Madem, enerji dolanık ve de örüntülü çalışıyor, dijital platformlarda 4M ,2M ,16M takipçiye sahip olan, TV'ler ve sahnelerde performans gösteren sanatçılar, bunca insanın enerjisinden, karmasından neden etkilenmiyor?

Örneğin pop sanatçılarının toplumla kurduğu ilişkiyi incelediğimizde ;
neşeli, eğlenceli bir şekilde bağ kurduklarına, daha çok sahne performansı gösterdiklerine şahit oluruz. Duygusal bir seviyede arabesk müzik yapan insanların, halkla kurduğu bağlantıyı incelediğimizde ise biraz isyankar ve de pop sanatçılarına oranla derinleşen bir bağ kurduklarını görürüz.

Bu noktada yoğun duygularla arabesk yapan sanatçılarla, pop müzik yapan sanatçıların, hayatlarını inceleyin. Pop müzik yapanlar, biraz daha rahat ve de enerjik bir hayatlarının olduğunu gözlemlersiniz. Kişi, hangi frekansta titreşirse onu hayatına çeker. Sistemde duygusallık yok demiş idik. Arabesk sanatçılarının hayatlarını incelemenizi tavsiye ederim. Arabesk müzik duygusallığın, zihinsel girdabın oluşum olarak karşımıza çıktığı 12’ci evin açılımıdır. Hukukçu ve siyasetçilerimizin beyin merkezleri kova, arslan, terazi karakteriyle davranış geliştirirken; toplumla aklı ön planda tutan, duygusal olmayan bir iletişim içinde davranış geliştirirler. Kova, toplumsal bilinci, aklı, analitik zekayı besleyen bir ontolojiyle çalışır.

Dolayısıyla siyaset ve hukuk toplumla duygusal, yılış yılış olmayan, fakat akıl ve idrak yönüyle bağ kurarak insanlara faydalı olmaya çalışırlar. Bu iki grubun beyin merkezleri, manyetik alanları enerji boyutunda bu sayede korunmuş olur. Siyasetçi ve iyi bir hukukçu olmak, duygusallıktan uzak bir akıl sahibi olmayı gerektirir. Bu durum “AKLI” temsil eden kovayı, “POTANSİYELİ” besleyen arslanı ve de “DENGEYİ” ifade eden teraziyi vurgulu yapar. Sağlıkçılar sadece kimyasal boyutla ilgilenmezler.. İnsan psikolojisine hitap ederek, hastalarına destek olmak isterler. Sağlıkçıların beyin merkezleri dayanıklı, geçirgen olmayan sıkı çalışan sağlıklı bir 6 ev ontolojisiyle sahadadır. 6’cı ev kişinin psikolojik dayanıklılığını ifade eder.

Şayet sağlıkçılarımız psikolojik bir üstünlük kuramasalardı mesleklerini icra edebilmelerinin mümkünatı yoktu . Bizler biraz kan gördüğümüzde başımız dönüyor, elimiz ayağımıza karışıyor değil mi?

İnsan, makro ölçekteki kainatın mikro karşılığı, evrendeki tüm titreşim ve frekans bilgisi insanın beyin merkezlerinde kodludur. İnsanlar, sadece duygu ve düşünce yoluyla enerji alış verişi yapmazlar. Kimyasal(hastalık) ve genetik mesajlar, kadersel mesaj alış verişindede bulunurlar.

Yazılarımda bir çok kez vurguladığım, bir hastaya vah vah demek, duygulu bir anlam yüklemekle hastadaki kimyasal mesajları kopyalar ve benzer döngüleri ortaya çıkartabilirsiniz.

Tüm bu anlatılanların ardına, duygusal ve de melankolik ruh yapınızla alıcı bir konumda insanların derinlerine, hastalıklarına, travmalarına girmeye ve de alt kişiliklerini dürtmeye kalkışırsanız sizi oracıkta sıkıştırır. Tüm hınçlarını sizden çıkartırken, enerji alanınızı delik deşik ederler Allah muhafaza.

İnsanı sevmek, insanlara yardımcı olmak isterseniz, yılış yılış duygulardan, cici bilgilerden uzak olmalısınız.

Umarım sanatçı, siyasetçi kimliklerin enerji boyutundan neden etkilenmediklerini biraz olsun anlamışızdır.

Hatta insan dinlediği şarkıyı kaderi yapıyor şarkıda geçen sözlerin aynısını hayatında yaşıyor

Bunu hep merak ederdim. Biz bir ortama girdiğimizde hemen nazar alıyoruz, rahatsızlanıyoruz. Ya da herhangi bir özellik ya da görünüşümüze yorum yapıldığında aynı şekilde. Ekran önündekiler bu kadar nazara nasıl ayakta kalıyorlar diye düşünürdüm.

Şeytanın uşağı şeytandan korkarmi bunu düşünün

Hz.Musa ile savaşan Firavun ömründe hiç hastalanmadı Allah c.c. ona hastalık bir grip bile ömründe hiç yaşatmadı peki ne oldu kendini üstün gördü tanrı ilan etti kendini bu yüzden aslında sanatçıların ünlülerin rahat bir hayat yaşadığını sanması aslında onların yanlışta olduguna delalettir.
Hastalık müminin günahlarına kefarettir sevap kazanır günahlarımız silinir. Tabiki imanlı insanlara böyledir sadece kimlik müslümanları bundan mahrumdur islam insanı zorlar Allah c.c.'una inanan biri nasılda zamanını boşa geçirebilirki kainatı Allah'ın yarattığına inanan bir insan nasıl olurda zamana uyup faiz yer Allah korusun.

Beyin merkezlerimiz her an, 12 burcun meydana getirdiği açı ve oluşumlarla; atom altı seviyede frekans bombardımanına tutulur.

Bahsedilen bu 12 burç ve kapsamı alanına giren gezegenlerin her birisi Allah’ın isimlerini titreşimsel olarak beyinlerimize nakşeder. Doğum anında kurulan bu astrolojik kontak, dünya yaşamında, kabir boyutunda ve kıyamet gününe dek devam ettiğini Allah dostları kitaplarında ifade etmişlerdir. Eskiler beynin aldığı bu astrolojik etkilere; alın yazısı demiş.

Burçlar, karakteristik verileri ortaya koyar. Örneğin 5 ve 11 aksı sağlam ve de güçlü olan bir siyasetçinin toplumsal seviyede önemli başarılara imza attığını gözlemleriz. Veya bir hukukçunun kürsüsü, astrolojik açılarla baktığımızda 5'inci evi sahnesi olur. Sanık ya da müvekkili ise 11'inci evinde konuşlanır. Hukukçunun 5’incu evine kova “AKIL” düştüğünde, 11. evine ise aslan “POTANSİYEL” düşer. İşte bu hukukçunun beyin merkezlerini enerji açısında korunaklı ve de çalışma sahasında başarılı yapar. Astrolojide beyin merkezleri 12 eşit parçaya ayrılmış ve her birisi belli konu başlıklarıyla tanımlanmıştır.

Sanatçıların, siyasetçilerin, hukukçuların beyin merkezleri, istisnasız toplumsal bilinçle ilişki içindedir. Başarılı avukatların bir çoğunun terazi Burcu astrolojide toplumsal bilinci ifade eden 11'inci eve düşmesi bilinen bir gerçekliktir.

Yorumlarda bir çok kişinin aklına takılan “Enerji enerji diyorsunuz da, toplumun gözü önünde sahnelere çıkan, konuşan insanlar, bahsettiğiniz bu karma ve enerjiden nasıl korunuyor? " sorusunun cevabı, yıldız ve gezegenlerin sanatçının sahnesine ve kollektif bilinçle kurduğu ilişkiye verdiği ışınım hareketiyle cevaplanabilir.

İçimizde avukat ya da siyasetle ilgilenenler varsa, aklına şu gelecektir. "Evet toplumsal seviyede aklımı ve irademi kullanırken, çekirdek aile içinde bu iletişim kalitemi sürdüremiyorum" diyebilirler. Bunun cevabını yengeç burcunun aldığı açılara veya 4'üncü evin ışınım hareketine bakarak verebiliriz. İnsan, toplumsal seviyede güçlü bir konumda olabilirken, aynı kontrolü ev hanesinden sağlayamayabilir. Bu bir imtihan sırrıdır. İnsan bu yaşama dört dörtlük gelmiyor. Biraz güç, biraz acziyet, bu iki kutup kişiye celal ve cemal dengesi verir.

İnsan beyni, 12 farklı burcun etki ve organizasyonu ile davranış geliştirirken, kişinin genetik mirası, bilinç seviyesi , iradesi ve son olarak veritabanında yer alan kayıtlarının tümü kişilik dediğimiz yapıyı meydana getirir.

Nerede bir kabiliyet ve istidat varsa orada, ilgili konuda ışınım hareketini sunan ve çeşitli vasıflara sahip gezegenlerin etki ve donanımı vardır. Bizleri üst boyutlarda izleyen veli bir kul, sesimizin tonundan, boyumuzdan, saçımızın renginden, kulaklarımızdan, tırnak yapımızdan, elimizin içindeki çizgilerden vs bizi çok daha kapsamlı okur ve hangi gezegenlerle irtibat halinde olduğumuzu bizlere ifade ederlerdi.

nazar inancli kusiye isabet eder,büyu itikatli insana tutar,musallat muslumanin bos anini gunahini kollar,vwrulen ornekteki sarkici turkucu hee ne zikkimsa ahiretini satmis Allahin lanet ettigi ugras olarak insan eglendiren kisiler,zaten cwgenbene yerini ayitmis,siyasetci dedigin kulun yaptigi kanunu Allah kanunlarina tercih etmis yani Allaha savas acmis taguti sistemin hizmetkarlari onlarin cegdnbem bileti on siradan....insan hayatini tamamen burclara astrolojiye vaslamak, kader olgusunu hafife almak yada yok saymak gibidir,lehfi mahfuzda yazilan kaderi degilde,yildizlara baglanmis kaderi kabul etmek gibidir ve zinhar bu inanc haramdir...

Çoğu sanatçının sık sık gittiği medyumlar var +hepsinin yüzüğünde bileğinde kolyesinde evinde kıyafetinde çok güçlü enerjisi olan doğal taşlar var sadece bu taşlarla bile nazara kötü enerjiye büyüden bile sıkıntı görmüyorlar zaten sadece bunları takip eden medyumlar bile var özellikle devlet başkanlarında

söylediklerinde cok haklisin,bu buyücü ve medyumlarin adi kibarlastirildi "yaşam koçu" oldu..

Abi bu taşlar hangileriyse biz de takalım