|
Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz. |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Celcelutiye vahiy mi?
Selamun aleykum celcelutiye vahiy yoluyla mi inmiştir kuranda bahsi geçer mi bi kac hocayi dinledim celceltuyeyi dua olarak kabul etmeyenlerde vardir vahiy yoluyla inmemis diyolar ve celcelutiye kaç beyit 101 tane olani biliyoruz 450 beyit olan da varmis eger 450 y se neden bi kismi paylaşilmişta bi kismi paylaşilmamiş teşekkur ederim hayirli guñler
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.) |
#2
|
|||
|
|||
Butun beyitleri verilmezken, sir gibi saklanirken insanlara okuyun denilmesini de sağlıklı bulmuyorum. Diger taraftan saklanma sebebini de doğru buluyorum. Her bilgi herkesin eline geçerse kötülükten başımızı kaldıramayız 101 beyit olanı da var 122 beyit olanı da var. Bir dönem okudum evet çok güzel bir dua. Guzel diyorum çünkü süryanice bilmiyorum. Türkçeden anlamını okuyunca güzel Kuran-i kerim gibi kitabımız dururken her derdimize bir çare verilmişken benim acımdan başka dualara gerek yok. Bu benim şahsi düşüncemdir. Ilmi olanlar için farklı olabilir.
|
#3
|
||||
|
||||
Hz. Peygamber (asm)'e gelen vahiy, biri sarih/açık vahiy, diğeri zımnî/gizli vahiy olmak üzere iki çeşittir.
Sarih Vahiy: Bu çeşit vahiy, doğrudan doğruya Allah'tan geldiği için, Hz. Peygamber (asm)'in onda hiç bir müdahalesi yoktur. O, bu hususta sadece bir tebliğci veya bir tercümandır. Bu sarîh vahiy iki şekilde ortaya çıkmıştır: a. Kur'an-ı Kerim: Hz. Peygamber (asm)'in buradaki görevi, sırf tebliğden ibarettir. b. Kudsî hadisler: Mânası Allah tarafından ilkâ edilen bu çeşit vahiyler konusunda da Hz. Peygamber (asm)'in görevi sadece tercümanlıktır. Zımnî Vahiy: Zımnî vahiylerde söz konusu olan her hangi bir husus, özet halinde gelir ve genel hatlarıyla vahiy ve ilhama dayanır. Konunun tasviri, şekillendirilmesi, detaylarla ilgili açıklanması ise, Hz. Peygamber (asm)'e bırakılır. Hz. Peygamber (asm), vahy-i zımnî ile gelen hususları bazen ilhamla, bazen vahiyle, bazen de kendi feraset ve içtihadıyla açıklar. (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, s.86) Celcelutiye kasidesinin kendisi değil, onun aslını teşkil eden muhtevası itibariyle bir kudsi hadis gibi veya zımnî bir vahiy olarak telakki edilebilir. Bu tür vahiylerin Kur’an’da yeri yoktur. Cevap 2: Aslî muhtevası itibariyle zımnî bir vahiy olarak telakki edilen Celceltuye'yi, Hz. Ali (ra) şerh edip açıklayarak manzum bir kaside halinde düzenlemiştir. Kasidenin kendisi Arapça’dır ve Arapça kaside sitilinde tanzim edilmiş, ancak Allah’ın bazı isimleri ve diğer bir takım sözcükler Süryanîce'dir. Bunun bir çok hikmeti olabilir: Evvela, âlimlerin birldirdiğine göre, Celcelutiye, engin bir kapsama sahip sırları ihtiva eden ve ism-i azam sırrını taşıyan bir kasidedir. Daha önce İbranîce ve Süryanîce konuşan bir çok peygamber bu kasidenin aslî muhtevasıyla münacatta bulunmuş ve o sayede değişik sıkıntılardan kurtulmuşlardır.(bk. Gümüşhanevî, Mecmuatu’l-Ahzab, Şazelî bölümü, s. 508-525). Hz. Ali (ra) de bu muhtevayı tanzim ederken eski peygamberlerin hatırasını yad etmek maksadıyla Süryanîce sözcükler kullanmış olabilir. İkincisi; Bu sırlı ve ism-i azam sırrını taşıyan bu kasideyle ehil olanların dikkatini çekmiş ve bazı sırları onlarla paylaşmış olabilir. İmam Gazalî, hocası İmam Nureddin el-Isfahanî, İmam Ahmed el-Bunî ve Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî’ye göre, Celcelutiye kasidesinin aslı vahiydir. Zahir ve batın ilimlerinin ünlü üstadları olan bu alimlerin kanaatlerine iştirak etmek ve onların bilgi ve beyanlarına itimat etmekte -ilmen ve dinen- bir sakınca görmemekteyiz. Ancak bu kasidenin aslının vahiy olduğuna inanmamak da, inanmak da kişiyi dinen bir sorumluluk altına sokmaz. ---------- Post added 09.06.21 at 23:14 ---------- Hz. Peygamber (asm)'e gelen vahiy, biri sarih/açık vahiy, diğeri zımnî/gizli vahiy olmak üzere iki çeşittir. Sarih Vahiy: Bu çeşit vahiy, doğrudan doğruya Allah'tan geldiği için, Hz. Peygamber (asm)'in onda hiç bir müdahalesi yoktur. O, bu hususta sadece bir tebliğci veya bir tercümandır. Bu sarîh vahiy iki şekilde ortaya çıkmıştır: a. Kur'an-ı Kerim: Hz. Peygamber (asm)'in buradaki görevi, sırf tebliğden ibarettir. b. Kudsî hadisler: Mânası Allah tarafından ilkâ edilen bu çeşit vahiyler konusunda da Hz. Peygamber (asm)'in görevi sadece tercümanlıktır. Zımnî Vahiy: Zımnî vahiylerde söz konusu olan her hangi bir husus, özet halinde gelir ve genel hatlarıyla vahiy ve ilhama dayanır. Konunun tasviri, şekillendirilmesi, detaylarla ilgili açıklanması ise, Hz. Peygamber (asm)'e bırakılır. Hz. Peygamber (asm), vahy-i zımnî ile gelen hususları bazen ilhamla, bazen vahiyle, bazen de kendi feraset ve içtihadıyla açıklar. (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, s.86) Celcelutiye kasidesinin kendisi değil, onun aslını teşkil eden muhtevası itibariyle bir kudsi hadis gibi veya zımnî bir vahiy olarak telakki edilebilir. Bu tür vahiylerin Kur’an’da yeri yoktur. Cevap 2: Aslî muhtevası itibariyle zımnî bir vahiy olarak telakki edilen Celceltuye'yi, Hz. Ali (ra) şerh edip açıklayarak manzum bir kaside halinde düzenlemiştir. Kasidenin kendisi Arapça’dır ve Arapça kaside sitilinde tanzim edilmiş, ancak Allah’ın bazı isimleri ve diğer bir takım sözcükler Süryanîce'dir. Bunun bir çok hikmeti olabilir: Evvela, âlimlerin birldirdiğine göre, Celcelutiye, engin bir kapsama sahip sırları ihtiva eden ve ism-i azam sırrını taşıyan bir kasidedir. Daha önce İbranîce ve Süryanîce konuşan bir çok peygamber bu kasidenin aslî muhtevasıyla münacatta bulunmuş ve o sayede değişik sıkıntılardan kurtulmuşlardır.(bk. Gümüşhanevî, Mecmuatu’l-Ahzab, Şazelî bölümü, s. 508-525). Hz. Ali (ra) de bu muhtevayı tanzim ederken eski peygamberlerin hatırasını yad etmek maksadıyla Süryanîce sözcükler kullanmış olabilir. İkincisi; Bu sırlı ve ism-i azam sırrını taşıyan bu kasideyle ehil olanların dikkatini çekmiş ve bazı sırları onlarla paylaşmış olabilir. İmam Gazalî, hocası İmam Nureddin el-Isfahanî, İmam Ahmed el-Bunî ve Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî’ye göre, Celcelutiye kasidesinin aslı vahiydir. Zahir ve batın ilimlerinin ünlü üstadları olan bu alimlerin kanaatlerine iştirak etmek ve onların bilgi ve beyanlarına itimat etmekte -ilmen ve dinen- bir sakınca görmemekteyiz. Ancak bu kasidenin aslının vahiy olduğuna inanmamak da, inanmak da kişiyi dinen bir sorumluluk altına sokmaz. ---------- Post added 09.06.21 at 23:15 ---------- Celcelûtiye, Hz. Resul-i Ekrem'in (asm) derslerine istinaden, Hazret-i Ali (ra) tarafindan te'lif edilen Süryanice bir kasidedir. Esas manasi bedi' demektir. Mecmuatü'l-Ahzab'ın birinci cildinde yer almaktadır. Bediüzzaman, Gazali gibi çok imamların Celcelûtiye'yi şerh ettiklerini söylemiştir. Konu ile ilgili bir çok kitap mevcuttur. İmam Gazali’nin celecelutiye şerhi, Ziyaaddin Gümüşhanevî Hazretlerinin derlediği Mecmuatu’l-Ahzap adlı eserinin “Şazelî” adlı cildin 508. sayfasından itibaren başlar. Ancak bu şerhler, kelimelerin açıklamasından ziyade kasidede yer alan beyitlerin hassalarını açıklayan bir mahiyettedir. Süryani kelimelerden az bir kısmının anlamı verilmiştir. Celcelutiye'nin kendisi ise, aynı cildin, 499-531 sayfaları arasında yer almaktadır. Kasidedeki bütün beyitlerin altında onların ebced değerleri de yazılmaktadır. Hazret-i Ali (ra) tarafından Celcelutiye adıyla ve cifir ilmine göre bir çok tarih de düşürülerek Süryani diliyle nazmedilmiş ve kaside haline getirilmiştir. Yüksek ve tesirli bir duadır. Bir isimler hazinesidir. Allah`ın rahmetini celb etmesi hasebiyle bir rahmet hazinesi veya bir cennet hazinesi demek de mümkündür. Allah`ın en büyük ismi olan ism-i a'zam bu duanın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duayı okuyarak Allah`a sığınan kimsenin, dünya ve ahiret işlerinde çok kolaylıklar ve bereketler göreceği müjdelenmiştir. .
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.) |
#4
|
||||
|
||||
Cebrail Aleyhisselam Peygamber Efendimiz`e (asm) dedi ki:
"Ya Muhammed! Rabb'in sana selam ediyor ve selamın en mükerremini sana tahsis buyuruyor. Sana bu hediyeyi ihsan buyurdu." Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm): "Ey kardeşim Cebrail! Bu hediye nedir?" dedi. Cebrail Aleyhisselam: "Bu hediye, içinde İsm-i Azam ile en kapsamlı kasem bulunan büyük duadır." diye cevap verdi. Peygamber Efendimiz (asm): "Ey kardeşim Cebrail! Bu duanın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır?" diye sordu. Cebrail Aleyhisselam dedi ki: "Ya Muhammed! Bu duanın adı Bedi`dir (Celcelutiye). İçinde en yüksek kasem ve İsm-i Azam vardır. O İsm-i Azam ki: 1. Arş-ı Ala`nın kenarına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Allah`ın arşını taşıyan melekler bu arşı kaldıramazlardı! 2. Güneşin kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, güneşin ışığı ve nuru olmazdı! 3. Ay`ın kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, ay ışık veremezdi. 4. Cebrail Aleyhisselam`ın kanadına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Hazret-i Cebrail yer yüzüne inemez, semaya çıkamazdı! 5. Mikail Aleyhisselam`ın başına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı yağmurlar ve damlalar ona itaat etmezlerdi. 6. İsrafil Aleyhisselam`ın alnına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı sur üfleyemezdi. 7. Azrail Aleyhisselam`ın elinin üzerine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, mahlukatın canlarını alamazdı. 8. Yedi kat göklere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı gökler yükselemezdi. 9. Yedi kat yerlere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, yedi kat yerler, şimdi olduğu gibi sabit olmazdı! Bu ismi Adem Aleyhisselam okumuştur! (İmam-ı Gazali, Celcelutiye, s.561)" @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.) |
#5
|
||||
|
||||
Bediüzzaman Hazretleri On Sekizinci Lem'a’nın ön sözünde;
"Risale-i Nur şakirtlerine işâret eden Hazret-i Ali'nin (r.a.) bir kerâmet-i gaybiyesidir. Gizli kalmış gaybî mühim bir mucize-i Ahmediye'yi (a.s.m.) beyân eder."(1) diyerek, konunun öncelikle Efendimiz (asm)'in bir mucizesi ve "Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır." işâretine mazhar Hz. Ali (k.v.)'nin bir kerâmeti olarak takdim etmektedir. Soruda sorulan metin şu şekildedir: "Sonra Hazret-i Cebrâil'in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevî'de getirip Hz. Ali'ye (r.a.) Sekine nâmıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: 'Ben Cebrail'in şahsını yalnız alâimü's-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum.' diyerek ..."(2) Görüldüğü üzere, Hz. Ali'ye (r.a.) inen bir Sekine’den bahis vardır, yoksa -hâşâ- Peygamberâne bir vahiyden değil! Bahse konu Sekine, Mecmuatü'l-Ahzabta Kaside-i Ercûze şeklinde geçmektedir. Allah'ın altı İsm-i Âzamı olan Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs isimleri ile bir dua-yı münâcattır. Bediüzzaman Hazretleri bu "Sekîne" tâbir edilen İsm-i Âzam'ın okunma şeklini de "yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimî vird edinmeli... "(3) şeklinde dile getirmektedir. İtirâz edilen husus, ifâdede geçen Sekine nâmıyla bir sayfa ise, sayfadan murad ilahi bir ilhamvâri mesajdır, yoksa Efendimiz (asm)'e inen vahiy sayfaları ile karıştırılmamalıdır. Şâyet itiraz Hz. Cebrâil'i (a.s.) görmüş olma keyfiyeti ise, başta Hz. Aişe, Hazret-i Ömer, İbni Abbas, Üsâme bin Zeyd, Ümmü Seleme, Sad İbni Ebî Vakkas gibi pek çok sahâbe Hz. Cebrâil'i (a.s.) Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilân etmektedirler. Şayet itiraz "sayfanın kucağına düşme" keyfiyeti ise, İmamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır: "Onlar vahiyle Peygamber'e (a.s.m.) nâzil olduğu vakit, İmam-ı Ali'ye (r.a.) emretti; "Yaz." O da yazdı, sonra nazmetti."(4) Konuyu özetlemek gerekirse; Hz. Cebrail (a.s.) Peygamberimiz'in (asm) huzuruna geldiği vakit, altı İsm-i Azam'lı münâcat duasını, murad-ı ilâhi gereği, İlim Şehrinin Anahtarı Hz. Ali’ye (r.a.) nazmetmesi için getirmiş, Efendimiz'de (asm) Hz. Ali'ye Sekineyi bir Kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı İlâhi, nazmetme işlevini Hz.Ali'nin yapması istediğinden, Bediüzzaman Hazretleri Hz. Ali' nin (r.a.) kucağına düşmüş şeklinde belirtmektedir. Sekine hakkında Kur'ân-ı Kerim'de geçen; "Mü'min'lerin kalplerine, imanlarına iman katıp, arttırsınlar diye, Sekine (güven duygusu ve huzur) indiren O'dur." (Fetih, 48/4) ayetin tefsirinde Elmalı Hamdi Yazır; Hz. Ali'nin (r.a.) Sekine ile neyi kastettiğini şöyle açıklamaktadır: "Sekîne mü'min'in kalbine sakin olup onu güvenli kılan melektir." Sekine ifâdesini pek çok Hâdis-i Şerif'te de görmek mümkündür. Bir zât Kehf suresini okuyordu. Yanında da iki uzun iple bağlı olan atı duruyordu. Derken etrafını bir bulut kapladı. Ve bu bulut ona yaklaşmaya başladı. At da bu durumdan huysuzlanmaya, ürkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah'a (asm) gelip vak'âyı anlattı. Hz. Peygamber (asm) ona şu açıklamada bulundu: "Bu sekine idi, Kur'ân için inmişti." Resulullah (asm) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekine iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemâatte anar."(5) Ben şehâdet ederim ki Ebu Hüreyre ve Ebu Said (r.a.) Resulullah (asm)'ın şöyle söylediğine şehâdet ettiler: "Bir cemâat oturup Allah'ı zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah'ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek) lerle anar."(6) Netice olarak; Hz. Ali'nin (r.a.) Sekine mâhiyetinde İsm-i Azam duasını nazmetme keyfiyetine mazhar olmasının Ehl-i Sünnet perspektifinde bir sakıncası yoktur. Bu Hz. Ali'ye inen bir vahiy değildir, Efendimiz (asm)'e inen İsmi Azam duasının, Hz. Ali'ye bildirilmesidir. İlave bilgi için tıklayınız: Cevşen-ül Kebir. Dipnotlar: (1) bk. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem'a. (2) bk. age. (3) bk. a.g.e Yirmi Sekizinci Lem'a Birinci Mesele (4) bk. Şualar, Sekizinci Şua. (5) bk. Ebû Dâvud, Salât 349, 1455. H.; Tirmizî, Kırâ'at 3, 2946 H.; Müslim, Zikir 38, 2699 H; İbnu Mâce, Mukaddime 17, 225. H. (6) bk. Müslim, Zikr 39, (2700); Tirmizî, Daavât 7, (3375). Selam ve dua ile... ---------- Post added 09.06.21 at 23:21 ---------- Bediüzzaman Hazretleri On Sekizinci Lem'a’nın ön sözünde; "Risale-i Nur şakirtlerine işâret eden Hazret-i Ali'nin (r.a.) bir kerâmet-i gaybiyesidir. Gizli kalmış gaybî mühim bir mucize-i Ahmediye'yi (a.s.m.) beyân eder."(1) diyerek, konunun öncelikle Efendimiz (asm)'in bir mucizesi ve "Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır." işâretine mazhar Hz. Ali (k.v.)'nin bir kerâmeti olarak takdim etmektedir. Soruda sorulan metin şu şekildedir: "Sonra Hazret-i Cebrâil'in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevî'de getirip Hz. Ali'ye (r.a.) Sekine nâmıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: 'Ben Cebrail'in şahsını yalnız alâimü's-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum.' diyerek ..."(2) Görüldüğü üzere, Hz. Ali'ye (r.a.) inen bir Sekine’den bahis vardır, yoksa -hâşâ- Peygamberâne bir vahiyden değil! Bahse konu Sekine, Mecmuatü'l-Ahzabta Kaside-i Ercûze şeklinde geçmektedir. Allah'ın altı İsm-i Âzamı olan Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs isimleri ile bir dua-yı münâcattır. Bediüzzaman Hazretleri bu "Sekîne" tâbir edilen İsm-i Âzam'ın okunma şeklini de "yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimî vird edinmeli... "(3) şeklinde dile getirmektedir. İtirâz edilen husus, ifâdede geçen Sekine nâmıyla bir sayfa ise, sayfadan murad ilahi bir ilhamvâri mesajdır, yoksa Efendimiz (asm)'e inen vahiy sayfaları ile karıştırılmamalıdır. Şâyet itiraz Hz. Cebrâil'i (a.s.) görmüş olma keyfiyeti ise, başta Hz. Aişe, Hazret-i Ömer, İbni Abbas, Üsâme bin Zeyd, Ümmü Seleme, Sad İbni Ebî Vakkas gibi pek çok sahâbe Hz. Cebrâil'i (a.s.) Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilân etmektedirler. Şayet itiraz "sayfanın kucağına düşme" keyfiyeti ise, İmamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır: "Onlar vahiyle Peygamber'e (a.s.m.) nâzil olduğu vakit, İmam-ı Ali'ye (r.a.) emretti; "Yaz." O da yazdı, sonra nazmetti."(4) Konuyu özetlemek gerekirse; Hz. Cebrail (a.s.) Peygamberimiz'in (asm) huzuruna geldiği vakit, altı İsm-i Azam'lı münâcat duasını, murad-ı ilâhi gereği, İlim Şehrinin Anahtarı Hz. Ali’ye (r.a.) nazmetmesi için getirmiş, Efendimiz'de (asm) Hz. Ali'ye Sekineyi bir Kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı İlâhi, nazmetme işlevini Hz.Ali'nin yapması istediğinden, Bediüzzaman Hazretleri Hz. Ali' nin (r.a.) kucağına düşmüş şeklinde belirtmektedir. Sekine hakkında Kur'ân-ı Kerim'de geçen; "Mü'min'lerin kalplerine, imanlarına iman katıp, arttırsınlar diye, Sekine (güven duygusu ve huzur) indiren O'dur." (Fetih, 48/4) ayetin tefsirinde Elmalı Hamdi Yazır; Hz. Ali'nin (r.a.) Sekine ile neyi kastettiğini şöyle açıklamaktadır: "Sekîne mü'min'in kalbine sakin olup onu güvenli kılan melektir." Sekine ifâdesini pek çok Hâdis-i Şerif'te de görmek mümkündür. Bir zât Kehf suresini okuyordu. Yanında da iki uzun iple bağlı olan atı duruyordu. Derken etrafını bir bulut kapladı. Ve bu bulut ona yaklaşmaya başladı. At da bu durumdan huysuzlanmaya, ürkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah'a (asm) gelip vak'âyı anlattı. Hz. Peygamber (asm) ona şu açıklamada bulundu: "Bu sekine idi, Kur'ân için inmişti." Resulullah (asm) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekine iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemâatte anar."(5) Ben şehâdet ederim ki Ebu Hüreyre ve Ebu Said (r.a.) Resulullah (asm)'ın şöyle söylediğine şehâdet ettiler: "Bir cemâat oturup Allah'ı zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah'ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek) lerle anar."(6) Netice olarak; Hz. Ali'nin (r.a.) Sekine mâhiyetinde İsm-i Azam duasını nazmetme keyfiyetine mazhar olmasının Ehl-i Sünnet perspektifinde bir sakıncası yoktur. Bu Hz. Ali'ye inen bir vahiy değildir, Efendimiz (asm)'e inen İsmi Azam duasının, Hz. Ali'ye bildirilmesidir. İlave bilgi için tıklayınız: Cevşen-ül Kebir. Dipnotlar: (1) bk. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem'a. (2) bk. age. (3) bk. a.g.e Yirmi Sekizinci Lem'a Birinci Mesele (4) bk. Şualar, Sekizinci Şua. (5) bk. Ebû Dâvud, Salât 349, 1455. H.; Tirmizî, Kırâ'at 3, 2946 H.; Müslim, Zikir 38, 2699 H; İbnu Mâce, Mukaddime 17, 225. H. (6) bk. Müslim, Zikr 39, (2700); Tirmizî, Daavât 7, (3375). Selam ve dua ile...good
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.) |
#6
|
|||
|
|||
Alıntı:
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] birinci bunlar ne? -) İkincisi copy paste yapılan hiç bir şeyi ben okumuyorum. Kendi görüşün bilgin düşüncen ne ise bunları paylaşırsan sevinirim. Celcelutiye hakkında derinlemesine bir bilgim yok. Ben sana sorduğum soruya bunlar da cevap değil ayrıca. Soru şu; Hadis usülüne göre altın silsile açısından bakılınca senedinde ihtilaf olmayan bir hadis göremedim. Sen gördüysen yaz dedm. Ama gördüğüm kadarıyla sen mesleyi polemik haline getirdin. Cevşeni Kebir ile aynı minvalde düşününce direk efendimize indirildi eyvallah sahih bir hadis bulamasak da itikadi bir meslee değil deyip geçeriz. Fakat diyelim ki vahiy idi eyvallah, neden Süryanice? Bak benm buna cevabım var. Herşey Arapça da neden bu Süryanice? Efendimize Süryanice mi indi? Yahu bak bu cvplar bende var ama sende yok. Öle copy past ile etiketletleme beni neye etiketledin yani? Gazalinin kelamı bir senet olmaz sünnete. |
#7
|
|||
|
|||
Ayrıca....
Benm Celcelutiye ile bir alıp veremediğim de yok hem. Sahih bir metin de olabilir. Bilemem ki Allahu alim. Sahih olsa da olmasa da itikadi bir mesele değil bu. Haliyle önemli de değil. Cevşen ile ilgili o kadar çok ihtilaf var ki mesela oturur okurum severek de okurum ben. Yani burda mesele o oldu bu oldu olmadı değil. Sohbette de dedim sana sahih bir hadis var ise neden inanmayalım? Sen mesleyi ve anlatmak istediğim şeyi çok ama çok yanlış algılamışsın. Biz hadislerin sahihliğinin nasıl anlaşılacağını konuşurken sen meseleyi cümle arasında geçen bir konuya indirgeyip bir polemik yaratarak beni içine çekmeye çalışmanı çok saçma buluyorum. Rica ediyorum bir daha bu tarz meseleler de etiketleme beni. Bu itikadi imani bir mesele değildir, bizim tartıştığımız konu ile zerrece ilgisi yoktur. Okumak isteyen okuyabilir bir itirazımız da yoktur. Bu tarz meselelerden biz beriyiz. |
#8
|
||||
|
||||
Alıntı:
__________________
'Muhammedün Seyyidü’l-Kevneyni; / Ve’l-Ferikayni min Arabi’n ve min Acemi' (Muhammed (s.a.v) |
#9
|
||||
|
||||
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] abi aslinda sitedeki hocalarin gorusunu istedim yanliz dun chatta bu konuyu tartisinca derinlemesine araştrdimm bulduklarimida buranin altina topladim bunlarin disinda ilave edecek var ise etsinn olmayan aklim ile kimseye oyun oynamam o an merak ettim ve sitedeki hocalarin gorusunu almak istedim hoş erzurum icin buldum bulusturdum tenezul edip okumamis bile ugrasmam artik
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.) |
#10
|
||||
|
||||
Celceluşıncılar sizi...
Bi çözemediniz meseleyi Sami abinin sorusu gözüme ilişti hazır kimse cevap vermemişken bende ona yazayım da çorbada tuzumuz olsun Celcelutiye cifir ilmiyle yazıldığı için şifrelidir bu yüzden suryanice arapca kelamlar bulunur içinde.. Zaten şifreli bi lisan ile kaleme Hz Ali tarafından kaleme alinmasa da idi her okuyan padişah benim derdi Şimdi bu forumdaki diğer kardesler ve diğer sorulara cevap verenler için bi kelam edelim ; Birisi hususen size soru soruyorsa sorunun cevabını bilmiyor veya inanmiyorsaniz şu cevabı verin ; bu mesele benim nazarımda veya itikadimda yoktur ama bu olmayacağı anlamına gelmez Ben desem ki gözümde katarak var yıldızları göremiyorum demekki yoktur yıldızlar ; ne derler bana ? Ya körsün ya yalancısın sen derler veya derler ki kaç paralık adamsın ki senin sözünü nazara alalım biz (bana böyle derler herhal) Bu forumdaki diğer mesajlar içinde diğer cevaplar içinde geçerli bu konudaki sevdiğim kardeşlere değil lafım ama burda parmaklar ile yazılan kelaminda bi sorgusu olur okuyanlar şahit tutulur o yüzden dikkatli yazalım çizelim konuşalım
__________________
ve lakin cürmümüz vağfur,hatamız cümlece meşhur. To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Sarih Vahiy ve Zımnî Vahiy ile Celcelutiye | Och | Celcelütiyye ve Havassları | 1 | 18.07.24 23:03 |
Celcelutiye vefki (Celcelutiye Kübra Daveti) | MrBerkHD | Celcelütiyye ve Havassları | 45 | 16.07.24 12:43 |
Celcelutiye duası vahiy midir ? | madlen | Celcelütiyye ve Havassları | 10 | 12.07.20 04:59 |
Rüyada Vahiy | Havasokulu | V-Y Harfleri Rüya Tabirleri | 0 | 07.10.17 00:51 |
Vahiy Cini | Caan | Rüya ve Rüya Tabirleri | 2 | 13.01.17 14:17 |