Rabıta yapmak şirk midir? - Sayfa 16 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #151  
Alt 18.05.21, 20:23
 
Üyelik tarihi: 19.03.18
Bulunduğu yer: balikesir
Mesajlar: 322
Etiketlendiği Mesaj: 40 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çok yazılıp çizilmiş neredeyse hepsini de okudum diyebilirm. Okuduğum onca şeye rağmen diyebilirm ki şirk değilse bile bid'ad dir, caiz değildir. Bu bağlamda kısa bir incelme yapacak olursak ki isabet oldu yukarıda bir dostumuz da Maide suresi 35. Ayetten dem vurmuş. Evvela Bu bağlamda bir küçük bir inceleme yapacak olursak;
Öncelikle ayetin mealini hatırlatmakta fayda görüyorum.
"Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun ve O'na yakınlaşmak için vesile arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki Kurtuluşa eresiniz"

Arapçaya hakim yada bir tık tefsir ilmine sahip dostlar bilirler ki buradaki "el vesile" kelimesi öncesinde belirlenmiş olan, çerçevesi belli olan yada bu tarz bir anlama çıkan bir kelimedir. (bazen bazı kelimelerin Türkçe karşılığını bulmakta zorlanılılabiliyor.) yani Kur'an da bahsi geçen el vesile kelimesinin çerçevesi ibadetler doğrultusunda tamamıyla çizilmiştir. Çizilmemiş olsaydı eğer biri çıkıp diyebilirdi "bence Allah'a beni yaklaştıracak olan tek ayak üstünde durmak. Ben bunu Allah'a yaklaşmak için vesile kılıyorum." fakat Allah'ın resülünün öğrettikleri arasında vesile arayışı bakımından kur'an'ın çizdiği çerçeve, sabit ibadetler haricinde herhangi başka bir uygulama göremiyoruz. Allah Zülcelal, O'na nasıl kulluk edileceğini resülü üzerinden, Kur'an'da yine bizzati kendisi izah etmektedir.
Haliyle Allah'ın hikmet (anlama/anlatma/ tatbik edebilme yetisi) ile rızıklandırdığı resülünden öğrenmediğimiz biçimde daha fazla ibadet etme yada yeni uygulamalar yeni ibadetler, uygulamalara tabi olmak en basit hali ile bid'ad dir.
Zira şeri Şerife uymayan tüm uygulamaların bazı haller yaşansa dahi istidraç dan olacağını, kabul edilemeyeceğini imam Rabbani doğru hatırlıyorsam 14. Mektubatında anadoluya gönderdiği bir halifesine çok ağır sözlerle izah ediyor. Bakmanızda fayda var.

Yine Maide 35 ayeti bakımından bu vesilenin bazı kimseler olabileceği vurgusu yapılmış. O meseleye de değinmekte fayda görüyorum.
Evvela vesile olacak bir kimseye neden gerek duyulur? Sorusuna bir cevap arayacak olursak genelde şu söyleniyor; efendim biz günahkar kullar Allaha dua etsek de icabet olunmaz yada o kişi çok takva vs gibi söylemler le karşılaşıyoruz ki bu Allah'ın ben kullarımın hepsine yakınım kelamını (haşa ve kella) yalanlamaktadır.
Bu ayette "el vesile" kelamının ucu eğer boş bırakılmış olsaydı o gün ki müşriklere şunu deme hakkı doğardı "Allah'a yakışacak vesileler aramamızı senin kur'an'ın söylüyor." pekala onlar açısından sağlam bir tevil ve sağlam bir savunma olurdu? Zira Kur'an, Allah'a vesile olarak putları, putlar nezdinde de (haşa ve kella) Allah'ın kızları yani melekleri ululamakta olan, onları duada vesile sayan bir topluma indirilmiştir...
Diğer yandan Allah'ın resulünü de sahabenin hiç bir şart ve koşulda Allah'a bahsi geçen anlamıyla vesile kıldığını göremiyoruz. Örnek verecek olursak başı dara düştüğünde "yetiş yaa Muhammet." "bize merhamet et ya muhammet" yada "bizi cehennem ateşinden koru ya muhammet" gibi bir sesleniş biçimi göremiyoruz. Varsa "medet ya geylani" yada "ya gavs bizi cehennem ateşinden koru" gibi sahabenin söylemleri buyrun çıkarın.

Sonuç itibariyle ismi İslam olan bu dini öğrenebileceğimiz her iki kaynakta da benzer bir uygulama göremiyoruz. Ha yok sonradan biz bunu kattık diyenler varsa biz birinci ve ikinci kaynakta öğretilmediğini açık seçik bir şekilde göremediğimiz için itibar etmemiz söz konusu değildir. Zira "biz bunu yaptık, maksat Allah'ın rızasıdır diyen olursa biz de iki örnekle karşı çıkarız. Evvela zaten mekkeli müşrikler de hanif dinin onlara öğrettiklerinden sapmıştı ve temelde Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyorlardı. Diğer mesele de biri de çıkar der ki ben de Allah rızasını gözeterek tıpkı sizin yaptığınız bir takım uygulamalar gibi tek ayak üstünde duruyorum fln der.
Görünen o ki Allah'ın Kur'an'da belirttiği "vesileler" den başka vesilelere sarılmak hem altından kalkılamaz yorumları beraberinde getiriyor hemde İslam öğretileri ile tamamen zıt bir inanç biçimini oluşturuyor. Kısacası sünnet ve Kuranda olmayan İslami uygulamalardan uzak durulmalıdır. Zira hikmet ve vahiy ile son olarak efendimizin rızıklandırıldığını yine kuran bizlere bildiriyor. Birileri İslama yeni ibadetler katma çabasında ise Allah'tan vahiy mi alıyor diye sorarız?




Hm Peki peygamberimizi görseydik o güzel yüzünü onu düşünmek ona bağlanmak sevgi ile bağlanmak onu düşünmek sizce caizmidir yoksa degilmidir ? Bunu bı düşünun sonuç olarak hocama danistigimda bir Allah dostunu düşünmenin bir sakıncası yoktur dedi 15 dakika rabıta yaptıktan sonra yada daha fazla bir sürede yaptıktan sonra kalp zikrine geçiyoruz ve hocam yani kalp zikrini yaparken artık şeyhi mürşidi düşünmeyi bırakıyoruz artık kalbe Allah deditirtmeye çalışıyoruz eğer mürşidi düşünseydik o zaman ona tapmis olurduk zikir ibadet ancak ve ancak Allah'a yapılır dedi 15 dakika rabitayi bitirip kalp zikrini geçince artık mürşidi dusunmedigimizden banada mantıklı geldi doğrudur dedim kendimce ve Hz Muhammed peygamberimiz mağarada Hz ebubekir kalbini peygamberimize bağlamış ve rabıta oradan çıkmıştır Hz peygamberden de diğer 33 büyük zata bu nurun geldiğini ve bizde mürşidi kamilden o nuru almaya çalışıp kalbi temizlemek kalbi nurlandirmakmis yanlış hatırlamıyorsam yanlışım varsa hocalarım düzeltsin Hz Ömer konunun ne olduğunu tam hatırlamıyorum sanırım Hz Ömerin Hz ebubekir'den daha üstün olduğunu söylemişler ve Hz Ömer büyük bir daha meydana çıkıp herkesin duyabileceği bir yerde ben Hz Ömer Hz ebubekirin peygamberimizle yaptığı o olay için bunca zaman yaptığım bütün ibadetleri sevapları değişirim demiş tabi benim aklımda kalan o yanlışım varsa düzeltin mesala Hz Hızır aleyhisselam insanlara yardım etmiş savaş olduğunda muslimanlara meleklerin yardim ettiği yazıyor Kuran'da zorda kalanlara yardım etmiş ve Allah'ın izniyle olmuş bir söz vardır şehitler ölmez diye her insan öldükten sonra kıyamete kadar Berzah aleminde bekleyeceklerdir ama duyduğum okuduğum eski kitaplarda evliyaların sehitlerin hala İslami savunduğu dan onlarin seyahat bizim alemimize gecip yardım etme durumu vardır bunun en büyük örneği Hz Hızır aleyhisselamdir yani sözün kısası böyle büyük zatlarin amacı bize yardım edip bizi Allah yaklaştırmak tır bizde kıyamete kadar sürecek bu mucizden faydalanıp o nuru almaya çalışıp bizi Allah'a yaklaştırmak için onu vesile kılıyoruz Hz Musa peygamber ey yüce rabbim bana nur yüzünü göster dediğinde sen beni görmeye dayanamazsın demiş direk Allah la bağlantı kuramamış ve Cebrail aleyhisselamin aracılığıyla iletişim kurmuştur tüm peygamberlerde öyle direkt olarak Allah tan bu nuru alamayacağımiza göre aracı yapıyoruz her şeyde bir vesile vardır her şeyin bir düzen içinde olduğu ve mucizeler tevafuklar içinde gizlidir ben şahsen kendi adıma tapma gibi bir amacım Yok amacın Allah'ın nurunu sevgisini rızasını kazanmak o yüzden Allah kalbimi biliyor ben sadece alemlerin rabbi olan Allaha ibadet yaparım eğer bu olayların aksini söyleyen biri varsa yazsın lütfen sonuçta akıllı bir müslüman. Eğriyi doğruyu. Iyi ayırt etmelidir şirk diyenlere sorduğum DA işte mürşidi düşünmek yanlıştır Allah varken neden onu düşünüyoruz bende
burda onu mürşidi kamili aracı yapıyoruz diye söylüyorum elimden geldiğince açık bir şekilde anlatmaya çalıştım şöyle bir düşündüğümde şirk olmadığı konusunda şuan için bir düşünce içindeyim şirk diyenlerde gerçekten Kur'an'a ve sünnete uygun olarak bu olayı açık bir şekilde anlatsın bu arada sayın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] söylediklerimde bir yanlışim varsa bütün forum üyeleri için şimdiden özür dilerim yanlışım varsa duzeltirseniz hocam sevinirim

Alıntı ile Cevapla
  #152  
Alt 18.05.21, 20:41
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 23.12.20
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 441
Etiketlendiği Mesaj: 24 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
avira Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hm Peki peygamberimizi görseydik o güzel yüzünü onu düşünmek ona bağlanmak sevgi ile bağlanmak onu düşünmek sizce caizmidir yoksa degilmidir ? Bunu bı düşünun sonuç olarak hocama danistigimda bir Allah dostunu düşünmenin bir sakıncası yoktur dedi 15 dakika rabıta yaptıktan sonra yada daha fazla bir sürede yaptıktan sonra kalp zikrine geçiyoruz ve hocam yani kalp zikrini yaparken artık şeyhi mürşidi düşünmeyi bırakıyoruz artık kalbe Allah deditirtmeye çalışıyoruz eğer mürşidi düşünseydik o zaman ona tapmis olurduk zikir ibadet ancak ve ancak Allah'a yapılır dedi 15 dakika rabitayi bitirip kalp zikrini geçince artık mürşidi dusunmedigimizden banada mantıklı geldi doğrudur dedim kendimce ve Hz Muhammed peygamberimiz mağarada Hz ebubekir kalbini peygamberimize bağlamış ve rabıta oradan çıkmıştır Hz peygamberden de diğer 33 büyük zata bu nurun geldiğini ve bizde mürşidi kamilden o nuru almaya çalışıp kalbi temizlemek kalbi nurlandirmakmis yanlış hatırlamıyorsam yanlışım varsa hocalarım düzeltsin Hz Ömer konunun ne olduğunu tam hatırlamıyorum sanırım Hz Ömerin Hz ebubekir'den daha üstün olduğunu söylemişler ve Hz Ömer büyük bir daha meydana çıkıp herkesin duyabileceği bir yerde ben Hz Ömer Hz ebubekirin peygamberimizle yaptığı o olay için bunca zaman yaptığım bütün ibadetleri sevapları değişirim demiş tabi benim aklımda kalan o yanlışım varsa düzeltin mesala Hz Hızır aleyhisselam insanlara yardım etmiş savaş olduğunda muslimanlara meleklerin yardim ettiği yazıyor Kuran'da zorda kalanlara yardım etmiş ve Allah'ın izniyle olmuş bir söz vardır şehitler ölmez diye her insan öldükten sonra kıyamete kadar Berzah aleminde bekleyeceklerdir ama duyduğum okuduğum eski kitaplarda evliyaların sehitlerin hala İslami savunduğu dan onlarin seyahat bizim alemimize gecip yardım etme durumu vardır bunun en büyük örneği Hz Hızır aleyhisselamdir yani sözün kısası böyle büyük zatlarin amacı bize yardım edip bizi Allah yaklaştırmak tır bizde kıyamete kadar sürecek bu mucizden faydalanıp o nuru almaya çalışıp bizi Allah'a yaklaştırmak için onu vesile kılıyoruz Hz Musa peygamber ey yüce rabbim bana nur yüzünü göster dediğinde sen beni görmeye dayanamazsın demiş direk Allah la bağlantı kuramamış ve Cebrail aleyhisselamin aracılığıyla iletişim kurmuştur tüm peygamberlerde öyle direkt olarak Allah tan bu nuru alamayacağımiza göre aracı yapıyoruz her şeyde bir vesile vardır her şeyin bir düzen içinde olduğu ve mucizeler tevafuklar içinde gizlidir ben şahsen kendi adıma tapma gibi bir amacım Yok amacın Allah'ın nurunu sevgisini rızasını kazanmak o yüzden Allah kalbimi biliyor ben sadece alemlerin rabbi olan Allaha ibadet yaparım eğer bu olayların aksini söyleyen biri varsa yazsın lütfen sonuçta akıllı bir müslüman. Eğriyi doğruyu. Iyi ayırt etmelidir şirk diyenlere sorduğum DA işte mürşidi düşünmek yanlıştır Allah varken neden onu düşünüyoruz bende
burda onu mürşidi kamili aracı yapıyoruz diye söylüyorum elimden geldiğince açık bir şekilde anlatmaya çalıştım şöyle bir düşündüğümde şirk olmadığı konusunda şuan için bir düşünce içindeyim şirk diyenlerde gerçekten Kur'an'a ve sünnete uygun olarak bu olayı açık bir şekilde anlatsın bu arada sayın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] söylediklerimde bir yanlışim varsa bütün forum üyeleri için şimdiden özür dilerim yanlışım varsa duzeltirseniz hocam sevinirim
Doğrudur kardeşim bakma sen forma devam et
Burada herkez bilge ilmihal bilgilerini bile bilmeyen insanlar sağdan soldan duyma laflarla rabıtaya şirk diyecek kadar cüretkar biz rabıtayı kendimiz uydurmadık yapmamız için üstadımız öğretti ve başkalarında öğretmemizi nasihat etti

Alıntı ile Cevapla
  #153  
Alt 18.05.21, 21:03
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.06.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,052
Etiketlendiği Mesaj: 61 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
avira Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hm Peki peygamberimizi görseydik o güzel yüzünü onu düşünmek ona bağlanmak sevgi ile bağlanmak onu düşünmek sizce caizmidir yoksa degilmidir ? Bunu bı düşünun sonuç olarak hocama danistigimda bir Allah dostunu düşünmenin bir sakıncası yoktur dedi 15 dakika rabıta yaptıktan sonra yada daha fazla bir sürede yaptıktan sonra kalp zikrine geçiyoruz ve hocam yani kalp zikrini yaparken artık şeyhi mürşidi düşünmeyi bırakıyoruz artık kalbe Allah deditirtmeye çalışıyoruz eğer mürşidi düşünseydik o zaman ona tapmis olurduk zikir ibadet ancak ve ancak Allah'a yapılır dedi 15 dakika rabitayi bitirip kalp zikrini geçince artık mürşidi dusunmedigimizden banada mantıklı geldi doğrudur dedim kendimce ve Hz Muhammed peygamberimiz mağarada Hz ebubekir kalbini peygamberimize bağlamış ve rabıta oradan çıkmıştır Hz peygamberden de diğer 33 büyük zata bu nurun geldiğini ve bizde mürşidi kamilden o nuru almaya çalışıp kalbi temizlemek kalbi nurlandirmakmis yanlış hatırlamıyorsam yanlışım varsa hocalarım düzeltsin Hz Ömer konunun ne olduğunu tam hatırlamıyorum sanırım Hz Ömerin Hz ebubekir'den daha üstün olduğunu söylemişler ve Hz Ömer büyük bir daha meydana çıkıp herkesin duyabileceği bir yerde ben Hz Ömer Hz ebubekirin peygamberimizle yaptığı o olay için bunca zaman yaptığım bütün ibadetleri sevapları değişirim demiş tabi benim aklımda kalan o yanlışım varsa düzeltin mesala Hz Hızır aleyhisselam insanlara yardım etmiş savaş olduğunda muslimanlara meleklerin yardim ettiği yazıyor Kuran'da zorda kalanlara yardım etmiş ve Allah'ın izniyle olmuş bir söz vardır şehitler ölmez diye her insan öldükten sonra kıyamete kadar Berzah aleminde bekleyeceklerdir ama duyduğum okuduğum eski kitaplarda evliyaların sehitlerin hala İslami savunduğu dan onlarin seyahat bizim alemimize gecip yardım etme durumu vardır bunun en büyük örneği Hz Hızır aleyhisselamdir yani sözün kısası böyle büyük zatlarin amacı bize yardım edip bizi Allah yaklaştırmak tır bizde kıyamete kadar sürecek bu mucizden faydalanıp o nuru almaya çalışıp bizi Allah'a yaklaştırmak için onu vesile kılıyoruz Hz Musa peygamber ey yüce rabbim bana nur yüzünü göster dediğinde sen beni görmeye dayanamazsın demiş direk Allah la bağlantı kuramamış ve Cebrail aleyhisselamin aracılığıyla iletişim kurmuştur tüm peygamberlerde öyle direkt olarak Allah tan bu nuru alamayacağımiza göre aracı yapıyoruz her şeyde bir vesile vardır her şeyin bir düzen içinde olduğu ve mucizeler tevafuklar içinde gizlidir ben şahsen kendi adıma tapma gibi bir amacım Yok amacın Allah'ın nurunu sevgisini rızasını kazanmak o yüzden Allah kalbimi biliyor ben sadece alemlerin rabbi olan Allaha ibadet yaparım eğer bu olayların aksini söyleyen biri varsa yazsın lütfen sonuçta akıllı bir müslüman. Eğriyi doğruyu. Iyi ayırt etmelidir şirk diyenlere sorduğum DA işte mürşidi düşünmek yanlıştır Allah varken neden onu düşünüyoruz bende
burda onu mürşidi kamili aracı yapıyoruz diye söylüyorum elimden geldiğince açık bir şekilde anlatmaya çalıştım şöyle bir düşündüğümde şirk olmadığı konusunda şuan için bir düşünce içindeyim şirk diyenlerde gerçekten Kur'an'a ve sünnete uygun olarak bu olayı açık bir şekilde anlatsın bu arada sayın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] söylediklerimde bir yanlışim varsa bütün forum üyeleri için şimdiden özür dilerim yanlışım varsa duzeltirseniz hocam sevinirim
Avira kardeşim bazıları kimseyi kendilerine ilmen veya yaş olarak denk görmediği için cevaplarını okumaya dahi tenezzül etmiyor bizde biraz bakınca sitede en eskilerden ve adminimize en çok destek olanlardan biri ek
Olarak seriat olarak yaş olarak hemde havvas bilgisi olarak bu kibirlenip kimseyi kendine denk gormeyenleri 5 katlar ilmiyle havvas ilminde dahil buna rağmen rahmetli SİN hocamizin rabıta hakkında şu yazısını açıp okusunlar

Rabıta Nedir - Dinde Rabıta - Rabıta Sakıncalımıdır


Soru: Râbıta nedir, dince sakıncası var mıdır?
Cevap:*Rabıta, zikirden önce veya günün uygun zamanlarında müridin (tarikat eğitimi gören kimsenin) şeyhini (mürşidini) hatırlamasıdır. Uzun tartışmalara konu olan râbıta bir ibadet değildir, tasavvufta bir eğitim tekniğidir. Amacının dışına çıkarılır ve şirke vardırılırsa çok sakıncalı olur, amacının içinde kalırsa (yani şeyhi hatırda tutarak ondan meşru ölçüler içinde istifade etmeye; ilminden, ahlakından, güzel hallerinden yararlanmaya, onu özümsemeye yönelik bir teknik olursa) sakıncası olmayabilir. (Hayrettin Karaman Soru - Cevap 156)
Soru: Râbıta bir ibadet ise onu Peygamberimiz niçin yapmamış, bize niçin buyurmamış ve fıkıh kitapları bu ibadeti niçin açıklamamıştır?
Cevap: Râbıta (bir tarikat mensubunun zaman zaman ve özellikle zikirden önce mürşidini hatırlaması, kalbini onunki ile birleştirmesi) bir ibadet değildir; tarikat eğitiminde kullanılan bir teknik, bir eğitme aracıdır. İbadet olmadığı için de fıkıh kitaplarında yer verilmemiştir. (Hayrettin Karaman Soru - Cevap 157)

Soru: Allah ile kul arasına kimse giremez deniyor. Tasavvuf Allah ile kul arasına girmekmidir?
Cevap:*Bu söz doğru idrak değildir. Bu sözü böyle söylemeleri yanlıştır. Evvelâ peygamberler arasında Cebrail vasıtadır. Bizimle Rab arasında Peygamber vasıtadır... Madem ki Peygamber'le Rab arasında vahiy meleği vardır, o getiriyor bütün mahlukatın efdali, Cebrail'den daha efdal olmakla beraber, O'na sormak ve O'nu vasıta etmek zorundaydı, bizimle Rab arasında, bu defa peygamberler vasıtadır.

Soru: Rabıta şirk midir?
Cevap:*Rabıtanın çeşitleri vardır. Şirke yakın rabıta da vardır, meşru olan rabıta da vardır. Eğer ki şeyhin rabıtası şöyle olursa, sanki şeyhin yanındadır, sanki ona bakıyor gibi, onun için kendini toparlıyor, hatalardan sakınıyor, onun hareketlerini de hatıra getiriyor, ona kendisini uyduruyor. Bu meşrudur. Sahabiler Peygamber'in sözlerini nasıl muhafaza ederdi? Peygamber'in kalkıp oturmasını, bütün hareketleri de öyle hıfz ederdi. Hatta hadisi naklederken, Peygamber bunu söylerken yatıyordu, oturuyordu, oturuyordu kalktı, yüzü kızardı, sesi yükseldi... Bu şekil rabıta meşrudur. Ayet-i Kerime'nin meâlinde "Ey iman edenler Allah'tan korkun, sadıklarla beraber olun." buyuruluyor. Mümkünse onların sohbetinde bulunun, mümkün olmazsa manen onların yanındadır. Onların yanındaykenki o durumu hıfzında tutuyor. Bu rabıta da burdan alınmıştır. Bu ayet-i kerimenin şümulüne giriyor. Bir de hadis-i şerifte, "Sizin efdaliniz göründüğü zaman Allah hatıra geliyor." O zaman, onu sureten görmediği takdirde onun şeklini düşünüyor. Onu hatırladığı zaman Allah hatıra geliyor. Çok salih bir kişiyi gördüğü zaman Allah hatıra geliyor. Burda o zaman göz ile değil de, hatıra getirdiği zaman da Allah hatıra geliyor, Allah'ı zikrediyor.
Şeyh rehberdir. Bu şekilde rabıta şirk değildir, faydası vardır; eğer itikad ediyorsa ki, rabıta vesiledir, murakabeye vesiledir. Bir müstakil insan, Allah'u Teâlâ beni görüyor, sözlerimi işitiyor, kalbimde olanı biliyor, vakıftır deyip her an bunu aklında tutuyor, gaflete dalmıyor, o dereceye gelenler rabıtayı terkederler.

Rabıta maksud-u bizatı arada ki vasıta olmadığından, Allah olduğundan dolayı şirk olmuyor. Ama onun maksud-u bizatı eğer hayal ettiği falansa ya da ondan bir şeyler talep ederse, beni kurtar, bana Allah mal versindiye ondan isterse, o zaman şirkten korkuluyor. Ama diğer tarafta dediğimiz gibi bu olmayınca, o esas şirk değildir, menfaati vardır. (İslam Dergisi, Mart 1997, S. 20-21)

Bu yukarda ki yazı sin hocanın kendi konusudur bunada nasıl dil uzatacaklar görelim bakalım adminimizin dediği gibi insanlar değişmiş takım tutarcasına öyle kimse kimseyi anlamadan yazıyor biri sabaha fenerbahçeyi diğeri ise galatasarayı anlatıyor


ALLAH c.c selamet versin ...

Alıntı ile Cevapla
  #154  
Alt 18.05.21, 23:49
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,655
Etiketlendiği Mesaj: 204 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Aşırı bir kavram kargaşası, ayet tahrifi, senedi zayıf hadisler delil gösterilse eyvallah diyeceğiz o bile yok, hadis tevili, ayetlerin muhkem anlamlarından çok ama çok uzak teviller vs gibi bir çok akidevi meseleyi bozmak sureti ile dinen görmediğimiz bize öğretilmeyen bir ibadet/dini bir mesele söz konusu. Soru soruldu biz de cevap verdik. Cevaplar tatmin etmedi kendi tevillerinizi beyan ediyordunuz. Herkesin kendince bir tevil yaptığı bir inanç biçimi ne kadar makul? Sorun rabıta yapılması yada inanç biçimi yada bir şeyhe bağlanmak değil ki sorun alakasız hadiseleri, ayetleri kendi düşüncelerinizi meşru kılmak maksatlı tevil etmeniz. Kuran bir hitaptır ve bütünseldir. Bir ayette bir kelime benzerliği yada sünnette benzer bir hadise yaşandığı için bu durum sahih olmaz. Peygamberin öğretileri vardır. Birde o günün şartlarında olması gereken durum vardır. Örneklendirme yaparım çok ama boş anlamsız tuhaf polemiklere de neden olmak istemiyorum. Sonuç olarak peygamber efendimizin bize öğrettiği zühd hayatında böyle bir durum gözlenmiyor. Fakat burada hadis usülü ilmine ve fıkıh ilmine hakim kimseler olmadığı için her hadisi sahih olarak kabul ettirmeniz bir yana bazı hadislerin kaynak diye gösterdiğinz kitaplar da dahi mevcut olmadığını tespit ettik. Sözün özü şu ki dileyen dilediği gibi inanabilir. Fakat bu dinin iki sahih kaynağında olmayan şeyleri varmış gibi göstermek bu dine zulümdür. Yani Ebu Bekir efendimize efendimiz yüreğini bağlamış yok efendim bir surenin son ayetinde rabıta kelimesi geçmiş vs gibi kesin hükme bağlanmamış senedi ihtilaflı hadislerle yada bir kelime rabıta ya benzedi bu ayette rabıtadan bahsediyor gibi zorlama ifadelerle Bir şeyler meşru kılınmaz.
Yani asıl sorulması gereken soru şu; Allah kelamını okuyup, anlayıp tamamen o konuda kalbiniz mütmain olduktan sora efendimzin yüreğini Ebu Bekir efendimize bağladığı fln gibi sünnetin küçük ayrıntılarına bakın. Örneğin ben buna inanmıyorum böyle bir olay olmadı demek beni kafir etmez. Olmuşsa olmuştur. Olmamışsa da olmamıştır. Akidevi bir mesele mi bu? Değil. Fakat ayet tevili akidevi bir meseledir. Ayet savaşa hazır olun derse biz bunu şeyhe bağlanın şeklinde okursak bu bizi imandan eder. Sonuç olarak direk dinin sahibi olan Allah zülcelal bize kelamında böyle bir şey öğretmiyor, emretmiyor. Dine sonradan monte etmeye çalışıldığı içinde bid'at tanımı tüm uğraşlarınıza rağmen değişmeyecek. Ha yapılan yorumlar canınızı sıkıyorsa umuma açık şekilde tartışmamaya çaba gösterin. Zira İnternet burası. Adını yazıp okumaktan aciz insanların ayet tevili yaptığı yer. Allah'ın direk ettiği söz neyine yetmiyorsa artık..

Alıntı ile Cevapla
  #155  
Alt 19.05.21, 00:19
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.06.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,052
Etiketlendiği Mesaj: 61 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Yahu ne diplomaları var nede bir hocanın yanında okuyup icazetleri var ancak nefislerine göre yazmaktan öteye gidemeyenler gurubuna gelsin

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
** “Ey iman edenler! Allah(-u Teala)dan korkun ve sadıklarla beraber olun.”*(Tevbe Suresi 119)

* Bu ayeti kerimede mü’minlere hitap edildiği açıktır. Bu da göstermektedir ki “Sıdk” sıfatı, imandan daha hususi (özel) bir manaya sahiptir. Çünkü iman edenlere “sadıklarla” beraber olunması emredilmiştir.
** Yani sıdk mertebesinde bulunan herkes mü’mindir, ancak her mü’min sıdk mertebesinde değildir

** Bu ayette emir buyrulan “beraberlik” iki şekilde olur:

1- CİSMANİ BERABERLİK:*Bu türlü beraberlik, sadıkların meclisine bizzat devam ederek, onlardan ilim, fazilet ve feyz almakla olur.
** Kişi sadıklarla beraber olmak için, onların meclislerine devam eder, söylediklerini dinler, hal ve tavırlarını örnek alır.

** Bundan dolayıdır ki Ashab-ı kiram (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in etrafında pervane olur, sürekli onunla beraber bulunmaya gayret ederlerdi.
** Uzak beldelerde bulunanlar da fırsat buldukça ve yol emniyetini temin ettikçe, her taraftan Alemlerin Efendisi’ni ziyarete gelirlerdi.

2- RUHANİ BERABERLİK
** Eğer kişi, ayeti kerimede “Sadıklarla beraber olun” emri olduğu halde sadıklardan cismani olarak ayrı bulunuyorsa ne yapacaktır?

** İşte bu durumda da onların gidişatlarına uyacak, yaptıklarını yapıp, yapmadıklarını terk edecek, onların hal, tavır, davranış ve sözlerini onların gıyabında hayalinde canlandıracak ve onların hali ile hâllenecektir.

** Ehlulalh’ın meclisinde bizzat bulunmak, kişiye fayda sağladığı gibi, gıyaben şahıslarını ve hallerini düşünmek de fayda verir.
** Çünkü bir kişi hayalinde, dimağında (beyninde) ve kalbinde neyi tasavvur ederse, fiillerinde de o tezahür eder (açığa çıkar) k,, rabıta da bundan ibarettir.

** İsmail Hakkı Bursevi (Kuddise Sirrahu) “Sadıklarla beraber olunuz” ayetinin tfsirinde şöyle demiştir:
***“Bu ayeti kerimede bahsi geçen sadıklardan murad; kamil mürşidlerdir. Bir salik onların kapılarında ciddiyetle hizmet eder, muhabbetiyle nazarlarına kabul olunursa, onların feyz ve bereketiyle masivayı terk etmeye, Allah’u Teala yolunda istikamet üzere bulunmaya rahatlıkla muvaffak olur ve huzur-u hakk’a kavuşur.”

** Müfessir Alusi (Rahimehullah) ise, yukarıdaki ayetin tefsirinde: “Sadık ve Salihlere karışınız (onlarla iç içe olunuz) ki; onlar gibi olasınız. Çünkü herkes, yakın olduğu kimseye uyar”*demiştir.

** Bu ayet-i Kerime’yi Ubeydullah Ahrar Hazretleri de rabıtaya delil olarak zikretmiştir.

*-** Diğer bir ayeti celilede de Mevla Teâlâ:
** “Kullarımın içine gir, cennetime gir.”*Buyuruyor. (Fecr Suresi 29-30)

** Bu ayeti celilenin açık beyanından da anlaşılacağı üzere; dünyada, Allah’u Teâlâ’ya mahsus olan özel kulların arasına girmek, ahirette cennetlere girmeğe vesiledir.

** Tabi ki, dünyada devamlı o dostlar arasında bedenen bulunmak mümkün değilse de, rabıtadan ibaret olan manevi beraberlik, ehli için müyesserdir.

** Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirrahu) “Ruhul beyan tefsirinden naklen şöyle yazmıştır:*“Bu ayeti celile, Süleyman Aleyhisselam’ın: “Beni rahmetinle Salih kullarının içerisine girdir.”*(neml Suresi 19’dan) duasını beyan eden ayet-i kerime gibidir.

** Hususi kullar zümresine girmek, saadet-i ruhaniye (ruhun mutluluğu) onlarla beraber cennet ve derecelerine kavuşmak ise, cismani (bedenle alakalı) saadettir.

** Nitekim Mevla Teâlâ: “Kullarımın arasına gir, Cennetime gir” buyuruyor.

** Necmüddin-i Kübra (Kuddise Sirrahu) Hazretleri, “Te’vilat-ı Necmiyye” isimli eserinde, bu ayet-i kerimenin te’vilini yaparken:
** “Benim (zatım)la ve sıfatlarımla baki olan (tarikattan sonra hakikate kavuşarak manevi diriliği bulmuş) kullarımın içine gir.
** Zatını (kendini) ve enaniyetini (benliğini) yok ettiğin için, Zat’ımın cennetine gir”*diye mana vermiştir.

DOSTLARININ YOLUNA UYMAK
* *-Cenab-I hak şöyle buyuruyor:
** “Bana yönelenin yoluna uy..”*(Lokman Suresi 15)

** Bazı müfessirler bu ayet-i kerime hakkında şunları söylemişlerdi: “Burada geçen ‘Enabe” kelimesinin anlamı “Meyletmek ve bir şeye rücu’ etmek” demektir.
***“Bu iname (Allah’u Teala’ya yönelmek) peygamberlerin ve Salihlerin yoludur.”*(İbni Atıyye, el-Muharraru’l veciz, 4/349; Kurtubi, El-Cami’u’li ahkami’l Kur’an, 14/45)

** İsmail Hakkı Bursevi (Kuddise Sirrahu) bu ayet-i celilenin tefsirinde şöyle demiştir:
** Bu ayette, kâfir ve fasıklarla sohbetten sakındırma ve Salihlerle (beraberliğe) teşvik vardır. Çünkü kişilerin bir araya gelmesi, birbirini etkilemeyi gerektirir. Tabiatlar cezp edici, hastalıklar geçici ve sirayet edicidir.
** Bundan dolayı Semure ibn-i Cündeb (Radıyallahu Anh) den rivayet edilen bir hadislerinde, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
** “Müşrikle bir çatı altında oturmayınız ve onlarla bir arada durmayınız. Kim onlarla oturur veya beraber bulunursa, o da onlar gibidir.”*Buyurmuştur. (Tirmizi, Siyer:42, No:1605, 4/156)

** Yani: “Müşriklerle bir yerde oturmayınız, aynı mecliste toplanmayınız ki, beraberlikten dolayı onların kötü ahlakı size sirayet etmesin ve çirkin halleri size bulaşmasın.”

** Alusi (Rahimehullah) ise şöyle demiştir:
** “Bu ayetle kamil (manen olgun) insanlara uyup, nakıslardan yüz çevirmeye ve kamil olanları, nakıs (eksik) olanları kemale erdirmesine işaret edilmiştir.

** Bütün bu ifadeler, Allah’u Teala’ya inabe etmiş (yönelmiş) velilerin yolu olan: “zikir”, “rabıta” ve “Murakabe” gibi vazifelere tabi olmanın faziletlerini açıklamak, buna mukabil nefislerinin arzularına uyarak bu büyüklerin yollarını inkara kalkışanların, kendilerinden de, fikirlerinden de uzak durulmasının önemini beyan hususunda, ne kadar net ve tesirli manalar ihtiva etmektedir.
*
RİBAT EMRİ
*-*“Ey iman edenler! Sabredin (düşmanlarınızla) sabır yarışı edin (onlara galip gelin, sınırlarda) nöbet bekleşin ve Allah(u Teala’ya muhalefete kalkışmak)tan sakının ki, felaha (kurtuluşa)a eresiniz.”*(Al-i İmran suresi 200)

** Bu ayeti celilede yer alan (Rabidu) emr-i celilinin masdarları olan “Ribat” ve “Murabata” tabirleri; “Sınırda düşmanı gözetlemek”, “Nöbet tutmak”, “Verilen emrin eksiksiz yerine getirilmesi” anlamlarını ifade eder.

** Beden ile nefsin irtibatını sağlaması ve “Halk alemi” ile “Emir alemi”ni bünyesinde barındırması dolayısıyla kalbe de “Ribat” denmiştir.

** Zira “Nazargahı ilahi” kabul edilen ve “Masiva” (Allah’u Teala’dan gayrısı)nın girmemesi için her şeyden önce gözetlenmesi gereken yer hiç şüphesiz ki kalptir.

** Kur’an-ı Kerim’de (Rabidu) şeklinde geçen ve emir ifade eden “Ribat” ve “Murabata” tabirlerinin; yalnızca maddi ve dış düşmanlara karşı değil:” ve “kötülüğü emredici” karakteri ile tanımlanan nefs ve şeytan düşmanına karşı da vaziyet almayı, bunların aldatıcı hilelerine karşı kalbi gözetlemeyi” amir bulunduğu ve başından beri bu ayet-i kerimenin, iki manayı da aynı anda hedef aldığı, hemen hemen çoğu müfessirlerce söz konusu edilmiştir.

** Unutulmamalıdır ki; hem fertlerin hem de toplumların hayatında sıcak savaşlar geçici, soğuk savaşlarsa sürekli ve daimidir.
** Sıcak savaşlarda dış, soğuk savaşlarda ise iç düşmanın dikkatle gözetlenmesi gerektiği açık bir husustur.
** Zamanın icap ve ihtiyaçlarına göre bunların tercih edilip değerlendirilebileceği söylenebilir. Bu sebeple ayeti kerimeyi:
** “İslam düşmanlarına karşı hazır olmak, teyakkuzda bulunmak (uyanık davranmak)” manasında anlamak yanında, bizleri Allah’u Teala’nın dininden uzaklaştırmak için mücadele vermek manasında anlamalıyız.
** Kaldı ki müfessirler bu terimlerin tasavvufi anlamlarını gösterirken İslami delillere istinad ettirmeyi de ihmal etmemişlerdir.

** Mesela Rağıb el-İsfahani (Rahimehullah) “Ribat” ve “Murabata” nın ikili anlamına işaret ederken:
***Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edilen: “Zorluklara rağmen abdest almak, mescidlere çok adım atmak ve bir namazın ardından diğer namazı beklemek, işte ribat budur”*(Müslim, taharet 14, no 251, 1/219; Tirmizi, Nesai, Muvatta, Ahmed-el müsned) hadisi şerifine dikkat çekmiştir.

** Ardında Kur’an-ı Kerim’de,*“Rabt”*kökünden türetilmiş kelimeleri ihtiva eden ayetleri sıraladıktan sonra:
** “O (Allah’u Teala) mü’minlerin kalplerine sekineti (iç huzuru, manevi kuvvet ve sabrı) indirendir” (Fetih Suresi 4’den) ayetinde hereketle, bu ayetlerdeki “Rabt”ın:
***“kalp sekineti (kalbin huzur bulup yatışması ve sukunete ermesi)” manasına delalet ettiğini söylemiştir.*(Rağıb el-İsfahani, Müfredat-ü elfazı’l-Kur’an, sh:338-339)

** Dolayısıyla kelimenin gerek lügat anlamı gerekse İslam alimlerinin yukarıda işaret ettiğimiz fikirleri, “Ribat” ve “Murabata”nın sadece sufilerce değil, diğer alimlerce de tasavvufi bir muhtevaya sahip olduğunu gösteriyor.

** Bu kelimelerden türetilerek vücud bulan müesseselerin, hem askeri ve idari, hem de dini ve tasavvufi sahalarda hizmet veren kuruluşlar olarak faaliyette bulunduğu tesbit edilmiştir. (Sühreverdi, Avarifü’l-mearif 103, 133)

** Her halükarde ribat emrinin zahiri manası, düşmana karşı nübet tutma anlamında olduğuna göre, İbn-i Abbas, Ebu Zerr ve CVabir (Radıyallahu anhuma)’dan rivayet edilen:
***“Senin en büyük düşmanın, iki yanının arasında olan nefsindir.”*(Beyhaki, ez-zühd, No:345, sh:190; Deylemi, Müsnedül Firdevs No: 5248, 3/408)

** Cihadın en üstünü, kişinin Allah’u Teala uğrunda nefsi ve arzusuyla cihat etmesidir.”*(İbn-i Neccar, Deylemi, Ali el-Müttaki, kenz’ul- Ummal, No: 11262, 11265, 4/439-431)

** İşte rabıtanın önemi burada çok daha iyi anlaşılmaktadır. Rabıta yapan bir insan devamlı Allah ‘u Teala’nın nurunu ve rızasını talep ettiğinden nefsine ve şeytana karşı nöbet yerini terketmemekte, teyakkuz halinde beklemektedir.

YARATIKLARI DÜŞÜNMEK

** Mevla Teala bir ayeti kerimesinde:
* “(O akıl sahipleri) öyle kimselerdir ki, ayakta otururken ve ynları üzere (yaslanmış) oldukları halde Allah (u Teala’y) ı zikrederler ve göklerle yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler.”*(Al-i İmran 191 den)

** Gökler, yerler ve içindekiler hakkında tefekkürde bulunmak övülen bir amel olduğuna göre yaratıklar içerisinde en kıymetli varlık olan inan-ı kamil hakkındaki rabıta ve tefekkür niçin zemmolsun.

** Müfessirlerin İmamı Fahruddin-i Razi (Rahimehullah) bu ayet-i celilenin tefsirinde şöyle bir açıklamada bulunmuştur:
** “Allah’u Teala kendini zikretmeye teşvik etti. Fakat iş tefekküre gelince, Zatı hakkında düşünmeye teşvik ve davet etmedi. Aksine yerlerin ve göklerin tefekkür edilmesini teşvik etti.

** Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin:
* “Mahlukatı (yaratıkları) tefekkür ediniz, Halik’ı (Yaratıcıyı) tefekkür etmeyiniz.”*(Ali el-Muttaki, Kenzu’l Ummal, No:5706, 3/106) sözü de bu aynı manadadır.

** Bunun sebebi şudur:
** Biz, yaratılan varlıkları düşünerek, onun yaratıcısı hakkında bir bilgiye sahip olabiliriz. Varlıkları düşünmek ve onlardaki İlahi sanat ve tecelliyi görmek mümkündür, fakat Zat-ı Bari’yi düşünmek mümkün değildir.”*(Fahruddin-i Razi, Mefatihu’l Ğayb, 9/111)

** Bir ayeti celilede ise:
** “(Habibim!) De ki, göklerde ve yerde neler olduğuna bakın!”*(Yunus 101’den) buyrulmaktadır.

** Görüldüğü üzere bu ayeti celilede, göklerde ve yerlerde bulunanlara bakılması emredilmiştir. Bu bakıştan maksat, varlıkların Allah’u Teala’nın varlığına, birliğine, kudretine delalet yönlerini düşünmek üzere bakmaktır.

** Yerde bulunan yaratıklar içerisinde, Allah’u Teala’yı en iyi tanıtacak mahluk ise insandır. Çünkü insanda, Allah’u Teala’nın sıfatlarının suretleri bulunmaktadır. Fakat her insan, görüldüğünde ve hatırlandığında Allah’u Teala’yı hatırlatmaz.
** “Evliyaullah o kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah hatırlanır.”*(Nesai, es- Sünenü’l Kübrai Tefsir:180, No:11235, 6/362; Taberi, Cami’ul Beyan, No: 17723, 24, 25, 26, 6/575; Hakim-i Tirmizi, Nevadir’ul-usül, sh: 140; Haysemi, Mecma’uz-zevahid,10/78)

** Dolayısıyla görülmeleri Allah’u Teala’yı akla getiren velileri mümkün oldukça gözle görmek, bu mümkün olmadığında ise onları, Allah’u Teala’yı hatırlattıkları için hayal etmek ve onlara rabıta yapmak da bu ayeti celiledeki emrolunan nazara (yaratıklara bakmaya) dahildir.

Alıntı ile Cevapla
  #156  
Alt 19.05.21, 00:24
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.06.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,052
Etiketlendiği Mesaj: 61 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Umulur ki okuyup istifade ederler yoksa okumayıp ancak takim tutarcasına illa benim dediğim yaparlarsa vay onların haline

Yukarda ki yazıda tevbe süresi 119 ayetin geniş kapsamlı tefsirinize attığımız halde hala onu yapıyorsun bunu yapıyorsun demekten öteye gidemeyenler delilleriyle konuşsun yorumu ihlas süresini dahi okuyamayanlar da yapar mevzu bahis ilimse fikirle beraber delillerle konuşulur konuşulsun ki değer kazansın yoksa sadece fikir beyanı boş lakırdıdan öteye geçemez selametle ...

Alıntı ile Cevapla
  #157  
Alt 19.05.21, 12:03
 
Üyelik tarihi: 19.03.18
Bulunduğu yer: balikesir
Mesajlar: 322
Etiketlendiği Mesaj: 40 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Aşırı bir kavram kargaşası, ayet tahrifi, senedi zayıf hadisler delil gösterilse eyvallah diyeceğiz o bile yok, hadis tevili, ayetlerin muhkem anlamlarından çok ama çok uzak teviller vs gibi bir çok akidevi meseleyi bozmak sureti ile dinen görmediğimiz bize öğretilmeyen bir ibadet/dini bir mesele söz konusu. Soru soruldu biz de cevap verdik. Cevaplar tatmin etmedi kendi tevillerinizi beyan ediyordunuz. Herkesin kendince bir tevil yaptığı bir inanç biçimi ne kadar makul? Sorun rabıta yapılması yada inanç biçimi yada bir şeyhe bağlanmak değil ki sorun alakasız hadiseleri, ayetleri kendi düşüncelerinizi meşru kılmak maksatlı tevil etmeniz. Kuran bir hitaptır ve bütünseldir. Bir ayette bir kelime benzerliği yada sünnette benzer bir hadise yaşandığı için bu durum sahih olmaz. Peygamberin öğretileri vardır. Birde o günün şartlarında olması gereken durum vardır. Örneklendirme yaparım çok ama boş anlamsız tuhaf polemiklere de neden olmak istemiyorum. Sonuç olarak peygamber efendimizin bize öğrettiği zühd hayatında böyle bir durum gözlenmiyor. Fakat burada hadis usülü ilmine ve fıkıh ilmine hakim kimseler olmadığı için her hadisi sahih olarak kabul ettirmeniz bir yana bazı hadislerin kaynak diye gösterdiğinz kitaplar da dahi mevcut olmadığını tespit ettik. Sözün özü şu ki dileyen dilediği gibi inanabilir. Fakat bu dinin iki sahih kaynağında olmayan şeyleri varmış gibi göstermek bu dine zulümdür. Yani Ebu Bekir efendimize efendimiz yüreğini bağlamış yok efendim bir surenin son ayetinde rabıta kelimesi geçmiş vs gibi kesin hükme bağlanmamış senedi ihtilaflı hadislerle yada bir kelime rabıta ya benzedi bu ayette rabıtadan bahsediyor gibi zorlama ifadelerle Bir şeyler meşru kılınmaz.
Yani asıl sorulması gereken soru şu; Allah kelamını okuyup, anlayıp tamamen o konuda kalbiniz mütmain olduktan sora efendimzin yüreğini Ebu Bekir efendimize bağladığı fln gibi sünnetin küçük ayrıntılarına bakın. Örneğin ben buna inanmıyorum böyle bir olay olmadı demek beni kafir etmez. Olmuşsa olmuştur. Olmamışsa da olmamıştır. Akidevi bir mesele mi bu? Değil. Fakat ayet tevili akidevi bir meseledir. Ayet savaşa hazır olun derse biz bunu şeyhe bağlanın şeklinde okursak bu bizi imandan eder. Sonuç olarak direk dinin sahibi olan Allah zülcelal bize kelamında böyle bir şey öğretmiyor, emretmiyor. Dine sonradan monte etmeye çalışıldığı içinde bid'at tanımı tüm uğraşlarınıza rağmen değişmeyecek. Ha yapılan yorumlar canınızı sıkıyorsa umuma açık şekilde tartışmamaya çaba gösterin. Zira İnternet burası. Adını yazıp okumaktan aciz insanların ayet tevili yaptığı yer. Allah'ın direk ettiği söz neyine yetmiyorsa artık..


Erzurum kardeş şimdi rabıta ile ilgili hadis yada ayet vardır diyemiyor kesin olarak bahsedilmiyor kesin vardır demiyor kuranda yüce Allah sadece sadiklarla olun Allah'ın rızasına kazanmak için vesileler Arayin vb ayetler var bizler sadece yorum katıyoruz kesin bir hüküm olmadığından. Çok rütbeli üst bir hoca olmadığımdan da bu anlattığım olaylar kesin varmı bilemiyorum bende duymamıştım hiç ama koskaca hoca yalan mı soylucek sonuçta bütün ayetleri sünnetleri bizim bilmediğimiz bir çok olayı biliyor bende müslüman kardeşime hocama inanıyorum kesin bir hüküm yok o yüzden de kendimiz eğriyi doğruyu bulmalıyız bende kendi dusuncemle bir Allah dostunu düşünmenin bir sakıncası yoktur diyorum kendimce sonuçta tapmiyoruz niyete bağlı

Alıntı ile Cevapla
  #158  
Alt 19.05.21, 17:52
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,655
Etiketlendiği Mesaj: 204 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
avira Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Erzurum kardeş şimdi rabıta ile ilgili hadis yada ayet vardır diyemiyor kesin olarak bahsedilmiyor kesin vardır demiyor kuranda yüce Allah sadece sadiklarla olun Allah'ın rızasına kazanmak için vesileler Arayin vb ayetler var bizler sadece yorum katıyoruz kesin bir hüküm olmadığından. Çok rütbeli üst bir hoca olmadığımdan da bu anlattığım olaylar kesin varmı bilemiyorum bende duymamıştım hiç ama koskaca hoca yalan mı soylucek sonuçta bütün ayetleri sünnetleri bizim bilmediğimiz bir çok olayı biliyor bende müslüman kardeşime hocama inanıyorum kesin bir hüküm yok o yüzden de kendimiz eğriyi doğruyu bulmalıyız bende kendi dusuncemle bir Allah dostunu düşünmenin bir sakıncası yoktur diyorum kendimce sonuçta tapmiyoruz niyete bağlı

Hele şükür anlamak isteyen biri çıktı -)
İşte biz de diyoruz ki bu durumda; İslam kendi içerisinde ki ibadetleri kuran ve sünnet ile öğretmiş konuyu kapatmış. Bu tarz ritüeller herhangi bir yerde olmadığından yapılan teviller ise zan dan ileri gitmez, bu ibadette sonradan İslama monte edildiğini için bid'at olur. Aya da gitsen bu böyle. İslama soradan ittifak edilmemiş bir şey sokmaya çalışırsan adı budur.
Şimdi Sıddık lar ile birlikte olmak konusuna da gelince Sıddık terimini Kurani olarak açarsan doğru sözlü kimse anlamına gelir Gavs anlamına mı geliyor?

Alıntı ile Cevapla
  #159  
Alt 19.05.21, 18:01
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,655
Etiketlendiği Mesaj: 204 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
avira Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Erzurum kardeş şimdi rabıta ile ilgili hadis yada ayet vardır diyemiyor kesin olarak bahsedilmiyor kesin vardır demiyor kuranda yüce Allah sadece sadiklarla olun Allah'ın rızasına kazanmak için vesileler Arayin vb ayetler var bizler sadece yorum katıyoruz kesin bir hüküm olmadığından. Çok rütbeli üst bir hoca olmadığımdan da bu anlattığım olaylar kesin varmı bilemiyorum bende duymamıştım hiç ama koskaca hoca yalan mı soylucek sonuçta bütün ayetleri sünnetleri bizim bilmediğimiz bir çok olayı biliyor bende müslüman kardeşime hocama inanıyorum kesin bir hüküm yok o yüzden de kendimiz eğriyi doğruyu bulmalıyız bende kendi dusuncemle bir Allah dostunu düşünmenin bir sakıncası yoktur diyorum kendimce sonuçta tapmiyoruz niyete bağlı

Bir allah dostunu düşünmrkten zarar gelmez deme. Allah ona nasıl kulluk edeceğini Kuranda yazmış sen o düşündüğün kişiden daha az zekaya sahip değilsin. Açar okursun kitabından ona kulluk etme biçimini yazıyor Kuranda. Onu uygylasan sana havada karada yeter. Unutma sözde uşşaki tarikatinin lideride Allah dostu idi. Ama beşer bu. Her zaman herşry için pay var, olduğunu da gördük.
Kendin yapabileceğin şeylerde arada aracı koymak net bir şekide İslamda şirk olarak izah edilmiştir. Buna bağrılsa da çağrılsa da burda birileri benzin döküp kendini de yaksa bunun adı budur. Geriside size kalmış. Ben bir Müslüman olarak gördüğüm yanlışa müdahale ediyorum. Hepsi bu

Alıntı ile Cevapla
  #160  
Alt 19.05.21, 18:28
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.06.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,052
Etiketlendiği Mesaj: 61 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Kelime olarak*rabıta, bağ demektir ve tarikatlarda*“kendi şahsiyetinden sıyrılıp, şeyhinin veya Resulullah’ın manevî şahsiyetiyle bütünleşme, bir bağ kurma”*şeklinde uygulanır. Bu gibi disiplinlerin özü ve esası ayet ve hadislere dayandığı için bunlara bidat ya da hata demek insafsızlık olur. Ehl-i sünnet alimleri tasavvuf ve tasavvuf içinde bulunan bu disiplinlere ilişmemişler, tam aksine teşvik etmişlerdir.

Rabıta hakkında Üstad Hazretleri şu ifadeleri kullanıyor:

"Ey hizmet-i Kur’âniyede arkadaşlarım! İhlâsı kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir bir sebebi,*rabıta-i mevttir.*Evet, ihlâsı zedeleyen ve riyâya ve dünyaya sevk eden*tûl-i emel*olduğu gibi, riyâdan nefret veren ve ihlâsı kazandıran, rabıta-i mevttir. Yani, ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülâhaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır. Evet, ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat, Kur’ân-ı Hakîmin*اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَ**-*كُلُّ نَفْسٍ ذَاۤئِقَةُ الْمَوْتِ*gibi âyetlerinden aldığı dersle,*rabıta-i mevti*sülûklarında esas tutmuşlar;*tûl-i emelin menşei olan tevehhüm-ü ebediyeti o rabıta ile izale etmişler. Onlar farazî ve hayalî bir surette kendilerini ölmüş tasavvur ve tahayyül edip ve yıkanıyor, kabre konuyor farz edip, düşüne düşüne, nefs-i emmâre o tahayyül ve tasavvurdan müteessir olup, uzun emellerinden bir derece vazgeçer. Bu rabıtanın fevâidi pek çoktur. Hadiste**اَكْثِرُوا ذِكْرَ هَادِمِ اللَّذَّاتِ*(ev kemâ kàl)*yani,*'Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz.'*diye bu rabıtayı ders veriyor."(1)

(1) bk.*Lem'alar, Yirmi Birinci Lem'a

---------- Post added 19.05.21 at 18:30 ----------

Cidden anlamamak için direniyorlar

Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
rabıta yapmak, rabıta yapmak şirk olur mu, rabıta şirk mi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Muska taşımak bidat veya şirk midir? Sadi Havas Dersleri 16 10.06.24 00:59
Sevgiliye zikr okumak şirk midir? mozej34 Sorularınız 19 22.12.21 23:34
Rabıta yapmak değil, yapmamak şirktir, küfürdür. Hal Tasavvuf Sohbetleri 2 23.10.21 12:23
Tevessül Şirk Midir? Ehli Sünnet'in Cevabı= dagistani Tecrübe Ettikleriniz 1 31.12.19 23:17
Tasavvuf ehlinin yaptığı rabıta caiz midir? RvP Tasavvuf & Tarikatler 5 03.11.19 21:31


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 00:26.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147