Rabıta yapmak şirk midir? - Sayfa 15 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #141  
Alt 17.05.21, 14:02
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.06.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,052
Etiketlendiği Mesaj: 61 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Bu Sitede fikirlere önem verilir insanalr fikirlerini beyan etmekte özgürdür lakin sitede birileri iddialarda heleki itikadı konularda insanlara müşrik diyebiliyorsa fikirden daha fazlasını yazmak zorunda delillerini ayet ve hadislerini yazmakla mükelleftir

Hakaret etmeden düzgün şekilde fikrini delilleriyle beyan edeceksen buyur meydan senin lakin hakaretten öte gidemeyeceksen bizleri yazmakla diğer arkadaşları okumakla yorma selametle ...

Alıntı ile Cevapla
  #142  
Alt 17.05.21, 14:27
 
Üyelik tarihi: 27.02.21
Bulunduğu yer: gökler de...
Mesajlar: 487
Etiketlendiği Mesaj: 32 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Guti Hernandes Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yaw kardeş Bi yürü git Allahını seversen. Yanıldığın bildiğinden çok bir de bana burda tevazu bilmem ne moduna girme. Cehlin akletmeni tamamen durdurmuş senin. Konuşsam kelime israfı olacak. En iyi her konuda sen haklısın diyip çekilmek.
Kardeşim burası havas sitesi,hepimiz talebe öğrenciyiz konuşma uslubü çok değerli ve kıymetlidir,özelde konuşulmadığı için,herkes okuyor,meyalansız ve gereksiz konuşmalar günahtır,lütfen uslube ve tavrınıza dikkat ediniz,ki boşuna kalpler incinmesin...teşekkürler...

Alıntı ile Cevapla
  #143  
Alt 17.05.21, 14:44
 
Üyelik tarihi: 21.04.21
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 240
Etiketlendiği Mesaj: 10 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Guti Hernandes Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yaw kardeş Bi yürü git Allahını seversen. Yanıldığın bildiğinden çok bir de bana burda tevazu bilmem ne moduna girme. Cehlin akletmeni tamamen durdurmuş senin. Konuşsam kelime israfı olacak. En iyi her konuda sen haklısın diyip çekilmek.
Soyleyecek sozun bitti herhalde hakaretlere basladin.Tasavvuf bu yuzden var iste edep Ya Hu

Alıntı ile Cevapla
  #144  
Alt 17.05.21, 14:48
 
Üyelik tarihi: 27.02.21
Bulunduğu yer: gökler de...
Mesajlar: 487
Etiketlendiği Mesaj: 32 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Zaferan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Soyleyecek sozun bitti herhalde hakaretlere basladin.Tasavvuf bu yuzden var iste edep Ya Hu
ilmin ilk basamağı edeptir kardeşim ,doğru söyledin.

girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep,
dediler ilim geride, illa edep illa edep.


tevazu ve hoşgörü ikinci basamaktır...

Alıntı ile Cevapla
  #145  
Alt 17.05.21, 16:00
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.06.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,052
Etiketlendiği Mesaj: 61 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ayhan571 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
ilmin ilk basamağı edeptir kardeşim ,doğru söyledin.

girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep,
dediler ilim geride, illa edep illa edep.


tevazu ve hoşgörü ikinci basamaktır...

Çok doğru dedin abi zaten niyetim bahsettiği ayeti yazmasıydı halbuki bizim ki yoruma yöneliyor yorum yaparsak yanlışa düşeriz bu konularda ALLAH c.c hidayet versin millete şirke girdin demekten öteye gidemeyene ne anlatabilirsin ki anca dua ederiz dilerse ayetleri yazsın yazmazsa da susması onun için daha hayırlı

Alıntı ile Cevapla
  #146  
Alt 18.05.21, 07:14
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,655
Etiketlendiği Mesaj: 204 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
avira Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Okuduğum çoğu yerde rabıta nin caiz değildir şirk olduğuna dair şeyler duydum suleymancilardan öğrendiğim 15 dakika rabıta sonra kalp zikriydi bana biz burda mürşide değil Allaha ibadet ediyoruz onun sayesinde mürşidi araya vesile kılarak ondaki nurla kalbimizi nefsimizi korelttigimizden söyledi devam et yap dedi eğer başarabilir sen dedi zaten anlicaksin gün geçtikçe bazı şeyleri fark edeceksin dedi eğer ki kendini mürşide ihtiyaç duymayacagina artık inandığın vakit bu sefer mürşidi değil Allah'ı düşün dedi tabi Allah'ı bir şekil verilmez işte yarattığı ne bileyim şelaleleri doğayı Allah'ın yarattığı güzel şeyleri düşünüp artık şeyhi değil Allah'ı düşün dedi ama ilk önce mürşidi düşün kendini geliştir dedi ve üstüne basa basada biz mürşide tapmiyoruz yani aklın karışmasın dedi ne düşünüyorsunuz ne tavsiye edersiniz ? Bana
Çok yazılıp çizilmiş neredeyse hepsini de okudum diyebilirm. Okuduğum onca şeye rağmen diyebilirm ki şirk değilse bile bid'ad dir, caiz değildir. Bu bağlamda kısa bir incelme yapacak olursak ki isabet oldu yukarıda bir dostumuz da Maide suresi 35. Ayetten dem vurmuş. Evvela Bu bağlamda bir küçük bir inceleme yapacak olursak;
Öncelikle ayetin mealini hatırlatmakta fayda görüyorum.
"Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun ve O'na yakınlaşmak için vesile arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki Kurtuluşa eresiniz"

Arapçaya hakim yada bir tık tefsir ilmine sahip dostlar bilirler ki buradaki "el vesile" kelimesi öncesinde belirlenmiş olan, çerçevesi belli olan yada bu tarz bir anlama çıkan bir kelimedir. (bazen bazı kelimelerin Türkçe karşılığını bulmakta zorlanılılabiliyor.) yani Kur'an da bahsi geçen el vesile kelimesinin çerçevesi ibadetler doğrultusunda tamamıyla çizilmiştir. Çizilmemiş olsaydı eğer biri çıkıp diyebilirdi "bence Allah'a beni yaklaştıracak olan tek ayak üstünde durmak. Ben bunu Allah'a yaklaşmak için vesile kılıyorum." fakat Allah'ın resülünün öğrettikleri arasında vesile arayışı bakımından kur'an'ın çizdiği çerçeve, sabit ibadetler haricinde herhangi başka bir uygulama göremiyoruz. Allah Zülcelal, O'na nasıl kulluk edileceğini resülü üzerinden, Kur'an'da yine bizzati kendisi izah etmektedir.
Haliyle Allah'ın hikmet (anlama/anlatma/ tatbik edebilme yetisi) ile rızıklandırdığı resülünden öğrenmediğimiz biçimde daha fazla ibadet etme yada yeni uygulamalar yeni ibadetler, uygulamalara tabi olmak en basit hali ile bid'ad dir.
Zira şeri Şerife uymayan tüm uygulamaların bazı haller yaşansa dahi istidraç dan olacağını, kabul edilemeyeceğini imam Rabbani doğru hatırlıyorsam 14. Mektubatında anadoluya gönderdiği bir halifesine çok ağır sözlerle izah ediyor. Bakmanızda fayda var.

Yine Maide 35 ayeti bakımından bu vesilenin bazı kimseler olabileceği vurgusu yapılmış. O meseleye de değinmekte fayda görüyorum.
Evvela vesile olacak bir kimseye neden gerek duyulur? Sorusuna bir cevap arayacak olursak genelde şu söyleniyor; efendim biz günahkar kullar Allaha dua etsek de icabet olunmaz yada o kişi çok takva vs gibi söylemler le karşılaşıyoruz ki bu Allah'ın ben kullarımın hepsine yakınım kelamını (haşa ve kella) yalanlamaktadır.
Bu ayette "el vesile" kelamının ucu eğer boş bırakılmış olsaydı o gün ki müşriklere şunu deme hakkı doğardı "Allah'a yakışacak vesileler aramamızı senin kur'an'ın söylüyor." pekala onlar açısından sağlam bir tevil ve sağlam bir savunma olurdu? Zira Kur'an, Allah'a vesile olarak putları, putlar nezdinde de (haşa ve kella) Allah'ın kızları yani melekleri ululamakta olan, onları duada vesile sayan bir topluma indirilmiştir...
Diğer yandan Allah'ın resulünü de sahabenin hiç bir şart ve koşulda Allah'a bahsi geçen anlamıyla vesile kıldığını göremiyoruz. Örnek verecek olursak başı dara düştüğünde "yetiş yaa Muhammet." "bize merhamet et ya muhammet" yada "bizi cehennem ateşinden koru ya muhammet" gibi bir sesleniş biçimi göremiyoruz. Varsa "medet ya geylani" yada "ya gavs bizi cehennem ateşinden koru" gibi sahabenin söylemleri buyrun çıkarın.

Sonuç itibariyle ismi İslam olan bu dini öğrenebileceğimiz her iki kaynakta da benzer bir uygulama göremiyoruz. Ha yok sonradan biz bunu kattık diyenler varsa biz birinci ve ikinci kaynakta öğretilmediğini açık seçik bir şekilde göremediğimiz için itibar etmemiz söz konusu değildir. Zira "biz bunu yaptık, maksat Allah'ın rızasıdır diyen olursa biz de iki örnekle karşı çıkarız. Evvela zaten mekkeli müşrikler de hanif dinin onlara öğrettiklerinden sapmıştı ve temelde Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyorlardı. Diğer mesele de biri de çıkar der ki ben de Allah rızasını gözeterek tıpkı sizin yaptığınız bir takım uygulamalar gibi tek ayak üstünde duruyorum fln der.
Görünen o ki Allah'ın Kur'an'da belirttiği "vesileler" den başka vesilelere sarılmak hem altından kalkılamaz yorumları beraberinde getiriyor hemde İslam öğretileri ile tamamen zıt bir inanç biçimini oluşturuyor. Kısacası sünnet ve Kuranda olmayan İslami uygulamalardan uzak durulmalıdır. Zira hikmet ve vahiy ile son olarak efendimizin rızıklandırıldığını yine kuran bizlere bildiriyor. Birileri İslama yeni ibadetler katma çabasında ise Allah'tan vahiy mi alıyor diye sorarız?



Alıntı ile Cevapla
  #147  
Alt 18.05.21, 09:35
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.06.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,052
Etiketlendiği Mesaj: 61 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çok yazılıp çizilmiş neredeyse hepsini de okudum diyebilirm. Okuduğum onca şeye rağmen diyebilirm ki şirk değilse bile bid'ad dir, caiz değildir. Bu bağlamda kısa bir incelme yapacak olursak ki isabet oldu yukarıda bir dostumuz da Maide suresi 35. Ayetten dem vurmuş. Evvela Bu bağlamda bir küçük bir inceleme yapacak olursak;
Öncelikle ayetin mealini hatırlatmakta fayda görüyorum.
"Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun ve O'na yakınlaşmak için vesile arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki Kurtuluşa eresiniz"

Arapçaya hakim yada bir tık tefsir ilmine sahip dostlar bilirler ki buradaki "el vesile" kelimesi öncesinde belirlenmiş olan, çerçevesi belli olan yada bu tarz bir anlama çıkan bir kelimedir. (bazen bazı kelimelerin Türkçe karşılığını bulmakta zorlanılılabiliyor.) yani Kur'an da bahsi geçen el vesile kelimesinin çerçevesi ibadetler doğrultusunda tamamıyla çizilmiştir. Çizilmemiş olsaydı eğer biri çıkıp diyebilirdi "bence Allah'a beni yaklaştıracak olan tek ayak üstünde durmak. Ben bunu Allah'a yaklaşmak için vesile kılıyorum." fakat Allah'ın resülünün öğrettikleri arasında vesile arayışı bakımından kur'an'ın çizdiği çerçeve, sabit ibadetler haricinde herhangi başka bir uygulama göremiyoruz. Allah Zülcelal, O'na nasıl kulluk edileceğini resülü üzerinden, Kur'an'da yine bizzati kendisi izah etmektedir.
Haliyle Allah'ın hikmet (anlama/anlatma/ tatbik edebilme yetisi) ile rızıklandırdığı resülünden öğrenmediğimiz biçimde daha fazla ibadet etme yada yeni uygulamalar yeni ibadetler, uygulamalara tabi olmak en basit hali ile bid'ad dir.
Zira şeri Şerife uymayan tüm uygulamaların bazı haller yaşansa dahi istidraç dan olacağını, kabul edilemeyeceğini imam Rabbani doğru hatırlıyorsam 14. Mektubatında anadoluya gönderdiği bir halifesine çok ağır sözlerle izah ediyor. Bakmanızda fayda var.

Yine Maide 35 ayeti bakımından bu vesilenin bazı kimseler olabileceği vurgusu yapılmış. O meseleye de değinmekte fayda görüyorum.
Evvela vesile olacak bir kimseye neden gerek duyulur? Sorusuna bir cevap arayacak olursak genelde şu söyleniyor; efendim biz günahkar kullar Allaha dua etsek de icabet olunmaz yada o kişi çok takva vs gibi söylemler le karşılaşıyoruz ki bu Allah'ın ben kullarımın hepsine yakınım kelamını (haşa ve kella) yalanlamaktadır.
Bu ayette "el vesile" kelamının ucu eğer boş bırakılmış olsaydı o gün ki müşriklere şunu deme hakkı doğardı "Allah'a yakışacak vesileler aramamızı senin kur'an'ın söylüyor." pekala onlar açısından sağlam bir tevil ve sağlam bir savunma olurdu? Zira Kur'an, Allah'a vesile olarak putları, putlar nezdinde de (haşa ve kella) Allah'ın kızları yani melekleri ululamakta olan, onları duada vesile sayan bir topluma indirilmiştir...
Diğer yandan Allah'ın resulünü de sahabenin hiç bir şart ve koşulda Allah'a bahsi geçen anlamıyla vesile kıldığını göremiyoruz. Örnek verecek olursak başı dara düştüğünde "yetiş yaa Muhammet." "bize merhamet et ya muhammet" yada "bizi cehennem ateşinden koru ya muhammet" gibi bir sesleniş biçimi göremiyoruz. Varsa "medet ya geylani" yada "ya gavs bizi cehennem ateşinden koru" gibi sahabenin söylemleri buyrun çıkarın.

Sonuç itibariyle ismi İslam olan bu dini öğrenebileceğimiz her iki kaynakta da benzer bir uygulama göremiyoruz. Ha yok sonradan biz bunu kattık diyenler varsa biz birinci ve ikinci kaynakta öğretilmediğini açık seçik bir şekilde göremediğimiz için itibar etmemiz söz konusu değildir. Zira "biz bunu yaptık, maksat Allah'ın rızasıdır diyen olursa biz de iki örnekle karşı çıkarız. Evvela zaten mekkeli müşrikler de hanif dinin onlara öğrettiklerinden sapmıştı ve temelde Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyorlardı. Diğer mesele de biri de çıkar der ki ben de Allah rızasını gözeterek tıpkı sizin yaptığınız bir takım uygulamalar gibi tek ayak üstünde duruyorum fln der.
Görünen o ki Allah'ın Kur'an'da belirttiği "vesileler" den başka vesilelere sarılmak hem altından kalkılamaz yorumları beraberinde getiriyor hemde İslam öğretileri ile tamamen zıt bir inanç biçimini oluşturuyor. Kısacası sünnet ve Kuranda olmayan İslami uygulamalardan uzak durulmalıdır. Zira hikmet ve vahiy ile son olarak efendimizin rızıklandırıldığını yine kuran bizlere bildiriyor. Birileri İslama yeni ibadetler katma çabasında ise Allah'tan vahiy mi alıyor diye sorarız?




Bir insanın herhangi bir durumda Allah’ın, Peygamberimiz (asm)'in veya bir veli zatın huzurundaymış gibi ya da ölüm anı gelmiş gibi yapılan düşünce ve his alemine*rabıta*deniliyor. Bu işin esas gaye ve hedefi, her an Allah’ın huzurunda olma şuuruna ermek ve bu vesile ile Onun rızasına uygun yaşamaktır.

Peygamber Efendimiz (asm) sürekli bu hâl üzereydi. O, her an Allah’ın huzurunda olma şuurunda olarak yaşadı. Bu anlamda bir rabıta Peygamberimiz (asm)'in en büyük sünnetlerinden biridir.

Tarikattaki rabıtaya gelince:*Tarikata giren bir mürit, bazı durumlarda şeyhini düşünerek ve onun yanındaymış gibi kalp bağı kurmaya çalışarak, İslam dinini daha iyi yaşamaya çalışmaktadır. Şeyh, müridini önce kendine, sonra Peygamberimiz*(asm)'e, en son da Allah Teala’ya bağlamak istemektedir.

Bu düşünme ve rabıta, Allah namına olduğundan ve insanları Allah’a yaklaştırma niyetiyle yapıldığından caizdir.*Fakat Allah muhafaza etsin, şayet bu hareketi Allah namına değil de sırf şeyh efendi namına yapsa, o zaman yanlış bir hareket olur. Bütün hak tarikatlar Kur’an'dan alındığı için, bunların yaptığı rabıtaların da izahını Kur’an'a zıt olmayacak şekilde yapılması icap eder; yoksa hak bir yol olmaz.

Eğer bu yola girmeden doğrudan Allah’a rabıta yapabilirsek en güzelini yapmış oluruz.

Ölümü düşünüp,*"Bir gün bende öleceğim!.."*diye rabıta yapmak da güzeldir.*Kabir, ahiret, haşir, sırat, cehennem gibi alemleri de rabıta yaparak daha dikkatli yaşamaya çalışmak da tavsiye edilebilir.

Tarikatın amacı böyleyken nasıl bidat ve caiz diyebilirsin ki erzurum ?

Unutmayın ki şeyhler hıristiyanlarda olduğu gibi haşa ALLAH c.c ortak koşuluyor insanalr şeyhler zümresini insanlardan farklı görüyor gibi algı her zaman cahil burjuva kesimin ve ilmi yanlış yorumlayanların düştüğü hatalardandır .

Bir konuya caiz değil diyebilmenin yolu ayet ve hadislerin ışığında yapılabilir o şeyh lerki sizin bizim gibi etten kemikten farkımız onlar hakiki kül makamına ulaşmış ve isteyene nasıl ulaştığını maddi yönüyle kuran-i kerim ve hadislerle maneviyattaysa rasulullah s.a.v öğretmesiyle ardından gelen insan toplumlarına yardımcı olmaktalar.

Kim olursa olsun insana dua edilmez lakin insan vesile kılınır kulunun hürmetine affet diyilebilir.

Burda kula haşa ALLAH c.c sıfatı yüklenmez kulluk sıfatı dahilinde kulun kul olduğu
idrakinde vesile kılınması dahilinde bi beis yoktur sünnette dahi birçok örneği vardır yukarıda geçmekte selametle ...

Alıntı ile Cevapla
  #148  
Alt 18.05.21, 09:41
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.06.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,052
Etiketlendiği Mesaj: 61 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çok yazılıp çizilmiş neredeyse hepsini de okudum diyebilirm. Okuduğum onca şeye rağmen diyebilirm ki şirk değilse bile bid'ad dir, caiz değildir. Bu bağlamda kısa bir incelme yapacak olursak ki isabet oldu yukarıda bir dostumuz da Maide suresi 35. Ayetten dem vurmuş. Evvela Bu bağlamda bir küçük bir inceleme yapacak olursak;
Öncelikle ayetin mealini hatırlatmakta fayda görüyorum.
"Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun ve O'na yakınlaşmak için vesile arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki Kurtuluşa eresiniz"

Arapçaya hakim yada bir tık tefsir ilmine sahip dostlar bilirler ki buradaki "el vesile" kelimesi öncesinde belirlenmiş olan, çerçevesi belli olan yada bu tarz bir anlama çıkan bir kelimedir. (bazen bazı kelimelerin Türkçe karşılığını bulmakta zorlanılılabiliyor.) yani Kur'an da bahsi geçen el vesile kelimesinin çerçevesi ibadetler doğrultusunda tamamıyla çizilmiştir. Çizilmemiş olsaydı eğer biri çıkıp diyebilirdi "bence Allah'a beni yaklaştıracak olan tek ayak üstünde durmak. Ben bunu Allah'a yaklaşmak için vesile kılıyorum." fakat Allah'ın resülünün öğrettikleri arasında vesile arayışı bakımından kur'an'ın çizdiği çerçeve, sabit ibadetler haricinde herhangi başka bir uygulama göremiyoruz. Allah Zülcelal, O'na nasıl kulluk edileceğini resülü üzerinden, Kur'an'da yine bizzati kendisi izah etmektedir.
Haliyle Allah'ın hikmet (anlama/anlatma/ tatbik edebilme yetisi) ile rızıklandırdığı resülünden öğrenmediğimiz biçimde daha fazla ibadet etme yada yeni uygulamalar yeni ibadetler, uygulamalara tabi olmak en basit hali ile bid'ad dir.
Zira şeri Şerife uymayan tüm uygulamaların bazı haller yaşansa dahi istidraç dan olacağını, kabul edilemeyeceğini imam Rabbani doğru hatırlıyorsam 14. Mektubatında anadoluya gönderdiği bir halifesine çok ağır sözlerle izah ediyor. Bakmanızda fayda var.

Yine Maide 35 ayeti bakımından bu vesilenin bazı kimseler olabileceği vurgusu yapılmış. O meseleye de değinmekte fayda görüyorum.
Evvela vesile olacak bir kimseye neden gerek duyulur? Sorusuna bir cevap arayacak olursak genelde şu söyleniyor; efendim biz günahkar kullar Allaha dua etsek de icabet olunmaz yada o kişi çok takva vs gibi söylemler le karşılaşıyoruz ki bu Allah'ın ben kullarımın hepsine yakınım kelamını (haşa ve kella) yalanlamaktadır.
Bu ayette "el vesile" kelamının ucu eğer boş bırakılmış olsaydı o gün ki müşriklere şunu deme hakkı doğardı "Allah'a yakışacak vesileler aramamızı senin kur'an'ın söylüyor." pekala onlar açısından sağlam bir tevil ve sağlam bir savunma olurdu? Zira Kur'an, Allah'a vesile olarak putları, putlar nezdinde de (haşa ve kella) Allah'ın kızları yani melekleri ululamakta olan, onları duada vesile sayan bir topluma indirilmiştir...
Diğer yandan Allah'ın resulünü de sahabenin hiç bir şart ve koşulda Allah'a bahsi geçen anlamıyla vesile kıldığını göremiyoruz. Örnek verecek olursak başı dara düştüğünde "yetiş yaa Muhammet." "bize merhamet et ya muhammet" yada "bizi cehennem ateşinden koru ya muhammet" gibi bir sesleniş biçimi göremiyoruz. Varsa "medet ya geylani" yada "ya gavs bizi cehennem ateşinden koru" gibi sahabenin söylemleri buyrun çıkarın.

Sonuç itibariyle ismi İslam olan bu dini öğrenebileceğimiz her iki kaynakta da benzer bir uygulama göremiyoruz. Ha yok sonradan biz bunu kattık diyenler varsa biz birinci ve ikinci kaynakta öğretilmediğini açık seçik bir şekilde göremediğimiz için itibar etmemiz söz konusu değildir. Zira "biz bunu yaptık, maksat Allah'ın rızasıdır diyen olursa biz de iki örnekle karşı çıkarız. Evvela zaten mekkeli müşrikler de hanif dinin onlara öğrettiklerinden sapmıştı ve temelde Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyorlardı. Diğer mesele de biri de çıkar der ki ben de Allah rızasını gözeterek tıpkı sizin yaptığınız bir takım uygulamalar gibi tek ayak üstünde duruyorum fln der.
Görünen o ki Allah'ın Kur'an'da belirttiği "vesileler" den başka vesilelere sarılmak hem altından kalkılamaz yorumları beraberinde getiriyor hemde İslam öğretileri ile tamamen zıt bir inanç biçimini oluşturuyor. Kısacası sünnet ve Kuranda olmayan İslami uygulamalardan uzak durulmalıdır. Zira hikmet ve vahiy ile son olarak efendimizin rızıklandırıldığını yine kuran bizlere bildiriyor. Birileri İslama yeni ibadetler katma çabasında ise Allah'tan vahiy mi alıyor diye sorarız?



Maide 35 ayetten dem vurulmuş ordaki ayetin tefsirini detaylıca açıp okuduğunuz var en bilindik yani kolaylıkla ulaşabilinen diyanet tefsirinde dahi ayetin muhtevasinda kuldan istemek yerine ALLAH c.c istemek gerektiğine ve bu isteme esnasında veli zatları vesile kılarak dua yapılabileceğini söylemekte kimse şeyh i ALLAH c.c konumunda veya sifatlariyla sifatlandiramaz lakin duası makbulluk husuusnda bizden daha önce olduklari kesin erzurum diyanetin ntefsiri şöyle der;

Ey iman edenler! Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda çaba harcayın ki kurtuluşa eresiniz.

﴾36﴿

*Kâfir olanlar var ya, yeryüzünde olan her şey, bunun yanında bir o kadarı daha onların olsa ve kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu kurtuluş fidyesi olarak verseler, onlardan asla kabul edilmez; onlar için elem verici bir azap vardır.

﴾37﴿

*Onlar ateşten çıkmak isterler, fakat oradan çıkamayacaklardır. Onlar için sürekli bir azap vardır.

Tefsir (Kur'an Yolu)

Vesile kelimesi sözlükte “pâye, rütbe, derece, muhabbet ve yakınlık” anlamlarına gelir. Bu son anlamından hareketle kişiyi Allah’a yaklaştıran amele vesile denilmiştir. Müfessirler âyette kastolunan vesilenin, Allah’ın emrettiklerinin yerine getirilmesi ve yasakladıklarının terkedilmesi olduğunu belirtmişler, kişiyi Allah’a yaklaştıracak ve O’nun rızâsını kazanmaya yardım edecek her türlü ibadet ve eylemi vesile saymışlardır. Kutsî hadislerde kişiyi Allah’a yaklaştıran en önemli şeyin Allah’ın farz kıldığı ibadetler ile nâfile ibadetler olduğu ifade buyurulmuştur (Müsned, VI, 256; İbn Âşûr, VI, 187; Elmalılı, III, 1670). Ayrıca vesile cennette sadece Hz. Peygamber’e verilecek olan bir makamın adıdır (Buhârî, “Ezân”, 8; Müslim, “Salât”, 11). Vesile ile aynı kökten türemiş olan tevessül ise sözlükte “yaklaşmak, hedeflenen ve arzulanan gayeye ulaşmak için bir şeyi vasıta kılmak” demektir. Dinî bir terim olarak tevessül, “Allah’a yaklaşmak, O’ndan yardım dilemek üzere bir söz veya davranışı aracı kılmak” anlamına gelir. Ancak bu terim zamanla farklı bir anlam kazanmış; melekler, arş, kürsî vb. kutsal sayılan bazı varlıklarla peygamber ve velîlerin Allah katındaki yüksek mertebeleri hürmetine dua etmeyi ve âhirete intikal etmiş sâlih insanlardan yardım istemeyi ifade eder hale gelmiştir. Kavrama yüklenilen bu muhteva âlimler arasında tartışılmış ve aşağıda sıralanan üç tür tevessül ihtilâfsız olarak meşrû kabul edilirken, diğer iki türünün meşrûluğu hususunda farklı görüşler ortaya konmuştur. Meşrû kabul edilen tevessül türleri şunlardır:

1. Yüce Allah’ın isim ve sıfatlarıyla tevessül.

2. Peygamber ve velîlerin hayatta iken yaptıkları dualarla tevessül.

3. İyi ameller hürmetine tevessül.

Bunlardan özellikle Allah’ın isimleriyle yapılan tevessül Kur’an ve hadiste yer almış, yüce Allah tarafından açıkça emredilmiştir: “En güzel isimler (el-esmâü’l-hüsnâ) Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin” (A‘râf 7/180). İkinci tevessülün meşruiyeti ise peygamberlerin ümmetlerine, ümmetin de birbirine dua etmelerini tavsiye eden âyetler (Nisâ 4/64; Yûsuf 12/97-98; Muhammed 47/19) dikkate alınarak kabul edilmiştir. Üçüncüsü yani iyi amellerle tevessül de Kur’an-ı Kerîm’de müminlerin bazı dualarından örnekler verilerek teşvik edildiği için makbul sayılmıştır (bk. Bakara 2/285; Âl-i İmrân 3/16, 53, 191, 193).

Yukarıda belirtildiği üzere, “Hz. Peygamber hayatta iken bir kimsenin bağışlanması ve arzusunun yerine getirilmesi için onun duasını talep etmek” mânasında bir tevessülün meşruiyeti ve böyle bir şefaatin varlığında görüş ayrılığı yoktur. Kıyamet gününde Hz. Peygamber’den insanlara şefaat etmesinin isteneceği, onun da insanların bağışlanması için Allah’a dua ve niyazda bulunacağı inancı Ehl-i sünnet inançları kapsamında yer almıştır (Buhârî, “Tefsîr”, 17/5; Müsned, III, 500)

Alıntı ile Cevapla
  #149  
Alt 18.05.21, 09:41
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,655
Etiketlendiği Mesaj: 204 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Ademm Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bir insanın herhangi bir durumda Allah’ın, Peygamberimiz (asm)'in veya bir veli zatın huzurundaymış gibi ya da ölüm anı gelmiş gibi yapılan düşünce ve his alemine*rabıta*deniliyor. Bu işin esas gaye ve hedefi, her an Allah’ın huzurunda olma şuuruna ermek ve bu vesile ile Onun rızasına uygun yaşamaktır.

Peygamber Efendimiz (asm) sürekli bu hâl üzereydi. O, her an Allah’ın huzurunda olma şuurunda olarak yaşadı. Bu anlamda bir rabıta Peygamberimiz (asm)'in en büyük sünnetlerinden biridir.

Tarikattaki rabıtaya gelince:*Tarikata giren bir mürit, bazı durumlarda şeyhini düşünerek ve onun yanındaymış gibi kalp bağı kurmaya çalışarak, İslam dinini daha iyi yaşamaya çalışmaktadır. Şeyh, müridini önce kendine, sonra Peygamberimiz*(asm)'e, en son da Allah Teala’ya bağlamak istemektedir.

Bu düşünme ve rabıta, Allah namına olduğundan ve insanları Allah’a yaklaştırma niyetiyle yapıldığından caizdir.*Fakat Allah muhafaza etsin, şayet bu hareketi Allah namına değil de sırf şeyh efendi namına yapsa, o zaman yanlış bir hareket olur. Bütün hak tarikatlar Kur’an'dan alındığı için, bunların yaptığı rabıtaların da izahını Kur’an'a zıt olmayacak şekilde yapılması icap eder; yoksa hak bir yol olmaz.

Eğer bu yola girmeden doğrudan Allah’a rabıta yapabilirsek en güzelini yapmış oluruz.

Ölümü düşünüp,*"Bir gün bende öleceğim!.."*diye rabıta yapmak da güzeldir.*Kabir, ahiret, haşir, sırat, cehennem gibi alemleri de rabıta yaparak daha dikkatli yaşamaya çalışmak da tavsiye edilebilir.

Tarikatın amacı böyleyken nasıl bidat ve caiz diyebilirsin ki erzurum ?

Unutmayın ki şeyhler hıristiyanlarda olduğu gibi haşa ALLAH c.c ortak koşuluyor insanalr şeyhler zümresini insanlardan farklı görüyor gibi algı her zaman cahil burjuva kesimin ve ilmi yanlış yorumlayanların düştüğü hatalardandır .

Bir konuya caiz değil diyebilmenin yolu ayet ve hadislerin ışığında yapılabilir o şeyh lerki sizin bizim gibi etten kemikten farkımız onlar hakiki kül makamına ulaşmış ve isteyene nasıl ulaştığını maddi yönüyle kuran-i kerim ve hadislerle maneviyattaysa rasulullah s.a.v öğretmesiyle ardından gelen insan toplumlarına yardımcı olmaktalar.

Kim olursa olsun insana dua edilmez lakin insan vesile kılınır kulunun hürmetine affet diyilebilir.

Burda kula haşa ALLAH c.c sıfatı yüklenmez kulluk sıfatı dahilinde kulun kul olduğu
idrakinde vesile kılınması dahilinde bi beis yoktur sünnette dahi birçok örneği vardır yukarıda geçmekte selametle ...
Ne hal üzereydi peygamber. Sizin gavsı mı düşünüyordu?
İnan gerisini de okumadım -)

Alıntı ile Cevapla
  #150  
Alt 18.05.21, 09:45
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.06.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,052
Etiketlendiği Mesaj: 61 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çok yazılıp çizilmiş neredeyse hepsini de okudum diyebilirm. Okuduğum onca şeye rağmen diyebilirm ki şirk değilse bile bid'ad dir, caiz değildir. Bu bağlamda kısa bir incelme yapacak olursak ki isabet oldu yukarıda bir dostumuz da Maide suresi 35. Ayetten dem vurmuş. Evvela Bu bağlamda bir küçük bir inceleme yapacak olursak;
Öncelikle ayetin mealini hatırlatmakta fayda görüyorum.
"Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun ve O'na yakınlaşmak için vesile arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki Kurtuluşa eresiniz"

Arapçaya hakim yada bir tık tefsir ilmine sahip dostlar bilirler ki buradaki "el vesile" kelimesi öncesinde belirlenmiş olan, çerçevesi belli olan yada bu tarz bir anlama çıkan bir kelimedir. (bazen bazı kelimelerin Türkçe karşılığını bulmakta zorlanılılabiliyor.) yani Kur'an da bahsi geçen el vesile kelimesinin çerçevesi ibadetler doğrultusunda tamamıyla çizilmiştir. Çizilmemiş olsaydı eğer biri çıkıp diyebilirdi "bence Allah'a beni yaklaştıracak olan tek ayak üstünde durmak. Ben bunu Allah'a yaklaşmak için vesile kılıyorum." fakat Allah'ın resülünün öğrettikleri arasında vesile arayışı bakımından kur'an'ın çizdiği çerçeve, sabit ibadetler haricinde herhangi başka bir uygulama göremiyoruz. Allah Zülcelal, O'na nasıl kulluk edileceğini resülü üzerinden, Kur'an'da yine bizzati kendisi izah etmektedir.
Haliyle Allah'ın hikmet (anlama/anlatma/ tatbik edebilme yetisi) ile rızıklandırdığı resülünden öğrenmediğimiz biçimde daha fazla ibadet etme yada yeni uygulamalar yeni ibadetler, uygulamalara tabi olmak en basit hali ile bid'ad dir.
Zira şeri Şerife uymayan tüm uygulamaların bazı haller yaşansa dahi istidraç dan olacağını, kabul edilemeyeceğini imam Rabbani doğru hatırlıyorsam 14. Mektubatında anadoluya gönderdiği bir halifesine çok ağır sözlerle izah ediyor. Bakmanızda fayda var.

Yine Maide 35 ayeti bakımından bu vesilenin bazı kimseler olabileceği vurgusu yapılmış. O meseleye de değinmekte fayda görüyorum.
Evvela vesile olacak bir kimseye neden gerek duyulur? Sorusuna bir cevap arayacak olursak genelde şu söyleniyor; efendim biz günahkar kullar Allaha dua etsek de icabet olunmaz yada o kişi çok takva vs gibi söylemler le karşılaşıyoruz ki bu Allah'ın ben kullarımın hepsine yakınım kelamını (haşa ve kella) yalanlamaktadır.
Bu ayette "el vesile" kelamının ucu eğer boş bırakılmış olsaydı o gün ki müşriklere şunu deme hakkı doğardı "Allah'a yakışacak vesileler aramamızı senin kur'an'ın söylüyor." pekala onlar açısından sağlam bir tevil ve sağlam bir savunma olurdu? Zira Kur'an, Allah'a vesile olarak putları, putlar nezdinde de (haşa ve kella) Allah'ın kızları yani melekleri ululamakta olan, onları duada vesile sayan bir topluma indirilmiştir...
Diğer yandan Allah'ın resulünü de sahabenin hiç bir şart ve koşulda Allah'a bahsi geçen anlamıyla vesile kıldığını göremiyoruz. Örnek verecek olursak başı dara düştüğünde "yetiş yaa Muhammet." "bize merhamet et ya muhammet" yada "bizi cehennem ateşinden koru ya muhammet" gibi bir sesleniş biçimi göremiyoruz. Varsa "medet ya geylani" yada "ya gavs bizi cehennem ateşinden koru" gibi sahabenin söylemleri buyrun çıkarın.

Sonuç itibariyle ismi İslam olan bu dini öğrenebileceğimiz her iki kaynakta da benzer bir uygulama göremiyoruz. Ha yok sonradan biz bunu kattık diyenler varsa biz birinci ve ikinci kaynakta öğretilmediğini açık seçik bir şekilde göremediğimiz için itibar etmemiz söz konusu değildir. Zira "biz bunu yaptık, maksat Allah'ın rızasıdır diyen olursa biz de iki örnekle karşı çıkarız. Evvela zaten mekkeli müşrikler de hanif dinin onlara öğrettiklerinden sapmıştı ve temelde Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyorlardı. Diğer mesele de biri de çıkar der ki ben de Allah rızasını gözeterek tıpkı sizin yaptığınız bir takım uygulamalar gibi tek ayak üstünde duruyorum fln der.
Görünen o ki Allah'ın Kur'an'da belirttiği "vesileler" den başka vesilelere sarılmak hem altından kalkılamaz yorumları beraberinde getiriyor hemde İslam öğretileri ile tamamen zıt bir inanç biçimini oluşturuyor. Kısacası sünnet ve Kuranda olmayan İslami uygulamalardan uzak durulmalıdır. Zira hikmet ve vahiy ile son olarak efendimizin rızıklandırıldığını yine kuran bizlere bildiriyor. Birileri İslama yeni ibadetler katma çabasında ise Allah'tan vahiy mi alıyor diye sorarız?



Amma asla ve asla şeyh e dua ve zikir çekilmez şeyh öğreticidir alimdir velidir bilmeyene yol gösterir seriat çizgisi dahilinde


Şahsen şeyhim hep der ki

TARİKAT ŞERİATİN HIZMETCISIDIR

---------- Post added 18.05.21 at 09:47 ----------

Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ne hal üzereydi peygamber. Sizin gavsı mı düşünüyordu?
İnan gerisini de okumadım -)
Okuyacaksın bir konuya caiz duyabiliyorsan her ilmi hadis ve ayet muhtevasini okuyacaksın


Silsilenin sonu peygamber s.a.v iken kim neyi nasıl düşünsün ...

---------- Post added 18.05.21 at 09:48 ----------

Caiz değil diyorsan o konuyu enine boyuna okuyacaksın hüküm vermekte erken davranmayacaksın

Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
rabıta yapmak, rabıta yapmak şirk olur mu, rabıta şirk mi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Muska taşımak bidat veya şirk midir? Sadi Havas Dersleri 16 10.06.24 00:59
Sevgiliye zikr okumak şirk midir? mozej34 Sorularınız 19 22.12.21 23:34
Rabıta yapmak değil, yapmamak şirktir, küfürdür. Hal Tasavvuf Sohbetleri 2 23.10.21 12:23
Tevessül Şirk Midir? Ehli Sünnet'in Cevabı= dagistani Tecrübe Ettikleriniz 1 31.12.19 23:17
Tasavvuf ehlinin yaptığı rabıta caiz midir? RvP Tasavvuf & Tarikatler 5 03.11.19 21:31


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:10.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147