|
Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz. |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Ölen bir insanın ruhunun daha önce yaşamış olduğu mekanları ziyaret etmesi
Ölen bir insanın ruhunun daha önce yaşamış olduğu mekanları ziyaret etmesi ne derece doğrudur? Ölen kişinin ruhu gezer mi?
|
#2
|
|||
|
|||
Alıntı:
Bir de doğru müdür bilmiyorum. Bedeni tamamlanmış ölülerin ( kolu bacağı kopan ve bulunmayanlar) farklı bir boyutta kaldığını okumuştum. Beden tamamlandiginda sanırım diğer ölüler gibi devam ediyorlar. Daha bilgili site sakinlerimiz bizi aydınlatabilir. Ben bir keresinde ayak sesleri duymuştum. Ölen bir kişinin ruhunun geldiği söylenmişti. |
#3
|
|||
|
|||
Ölüm yokluk değildir. Daha güzel bir alemin kapısıdır. Nasıl ki, toprak altına giren bir çekirdek, görünüşte ölüyor, çürüyor ve yok oluyor. Fakat gerçekte daha güzel bir hayata geçiş yapıyor. Çekirdek hayatından ağaçlık hayatına geçiyor.
Aynen bunun gibi, ölen bir insan da görünüşte toprağa giriyor, çürüyor ama geçekte berzah ve kabir aleminde daha mükemmel bir hayata kavuşuyor. Beden ile ruh, ampul ile elektrik gibidir. Ampul kırılınca elektrik yok olmuyor ve var olmaya devam ediyor. Biz onu görmesek te inanıyoruz ki, elektrik hala mevcuttur. Aynen bunun gibi, insan ölmekle ruh vücuttan çıkıyor. Fakat var olmaya devam ediyor. Cenab-ı Allah Ruh’a münasip daha güzel bir elbise giydirerek, kabir aleminde yaşamını devam ettiriyor. Bu sebeple Peygamberimiz (asm), “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, yada cehennem çukurlarından bir çukurdur.”(Tirmizi, Kıyamet 26) buyurarak, kabir hayatının varlığını ve nasıl olacağını bize haber veriyor. İmanlı bir insan iyileşmeyen bir hastalıktan ölürse şehittir. Böyle şehitlere manevi şehit diyoruz. Şehitler ise kabir hayatında serbest dolaşırlar. Kendilerinin öldüğünü bilmezler. Sanki yaşadıklarını zannederler. Sadece daha mükemmel bir hayat yaşadıklarını bilirler. Peygamberimiz (asm), “Şehit ölüm acısını hissetmez.”(bk. Tirmizî, Cihâd, 6; Nesâî, Cihâd, 35; İbni Mâce, Cihâd, 16; Dârimî, Cihâd, 7) buyurur. Kur’an-ı Kerim de şehitlerin ölmediği bildirilir. Yani kendilerinin öldüğünün farkında değillerdir. Mesela iki adam düşünün. Rüyada çok güzel bir bahçede beraber bulunuyorlar. Biri rüya olduğunu bilir. Diğeri ise rüya olduğunun farkında değil. Hangisi daha mükemmel lezzet alır? Elbetteki rüya olduğunu bilmeyen. Rüya olduğunu bilen, şimdi uyanırsam şu lezzet kaçacak diye düşünür. Diğeri ise tam ve gerçek lezzet alır. İşte normal ölüler, öldüklerinin farkında olduğu için lezzetleri eksiktir. Halbuki şehitler öldüklerini bilmediğinden aldıkları lezzet tamdır. İmanlı ölen ve kabir azabı görmeyen insanların ruhları serbest dolaşır. Bu sebeple pek çok yere gidip gelebilirler. Bir anda çok yerde bulunabilirler. Aramızda dolaşmaları mümkündür. Hatta şehitlerin efendisi Hz. Hamza pek çok insana yardım bile etmiştir, ve halada yardım ettiği insanlar vardır. Ruhlar aleminden anne karnına gelen insanlar, oradan dünyaya doğarlar. Burada buluşup görüşürler. Aynen bunun gibi bu dünyadaki insanlar da, ölüm ile öbür tarafa doğarlar ve orada dolaşırlar. Nasıl ki buradan öbür tarafa gideni uğurluyoruz. Kabir tarafından da buradan gidenleri karşılayanlar var. İnşallah bizleri de başta Peygamberimiz (asm) olmak üzere, bütün sevdiklerimiz orada karşılarlar. Yeter ki bizler Allah’a gerçek kul olalım. Yeni doğan çocuğu burada karşıladığımız gibi, buradan öbür tarafa giden bizleri de inşallah dostlarımız karşılayacaktır. Bunun şartı Allah’a iman, O’na ve Peygamberine uymak ve iman ile ölmektir. . |
#4
|
|||
|
|||
Alıntı:
Ruh bedenden ayrıldımı ilk semaya yükselmeden makamı iyi ise evine (kendi evine) Geliyor oradaki kişileri görüyor dinliyor uzun kalmıyor ama ve sonrasında çıkıp gidiyor |
#5
|
|||
|
|||
Alıntı:
Birinci Suâl: Hazret-i Hızır Aleyhisselâm hayatta mıdır? Hayatta ise, ne için bazı mühim ulemâ hayatını kabul etmiyorlar? Elcevab: Hayattadır. Fakat merâtib-i hayat beştir. O, ikinci mertebededir. Bu sebebden bazı ulemâ hayatında şübhe etmişler. Birinci Tabaka-i Hayat: Bizim hayatımızdır ki, çok kayıdlarla mukayyeddir. İkinci Tabaka-i Hayat: Hazret-i Hızır ve İlyas aleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir. Yani bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levâzımâtıyla dâimî mukayyed değillerdir. Bazen istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler. Fakat bizim gibi mecbûr değillerdir. Tevâtür derecesinde, ehl-i şuhûd ve keşif olan evliyânın Hazret-i Hızır ile mâcerâları, bu tabaka-i hayatı tenvîr ve isbat eder. Hatta makamât-ı velâyette bir makam vardır ki, “Makam-ı Hızır” ta‘bîr edilir. O makama gelen bir veli, Hızır’dan ders alır. Ve Hızır ile görüşür. Fakat bazen o makam sâhibi, yanlış olarak ayn-ı Hızır telakkî olunur. Üçüncü Tabaka-i Hayat: Hazret-i İdrîs ve Îsâ aleyhimesselâmın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levâzımâtından tecerrüd ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek, nûrânî bir letâfet kesb eder. Âdetâ beden-i misâlî letâfetinde ve cesed-i necmî nûrâniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semâvâtta bulunurlar. “Âhirzamanda Hazret-i Îsâ aleyhisselâm gelecek. Şerîat-ı Muhammediye (asm) ile amel edecek” meâlindeki hadîsin sırrı şudur ki: Âhirzamanda felsefe-i tabîiyenin verdiği cereyân-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, Îsevîlik dini tasaffî ederek ve hurâfâttan tecerrüd edip İslâmiyet’e inkılâb edeceği bir sırada; nasıl ki Îsevîlik şahs-ı ma‘nevîsi, vahy-i semâvî kılıcıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı ma‘nevîsini öldürür. Öyle de, Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm Îsevîlik şahs-ı ma‘nevîsini temsîl ederek, dinsizliğin şahs-ı ma‘nevîsini temsîl eden Deccâl’ı öldürür. Yani inkâr-ı ulûhiyet fikrini öldürecek. Dördüncü Tabaka-i Hayat: Şühedâ hayatıdır. Nass-ı Kur’ân ile, şühedânın ehl-i kubûrun fevkınde bir tabaka-i hayatları vardır. Evet, şühedâ, hayat-ı dünyeviyelerini tarîk-i hakta fedâ ettikleri için, Cenâb-ı Hakk kemâl-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı âlem-i berzahta onlara ihsân eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar. Yalnız kendilerini daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar. Kemâl-i saadetle mütelezziz oluyorlar. Ölümdeki firâk acılığını hissetmiyorlar. Ehl-i kubûrun çendân ruhları bâkîdir. Fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şühedânın lezzetine yetişmez. Nasıl ki, iki adam bir rüyada cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rüyada olduğunu bilir. Aldığı keyif ve lezzet pek noksândır. “Ben uyansam şu lezzet kaçacak” diye düşünür. Diğeri rüyada olduğunu bilmiyor. Hakîkî lezzet ile hakîkî saadete mazhar olur. İşte âlem-i berzahtaki emvât ve şühedânın hayat-ı berzahiyeden istifâdeleri öyle farklıdır. Hadsiz vâkıâtla ve rivâyâtla şühedânın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sâbit ve kat‘îdir. Hatta seyyidü’ş-şühedâ olan Hazret-i Hamza radıyallâhü anh, mükerrer vâkıâtla kendine ilticâ eden adamları muhâfaza etmesi ve dünyevî işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vâkıâtla, bu tabaka-i hayat tenvîr ve isbat edilmiş. Hatta ben kendim, Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı. Benim yanımda ve benim yerime şehîd olduktan sonra, üç aylık mesâfede esârette bulunduğum zaman, mahall-i defnini bilmediğim halde, bence bir rüyâ-yı sâdıkada tahtelarz bir menzil sûretindeki kabrine girmişim. Onu şühedâ tabaka-i hayatında gördüm. O beni ölmüş biliyormuş. Benim için çok ağladığını söyledi. Kendisini hayatta biliyor. Fakat Rus’un istîlâsından çekindiği için, yer altında kendine güzel bir menzil yapmış. İşte bu cüz’î rüya, bazı şerâit ve emârâtla, geçen hakîkate bana şuhûd derecesinde bir kanâat vermiştir. Beşinci Tabaka-i Hayat: Ehl-i kubûrun hayat-ı rûhâniyeleridir. Evet, mevt, tebdîl-i mekândır, ıtlâk-ı rûhtur, vazîfeden terhîstir. İ‘dâm ve adem ve fenâ değildir. Hadsiz vâkıâtla ervâh-ı evliyânın temessülleri ve ehl-i keşfe tezâhürleri ve sâir ehl-i kubûrun yakazaten ve menâmen bizlerle münâsebetleri ve vâkıa mutâbık olarak bizlere ihbârâtları gibi çok delâil, o tabaka-i hayatı tenvîr ve isbat eder. Zaten bekā-yı rûha dâir Yirmi Dokuzuncu Söz bu tabaka-i hayatı delâil-i kat‘iye ile isbat etmiştir. |
#6
|
||||
|
||||
Sehitler için Ölü degil diri demis Allah kurand a
Belki ruhlari semada dolasiyordur belkide Ama ölen genel olarak şoyle diyebiliriz Kişi kabre konulur sorgusu biter ve ölüm uykusuna yatar bu uykuda ne ruya gorur Allah in bilecegi iş Kabir azabi o ruyada mi saklidir bilinmez fakat ölüm uykusu diye gercek var cunku kiyameti anlatan ayetlerde insanlarin şaşkinligida anlatilmaktir ve kiyamete uyaniş tir ve uyku ölüm gibidir derler Mana alemi bilmem ne alemi kuran boyle diyor sehitler diridir ama nasil bunu bilen yanlizca Allah tir ve ölünce uyursun bi ruya kadar zaman gecer sonra dirilince uyanorsin Tipki gece uyuyup ruya gorup sabah uyanmak gibi
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.) |
#7
|
|||
|
|||
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] uzvu tamamlanmadan ölenlerin farklı bir boyutta kaldığı durumu inşallah gerçek değildir,depremde bir çok insan o şekilde vefat etti,doğruluk durumu varsa çok üzücü birset
|
#8
|
||||
|
||||
Alıntı:
__________________
- Kul ne der Mevla ne der acep |
#9
|
|||
|
|||
Doğrudur. Ben hiç deneyimlemedim..
|
#10
|
||||
|
||||
dua et mubarek ... atmanın ne haceti var
parayla değil ya allaha yakınlaşmak dua etmek allah ın sevdiği kullara sevgi beslemek yakınlık kurmak... dua müminin silahıdır hakıyla mümin olalımda silahı sıkacak kalıpa girebilelim..
__________________
- Kul ne der Mevla ne der acep |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
100 sene önce ölen bir insan dünyaya gelse en çok neye şaşırır. | mutlu | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 48 | 15.02.23 07:44 |
topların yaptığı büyülerin daha hızlı etki etmesi | Eliftasinmim | Sorularınız | 55 | 09.09.22 07:45 |
Daha önce görmüşüm veya daha önce yaşamışım hissi | Mostar | Sorularınız | 8 | 15.02.20 10:15 |
3.000 yıl önce ölen birinin kabir azab | RvP | Ölüm & Kabir & Kıyamet | 0 | 05.01.20 18:25 |
Bizden önce ölen yakınlarımız biz ölünce bizi karşılar mı? | Nun | Sorularınız | 5 | 04.10.19 15:46 |