Alıntı:
tuki71 Nickli Üyeden Alıntı
Insan kendini bildi bileli belki de arkasındaki en büyük itici güç ve en büyük korkusu ölüm olagelmiştir. Bu bir anlamda anlaşılabilir tabii. Böylesine kati bir sonuç karşısında hiçbir çekincesi olmaması garip olurdu insanın. Fakat ölüm korkusu (tanatofobi) eğer sizi ve yaşantınızı sıkı sıkıya kavramışsa, ölüm korkusuyla mücadele etmenin zamanı gelmiş demektir. O halde bu mücadele nasıl kazanılır? Ölüm korkusu nasıl yenilir? Gelin birlikte bu konuyu inceleyelim.
|
Allah’a ve Âhirete inanan insanlar, gelecek endişesinden kurtulurlar. Kendilerine bir hedef belirlerler. Bu hedefe ulaştıracak sebeplere sarılırlar. Böylece hayatları bir anlam kazanır. Başıboşluktan kurtulurlar. Sonunda Allah’a dönecekleri inancı, onları Allah’a kul olmaya ve insanlara iyi davranmaya sevkeder. (Bk. Bakara, 2/28).İnsanda bir ebedîlik duygusu vardır. İnsan fıtratında gizli vicdan ve şuur, insanın, bu kısa ve fânî dünya hayatı için yaratılmadığını, hayatın bundan sonra da devam edeceğini insana telkin etmektedir. Allah, âhirette bütün insanları diriltecek ve onları hesaba çekecektir. (Bk. Câsiye, 45/24-27).Ölüm, ölmek değildir. Dünya hayatından, başka bir hayata geçiştir. Bu yeni hayat, Kabir (Berzah) hayatıdır. Ondan sonra “Diriliş” vardır. İnanıp sâlih amel işleyenlere sevinçli bir hayat, inançsızlara üzücü bir hayat başlayacaktır. Bu yeni hayat, sonlu değil, sonsuzdur. Allah Teâlâ insanın niçin yaratıldığını bildirir: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56. Ayrıca bk. Mü’minûn, 23/115). Başıboş bırakılmayacağını bildirir: “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!” (Kıyâmet, 75/36).Allah Teâlâ, insanı kendisini bilsin, öğrensin ve ibâdet etsin diye yarattı. Yaratılış gayesine uygun yaşayan insan, dünyada ve âhirette mutlu olur. Yaratılış gayesine uygun yaşamayanlar için ise ne dünyada ve ne de âhirette mutlu olmak mümkün değildir.Dünya, bir imtihan yeridir, âhiretin tarlasıdır. Kim bu dünyada ne ekerse, âhirette onu biçecektir. Allah Teâlâ, insanı yaratıp bu dünyaya göndermiştir. İnsana akıl, irâde vermiş ve insanı mükellef tutmuştur. İnsanın temel vazifesi, Allah’a kulluk etmektir. Bu, akıllı/deli olmayan her insanın zorunlu vazifesidir. İhtiyârî/isteğe bağlı değildir. Madem ki insanı yaratan, yaşatan, yediren, içiren, gördüren, konuşturan, yürüten, tutturan, düşündüren... Allah Teâlâ’dır. O halde akıllı insan, Allah’a günde beş kez teşekkür etmeyi/ibâdet etmeyi bir vazife bilmelidir.