Hayata küsmek, amacının ne olduğunu bilmemek - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 10.01.21, 00:12
 
Üyelik tarihi: 06.07.20
Bulunduğu yer: Yalova
Mesajlar: 280
Etiketlendiği Mesaj: 19 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Hayata küsmek, amacının ne olduğunu bilmemek

Hayata küsmek,beklentinin olmamasi,sabah işe giderken ya ben niye çalışıyorum amacım ne diye düşünmek.
Etrafındaki herkes çoluk çocuk sahibi işinde gücünde iken.gitmek isteyip gidememek ve derdini havasokulu formuna anlatmak...

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 10.01.21, 00:14
Lady - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Dost Üye
 
Üyelik tarihi: 09.11.16
Bulunduğu yer: Nederland
Mesajlar: 589
Etiketlendiği Mesaj: 44 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Yaşamanın amacı alışkanlıktı, rahatlıktı. Çoğunluk çabadan, yenilikten korkuyordu. Ne kolaydı onlara uymak!

__________________
Yarına kaldı şarkılar aman
Bu yaraya deva değil zaman
Ateş düştüğü yeri yakar
Bu düzeni bozuk dünya yalan..
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 10.01.21, 00:17
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 12.02.15
Mesajlar: 361
Etiketlendiği Mesaj: 11 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Farklı hissetmekmidir,
Yaşamanın amacı,
Kendine yetmekmidir,
Çilekeşin ilacı..

Ruhum müptelası oldu bu fikrin,
Çilesizlerin bende çilesi derin..

__________________
Biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz..
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 10.01.21, 00:19
 
Üyelik tarihi: 23.06.19
Bulunduğu yer: Amasya
Mesajlar: 184
Etiketlendiği Mesaj: 5 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Ruhun kramplara maruz kalması ve iç ayaklarını uzatamamak, insanın kendisini; varlık özelliklerine sahip, hukukuna kavuşmuş, özgür, sadeliğe ve yalınlığa ulaşmış, rahat ve tatmin içerisinde bir insan olarak hissedememisidir. Halbuki bu durum insanın varoluştan gelen normali, tabir caizse fabrika ayarları, aradığı ve bulamazsa olmazıdır.

Bulamazsa; mutsuz, huzursuz, hırçın, korku ve kaygı içerisinde, anlamlarını kaybetmiş, amaçsız, umutsuz, güçsüz, güvensiz, atıl, başarısız, sahici olamayan, kendini ve herşeyini tüketen bir halde olur. Buna hüsran durumu denilebilir.

Yani insanın olması gereken hali, iç ayaklarını uzatıp, yalınlaştığı, sadeleştiği, fıtratına uygun bir hale büründüğü haldir. Bu, rızayı, güveni, tatmini ve gücü getirir.

O zaman, "ruhu kasan, iç ayaklarını büzen nedir?" Sorusunu sormamız gerekmektedir.

7.172 - Hani Rabbin, Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da, "Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)" demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.

Kendisine şahit tutularak Rabbin tanınmasını sağlayan nefsin potansiyelinin çok yüksek olduğu muhakkaktır. Bu dünya boyutunda, istemek ve bunun olması için de irade beyan etmek fonksiyonuna sahip olan nefsin talep sınırlarının, bu boyutun anlamına, fıtratına uygun halde olması iktiza etmektedir.

7.19 - "Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz."

7.20 - "Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

Dilediği yerden yeyip, içen fakat gösterilen ağaca yaklaşmamanın tek yasak hükmü olduğu bir boyutta yaşayan insan, bu boyutun anlamı ve sınırları dışında bir talep üzere kandırılmış; bulunduğu koşullar ve kendisine ihsan edilen nimetlere karşı liyakatını kaybetmiş ve oradan başka bir boyuta inzal edilmiştir. Cennette iken insanı kandıran Şeytandı.

Gönderildiği bu hayatta çok daha fazla hükümle sınırlanan ve yaratılış hükümleri çerçevesinde kalması gereken nefs; bu sınırların dışında talep geliştirmesi için, cennettekine benzer biçimde, şeytan tarafından aldatılmak süreçlerine tabi tutulmaktadır. Bu etkilere açık olan ve olumlu cevap veren nefisler, bu dünyanın ve bu boyuttaki fıtratlarının dışında talep geliştirmek durumunda, ruh kasılmalarına maruz kalmakta ve iç ayaklarını uzatamamaktadırlar.

Bunun bilinir nedenleri;

Nefsin, kendini merkeze koyup, bütün işlerin, süreçlerin, ilişkilerin, kararların, tarzların, biçimlerin, vb. Kendi doğrularına, isteklerine, arzularına göre belirlenmesi, düzenlenmesi ve yapılmasını istemesi ki, buna bencillik denilmektedir;

İnsanın, gönderildiği bu boyutun anlam, amaç ve sınırlarının dışında; sahip olmak, yaşamak, davranmak, olmak arzuları;

Anlamı ve amacı dışında elde etmek istekleri ve bundan kaynaklanan kaygılar; bunları elde edememek veya elde edince, koruyamamak korku ve kaygıları; yani nefsin o çok büyük potansiyeli ölçüsünde sahip olmak isteklerinden kaynaklanan korkular, kaygılar ve huzursuzluklar;

Nefsin, beğenilmek-övülmek-onaylanmak arzularından gelen tükenmez talepleri, elde edememek veya kaybetmek zannı, korkuları ve kaygıları; bunlardan kaynaklanan diğer huzursuzluklar;

Nefsin zayıf ve güçsüz olmak endişeleri; gücü elde etmek, edememek, kaybetmek ve hatta rablaşmak, ilahlaşmak türü talep potansiyellerinden doğan duygu ve hallerin sonucunda ortaya çıkan negatif durumlardır.

Bütün bunlar insanda, fıtratına uygun olmayan, zayıflatan, tatminden uzaklaştıran, hüsrana uğratan korkular, kaygılar, kompleksler, çaresizlikler, umutsuzluklar, zaaflar ve zayıflıklar, ezilmişlik ve mağlubiyet duyguları ve benzer olumsuz his ve haller oluşturabilirler.

Buna maruz kalan insanların kendi doğallarının dışında, sürekli bir ruh kasılması yaşamaları mukadderdir. Bu da sürekli huzursuzluk, rahatsızlık, çaresizlik, mutsuzluk ve zayıflık hissi verir.

Bazı çok zeki ve yetenekli insanların bu durumları, olduklarından farklı biçimde tarif etmeleri, aslında işin hakikatını ve etkilerini değiştirmez.

Ruhun kasılmaması ve iç ayaklarını uzatarak bir hayat yaşamak neden önemlidir? Sorusunu da sormak icap etmektedir.

Belirli bir süre ile sınırlı bir hayatın kendi doğası içerisinde yaşanıp, tatminin elde edilebilmesi için önemlidir.

Bundan sonraki boyuttaki hayatın mahiyetini ve kalitesini etkilemesi açısından önemlidir.

İlişki içerisinde bulunulan insanların hukuklarını çiğneyip, mutsuz etmemek, ilişkileri tüketmemek, güven ve saygı kaybetmemek ve yanlız kalmamak için önemlidir.

Kendisini kuşatan varlıkların, sistemlerin, oluşların hukukunu çiğneyip, zarar vermemek ve zarar görmemek için önemlidir.

Ruh kasılmalarına maruz kalmadan, yalın-sade-yaratıldığı gibi bir insan olarak, iç ayaklarını huzurla uzatarak bir hayat yaşamanın yegane yolu; sadece Allah'a kulluk etmek hedefi ile yüzünü o yöne dönmek ve ahsenü amel işlemektir. Eğer bu yapılamazsa, nefs, potansiyeli gereği ilahlaşmayı talep edip, insanı da, kendisini ilah edinmeye ikna edecektir.

İnsan hayatında bu hususun ağırlığı, önemi ve kıymeti; "sadece Allah'a kulluk etmenin"; hayatın anlamı ve insanın varlık nedeni olmasıdır. Hayatın bu boyutunda yalnızca bunu başarabilmek için yaşamak, sonraki süresiz hayatın mahiyetini belirleyecektir.

Ruh kasılmalarını ve iç ayakları uzatamamayı ölçü alıp, şu akıl yürütmelerini yapmak da mümkün görülmektedir.

Eğer ruhun kasılıyor ve iç ayaklarını uzatmıyorsan; büyük ihtimalle sadece Allah'a kulluk etmemek, hayatı varoluş özelliklerine uygun yaşamamak, itminana ve kulluğa giden yolda olamamak ve bütün bunlara dair hakiki tasavvurlara, inançlara, hedeflere ve kararlara sahip olmamak durumları söz konusu olabilir.

Ya da tersinden düşünerek; ruh kasılmalarından kurtulmak ve iç ayaklarını uzatabilmek için sadece Allah'a kulluk etmek, fıtratına uygun yaşamak, itminana ve kulluğa giden yolda olabilmek için; bunu mümkün kılmayan inançları, tasavvurları, alışkanlıkları, hedefleri, kararları ve usulleri bir daha gözden geçirmek iktiza edebilir.

Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 10.01.21, 00:21
Üye
 
Üyelik tarihi: 01.09.19
Bulunduğu yer: Petra
Mesajlar: 79
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Yaşamanın amacı, hoşa gitmeyen şeylerden kaçmak değil, hoşa gitmeyen şeyleri yenmektir.

Yaşamanın Amacı: Bir amacı yaşamaktır.

Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 10.01.21, 00:22
Ezo Ezo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 09.04.18
Bulunduğu yer: adana
Mesajlar: 142
Etiketlendiği Mesaj: 4 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Ne demiş Oscar Wilde; Yaşamanın amacı, kişinin kendini geliştirmesidir.
Kendimizi geliştirmekten vazgeçmedğimiz sürece hiçbir şey için geç değildir..
Yeter ki vazgeçmeyelim...

Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 10.01.21, 00:25
 
Üyelik tarihi: 14.06.19
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 165
Etiketlendiği Mesaj: 4 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Düşünce, insanın temel yaratıcı yeteneğidir. Düşünce ve imajinasyon (tahayyül-hayal etme gücü) hareketten önce vardır. Her düşünce belli bir etkiye sahip olan yaratıcı bir süreçtir.
Hayatımızı iyiye doğru yöneltmek istiyorsak eğer, gereken olumlu sebeplerin oluşması için bir tür aşırı çaba göstermeliyiz. İmajinasyon gücümüzün, hayatımızı her an yeniden yapılandıran bir yaşam sanatçısı olduğunu unutmayın.

Eğer bir insan, “Pozitif düşünüyor ve davranıyorum, ama yansımalar asla pozitif değil.” diye düşünüyorsa, yanılıyordur. Pozitif düşünce, bizi sevindirmeyen, mutlu kılmayan ve onaylamayan olayları dikkate almamak anlamına gelmez ki; aksine, “Gerçek pozitiflik, her durum ve şart altında elinden gelenin en iyisini yapmaktır.”

Günlük hayatta yeni zorluklarla karşılaşmak engellenemez. Zaten bu tür değişimler ve meydan okumalar bize atak yaptırır. Gelişmek, değişmek, güçlenmek ve karşılaştığımız zorlukları olumlu olaylar hâline getirerek çözümlemek insan hayatının amacı ve anlamıdır. Hayatın acılıkla, katılıkla, negatiflikle sunduğu her şeyi tatlandırmak, güzelleştirmek ve pozitif enerjinin pırıltılı ışığıyla yıkamak için buradayız. Her zorluk onu aşmamız için bize bir olanak sağlar ve “ruhsal farkındalığımızı” artmasına neden olur.

“Yaşamanın” öncelikle “öğrenmek” anlamına geldiği gerçeğinin tam olarak şuuruna varırsak, hayatla ilgili görevlerimizi de hakkıyla yerine getiririz.
Düşüncelerimizin her biri bir yaratma eylemidir. Hepimiz de buraya yaratıcı yönümüzü geliştirmek için geldik. Düşüncelerimizle yaratıcı enerjiye şekil veriyoruz. Ve daha sonra bu eylemimiz, hayatımızda bir durum veya olay olarak ortaya çıkıyor.
Pozitif düşünmek ve pozitif enerjiyle uygulama yapmak, üstelik bu olumlu enerjiyi başkalarına da yansıtmak demek, tüm deneyimlerin özellikle de acı ve ıstırap dolu deneyimlerin bize “Öğrenmek ve Uygulamak” için olanaklar sunduğunu fark etmek; geçmişin tüm acı anılarını affetmek, onları sevgiyle kendimizden uzaklaştırmak demektir.

Şuurlanmanın ve gelişimin hangi aşamasında bulunursak bulunalım, insan olmanın erdemli vazifesini bilgece yerine getirme şansına eşit olarak sahibiz. Kim olursak olalım, büyük küçük demeden ne hizmet yaparsak yapalım, hizmetimizi pozitif enerjinin verdiği güçle olumlu ve doğru yapmak olanaklarıyla donatılmış durumdayız.
Yeter ki, “Pozitif enerjinin tüm varlığımızdan yansıyabilmesi için sadeleşmeyi ve terki göze alalım ve pozitifin bilgisine gönül kaplarımızı açalım.”

Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 10.01.21, 00:30
Manevi
 
Üyelik tarihi: 07.04.15
Mesajlar: 1,142
Etiketlendiği Mesaj: 54 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Başınıza olabilecek en kötüsü gelse ve sonra o, başınıza gelen en iyi şeye dönüşse siz ne düşünürdünüz ?

"Eğer hislerimizden daha büyük düşünemiyorsak, asla değisemeyiz. 'Değişmek' hissettiklerimizden daha büyük düşünmektir."
Eğer beden zihne dönüşürse, hizmetkâr efendi olmuştur.
Değişmek, hissettiklerinizden daha büyük düşünmektir. Değişmek ezberlenen benliğin tanıdık duygularından daha büyük davranmaktır. Bedenden daha büyük olmaktır.
Bir şeye diğer her şeyi göz ardı edecek kadar odaklanırsak düşüncenin tecrübeye dönüştüğü bir an yaşarız.
Düşüncelerinizin öyle büyük sonuçları olur ki onlar sizin gerçekliğinizi yaratırlar. Acı geçmişi düşünmemeli, gelecek için endişe etmemeli, disardaki yasamimla ilgili şeylere takilmamali ayrıca acılarıma ve semptomlarima da kafayı takmamalıydım. Bu tıpkı ilişki yaşadığınız birinin yanınızda olup olmadığını bilmek gibidir, değil mi ?
Çünkü bilinç farkindaliktir, farkındalık dikkat etmektir ve dikkat etmek o anda olmak ve odaklanmaktir.
Her birimizin verdiği mücadelenin amacı, kim olduğumuzu keşfetmek ve kendi varoluş sebebimize göre yaşamanın yolunu bulmaktır.

Arzumuz onun arzusuyla eşleştiğinde, zihnimiz onun zihniyle eşleştiğinde, yaşama duyduğumuz sevgi onun yaşama duyduğu sevgiyle eşleştiğinde, bu evrensel bilinci sahneleriz.
Geçmişi aşan, bugünü iyileştiren ve geçmişin kapılarını açan ve sevgi ile bakan ulvi güç sahipleri oluruz.

Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 10.01.21, 00:33
Mithrandir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.01.20
Bulunduğu yer: Samsun
Mesajlar: 1,191
Etiketlendiği Mesaj: 86 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

yaşamın amacı erdemdir erdemde iyilik çabasıdır demiş sokrat

__________________
Bir İhtimal Daha Var O Da Ölmek Mi Dersin
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 10.01.21, 00:36
 
Üyelik tarihi: 30.07.18
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 354
Etiketlendiği Mesaj: 6 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Diyelim ki şimdi bir anda başınız dönüp yere yığıldınız ve apar topar hastaneye kaldırıldınız. Filmler, MR'lar, tetkikler derken acı haber size verildi: “Beyninizde tümör var!” O ana kadar dert ettiğiniz şeylerin bir önemi kalır mı? “Yarın evi temizlemem gerekiyor”, “falanca kişinin düğününde yarım mı taksam, çeyrek mi?”, “bu sınavdan yüksek not almam lazım”, “bu sene evi boya badana yaptıramadık”, “iş yerinde hâlâ pozisyonum yükselmedi”. Bütün bunların bir önemi kalır mı?

Böyle bir haber karşısında insanlar dört tür tavır gösterirler:

a) Ölüm gerçeğiyle yüzleştikten sonra dünyanın fani olduğunu, dünya üzerindeki hiçbir şeyin öneminin bulunmadığını, dünyada var oluş amacımızın Rabbimize kulluk olduğunu hatırlayıp geçmişinde ihmal ettiği kulluk görevi sebebiyle pişman olup tövbe etmek, hakkını yediği insanlarla helalleşmek, kalan ömrünü en iyi bir şekilde değerlendirmeye, ibadetlerden telafisi mümkün olanları telafi etmeye çalışmak. Bu, yapılacak en akıllı tavırdır.

b) Hayata küsmek, dış dünyaya kendini kapatmak. Bu davranış tarzı daha çok, ölüm düşüncesini ağıza almayı bir uğursuzluk sayan, bu düşünceyi aklına getirirse eceli daha çabuk gelecekmiş gibi hisseden insanlarda olur.

c) Âhirete ve Allah’a inanmayanlar böyle bir durumla karşılaştığında dünyadan kalan zamanlarını gönüllerine göre geçirmek, tatmadığı zevk bırakmamak için nefsanî bütün hazları tadarak ölmüş olmayı arzularlar. Bunların mantığı şöyle işler: “Madem ki sonsuz yokluğa gideceğim öyleyse bu dünyadan ne kadar tadarsam o kadar kârım olur.”

d) Kadere isyan eden, “niçin ben?” diye düşünen, o güne kadar Allah, kader ve âhiret inancı varsa da böyle bir haberle yıkılarak içten içe isyan eden, öfke duyan kimseler.

Mümine yakışan, elbette hayatta karşılaştığı her zorlukta olduğu gibi böyle bir durumda da sabır ve metanetini korumak, Rabbine günahları için tövbe istiğfarda bulunmak, O’nun takdirine razı olup O’na tevekkül etmektir.

Rabbimiz bu gerçek üzerinde insanların durup düşünmesini isteyerek şöyle buyuruyor:

“Ecellerinin yaklaşmış olabileceğini hiç düşünmüyorlar mı?” (A’raf, 185)

Sizin bu yazıyı okumaya başladığınız andan itibaren şu birkaç saniyelik zaman diliminde dünya üzerinde binlerce insanın başına bu yazıda sözü edilen durum meydana geldi biliyor musunuz?

Şu anda birisi kendisi veya ailesinden birisiyle ilgili acı haberi aldı, şu anda birileri “niçin ben?” diye isyana başladı, şu anda birileri “Rabbim sana sığınıyorum” diye O’na iltica etti…

Bir dakikalık tefekkürü bir dua ile bitirelim:

Rabbimiz ömrümüzü ve ölümümüzü hayırlı eylesin.

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Hayata Müdahale Etmeyen Bir Kur'ân'dan Kim Rahatsız Olur? Gercek Kuran-ı Kerim 0 04.02.22 01:50
Ebedi Hayata Doğmak Torlak Tasavvuf Sohbetleri 0 19.10.21 00:30
Gayri Meşru Hayata Özenmek Naim Tövbeler & Uyarılar 1 16.09.19 09:38
Düşük Testosteron Hayata Zararı aşk Sağlık 1 01.06.17 09:51
Hayata Dair Sözler daisy Güzel Sözler & aŞka Dair 8 05.05.17 23:45


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 03:37.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147