki ilâhî beyanda olduğu gibidir. “İşte kitap” cümlesi, “Elif-lâm-mîm”in tefsiridir. Elif-lâm-mîm. Allah, O’ndan başka asla ilâh yoktur, Allah, O’ndan başka asla ilâh yoktur mealindeki cümle de Elif-lâm-mîm’in tefsiridir. Bunun bir benzeri de “Elif-lâm-mîm-sâd. Bu, sana indirilen kitaptır” mealindeki ayettir. Huruf-i mukataaya bağlı olan bütün âyetler [böyledir], yani âyet o harflerin tefsiridir. Cenâb-ı Hak, kendisini dilediği şeylerle isimlendirir. O kendisini “Arş’ın sahibi, şanı yüce” beyanında zatına “macîd” ismini vermiş, “Şüphesiz o, şanı yüce bir Kur’an’dır” mealindeki âyetinde de Kur’an’a “mecîd” ismini nispet etmiştir. Bazıları, huruf-i mukataa sürelerin anahtarıdır demiş, başkaları da sürelerin başında yer alan her mukataa harf Allah’ın isimlerinden biridir, kanaatini belirtmiştir. Huruf-i mukataanın, mahiyeti bilinemeyen müteşâbihattan olduğunu söyleyenler de vardır; yine bazı âlimler söz konusu harflerin teşbih olduğunu ve bu ifade tarzının Arap’ın adetleri arasında bulunduğunu söylemiştir. O hay ve kayyumdur. O, zatıyla haydır, diridir, O’nun dışındaki bütün canlılar, kendilerinden başka bir canlı varlık sayesinde hayattadır. Cenâb-ı Hak, kendinden hayat sahibi olunca değişmek ve yok olmakla nitelendirilemez. Kendisinden başka bütün canlılar, diğer bir canlı sayesinde diri olduklarına göre, onlar için değişim ve yok oluş kaçınılmaz bir sonuçtur. “Hayat” yani daima diri oluş, şanı yüce ve yaratıklar nezdinde durumu üstün olanın kendisiyle nitelendirildiği bir kelimedir. Görmez misin ki, Allah Teâlâ yeşeren yer yüzünü hayatla nitelemiştir, çünkü yeşerdiğinde değeri yükselmekte ve insanlar nezdindeki konumu şeref kazanmaktadır. İnsanlar arasında değeri yüksek olduğu için mümine “diri” (الحي) denilmiş, kâfire ise insanlar katında değeri düşük olduğu için “ölü” denilmiştir. Ayrıca Cenâb-ı Hak azameti, celâli ve büyüklüğü sebebiyle “diri” diye adlandırılmıştır. Cenâb-ı Hakk’ın şehitler hakkındaki şu beyanı da bu esasa bağlıdır: “Allah yolunda öldürülenler için ‘ölüler’ demeyin. Hayır, onlar diridirler” mealindeki âyet-i kerimesi de aynı anlama gelir; yani onlar Rableri katında ikram edilmekte, saygı görmekte ve üstün tutulmaktadırlar kayyumdur. “Kayyûm” (القَيُّوم) kelimesine bazıları her mükellefin yaptığına hâkim olan anlamı vermiş, bazıları da onu koruyan (الحافظ) diye açıklamıştır. Bu lafzı, İbn Mesûd “el-kayyâm” (القَيّام) diye okumuştur. “Kâim”, “kayyûm” ve “kayyâm” (القائم والقَيُّوم والقَيَّام) kelimelerinin hepsi aynı anlama gelir. “Falan adam filanın durumuna kâimdir” denilince, onun her şeyini biliyor, hiçbir şeyi kendisine gizli kalmıyor demektir. İbn Abbâs’tan (r.a.) rivâyet edildiğine göre o şöyle demiştir: Allah’ın en büyük ismi (ism-i a‘zam) hay ve kayyumdur.
(Ali İmran suresi 1. Ayet tefsiri Te'vilatü'l Kur'an Tercümesi Ebu Mansur El-Matüridi)
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|