Allah'a ulaşmak - Sayfa 4 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #31  
Alt 25.09.20, 22:02
Üye
 
Üyelik tarihi: 17.07.19
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 66
Etiketlendiği Mesaj: 1 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
imas Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
yanlis tarikat nedir ben sapik adamlari secebilecek durumdayim,tarikatin mursidi 2001 yilinda trafik kazasi adi altinda cinayete kurban gitti benim kanaatimce bilebildin mi? burada atlama diye birsey yok herkes her konuya cavap verip fikir beyan edebilir,sen bundan sonra kisiye ozel olarak konu ac konusacagin kisileride isaretle...



tarihe iyi bak 2017 de 92,2019 da 87,nufusun yuzde besi 2 yil icinde islamdan deistlige donmus,bu ulkede nufusun yuzde 8 i 5 vakit namaz kiliyor,yuzde 32 si cumaya gidiyor,orucu tam tutan insan sayisi yuzde 35,niye acaba,hep beraber hic dusunduk mu?



avusturya degil avustralya,ben arabaya o biniyor demedimki,kimlerin bindigini sen bul,ben 6 sene her sohbetinde yanindaydim cok mutevazi idi hic oyle olurum falan gibi gayb dan haber vermezdi,oglu tarikatin basina gecti oglunun holdigini adini biliyormusun
anlayabilecek durumda olabilirsiniz ama papaz büyüsü diye birşey var , yahudi büyüsü de oldukça yaygin. Sahte şeyh biliyorum gitmiş hocaya, hoca nolur bana öyle bişey yap ki millet bana tapsin, demiş düşün yani. Bu sahte şeyhin binlerce müridi var. Onlar hiç aklını kullanmıyor mu sence? Bahsettigin ehli sünnet, mursidleri de gayet mubarek bir zat. Ancak vefadindan sonra biraz karışmış.
Dediğiniz doğru olabilir, bende duydum oglu geçmiş, ancak oğlunu tanımıyorum. Sırf bir cemaatten dolayı bütün cemaatleri karalamak Allah'ın indinde büyük suç.

Alıntı ile Cevapla
  #32  
Alt 26.09.20, 01:35
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 19.04.20
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 677
Etiketlendiği Mesaj: 44 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Cenâb-ı Hakka nâzır ve Ona vasıl olan yollar, kapılar, âlemin tabakaları, sahifeleri, mürekkebatı nisbetinde bir yekûn teşkil etmektedir.
"CENÂB-I HAKKA vâsıl olacak tarikler pek çoktur. Bütün hak tarikler Kur’ân’dan alınmıştır. Fakat tarikatlerin bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarikler içinde, kàsır fehmimle Kur’ân’dan istifade ettiğim 'acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür' tarikidir."(1)

Yani Ehl-i sünnet dairesinde bulunan bütün meslek ve meşreplerin kaynağı ve menşei Kur’an ve sünnettir. Bu yüzden hepsi de hak ve güzeldir. Kimse kalkıp, şu meslek hak ve güzeldir, ama diğerleri çirkin ve batıldır diyemez. Nur mesleğinin haricinde Nakşilik, Kadrilik, Şazelilik, Mevlevilik, Halidiye,.. gibi daha yüzlerce hak tarik ve meslekler vardır ki, hepsinin menşe ve medarı Kur’an ve sünnettir.

Bu tarikatların tefekkür ve nefsi ıslah metotları hep farklı farklıdır. Amaç aynı, lakin amaca giden metot ve tarzlar başka başkadır. Mesela Nakşilik on adımda neticeye giderken, Kadrilik yedi adımda, yani merhalede neticeye gidiyor. Nur mesleği ise dört adım üzere gidiyor vs. Hepsinin hakka ve neticeye ulaşma vesileleri farklıdır.

Dolayısı ile evrat ve virdler de ona göre başka başkadır. Nur mesleğinde gidenlerin virdleri zamanın ilcaatının bir gereği olarak vacip ve sünnet olan şeylerdir. Namaza, tesbihata, Cevşen'e bu kabilden virdler nazarı ile bakabiliriz.

(1) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Zeyl.

Ellaha ulaştıran tüm yollar Kuran'dan alınmıştır.
Ellaha ulaşmak için evvela kalp ve ruhun derecei hayatına çıkmak gerek. Bu da marifetulah sırlarını ifade ve ihtiva eden La ilahe illallah kelimei kydsiyesiyle ruhu söylettirmek kalbi isttirmekle olur. ve kalbin ikazi ruha ihsas verilmesi vicdan tahrik edilmesi ile mümkündür. tahrik yandirma manasindadir. manevi yollar kalpten sonra ruh ve Ruhban sonra da makamı sol memenin iki palmak üstü olup beyaz nurlarla kendini gösteren devamli onu düşünüp zikreden ve vartasi gazao ilan latifenin işlemesi sonucu açılan yollarda seyir ile mümkündür. belli başlı 3 yol vardır.Ellaha ulaştıran yollara velayet yolları da deriz ve küçük orta ve büyük olanı vardır. Orta yani velayeti vusta tarikatlar ile alınan yol. kübra doğrudan Kuran'dan alınan hepsinden üstün bir yoldur. Burada aşk yerine az muhabbet yerine şefkat kişileri tanımak ve tabi olmak yoktur. zikir olsa da hakim olan tefekkürdür. Eğer bu yolu sorarsanız bilahare uzun izah ister .

Alıntı ile Cevapla
  #33  
Alt 26.09.20, 10:05
Modern Sofi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.08.19
Bulunduğu yer: Fena yurdu
Mesajlar: 1,346
Etiketlendiği Mesaj: 122 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

sorudan farklı manalar çıkaran arkadaşlar tartışmış. Konu nerelere bağlanmış sonunda ))) pes yani

Allaha ulaşmanın en kestirme yolu Ona aşık olmaktır, en zoru nefs terbiyesidir.

__________________
Sufiye göre, ölü köpeğin dişleri güzeldir. Bardağın yarısı doludur. Hak şerleri hayr eyler.
Alıntı ile Cevapla
  #34  
Alt 26.09.20, 21:16
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 19.04.20
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 677
Etiketlendiği Mesaj: 44 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Filozof Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
sorudan farklı manalar çıkaran arkadaşlar tartışmış. Konu nerelere bağlanmış sonunda ))) pes yani

Allaha ulaşmanın en kestirme yolu Ona aşık olmaktır, en zoru nefs terbiyesidir.
ruhun tasfiyesi ile girilen yol nefsin tezkiyesi ile başlanilandan daha üstün bir yoldur. rüya muhabbeti ilahiyenin hakim olmasıyla açılır. bilahare Nefs de tezjiye olur.bunun için evvela kalbin seyyiattan tenuzkenio ibadet zikir ve tefekkür yolu ile tezyini gerek.Kuran'dan alınan tüm yollar buna hizmet ediyor. Değerli kardeşim size ders verme değildi yazdığınız cümleyi izaha çalıştım konu anlaşilsin diye. siz kısa veciz ifade etmişsiniz lakin aklı teslim sevk için merdiven basamakları hükmünde izahat gerek. Bu dahi azdır. istiyaki olan ne kadar diye bunu deyiverdik

Alıntı ile Cevapla
  #35  
Alt 12.08.24, 16:05
Acemi
 
Üyelik tarihi: 25.02.23
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 14
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
aeth Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Allah'a nasıl ulaşılır
Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve şükrederiz ki bizleri bir defa daha Allah’ın zikir sohbetini yapmak üzere bir araya getirdi. Allah’ın yarattığı mahlûkat içerisinde en üst sevdiği, muhakkak ki insandır. İşte sizlere sesleniyorum, Allah’ın yarattığı en üst seviye mahlûklar olan sizlere sesleniyorum, insanlara sesleniyorum. Allahû Tealâ şu Kur’ân-ı Kerim’i bir mutluluk davetiyesi olarak indirmişse, bir mutluluk reçetesi olarak indirmişse ve bir mutluluk garantisi olarak indirmişse, sizin mutlu olmanızı garanti ediyorsa ve siz mutsuzsanız, bu işte bir bit yeniği var demektir.

Allahû Tealâ’nın, Kur’ân-ı Kerim’i üç temel vasfa dönük olarak indirdiğini biliyoruz.

*Kur’ân-ı Kerim, her şeyden evvel bir saadet davetiyesidir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’le hepinizi mutluluğa davet ediyor.

*Kur’ân-ı Kerim, aynı zamanda bir saadet reçetesidir. Size nasıl mutlu olunacağının bütün standartlarını veriyor Allahû Tealâ, detaylarıyla ve asıllarıyla.

*Ve üçüncüsü; Kur’ân-ı Kerim, bir saadet garantisi olarak indirilmiştir. Allahû Tealâ saadetinizi garanti ediyor. Diyor ki: “Yeter ki siz mutlu olmayı dileyin ve de Bizden mutluluğun reçetesini öğrenmeyi dileyin ve de onu tatbik etmeyi dileyin. Biz sizin yardımcınızız. Mutlaka sizi başarıya götürürüz. Cennet saadetine de dünya saadetine de ulaştırırız.”

Öyleyse top sizde. Siz isterseniz mutlu olacaksınız. Mutlu olmayı isterseniz, reçeteyi öğreneceksiniz. Reçeteyi öğrenirseniz, tatbik edeceksiniz ve Allah yardımcınız olacak ve becereceksiniz bu işi. Mutlaka başaracaksınız. Hiç kimsenin başarmaması söz konusu değil. Çünkü bütün insanlar kendilerini cennet saadetine ulaştıracak ve dünya saadetine ulaştıracak olan bir fıtratla yaratıldılar. Yani fıtratınızda, yaratılışınızda bütün yetenekler var. Fazladan bir şeye ihtiyacınız yok. Sadece bunları dileyeceksiniz. İşte eğer dilerseniz mutlu olacağınızın garantisini veriyor Allahû Tealâ.

Öyleyse mutluluk denilen müesseseye dikkatle bakın. Hepiniz mutlu olmak istiyorsunuz. Ama beni dinliyorsunuz ve kendinize dikkatle ve ibretle bakın, mutlu musunuz? Çok büyük bir kısmınızın, çok çok büyük bir kısmınızın, %90’dan daha fazlanızın mutsuz olduğunu biliyoruz. Bu mutsuzluğunuzun arkasında sadece bilmemek var.

Bir takım sloganlar vardır hani; dîn karın doyurmazmış. Karnınızın çok doyması halinde zaten rahatsız olursunuz. Öyleyse bize göre karnınızın değil, kalbinizin doyması lâzım. Nefsinizin kalbine Allah’ın nurlarının akması lâzım. Ve bu nurların sizi önce cennet mutluluğuna (bu, yarıya kadar nuru ifade eder), sonra da dünya mutluluğuna (bu da tamamen kalbinizin nurla dolmasını ifade eder), ulaştırması, Allah’ın temel hedefidir. Sizin de temel hedefiniz bu; mutlu olmak. Bir küçücük farkınız var; Allah sizi nasıl mutlu edeceğini biliyor ama siz, nasıl mutlu olacağınızı bilmiyorsunuz.

Ne yazık ki insanların standartları, onların akıllarına ve tecrübelerine bağlıdır. Kazandıkları bilgi, onların tecrübelerinin bir miyarıdır ve onunla karar verirler, bildikleriyle ve o kendilerini kumanda eden akılla. Ama görüyorsunuz ki eğer insanlar mutsuzsa, tatbikatta yanlışlık var, Allah’ın söylediğiyle sizlerin düşünceniz arasında farklılık var demektir. Öyleyse gelin bunları bir edelim. Sizin mutluluğunuzu, Allah’ın reçetesi ile mutlak standartlarda birbirinin kopmaz birer parçası olarak bütünleyelim. O zaman göreceksiniz ki mutluluk mu; hiç de zor bir şey değilmiş.

Ben bir iddianın sahibiyim, diyorum ki size; şu saadet dediğiniz şey var ya, cennete girmek var ya, aslında hiç de güç bir şey değil ve bu inanamayacağınız kadar kolay bir sebebe dayalıdır. Hangi sebebe biliyorsunuz, çok basit bir sebebe; Allah’a ulaşmayı dilemek. Bir başka ifadeyle; Allah’a ruhunuzu teslim etmeyi dilemek. Bir başka ifadeyle; İslâm olmayı dilemek, İslâm’ın birinci safhasını gerçekleştirmeyi dilemek.

Üç safha var:

*Ruhunuzun Allah’a teslim olması, birinci safha, İslâm’ın birinci safhası.
*Fizik vücudunuzun Allah’a teslim olması, İslâm’ın ikinci safhası.
*Ve nefsinizin Allah’a teslim olması, İslâm’ın üçüncü safhası.

Şimdi bunlardan cennet saadetine ulaşmak istiyorsanız, bu birinci safha, ruhunuzun Allah’a vasıl olması ve O’na teslim olmasıyla gerçekleşir ve anahtarı sadece bir dilektir. Bu dilek, Allah’a ulaşma dileğidir yani ruhunuzu Allah’a ulaştırıp Allah’a teslim etme dileğidir. İşte böyle bir dilek hepiniz için geçerlidir.

Öyleyse mutluluk deyince 3 etaplı bir saadet oyunuyla karşı karşıyayız. Bu bir mutluluk teşebbüsü ve mutluluğa ulaşma gayreti ve gayretin sonunda başarıya ulaşmak söz konusu yani mutlu olmak yani İslâm olmak.

Biliyorum, aranızda şu anda beni dinleyen binlerce kişi; “Yani ne demek? Biz de İslâm’ız, biz de namaz kılıyoruz, oruç tutuyoruz, zekât veriyoruz ama mutlulukla uzaktan yakından alâkamız yok.” diyorsunuz. Tamam, siz de haklısınız. Aslında haklı olmak yetmiyor. Haklı olmak, mutlu olmanız için yeterli değil. Mutlu olmak için Allah’ın reçetesini öğrenmek ve tatbik etmek mecburiyetindesiniz. Evet, mutlu olmak sizin talebinize bağlıdır. Ama mutlu olmayı salt istiyorsunuz diye Allah’ın reçetesini tatbik etmedikçe siz mutlu olamazsınız. Yani istemeniz, mutlu olmak için yeterli değildir. İstemenin standartlarının gereklerini yerine getirmek mecburiyetindesiniz. Sakın bizim zavallı dîn hocalarına benzemeyin. Onlara bakarsanız, “İslâm’ın beş tane şartı yeterlidir. İslâm olmak, ancak bu demektir.” diyorlar. Allahû Tealâ’nın söylediği ile de bunun alâkası yok.

İşte nasıl onlar insanlara bir ilim veriyorsa, bu ilim, ne öğrettikleri insanları ne de kendilerini değil dünya saadetine ulaşmak, cennet saadetine dahi ulaştıramıyorsa o zaman bu işte bir eksiklik var demektir. İşte o eksikliğin kurbanı olmayasınız diye sizlere sesleniyoruz. Hiç kimse size bir Allah’a ulaşma talebinin sizi mutlaka kurtuluşa götüreceğini söylemedi bugüne kadar. Çünkü bilmiyorlardı.

Uveys el Karani Hazretleri de ilk kahveyi içtiği güne kadar kahvenin güzel bir şey olduğundan haberdar değildi. Develer de öyle. Biliyor musunuz ki onu bütün develer huşûyla dinlerlerdi. O hep konuşurdu develerle ve develer, ne söylerse mutlaka itaat ederdi. İşte Allah’ın dostu olmak odur ki; hayvanları bile kendinize dost edinirsiniz.

Öyleyse sözümüze dönelim, ne diyorduk? Diyorduk ki mutlu olmanız bir talebinize dayalı. Siz Allah’a ulaşmayı dileyeceksiniz. İşte konunun başlangıcı bu; Allah’a ulaşmayı dilemek. Dilemezseniz ne olur, dilerseniz ne olur, hadi beraberce Kur’ân-ı Kerim’imize bakalım. Allah’a ulaşmayı dilemiyorsunuz. Ne sizi öğreten, size dîn öğreten insanlar Allah’a ulaşmayı diliyor ne de toplumun çok büyük bir kısmını teşkil eden sizler, İslâm’ı yaşadığını zannedenler Allah’a ulaşmayı diliyorsunuz. Çünkü böyle bir dileğin mutlaka gerçekleşmesi lâzımgeldiğine dair hiç bir bilgi size ulaştırılmadı bugüne kadar. Demek oluyor ki âyetlere beraberce bakacağız. Yûnus Suresi 7. âyet-i kerime, Allahû Tealâ buyuruyor:


10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).

Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.


“Onlar ki Bize mülâki olmayı dilemezler.”

Neyi dilemezler? Ruhlarını Allah’a ulaştırmayı, ölmeden evvel ruhlarını Allah’a teslim etmeyi, böylece İslâm’ın birinci safhasını tamamlamayı dilemezler.

“Onlar dünya hayatından razıdırlar, dünya hayatıyla doyuma ulaşmışlardır, tatmin olmuşlardır.”

“ellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn.” diyor Allahû Tealâ, “Onlar, Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlardır.”

Öyleyse Allahû Tealâ Arapçasında ne diyordu?

“ellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn.”

“Onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.” diye Yûnus Suresinin 7. âyet-i kerimesi tamamlanıyor, 8’e geçiyoruz ve Allahû Tealâ hüküm veriyor:

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


“Onların gideceği yer ateştir; cehennemdir.”

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dilemek önemli bir şey mi? “Dilemezseniz gideceğiniz yer cehennem.” diyor Allahû Tealâ. Ona göre düşünün. Hakkınızda kendiniz karar vereceksiniz. Kararınızı tatbik mevkiine getireceksiniz ve de ya bu deveyi güdeceksiniz ya da bu deveyi güdeceksiniz. Sadece bununla vazifelisiniz. Diyardan gitmek hiç birinizi kurtarmaz. Diyarların hangisine giderseniz gidin, her yerde Allah var ve Allah sizi görüyor, biliyor, işitiyor. Kurtulamazsınız. Kurtulmanın şartlarını yerine getirmedikçe kurtulamazsınız.

Bir tarif veriyorum her zaman size, diyorum ki bir eczane düşünün. Duvarlarında raflar var. Bu raflarda sizi kurtuluşa ulaştıracak olan bütün ilaçlar mevcut. Ve siz, onları görmezlikten geliyorsunuz, elinizin tersiyle itiyorsunuz. İşte yaptığınız şey bu anlama geliyor. Neden? Nasıl raflarda o ilaçların varlığı söz konusuysa Kur’ân-ı Kerim’in muhtevası içinde sizin kurtuluş ilaçlarınız da var. İşte bu ilaçlardan birincisi ve hepsine bedeli Allah’a ulaşmayı dilemeniz. Ruhunuzu hayattayken Allah’a ulaştırmayı dilemeniz. Dilemiyorsunuz; dilemiyorsanız bütün o raftaki ilaçları elinizin tersiyle itiyorsunuz demektir. “Ama bize doktorlar doğru reçeteyi yazmamış.” diyeceksiniz. Size doğru reçeteyi, bu size anlattıklarını Allah’tan alan asıl doktor söylüyor.

Öyleyse kurtuluşunuz mu? Kesin. Siz istiyorsanız, biz size bunun sırrını veririz. İlk sırrı verdik. Sizlerden haberler nasıl? Allah’a ulaşmayı diliyor musunuz? Eğer dilemiyorsanız kurtuluşunuz söz konusu değil. Öyleyse biliyoruz ki soracaksınız hemen arkasından: “Tamam, biz dilemiyoruz da dileyenler ne olur yani?” Dileyenler cennete gider yani diye biz de size cevap veriyoruz.

Evet, 3 tane safha söz konusu:

1- Siz Allah’a ulaşmayı dileyeceksiniz.
2- Allah da sizi Kendisine ulaştırmayı mutlaka dileyecek. Yani sizin talebiniz üzerine mutlaka Allah da sizi Kendisine ulaştırmayı diler.
3- Üçüncü safha; Allah sizi Kendisine ulaştırır. Yani ruhunuzu siz yaşarken Allah’a ulaştırmanız mümkün olur.

Bütün insanlar için söz konusu olan şey, bu mutluluk hedefine ulaşmaksa Kur’ân’da gerçekten 3 safhanın 3’ü de var mı diye bakmamız lâzım.

1- Allah’a ulaşmayı dileyenler gerçekten Kur’ân-ı Kerim’de var mı?

Cevap geliyor Allahû Tealâ’dan; “Var.” Ra’d Suresi 22. âyet-i kerime, Allahû Tealâ buyuruyor ki:

13/RA'D-22: Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ razaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedraûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri).

Onlar, sabırla Rab’lerinin Vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı ve Allah’ın Zat’ını görmeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu) vardır.


vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim: Onlar, sabırla Allah'ın Zat'ına ulaşmayı dileyenlerdir.

Öyleyse Allah’ın Zat’ına ulaşmayı dilemek. Dileyenler var mı? Allahû Tealâ söylüyor:

“vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim.”

2- Allah da onları Kendisine ulaştırmayı diler mi? Yani Allah’ın Kendisine ulaştırmayı dilediği insanlardan bahsettiği âyet-i kerime var mı Kur’ân-ı Kerim’de? Evet var. En’âm Suresinin 125. âyet-i kerimesi:

6/EN'ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrahu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrahu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).

Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine azap verir.


fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâmi: Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse (hidayete erdirmeyi dilerse) onların göğsünü teslime (İslâm’a) açar.

Öyleyse Allah’ın Kendisine ulaştırmayı dilediği kişiler de var.

3- Peki Allah, Allah’a ulaşmayı dileyenleri Kendisine ulaştırır mı? Bu da kesin. Hûd Suresi 29. âyet-i kerime, Hz. Nuh şöyle buyuruyor:

11/HÛD-29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne).

Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah’a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.


“Ey kavmim! Ben bu yanımda bulunan âmenû olanları, Allah'a ulaşmayı dileyen îmân sahiplerini yanımdan kovamam. Çünkü onların hepsi, Allah’a mülâki olacaklardır. Yani sağ iken, hayattayken ruhlarını Allah’a ulaştırıp Allah’a teslim edeceklerdir. Allah’ın yardımıyla bunu gerçekleştireceklerdir.”

Öyleyse kim Allah’a ulaşmayı dilerse onun mutlaka Allah’a ruhunu vasıl ettiğini görüyoruz.

Bu kadar mı? Hayır, Ankebût Suresinin 5 ve 6. âyetlerinde Allahû Tealâ diyor ki:

29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi le âtin, ve huves semîul alîm(alîmu).

Kim Allah’a mülâki olmayı (hayattayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah’ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.

29/ANKEBÛT-6: Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsihî, innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne).

Ve kim cihad ederse, o taktirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).


“Kim, Allah'a mülâki olmayı dilerse (Allah’a ruhunu ölmeden evvel ulaştırmayı ve teslim etmeyi dilerse) Allah'ın tayin ettiği o gün mutlaka gelecektir.”

“femen kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse önemli olan sizlerin Allah’a ulaşmayı dilemeniz. Ve işte Bakara Suresi 156 ve 157. âyet-i kerimeler, Allahû Tealâ buyuruyor:

2/BAKARA-156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).

Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.


“Onlar, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman derler ki: Biz muhakkak ki Allah için yaratıldık, mutlaka Allah’a ulaşacağız.”

Kim bunlar? Allah’a ulaşmayı dileyenler. Ulaşıyorlar mı Allahû Tealâ’ya? Kesin. İşte Allahû Tealâ bir sonraki âyet-i kerimede diyor ki:

2/BAKARA-157: Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne).

İşte onlar (dünya hayatında Allah’a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki Rab’lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hidayete ermiş olanlardır.


“İşte hidayete erecek olanlar sadece onlardır. Allah’ın rahmeti de salâvâtı da onların üzerinedir.”

Öyleyse kim Allah’a ulaşmayı diliyorsa, mutlaka Allah’a ulaşacağız diye düşünüyorsa, Allahû Tealâ onları mutlaka Kendi Zat’ına ulaştırıyor.

Herkes için söz konusu olan şey, bu saadete ulaşmaktır. Saadetse hepiniz için geçerli. Bu anlattığımız statü içersinde cennet saadetine ulaşmanın temelinde demek ki Allah’a ulaşmayı dilemek yatıyor. Eğer siz Allah’a ulaşmayı dilerseniz yani ruhunuzu ölmeden evvel Allah’a teslim etmeyi dilerseniz, mutlaka Allah sizi bu hedefinize ulaştırır. O yapacak onu, siz yapmayacaksınız. Siz Allah’a ulaşmayı dileyeceksiniz, sizin içinizdeki olay burada tamamlanacak. Sonra Allah size namazı sevdirecek, orucu sevdirecek, zikri sevdirecek, her güzel şeyi seveceksiniz. Allah size sevdirecek. Nefsinizi önce tezkiye edeceksiniz, böylece ruhunuzu Allah’a ulaştıracaksınız yani Allah’a teslim edeceksiniz; İslâm’ın ilk safhasını yaşayacaksınız. Sonra fizik vücudunuzu da teslim edeceksiniz Allah’a; İslâm’ın ikinci safhasını yaşayacaksınız. Sonra en son nefsinizi de Allah’a teslim edecek ve İslâm’ın üçüncü ve son safhasını yaşayacaksınız. Birincinin anahtarı, cennet saadetinin anahtarı; Allah’a ulaşmayı dilemek, ikincinin anahtarı; daimî zikir.

Öyleyse bir dilekle cennet saadetine ulaşıyorsunuz. Zikri, kalbinizin her atışında içinizdeki sesin “Allah” dediği bir noktaya yani daimî zikre ulaştırdığınız zaman cennet saadetine bir de dünya saadetini ekliyorsunuz ve zülcenahayn oluyorsunuz; iki kanatlı. Cennet kanadının da cennet mutluluk kanadının da sahibisiniz, dünya mutluluk kanadının da sahibisiniz.

İşte İslâm kelimesi de teslim kelimesi de aynı kökten geliyor, sin, lâm ve mim. Bu kökten türetilen kelimelerin içindeki en önemli kelime teslim kelimesidir ki İslâm olmayı ifade eder. 3 teslimle gerçekleşir. Önce ruhunuzu, sonra fizik vücudunuzu, sonra nefsinizi Allah’a teslim etmekle vazifelisiniz.

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
içimizdeki dergaha ulaşmak Nea Tekamül & Kozmik EnerJi 0 13.06.22 16:50
Hatimulkutup hocaya ulaşmak Aleko19 Sorularınız 1 10.08.19 11:56
Sin hocaya ulaşmak Benden1sana Sorularınız 5 28.03.19 13:18
Bir - den Bir - e ulaşmak, birdenbire olmaz.. SiLence Sizden Gelenler 8 24.07.18 11:50
Başarıya Ulaşmak İstiyorsan Havasokulu Sure ve Ayet Havasları 6 21.07.18 00:17


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:49.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147