Faris4735 Nickli Üyeden Alıntı
Abim onlar sünnette var bidat nedir biliyormusun dibin dışında olanlar yani subhannqllah elhamdülillah allahu ekber ve verilen sayilar sünnettendir bunu peygamber efendimiz yapip bu şekilde öğrendik peygamber efendimiz kalkip subhannalih ebced(alfabe) hesabini çikarip o rakamda okumadi sadece 100 e tamamlamak icin veya allahin hoşnut olucagi bi zikir olucagini dusundu böyle yapti böyle gösterdi bidat kuran ve sünnette olmayan allahin o övdüğü 3 neslin yapmadiği öğretmediği ibadet olarak amel etmediği şeylerdir ibni arabiniz yokmu sizin o bile bidati seyie falan diğe ayirmamiş sünneti seyie demiş buda amellerde geçersizdir yani kalkip allahin tasvip etmediği usullerde allahin isminin matamatiksel olarak hesabibi yapip bununla bazi istifadeler edinme vs bunlara kalkişmak çok büyük yanlış kuranda ve sünnette olmayan bi metod bu nasil ki tilsim yazip çizmek manasi bilinmeyen şeyler yazip okumak haram sa yasaklanmişsa onlardan medet ummakta onlarla amel etmekte küfürdür zaten medet allahtan umulur yardim edenlerinde himmet edenlerinde en hayirlisi odur ve o tektir o hayy dır kayyumdur o diridir siz ölülerden kalkip yardim isterseniz hayy olan allahin sifatina karsi gelmiş olmuyormusunuz birazdaha geniş bakin akidenize bi uzaktan bakin kuran ve sünnet yönünden bakin ben kuran ve sünnet diyip duruyorum siz sünnette bulunan ama sizin amelinizle alakali olmayan bi delil sundunuz subhannallah 33 elhamdulillah 34 yani 100 yani 1 burda bi medot uygulanmamiş sadece bu şekilde tesbihatta bulunmanin çok faydasi ve güzelliği vardir iyi ameldir ama sen kalkip bunlarin alfabe hesabini yapip kaşima gözüme fayda gelecek beni sevecekler rizkim genisliyecek araci olarak matamatik gibi absuruk birseyi kilmis olursun allah samimiyetinemi yoksa sayinami bakar allah senin her kelimeni içinden geçirdiğini bilmezmi habir olan odur o herseyi işitir 1 kerede söylesen duyar 10000 defada bunun şifresi şudur allah bunu red etmez diye birşey demek zaten küfürdür ki siz bunu diyemiyorsunuz ama bu manaya cikiyor bunu yapmak güzeldir değil gozünüzde bu sekilde zikir cekersek bu yönümüz gelişir şu yönümüz gelişir sizin diğer dinlerden diğer akillardan haberiniz yokmu enerji olarak bilimsel belgesellere bakin bakalim onlar size sizin halinizin nedenini anlatsinlar birsryle özdeleştiğin zaman zaten ona doğru gidiyorsun misal allahin vedud ismini zikrediyor adam bazilari korkuyor hani cinlerden kötü şryleri cekiyor sizi o hale sokan şey aslinda sizin kendinizin bilincidir siz bilincinize neyi sokarsaniz onunla yaşarsiniz zikir çekerken kötü cinler rahatsiz eder izinsiz asla olmaz vs dersiniz bunun kuran ve sünnetle hiçbir alakasi yok oyüzden rahatça gelirler tabi bazilariniz mutlu hisseder zikir çekerken çünkü özdeleşmiştir misal ben bmw arabayi çok sevsem heleki beyazz hastalik diyilmi bu heryerde beyaz bmw görürüm neden çünkü onu düşünüyprum hayalim o aklimda o var hep onu gorüyorum sizde zikir de cektiğiniz zikri kendinizde görmeye başliyorsunuz vedud esmasi çektim pamuk gibo oldum herseyi seviyorum hasa mumkunmu bu ozaman rahman diyincede cok ca bagisliyan allahin bu sifatindan mi faydalaniyorsun yada kaviy diyince gücleniyormusun ? Gücmü geliyor böyle bi öğreti ne kuranda nede sünnette yok böyle birşey olsaydi peygamber efendimiz kaviy olan allahtir savaşlarimizdan önce kaviy zikrini cekin hemde ebced hesabiyla cekin ki allah sizi kaviylikle özdeleştirsin böyle birşey yok böyle birsey olmadi kuran ve sünnet eksik değildir kuran ve sünnrt bizim için yeter ben bunlari red etsem ebcedi rabitayi veya tasavvufun o 1100 lü yillardan beri dinimize soktuklari hurafeler bidatlar himmetler bilmem vahdeti vucutonlar hasa aynaya baktiklarinda allahi görüyolarmişya artik biz bir hiçiz diyolar allahla haşa bizzat konuşmuş demiş sen kimsin allah demiş ben senim ya birakin az kaldi müsait değilim buaralar sizin o üşenip okumadiğiniz kitaplari okuyorum bizzat o şahislardan size burda aktarmalar yapicam bakalim işin içinden nasil çikicaksiniz
Vahdeti vucud gibi bi akideye sahipsiniz allah u teala haşa yaratmadi içinde yarstti dersiniz allah ayeti kerimede arşa istiva ettiğini söylüyor zaten yaratanin vasfı bu değil içinde yaratmak da ne demek ozaman içinde şirklerde bulunuyor tövbe hasa tuvalette de o var tövbe hasa klozette o havaya yumruk attim hasa ona attim nasil bi akide bu hersey allah ta ne demek yaratmak birseyi yaratmak derken ne anliyoeaunuz arsa istiva etti den ne anliyorsun allah burdami arştami ? Allah heryeri görür işitir bilir bu ayrı ama allah herşeydir akidesi yanlış MECMU'UL FETAVA
TASAVVUF VE DERVİŞLİK ADI ALTINDA YAPILAN ZINDIKLIKLAR!
ŞEYH'UL İSLAM İBNU TEYMİYYE (661-728H) (Allah O'na rahmet etsin)
(Kaynak: Türkçe külliyat 2.cilt.Tevhid yayınları.)
İbn Teymiye'ye, her biri bozuk düşünceli kimselerden oluşan bir cemâatin durumu soruldu. Şöyle ki:
a-Bunlardan biri; Yûnus el-Kattâtî'nin. bağlılarını ve müridlerini, hesap gününün kötü akıbetinden ve acıklı azabından kurtaracağını iddia ediyor.
b- Bir diğeri ise: Ali el-Harirî'nin, kadınlar ve parlak gençler arasında bulunduğu zaman, erkeklik uzvunun kadınlık uzvuna dönüşme yeteneğine sahip bulunduğunu iddia ediyor.
c - Bir diğeri de; Peygamberlik dâvasında bulunarak şunu iddia ediyor ki, bir zaman gelecek, ortaya çıkacak; kendi dini ve şeriatı galip gelecek. Onun bu uğursuz şeriatına göre, kadınlar haram, livâta helâldir. İncir, badem, limon gibi bazı yiyecekler yasaktır. Ona tâbi olanlardan kimi namaz kılıyor, kimi namazı bırakmıştır. Bir çok günler, özel adamları O'nun etrafında toplanmaktadır.
İbn Teymiye buna şu cevabı verdi:
"Yûnus el-Kattâtî'nin kendisine tâbi olanları ve müridlerini hesap gününün kötü akıbetinden ve acıklı azabından kurtaracağı iddiasına şu genel cevap verilir:
Kim, herhangi bir şeyhin, müridlerini kıyamet günü azaptan kurtaracağını iddia ederse, kendi şeyhinin, Abdullah Oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'den üstün olduğunu iddia etmiş olur. Bunu diyen. Kimse tevbeye çağrılır; eğer bu sözünden vazgeçer ve tevbe ederse ne âlâ! Yoksa öldürülür.
Çünkü: Sahih hadiste Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğu sabittir:
"Ey Fâtıma! Seni hiçbir şekilde Allah’ın azâbından kurtaramam. Ey Peygamberin halası Safiyye! Sana Allah(ın azabın)a karşı hiç bir faydam olmaz. Ey Peygamberin amcası Abbas! Senin için Allah'a karşı hiçbir şey yapamam. Ama kendi malımdan dilediğinizi benden isteyin»
(Buhari, Vesaya 11 )
Yine sahih hadiste Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) (malının zekâtını vermeyenlerle ilgili olarak) şöyle buyurmuştur:
«Kıyamet günü, sakın içinizden biriniz, omuzunda böğüren bir deve olduğu halde karşıma çıkıp:
—Yetiş ey Allah'ın Resulü! diye medet istemesin. Çünkü o vakit ben ona derim ki:
—Allah (ın azabın)dan ben seni hiç bir şekilde kurtaramam.
Dini sana tebliğ etmiştim»
(Buhârî, Zekât 3, Cihâd 189; Müslim, İmâra 24, 26, 28; Dârimî, Zekât 31; ibn Hanbel 3/426, 5/ 228,285)
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in, buna benzer daha birçok sözleri vardır.
İmdi, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ehl-i beytine ve kendisine îman edip yardım eden ashabına:
«Ben sizi Allah'ın azabından kurtaramam!»
dediğine göre, nasıl olur da, nihayet Ashâb-ı Kirama en güzel şekilde tâbi olmaktan başka bir şey yapmak elinden gelmeyen bir Şeyhin, müridlerini azaptan kurtaracağı söylenebilir? Hem de, Allah'ın Kitabında ve Resûlüllah'ın sünnetinde, kıyametin dehşeti şu şekilde anlatılmışken:
«(Ey Habibim!) Hesap günü nedir biliyor musun? Evet, hesap gününün ne olduğunu biliyor musun? O gün, hiç kimsenin kimseye faydası olmayacak! O gün emir (yalnız) Allah'ındır»
(İnfitar:17-19)
"Hiç kimsenin kimseye fayda veremeyeceği o günden korkun!"
(Bakara 48)
Malûmdur ki, kıyamet günü peygamberlerin ve başkalarının şefaatten başka yapacakları bir şey yoktur. Sahih hadisle sabittir ki:
«İnsanlar, şefaat etmeleri için Âdem'e gelecekler. O:
—Ben kendimi kurtarmakla meşgulüm-» diyecek. Sırasıyla Nuh, İbrahim, Müsâ ve İsâ Peygamberler de böyle diyecekler. Bunların ulu'l-azm peygamberler oldukları unutulmamalıdır. Yaratıkların en efdalidir bunlar. İsâ (aleyhisselam) diyecek ki
—Siz, Allah Teala'nın, geçmiş ve gelecek tüm günahlarını bağışladığı Muhammed'e gidin.»
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki;
"Nihayet bana gelecekler. Ben Rabbimi görünce secdeye kapanacağım. O buyuracak ki:
—Ey Muhammedi Kaldır artık başını. Söylediğin dinlenilecek ve istediğin verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul olunacak.»
«Sonra benim için bir yer belirleyecek; oradakileri Cennete sokacağım»
(Buhari, Rikak 51 / Enbiya 3 ; Müslim, iman 322,326)
Yaratıkların en faziletlisi olmasına rağmen O, Rabbini görünce hemen şefaate kalkışmıyor da secdeye kapanıyor; O'na hamd ediyor. Sonra Allah O'na şefaat izni veriyor ve cennete girecek olanlar için O'na bir yer belirtiyor. İşte bu hâdise, Allah'ın:
«Kimmiş O'nun izni olmadan, huzurunda şefaat edecek” (Bakara 255) tarzındaki âyetlerini tasdik etmektedir.
Meleklerin, peygamberlerin ve mû'minlerin şefaat edecekleri sahih hadîslerle sabittir. Ancak Allah'ın izniyle ve belli ölçüde. Yani, şefaatçinin tercihine bırakılmış bir iş değil. Bu, şefaat edeceği bilinenler hakkında bir durumdur.
Bir kimse: «Şüphesiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) bütün müridlerini (tüm inanları) ateşten kurtaracaktır» dese yalan söylemiş olur. Çünkü, ümmetinden ateşe girecek olanlar vardır. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) onlar hakkında şefaatte bulunacaktır. Şeyhlere gelince, onların şefaatleri, Hz. Peygamberinki gibi değildir. Salih kişiyi Allah dilediği kimseler hakkında şefaatçi kılabilir. Ayrıca, şefaat ancak îman ehli için olacaktır.
Gelelim Şeyh Yûnus'un bağlılarına:
Bunların çoğu Allah ve Resulüne küfrediyor ve beş vakit namazı, Ramazan orucunu, Kâ'be-i Muazzama'ya haccı kabul etmiyor, Allah ve Resulünün haram kıldıklarını haram saymıyorlar. Bilâkis, Allah'a, Resulüne, Kur'an'a ve İslâmiyet'e dâir bir takma sövgûleri (küfürleri) vardır kî, bunları bilenler biliyor.
Bunların içinde yer alan câhil halk tabakası ise, onların iç yüzünü bilmemektedir. Bu avam kısmının İslâm anlayışları, diğer müslümanlarınki gibi olup, İslâmı Şeyh Yûnus'un taraftarlarından değil, diğer müslümanlardan öğrenmişlerdir. Şeyh Selûl, Cehlân, Sahbânî ve diğerleri gibi havas ise, namazın farziyetine inanmazlar; hattâ Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in peygamberliğini bile kabul etmezler.
Kuceli ve benzerlerinin şiirlerinde. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Kur'an ve İslâm hakkında, Yahudi ve Hıristiyanların bile rıza göstermiyecekleri sövgüler yer almaktadır. Bazıları, bu şiirlerin Yûnus'a âit olduğunu, bazılarıysa Yünus'a ait olmayan isnatlar olduğunu söylüyor. Ancak, şurası açıkça görülmektedir ki, bu kimseler küfür söylemekte ve bununla vecde gelmektedirler. İçlerinden biri yemeğe idrarını yaparak; «Oh! Yûnus ciğerimi ferahlatıyor. Bu, Yûnus'un gülsuyudur». gibi sözler söyledikten sonra bu ******* yemeği helâl sayarak yerler, üstelik bunun bereket getirdiğini söylerler.
Şu sözler de onların küfürlerindendir:
«İnsanları, helake düşmekten koruyan benim. Ben Rabbin içinde kendim için bir harem yaptım ve bu mahremiyet dairesinde ikamet ettim. İnsanları şaşkınlık vadilerinde terk ettim. Mûsâ'yı da Tûr'da bana secde eder bir halde bıraktım. Kıyamet günü yaratıkları fevc fevc görecek ve Nebisi olan İsâ'ya gelecek, o da onların ihtiyaçlarını giderecek.»
Onlar derler ki:
«Gelin camiyi yıkıp meyhane, minberi kırıp zünnâr yapalım. Kâğıtları (Kur'an sayfalarını) yırtıp tambura, Kadı'nın sakalını yolup tamburaya tel yapalım. Arşa çıkıp oturunca Arş çatırdadı, 'ey Muhammed' diye bağırınca un ufak olup gitti. Yedi deniz heybetimden çalkalandı durdu.»
Daha burada zikredemeyeceğimiz bundan beter nice saçmalıklar ve «Allah'ın çocuğu vardır», diyenlerin sözlerinden daha büyük nice küfürler.»
«Kadınların arasına girdiğinde, tenasül organı dişi organı haline gelen şeyhler var” sözüne gelince: uydurulmuş bir yalandır. Bahsedilen bu şeyhin tarikatında, İslama aykırı bir takım çirkin şeyler vardır; îslâmı bilenlerce ma'lûmdur. Onun adamları, ondan yazdıkları bir sürü küfriyyât nakletmektedirler.
Meselâ şu söz ondan nakledilenler arasındadır:
«Şayet yetmiş peygamberi öldürmüş olsam yine günahkâr olmam.»
Halbuki, bir peygamberi öldürmenin, kâfirliğin en büyüğü olduğu ma'lûmdur. Ayrıca Resûlüllah'ın şu hadisi vardır:
"Kıyamet günü insanların en şiddetli azaba uğrayacak olanı, bir peygamberi öldüren veya bir peygamber tarafından öldürülen kimsedir.»
Şayet:
«Şeyh, yaratılış ve kaderdeki gerçeği (levh-i mahfuzdan) görerek bunu söylemiştir. Çünkü kulların fiillerini yaratan Allah'tır»
denilecek olursa, bununla:
«özrü kabahatinden büyük olma» durumuna düşülmüş olur. Çünkü, eğer kader hüccet olsaydı, İblis, Fir'avun ve benzerleri, ne dünyada, ne de âhîrette kınanmazlardı. Kaderi hüccet olarak ileri süren bu kimseye biri saldıracak olsa, kızar ve onunla vuruşur. Şayet kader hüccet ise, (Allah'ın) irade ettiğini yapmak için hüccettir, şayet hüccet değilse ona dayanıp insanlara eziyet etmek için hüccet değildir. Bu durumda kader, Allah'ı ve Resulünü inkâr için hiç hüccet olur mu?
Âdem'in Musa'ya karşı kaderi hüccet olarak ileri sürmesinin sebebi, başına gelen bir musibetten Mûsâ'nın onu sorumlu tutup kınamasından dolayıdır. Yoksa Mûsâ onu Allah Teâlâ'ya karşı günah işlemesinden dolayı kınamış değildir, çünkü Âdem (aleyhisselam) tevbekâr olmuştu ve tevbekâr hiç günah işlememiş kimse gibidir. O Âdem'e: 'Bizi ve kendini neden cennetten çıkardın', demiş, o da: 'Ben yaratılmadan kırk yıl önce alnıma yazılan bir işten ötürü mü. beni kınıyorsun?' diye cevap vermiş ve bu suretle tartışmadan, Âdem galip çıkmıştı.
Aynen bunun gibi, babası ve başkaları tarafından başına musibet gelen herkese böyle davranması, ve kendini kadere teslim etmesi emredilir.
Nitekim:
«Hiç bir musibet başa gelmez ki, Allah'ın, izniyle olmasın...(Teğabün 11) buyurulmuştur.
Alkame'ye göre bu âyetle başına musibet gelen kişi kastedilmiştir. Bu kişi bunun Allah'tan olduğunu bilir, rıza ve teslimiyet gösterir.
Günah meselesine gelince, kul bunu işlememek mecburiyetindedir, eğer işlerse tevbe etmek, zorundadır. Tevbe eden ve pişmanlık duyan, atası Âdem'e benzer. Israr edip kaderi delil gösteren İblis'e benzer.
Yüce Allah,
«(Ey Resulüm) sabret, Allah'ın sözü gerçektir...»"
(Mü'min;77) buyurmuştur.
Mü'min musibete sabretmek, günah ve kusurlarından tevbe etmekle emrolunmuştur.»
Peygamberlik iddia eden, kadınlarla evlenmeyi haram kılarak erkeklerle ilişkiyi mübahlaştıran ve daha benzeri şeyler kendisinden nakledilen kişiye gelince, ondan söz etmeye gerek bile yoktur. O, bir kafir, pis bir mürteddir. O ve ona uyanların katli, müslümanların icmâıyla vaciptir. Böyle birine ya islâm anlatılır ve Allah kendisine hidâyet nasip eder, yahut da kendisine had uygulanarak öldürülür. Kim bu ikisinden birine güç yetirirse onu yapması lâzımdır; kim de, her ikisini yapmaktan âciz kalırsa, bilinmelidir ki Allah, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez. Ancak şurası bilinmelidir ki, iyiyi emredip onu benimsemek ve kötüye buğzedip ondan nefret etmek ve bu emir ve nehiyleri kudreti nisbetinde yerine getirmek, İslâmi bir borçtur. Nitekim Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) sahih hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:
«Sizden kim bir münker görürse, ona eliyle mâni olsun. Eliyle mâni olamazsa diliyle, diliyle de mâni olamazsa kalbiyle mâni olsun. Bunun ötesinde artık zerre kadar İman yoktur.»
Allah Sübhânehû ve Teâlâ her şeyi en iyi bilendir."
Bildiğin filozoflari başimiza evliya olarak koydunuz yazik size onlar dusunurken bidati atladilar onlar kuranda ve sünnrtte olmayan hitamlarda bulundular peygamber efendimiz dışında kim miraca çıktı bi bakın bakalim yazin googleye beyazid bestami miraç olayi diye size anlatsin beyazid veliyullahmiş ya hani.
|