Hadis alanında zamanının otoritesi olan İbn Receb fıkıh, usul, tefsir, kelâm, ahlâk ve tarih sahalarında eser vermiş, bilhassa Dımaşk ve Kudüs’te Hanbelî mezhebinin bayraktarlığını yapmıştır.
Sûfîlere gelince, onlar da bâtınî ilimler ve kalbî faaliyetler konusunda zevk veya keşif diye adlandırdıkları kendi görüşlerine dayanarak din adına tehlikeli bid‘atlar çıkarmışlardır. Sûfîlerce açılan keşif kapısından girilerek zındıklara ait pek çok görüş İslâm’a mal edilmeye çalışılmış, bu arada velîlerin nebîlerden üstün olduğuna veya nebîlere ihtiyaç bulunmadığına inanılmış, hulûl ve ittihad görüşleri benimsenmiş, vahdet-i vücûd nazariyeleri ortaya atılmış, dinin haram kıldığı hususlar mubah sayılmış, insanı Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoyan fiiller teşvik edilmiştir (Fażlü ʿilmi’s-Selef ʿalâ ʿilmi’l-ḫalef, s. 24-27, 44-46, 64; Câmiʿu’l-ʿulûm, s. 252; et-Taḫvîf mine’n-nâr, s. 20).
İbn Receb, akaide ve genel İslâmî konulara dair eserlerinde itikadî meseleleri Selef çizgisinde ele alan bir âlimdir. O zamana kadar İslâm dünyasında felsefe, kelâm ve tasavvuf alanında meydana gelen fikrî gelişmelere olumlu yaklaşmamış, hatta fıkıh ve ahlâk da dahil olmak üzere din adına geliştirilen bütün fikirleri Hz. Peygamber tarafından yasaklanan bid‘at kapsamı içinde mütalaa etmiştir.
kısaca denilebilirki tasavvuf kitaplarında zamanla bir tahrifat oluşmuş yada oluşturulmuştur.daha yakın zamanda burada bazı kimselerin veli peygamberi geçebilir dediğni duyanlar hatırlayacaktır.o sebeple zahir fıkıh, kelam, tefsir, hadis, ilimlerinin süzgecinden bilgileri süzmeden karar verilmemeli, araştırma yapan arakdaşlar çok dikkatli olmak zorundadırlar. öncelik ehli sünnet vel cemaat prensipleridir.
|